8. Süyte Sinemaya intisab eylediğinden itiba- ren tarihi filmlerde tarihi kadın ve kız rollerini fevkalâde bir surette canlan - dırmıştır, Bir Fransız sinema münek «- kidi onum için diyor ki: «- Onu gördüğüm vakit on sekizin. a yaş olan küçük ve zarif eslerden birini gördüm, yahud mü kemmel bir tablosunu seyreyledim sâ- Divorum.» Annie Vermay Fransız sinema yıl « dızları içinde en genç yaşta o olanıdır. Bu hususta bizzat kendisi diyor ki: — Senelerce süren İntizar devresi ge çirmeden doğrudan doğruya rol yap - m başlayan yegâne san'atkâr oldu. Zumu sizden saklâmıyorum. Sinema ha yatmâ ne suretle intisab o eylediğime muhakkak ki şaşıyorsunuzdur. Bunu da baha soraraöınıza eminim. Bu hususta arzunuzu yerine getireceğim. Sinemaya intisab etmek (aklımdan bile geçmiyordu. Bir müddet evvel gü- zel bir ver olan Juan les Pius'de bulu- nuyordum. Bir hayır cemiyeti menfa- atine bir müsamere tertib — edilmişti. Hürmetkârı (o bulunduğum (Maurice Chevalier ile birlikte tombala biletle - ri satıyordum. Maurice bana sinemada bir tecrübe yapmamı o tavsiye eyledi. “Tesadüfen bir iki halta sonra büyük bir sinema mecmuası bir fotojeni mü - sabakası açmıştı. Bu müsabakaya işti - rak ettim. Ve küçük bir parça film çe- virdim. Bu parça (beğenildi ve «Nina Petrowna'nın yalanı» filminde bana ü- fak bir ro! verildi. Bu rolüm küçük ol- masina rağmen pek çok beğenildi. Aradan bir kaç ay geçmemişti ki ba.! pa Tarakanova filmindeki mühim rol! verildi, Buna doğrusu hiç intizar et »| miyordum. Nazar (değmesin! Ne staj! yaptım, ne terslendim, ne muvaffaki -| yetsizliklere uğradım! Başkalarına kar- şı çok esrarengiz gibi görünen sinema Âlemi beni birdenbire ağuşuna çekti. | Simdiye kadar dört o rol çevirdim. | genç kz rolünü istemek hakkımdır zan Ss ami Moli dan biri ile gizli gizli münase. bette bulunduğu zatüzzeve olan bu ka- dının tebdili kıyafetle Seniyenin evine | gelip gitliği İstanbulda kulaktan ku! lağa fısıldanmakta idi, İ Hamamcının şüpheleri yavaş yavaş tahakkuk ediyordu. Ve zavallı adam - cağız, hâlâ cebri nefes ederek, müsbet bir delil elde etmeğe bakıyordu. Nihayet, iptidai bir plân kurdu. Râ- hânın hangi günler kapı yoldaşına git- tiğini bellemişti. O günlerden birinde, sabahleyin erkenden eve bir kadın yol. ladı. Bu kadın: — Rüânâ hanım burada mı? diyerek içeriye girdi. »— Evet: Benim. Ne istiyorsunuz? Aldığı talimat mucibince, rolünü çok güzel ifa eden kadın, yabancı kulaklar” dan çekiniyormuş gibi etrafına bakına. rak: — Hanımcığım! dedi; siz bugün bir yere gidecektiniz.. hani ya? — Evet. — Buluşacağımız zatın bir işi çıkmış.. zahmet etmiyesiniz diye haber gönder- di. — Ya” Birdenbire zedelenmiş bir ruhum ın, eski çırakların-! ———— - © En genç sinema yıldızı Annie Vernay, Danielle Darrieux'ye çok tehlikeli bir rakib sayılıyor me iz yedi ge ee gözel G id l l Yat nie Verne; yıldı pek çabuk erişmiştir. / | enç yıldızın günü böyle başlar —2 < i Banvoda Bunların hepsi de tarih! rollerdi, 1900 senesinin genç bir kız: oldum. Bir defasında da küçük bir prenses oldum. Gene bir defa da romantik bir Alman kızı rolünü (yaptım. Ve henüz ikmal edilmiş olan «Les Atages» fil - minde de 1914 senesindeki bir Fransız kızını canlandirdım,. Şimdi artık 1939 daki modem bir — Molla beyi.. ne- rede gördünüz? — Ben görmedim. Oraya erkenden has ber göndermiş. — Kirüinle? — Onu da bilmi yorum. ; 5 Arabacı Kerim jağa ile olacak.. vah, vah! Şeytan karı ken - disine mevdu vazi « feyi. tecavüz ede » tanım! dedi. Bugün olmazsa yarın olur . Hasret sevdanın tu- İzu, biberidir. 'Tadı - Son Posta'nın Romanı :28 “Ah ne baygın bakışın eyaz şemsiyeli!,| “> SON POSTA rihten sayfalar: Gömüldüğü Az çok gezen, hattâ kendilerini bir. yere bağlamış olan adamlar bile, ne - rede öleceklerini yüzde yüz tayin ede- İmezler. Halbuki toprağa bağlılık hissi i İgöçebe ruhlu olmıyan kimselerde çok kuvvetlidir. Onlar kendilerinin ölüm - den sonra da yaşayacaklarına inanır gibi, hayatta iken sevdikleri dekorlar ve dostlar içinde, hiç değilse hatıralar arasında bulunmayı isterler. Bu mak. sadla da, nereye gömüleceklerini vasi- yet ederler. Rastgele kimseler için nerede #ön ne- feslerini verirlerse örada gömülmek ve hep orada kalmak mukadderdir. Fa- kat büyük ve tanınmış kimselerle bir kısım zenginler için hal böyle değildir. Bunları, eğer gömülmelerini istedikle- ri yerden üzak memleketlerde ölmü İerse, vasiyet ettikleri yere götürürler. diledikleri vere taşır ve gömerler, geçirdi ise öldükten bir yerde (o kalamadı. sonra B e O kadar nederim. Öyle bir rol olmalıdır ki bana ve hayalıma uysun. Meselâ hoppa, spor cu bir mektebli kız rolünün bana pek uyacağını sanırım... Şimdi bana çevir- tecek oldukları film için gehe bana uy- gun bir rol arıyorlar... Bu çok sevimli Fransız kızı bugün çok büyük bir şöhrete malik bulunan i Danlelle Darrleux'ye çok cidât bir ya.) Ke1* EKR... kib addedilmektedir, Fransız sinema mehafilinin noktai nazarına göre Annie yanusları geçti; tekrar bir adadan bir kabul etmel lâzım gelirse onun şimdiki tekrar Okyanusu aşacak, eski öldü tesindeki altın memleketlerden bah - kacaktır. gülünç olmağa başladığı (bir devirde val, "YAZAN ERCÜMEND — E.. nerede bu - Tuşuyorlarmış? - Bir Seniye ha. nım varmış. Onun evinde.. — Ne biliyorsun? — A! Ayol! üstü - me yürüme!, Kendi ikrarı diyorum sa - na. Ben ne Molla bey tanırım, ne de Seniye isminde bil « diğim var. Kendi - liğimden Oüydür - muyorum a? Hamamcı, meb - hut, önüne bakıyor du. Vesile hanım i - lâve ettir — Dahası da var, Arada bir de ara - seyahat eden Sağlığında kendisinden esirğenen adalarda şimdi ebedi istirahil İZ rini aüserlyorlardi” ihayaf Be Fikir galib S2 Büyük Ölü, rasimle Atlas Okyanusunu aştı; Hayti adasına gitti, Fakat temelli olarak kalamadı. Yazan: Kadircan Kaflı Pek meşhur ve büyük kimselerin ölüm. | bulunmakla beraber bir türlü den sonraki hürriyetleri daha azdır.|dını, fikrini, büyük emelini 'Burları, mensub oldukları milletler, | kilere anlatamamıştı. Bazan ölülerin muhtelif yerler de -İlenci haline gelmişti, Ona giştirdikleri de olur. Bunların arasında |di; onun projesini gizlice ta bir tanesi vardır ki hayatında nasıl eş-| tirmek hevesine siz seyahatlerile tanındı ve admı tarihe|aç ve sefi daldı; onun plânı üzerinde ay ki, dağlar, dereler, nehirler aştı; Ok -|muştu. adaya taşındı; ancak ölüsünden 399 ş€-| ken bil ne sonra ebedi mezârına kavuştu. Biz)|rilenler idama mahküm adamla böyle diyoruz, doğrusunus öylemek ve|vi ve engin denizlere açıldığı yerinde kalacağı da şüphelidir; belkilme götürüyor! memlekete; belki de doğduğu memle .İdılar. Bir daha göremi yeceklefi Meçhul yollardan, engin ufukların ö-|sını bulacak» ti, Vernay.'ın oyun tarzı Danielle'den çok | settiği zaman ona gülmüşlerdi. Her -|panya hükümdarlar; onu ayâl üstün ve pek yakında onu geride bıra- | kül veya Melkart sütunları masalinın | şılamışlar, karşılarına gündenbeli i ölü... b £ristoj Kolomö A # Yıllarca kapı kapı Se s# ahakki kapılmışla! kalmasına göz Yi « larca fi şal” En sonra ona üç küçük tekn? gi ipheleri büyüktü. süren usandırıcı kon p — Serseri herif, bu zavallıla yi Diye haykırdılar; Jânetler dıkları gemicilerin ardından Akıllı geşinenlere göre «0 Fakat sekiz ay sonra Barselaniği otur (Devamı 10 uncu 389) daha çıkardı, yere fırlattı. — Heydi, al, git! Beni ken bırak!, dedi, di y * Her zamanki gibi, ekşam ezani ne dönen Osman efendi, madı. Yemek yemeden, arrkati ya açilan odaya girdi, kaj İçinde sonsuz bir hüzün nâ kocasının bu aykırı h bem memnun oldu, hem de GÜ bini merak etti, Lâkin sormadı, Cesaret © Kendi başında bir şeamet © liçin için farketmekte idi. EB“ ge İmeğe ise mecali yoktu. Aşk vi İdeti ve bülün kudreti ile ben İmiş, ondaki yabanc» aksül yuşturmuşıy. 4 Sabah oldu. Bütün gece Bİ mış olan Rânâ, aşağıda, ko& eri tığmı, gezindiğini, ve nihayet kıp gittiğini işitti. Sıcak ve dumanlı bir gün # du. ge, Bir gün evvel kaçırdığı satınm, kalbine çöken el vi muztarib bulunan Rânâ yata yıp yüke kaldırdıktan, H kımını da Şazimende tevdi © sonra, sofaya çıktı, cumba ag turdu, sokağı dalgın naza” feryadından başka bir şey olmıyan bu;| 1) arttırır! «Ya?» haddi zatinde kifayet ederken,| Rânâ, düşürüldü - Kadın; «Evet!» makamında *ki gözünü birden kırptı. . ğü tuzaktan bihaber, casus karının eli- |değil, Çok enayi şeymiş doğrusu! Ben |adı geçti. Zahir, dellâlları da o. bacı Kerim ağanın Rânâ, karşısındakine, kemali safiyetle bir ipucu daha verdi: — Bevefendi hasta, falan değil a, sa- kın? diye sordu. — Hiç bir şeyciği yok, maşallah! As- lanlar gibi. — Sizi.. o mu gönderdi? — Evet. — Siz.. şevden.. Seniye hanımın evin. den mi geliyorsunuz? Kadın: «Evetl» makamında iki gözü- nü birden kırptı. Rânânın teessürü gözden kaçmıya - cak gibi idi. Kirpiklerinin ucuna kadar gelen yaşlarmı zor tutuyordu. Ağla - mal: bir sesle, tekrar sordu. kadar aöladı.. ağladı! Bu dökülen göz yaşlarının gelecek daha büyük bir felâkete ald olduğunu hatırına bile getirmiyordu. du: — Ne haber, Vesile harzm? Kadın güldü: — Darılma amma, Osman efendici * ğim! dedi; bu hatun esasen senin küffün! bey! ne bir de mecidiye sıkıştırıp, savdı.|ona açmazı yapmamla beraber, her şe- Ve o gün, ruhu melâl içinde, akşama | yi bülbül gibi, tıkır tıkır meydana vu-Jefendi çapraz yeleğinin cebinden çı - Casus karı oradan çıkınca doğrü ha-|de gitmemesini söylediğim vakit, beti mama gitmiş, kendisini tahrik eden ve| benzi kâğıd gibi oldu. Bir telâşeye düş- İ sabırsızlıkla bekliyen Osman efendiye|tü ki târif edemem, Ayalinin öldüğü »| geldim, tekrar ettim. Lâkin, mülâki olmuştu. Hamamcı onu tenba|nü haber verseydim, böylesine çarpıl - |efendiciğim, karından birazıcık. olsun bir köşeye götürdü, ve tehalükle sor-|mazdı. Acı acı başmı sallıyan biçare Osman ruverdi. kardığı mecidiyeyi uzattı. — Ne dedi, bakayım? — Peki.. peki. Vesile hanım! dedi. — Ne diyecek? Buluşacağı zatın işi| Eksik, artık bir söz söyledi isen, gü - çıktığını, onun için bugün zahmet edip | nahı, vebali boynuna olsun! Karı münfail bir tavır takındı. — Ne eksik, ne artık.. tıpkı tıpkısma Osman cömerd ol! O da bana, kuyusunu kazdı. Zavallı hamamcı tıkanıklıklar geçi «| ğrm halde bir mecidiye verdi. Sen ba - riyordu.. rim, ettiğim hizmele göre bir altın göz- — Peki! dedi; kimmiş? den çıkarmalısın! — Senin düşündüğün gibi Molla| Zavalh adamcağızın münakaşa ede - cek hali yoktu. Cebinden bir mecidiye koyuldu. 4 Karşı hizadaki basık bir ©. den, ufak, değirmi bir luk mavi bir gök parçası ig h Kömürcünün dükkânına bit /l sin kapısı açılır açılmaz air yan acar bir horoz, bir kaç hafi şine düşmüş, onları bağırta “ig valıyordu. Diplerinden 189 h babalar, fakrüddeme Ba yalar fışkıran duvarlara P tüne geçen bir kedi, bir yere düşürdüğü kerten türlü eziyetler, işkenceler i nuyordu. yi