8 Sayfa Eski Şehremini operatör Cemil Topuzlunun hatıraları SON POSTA Tevfik Paşa ile sulh müzakereleri | | için Versaya nasıl gittik ve orada nasıl karşılandık ? Cemil Topuzlu: l — Mütareke seneleri idi, dedi. Avru- paya, eski sadrazam Tevfik Paşanın r> yaseti altında gönderilecek murahhas heyetinin azası meyanında ben de var dım. Yola çıktık. Yanımızda, İngiliz, Fran- $iz ve İtalyan devletlerinin, güya seya- halimiz esnasında muavenet etmek üze- re bize terfik ettikleri irübat zebitleri vardı. Üç hükümetin de birbirine itimad ve emniyeti olmadığından, hepsi, bu su- retle yanımıza birer tarassud memuru koymuş bulunuyorlardı. Göz hapsine alınmış bir hslde ve yolda hiç kimse ile görüşmeden Parise vardık. (1 Mayıs 1920), Fakat, Fransızlar, heye- timizi Paristeki büyük istasyonda indir mediler. Herkes dışarı çıktıktan sonra treni tekrar hareket ettirdiler, Gerisin geri gittik. Diğer bir şimendifer yolun- dan, adeti mahfuzan Versava vardık. O- rada Otel de Rezervuar denilen binaya | indik. Fransızlar, Alman murahhaslarını da galiba bu otelde misafir etmişler. İçeri biz girdikten sonra, kapıya da söngülü bir asker konuldu. Bu suretle Fransa, Mmisafirperverliğini bizden esirgememiş ade etmiyorlardı. Nerde kaldi ki herhan-| görüşebilmişier! gi bir şahıs ile münasebette bulunalım ve görüşelim! Esaret hayatimız, ertesi güne kadar devam etti. Fakat artık sab- rımız kalmamıştı Vaziyeti protesto et- tik. İrtibat zabitlerine: — Dünya siyaset tarihinde, şimdiye kadar, bir heyeti murahhasaya bu tarzda muâmele yapıldığı görülmemiştir, dedik. Biz, buraya hapsolmak için mi geldik, yoksa sulh konferansında bulunmağa mı? Nihayet Klemansonun Yitfen bezleyle- diği müsaade neticesinde, serbest olduğu- her — Sonra? — Bir gecelik gömleğini bırakmış. — Ne münasebet? — Onu size sormalı, — Ber çamaşır ustası mıyım? ne içir koyduğunu kendisinden sorsanıza. Bel ki de yanlışlıkla benim çamaşırlarımırn arasına karıştı? Bundan bana bir hissei mes'uliyet mi avırmak istiyorsunuz? Çeşmisiil hamfendi başım salladı: — Siz, övle çok bilmişsiniz ki! Usta bir hırsız gibi, ne yanıp yapıp ev sahi bini bastırırsınız, manzallah! Molla bev temkinini boymuyor, bu hürumlara, hakaret âmiz sözlere yu - müsakcasına mukabele ediyordu — Hanım! dedi, Görüvorum: Bütün kadınlar gibt, siz de, bövle vaziyetlerde muhakemenizi kavbedIyorsunuz. Hak - kinız var. Kıskançlık, erine itimadsız- bk einsinize hâs olan zâaflardandır. TA4kin, bir azıcık düşünme zahmetini fhilyar etmis olssnız, zannmızın but - Tanı carenbuk ve olanca bedahati ile gözlerinize #örüntir. Siz de kanaat ge- tirirsiniz ki benim bu işde zerre kadar alâkam yoktur. Dinleyin, bakm! Sizin hüsmücamalinizden, sive olan fartı mec Yibiyettmden, bu meclübiyetin netlcej tabifwesi bulunan sadakatimden bahse- decek değilim. Esasen mahsus ve malfi- munuz olması lâzım gelen bu şeyleri tekrar etsem Üzerinizde h'e bir tesir| “© yapmaz ve kansatinizi kat'iyen değiş- dânekerde, tirmer. Üstelik der. — Bunlar masal! “Ah bir erkekle evlendi- rilmesine (o derhal, tav'an rıza gösterir mi idim? Ve niha - yet, karnındaki ce - nin benim sulbüm- den hasıl olmuş ol- sa.. > Cenabikibri - nın dört izdivaca rağmen bugüne ka- dar bu bakir kulun- dan esirgediği ni - meti zürriyeti cana minnet bilerek mez- bure Râni hatunu kendime tenkih ey» lemez mi idim? — Şeriat adama dört karıdan fazla vermiyor kil, — Evet amma, şe- riatte, talaka da de, Ittihanı altında bulunanların, o it- Tevfik Paşa İmuzu bildirdiler! Meğer, Alman murah- oldu! Lâkin «misafirperverlik» sözü sizi| haslarından bu hududsuz atifeti de esir-|.,. |» m nsan di ii yanıltmasın: Otel masraflarını biz öde-| gemişler! Zavallılar, Fransada bulunduk- | “77 Suner olayı, bugün size teklif yorduk! Ve sıkı bir kordon altına da &-| Jarı müddetçe, ayn! binada oturmak, fa- ap lınmış idik. Değil Parise gitmek, hattâ kat ne ıçeri, ne dışarı çıkamamak ıztıra- Versay bahçesine bile çıkmamıza müsa-| rında kalmışlar! Ve ne de bir ferd ile denen nesne de güzel bir bi- Isaydı, yüreğimiz yanmazdı! Orada yer pis ve bütün eşya eski idi. İnsan, böyle bir mahalde uzun müddet oturmak mecburiyelinde kalsa, mutlaka çıldırırdı. Her ne hal ise, birkaç gün sonra İtilğf REM Dn deste kâğıdı eline aldı. Fakat, zavallının e Ge, Küle ler 2 İİ EYE EŞ men hemen bütün diplomatları hazir bu- lunuyorlardı. İçeri girdiğimiz zaman, &- yağa kaikmak nezaketini lütfen göster- diler! Çünkü Alman murahhas heyetini İ azreti protokol şefi olan zat söylemişti. cevaz olduğunu unutuyorsunuz. Hu -)nım? tevehhüm buyurduğunuz vaziyet olsaydı, siz müstesna, diğer ha” | kuvvetli remlerimden birini tatlik etmek zarı" reti hasıl olurdn. Binaenaleyh, görü -İiçin, gene sordu: — İnayet buyurun, güzelim! Üstelik! yorsunuz ki hiç de, mahudenin ham - de ayni salonda, ayni vaziyette kabul et- mişler; fakat kılını kıpırdatan bile olma» mış! (*) Bize de uyni hakaret yapılma- makla beraber, hepimizi hususi surette yapılmış ve salonun bir köşesine yerleş- tirilmiş bulunan kütsü gibi bir yere çi- kardılar. Halbuki, ben, sulh konferansı için ayrılmış olan salona girince, Yi çuha örtülmüş büyük bir masanın etra- fında toplanacağımızı, İtilâf devletleri murahhasları ile karşı karşıya oturacağı- Müzi ve muaheden'nher maddesi için ay» rı ayrı müzakere ve münakaşada bulu- hacağımızı zannediyordum. Meğer, bu, bir hayalden 'baret imiş ve hakikat, acı hakikat, başımıza inen bir tokmak g'bi bu hayali silip süpürecek İimiş! Nitekim, heyet: hâkime huzuruna Çi- kan bir maynun gibi muamele görüyor ve munhedelerin maddeleri etrafında| kaşa ve müzokere etmek yerine bir atom aliyorduk! Bakınız, kısa b'” vakfeden sonra, elin. de bir tomar kâğıd olduğu halde ayağa kalkan Klemarso ne diyordu: «— Efend'ler! Siz de harbe, sebebsiz| girdiniz. Çanskkaleyi yıllarca kapattınız. Muhârebenin dört sene uzamasına, mil-| yonlarca insanın ölümüne sebebiyet ver- | muahede şartları çok ağırdır. İcindeki maddeleri asla mü- zakere ve ket'iyen münakaşa etmiyece-| esini bile değistir- de ve aynen - birkaç gin içinde tetkik ettikten sonra - kabul eylemenizi istiyoruz! Klemansonun bu sözlerinden sonra mushede metnin, daha doğrusu idam | hükmümüzü havi dosyayı bize uzattılar. Tevfik Paşa ayağa kalktı, Verilen bir ç İkineli “ Şair Akife yapılan hücumların akisleri Edebiyat fakültesi doçenti doktor Ali Nihad: “ hücum edenler, vatanperverlik, insaniyet, feragat fazilete hücum etmiş oluyorlar, diyorlar (Baştarafı 1 inci sayfada) Din hiç bir zaman milliyete mâni de - ğildir. İslâmiyetin hakiki manzarası yük- sek ahlâktır; yüksek ahlâklı bir insan akıl ve fazilete istinad eder. Akıl ve fa- zilet sahibi insan da elbette en evvel va- tanını ve milliyetini sever, Dineidir, (o miliyetçidir o öye bir insanı ayırmak doğru değildi. Fil vaki dinde kavmiyet meselesi mev- uu Obahsolmaz fakat bu di rin istilâ zamanlarına aid bir fikirdir. Bu fikrin bütün insaniyeti kucaklıyan ileriliğini inkâr edebilir miyiz?. Bunun birinci merhalesi de milliyet mefhumu- dur, Mehmed Akif hiç şüphe yok ki, klâsik belâgatin nümunesini vermiş bir adam - dır. Bir mısraını değiştiremezsiniz. Tut- tuğu ekolün en ileri nümunesini vermiş bir şairdir. Onun ekolüne itiraz edile - Akif bilir. Niçin senibolist deği, ne bile “İrini almak ister. O, medeniyet& © yim, niçm fütürist değildi? denebilir. hayrandır. Ancak kendi öz Y' Fakat, o tâmamen zamanın ve zamanının | nun aklınm alamıyacağı bir dehşel” ibtiyaçlarının şeiriydi. Kocp bir impara- | dıran medeniyete! kasi ede torluğun inhitat zamanına gelmişti . Fe-| «Medeniyet dediğin tek dişi nalığı ve felâketi sarahatle anlatacaktı. İnavar!, diye kükrer ve hücum kife hücum edenler, onun kendi eko -İsiz mıdır?. lündeki belâgafe uygun olmıyan bir tek) Akifi air olarak tanımıyan döl mısra, insaniyet ve fazilet mefhumlarına İre vardır. Bundan ihtifaldeki X* münafi bir tek fikrini gösersinler, bizİsımda da bahsetmiştim: Biri de haklarını teslim edelim Diyelim ki, |dolme, fikirlerini, daha doğrusu” Akif fens bir şairdir, Akif fena bir a -İrini meclis meclis dolaştıranlar, damdır. Akife karşı çok manasız İsnad -| kalben kendi sözlerine inan larda bulunuluyor. Onun körü körüne bir halde ya rekabet veya kim bilir akideye saplanacağını tasavvur etmek | beble bu davayı ileri sürenler. doğru değildir. Hattâ halkın hurafelere | Bu iki zümreden birincisi cahil olan temayülünü daima tenkid ve onunla | vaha değmez. İkincisi ahlâki zâf& istihza eder. Azimden sonra tevekkül par- | telâdır. Onlara cevab vermek 9 çasında dini yanlış anlıyanları tembel-| zahmettir. Üçüncü ve dördüncü likle, cihan ilerlerken geride sayıklıyan-| gelince: Onlarla bu hususta hem lara en kuvvetli hücumu yapan gene A-|ğilim, Benve insanı saran, vecde P4 kiftir. Türk askerinin benzeri olmıyan İber hâdise şiire membadır. Her kahramanlığı karşısında kahraman ru -|insani tekâmülüre göre bu met (Devam: 10 uncu sayfada) Yazan: Sabih Alaçam (9) Bunu, o zaman Fransız harleiye ne - Molla Bey güldü. Karısına doğru bir iki adım atarak arkenni sıvadı ninde, şöyle bir toparladı; düşündü.. — Ya” Demek ki... — İşte artık, siz de uzatmayın! Niyet| nu ısıtırdı. Bu esbabı mucibe Çeşmizl hanıma ve mukniğ görünmüştü. Fa- kat birdenbire kabul etmiş olmamak — Ya, gömleğin, sizin çamaşır dola- inden, macsrasından fütür getirmiş| bınızda zuhur etmesine ne diyorsunuz? hamı reddedecek, çürütecek kavi delil-| değilim. Esasen bu gibi davalar hare- Molla bey güldü. Karısına doğru bir ler ortaya koymaları gerektir. Muhab-|me aiddir, oraca hal ve fasledilir, Kiz -iki adım atarak, arkasını sığadı, ve; betimi teyid etmemle, bana isnad eyle-| cağıza münasib bir cihaz dlğimiz töhmeti cerh eylemiş olmam. verilmesi) — İlahi çocuk! dedi. Çocuk.. vallahi, hakkındaki temennilerime gelince, is-| çocuk! Dört karılı kocanın evinde, bun» İmdi, buna binaen nazarı dikkatinizi şu|temedim ki, bu kapıya azçok hizmeti, |lar olağan şeylerdir! Boktaya celbederim: Benim,. Rânâyalemeği sebketmiş bir - biçarenin, çırık — Şimdi de, müsaadenizle ben anla- kârşt edna mertebe temayülüm, ken » çıplak çırak edilmesile haricde bir ta-|madım! dislle hâşA münasebetim olmuş olsa... — Ne olacaktı? — Konâktan defedilmesine, başka kım çirkin fakat haklı sebebiyet verilmiş olsun. İşte, bu Ka -İmak istemem. Benim vazifem, bilâkis, dardır ol hıkâyeti Anladınız mı, sulta-İharemlerimin arasında tam bir ahenkİSizin, Odoyamadığım < sohbetinizden| batan sözlerini işitmemek kılükallere| — Haydi, haydi! Aranıza nifak sok - Son Posta'nın Romanı :14 baygın bakışın var, beyaz şemsiyeli!,, ii hunun en asil heyecanı ile coştuğu zaman | suyu içer. Bu membam en uzsi g bilâtereddüd Kâbeyi alıp Türk askerine şahhas şekli cinsi heyecandır. mezar taşı yapar. Türk fehikete uğradığı | Mücerred, beşeri ve terkibi (Devamı 10 uncu sayi zaman Allaha isyan eder. Garbin ilim|tan, din, fazilet ve insaniyet ve irfan sahasında ber türlü terakkile - mahrum olacağım. Bu gece beni elmez misiniz? Hayli vakittir oturup da konuşmadık... — Emredersiniz, efendim! Molla, arabasının içine ural rTulmaz, derin bir oh çekti, da kendi kendine söylendi: w — Yamansın, be Molla! Eğer e bu marifet sende varken, mü” olamazsan günün birinde, s€sis ve idame et -İsun sana', mektir, Size ne tür-| * lü merbut bulundu-| Rânâ, üç, dört gün süren ğumu bilenler bun-|müteakıb kalktı, “Yüzü sars dan muztaribtirler ,İleri içeçriye çökmüş due emin olun! Onların!nı çekilmisti. Eli, ayağı titri) elinden de her şey|neviyatı'da fena halde bozu gelir. Aramızı aç *idisine müstehziyane ve mut mak, bizi birbiri «(bakan nazarların altımda mizden soğutmak ise idi. Kimse kendisile konusmf terler. O zaman, bir | miyordu. Birine hitab edecek hizmetci Oo gömleğilrım ağızla cevab alıyordu. dahi işe yarar. Da -| Maamafih, bir iki hafta içef” ha fazlasını söyle *İlendirileceği, ib bir kot miyem, — Maşallah, |duğu ve söz kesildiği kendisi fetanet ve diraye *| verilmişti. Bu, onu tamamil€ © tiniz, bu kadarcık) bırakmıştı. İçinde, insanlafEi malümat ile herjistisna « bütün insanlara r) muammayı O halle/bir nefret vardı. Vakit vakit € kadirdir. ğü çocuğa acıyordu. Keski eği Kadıncağız, işitti-| masaydı, doğurun büyüt , tiği bu sözleri, zih-| kendisine havatta bir ven yl sâd. bir destek olurdu. gö Tuğunu doldurur, rubunun © ve hislerim şunun bunun tıflane hare-| Şimdi, bilmediğ ketlerile asla değişmez. Bütün bunla-İenva varacekti. Mu rın zarsrı mütecasirleredir. Ben Çeş-İve mechul bir sa i migülümü hakikaten nadide bir gül gi-lda ne yapacaktı? o adamı bi ve kendi gözlerim gibi dalma seve-| cekti, Sevmediğ ama hİZ İ rim! yar olmük * Molla, ihraz eylediği zaferin güruru-İde çocuğu olduğunu jnu doya doya içine sindirmek için bir) yabancı piçle lâhza durdu, karısın yüzüne tebes-| şacaktı? Ken sümle baktı ve sonra, ilâve etti: şey, bu konağın, 8 k — Maalesef şimdi acele işim var. Ad-| görünen muhitindon azl liye nazırı merhum Hâmi paşanın bir|mediği han:mtendilerinin, tereke meselesi için kapıya gideceğim. | larının yüzlerini bir dahi