N POSTA ATATÜRKÜN HATIRATI — NasıL EĞLENİYORUZ? ) Türk milletinin kalbinden, vicdanından sanih ve mülhem olan en esaslı ve en bariz arzu ve iman malüm olmuştu: Kurtuluş — 38 — İhtiramat ve tezimatı mabsusamın ka- bul buyurulması müsterhamdır. 10 - Teşrin'evvel - 35 Bı.urı.dur Lütji Sıvastan yükseltilen bu sadanın düş « manlar için ae kadar kuvvetli ve mühim olduğu takdir buyurulur. Salih Paşaya aid telgrafı, muvasalat.nda kendisine verdir Sivas- taki heş zasına da telgraf başınıda 9 Ti şunları sordum: Amastyaya ei hümayuna çekilen tel -| — Telgrafhanede nöbetçi zabiti yok | ,, mu? 3 — Cümlenizin meveudiyetine rağ - men böyle bir küstablık rasıl vukul bilir? Bahusus bu ec ıeşcbbu;hrı cümlenizce malüm Paşaya ve Naci Beye hitaben üç imza ile telgraf hazırladıklarını biz buradan işit- miştik. Sizin bundan haberiniz yok mu 1di? 4 — Ecanible beraber İtilüâf ve Hürri- yetcilerin harekâtı hiyanetkâraneye te « şebbüs ettiklerine dair dün tamimen vu- kubulan tebliğat alımmadı mı? 5 — Tazyik ve ıhafe edilen telgraf me- | * murlarının hemen icab edenleri, vali pa- şayı ve diğer slâkadaranı haberdar et - memelerinin ve nöbetçi zabitinin bunda gaflet göstermesinin sebebi nedir? 6 - şmüdür Beyın itavı malümat eylemesi üzerine ittihaz edilmiş olan te- dabir nedir? Mustafa Kemal 20 Teşrinlevveide Reşid — Paşa, uzadıya vak'ayı hikâye ettikten evak'anın tevessü eylemesi ihtimali va- ridken önüne geçilmi: ve gösterilen ice raatı salre ve şedideden dolayı buna mü- masil ahvalin badema adem zuhuru derkâr bulunmuş» olduğunu yazıyordu. vzun Adapaz Henüz Amasyada ik vaziyet, yalnız, Şeyh Receb kalmadı. Adapazarı havalisinde de bıı - na mürasil bir hâdise vukua geldi. Adapszarı türeyen, ve is:anhıîdan para ve #danlar Büşlürına topladıkları stlı. bir takım eşhas ile Adapazarı kasbas basmağa karar veriyorlar, Tahir Bey isminde olan Adapazarı kay u baber slhyor. İzmitten gön- r binbaşı ile ni derilen maya gelenlere karşı hüreket ediyor. Lüt fiye denilen bir köyde onlarla karşılaşı- fimiz, bu vak'a etrafında da kten sonra, diğer vaka'lara Reçiyorlar.. Ve umumi vaz şu cüm- lelerle raklediyorlar:) — Amasyada müzakereye başladığımız | 20 Teşrinlevvel gününde vürud eden ma Iâmatın hülâsası şu idi... İstanbulda, Hür riyet ve İtilâf fırkası, N'gehban Cemi - yeti, ve Muhibler Cemiyeti, bir blok teş- kil ettiler. Anasırı gayri müslimeyi, mü- rike başladılari.. Kuvayı Milliye aley - hinde, düveli itilâfiye — mümessiller Müracsat ettiler. Adapazarı civarında, Değirmendere de psra ile adam t0; te helinde toplananların, (Geyve) hükü- metin! basmaya karar verdikleri istih « bar kılındı. Karacabeyde de, buna mümasil ufak | tefek harekât göri Bursada —o zamanki İstanbul Vali xinin— tertib ettiği — çelelerin, Kuvayi Milliye aleyhine harekâtı h ssolunmağa başladı. Nigehbancıların mevkuf bulu - nanları, bir günde kâlferi hapisten çıka- rıldı. Anzavur, Bandırma havalisinde, haina ne ef'ale başladı. Bahkesir — havalisinde Kâzım Paşa, cephe teşkiline ve vaziyete hâkim olmağa ça'ışıyordu. Bolu havalisnde, Asayişsizlik - gittikçe | artıyordu. Memleketin aksayı — şarkında da, bir yalancı peygamberin ihdas ettiği mühim- €e ve kanlı bir vak'a cereyan ediyordu. BeliÜi SÜ ha Gürerli ST sonra, | kazasının Akyazı dhetle - k ettiği yire |tW mi beş kadar atlıyı alarak kasabayı bas- lanmaya başladı. Çe | | ' Teşkilâtı Milliyenin tanzim ve tensiki mübimdi. Bunun için, tedabiri mahsusa ittihaz edildi. Büyük Şefin Ankaraya golişi , (Yukarıda sayılan muhtelif hüdise ve İgailelerle, Garb cephes'ndeki cereyan e- der. kanlı harbleri- ve İstanbul karşı alınacak tedbirleri idare çin Ankaraya gelmiş olen setine | mek i- yük Şef, o re ald imtibalarını da şöylece nak - yorlar:) — Beni cidden sâmimi — ve parlak ve tbahş hissiyat ile karşılamış olan & ahalil muhteremesile daha ya - k ve onlarla müdavele!- hükmünde idi. üzakere— davet et- latına intizar | a eden muh- konferans ver - iz meb'usların ediğimiz günlerde, terem Ankaralılara bir miştim, Bu könferansa zemin ettiharz - ettiğim noktalnr üzerinde kısaca konuşalım: Vilson prensipleri -- Bu prensiplerin 14 maddesinden Türkiveye taallük eden- ler vardır. Zaten mağlüb ol; reke akdeden Osmanlı devleti, bu pren- ü1 okşayıcı manzarai sgerabi- Mondros mütare « ve bilhassa bu mad - dimağı nz bu maddı esini dürmanların emri tilâsına öâmade kâNi idi. Dokuz aydanberi b: |bah ve fanliyet, vaziyet deler meyanımı İkan bulundurmaya D milli inti - ve manzarayı İdeğiştirdi. Ve, dsha cok değiştirecektir. Mi'let, hasıl olan vahdeti muhafaza e - derse ve iştiklâl 'cin fedakârlıktan çe - kinmezse, muvaffakiyet — muhakkaktır. Erzurum ve S'vas kongreleri esasatı, mil letin istihsal edeceği gayeler için düs - turdur. 'a gelen meb'us efendi- e temas ve müdavelei efkâra başlaya- Meb'uslar, âyni günde veya günlerde, müctemian bulunamadılar, Münferiden veya üük gruplar halinde ge - Pp gittiler. Bu zevatın veya — heyetlerin ki esas noktaları, gü ce tekrar ve gene tekrar — etmek mecbur!yeti hastl oldu: küçük ffesine, avrı ayrı &yn Her şeyden evvel; kuvvei maneviye - nin, kuvvei kalb ve vicdanın yüksek tu- . Bunu, bilirsiniz. Biz de tenmiye etmek üzere, — Dahilt ve harici — vazi ımniyet ve feran verıci mahiyette ve Inv kişafta bulunan noktalarını — ve cihot - lerir k. Sonra. Muayyen d etrafında, şu urlu ve azimkârane ittihadın, sarsılmaz |kuvvet olduğu hakikatini. yorulmaksızın tekrar etlik. arastırarak izeh ve isbata çaliış Bir heyeti ietimaiyenin baka ve saa-- in, ancak emelde ve istihsali âmalde iştiraki tam halinde bulunmasına müte. vakkıf olduğunu izah ettik. (Vatanın ha lâs:. i) hedefine müte - liyemizin, esaslı, mun- ne ve bu teşkili Ü sevk ve idareye muktedir di - erjilerin, bır dimağ ve ener- tehid ve mümtezic bir h gelmesine vâbeste olduğunu söyledik. | Ve bu münasebetle, İstanbulda açılacak |Mecilsi Meb'usanda, kuvvetli, mütesanid |b'r grup teşkili zaruretini meydana koy.| duk. Milet; ancak devletlerin izmihlâl ve kirazları hengâme'erinde tarihin kay- dettiği, çok mühim ve hatırnâk anları ya |şıyordu. Böyle anlarda, talih ve mukad- deratını bizzat kendi cline almakta gaf - let gösteren milletlerim, âkibetleri meç- |bul ve felâketâ'üddur. | Türk mülleti, bu hakikati anlamaya| başlamıştı. Bu !draki neticesi idi ki, ü - midi halâs vâdeden her samimi işarete şitaban olmakta İdi. Ancak, uzun asır - la uyuşturucu idare ve terbiyesinin, |bır heyeti içtimaiyeyi, bir günde, bir se- tazam teşkilâtın vi nede Azad edebrleceğini tasavvur ve ka-|, bul etmek doğru değildir. (Devamı 10 uncu sayfada) jde ga Jjna cadde. zifirt ka « | sından sonra n ve mütak| Sabaha karşı Beyoğlu Gecenin bu ilerlemiş saatinde iki ihtiyar pastahanenin hasır koltuklarına kurulmuş, gazete okuyorlar. Yanımdaki masada oturan şişman bir erkek kalkıp kalkıp karşısındaki kadının elini öpüyor, bir delikanlı nihayet daynnamaıiı yanından geçen hizmetçi kızın elini ı/akaln l sösesennecain esasrenceaLaAnAAN! Beyoğlu, gece ya « rısından sonra garip bir âlem.. - (Gündüz ptir ya...) A » ranlık, yân sokaklar, meytaneler, barlar, haneler bir me- lodramın kâh komik, |kâh feci parçalarına ahne olurlar. Saat 20 ile 22 a - rası geçilmiyecek ka- dar kalabalık olan a- na cadde gece yarı- yalpa vurarak yürüyenler için rahat bir yol ınanzarası alır. Bu caddede yü - sa karanlık ıçinde öaha koyu ka -« parçaları halinde bir takım göl - geler görürsünüz ki birbirine sokulmuş çiftlere pek benrerler. eyhanelerile — diğer çalgılı nüz yan sokaklardan birisine | Beyoğlunun ge ce manzarası İkt kişiden birisi hemen paltosunun düğmelerini çözdü ve bağırarak: — Yalan söylüyor bay memur, biz e - fendiden adamız, bıçak filân taşıyanlar- dat değiliz. İnanmazsanız üzerimizi a - rayınız, dedi ve hâdiseyi anlatmıya baş- meyhanelerden sallanarak çıkanlar, bu | 14di.. e en çok tesadüf edilen yolculardır... | Barlar, saat iki olunca pamıya mecburdurlar, İ cöp tenekesii boşa'tılma ye dökülü pılarını ka » dekiler, bir| gibi cadde- ler. Bunların içerisinde ba - tırarak şs-kı :tvl yen sarhoşlar, kahka- ha ile gülen neş'eli gençler, aşk satıcısı | üşkün xadınlar, fbler, tatlı olduğunu vehmettikleri bir | Tüya'ar uyanmanın hüznünü duyan f...x kir delikanlılar vardır. Ren de bir gece yarısından çonra bu- | ralarda gezd'im | İlk gittiğim yer bir * çi kahvesi, ve (idi. Bir sa -| Fakat sabahçı kahvesi de | vince, kenarda köşede sıkısmış, mobilye- si bir kaç kırık masadan ibaret, duvar - larım örümcekler kaplamış, köhne kah- | ve'er göri üne gelmes'n. Bura. da temiz masalar, halı döşenm'ş bir ze- min, bol zıya ve ortada dolaşan güzel es- kisı bir kodın var. Bana en vakın masoda temi: bir adam, masaya Girseğin? dayamış o - türüyor. Gözleri kapalı, Uvuyor mu, dü - şünüyor mu be'li değ1... Arkamdaki ma- sadı bir kadın :le bir erkek var, füzezire b rü bozuk peora döl hem çaylarım içiyor, hem de paralarını saYıyorlar. Anlamadığım bir Hsanla ım—w nuşuyorlar, | Temiz giyinmiş &€amın başı nihayet | önüre düştü. Ağzınm yalnız bir tara « findan tukaf bir haır'i balinde nefes a- ho veriyor. Ortada delasan kadın yak - Taştı. Adamcağızı elile dürttü. «Uyuma- yintz> dedi. Fakat adamda ses yok. Ka-| dinin kazlarının çetilsindan sinirlendi - #ini anlıyorum. Acemm bu sefer daha hızlı dürttü ve bir ecnebi şive: Uyumayımz, uyuyacaksanız, bura - dan gidiniz! dedi. Adam hafifçe silkindi. kalkmak istedi, fakat kalkamadı. Biraz fazla kaçırdığı anlaşıhıyordu. Kadın alışkın bir hareketle koluna gire di. kaldırdı. kapıya kadar da kendisine refakat etti.!. Kahveden çıktım. Caddede bir aşağı, bir yukarı gezinmeğe basladım. Bir aralık Üç zabıta memuru önümden, koşarak geçtiler. Ben de peşler'ne takıldım. Ga- latasaray istikametine doğru gidiyorduk. Mektebin tam önünde iki kişinin önü. nü kestiler. Yolcular durdu. Şaşırmış - lardı. Bu esnada nereden çıktığını farke- demediğm pejmürde kıvafetli bi memuzlara yaklaştı, tıkanır gil le: -- İşte bunlar! dedi. Elile arka sokakları göstererek ilâve etti: — Evden para vermeden çıktılar, bu yetişmiyormuş gibi bir de bıçak ıı’mır- diler, bir sek- A DA e İA glll ee D * e Songa D İyerlar, Hava soğuk olduğu için daha fazla bek- liyemedim. Küçük bir pastahaneye gir - dim. Benim arkamdan içeriye bir kaç ta- ne genç kız ve deltkanlı girdiler. Kız. lar, pastshanede hizmet eden ihtiyar ka- dına berbad bir fsansızca ile hatır sor - dular. Kadın ayni bsanla cevab verdi. likanlılar şapkâlarını çıkardılar ve du- varda portmanto vazifesini gören rafa fırlattılar. ılan dört beş şapkadan bir kızmı ye- buldu, bir kısımı da yere düştü, Şap - kalarını rafa oturtanlar, büyük işler şarınış gibi böbür'eniyorlardı. Arkadaş - larile yüksek sesle alay ediyorlar, güki- kızları da güldürüyorlardı. Çay | ısmarladılar. İçlerinden birisi almanca bir şey söyledi. Diğetleri de almanca ce- Vvab verdiler, Almancayı da tıpkı fran - sızca gibi konuşuyorlardı. Derken alman- cadan italyancaya geçildi. Nihayet rum- cada karar kıldılar. Pastahanede bir :ki tane de Phtiyar a- dam var. Gecenin bu ilerlemiş saatinde hağır koltuklarda yan gelmiş gazete o - kuyorlar. Saat iki olmuştu, kalktım. Taksimdeki işkembeci dükkânına girdim. Gözüme ilk çarpan şey, ilk gittiğim kahvedeki te « rir. |miz giyinmiş adam oldu. Oturmuş çorba içıyordu. Ayaklarının dibinde yaltaklanan tekir |kediye anlaşılmaz bazı şeyler söylüyor |ve gorbaya batırdığı ekmeği kedinin 8 - hüne atıyordu. Az sonra bir el işareti ile Rarsonu çağırdı. para verdi ve sallana - İrak kapıdan çıktı.. Geç vakit hütün eğlence yerlerinden çıkanların uğramadan geçmediği meşhur bir pastahane vardır. Sön gittiğim yer işte burası... İçerisi dehşetli kalabalık. Kadın, ka - din. Erkekten çok kadın var. Sarısı, es - Meri., kumralı, güzeli ve çirkini.. Hepsi döhşetli boyalı, hepsi bu boyaları sanki yüzlerine değil de yorgunluk ve bezgin likten yapılmış bir maskenin üzerine sür. Müşler.. Buna tağmen gülmeğe çalışı - |yarlar. Yanlarındaki erkeklerin yaptık - ları kaba şakalara tahammül etmeğe a- lışmış görünüyorlar. Erkeklerin ekseri- sini orta yaşlılar teşkil ediyor... İri kıyım bir kadın gerson masama gel- di. Fransızca olarak «Ne emredersiniz. dedi. Türkçe olarak cevab verdim: — Çay ve pasta istiyorum... Yanımdaki masada kabak kafalı ve göbekli bir erkek, karşısındaki açık sarı saçlı kadının, kalkıp kalkıp elini öpü - yor. Kadın, bundan memnun, mütema- diyen gülüyor. On'arın masasının yanında, iki genç o- turuyor. Beraberlerinde kadın yok. Genç lerden birisi, dumanlı gözlerile bu ka - dın ve erkeğe baktı.. baktı. sonra yanın- dan geçen hizmetçi kızm kolundan ya - bunlara bakan gözleri dumanlı LAİ kaladı, elini z&ptl pişkin, güldü ve $ ti Karşıda nııbıı karanlıkça — bir M var. Genç bir €f le bir. kadın W"_ deki muadl 6. ruyorlar. rinden ı,.a.u;tu*’“ mevzuun ciddi v ğunu anlıyorum- keğin yüzündi! lar gergin, kadın uysal görünüyür Bu sırada de; kişi 6, valtolu iki l:mw Zeni mi ıclb yt dı, yoksa H' ra idi, pek far medim. — Birisi genç — birisi wĞ' dukça yaşlı.. — Yaşlı olanı re“ , büyükçe bir rakı şişesi çıkardı, mWf' , rırı açtı, Şişeyi ağzına dikti. Bu İgİ M İparken diğer elinde tuttuğu mantâf çei re düşmüştü. Oraya eğildi baktı. PÜT 4 eğildi baktı, fakat mantarı bir tü lamıyordu. Ağzı açık şişeyi cebint yamazdı ya., gü # brtalık Yağa ollüğlizE göremiytiz zehabına düşmüş olacak kı, cebli caman bir elektrik fener! çıkardı * rak tekrar aradı, gene bulamadı- lenmişti. Elektrik feneri ile Ş'l"ı elme aldı, diğer eli ile de ceplerin! 1 başladı. Derken bir şahi koptu, Şişe.elinden taş zemine ve parça parça olm Etrafti salardan kadın ve erkek kahi yükseldi, Ortalığı da bir rakı k aldı Dışarı çıkarken kapının onürd' liyen bir ihtiyar göriüm. Bevnls' uzun boylu idi. Elinde fi üç taht ö içek tutuyordu. TBiz bi ginl miabona Kü beş"':,;q' ihtiyar, satacağı şüpheli olan ÇiC€Ü, Ç nin getireceği para ile mi yaşıyo! acaba yaşıyor mu di? O kadar bAf” siz ve dimdik Gutuvordu ki.. l,ı»' Cadde, yağmur yağmadığı hnld;" sn" ge aa * 8 ”,,.ıı*1 ,1 beygirinin çinde derin akösle Mektebin tam k salebei İlk müşle ave, köpeği ile ki şını bekliyor. İngiliz sefaret karşısındaki — tavukçu — dükkünlPar koroz seşleri yükseliyor, nerede hk aydınlanacak... I'nıırı:rfh eli Papağanlar üniversile' & Havana'da açıkgöz bir adai ' dan bir müddet evvel - paPtlye, mahsus bir mekteb açmıştır. f'd? salonda yüzlerce papağan K& çinde bulunmaktadınlar. MM büyük bir gramofon onların cekleri lâkırdı )4 |layıp dürmaktadır Tahsil birkaç devreye nvf"’fj İptidaj tahsil devresini geçirdi nlar orta sınıfa R“""Jı Ya papa e—w ler. Orada kendilerine lisan d€ rilmektedir. Talebe zekâvet terdiği takdirde ona bir dipl mektedir. Bu mekteb n:ez“" sa'arda büyük bir rağbet ıl' maktadırlar Herkes diploma- ı aramaktadır! ——— L Derisinden davul yaptıra!! (Şikago) şehri 7Pngır.lenn geçenlerde vefat eder. VRS' lır. Bütün servetini mrehııf Üniversitesine terkettiği, fakn— koştuğu anlaşılır. Üniversitenin anatomie enst risinden bir davul _vapm'—'k— müteveffanın azası bufundu! kârlar klübüne) hediye edileti sene 17 haziran milli bayrar k"' davul ile millt marş çalmi“ y ğ ,