Heyecanlı bir fil avı — Kaptan Erâmann —Deniz yarbayı Kont Felix Luchner. Kaptan Erdmann büyük bir hayret we merak ifade eden hazarlarla bana baktıktan sonra derin bir “düşünceye dalmıştı. Bakışlarım yere tevcih ede - rek elindeki şarap bardağını avucunun içinde evirip çeviriyordu. Aşikârdı ki kaptan ben! birisine çök benzetimişti. Birkaç dakika sonra oradan ayrıldım. Bu ayrılıştan istifade etmek (o isteven kaptan Erdmann: Bu zalı konı mu dediniz? e sormuşlu, — Evet! — Az kalsın kendisine bizim gemi - dc çulışan bir tavfaya benzediğini söy- İlyec-ktim, O kadar benzeyiş ki olur şey değil yani. Ben birbirine bu ere“e benziyen iki adamı (Oömrümde ilk cefa olarak #örüyorum. — Fakat hatırmıza peleni söylesey - diniz çok ayıb olurdu kaptan! Misafirlerimin yanına tekrar avdet edip de birkaç bardağın muhteviyatını daha yuvarladıktan sonra kaptana sor- dum: — Beni tanıvamadınız mı kaptan? Kaptan vutkundu ve kekeledi: — Sizi... Evet... Fakat... yoreunuz! — Fikat,. Kont, hakikaten sizinle karşılaştım mı? — Tabii. tanıwvamadımız mı? Kaptan dilinin ucuna gelen bir şeyi söylemeğe cesaret edemeyip te nefsini güç zaptedenlere benziyordu. Mefkü - esinin karmakarışık (olduğu hisso - tunabiliyordu. — Evet kont cenapları. ( filhakika sizi görmüş olduğumu ve simanızın ba- na yabancı olmadığını zannediyorum amma nerede ve nasıl (görüştük, onu hatırlıyamıyorum.. — Yahu, beni geminizde görmediniz mai? — A.. a! Siz Phelax ha” Armatör atıldı ve kaptana büyük bir kabalık yaptığını ihtar eder gibi: — Kaptan karan... Diyordu, kantan da bir pot kırmış olmaktan korkarak: — O. af buvuvun.. af buyurun. Dive kekeliyardü. Gülerek kaptanın sualine cevab ver- dim: — Evet ben Phelax'im. geminizde birkaç gün is olmıs olmaktan maksa- dim eski gemicilik havatımı hatırlamak ve o hayatın tehassüsleri içinde zevk duymaktı. — Ya. demek böyle ha?.. Eh şimdi ikram sırası bende... Dedi. Kaptana havatımm kısa bir tercüme- sini yaptım, ai'emden bir kont olarak doğmuş bulunduğumu, gemilerde önce kamarot, mico ve tavfa olarak çalıştı - ğımı, nihayet yelkenli gemilerde zabit olduğumu ve en sonunda imparatorluk donanmasının muvazaf zabitleri arası- na katılmış bulunduğumu anlattım. Kaptanm pör'eri yaşarmıştı, — Ve, dedi, benim muavin. Biraz daha düsündü ve devam etti: — Muavinim sizin hareketlerinde gok müstakil tayfa olduğumuzu ba- n# söylemişti. * Yillar ve yıllarca denizlerde gezmiş bu yaşlı kaptan bu konuşmadan o ka- dar mütehassis olmuştu ki beni Sankt Paulide bir gezinti yapmağa davet edi- yordu. Kavul ettim ve beraberce gittik. Mazinin hatıraları icinde güzel bir ge- ce geçirmiş olduk. Kaptan çok sarhoş olmuştu ve bu halile duymakta bulun- duğu bir terssrü tebarüz ettirmişti, onun teessii susta bir yelken tamir. cisi» kaybetmis bulunması idi! Bir ara- ik mırildamvordu: — İki üç gün sramızda yaşıyan o Ws- fa yelken tamircisinin bir kont olduğu- nu söylersem acaba bana gemide kim *nanır!,, evvelce xı KAMERT'NDA FUFRTEVEN- 'TURA PERİSİ Evvelce, imparatorun beni ne suretle yet ia — Yani tanıyamadımz demek isti - kii Yunduğunu arzetmiştim. Bu gemi o va- kit Garbi Afrikadaki deniz istasyonu- muz olan Kamerunda bulunuyordu. Benim Panther kruvazöründe bulu- nuşum, mazideki hayatımın parlak ha- tıralarındanı bana ilhamlar bahsediyor idiyse, o vakit geminin bir zabiti mevki inde oluşum beni yelken ogemiciliği günlerimden daha başka, lâtif ve tatlı bir hatıranın tesbit edilmiş bulun - masına sevketmişti. Bu, hayali değil, fakat baht ve talihin en nadir ihsanı olan bir vak'adır, bir rüyanın hakikat o'duğu bir. hâdisedir. Evvelce size en önemli ve en garib taraflarını anlattığım hâdiselerle şim- di anlatacağım vak'alar arasında gâ- rabet itibarile mütezad vasıflar vardır. Afrikanın kesif ormanları, vahşi hay - van avcılığı, zenci muharibler, fevka - lâde bir zenci kral, fantastik harb'dans- ları, mahuf manzaralar, mühib sayha - lar. işte Afrika ve sonra... Panther kruvazörünün kumandanı, gemi zabitlerinin büyük av partileri teşkil ederek içerilere gitmelerine mü- ssade etmiyen ve bunda kendi hayatla- rının nafile yere kaybolmasına sebebi- verecek tehlikeler “dolu olduğunu 'liyen ve iddin eden bir zattı. Bu ge mide hiç bir zabit yoktu ki silâhile ka» raya cıkmasına müsaade edilmiş ol * sun, Fakat ben ve bir arkadaş silâhla- rımızı gemiden kaçırmanın imkânını elde ettik. Bir de büyük bir kano kira- Fyarak nehrin yukarısına doğru yük- selmeğe basladık. Kanonun boyuna kü- reği diyebileceğim bu diyara mahsus küreklerini bir düzine zenci kullanı - yordu. Mungo nehrinin ağır akıntısına galebe etmeğe çalışarak cesim ve sar- kık dallı, sık ağaçlar arasından içerfle- rs doğru seyrediyorduk. On sekiz saatlik bir kürek çekme - den sonra Mundame mevkiine muva » salat etmiştik. Bu müddet zarfında zik- re değer bir av elde etmiştik kioda bir timsah idi. Bu münasebetle şurası: ni arzedeyim ki timsah avlamak ol - dukça müçtür, Bu hayvanlar dalenclık- ta şayanı hayret bir sürate maliktir - ler, Bu arada da birkaç akbaba ile, de- ni kartalı ve birkaç ta maymun avla- mıştık, Yerlilerin çok lezzetli olduğu- na dair metih ve sena ettikleri maymun etinden tatmak için midelerimizin duy- duğu tiksinmeyi yenemedik. Bir maymun yarslandığı zaman tıp - kı bir çocuğun sölaması gibi ses Çı » kartıyor, lâkin derisi yüzülünce (ya' insan) hk vasfını tşmamen kavbetmiş bulunuyor ve o vakit bir sincaba ben * Ziver. Mundame'de zenci halk bizi samimi haykırıslarla selâmlamıslardı: — Massa, massa fil çok fil çok! Diyorlardı. Burada, asıl arzumuz olan fil averli- ğmı fiile getirmek icin harekete geç - mistik. Bu münasebetle kendimin ve (arkadaşım: Bryer'in sportmenlikte vük isek not almağa değerli olmadığımızı anlamıştık! Yabani ve cesim mahltik lerm avcılığı bizim umduğumuz sibi öyle sükünetle vavılan bir avcılık ol - madığını bittecrübe görüp anlamış bu- lunduk. Avlamak istediğimiz filler bir zen - cinin muazzam mevva bahcesine gir - mislerdi. Her birimiz yanımıza klavuz olerak aldığınmz birer zenci ile hare - kote gecmis ve kesif muz aöacları ara- sına girmistik. Bir aralık rehberim se vinçle kulağıma fısıldadı: — Massa, divordu, bakınız!. Fi Bakındım, fakat fili bir türlü göre « medim... Klavuz gittikçe heyecanlaşa - rak: — Massa massa.. bak. iste fil! Diye tekrarlıyor ve ben fili göreme- dikçe adamcağız nevmid oluvordu. (Arkası var) Yurddaşı Bankalarda biriken paralar memlekette iş yaratır, Köçük arttırma hesabları bir #raya gelince Ulusal Ekonomimiz için devam ediyor *”” Arsenal bütün çırpınmalarına rağmen mağlâb oldu. Derbi lig liderliğini muhafaza ediyor İngiltere lig maçlarının on sekizinci haftası oyunları neticesi, lig lideri Derby ile ligde ikinci vaziyette olan Everton ta- kımlarının puvan vaziyetlerini çok yük- seltmiş ve ligde üçüncü olan takımla a- rslarında 6 puvan gibi mühim bır fark husule gelmiştir. Derby e Everton lig şampiyonluğu yarışında haftalardanberi büyük bir İ- nadla birbirlerini takib etmektedirler. Derby: 3 - Leicester: 2 Oyunun başlamasından beş dakika sonra bir gol yiyen Derby parlak kombi- nezonlu oyununa başlamış, hâkimiyetni arttıra arttıra beraberlik sayısını yap- mıştır. İkinci devrede Derby galibiyet sayızını yapmış ve pek az süren bu hâkimiyetten sonra yediği bir gol ile gene barebere vaziyete düşmüştür. Merkez muhacimle- rnin harikulâde bir şütile tekrar gabb inevkle geçen Derby güzel oyununu sona kadar devam ettirmiştir. Derby lig lideri, Lelcester on Üüçüncü- dür. Maçta 26,000 kişi bulunmuştur. Everton: 1 - Preston: O takımının merkez muhacimi Lawton 0- yunun bilmesine altı dakika kala yaptı- ğı bir gol ile Everton takımına icap ejen puvanı lemin etmiştir. Her iki tekim hücum hattının yirmi beğ yardalık mesafeden attığı bütün şül- leri birbirlerile yarış edercesine kurla- ran kaleciler maçın pek heyecanlı olma- sında büyük bir rol oynamışlar ve bu mevsim ilk defa bulunduğu şehirden çok uzakta maç yapan Everton çok gütel o yünuna rağmen bu kadar güç bir galibi - yet xazanmıştır. Everlon Nigde ikinci, Preston on altın- cıdır. Maçta 28,000 kişi bulunmuştur. Mancester: 1 - Arşenal: O İkinci bgden birinciye terfi eden Manchester lig şampiyonu Arsenali soğ açıklarınm yıpptığı oyunun tek golile mağlüb etmiştir. Arsensi kalecisi oyunun devamı esna- sında büyük fedakârlıklar ve çok sert müdahalelerle takımını daha fazla gl yemekten kurtarmıştır. Takımına bir sayı kazandırabilmek f- çir her fırsatta hücum yapan Drake et- rafını garanlardan bir türlü kurtu'ama- mış, nihayet oyun bu meşhur tekımın ligde çok aşağıda bulunan bir takıma mağlöbiyetile bitmiştir, Arsenal onuncu, Manchester yirminci vaziyettedir. Maçta 40,000 kişi bulun- muştur. Aston Villa: 2 - Bolton: 1 İki aydanberi hiç mağlüb olmıvan Bol. ton takımı kendi sahasında yaptığı bu o- yunda mağlübiyeti Aston Villadan tat- miştir. Frikikten bir gol yapan Bolton devre- nin sonuna kadar bu galibiyeti munafa- za etmiştir. Aston Villa fkinci devrenin üçüncü da- kikasında merkez muhacimden pas alan snl açıkları vasıtasile beraberliği temin etmiştir. Aston Villa sağ açıklarının kuvvetli bir şütile on dokuzuncu dakikada ikinci golü yapınca hâkimiyeti de temin etmış ve o- yun bu suretle sona ermiştir. Bolton dokuzuncu, Aston Villa on bi- rirci vaziyettedir. Maçta 18,000 kişi bulunmuştur. Middelsbroug: 9 - Blackpool: 3 Şayanı hayret bir netice ile geçen bu maçın ilk devresi 5-0 olarak bitmiştir. İkinei devrede Blackpool iki sayi va- pabilmiş, buna mukabil dört sayı dahâ yemiştir. Middelsbroug altıncı, Blackpool on be- şiucidir. Maçta 18.000 kişi bulunmuştu. İkinci Lig Maçları W. Bromwich: 3 - West Ham: 2 Birinci İlgden, Ikinci İlge düşen Brom- lideriiğine çıkmıştır. ingilterede lig maçları | Her zaman olduğu gibi İngiltere milli| hâdisesinin i Adnan neler anlatıyor besi güreş müsabakaları yapılmış. Tür- kiye birincisi Tekirdağlı Hüseyin, ikin- cisi Manisalı Halil ve Kara Ali gibi gü- reşçilerimiz bu müsabakalara giriişier. İsimleri gizli tutulan iki zat ta, müsaba- kaları organize etmişler, Buraya kadar yazdığım satırlarda bır fevkalâde'ik yok. Türkiyenin hemen her tarafında yepilagelen güreşler cinsinden bir şey bunlar. Fakat... Evet işin bir de fakatı var, Pazar günü geç vakit telefonla Manisa. dan aranıldık. Bizi telefonla arıyan mu- hatabımız: — Ben Manisanın ... klübü başkanı falanım. Bugün burada profesyonel ser- best güreşler yapıldı. Tekirdağlı Höseyi- bin karşısına, ileri gelenlerimizin müms- naatına rağmen milli takımdan amutör İgüreşçi Adnan çıktı. Otuz yedi dakika İ süren bir güreşten sonra da yenildis dedi. Biz haberi yazdık. Fakat ben bu yakığ- ya rağmen böyle bir karşılaşmaya iran- rak istemiyordum. Bugün Manisadan bir mektub alrlım. Pazar günkü güreş hâdisesini anlatıyor. Mektubun altında hiç tanımadığım bir imza var, Yalnız o kadar. Adres ilân ya- zılmaya lüzum görülmemiş. Bu mektubu size şöylece hülâsa edebilirim: «Bugün burada güzel ve heyecanı gü reşler yapıldı. Başpehlivanın, Kara Ali veya Hall gibi kuvvetli pehlivanlarla güreşmesi, halk tarafından isteniliyordu. Fakat Kara Ali daha evvel başka bir pehlivanla güreştiğinden Tekirdağlıya yanaşmadı. Her nedense Manisalı Hahil- le Tekirdağlı Hüseyin, beraber güreşmek istemiyorlardı. Başpehlivanla güreşecek kuvvetli başka bir eleman da yoktu. Bu esnada hakem olarak gelen milli takım güreşçilerimizden Adnanın, hazır bulunan büyüklerimizden birinin iznile ve hakem heyetinin muvafakatile Tekir- dağlı Hüseyin ile güreşmesi istendi Ad- nan bunu kabul etti, Bu vaziyeti zorlu gören Tekirdağlı, bir takım kaçamaklı yollara baş vurdu ise de halkın israr! üzerine güreşmeğe mecbur oldu. Güreş başladı. On beş dakika sonunda fena bir vaziyete düşen Tekirdağlı, bir takımı iti- razlar yaptı. Hakem heyetinin ıdaresiz- liğini İleri sürdü, «Güreşmem;» dedi. Halk kabul etmedi. Güreşe tekrar baş- landı, Tekirdağlı sert ve tatsız bir oyun! tatbik ediyordu. Mütemadiyen Afinanın gakat olan bacağına saldırıyordu. Netice» de Adnanın çetin mukavemeti eridi ve 37 dak'kada yenildi, buna rağmen halk «yaşa Adnan» diye bağırıyordu...» Mektub burada bitti, Görüyorsunuz ki, güreş günümin gece. si bize telefonla verilen haber, Adnanın suçunu bir hayli ağırlaştırdığı holde mektub bilâkis bunu hafifletiyor. Her ne olursa olsun ortada bir hakikat var. O bir profesyonel pehlivanla bir ama- tör güreşçimizin güreşmesi... Bu şüphesiz doğru olmıyan bir hare- keltir ve hesabını sormak ta federasyona düşer. Yazımı bitirmek üzere İken içeri Ad- nan girdi. Yanında hakem Cemal vardı. Bakınız. Ağnan neler anlatıyor: — Beni Manisaya hakem durmak iç'n cağırmışlardı. Güreş günü Tekirdağlı Hü. şeyine rakib aranırken ortaya nereden ve nasıl çıktığını bilmediğim bir fikir atıldı. «Profesyonel pehlivanlar mı yüksektir, amatör pehlivanlar mı?, Çoban Mehmed ile Tekirdağlı Hüseyin güreşirlerse kim kazanır?» yapmışlardır. West Ham dokuzuncu va- ziyettedir. Maçta 25.000 kişi bulunmuştur. Tottenham: 4 - Millwall: 0 İkinci lig takımları arasındaki bu mü- sabaka Tottenham'ın büyük bir galebe- gile sona ermiştir. İlk devre 2-0 bitmiş, ikinci devrede wich uzün bir gayretten sonra ikinci lig | Milhwail iki gol daha yemiştir. Tottenham altıncı, Müllwall on ikınci İlk devre 2-1 West Hamın aleyhine bit- | vaziyettedir. Maçta 48.000 bulur. miş, ikinci devrede iki takım birer say: | muştur, ir çyüzü Pazar günü Manisada prafesyumel ser:| O söyledi. Bu söyledi. İş münakaşi döküldü Tekirdağlı Hüseyin de bi” nakaşaya karıştı ve dedi ki; ora! — Boş sözlere lüzum yok. Haleb ise arşın burada. İstiyen karşım& Sy Tekirdağlı Hüseyin, ilk pehi'Vi başladığı zaman amatör olarak aran gelmişti. Fakat hiçbir iş yapamadığı & çekilmeğe mecbur kaldı. Biz onu © mandanberi tanırız. pi O zamandan bu zamana kadar â8 vakit Galatasaray klübüne gelir. peri idman yaparız; Ne zaman Çobanla “e sa mahakkak altta kalır. Salondâ balık olduğu zaman, Çobanla yat cesaret edemiyerek benimle idmâ# w par... ) Şekil bu olduğu halde şurada una | «Bugün Çobanla idman yaptım.“ birkaç defa sırtını yere getirdim mekten çekinmez. Gelelim hikâyemize: Münakaşa büyüdü. Öteden beride” zı sesler yükselmeğe başladı. «Tekirdağlı Hüseyin, Adnan †# İsin» diye bağırıyorlardı. çe Seyirciler arasında bulunan bir general beni yanına çağırdı. oi dağlıyı göstererek: — Güreşir misin? dedi, Tekirdağlının ötede beride ve b, söylediği sözler arkadaşlarım ve ves için bir izzetinefis meselesi olmuş. ge rTamızdaki kırk kilo farkı aklıma tirmiyerek epekis dedim. pie Fakat iş benim «pekis dememle yecekmiş. Bu sefer Tekirdağlı a78 vi di ve: — Ben amatör bir pehlivanla pi rcem! deği, Etraftan gülüştüler, Dediler ki — Bunu bir amatör pehlivan söyler di kabul ederdik. Fakat bunları yonel kir pehlivan söylerse gülerl€” Uzatmıyalım. Neticede Hüseyin “ye etti, Ben de hiçbir maddi meni meden ve beklemeden tutuştum. Yarım sastte bana hiçbir şey yapı diktan maşka benim tatbik ettiğim ig jlera da itiraz etti, Mütemadiyen Ze İolan bacağıma saldırıyor, beni © gs ile yıkmak istiyordu. Güreş müddeti pen seat olduğu halde ona da ı8fE. gf Yenişinciye kadar güreşeceğiz başladı. Onu da kabul ettim. . Tekrar güreşmeğe başladık. Pak cağım adsmakıllı ağrımaya başlad” a dakika mı, yedi dakika mı ne Ol mıyordum. Bırak artık dedim. Adnanın hikâyesi de burada Hg Bu işte mekul ve haklı olduğu bulunmakla beraber oAdnana, EH «gü; yecekti; il - Kere Türkiye radyo difüzyon postal” Ankara radyosu DALGA UZUNLUĞU 169 m. 189 Kon 130 TAG 10714 in. 15195 Kes 20 KN TAP. 3110 m. 9465 Kes 20 E“ CUMA 16/12/38 1230 Müzik türkçe eserler), 1800“. yarı ve haberler, 15,10 Solist konsffi yedi 1800 Müfe Türk müziği - (ncesi, : 1845 Konuşma (SPOR Fi a 1900 Müzik (Panfar - PW, 1916 SES pi rı ve haberler, 10.29 Müzik e 2000 Müzik (Riyaseticümbur #ü kestrası - şef: Hasan Ferid Alnaf)” gi 2140 Sant ayar ve arabes Bi Müzik (tambnr, kemençe, ney). 7 » muşmm, 2145 Müzik (şarkı ve (Esi Müzik (küçük orkestra). ze 23,15 Müzik (Romans ve Balalayk3” in sağlam gelir, devlet tahil” « tahvili alan bem kendisine, KO” ğ " a m on! 5 i