26 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

26 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Benim tavsiyemle Padişah harbe nihayet verdirmek için Saltanat Şürasını toplantıya çağırdı H"be devam edersek İstanbulu bile kaybetmek tehlikesine maruz bulunuyorduk. Cemil Topuzlu: — Mehmed Reşad V e şürayi saltanat —""mı tavsiye ettikten bir iki gün son- toplantı temin edilmiş bulunu - U, diye devam etti. LEütün vezirler, müşir, ferik ve diğer ='"i rütbeli zabitler, ülema ve kazas ler ve eoki İztehad ve Terakki Na - Ti davet olunmuşlardı. Sadrâzam Gü- ed Mahtar Paşa, benim de mec- hâzır bulunmaklığımı emretmişti. ,“'İ girince, bütün davetlilerin orada Mduklarını gördüm. Arka sıralardan bi- &dip oturdum. Az sonra da, padişa- Müzakereleri ainlemek üzere yan - ] n Odalardan birine geldiğini farket » İseyi açtı. Hülâsatön şunları söyledi: | Sadrüzam Gazi Ahmed Muhtar — Paşa ! . b' Harbe girdik. Maatesef Rumıl!yix hhumek üzere bulunuyoruz. Hattâ, İs- bile tehl'kede! Bu hayati vaziyet bazılarımız. mütareke İ e ulunuyor, ile eden henüz dönmüş olan birMiralay “Mevcud ordu ile değil muzaffer olmak, ' hl"ıelmek imkânı dahi yoktur,, dedi. Bura rağmen Şüra harbe devam kararını verdi| — Anlatayım. Balkan harbinin ilânın- dan bir kaç gün evvel idi. Kayınpede - rim şeyhislâm Cemaleödin Efendinin yanına gitmiştim. Kenöisile görüşürken, gene harbin olup olmaması bahsine te - mas etmiştim. Kayınpederim, mutad ne- | kârlığile beraber, likrini irmiş gibi görünüyordu. Yani, har- bin pek aleyhinde değil gibi idi! Halbuki, evvelce müharebeye taraftarlık etmeği hat:r ve hayalinden bile geçirmiyordu. Buna dikkat ettim. Vakta ki Balkan muharebesi patladı ve biz mağlüb olmağa başladık. Tabil, bu vaziyetten, herkesle beraber kayınpe - derim de fevkalâde müteessirdi. Hattâ bir gül — Ah o hariciye nazırı Noradunkyan yok mu o, demiş idi! Ben de kendisine, Noredunkyan Efen. dinin bu meselede oynadığı rolü sarmuş- tum. Kayınpederim: — Hepimizin fikrini çeler odur, Çün. kü, meclisi vükelânın her içtimaında bir sırasımı getirip: «Harb, gayr! kabili içti - naptır diyorsam, İnanınız efendim!» ceve tırmış, bağırışıyorlar: sın yal Küçük Jan sağa sola baş vuruyor, (D Anne ve babalarla başbaşa »| Çocuklar neden kavgacı olurlar, bilir misiniz? Bir kaç çocuk, kendilerinden daha küçük birini bahçenin köşesine sıkış- çırpınıyor, etrafını alan çemberi yarıp | ehven şartla Rumelinin mehma- Di kurtarılmasını istiyorlar, bazıla - Nıd" sonuna kadar harbe devam et- 2, böylece Rumelyi tomamen küur- U2 ve eşan ve şereli askerimizi» laza eylememizi ileri sürüyorlar, fikrini söylesin.» .î'll Ahmed Muhtar Faşanın celseyi hiz İ Hütkundan sonra, Edirneden he » k üş olan bir miralay ayağa kalk- , adını hatırlamadığım bu zat, boylu harb vaziyetin! anlattı. Ne « Vak'a, sebeb söylemek surptile aha ll I! F Mevcud ordu tle değil muzaffer ol- “arbetmek imkânı bile yoktur.. li Miralaydan sonra ben söz aldım. harb başlamadan evvel, aleyhte fi- 'an ettiğimi, o zaman gerek benim Akâdek kiymetli bir müşirimizin - yani Paşanın - nüfuzu nazar sahibi ,—:l’:: N akla itham ediidiğimizi söyledim. ZFF 4 %'_"Jnemîd mi istediklerini sordum! s Harbe devam edersek, hattâ Edirne Anbul urasındaki topraklarımızı bi- imek tehlikesine maruz bulu « %Bînmıakyh, derhal mütareke * teşebbüs eylemeliyiz. Bizim *hveni şer, budur, neticesine bağla » .â’ği? LE ; "..;" Saltanat içtimamda diğer söz tlar şunlar idi: Mahmud Şevket | ş_'n"heyiu Hilmi Paşa ve âyân aza- # Hüseyin Hilmi Paşa Sadrâzam Gazi Ahmed Muhtlar Paşa, keyfiyeti reye koydu. Harbe devama, benden başka el kaldırmıyan; devam ot- memeğe de benden başka el kaldıran ol- malı! Bunun üzerine, sadrâzem paşa: e— Şürayi saltanat harbe devama ka- İherini yumurtlıyor ve arkadan da b;u'gğ’““k AERER A Üü EÇÖEEĞEN ge e. & lyor. ::?;ş&" İ ediyordu, auılerınî:ı Yaramazın haline istemeden güldüm. İşte, kayınpederim İle b meseleye dair “Madan az bi K ) yapmış olduğum temasın sonunda, on - ? hepsinin bü MA ü. _Ve hepsine hğ- dan, yukarıda size hikâye ettiğim izaha- | VN ediyordu. Öbürleri )ıoı_'kudın çil Hit İyavrusu — gibi kaçıştyarlardı, Çığlık, Bu yüzden, ben de Noradunkyan Efen- | E!Yamet! Nihayet araya girenler oldu. diye karşı şiddetli bir mfat duymuş ve | Kavga da yatıştı. A şürayi saltana: içtimamı müteakib ken - MT Corir 40D0N SEĞER, Ki disile karşılaşır. karşılajmaz, o sözleri sövlemiştim. Noradunkyan Efendenin süküt etme « sini de bir navi ikrar telâkki ettim. Bu yüzden, şimdi bile, ona karşı iğbirar du- yarım. geldi ve — Ne yaparağımı şaşırdım. Oğluma bir hal oldu. Önüne gelenle dövüşme - den Tahat niyor. 1 bir kaç sözle teselliye Yazan: Sabih Alaçam Baline balığı sırlhrındamra“ı;'y; merkezleri !.. Malüm olduğu üzere balina balıf avcılığı çok kârlı bir ticaret temin ey - lemektedir. Balinalardan her biri kü - çük bir servete bedeldir. Her sene, mev- siminde, yüzlerce balina avcı gemileri sefere çıkmaktadırlar. Balinaları yaka- Dyabilmek 'çin bu gemiler mükemmel surette teçhiz edilmişlerdir. Balinalara saplanacak olan iri kancalar hususi toplar vasıtasile endaht edilmektedir. 'Top kancayı endaht edip de kanca ba- |linanın sırtma saplanır saplanmaz ko- ca balinayı geminin güvertesine çek - mek için vakit geçirmek istemiyen av- cılar elektrik makinelerile balinanın derisi icine tazyik edilmiş hava ver - mektedirler. Balinanın sırtına büyük bu sebeb ortaya çıkarılmalıydı. Epey soruşturduktan sonra nihayet meseleyi anladım: yrucak babasile beraber gezmiye, ndinden büyük çocuklarla aynamıya bayılıyordu. Babasının ise çocuklarla başı hiç hoş değildi Janı pek yamna sokmuyordu. Büyük çocuklar da onu oyunlarına almıyorlardı. Jan bunu, bütün büyüklerin kendisini istemediği manasına eldi. Ve acısını gücünün yet- #klerinden çıkarmıya kalkıştı. Çünkü Ruhunda herkese karşı bir şüphe hattâ bir korku uyanmıştı. Kuvvete dayan - madıkça kendisjne ehemmiyet veril - miyeceğini sanıyordu. Çocuk kavgacılığının arkasında ek - seriyetle, ayni şüphe ve korku gizli - dir. Bizler, bu kavgada daima hücuma uğrayana acırız. Hakikatte, hücum ede- no daha çok acımak İâzımdır; çünkü; ©, bunu içinin huzursuzluğundan ya - ıo;nlhf_nlırde şehrimize gelmiş » llnyalı Basarya Efendi. rar vermiştir!» sözler'ni söyledi ve cel « d Şevket Paşa, doğrudan doğ « sevi tatil etti. devam edip etmemek nok -| Herkes gidiyordu. Bu arada, refaka - &8 etmedi. Ordunun vaziyetini | tinde har.ciye nazırı Noradunkyan E - lel &nda bulunan hükümetin hata-|fendi olduğu hâlde masrif nazırı Said ihan dedi ki: Bey yanıma geldi. Bans: hiç olmazsa, orduyu ekmek -| — <-— Cesareti medeniyenizden dolayı si- 'dmn'.mmm Şimdi, onu bile te-İzji tebrik ederim, paşaf» dedi, %Hnı)ır?ı:lu'—;;demnl;r!_ı Ş Said Beye vazifemi yaptığımı, vata - Üör gn aei z nn b aUİRger : söylemekte tereddüd etmiyeceğimi, ken- N'rh! Asker sevkiyatını denizden | disine teşekkür etmekle beraber, anlat - ç'_t' Tuharebeye donanmayı da|tım. Sonra, Noradunkyan Efendiye hita- ş*y!“îmrnk » ben dedim ki: ;"n'i Hilmi Paşayı müteakib söz a| — Efendi, bu harbin en büyük mes'ulü N pi am Basarya Etendi de: sizsiniz! Burada fazla bir şey söylemek 'N de tamamen Hüseyin Hilmi |istemiyorum. Fakat maksadımı gayet iyi fıkr:nd:yim. dedi. Her ne pa -|anladınız. zannederim! olsun, sonuna kadar harbete| Noradunkyan Efendi hiç bir cevab ve- daha dün akşam Roman «|remedi. Sapsarı oldu ve telâşla yanım - K Rçe'ldim, Oradan eyrilmadan ev »| dan uzaklaştı! ş “"!n!ı kralı haztetlerile görüş -| Cemil Topuzluya sordum: nıhu"runı:eyh hazretler? de Türk «| — Niçin o zamanki bariciye nazırı No- ş—% ı:-'lfer ist/hsal olununcıya kadar |radunkyan Efendiyi #tham ediyor ve o- AŞ 'dirler, mütaleasında bulun -|nu :ııvhin Adeta mes'ulü addeyliyordu » nuz! kıt'ada bir işaret takılarak denize bı- rekılmaktadır. Bundan sonra avcı ge - misi başka balinaların peşine düşmek- tedir. Av hitama erer ermez balinaları bu'mak icab eylemektedir. Bu da ko - |lay bir iş değildir ve çok: uzun sürmek- İtedir. Çok kere kutuhdan gelen çok kuvvetli cereyanlar balinaları çok u- zaklara sürmektedir. Bunlardan bir - çoğu bulunamamaktadırlar. Bu yüz - miyetli bir yeküna baliğ olmaktadır. Buü zararlara meydan vermemek ü - zere, Almanlar yeni bir icadda bu - lunmuşlar ve bunu hemen tatbik ey - lemişlerdir. Yakaladıkları ve öldürdük leri balinsların sırtlarına bayrak — ile boraber küçük bir transmetör radyo makinesi yerleştirmektedirler! Otoma- tik bir süretle ve muayyen vakitlerde bu radyo makinesi singallar vermek- tedir. Alman balık gemilerinde bu - hman radlogoniometri makineleri bu işaretleri zepteylemektedirler. Bu su- retle balina balıklarının mevkileri ko- layca tayin edilebilmektedir. den balıkçıların zararları çok ehem -| p pıyordu. * Umumiyetle çocukların dövüşmek- ten, muharebe ve haydud oyunlarından hoşlanması tabif bir haldir. Bizler me- den! insanlarız, vuruşup kırışmaktan hazzetmeyiz amma çocuklar — ibtidai maühlüklardır. Onların nezaketi öğren- melerine vakit ister. İnsanda «Nefsi"koruma» ihtiyacın - <«mücadele sevki tabi ükr. İlk insan; yalnız «ya: Şa- tü, didişti, canını korudu. Çocuk, yuvasında her tehlikeden ma- sun, rahat rahat yaşadığını hissettikçe bu sevki tabil kendini ancak oyunlarda, | inde gösterir. Çünkü; o vakit yi kiki kavgaya tutuşması için ortada sebeb yoktur. Fakat başka bir çocukla veya çocuklarla karşı karşıya gelmek, yarışmak, boy ölçüşmek icab edince iş değişir. Mücadele sevki tabil- si derhal açığa vurur. Ve çocuk bunu eşlerinin, arkadaşlarınan üstünde de- nemiye kalkar. Bu hal zorbalığa, zalimliğe kadar va- rırsa meselr ©o vakit ehemmiyet alır. Çünkü bundan, yavrunun hakikaten — Oh ya! Elimizden kurtulamazsın | korktuğu için didiştiği manası çıkar, ya Jan ! Oh ya, elimizden kurtulamaz- * Geçenlerde bir anne bana yana yakı- |la anlatıyordu: —(Çocuğumun kavgacı olmaması için pelimden geleni yaptım. Ona rahat dur- |manın didişmeden; sulhün, harbden bin kere iyi olduğunu öğrettim. Hiç bir n geçti. Bu sefer| vakit ne birile dövüşmeye bıraktım, ne kavgayı hatırlatacak oyunlara müsaa- de ettim, ne de hattâ asker, top nevin- den oyuncak aldım. Öyle iken çocuğum |bir zorba olup çıktı. Daba on yaşında folduğu halde mekteb idaresi yaka sil- kiyor.» Burada sebeb çok açıktır, Bu çocuğa, normal mücadele sevki tabiisini işlet- moek için en ufak imkân bırakılmamış- tır. İptidaf bir sevki tabii içte hapsedilmekle yok — edilemez. Sadece cereyanının gizli kalmasına sebebiyet Pverilmiş olur. Sevki tabiisini göster - İmekten bu derece menedilmeseydi bu İçocük böyle bir zorba olmazdı. İ * | Mücadele sevki tabijsi oğlanlarda İkızlardakinden daha kuvvetlidir. Çün- kü: İlk çağlarda av avlıyan ve öldüren Verkekti. Bununla berlaber ayni sevki tabii ayni sebeblerin tesirile kız ço - cuklarda da görülür. Bahusus bir a&ile- nin tek veya en büyük çocuklarında. | Esasen kızlar umumiyetle kendileri- nin sevilmediğine inanırlar. Hakikatle İde, ailenin adını ve âdetlerini devam ireceği için, bugünkü cemiyet haya- tında erkek çocuğa kızdan daha çok eh- emmiyet verilmektedir. On annoöde bi- ri kız evlâd isterse öbürleri muhakkak hep oğlan isterler. Erkek beklenirken kız doğmuş olan kız da babasile anne- sine bir izlırab olduğunu sanır. Aana, baba bu noktada son derece hassas bü- lurmalıdır. Yavrularının erkek olmayı: şından hakikaten Mmütcessirseler bile kat'iyen belli etmemelidirler. Küçük kız, bunu derhal sezer ve ele avuca sığ: maz bir afacan kesilir, Fırsat düştükce oğlanlardan daha yükseklere tırman mıya, daha hızlı koşmaya, daha yaman dövüşmeye can atar. Hattâ içinden giz li gizli bir gün gelip oğlan oluvereceği, e hâs maceralara atılacağı ha: yalini kurar Derken gençlik çağına gi. rer. Beklediği izenin hiç bir vakit hakikat olamı, kadınlığa razı olması lâzım. g anlar, İşte eğer bu devrede ana ve babası ona kadının t erkek kadar mes'ud ve mit ezse, genç kız küskün, meyus, somurtkan bir in- İsan oluverir, * Kavgacılık norma! olarak on yaşları- na kadar sürer. Bazan on beş, on altıyı Tbulduğu da olur. Ve bu, herhalde inkişaf halinde bulunan cinsiyetin meşru bir İmahreç — bulamayışından — ileri gelir. |Cinsiyet sevki tabiisile kuvvet meyil ve arzusu yan yana yürür. Bunlardan biri serbesti bulamayınca öbürü kuvvetle- nir. (Devamı 10 uncu sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: