——— ——— GY SÜT P A PŞ A AAA A — olarak! 2 BSayfa Herg_üıı Köy kalkınması ve Alım satım teşkilâtı Yazan: Muhittin Birgen fraat kongresi esnasında dikkat ettiğim hâdiselerden biri de, Ziraat Vekâletimizin köy iktısadiyatımı gi canlandırmak için tasavvur ettiği ted- birler meyanında köyle gehir nıııdığ mübadele münasebatını tanzim için, bir toplama ve dağıtma teşkilâtına müracasat fikrinde bulunduğudur. Faik Kurdoğlu- 1nun bizzat bulunduğu bir içtima esnasın- da bizzat verdiği izahattan anlaşılıyor ki İktısad Vekilimiz, bu arada bilhassa Bel- gikanın Boer Bund teşkilâtını pek mü « kemmel bir tip olarak alıyor ve bu tleş- kilâtı bizim Anadoluda da yapmak isti « yor. Böyle bir tasavvur. nazar! olarak, çok ideal bir şeydir. Bir gün gelecek * İnşaallah - Anadolumuzda da bu mahi- yette teşekküller göreceğiz. Fakat ne za- Mman? Kendi hesabıma, ben ömrümün bu- nu görmeğe kâfi geleceğini zannetmiyo- rum. Çünkü Türkiyenin Belçikaya ben- ziyebilmesi için yarım bir ğâmrün kifayet edebileceğini düşünemiyecek kadar ha- yalcilikten uzağım. Bunun için tahmin ediyorum ki Falk Kurdoğlu, bu ideal modeli, Türkiye için yaratılacak teşkilâta esas olarak tasav- Wur ederken, bu işi bugünün bir meselesi olarak değii, istikbalde sarfedilecek e - meklere güzel bir hedef olarak düşün .| müştür. * Belçikadaki bu Boer Bund teşkilâti bir nevi, emme basma köy kooperatifleri sis- | temidir. Gayesi, köyün bir takım mahsul- lerini köylünün elinden kalaylıkla top - layıp gehirde biriktirmek ve satmak, son- ta da köylülerin muhtac oldukları istih - | Yâk maddelerini şehirden alıp küylerde tevzi eylemektir. Köye, şehirle olan mü - masebetlerinde büyük bir kolaylık temin eden bu emme basma kooperatifçilik, gü- zel bir şeydir. Ancak bunu biz de, içinde yaşadığımız devirde — tatbike geçmenin | imkânı yoktur. Sebeblerini kısaca izah edeyim: 1 — Her kooperatif hareketi mutlaka | muayyen bir nüfus kesafetini haiz olan İktsadi bir muhit içinde yapılabilir. Fa- kat, nüfus kesafeti sadece kif: etmez. Bu nüfusun her hangi bir istihsa' veya Ystihlâk kesafetine de vüsi! olmuş bu'un- yması lâzımdır. Bu bakımdan Belçika Jle "Türkiye arasında bir mukayese yapılacak olursa görülür ki Belçika Türkiyeye nis- betle gerek nüfus ve gerek istihsal bakı- mından, 12 defa daha kesiftir. Belcika kilometre başına senelik istihsal kıyme- tile 33,000 Türk lirası tutuyor. Türkiyede | ise bu mikdarı 270 liradan ibaret olarak fahmin ediyorum. Şu halde, Türkiyede kooperatifçilik, o da kaba şekli ile, ancak, | müfus ve istihsal kesafeti bakımından nisbeten iyi şartlar içinde bulunan bazı yerlerd tatbik edilebilir. Fakat bu da 'Boer Bund gibi hususf ve İnce bir sistem olmamak şartile. 2 — Her kooperatifçilik hareketi, mut- | Jaka bir fikir ve ahlâk hareketine istnad etmeğe muhtaçtır. Bunsuz hiç bir geniş hareket muvaffak olamaz. Fikrin ve âah- Jâkın hazırlamadığı bir muhitte, fikir ve ahlâk otoritesi yerine devlet otoritesini İkame etmek, pek mahdud bir dereceye kadar ve pek kaba bir kooperat!fçilik | hudüdü içinde mümkündür. Belçikanın Boer Bundu, — katolikliğin bimayesi altındadır. Yani, Belçikada bu hareket, kilise ve manastır hareketidir. Kendisine ruhant müşteri çekmke isti-| yen katoliklik Belçikada, Fransada koo- peratif ve sosyalizm hareketlerine !ştirak eder. Bilhassa mütaassıb katoliği kuvvet- B olan Belçikada bu kuvyet, nüfuş ve İstihsal kezafetinden de istifade ederek bu hareketi yaratmıştır. Eğer bizde de waktile daha kesif nüfuslu bir âlem alan “Anadolunun her tarafında yayılmış bu - lunan tekkeler, eski hallerile tekrar ya- | gasaydı bunlara tstinad kabil olurdu. Fa- kat, bu da tekkelerin ilga edildikleri za- | mandaki hallerile değil, hiç olmazsa iki yüz sene evvelki vaziyetleri ile meşrut kapılmayınız. Pola Negri'nin Bir kürkçüye Borcu çıktı Sinema yıldızla. rından Pola Neg - vi Parise — geldiği zaman 12 bin Türk lirası “değerinde » ki kürkünü tamir için — kürkçüsüne göndermiş. Tüc - car, kürkü getire- ne bir pusla yaz:p vermiş, yıldız pus- layı okuyunca hay retten hayrete düşmüş — Zira kürkçü: «1935 Şubatındanber! defterlerimizde ka lan 265 İngiliz lirası tutan borcunuzu ö- demediğiniz takdirde, — kürkünüzü jade edemiyeceğiz'» demekte imiş. Artist mahkemeye müracaat etmiş, ve | kencisinin böyle bir borcu olmadığını ve kürkt olmazsa donacağını — söylemesine rağmen, davayı kaybetmiştir. kâğıdda Fransız Cümhurreisi sakin hayala avdete hazırlanıyor Fransa Cümhurreisi Lebrun ile eşi, Pa | riste Bois de Boulogne'e bakan bir yer- de bir apartıman kiralamışlardır. Buna sebeb de, Lebrunun Cümhurrelsliği devre sinin Mayısta nihayete ermesidir. Frarsa Cümhurreisleri yedi senede bir kere seçilirler. Lebrun 1932 — yılında bu makama gelmişti. ——— ——— den müesseseler olmuşlardı. Bunlar, bo- zalup ruhların: kaybedeli çok oldu ve cümhurlyet çürümüş olan bu müessese vi leri kaldırmıya medbur kaldı. 'ir | Görülüyor ki köyle şehir arasımdaki Geçen gün sizin için talihsizlikle kapanmış olabilir, yelse SON doğurur. ( Hergün bir fikra — Arabistandan dönen bir adam ga yet iyi arabca öğrendiğini söylemi Bu sözünün doğru olup olmadığım anlamak istiyen biri; âmtihan etti: — Pireye Arablar ne derler? — Çok küçük şey sordunuz, bilmi- yorum. — Peki öyleyse, deveye ne derler? — O da çok büyük. — Kuzuya ne derler, onu söyle. Düşündü: — Kuzu iken bir şey demezler, son- tadan ganem derler. Dünganın en uzun Boylu adamı Dünyamın en v- zun boylu adamı olarak tansdlan Fin Tândiyalı — Waino beş santimdir. O - turacak yer bula - mamaktadır. Ale. Kde normal bir insana 40 liraya çıkan bir elbise ©- na, 150 liraya mal olmaktadır. Sabah kahvaltısında bir Oturuşta, iki kü - çük kavanoz re - çel, yarım — kilb peynir, yarım kilo tereyağı, bir kilo francala yer. A - yakkabılarının bo yu 66 sântümdür. Bu zat, tahminler alım ve satım münasdbetlerini tanzim için İktısad Vekilimizin gözünce pek ca- zib görünen Belçika teşkilâtına göre Tür- kiyede de bir hareket yaratmak için mad- di ve manev! temellerden ihiç biri yoktur. Yani, ne nülfus ve istihsal kesafeti vardır; ne de katolik rühbanının, hükmi şahsi - yetine malik kilise ve manastırlar etrafı- na toplamış oldukları (Iktısadi - ruhanf) kuvvet mevcuddur. Türkiye, kooperatif- çilik akidesini, modern bit akide olarak, modern bir içtima! mücesese şeklinde ta- Bavvur etmeğe meoburdur. Bu şartlar içinde Boer Bundu bize model olarak ta- savvuür etmek hayale kapılmak demek ©- Jur ki neticenin fena olacağını tasvire Vüzum görmüyoruz. Muhittin Birgen İSTER Bir dost söyledi: Hiristiyanlıktaki kilisenin — mukabili müslümanlıkta cami değil, tekkedir. Müslümanhkta rühban teşkilâtı bulum - madığı için İslâm camlasında Iktısaden bükmi şahsiyet hiç teşekkül etmemiştir. Yalnez, eski zaman tekkeleri bir derece- ye kadar kooperasyon ruhunu temsil e - midir, yoksa Tramvay şirketinin midir, İSTER İNAN, Dün Eminönünden Edirnekapıya gidiyordum. Tramvayla geçerken ana caddenin muhtelif semtlerinde, Belediyenin Öbek öbek amele grupları gördüm. Ellerinde süpürge kar yığınlarını süpürmekle meşguldüler. Kendi kendime: — Bunların bir haftada yapamıyacakları işi bir tek mo« bilâfma — vaziye - tinden gayet mem nundur. Kafasını Bık sık çarpması « na, kuleden ba - kar gibi henkesin tepesini — görmesi. ne, — umumiyetle rahatsız - olmasına Tağmen biç şikâ - yet etmemekte - dir. Bilâkis herke. Bin alâkasını çek - tiğinden — dolayı gurur dahi hissettiğini söylemektedir. Bu tuhaf ve garib meseledir; İnsan oğlu meşhur olayım da, nasıl ciursa olsun! di- İki buçuk metre boyla yor, işte mii S TER aai Sonradan ganem derler ; 'Talihsizlik gebe olan bir insana benzer, ekzeriya talihi SÖZ ARASINDA ©Ş Tenis oyunu Miyopluğu Giderir mi? $ ©e, bir an için göz. lüksüz gezemiyen genç kızın gözleri daha iyi görmeğe A L saereeeee” |Daşlamış, sonra da gözlük kullanmak ih- tiyacı büsbütün kalkmış, doktorlar, bu- nun, oyuncunun, bütün dikkat hassasını tenis topuna toplamasından ileri geldiği- ni söylemektedirler. İngilizlere göre 79379;ıluım en mühim 10 hâdisesi Londrada çıkan Deyli Ekspres gazete- si, okuyucuları arasında bir anket açarak 1938 yılının sansasyon uyandıran 10 mü- kim hâdisesnin tesbitini istemiştir. Ga- zeteye göre 1938 senesinin 10 mühim hâ- disesi şunlardır 1 — Münihte imzalanan 4 devlet paktı. 2 —- Avusturyanın Almanya tarafından $lhakı, 3 — Cromer uzaklarındaki deniz harbi. * — Almanyada Yahudiler aleyhinde- ki cereyan. (Bu cereyan Pariste Alman sefareti kâtiblerinden Von Rathın öldü- rTülmesinden sonra daha fazla kuvvetlen- miştir.) 5 — İngiliz hariciye nazırı Edenin isti- fası, başvekil Çemberlaynin İtalyan - İn- giliz anlaşmasını müzakeresi, 8 — İngiltere . Amerika muahedesi, ? — Amerikada casus şebekesimin mey- dana çıkarılması, 8 — Amerikah tayyareci Korriganın eski bir tayyare fle yanlışkla Atlas Ok- yanusunu aşması. 9 — İngilterede meşhur tünel kazası. 10 — Atatürkün ölümü, Berezilyada bekârlık vergisi ihdas edildi Brezilyada, nüfus arttırmak için yeni bir tedbir alınmış. bekârlık vergisi konul- muştur. 25 inden 65 yaşına kadar olan bekârlardan ağır vergiler alınadak, bu paralar çok çocuklu aflelere verilecektir. canlı bir kule gibi dolaşıp, bir boy kralı olmaktan gurur duyuyor. İNANMA! törlü süpürge yarım günde yapabilir, diye düşündüm ve o pek bilemem, Fakat dadır. İNAN, IST ER zaman hatırladım ki, Belediyemiz üç, beş sene evvel bir mo- Yörlü süpürge satır almıştı, fakat üzerinde gazeteler tara- fından günlerce yazı yazılan bu süpürnge geldiği zaman: «— Ancak şu kadar santim kar olursa kullanılabilir. de- nilerek garaja çekilmişti. Bu motörüü süpürge elân garaj- İNANMAJ! .| rip te sormuş: Sözün Kısası Gene iç turizm E Talu eçenlerde, — Frar.sada 'Turing kiübü üç yüz bininci azoasını Aörenle kutluladı. Bu münasebetle veri » len ziyafette cümhurreisi Bay Löbrön zemin ve zamana uygrun bit nutuk irad ederek, turizm memleketi Fransayı met- hetti. Dedi ki: — Hiç bir tarafta, seyyah kendisini karşılayıp ta alakoyacak bu derece ca. zib, bu mertebe ruh okşayıcı bir muhit bulamaz. Gene hiç bir tarafta, o, bu ka- dar değişik manzaralarla, bu kadar ko- lay ve iyi bakılmış yollar, böyle sakin dereler, coşkun şelâleler, insanı baştan çıkaran karlı duruklar, güneşli plâjlar, yemeklerinin ve şarablarının nefasetile, meyvalarının lezzetile, konforu ve ras |batile celb ve cezbeden oteller rastlıya» | mazl. Sayın Fransa resicüimhurunun affına sığınarak, kendisine demek isterim ki, yollar ve ötellerin konfor ciheti müstes- na, bütün sayıp döktüğü güzellikler, cas zibeler, sade Fransaya münhasır değiil « dir. Bunların ÂAlâm, enfesi, daniskası biz- de, Türkiyede de vardır. Hem de tümen, tümen! Neyleyim ki, mahud hikâyedeki baks kalın vaziyetinde insanlarız. Hani yâş herzevekilin biri bakkal dükkânına gi- — Yağın var mı? — Var, En birincisi! — Uunun? — O da var, En has nevinden! — Şekerin? — Mükemmeli! — Öyledir de, ne diye helva yapıp ye- miyorsun?! İşte, biz de maalesef öyleyiz: Her şeyie miz var da, belva yapıp yemek aklımız - dan geçmiyor. Sebebi? Oturan bir mil letiz. Bunu, yarım asır evvel, müzeler müdürü Hamd! Bey merhum müşahede z mizahi mütalea ile tesbit etmişti: «Bizim ilk sualimiz: Nerede oturursun?. No yapıyorsun sualine cevabımız: — Hiç! Oturuyorum!. Akşam ne yaptınız? ın kars şılığı: Oturduk.. Çocuğumuza baş nasi * hatimiz: Uslu otur.. Başkasına mutad ihe tarımız: Otur, oturduğun yerde!. ve ilâahirihi..» derdi. Ne yapalım? Asyanın göbeğinden Ave rTupa ortalarına kadar durup dinlenme« den koşmuş olan atalarımızın yorgunlur ğunu çıkarmak vazifesi galiba bize düş müş! Beyoğlundan Yeşilköye, İzmir Kordon boyundan Karşıyakaya, Ankara Ulus meydanından Keçiörene gidip geldiğimiz vakit duyduğumuz bitablığı, bir seferde dünyayı dolaşan Amerikalı seyyah duye mamıştır. Lâkin bir parçacık kımıldansak, kımıle damağa alışsak ne iyi olacak! Bımdazi hem kendimiz istifade edeceğiz, hem de memleket faydalanacak. Bizim de bir turing klübümüz var. Di» İim varıp ta, onun reisi olan dostum Re- şid Saffet Atabinen'e soramıyorum: A- eaba, azasının yekünu kaça bul'ğ olmatke tadır? Sonra bu azadan kaçı hakikaten faal, ve ne kdarı «göstermelik> tir? Frnsadaki gibi 300,000 den vazgoçtim. Şimdilik üç yüze de razı olacağım. Bd üç yüz kişi, şu mübarek yurdun içerisine de geziye çıksalar, başkalarına da örneli olsalar ne güzel bir başlarıgıç olurdu? (Devamı 10 uncu sayfada) TAKVİM İKİNCİKANUN ada e de aBa ĞĞĞER aa a