Hergün Yoni bir siyasi, istılâh: Mihver eni değil, hayli eskidi; KN... Yazan: Muhittin Birgen siyaset tarihinin â «yeni> diyebiliriz. kıyas edilirse ona hâl ) Hatti yepyeni ii miz bu taor şudur: Mihver. Mihver, bir he man modem bir kelime d makine ıstılahı olarak örar ni mskine devrinin. sidir, Herhangi herhangi bir pa: reket veren, hareket eden pm ya birkaç yatak ü devver bir çelik üzerin na mihver derler. Makinet olan bu mihver, yakın bir zamanda siyasete geçti. Berlin ile Romayı birbiri ne bağlıya we Roma bü mihverin, üzerinde hareket ettiği iki yatağıdır; bu yatak üstünde dö- nen şev de bir siyasettir. tâbir canlandırarık diye dolabı! Klâsik diplomasi başka astılahlar kul- lanırdı; Müfak, itilâf, pakt gibi, bep ay- fhumun, bazı küçük farklarla ifa- temin eden kelimeler vardı. Fa- kat Rerlin ile Romayı bu defa bağlıyan siyast bağır adı mihver oldu. Acaba, neden eski kelimeler bırakıldı da böyle yeni bir ıstılah icad edildi? A- caba, hu sırf tesadüfi olan Yoksa bunun hususi bir sebe dır? Bu tabiri kim fead etti? Nasıl ortaya stta? Bunler “bilmiyoruz. Fakat, şuna dikkat ediyoruz ki Mihver, şimdiye ka- dar bu tarzda tesis edilmiş olan bu kabil bağlara n'sbetle çok hususi bir vasfı he- izdir: Sor derece dinamik olmak vasfı. Mihver o kadar dinamik bir vasfa sâhib ki bunu bir dinamonun mihveri farzede- biliriz. İHwfaklar, itilâflar, paktlar, bep vyurlerken Mihver çalıştı ve siyaset do- labını mütemadiyen döndürdü. * Nitekim hâlâ da dönüyor. Giliba #yi mühendisler tarafından yapılmış ve iyi monför:er tarafından yerina oturtulmuş olacak ki, Mihver, şimdiye kadar bu ne- vi enerji vasıtalarının hiçbir zaman te- min edemediği bir randıman veriyor; gene geliba bu randıman kudreti, Mih- ver sabıblerini çok memnun etmiş ola- cak ki diğer mihverler vücude getirdiler: Önce Berlin - Tokyo, sonra Tokyo - Roma ve nihayet, son günlerde bir de Budapeş- te fle öteki merkezler arasında bir Mih- ver vücude getirildi. Bugünlerde Mihverler, büyük bir faa- liyet içindedirler; Macar hâriciye nazırı Berline ve İtalya hariciye nazırı da Bel- grada gittiler, Birkaç güne kadar da Al- manya hariciye nazırı Varşova yolunu tutacaktır. Acaba yeni Mihverler mi vü- cüde çelirilmek isteniliyor? Orta yerde bu kadar hararetli bir faaliyete sebeb o- Jabilerek açık unsurlar bulunmadığına göre, tahmin edebiliriz ki, ya yeni Mi verler kurulacak, yahud da mevcud © Janların işlemelerine daha büyük bir hız verilecek. Hangisi yapılacak olursa olsun Şurası muhakkaktır ki mihverler çalışıyor ve Avrupayı büyük bir siyasi hareke; için- de tutuyorlar. * Asır makine, dinamo, enerji asve'oldu- ğuna göre, iki kuvvetli siyaset mühendi. sinin vücude getirdikleri eser» mihver ismini vermiş olmaları, yahud bu ese rin başkaları tarafından bu suretle ad- Iandırılmış bulunması hiç te boş değik dir. Bu zmisa! ile anlıyoruz ki bu asırda politikadan azami randıman almak için onu bir mihver Üzerine oturtmak ve mü- temadiyen döndürüp hareket halinde tatmak lâzımdır. Siyaseti kim böyle an- larsa muvaffak olur, kim bu noktayı an- Iamamış bulunursa mağlüb olacaktır. Mihver, boş bir tâbir değildir; Berlin ile Roma ârasında böyle manevi bir mıh- verle beraber bir de dalma iki ucunda Resimli Makale: Kadınla? dalma iki bu'dun bir uvunda bulunurli lerden ya çok iyi, ya çok fenadırlar, orta hallisi çok güç bü- ur, SON POSTA . Erkek: BI azıri le ölç. Evlenmek öyle bir alişveriştir ölüme kadar sürer. sO Kısa pantalon İle seyahate Çıkan lord Her işinde tedbirli hareket etmeyi seven Lord Strabolgi Avustralyaya, her türlü havayı karşılıyacak bir şe - kilde varmıştır. Resimde gördüğünüz gibi sırtmda palto, ayağında kısa pan- talon, (zira Avustralya bu sıralarda ce- hennemi sıcaklar içinde yanmaktadır) ve elinde de şemsiye vardır. Lord, tay- yare ile Sidneye varır varmaz, şemsi » yesini kullanmış, zira müthiş bir sa - #anağa tutulmuştur, da telefon makinelerine bağlı duran bir elefan hattı var. Her ne zaman isterse Führer Duceyi, yahud Duce Führeri tw lefon makinesinin başında (buluyorlar. mış Demek ki iki makinist mibveri tam vandımanla işletmek için, her dakika bır birlerile konuşuyorlar! Mikver, bu suretle bütün dünyaya iyi bir misa! vermiş oluyor. Demek artık &t- tifak, ilSf, pakt gibi eski lenfatik kom- binezonlarla muvaffak olmaya imkân yokmuş. Artık, politikada da dinamo kud. retine ihtiyaç varmış! Muhittin Birgen ARASI Hergün bir fıkra Hasisler Üç mübalâğazı, hasizlikter bahsedi- yorlardı. Birinci mübalâğacı; — Ben bir hasis tanıdım, dedi, mü rekkeble yazı yazarken kalemi her hokkaya batırışta mürekkeb tebah- hur etmesin! diye hokkanın kapatırdı. İkinci mübelâğacı güldü: : — Bu bir şey mi, dedi, ben daha i hasisini tanıdım, geceleri yalerken : i makinesi aşınmasın diye saatini dur. : dururdu. Üçüncü mübalâğacı atıldı: — Bunlar hiçbir şey değil, dedi, | j ben bir hasis tanıdım; gözlüğünün | camlarının eskiyeceğinden korkar, bu ? İ* yüzden gazete okumazdı. i ağzını ken m Mi | Emil Ludvig “ Hitlerin sayesinde Para kazandım,, diyor Almanyada Na Ze zi idaresi kuru « lunca, “dikiş tut * turamıyarak İs - viçreye giden, İs « viçre tebeası O » lan ve ismini Ko- hen'e çevirerek Kohen Tudwig olduğunu ilân eden, Musevi biyoğrafi İmuharriri Emil Ludwig, şimdi Londra- İda bulunmaktadır. Veneruela hükümetinin davetile, bir asır evvel Venezüela'yı İspanyol &sa - retinden kurtaran milli kahramanları Simon Bolivar'ın hal tercümesini yaz- makla meşguldür, Ludwig, İngiliz gazetecilerine şöy - le demiştir: —l mayis 1933 te Berlin sokak - larında kitablarımın yakıldığım bili - yorsunuz. Bu yüzden Hitler'e minnet borçlusuyum. Zira benim için bundan daha üstün bir propaganda vesilesi o Jamazdı, Eserlerim Hayne ve Spino - za'nın eserlerile birlikte yakıldı ki be- nim için ne büyük bir şereftir, Kitablarımın yakılması, diğer ülke - lerde eserlerime karşı olan alâkayı ar. tırdı ve Hitler'in sayesinde çok para kazandım. ———— A Minik Burunlu “ Altın mâyman ,, Londra hayvanat bahçesinde, ilk defa olarak Çinde ve Orta Asyada bulunan, minik burunlu ve «altın maymun» diye isimlendiriln bir maymun teşhir edilme- ğe başlanmıştır. Bu hayvanın boyu 30 santimdir. Gözleri tıpkı Çinlileri andır. maktadır. 80 sene karanlıkta yaşayan İngiliz 80 sene daimi bir karanlık içinde ya- şıyan bir İngiliz, 90 yaşında olarak ök müş, ve vasiyet ettiği gibi sular ka - rardığı zaman da gömülmüştür. 9 ya- şında bir arkadaşı ile oynarken gözü sakatlanmış, o gündenberi de aydınlı» ğa bakamaz olmuştur. Gündüzleri pan- curları kapatarak, geç vakte kadar u - yuyan İngiliz, hava kararınca uyanır, gece yarısma kadar radyo dinlerdi. Geceyarısı öğle yemeğini yer, sonra olomobilile şafak sökünciye kadar do- Jaşır, hava ağarmağa yüz tutunca da tekrar yatağına girerdi. Evinin geniş bahçesinde yaptırdığı sun'i mağara - sında, bazı geceler mehtabı seyreder - di. aa aa a m mmm İSTER *irdi, eğer duyduklarımız yanlış değilse netice vapurun sipariş şartlarına uygun rafında zayıf bir nokla bulunmadığı merkezindedir. Yen adamlarının kanaati önünde baş eğelim ve paramızın ( İSTER INAN, Etrüsk vyapurunun vaziyeti hakkında inceleme yapmaya memur edilen komisyon vapuru en ehemmiyetsiz teierrüa- tına kadar gözden geçird:, bütün alâkadarlarını dinledi, ga- yet sıkı çalıştığı için de vazifesini kısa bir zaman içinde bi- İSTER komisyonun vardığı olduğu ve hiçbir ta- duğuna inanıyoruz, INAN, ISTER INANMA! yabana gilmemiş olduğu için de memnun olalım, Artık sürati 20 milden aşağı posta vapurunun yapılmadığı bir devirde 19 mil süratli bir vapurun neden ısmarlanmış olduğu da arana- muyacağına göre ortada mesele kalmamış demektir, bu va- ziyette biz hâdisenin fenni bir arızanın mahiyetini derhal kestiremiyerek fazla telâşa kapılmış olmaktan doğmuş ol fakat ey okuyucu sen fazla telâşın da bazan faydalı olamıyacağına: İkincikânü “Sözün Kısas” Benim kanaatim Ne ifrat, ne tefrit CC... e Tan alih Rıfkı Atay, geçs” g lus» ta, dil hakkındaki neşreder etmez, muharrirler 87! y) daya tazelendi. En salâhiyetli di yö lerinin arasına hiçliğime rağmef “yi karışmak cüretinde bulunuyorsa rura bakılmasın. Benim de, Kehf re, bu babda Bizim çok güzel dilimiz, yazıda nuşma da düzenin eğecek geldi. Kraldan ziyade kra veya öyle gözüken bazılar din Hoca ie leylek hikâyesinde gibi lisam küşa ben: k istedi ki de esiri 1 “lekcemiz# #4 kullanılmış, kökleşmiş, halâ Pi uyduru! i kaybetm çi me diye dllümizden tardeğip eri yerine V ün bağlı bulu mülkiye &âmirini sittin kaymakamı olatak tahıyân KÖY” İbayı yadırgadı.. yanına sokulami? Ona eskiden «arzuhal; verirdi. ei dilekçe olunca, cesareti kırıldı. K d ne: «Sayın.» diye hitab eden i nam tahsildarı sanıp, yan gözlü f rına baktı, ği Şehirli de bu zoraki, bu uydu # den hoşlanmadı. Ötedenberi e” y kil demeğe alışmıştı. Bu kelime! asalet, bir saygı kHadesi vutuyori kanlık ve bakan tabirleri ona HÜ gf ründü ve bu hafifliğin işlerine edeceği hissi geldi. get Mektebine bağlı çocuk okul di, Mualliminin önünde tirtir yi öğretmenini saymadı. YardirektörÜ tarafındak! «yar» bu tâbire bir Zi5İ nisi veriyor, gülünç oluyordu. göreli Çevirgen dendiği zaman, # tecessüm eden ağır başlı bir mem ğildir. Bizde çevirmek tabiri ekserif, da kullanilir: Dolab çevirmek, p çevirmek, entrika çevirmek.. fala iyi Temiz iş için #ee «görülür, denir # “| doğrudur. Hâsılı, Osmanlıların arabcays > farisiye sapan ağdalı, ıstılabı, İf İfratlarına mukabil, bu sefer de teki”, İunu tuttuk, fena oldu. Bu yolda az daha devam etseydik bil kulesinin işeileri gibi birbiri linden anlamaz olacaktık. p Falih Rıfkı Atay bu bahsi ort” makla hizmet etmiştir. Dilimizdö! 58 İahlarımızda artık az çok bir istil sule petirmeliyiz. Bu da, ancak, da, tefritten de ayni derecede çeri le kabül olabilir. / Dilimizden terkibi de, Çağatay uzaklaştıralım, Arzuhal, arzuhal *.p «arzuhali acibülmeal; olmasın. Fal” lekçe de demiyelim. ii Göreceksiniz ki, 'bu ölçü, isteni de güzel netice verir, mi m — Eminönü meydanında istimli” faaliyeti Em'nönü meydanında Eminönü ma bulunduğu adadaki male gün zarfında yerlerini terki # (Bibahc) binası yıkıcıya ve: : # mm evzanesinin bitişiğindeki hiblerinden biri henüz bulunan. pe eetmesanaan TAKVİM INANMA! leli, hud'alı, dalavereli bir fi BENİ |