|< Yıldızın Köpeği &l Yıldız sütlâçtan içemediği gibi, köpeği de kapı dışarı atılmıştı Yıldız — Minimini bir kö- pek, ne güzel, yağmurda yağmur gene şakır şakır yağmaya başladı. Böyle havada dışarda kalmak hiç te hoş bir şey değil, hemen eve döneyim. Hem bu akşam evde ziyafet ver. Yıldız — örne, ben geldim. Anne — Nihayet gelebildin ha, misi- firler sofrada. haydi sen de yerine ©- Anne — Mutfakta bir pitırlı var, sakın hırsız girmiş olmanın. Yıldız — Eyvah, köpek bir çanak do- Tusu, sütlü, devirmiş. —.... armaaraasan mai — Bak Bay Şişman biçak atıp bu nişangâha vurabilir misin? telanmasın, alır evime gö- türürüm. Elimi de yalı. yor, ne sevimli şey. He- mas Lunağıma alam — İşte ben yapayım, bak ne kadar kolay bir şey. Sen de sonra tecrübe edersin, Yıldız — Benim cici kö- peğim, kolsuğumun altın da ne de uslu uslu oturu- yor. Evde rma ben şeker vereceğim, süt vereceğim, €ve gider gitmez onk imut- foğa koyarırı. Zuldız — (Kendi kendine) Köpek üva- ba mutfakta ne yapıyor. Herhalde us- ta uslu oturuyor, beni bekliyordur. — Hep beraber kalkıp gulelim, harsdcı yakalarız Yildiz — Sütlâci yiyemediğime mi yas Jin kapı dışarı atılımşı ol Bay Şişman Bıç | fare kadı | bir kol İ receğiz. — Bir, iki, üç atıyorum. İş- te gördün ya, naml nişangö- ha isabet ettirdim Bir alim Bay Mustafa çok zengindi. İstanbulun sayfiyelerinden birinde çok güzel bir köşke koskocaman da bir bahçeye s& Yüpti. Bay Mustafa bekârdı. Ne çoluğu çocuğu ne de yakın bir akrabası vardı. Bu koskoca güzel evde bir tek hizmetçi; si Kezbanla oturuyordu. Kezban çok usta bir aşçı idi. Onun pişirdiği lezzetli yemekleri bol bol ye - mekten bay Mustafa kocaman, heybetli bir göbey yapmıştı. Bu göbek büyüdükçe Kezban r ediyordu. Yalnız efendi- sinin bir şeyi onu pek sinirlerdiriyordu: 'Tâ omuzlarına kadar inen uzun saçları. Her firsatta efendisini kandırıp bunları kesmeğe uğraşır bir türlü muvaffak ole- mazdı ünkü Bay Mustafa âlimdi. Bir ilim adamının muhakkak uzun ve çok-saçhı olması Vizım geldiğin: söyler Tabiat âlimi olan bay Musta sörülecek bir yerdi doğ G larda gayet büyük vitrinle: içinde dün- ın en acayib hayvanlarından yapıl » mıs kıyı ey: mu vardı, Altı ayak nlar mn istersiniz, tek syaklı tek gözlü kediler. tepesinde fi sşek ku olan hindiler mi, yeşilli kır. mızı köpekler, deve gibi hörgüçlü hay. vanlar, zürafe dar kocaman Küçük su aygırları hep bu aca- vib kolleksiyon Daha bu aydıklarımıza benzer ne garib hayvan- Var yoktu ki Bundar k canlı hayvanlardan yapıl li sivonu vardı ki acayiblikte hiç öteki kol- ının evi niş salon- fareler, un içindeydi n aşağı kalmazdı Bir sürü para döküp Marian adaların- bir kuş vardı. Bu kuş İşi havasına göre mükemme oynar, yorulmadan $â. di. Sonra barometre gibi bir istakozu vardı. Tam on aat evve! bu istakoz ber veri:di. Sırt kabuğunda kırmızı kabarcıklar belirdi mi, hiç şaş » madan on iki saat sonra yağmus boşa nardı, zim âlim bunları az biliyordu. Nihayet lerce dans eder-| dayanamadı. gözetelere ilânlar vererek böle acayib hayvanlar görüp yerini bi- İlenler varsa kendisine bildirmesini, bol para vereceğini yazdı Birkaş gün sonra Kezban bir adamın İ kendisini görmek istediğin söyledi Ge. len adam Bay Mustafava parayı peşin verirse biç görülmemis bir hayvandan bahsedeceğini söyledi. Paraları aldıktan sonra adam, uçtuğu zaman kanadları çok gözel sesler çıkaran bir kelebeği o kadar methetti ki adam gider gitmez Bay Mus- rladı, Kezban bavulla- ını #övledi, Adam bu ke- 3! Amerikadaki ormanlarda bulunduğunu söylemisti. Zavallı Kezban in bu yaştan sonra oralara ka. İla getiremedi. Hele çocuklar gibi Kısa bir pantslon givip eline de bir file aldı ğını görünce pek üzüldü. Bay Mustafa uzun bir vapur yolculu- undan sonra tarif edilen yere gelince, birçok hatalar olduğunun | Ya simde yapmış farkına Şimdi yaplığı hatalar ne- lerdir, Resme dikkat edip bulunuz ve reş- mi kesip hataların neler olduğunu işaret etti bize önderiniz. Bir kişiye saati, diğer yüz kişiye de ayrı ay- siz ressamın ten sonra İri güzel hediyeler ve- Bilmeceye cevab verme müddeti bil bize meç? cevabını | gönderdiğiniz zarfın üzerine bilmece keliri ecenin ak Atıyor çağı elime, '(7 Yeni biimecemiz | gazetede çıktığı tarihi yazınız. Şişman — Bu bir şey mi, ben de yaparım. Hele ver bi- | Dahâ neler de neler yoktu. Fakat bi- İkendisine yol gösterecek bir adam buldu 4 Ormanlara doğru yola çıktılar. Daha pek az ilerlemişlerdi ki önde gis den adam bir çığlık atıp geri döndü: — Eyvah yerliler geliyor, ben dura imam. Ne olduğunu anlamıya kalmadan Bay Mustafa ayaklarının yerden kesildiğini gördü. Hindlilerden biri âlime kemen$ atıp bir paket gibi kaldırıvermişti. Bay Mustafayı geniş bir meydana götürdüler, htiyarlar meeli rar verdiler. Mahkümun tepesinin deri» sini yözeceklerdi, Kendisinz bun: kocaman bir kama yaklaştı. Bay Mustâ- fanın tepe saçını yakalayıp bıçağı yaklaş. tırdı. Fakat hayret! Bir damla bile kan çıkmadan saçları yerlilerin elinde kalmış, tepesi cascavlak meydana çıkmıştı. Buna siz de şaştınız değil mi? Amma şaşacak ey yok. Çünkü Bay Mustafanın saç« rı takma idi. Tabit bunu bilmiyen Hinde Wer hayretler içinde kaldılar ve Bay Mustafanın bir ilâh olduğunu zanncde- rek önünde secde ettiler. Bu fırsatı ni. met bilen #lim hemen oradaki! bir çalı- hğm-içine kaçarak saklandı, Fakat yolu bilmiyordu. Kendisine b'r rehber lâzım- dı. Tekrar Hindlilerin yanına dönmekten başka çare yoktu. Artık te mıştı. Birden ortadan yok oluşuna büsbüs tün şaşıp kalan yerliler adamakıllı ür müşlerdi. Bay Mustafanın aklıne bu &r rada iyi bir fikir geldi. Cebinde bir tak ma saç daha vardı. Hemen onu başına geçirerek saklandığı yerden çıktı Beş dakika içinde saçlarının tekrar uzadığını gören yerliler korku içinde aya kapandılar. Bay Mustafa onlara kendigi nl şehre götürmelerini adelâ emertti, Derhal bir tahtıravan hazırlayıp Bay nu tuttular. tafa kapağı atınca geniş bir nefes alâr, Şimdi ne zaman Kezban kendisine sağ J larını kesmesini söyl efendisi hemen saçlarını kaşımaya başlar, Bahar gelecek Havalar açar artık, Bahara çok yaklaştık; Gördünüz mü gök yüzü, Değildir şimdi çatık. * Bahar gelecek bahar, Çiçek açar ağaçlar, O gelecek baharın, Ne güzel günleri var.. * Güneş ısıtır, yakmaz, Herkes uslu yaramaz, Koşarlar oynarlar hep, Bağırıp avaz avaz. Necmi Eran Mustafayı içine oturttular, şehrir yolu Bil am) toplandı. Nihayet kas © e kalma. Kalkmak üzere olan vapura Bay Mus ©