Dünkü kısmın hülâsası La mahkemesinde meşhur hırsız ve niş PAfİRN muhakeme ediliyor. Müddel- in Mümunun 174 üncü madde ile ceza- e Sg namı istiyor. Bu maddenin By hüküm idamdır. diş, a birçok İsimleri vardır. Huyred- Minize, . AN, Sabri, Altındiş Mehmed. Bu alayı İstibdad devrinin dört paşasının de karışıyor: Kenan Pasa, Cevad Mg Paşa, Musaffer Pasa... tari eleştir Dâkilinin elinde bir not def » Bar Ki, bunları 1928 da Ankara ha - h de mahpus bulunan bir taçu kâti- ibtira iy, Eski bir vabita memuru olan İt yy potları bar mükaddeme ile hllâsa . iyor? vi senesi şubat ayının 18 inci Salı gü- 1, kara haplınnezine ikisi yı ri gen Baya elikim getiriliyor. Bunlar Oşuç iyor Typ, ahid kanh canlı bir adamdır Maüyor, ve sakin yürüyor. Birafını dikkatle Pata, Adet olduğu Üzere yeni mah- aya zaman derhal bir merak ve gelenler kimlerdir?. ÜRoman devam ediyor) Si hi —— Üz hiç kimse bu suale cevab ve - Yâziyette olmadığı (halde, ben Bükmümü vermiştim. Eski bir za- kanaati ile: ki Sarafim, mutlaka budur. Ötekiler birim ortakları... a Pi kanaatle, üçüncü koğuşun o - ka Atını takib eden bu üç kişinin ar tin m kovuşun kapısına kadar git - F, N ii içeri girmek, birdenbire tema- erek onu ürkütmek isteme - » Kapının kenarında durarak uzak- Ki DU gözden geçirmekle iktifa et - Kağyadaı kendilerine (over gösterdi Miyan (meydancı)sı geldi... Hiç şaş- Diş bir vergi gibi her yeni gelen mah e Yan Bara) tediyesi (lâzım gelen nı istedi. aş lr, ceblerini karıştırarak para len Arken, gene mahpus derhal pan Tik» un ceblerini dışarı çekti. Bü - Mahi Pişinlikle gülümsiyerek, par - Kenbaz El ile tuttuğu ceblerinin peale ıklarını meydancının ö- İş, Yeni mahpus geldiği zaman oldu- Mkü şimdi de koğuşa birdenbire bir Seldi. Bütün gözler, bu üç yeni <,, sevrildi, Her taraftan: gis geldiniz.. geçmiş olsun... , yükseldi. çilkaç saniye süküt ile geçti, Sonra mii için gene ber tarafla a için gene raftan sual İS erd: SULA tan ? “e mı, yakından mı?.. dan... Genç, gürbüz ve sedej vücudlü, Hapishanelerde bir sigaranın büyük kıymeti vardır. Derhal arada, çandan bir ahbablık yaratır... Bunu bildiği için ertesi gün Sarafim avluda gezinir ken yavaş yavaş yanına yaklaşım. — Arkadaş!.. Bu soğuk havada, bu incecik gömlekle üşümüyor musun. Korkarım, hasta olacaksın. z Diye, mırıldandım. Ve derhal taba- kamı ona uzattım. Sarafim, evvelâ, dudaklarındaki o ha zin ve daimi tebessümle bana baktı. Bu | bakışta: — Ay.. dünyada bana da acıyan var mu imiş? Gibi bir mana vardı, Sonra.. nazik bir eda ile başinı eğe - rek elimdeki tabakayı aldı. Halinden umulmayan bir incelikle (konuşmaya başladı: — Teşekkür ederim... Su anda siza- raya cidden ihfiyecım vardı... Galibs İstanbullusunuz. — Evet.. ya siz?- — Eh. ben de İstanbullu sayrlabili - rim... İstanbula çok küçük geldim. Ve bütün hayatımı İstanbulda geçirdim. Onu, hiç bilmiyor ve tanımıyor gibi hareket ettim. Bilhassa, eski bir zabıta memuru olduğumu tamemile gizledim. Derhal, derdini dökmeye ihtiyacı olan geveze bir adam tavrı takındım, Beni mahküm eden meseleye bir çok mü « balâzalı şeyler ilâve ederek, ona mace- ramı anlattım Sarafim, bütün sözlerimi (o dikkatle dinledi. Ve sonra derin derin içini çek- ti: — Bunlar, bir şey değil.. (Nihayet, birkaç sene yatar kurtulursunuz. Fa - kat ben, kendimden korkuyorum. Allah vere de, çalal ağacın altında bacakları - mu sallamssaydım. Dedi. Bu kadar derdleşmek, aramızda bir ire ise, İstiklâl mahkemesine gel “e Evet Ke Ni maddesinden?. O Çaninkak mu? « ya Ketumiyet Karşi, suallerin ğer İnade: ve ağzı sıkı ar- & di an hiç haşlanmıyan mahpus- akları büküp arkalarını çe * İıvermişlerdi. » ohların vaziyetlerine düşmek * Onun için evvelâ parmak- YA İttim. Sergardiyanı gör - üç mahpustan © gencin has da rafim) olduğunu öğrendim. ik #unla inceden niceye görü- > İçin, münasib iir firsat kolh- samızda bir dostluk tesis etme- İrani lale ee Bir sigaralık tü- halletti, eğ kapı A dostluk tesisine kâfi geldi. O, bir tek meteliğe bile malik olma- dığı icin büvük bir sefalet — içinde idi. Ben ise, oldukça iyi bir halde idim, O - nun İçin kendisina yardım etmeye baş- ladım. Böylece, büsbütün emniyet ve itmadını kazandım. Böylece aradan birkaç gün daha geç- ti... İstiklâl mahkemesinde ilk defa sor guya çekildiği gün, derin bir düşünce ile hapishaneye avdet etti, Mahkeme - nin mehabeti, onun içine (Obüyük bir korku vermişti, Adeta hayatından ümi- dini kesmişti, Kendisine bir hayli teselli o verdim. Ve sonra; — Sarafim!.. Ne olur, şu hayatını an- latsana bana. Dedim, Acı acı güldü. Birkaç dakika düşün- dü. — Benim hayatım mı? O o kadar karışıktır ki... Ben bile içinden çıka - mam. Maâamafih mademki istiyorsun. bay, hay.. anlatayım... Diye cevab verdi, Sarafim macerasmı oanlatmağa başladı! Hayatımda; muhtelif mahkemelerde, istintak dairelerinde, pol!s merkezle - AA N Yazan: ZİYA ŞAKİR Sarafim hayatını anlatıyor yeşil gözlü bir kadın... istiklâl mahkemesinde verdiğim ifade verdiğim ifadelerin hepsini bir araya saslı bir fikir edinmeye muvaffak ola- mazsınız. Çünkü bunların hepsi, yaka- mı kanunun pençesinden kurtamk için © anda uydurulmuş şeylerden ibaret- tir, Her vakalandığım zaman, gazeteler benim hakkımda sütün sütun yazılar yazılar yazmışlardır. Emin olunuz ki bunların çoğu, doğru değildir. İçlerin- de yüzde doksanı, şunun bunun kafa - sından doğmuş olan hayal mahsulü ve uydurma şeylerden mürekkebtir. Ne zabıta memurları ve ne de gaze- iseciler, hiç hir zaman benim hakiki ha yat cephemi öğrenmemişlerdir. Bun - Jar, yalnız bir cihete ehemmiyet ver * mişlerdir. Ve-valniz, benim ismimden bahsedildiği zaman, halkın zihninde velvele uyandıracak bir takım asılsız ve esassız şeylerden bahselmi i Halbuki benim hakiki çehrem ve ha- kiki hayı ile bunların arasında hiç bir ciddi münasebet mevcud değildir... İyi veyahud kötü, her ne ise, benim hayatım hem acıklı, hem komik ve hem | Öyle bir roman ki bunda; sadece bir hırsızın, bir serserinin, bir yankesicinin ve hattâ bir katilin masalları ve mâce raları aranmamalıdır. Biraz da benim mes'uliy ak etmesi lâzım ge- lenerin, bilerek veyahud bimiyerek yaptıkları cürümler anlaşılmalı. in - sanlar bundan birer ibret dersi ama - hıdır. Ben.. meselâ, bizim (Hırisantos) gibi adi ve kaba bir cani değilim. Ve haya (tımda, hiç bir zaman onun gibi yalnız bıçağıma güvenmedim. Bütün müşkül İişlerimi daima kafamla ve zekâm ile hallettim... Eğer bu zekâmı, hayırlı iş- lerde kul san olsavdım, hiç şüphesiz ki bugün içinde bulunduğum bu korkunç uçurü- ıs düşmezdim Bir çok zaman düşündüm, Benim bu acı sukutumdan, bazı insanları ve hattâ İbütün beşeriyeti mes'ul görmek iste - İdim, Fakat hayatımda, talih ve tesadü- fün de büyük bir rol oynadığını hisset- tim. Demek ki beni bu derin uçuruma sü- rükliyen meş'um kuvvet, hayat ve mu- kadderatımdan mes'ul olan şu veya bu insanlardan ibaret değildi. Buna, (mu- kadderat) denilen o mechul ve zorlu kudret de Inzımam etmişti... İşte bun- lar bir araya gelince, benim hayatım da, dünyanın — fbrete şayan bir roma- nı oluverdi, * KİMİN OĞLUYUM?.. Roman, buradan başlar. Bütün insanlar gibi ben de, doğduğumu bilmiyorum. Fakat, ilk varlığımı idrak ettiğim giln, kendimi limon ve portakal ağaç- larının altında buluyorum. “Arkası var) nasıl rinde yüzlerce defa ifade verdim. Dün de dehil olmek Üzere, şimdiye kadar toplasarı2.. bunları büyük bir dikkatle okusaniz.. benim hayatım hakkında e nacak kadar bahtiyar bir in-| manlık yerine ekonomik mesai birlikleri kurunuz. Kendinizden fakir memleket» leri kendi yağlarile kavrulmaya zorla” maktan vazgeçiniz. Yeni bir «dünya eko- Sulhü, ancak f#edakârlıkla ve empem yalizmden vazgeçmekle elde edebilir ve bu suretle de «varlığa ulaşamıyan» ların hakkını vermiye nihayet hazır olduğus muzu göstermiş oluruz. Hele bu hakkı verirken biraz da cğs merâ davranırsak netice o nisbette kat'i» leşir, Çevi K. Neyyir Sözün kısası: (Baştarafı 2 nci sayfada) meğe veda etsinler, işlemekten meno * lunsular. Otuz yıl hizmet eden zinde bis adam: tekaüde çıkarıyoruz. Gemi; insans dan daha çabuk eskir, yıpranır.. Sonra da, eceli geldiği anda, ölüme, tıpkı esli mısır firavunlamı gibi, bir sürü de masum kurban sürükler, Hakkile -armatörlük edebilecek yük « sek sermavodarlarımız varsa ne âlâ, yok» sa bu işi tamamen «Denizbank» m idare isine bırakmalıyız. Yoksa, her sene, Karsdenizin ve Akde- nizin kudurmuş dalgalarına, böyle küme halinde Türk vatândaşı gömemeyiz. Ba son olmalı! 1 «Millet» vapurunun mazlim gemiciles Fi, vatana, feci ölümlerile bu büyük hizm meti ifa etmiş olsunla, Halıralarını hür » metle selâmlarım! 3 Sayfa 13 ..)! .. . Sulh istiyorsak müstemlekeleri taksim etmeliyiz (Baştaraf 7 nci sayfada) göstermişti. Mühim bir kısım; Çeklerle yeniden dostça münasebetlere girişmeye taraftar olmuştu. Hattâ Almanyadaki İn- giliz gazetecileri Hitlerin o mrada nüfus İnami konferansı» toplayınız, kontenjanı zunu kaybetmeye (başladığını, balkın| azaltmayı veya kaldırmayı, tabii kaynake harbcuyane hareketlerde daha ileri gidil- İların fazlasından müsavi surette istifade« mesinden açıktan açığa veya zımnen hoş- | yi. dünya piyasasını bölüşmeyi müzake- nudsuzluk gösterdiğini haber vermiş İre etsin» lerdi. Bütün bun! Almanyanm ve bütün diğer evarlığa!da henüz el memiş duran ârazi bil ulaşamıyan, devletlerin ekonomik kal-| hassa bugün müstakil bir idereleri bur kınma hakkı ergeç kabul edilecektir. Bu- | lunmıyan tropik müstemlekeleri hep bir» nu bilmiyen yok. Şu halde neden bu hak-İden ve milletlerarası bir s'vil teşkilâta kı hadisat bizden zorla almadan, kendi- | tâbi tutularak «Milletler Cemiyeti» nin miz şimdiden vermiyelim? Eğer biz hak-| kontroluna verilmesin? Neden her mik kı teslim etmeye istek gösterirsek Alman 'lete - gene milletlerarası bir emniyet ve halk: harb taraftarlığından vazgeçecek- | muhafaza dahi''nde - buralarda müsavi tir, O vakit kimse barbetmeye cesaret | itkalât, ihracat hakkı temin edilmesin? gösteremiyecek, hattâ bugünkü silâhlan- | Bütün bu araz, neden başta ma tazyik ve yükünü bile devam ettire-| yerli halkın, & da bütün insanlığın miyecektir, «Milletler Cemiyetiz ne Von Zeeland şu ifadesile bize hal yo-| b lunu pekâlâ gösteriyor. Söylediklerini | harfi harfine kabule lüzum yok. Umumi- yetle dediği şu: «Her millete yaşamak imkânını veriniz. Her millete muhtac olduğu ham madde ve yiyeceğini istihsale fırsat veriniz. Her millete dünya pıyasazında n.üsavi alış- veriş hakkı bağışlayınız. Milletler ara- sında (bugünkü gibi) oekonomik düş- WE ASİA . . Bir filmin hikâyesi (Baştarafı 7 inci sayfada) nelerin plânlarını ve bu arada sahnele- ri birleştirmek montöre alddir. Filmlerde montörün vazifesi çok mü - himdir, Esas itibarile film bir çok resim- lerin birleşmesinden (o ibarettir. Bunları âyarında tertib eylemek monitöre aiddir, Film çevrildiği her günün sonunda sah ne vazı ile montör çevrilmiş olan #lm- leri gözden geçirirler. Beğenilmiyen ki- sımlar'yeni baştan çevrilir. Ondan sönra filmin kat'i montajı (o başlar. Buda çok ince, çok mühim bir iştir. Montsj ikmal edilmeden evvel ne san'atkârlar serbest bırakılır, ne dekorlar bozulur. Müzik kıs mi da ikmal edildikten sonra film bir ma- halle sinemasında prova (preview) ola - rak gösterilir. Bu provanın büyük bir €- bemmiyeti vardır. Halkın ne gibi reak - siyonlarda bulunduğu tesbit edilir. Hal - kın arasını hep kumpanyaya mensub &- damlar yerleştirilir ve halkın ; fikirleri tesbit edilir. Buna göre filmde O tadilât yapılır. Ondan sonra film piyasaya çık - mağa hazırdır! Bir gripin almadan evvel Iztırabın ve ağrının en şid- detlisini en kolay ve çabuk ve on ucuz geçirmenin çe resi bir kaşo GRİPİN ak maktır. Mideyi bozmuz, böb- rekleri ve kalbi yormaz. Ucuz - Tesirli-Zararsız Aldıktan beş dakika sonra icabında günde 3 kaşe alınabilir. İsmine dikkat. taklitlerinden sakınımz ve Gripin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz.