15 Birincikânın SO0ON POSTA Büvük harb gemilerinin küçük, fakat tehlikeli düşmanı: Hücum botu (“Son Posta,, nın deniz işleri mütehassısı Son senelerde irili MHakhı bütün dev » ketlerin deniz kuv « Vetlerine — yeni bir Tp gemi İlâve ettik. lerini Tuz, Hücum botları de - Den bu ufak tekne - €r bilhassa sahille- Ti girintfli, çıkıntıdı Olan” memleketlerin #evkülceyşine uy « dün geliyor. Bu iti- rla bizim memle « ketimizin de girint f Çıkıntısı çok olan dilmazsı faydalı gö - Tülüyor, — Yalnız ’"lıleli.f deniz dev - lerinin yaptıkları feknelerin bışbmm Uymamasm — deniz ğnmphnm biraz Yrete düşürür. Bu Yeğişikliğin sebeblerini anlamak, ancak ş f'!lhm neden dolayı meydana gel- hüğml ve bu silâhı yapan devletlerin Cum botundarı ne beklediklerini bile $ ve incelemekle mümkündür. elken devrinin en çetin zamanla - Ttda ateş kayığı diye bir sandal tipi Vaz Yağlı paçavra, gaz gibi hem çabuk ya- Ve hemde alev saçan maddeler ko- âr ve bunları gizli olarak düşman- tnn-.n yelkenleri çok ve büyük olan xşnnlınnı yaklaştırırlardı. Bu harb ifesi muvaffakiyetle başarıldıktan dü tekneye ateş verilir ve böylece q;'!mzn gemilerinin yanması temin e- lirdi. Tarihde böyle kasdlara kurban Ritmiş gemiler çoktur. Yelken devrinin yerini — makineye Takması ve top mermilerinin geçirdi- tekâmü) dolayısile gemilerin demir- İ yapılmağa baslamaları ateş kayık- Tinin kiymetini hayli azalttı. Çünkü İti den müessir işler gören bu silâh #ik yakacak ne bir tahta ve ne de Yelken bulabiliyordu. Bununla beraber b.? karanlığının deniz mensuplarına vettiği faydadan istifade edememek Maçiz harb sevk ve idaresinde. büvük Yilacak hatalardan olurdu. Malüm - v ki yen? icad edilen her silâh, çok eden rakibini bulur. İrte demir Gı"mkiuelı gemilerin icadından sonra denizcilerin bu silâhı altedecek ;:"r:a::,l:ler meydana getirmeğe çalışı - Büyük amiral Barbarosun esasları B'_ı.'ük amiralimiz Barbaros yalnız|, %“Ş'Mk suretile memlekete faydalı 'arnıştır. O, yaptiğı ber bir cenkten m:' ortaya, bugüne kadar devam ede- h f nazariyele- koymuştur. Onun bu MSustaki kıymeti cidden büyük ve İN ebediyen yaldızlı harflerle ya- ni 5' bir mertebededir. Barbaros de- ,.n:ynetkn'nde ve deniz muharebe- '*yı'd' en ziyade büyük gemilerin söz “.n'—"c!ğîni ve büyük gemileri çok “devletlerin denizlere kumanda e- Bibi Bini söylemişti. Yeknazarda basit 'Pnıâamm bu nazariye bugün bile, Mey, €re hava silâhr gibi silâhların h"ıv Na gelmiş olmasıma rağmen, hymotmi kaybetmemiş; bilâkis çok ,.h“e"enmıqm. Bize bunun güzel bir lete inı, sön zamanlarda büyük gemi - Buh.,""l'" ehemmiyeti — gösteriyor. h;., Sa deniz ticaretinin pek fazla in- de bu"“'kî bu sıralarda hükümetimizin ta "-!pîınld_ yürümesi sevgili vatanımı- ı..k” e:::k iyiliklerden en büyüğünü q":ı;"umum.n uzaklaştık. Tekrar Hü Sam botları bir * memleket İçin banlı başına bir silâh olamaz, Onlar, BU Tdı. Küçük cesametteki teknelere | ancak, sağlam bir temele istinad eder- lerse faydalı işler görürler. Hücum botlarının doğmaları Büyük gemiler daha ziyade açık de- nizlerde müessir olurlar, Onların kud- retini ayni cins teknelerle yenemiyen devletler bu deniz -devlerini bazı at - mosferik şartlara dayanarak ufak ge - milerle kırmak isterler. Meselâ - gece karanlığı, bulanık havalar ufak tekne- Jerin muvaffak olmalarına yardım e - der, Bundan dolayı parası az olan mil- letler, sahillerinin girintisine, çıkıntır sına güvenerek böyle silâhlara ehem - miyet verirler... Düşünce çok eskidir. Torpil dediği « miz su altından giden ve düşman gemi- lerinin alt aksamına çarparak iştial e « den silâh icad edildiği zaman - aşağı yukarı 1866 ya isabet eder - Ufak tek- neler pek revac buldu, Ancak bu tek- neler geceleyin, düşmana yaklaşabile- cek ve torpillerini atabilecekti. O za - manlar torpido dediğimiz bu tip gemi- ler ilk evvelâ kendilerin! Rus - Jpon (1905) harbinde kendilerini gösterdi - ler. Japonlar daha harb ilân etmeden torpido filolarını, Rus limanı olan, Port-Artüre gönderdiler ve Rus gemi- lerine bir baskın yaptılar. Her ne kadar üç geminin sakatlanması gibi bir neti- ©e elde edildi ise de; bu hali deniz mü- verrihleri şiddetle — tenkid ederler. «Sayed, hücuma gönderilen Japon tor- Pidoları iy; idare edilmiş olsalardı, Rus- ların, hiç değilse, dört gemileri batar « dı> derler, 1905 te kendisini bu kadar gösteren Remiler, baş ot sene içinde, o kadar bü- üler ki artık bugün onlara gece hücumu vazifeleri vermek biraz müba- lâğalı olur. Besiktaşta durup da şanlı filolarını sevreden her ferd yeni torpi- dolarımızın ssağı yukarı Hamidiye ce- sametinde olduğunu görür. Kısacası bugünün torpidoları dünün kruvazör lerinden büyüktür. Bu büyüklükten maksad gemilerin görünüş cesametle- rini mukayese etmektir. Ağırlık bakı- mından ise böyle bir mukayesenin ya: pılmasına imkân yoktur. Kendilerine |verilen vazifelerin çokluğu - dolayısile, &! hudulardan fazladır. Denizciler, bilhassa zayıf olan taraf, gecelerin bahşet fevaidden ferağat edemezler. Mademki — torpidolar, bü - yümeleri neticesi olarak, bu vazifeyi yapamıyorlar: o halde bu işi görecek yeni bir tipin bulunması Jâzımdır. İşte hücum botlarımın dağması böyle ol - mustur. Büyük harbde hücum botları ne iş gördü? Hücum botları yukandaki düşünce e- sasları dahilinde deniz kuvvetlerine bariz olarak, göze çarpan bu büyüme| şüphesiz harb sevk ve idaresinin çizdi- yazıyor ) karışarak büyük harbe girdiler, Fakat bu harbin başpehlivanları olan Alman ve İngiliz sahilleri arasındaki mesafe, daha doğrusu İngiliz ve Alman filoları arasındaki mesafe bu gemilerin çalış- masına meydan vermiyecek kadar faz- la idi, Şimal denizinin en yukarı liman- larına çekilmiş olan İngiltere filosu - nüh Alman körfezlerine kadar, ve Al- manların Şimal denizinin tâ yukarıla- rına kadar hücum botu göndermeleri imkân haricinde idi. Fakat 1915-14 arasında sahilleri bir- birine yakın olan ve kıyıları bir çok gi- rintili çıkıntılarla dolu bulunan Adri- yatikde İtalyan hücüum botlarının faa- Kyeti şayanı dikkattır. Cesur bir mülâzimin kumanda etti- Bi bir İtalyan hücum botu, ağzı kalas ve ağlarla kapatılmış olan ve keza, hiç bir düşman vasltasının geçmemesini temin maksadile, bütün gece aydınla- tılmış olan Avusturya — üssübahrisine girdi ve en büyük Avusturya zırhlıla- rından biri olan (Tekedof) u batırdı. Bu mühim vak'a hücum botlarının de- niz harb sevk ve idaresinde büyük yer- ler almasmma sebeb oldu. O kadar ki; bugün denizaltı, hava kuvvetleri taraf- darları gibi, deniz küuvvetlerinin hep hicum botlarından teşekkül etmesi hakkında fikir serdedenler de çoktur. Bununla beraber harekâtı ziyadesile denizlerin vaziyetine tâbi olan bu si - lâha belbağlamak doğru olamaz. Deniz kuvvetlerine her nevi hal ve vazifede, tâ uzaklara kadar gidecek gemiler lâ - zamdır. Yalnız hücum botu yapmak (Devamı 11 inci sayfamı) ülyğılığımız hızla inkişaf M SrDelE ediyor Gül bahçelerinin fenni surette bakılması, verimlerinin artmasına, bu ar- tış da istihsali ucuzlatarak gülyağı ticaretimizin geniş- lemesine yardım - edecektir. Yazan: Tarımman Edirne güllüklerinde Geçenki yazımda (*) harbi umumiden sonra muhtelif sebeblerle geriliyen gül yağcılığımızın, şu son yıllar zarfında ye- ni baştan ihya edildiğini, İspartadan baş- ka Edirnede de gülcülük hareketinin in- kişaf ettiğini, 934 de açılan egülyağ fab- rikası» nın iyi işler gördüğünü, kısacası gülyağcılığımızın — yolunda — ilerlediğini söylemiştim Sözümün sonuna doğru, gül yağlarımızın kalitece Bulgar yağların- dan üstün görüldüğünü, yalnız fıatça on- lara rekâbet edemediğimizi işaret etmiş ve bunun için ucuz istihsale mecbur ol- duğumuzu belirtmiştim. Nihayet ucuz istihsalin, gül zıraatinin daha verimli bir hale getirilmesile alâ- kadar bulunduğunu kaydederek, hahsin © tarafın: da bu yazımda anlatacağımı vâödetmiştim. Bugünkü ziraatin belli başlı tutamak- larından biri ucuz istihsaldir. Herhangi bir mahsulü iyi ve çok yetiştirmek kâfi değil, bunu ayni zamanda ucuz mal et- mek te lâzımdır. Bugün rakib memleket- lerin mallarını yalnız bir bakımdan geç- menin iktısadi hiçbir kıymeti kalmamış- tır. Sade jyiliğile öğünen mal, biraz fe- naca fakat daha ucuz malın karşısında e- zümekte; sade ucuzluğuna güvenen bir| mal da, biraz pahalıca fakat iyi malın yanında tutunamamaktadır. Müşteri, her türlü vasıfları bir araya getirebilen mal- ları ötekilerine tercih etmek meylinde olduğundan, her çeşid istihsallerimizde çokluğu, tyiliği, ucuzluğu ve daha buna benzer meziyetleri bürlikte arzetmeğe çalışmak mecburiyetindeyiz. İşte gül yağcılığımızın inkişafı bugün için böyle bir siyaseti icab ettiriyor. Yağ- larımızın kalitece Bulgarlarınkinden üs- tün olması, fiatça olan pahalılığı yanın- da pek te işe yaramıyor! Ne yapıp yapıp fiatlarımızı dünya seviyesine mdirmek zaruretindeyiz. Bunun için hüküme! lâ- zım gelen tedbirleri almakta tereddüd etmiyor. Fakat işin beri tarafında bir kı- (*) İlk ya madadır. 9/12/038 tarihli nüsha- güller toplanırken sım hummetler de bizzat köylülerimizdes beklenmektedir. Bu himmetlerin ilki, gül bahçeleriniş lâyıki veçhile timar ve hüsnü idaro edi. lerek azami derecede verimli bulundu. rulmasıdır. Gül bahçelerinin verimi ar tınca, istihsal ucuzlıyacak ve bir çırpıda gülyağ ticaretimizin takıntılı tarafı hal ledilmiş olacaktır. Bu mülâhaza i!e gü. listanların tesisi ve idaresi etrafında köye lümüzü - azıcık olsun - uyarmak fena ol mıyacaktır: Bizde gül yetiştirilen yerlerin toprağı umumiyetle bu ziraate elverişlidir. Ya- pısı derin, kumlu kireçli yerler gülün hoşuna gider, fakat gül ziraatinde topra- ğın kill: veya kumlu olmasından ziyade - iy. hazırlarımış olması mühimdir. Yani gül yetiştirilecek toprak en aşağı 60 san. tim derinlikte krizme edilmiş olmak ge- rektir. Yabani otları - varsa - yabancı kökleri ayıklanmalı, gülistanda ağaç dahi bulundurulmamalıdır. Mart - Nisan gelip te havalar ısınınca bu yerde birer buçuk metre aralıkla. sek- sener santim genişlikte 50-60 santim de- rinlikte, boydanboya hendekler açılır, Hendeklerin toprağı, bir kere daha ka- bartılıp bir miktar gübre ile hasıllanır, Bu gübrenin azıcık taze olması, yeni di« kılecek gül çubuklarının çabuk küklen- mesine yardım eder, Hazırlanan yerler, bir müddet kendi haline bırakılır. Böylelikle gübre kızışa- Tak, toprak dikime müsaid bir hale gelir. O zaman 40-50 santim boyundaki gül çe likleri sıra (le hendeğe yatırılarak üzer- * lerine 5-6 santim toprak, bir o kadur da eskimiş gübre atılır. Böylece dikilen çe« likler ekseriya 20-30 gün sonra köklence |rek fışkırırlar, Önceleri toprağı, nemini Kkaybetmiyecek kadar sulamak ıster. Dü« ha sonra sadece çapa ile arasıra timarlâs nit Güller, müteakib senelerde kıştan çı- karken bir defa bellenmek, yazın iki de- fa çapalanmak isterler. Kanaat hilâfına Bgülleri sonbaharda bellemek doğru de- (Devamı 11 inci sayfada) Mareşal Çakmak, Yunan meçhul asker abidesinde Genel kurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmağın Balkan genel kurmay heyetleri toplantışına iştirak için Atinaya gv ü malümdur. Resimler.. maneşalimizi Atinada Yunan Meçhul Asker abidesinde gösteriyor.