1 Şubat 'San Pasta) sın macera romanı" 33 Yeşil — Âl. çok MA... Fakat, ben kasa asinı bilmem. — Adam sende, Öğrenmesi güç bir Şey mi?, Senin gibi zeki, becerikli, şey- tana çarığı ters giydiren bir iş adamı İçin, on beş günlük bir mesele... Hay Allah mütahakını versin... Şim- di de, kulaklarım uğulduyor.. beni da. İâletten dalâlete sevkedön © mel'un Yeytan, gene kulağıma fısıldayarak: — Enişten, doğru söylüyor. Onun Sözlerini yabana atma. Diyordu. — Bu paralar nerede, bey enisle7. — Uzakta değil, Adeta, elimizin, a » Yucumuzun içinde... İki katlı, girilme- ** kolay bir evde: — Ev kalabalık mı? — Biraz kalabalık... Fakat on beş Bünde bir, bütün hane halkı, akrabala- Tmdan birinin evine giderler. Orada Yerler, içerler. Gece geç vakte kadar “ölenirler. Ancak gece yarısına yakın, €vlerine dönerler. Vaziyeti, gözden geçirdim. Muhake - We kuvvetima cilâ versin diye, bir ka- deh rakı daha içtim. Bir hayli düşü « RÜp taşındıktan sonra: — Enişte bey!. Böyle büyük bir fır - atı kaçırmak istemem... Arcak şu Yar ki, bu iş, benim işim de; .Müsa» 4de ediniz. Ben bunu iyice neyim, mıdıklarımdan bir fki kişi ile de gö- vim. Neticeyi size bildiririm. im, eğime . AŞK ve SERVET m gözlü SON POSTA Kenan Paşa Zade Sarafim ” Kızıl dudakları en tatlı bir tebessümle bana gülümsedi olmuştu. Fanayanın bu mukaddes tas - Viri ile, önünde yanan küçük renkli kan dili derhal tanımıştım... Vaktile, Tar - labaşmdaki eve ilk girdiğim zaman da bu resim ile karşılaşmıştım. Şimdi, bir anda çocukluğumun hatı - raları zihnimde canlanmıştı. o Annemi görüyor gibi oluyordum. İçimde daya- nılma bir acı duydum. Hıçkıra hıçkıra ağlamamak için, kendimi güç zaptedi- yordum. Teyzem, çok memnun görünüyor; Sö- zünü kırmıyarak geldiğim için, gürül - tülü bir söyleyişle teşekkürler ediyor.. Elisavi, bir çocuk gibi seviniyordu. Eve gelip te yatağıma girdiğim za - Man, henüz hiç bir karar vermiş değil. Ve bir hayli rakı içtiğimiz için de, Du işi düşünüp muhakeme edebilmek - âcizdim. : — Sabah ola.. Hayrola... Dive, yorganı başıma çektim. Sekiz sant devam eden deliksiz bir Uykudan gözümü açar açmaz aklıma ük gelen şey, teyzem oldu. Dün teyzem haber göndermişti. Be - Mİ bugün öğle yemeğine bekliyordu. Eğer mesele, sadece teyzemden iba - Ye olsaydı, bu davete ehemmiyet bile Yermiyecektim. Fakat, üç gündenberi 2ihnimden bir türlü çıkmayan Elisavi - Din harikuldde cazibesi, bana çok kuv- Yetli gelmişti. Bu daveti ihmal etmek, im için mümkün değildi. Elisaviyi seviyor mu idim?. Buna henüz, ne (evet) ve ne de (ha- Yır) diyecek vaziyette (değildim. Fa - Kat, daha dün omuzlarıma tırmanan 6 içücük kızın bugünkü varlığında o kader bilyük bir küdret görüyordum X ©nünle tekrar karşılaşmakta istical Bösterdim, Elbisemi, dikkatle fırçaladım. İtina e ziyindim, kuşandım. Öğle vektin - den bir saat evvel, kalbim çarpa çar » , teyzemin evinin kapısını çaldım. Topuklu terliklerini tıkırdata tıkır - ya, tahta merdivenlerden biri indi. iha kapı açılmadan hükmettim ki bu, Müsait, Yanılmamışım... Kapı açılır açılmaz, Sofra, hazırdı. Ortadaki yuvarlak ma sanın üstünde, bir hayli çeşidii meze - lerle küçük bir rakı şişesi vardı, Teyzem, söylenmesinde devam edi - yordu: — Fasulya plâkisini sevdiğin hatırı - ma geldi. Sana, bol havuçlu bir pilâki pişirdim. Bakalım, o beğenecek misin, Sarafim?.. Hadi, otur bakayım. Evvelâ, birkaç kadeh düziko çak. İştihan açı - ır... Şu dünya, ne kadar tuhaftır?.. Se. nelerden sonra, tekrar karşı karşıya #e- İelim.. hiç şüphesiz, bunda da bir hik- met var... Tevekkeli dememişler. dağ dağa kavuşmaz amma, insan insana ka. vuşur. Meğer bu söz, hakikaimiş... E- Jisavi!, Hadi, doldur Sarefimin kade - hini.., Elisavinin elinden içtiğim bu ilk ka- deh rakı, bana hayatım en leziz ve en nefis bir eksiri gibi geldi, Damarlarım- daki kan, dayanılmaz bir alev kesildi. Şimdi de, Elisavi söylüyordu: — Ne iyi oldu, miteral. Eğer Sarafim ağabey bugün gelmeseydi, belki onu u- zun zaman göremiyecektim. Diyordu. Eiisavi'nin bu sözleri, birdenbire na- zarı dikkatimi celbetti. Merak ve telâş ile sordum: — Niçin? Elisavi, derin derin içini çekerek sü- küt etti. Teyzem de müteessir bir eda ile cevab verdi: — Niçin olacak, yavrum?, Artık Eli- savi işe gidecek. — Ne işine?.. — Ne isine olabilir?.. Hizmeteiliğe... Birdenbire, gözlerim karardı. Ve ku. laklarım uğuldadı. — Hizmetçi'liğe mi?.. Nasıl olur.. bu- İna, ne lüzum var?.. — Eh.. ne yapalım, yavrum. Geçine- miyoruz, Söyle böyle geçinsek bile, genç bir kızm ihtiyaçlarını (o yetismek mümkün olmuyor... Artık kız, büyü - dü. Fistan İstivor.. avakkabı istiyor... Ben, eskisi gibi çalışıp kazanamıyo - rum, Onun için... Derhal teyzemin sözünü kestim: — Hayır. gitmivecek... Simdilik bu na Tüzum yok... Mademki ben varım. 7Ona yardım edebilirim. Dedim. Arada, kısa bir süküt geçti, Bu sü - di. (Arkası var) m e a m a m m İstanbul inthabı meb'usan teftiş heyetinden 1 — Meb'us intihabında rey vermek hakkını haiz olan müntehiblerin esami- sini mübeyyin defterler 11/2/939 Cumartesi gününden itibaren her mahallede herkesin kolaylıkla görebileceği mwünasib mahallere asılmıştır. 2 — Defterler 15 gün müddetle askıda kalacak ve 25/2/0939 Cumartesi günü skşamı askıdan indirilecektir. 3 — Müntehiblerin defterleri tetkik etmeleri ve intihab hakkı olup ta adı ya. zılmamış veyahud adı yazılmak lâzım gelmezken yazılmış bulunduğunu gördük» leri takdirde âdi bir varaka üzerine ve heyeti teftişiyeye hitahen bir istida ya- zarak 25/2/9399 Cumartesi günü akşımına kadar İstanbul Belediyesinde (İntihabı meb'usan teftiş heyetine) vermeleri ve 25/2/9839 tarihinden sonra vaki olacak itirazların nazarı dikkete alınmıyacağı ilân olunur. (871) yeşil gözleri, henüz açılan nar çi- Üğini andıran miniminicik kızıl du - ları en tatlı bir tebessümle baha aç ömnsedi, Şen ve şakrak sesi, bir bil- Ahengi ile: Mi, Ah, Sarafim ağabey. sen hâââ... tera.. bak, kim geldi. Diya, yükseldi. Ütün hayatımda, hiç bir kız ve ka- des kornanda, başımın bu kadar şid - İyi? döndüğünü hissetmedim... Fena © sersemlemiştim. St kattan, teyzemin sesi geliyordu: > Oristi., oristi pedakimu... Yukarı in Biisayi, Di sesleniyordu. Vİ, yol göstermek için önü e du. 'Tahta merdivenler, ayakla - izm altında gicırdiyordu. taşı Sevinin narin ve oynak vücüdü, 1 bir âhenk ile dalgalana dalgalara ha, nde yükseliyor. sersemietici bir ır İçinde beni de sürüklüyordu. hş, Vzemin bulunduğu odaya girdiği * Bağ an ilk gözüme çarpan şey, kö - Tafta bulunan mukaddes tasvir ile SABAH, Her yemekten sonra muntezaman dişlerinizi fırçalayınız li) GRiP # NEZLE ROMATİZMA “DERMAN ÖĞLE ve AKŞAM “ SİNİR KIRIKLIK Bütün ağn ve sızılar karı en müassiz ve gütakâmil kese küttan sonra, bir müzakere baş göster“ | Son Posta'nın tefrikası: 26 Kadınlar hamamına girmeğe cür'et edecek bir erkek tas, nalın ve ıslak peştemal darbelerinden kendini kurtarsa bile bu hareketinden dolayı şiddetle cezaya uğarar Mevki ve mansab sahibi kimseler bu dünyada kendilerini kurtarmak için muhtaç oldukları vesaiti biraz pahalı şsa- tın alırlar. Padişahın teveccühünü kazan- mak mecburiyeti hasisliği, hırseshi ve korkuyu mamütenahi spekülâsyanlara davet eder. Bu yolda yapılan hesablar ise çök kere hatalıdırlar. Muvaffak olursa en muktesidanesi pâ- dişaha hoşuna gidecek bir cariye kabul ettirmektir. Bu cariyede nüfuzunu ilk sahibinin lehinde istimal edecek kadar minnettarlık hissi beslemek lâzımdır. Kay nanamın evinde Esma sultanın haşmet- penahi eğlendirmek gibi yüksek bir ş*- ref için hazırladığı Gürcü kızlarından bi- rini gördüm. Bunda benim görüp anladı- ğım şey on sekiz yaşlarında, orta boylu, gayet şişman bir genç kız olmasından i- baretti. Oldukça güzel bir meyhane kızı olabilirdi. Doğrusu aranırsa, iri siyah gözleri vardı, Türkiyede pek münteşir| olan bu güzeller nerede olsa dikkati ce'he derlerdi. Fakat cansız idiler. Onları ka- rartan sürme hiç hoş bir tesir ilâve et-! miyordu. Bütün Asyada bu kadar meşhur ve müstamel bir madde hakkında tafsilât vermemiş olmak müahazesine uğramak istemem. Bu son derece ince bir siyah tozdur, O kadar kolay uçar ki kendisini ihtiva eden bir şişenin tıpasıma tesbit €- dilmiş bir pirinç tel üzerine kadifemsi bir tarzda yapışır. Bunu kullanmak hü- neri tıpanın sap hizmetini gördüğü bu pirinç teli şişenin kenarına sürmeden çekmektedir. Çünkü böyle olursa siyah toz uçar. Bu iğnenin ucv gözün dahili köşesine dayanır. İki göz kapağı Üzerine bastırılır, Sonra çakağı doğru hafifçe çekilir, Bu da kirpiklerin içinde iki siyah çizgi bırakmak içindir. Bu siyah çizgiler güzel gözlere haiz olmadıkları sert bir ifadeyi verirler. Türkler buna müşfik bir ifade buluyorlar, Daha garibi, erkeklerin bile, bilhassa ihtiyarların böyle bir işvekârlığa mey-| yal olmalarıdır. Sürme istimali hemen hemen umumt bir şeydir. Maamaf'h, bu- na basırayı küvvetlendirmek meziyeti atfedildiğini unutmamalıdır. Fakat sür.| menin böyle bir tesiri olmadığı daha doğ- rudur (0). Güzelliği idameye yahud güzelliğin noksanını telâfiye hizmet eden şeylerin kâffesi bu memlekette büyük bir teha- İlükle kullanılmaktadır. İstanbulda Sakız- hlar bu şarlatanlığı pek ileri vardırmış- lardır, Maamafih. hiçbir zaman, onların cilde taravet vermek hünerleri cildin ta- ravetini kaybetmek zamanını geciktirmiş değidir. Hattâ buhar banyosunun pek fozla istimali güzelliği esulim& ziyade tahrib etmese idi onları Türkiyede gi- xelliği mahvetmekle itham kabil olurdu. Bu hamamların nasıl inşa edildiklerini tarif ederek, tesirlerini tetkik ettikten sonra neticelerini hesab eyliyeceğiz. (1) Bu Adet halk arasında o kadar münte- sir değildir Daha ziyade refah ve servet sa- hiblerine ve bu tarz güzellik için elzem bir nevi işsizliğe münhasırdır denilebilir. Fiha- kika, görülüyor KI, göz kapaklarının kena- rna Mina ile sürülen bu ince toz mecbari bir terleme yüzünden nahoş bir surette et- rafa yayisbilir. Maamafih, mesalleri tembel servete hergün bir cizye tahmil eden ve memleketi dalma daha kalabalık sınıfını teşrii eyliyen halk ta kendisine mahsus süs- lenme vasıtalarına meltktir. Bu, hemen be- men bütün vahsi milletlerde olduğu gibi. kolları, bacakları, bazan göğsü, iğne batır- mak suretile yapılmış resimlerle süslemek- ten ibarettir. Bunlar kabuk bağlıyarak evvo- 1â reni&i şeylerle uğuşturulursa içeri sokulan rengi muhafaza ederler, Top baratundan hâ- sil olan mavi renk en çok yayılmış olanıdır. Bü garib tablonun törlü tür mevnlarım batıl #ikirler temin ediyor gibidir. Ayni işin birleştirdiği müslümanlarla (o hiristiyanları Muhammed ve İsa isimleri birbirlerinden Tuğladan yapılmış, üzerine mermer, yahud «stuc» kaplanmış iki küçük oda birbirine geçilir bir halde inşa olunur. Her biri dama tahtası halinde delinmiş küçük kubbelerden ziya alır, Bu küçük bina umumiyetle eve bir oda ile merbut- tur ki burada soyunulur. Keçe ile örtülü çifte kapılar hamamın birinci ve ik#nci kısmını kaparlar, Menfezi dışarıda olan tahtelârz bir kubbe ocak hizmetini gö- rür. Bu kubbe dibdeki kısma tekabül der. Bunü hamamın döşemesinin mere Fi altına konmuş bir kazanı » Bu ka» zan aşağıki kubbenin tavanındadır. Bu rada odunlar yakılır. Duvarların kalın lığı içinde tertib edilmiş borular kazanın içinden çıkarak kubbenin harleine uzar» lar ve daimi bir kaynak halinde tuttuk- ları suyu tebahhur ettirirler. Bir sarnıçtan çıkan başka borular da gene duvarlar içine yerleştirilmiştir. Bunlar sıcak su veren muslukların yas nına konmuş musluklardan içeriye soğuk su verirler, Buralarda oturmak için ren- deli ve çilâh tahtalardan küçük iskemle- ler konmuştur, Mermerde oyulu oluklar dökülen suların alınmasını temin ederler, İstimalinden daima yirmi dört saat ev- vel kızdırılan bu hususi hamamlar bu mekanizm sayesinde öyle bir hararet des recesine çıkarılırlar ki dışarıki odada ta- mamen soyunduktan ve ayakları döşme- nin mermerleri üzerinde yakmamak için yüksek ökçeli tahta sandallar giydikten sonra ancak birinci kisma girilir. Bir müddet, ilk iki kapı arasında ciğerlerin biraz genişlemesi için dutulur, a Bunu yaptıktan sonra da fkine! hama- ma girilemez. Asıl ocak bu kinci kısmın altındadır. Oraya girerken de ayni :hti. yata rlayet etmek Jâzımdır. Dışarıdaki hava ile birinci kısım arasında ne kadar fark varsa ikinci hamam ile birinci kı- sım arasında da ayni hararet farkı var. dır. Derhal bir terleme başlar, bütün me- samattan sızar. Hamama girince ilk hâs #1 olan tesir budur, Fakat hararetin şid- deti ve tesirlerinin kiddeli kadınların beş altı saat sıraya içeride kalmalarına mâni olmuyor, Hem de sık #ik hamama giriyorlar. Hususi hamamı olmıyanlar umumi ha- mamlara giderler. Bu hamamlar daima hazırdır ve birçok kişiyi alabilecek sus retle tertib edilmiştir. Başkalarına nisbetle biraz daha nazik ve dikkatli olan bazı kadınlar hamamı yalnız kendileri için kullanırlar ve oraya busüsi ahbabları ile giderler, Eğlenceyi itmam etmek üzere, yemeklerini de oras ya getirtirler. Daha büyük bir hürriyetin cazibesi, bütün gün bir arada konuşmak zevki şüphesiz onların sahneyi bu kadaş fena intihab etmelerini telâfi ediyor, Tellâk adı verilen hamameı kadinla: el lerine küçük kıl keseler geçirerek deriyi kurutuncaya kadar uğuştururlar. Gayet ince bir kil de kullanırlar. Bu gül yap. raklarile yoğurulmuş, sonra güneşte ku rutulmuğtur. Başı uğuşturmak için bir na Vi sabun da kullanırlar ve madenden bil. yük taslarla üzerine sıcak su dökerlen Kadınların bu suretle temizlenen ve tat hir edilen saçları sönra bitçok küçük kü, çük örgü halinde örülür. Bu tasvirde Lady Monfagu'nun bu hâ- Mmamlara atfettiği ineilerden, elmaslar. dan, zengin kumaşlardan ve daha birçok gözel şeylerden hiçbir eser görülmez. Bu hanımın hamama, kendisine temin ettir. dikleri gibi (2) esvabile girmiş olacığı na da inanmak zordur. (Arkası var) (2) Bu hanimin mektublarının yer dn bölün muhteviyatının tahkik olundu, tefrik eder. Bu tezyin tarmnda fişıkane his. lerin de hissesi vardır. Çok kere Aşıkane| fıkralarilp karıştırıldığı| z bu Baıksne hareketin targı | bir Zaman müşkülpesend değild tiplerin bam Kur'an görülür, Fakat “e cinsi pek mlinteşir olmadığı işin aldan-| darbeye Dali olan mak kabiklir. temin ediliyor. Tubiin bu sözlerinin deliler ile teyid edilmiş olmam Jlzımdı. Fakat halk kendisini eğlendiren Balalar hakkmda hi kada işe pek mez. Hakikatten başka bir şey sevmiyenler im&s cildi beysalatmak için bir nevi) onu müdafan ile uğraşmadan sadede arz ve Md Bibama, cidi parlak hale sokar.) takdim İle iktifa etmelidirler.