Tg Oyundan sonra bir Yahudinin pan: 'yonunda ist.rahate çekildik, meğer o akşam SON POSTA orada düğün varmış, gelinle güvey ve çalgıcılar yotmışlar... Arkadaşlar rakı | ve çalgı bulunca uyku uyurlar mı? Fasıl başlayınca uykudan kalkan aramıza katıldı. Gelin ve gövev de geldiler, derken sokaktan geçen polis, bekçi ve salepçiler damlamağa başladılar. Böylece sabahı ettik N tasa sensamesasserseerearereene, Sl (Meşrutiyeti Osmani tiyatrosu) pek kı- sü süren bir faaliyet devresinden sonra dağıldı. Bundan sonra Müfid Ratib tara- fından teşkil edilen heyete bazı san'a kârlar ve genç amatör arkadaşlarla dahil olduk. Merhum Müvahhid de bizimle be- raberdi. Bu heyetin de ömrü diğeri ka- dar kısa oldu. Bir aralık Şadi ile birlikte Bakırköy Belediye tiyatrosunda Zor nikâh, Mas-, keli adam gibi piyesler ve komediler oy- nadık. Şadinin çok yüksek bir komedi #an'atkârı olduğunu bürada bir kere da-| ha tekrar etmeliyim. Şadi, Türk sahne- #inin yetiştirdiği nadir ve iftihar edilme. Be lâyık bir san'a'kârdır. Onunla birlik- te oynadığım zamanları hiç unutmıyaca»| Bim. Onun ibda ettiği bir (Bican efendi), bir (Habib Neccar) tipi dalma örnek tu- tulacaktır. Nitekim (Hissei şayia) 've (Sekizinci) komedilerine çıkanlar eser. deki tipi değil, Şadiyi taklld ediyorlar. Sahnei Heves Nihayet Şehzadebaşında şimdiki Milf sinemanın bulunduğu yerdeki yanan ti- yairoda (Sahnei Heves) teşkil edildi, Bu! heyete san'atkâr Behzad, ressam Muaz-| zer, Benliyan, Yağlıkçı İzzet ve, Rözeli dahildiler, (Sahnei Heves) te bir heves olarak ka)- dı, Kısa bir müddet içinde dağıldı. Da-| Rılmasının hemen akabinde Cemal Bey ürşide hanım, sinirli sinirli «evab verdi: — Aman Alın başımdan piçi! Benim kendime bakacak halim yok. Bir de çocukla uğraşmak canımdan usandırı- yor. Üstelik masrafi: da, Dayanılır gi- bi değil! Ben, tek başıma iken-nasılsa oluyordum. o Tenceresinde (kaynatıp kapağında yiyordum. Elin emanet ev- Ildı gelince iş değişti, Vebal altında kalmayım diye ayrıca sütnene, etine, şekerine, yemişine para harcayorum. Kolay mı? Ben bir dul kadınım. Ko - camâan kalan 80 kuruş aylığımla ev çeviriyorum.. siz benim gibi misiniz? Memursunuz. Mollasınız. Devlet kapı- sından geliriniz vardır. Mademki ya- bancı da değilr . hanımımza da, rahmetli, adetâ vasiyet etmiş.. Hürmüz, sizden iyi ver mi bulacak? Alın, bun- dan sonra sevabı sizin olsun. Beberühi daha ileri gitmeyip bu nok- tada durmavı münasib gördü. — Ha sizde kalmış, ha bize gelmiş, hepsi bir. dedi, Siz de onun bir teyzesi değil misini:? Ancak, bir defa bizim. kine danışayım. Belki bir müddet de biz yanımıza alırız. Bu suretle siz din- İenmiş olursunuz. Henüz İstanbula yerleşemedik de.. Mürşide hanım başmı yana eğdi: — Pekt, Sız bilirsiniz. Beberfihi, oradan koptuğu gibi geri- sin geriye, vakit kaybetmeden Benli - nin evine koştu; Rânâya müjde götür. dü. — Sultanım! Emrini ifa eyledim, Ço- cuğu buldum. Gözlerin aydın! Rânâ helecanla sordu: — Neredelermiş? Nasıl görebildiniz mi? — Tey, Beyand civarında.. Koskada, | akrabalarından bir hatunun evine sr Şınmış. Maşallah nurtopu gibi. Kande We yürüyecek. emekliyor. — Babası orada mı idi? Sizi görünce ne dedi? Bir şey sezmedi ya? Beberühi kısa bir tereddüd geçirdi. Müsahibzaae Celâl tarafından yeni bir trup meydana geti- rildi. Kemal Emin, Behzad, ressam Mu- azzez, Kadıköylü Refik, Binemeçyan, madam Binemeçyan, Eliza Binemeçyan bep beraber bu heyette idik. Ortaköy tiyatrosunda oynuyorduk. Bu- rada «Murad orta, «Tensikat», «Beyi- min tiyatroya merakı, vesaire gib; pi- ler beni şöhretin ilk bâsamaklarına tır - mandırmıştı. i m ana aid bir Bu heyetle çalıştığım za hatıram vardır. Anlatayım: Çok eğlenceli bir gece Oyun paydos olduktan sonra Ortaköy- de Dereboyunda Yüdaci isminde bir Ya. hudinin evinde kalıyorduk. Burası pansi- yonumsu, ötelimsi bir yerdi, Hattâ ev- İdilerin düğünleri burada yapılıyordu. İ'Temiz, derli toplu, konak yavrusu bir bi- na idi, Bir akşam oyunu müteak'b sabah. lamağa gene buraya gelmiştik. Binemeç- ,yan, karısı ve kızile beraber bir od çekildi. Bize de yukarıdaki büyük sofa- ya. Sıra ile yataklar yapmışlardı. İsimle- İrini saydığım bütün arkadaslar, yatak- İlarımıza uzandık. Lâkin bu kadar san'at- araya gelir de, yatar uyurlar m17, leyli mekteb yatakhanesine, biz de çocuklara benziyorduk. Kimi köpek tak- di! yapıyor, havlıyor, kim: kedi taklidi yapıyor, miyavlıyor, türlü taklidlerle bir hayhuydur gidiyordu. Zavallı Binemeç- yan altımızdaki odada sağdan sola, sol dan sağa döner, kendi Usanile «Lâhavlel çekermiş, — Susalım, uyuyacağız! Diye bağıranlar, 'Uyumağa kalkanları sürükliyenler, bir kıyamet ki, sormayın!. Derken bir aralık, Kadıköylü Refik, İ yeslerde mühim roiler almıştım. Bu rol-| ressam Muazzez, sarhoş Cemal aşağı ini- yorlar. Maksad malüm.. rakı arayacak- Jar. (Devami 10 uncu sayfada) İleri düğüne müsald olmıyan fakir Yahu-| ABERLERİ “7 İ RADYO K Spikerler kadın mı, erkek mi olmalı? İngilizler kadın spiker kullanmamağa karar vermeyi düşünüyorlar, İtalyanlar ise kadın spikerlere daha fazla itibar ediyorlar Alman radyosunun kadın İngilterede yapılan tecrübeler metice- sinde kadın spiker kullanılmamasına ka- rar verilmek üzeredir. Dominyonlarda yapılan anket te ka- dınlar aleyhinde neticelenmiştir. İngil İtere radyosunda kadınlara harb ilân edi- ledursun İtalyada kadın spikerler büyük bir şöhret kazanmaktadırlar. Hele Roma| İsti İve Milano istasyonlarındaki kadın spi- kerlerinin tatlı sesleri her tarafta derin zevk uyandırmaktadır. ! Bükreşn yeni istasyonu | Bükreşin yeni tecrübe istasyonu meş riyata başlamıştır. 11 ile 13 arasında; 19 ile 22 arasında 31 metre zerinden tec- rübe neşriyatları yapmaktadır. Radyo i'ânlarıntan vergi Arjantin hükümeti radyo ile yapılacak Jilânlardan kelime başına beş santim ver- gi almağa karar vermiştir. Fasta radyo Fastaki radyo dinleyicilerinin 37.522 yi bulmuştur, Bunların 30.948 4 | Avrupalılara, 4680 1 müslümanlara, 1914 ü Yahudilere aid bulunmaktadır. Yeni bir icad 1909 senesi içinde radyo tekniğini altüst edecek bir icaddan bahsedilmeğe b; sayısı Son Posta'nın Romanı :42 ne b ın bak yaz şemsiyeli!,,| dedi. şey. Allah sizlere ömürle ver « sin! Rânânm kalbine hafif bir acı çöktü: — Ya” Vah, za « valh! Dayanamadı , Ben ettim. Sebeb © larlârın gözü kör ol sun! Kambur bu söz. lerden hiç bir şey anlamamış gibi dav« tanarak, devam et « ti; — Evet. Hamam cı rahmeti rahmana kavuşmuş. Çocuğu ds mezbure hatun yanına almış. Bira, zıcık kendisini deş - tim, Anladım ki bu yetimin fdaresin - den &cizdir... — Kocamın parası, malı ne olmuş? — Hiç bahsetmedi. Bilâkis fakri ha- linden, taayyüş zahmetinden dem vu rârak, çocuktan kurtulursa memnun 0 lacağını ihsas eyledi. Ben de, belki ya- nımıza alırız diye bir nebze ümid ver - dım. — Şazimend diye bir kızcağız daha vardı. Onu görmediniz mi? — Fakire öyle bir kimsenin mevcu- diyetini ihsas buyurmadınız, veliyye « tünnaam, Eğer demiş olsaydınız, onu da tahkik eylerdim. Mürşide Hanım sinirli sinirli cevab verdi imiş gibi canı çekiyordu. Onu, mutlaka yanına almak, varlığını ona vakfedip, ondan da karşılık teselli bulmak isti - yordu. Fakat nereye alacaktı? O ma « sum çocuğu bu zehirli muhite mi ata « cakt? Haydi, şimdi küçüktü. Lâkin günlerin seri seyrine uyarak çabucak büyüyecekti. O zaman, kendisini bu fuhuş ve levis kaynağından uzaklaştır- mak ne süretle mümkün olacaktı? Son. ra, bakalım, Benli, bu eve bir çocuğun girmesine müsaade edecek mi idi? Biraz parası vardı, Bir iki parça da elması. Buna güvenerek, acaba bu ha - yattan ayrılsa, töbekâr olup bir köşeye sefalet, gene açlık başgösterecekti.. Akşama, Talât ge. lecekti, Ona açılsa, himayesini — istese. acaba nasıl talâkki edilebilirdi? Maa - mafih bir gece ev - vel, Talât bizzat, kendisine evlenme « yi teklif etmişti. O seklifi tekrar ettir - menin yolunu bul - mak lâzımdı. Bu hayattan, ha kikatte, nefret duy- mağa (başlamıştı. Dost bir elin yard mile bu mezbeleden kurtulacak olsa, normal hayata ne samimi bir tehalük. le avdet edecekti! Beberühi, kadının nasıl bir düşünce- ye dalmış bulunduğunu hissetti. Ve buna hürmet göstererek sustu, Yüksek bir zatın huzurunda imiş gibi el pençe divan duruyor, yere bakıyordu. Gene söze başlıyan Rânâ oldu: — İzzet efendi! dedi. Siz, gün gör « müş, tecrübeli, akıllı, uslu bir adamsı- niz, — Estağfrullah sultanım! İltifat edi, yörsunuz, — Sonra sizi kendime de yakın bulu- yorum. — Kölenizim, efendiciğim. Nice ya- Rinâ cevsb vermedi, Derin bir dü .İçekilse mi idi? O zaman da, hazır para | kininiz olmayım ki, insanları yekdiğe - şünceye dalmıştı. Hürmüzü, öz evlâdılne kadar dayanabilirdi? Sonunda geneİrine tatlı dil rapteder. Fakir, ömrümde, spikerlerinden ikisi mıştır. Henüz mahiyeti bilinmemekle be raber bu icadın makine lâmbalarına ü olduğu tahmin edilmektedir. İngileterede televizyon Son alınan haberlere göre 1939 senesi içinde İngilterede dört yeni ti yol mu açılacaktır. Bu istasyor şe Birmingahm, Manchester, GlascowW Lecds. Bunlar Londra merkez merbut bulunacaklardır, Lor mingham arasında inşaat başlamış Yalnız bu iki şehir arasındak! kablonui masrafı 200,000 İngiliz lirasıdır! Almanyada telsvizyon Televizyonun en fazla inkişaf eyledi” ği memleketlerin başında Amanya ger mektedir. Alman televizyonculuğu b gün mühim bir mevki edinmiştir. S0 olarak Almanlar telefon-televizyon m8” kinesi icad eylemişlerdir. Alınan haber“ lere nazaran Alman hükümet! gene! Frankoya bu makinelerden bir tanesi hediye eylemiştir. Makinenin kıyme! 10.000 İngiliz lirasıdır. Bu makinenir bif eşi Berlin ile Leipzig arasında muvaff” kiyetle işlemektedir. İspanyada bu mf i kine Burgosta kurulacaktır. 8 sizinki kadar tattı, münis bir hitab uğramadım. Nezdinizde, insan olduğ mu, bayağı hissediyorum. — Hepimizin hamuru bir değil mi? — Amenna! Velökin hamurla iş bir miyor ki sultanım. O hamura şekil mek için içerisine katılan maya mu? Bütün mesele onda. Kiminin 198 vası bozuk oluveriyor.. o zaman iş gişivor. — Şimdi, beni dinleyin. Sizin nasi * hatinize muhtacım, — İrade buyurun, Ancak şunu ars” deyim ki, fak'rin revimle amil olduğ nuz tekdirde, soru çapan ot'u çık ibtimalt galibtir. Zira ben kendi fi mi beğenirim amma, eloğlu beğenme” Benim tavsiye edeceğim tedabir, $ nin talâkkisine ekseriya uygun deği dir. — Benim size itimadım var. Beberühi temennayı çaktı... — Alinb ömrünüzü müzdad eylesi Bu da bir 'itifat. j — Şimdi, Hürmüzü ben yanıma d mak istiyorum, O çocuğu ben doğulu madım.. üveyimdi. Fakat ona, kendi evlâdımmış gibi gönül bağladım. yebilirim ki o min'mini mahlük hayatımda da, kalbimde de en bü bir bosluğu doldurdu. — Olabilir, elmasım!. Pek tabiii. İnsanların biribirlerini sevmeleri kan rabıtası şart değildir. — Öyle. İşte ben de sevdim, Onu, şimdi bal gibi büyütmek arzusunday / yol karamıyordu. Beberühi, dadına yetişti: — Sıatınız üveyliktir amma, gönlünüzün duygusuna bakın. çocukcağızı, Si şefkati! büyüsün, yetişsin. Yarın öbürgü? dua eder. “Arkası ve)