Panther — Tahmin ederim ki çoktanberi h—l yada bulunmuşsun. — Niçin? — Saçların gayet muntazam kesil - mişç de.. Eh. Evli misin bakalım? — Hayır. . Fakat ben evliyim.. Karrm evvelce üç kocaya varmış amma hiç birisi de kendisine hakiki bir eş ola - meamış.. şimdi tam istediği eşe kavuş - muş olduğunu kendisi söylüyor... Bil - sen ne meş'ud şimdi.. Dikişcilik — ya - par. Limanda kaldığımız müddetce de her akşam bana sıcak sıcak yemek ge- tirir. Biz böyle konuşurken kaptan mua - vini oraya pelmişti. Defo'ımn bakayım buradan, dedi, haydi işinizel. Sen de Phelax eşyaları- nı yerleştir ve içşe başla! — Hayır, dedim, ben size söyledim.. mümkün değil yarından evvel işe baş İıyamam. Kaptan gemiye avdet ettiği zaman benim nasıl bir tayfa olduğumu sor - muş. — Bilmem ne diyevyim, demişti. Be - nim anladı göre her şeyden müs- tağni kudretli bir adam! Bir aralık »«minin çocuk kamarotu lerek kaptanın beni çağırdığını söy-| — Gün aydın kaptan! — Gün aydın oğul... Sen evvelce kaç yıl denizlerde çalıştın? — ÖOn beş yıl. Yelken tamirinden anlar mısın? — Mükemmelen, — Şimdi limanda iken vaktimiz yok, fakat bir denize açıldık mi senin için dehşetli dikim işi var. — O işler bana viz gelir bay kaptan! Kaptan, bilhassa remisinde bir yel - ken onarıcısıma siddetle ihtiyaç duy - makta olduğundan bu konuşmadan çok gevinmiş görünüyordu. Bunun için be- nim ertesi sahah işe — başlamaklığıma memnuniyotle muvafakat etti. Eh tekrar fası çorbaşına kavuş - muştum. Büyük bir cini tastan masaya eğile eğile çorbayı kasıklıyordum. Ye-| mekten sonra da ranzeme uzanarak s0 ruyordum: — Yahu kimsede — bir armonik yok| mu? İ — Hein'de var bir tane.. — Hadi bakalım Hein, ça! da dinli | yelim.. ben de size bir kasa bira ısmar- larım, Bira satan bir motör bu sırada ge - mimizin bordasında idi. Bir kasa al - dim ve içmeğe kovulduk. Akşam gü - neşi altın şualarını limanın sakin su « larına aksettirirken armonik te teren- nüme başlamıştı Saat altı buçukta Hein'in — dikişcisi gelmişti. Oldukça güzel bir kadındı, şu kadar bütün siması geçirdiği çiçek hastalığınım izlerini tasıyor ve - saçları Ga bir (kontra flok) eibi dışarı fırlamış bulunuyordu. Bu kadın muhakkak ki Heln'i seviyordu. Bu sefer tas - içinde ona yemek getirmisti. Hein bu yemek- ten birer parça bize de hisse ayırmıştı. Bir ara'ık Hein, artistlerin kullan - dığı gibi, boya ve fırcasını — çıkardı. Yoksa bu bir artist mi? diye düşünü - yordum. Kadının koluna — büyük bir kalb, ona saplanmış bir ok resmi yap- tıktan sonra kendi adının ilk harfleri- ni de kondurdu. Bu I<i yaparken ka - Mıncağız trebantinin acısına — güç ta - Hammül ediyordu. Hain: —A.. kızım doğrusu bülunmaz bir kahramandır. Her şeye dayanır.. o, saf bir altın gibidir. Diye söylenivordu amma kadıncağız hiç te böyle görünmüyordu. Gece hülül etmişti. Yıldızlar gökyü- zünde parıldamağa başlamıslardı. Helin'in mustkisi de bize lâtif teren- nümler sunuyordu... İşte hayat bu idi, bir gemicinin hayatı!. Brtesi sabah işe başlamıştım. Yalnız | kaptan mmuavinile bir türlü yıldızları - muz barışmıyordu.. ona göre ben çok müstağn! ve pek müstakil bir adamım, «Sön Fosfa> nın deniz romanı: Deniz Şeytanı SON POSTA Türkçeye çevizen; M. Süreyya Diülmen kruvazöründe Eski gemici yürüyüşümü |Bu yolda aleyhimde kaptana dedikodu | yapmıştı. Bu dedikodular şüphesiz kap tan üzerinde iyi bir intıba hâsıl etme - |mişti amma ne yapsın ki benim gibi bir yelken onarıcısına çok ihtiyacı var- dı. Hiç böyle bir meziyeti — haiz olan tecrübeli bir gemici elden kaçırılır mı idi? Binsenaleyh kaptan sabırlı ve ta- hammüllü olmağı tercih eylemişti. Geceleyin Hein'in karısı gene geldi. Binaenaleyh armonik terennümlerine daha neş'eli, daha cümbüşlü olarak de- vam etti, Gemiye geldiğimin üçüncü günü ar- matör, beni almak üzere, gemiye gel - mişti. göyle bir prova ertm, — Aman, dedim, beni — ele verme!. Bu akşam kaptanı otelde yemeğe da - vet eti Armatör bu daveti yaptı ve kaptan da memnuniyetle kabul etti. O gi lantik otelinde üniforma- larımı giydim ve otelin — lakantasında beni beklemekte bulunan — armatörle kaptana iltihak ettim. Zavallı kapta - nin alışkın olmadığı bu kadar ziyadar bu kadar muhteşem salonda utanç duy doğru Mıîılur,enmn yanlarına gelince armatör dostum tak - dim ödevini ifaya şitab etti (Arkasn ver) ilerledim ve Günün Bulmacası Bir doktorun günlük notlerincan v c ucomunA - Soldan sağa: 1 -— Pena geydir, başına gelmiyen bilmer. 2 — Bayağılık - yüksek. 3 — Bayrak-aileler, 4 — Gelir - yükseltmek, 5 — Açıkça söylemeden hiszettirmek. 6 — Yaprağı dökülmüş ağaç. 7 .— Boba yakmak için o da Jüzımıdır-bir | kadın lsmi. 8 — Kırmısıya benzer bir renk. P — Ucurin ziddi. - lezzet. 10 — Hatırlar. Yukarıdan aşağı: 1 — Fransanmın hükümet merkeri-gemtle - n durdukları zaman denize attıkları. 2 — Vâdeder - yer altında yağlı kayiş. 3 — Aldavan-efendim. & — Avadanlık - tatil günü. B — Başa musallat böcek - başında bir «K> olsa plslik. 6 — Yayla atılan-lmamı olmiyan. 7 — Bağlılık. & — Ekmek yaparken hamura kattıkları ekşi madde, 9 — Çokiyi-sene-lâhze 10 — Eski ölçülerden biri-düğünde yenllen. ĞĞ R, | ” PR Evvelki bıdmıı helledilmiş şekli Dr. Bosım Ruşen Cerrahpaşa Hastanesi Dahiliye Mütehassısı Çarşıkapı Tmımıy Durak. Ahun Ap. İnsanlarıı; si'u 1 Olan ihtiyaçları — İnsan makinesi durup dinlenmeden 1ş- ledizçe bir çok ihtirakaş husule getirir. Zaten ba ihtli ır ki bizim umumi faaliyetimi: esnada ge- Tek fter ile tariklle su bu- barı şek 'e gerekse idrar — balinde vücudümüzden mütemadiyen gu kaybe - deriz. İşle bütün bu sayiatımımı tazmin için muhakkak su alr Biz zuyu doğrudan do; den ziyade diğer — vazıta da — alhırız. Meselâ, çay, limonata, kahve, meyva, ka- vun, karnıta ve çorbalar, et suları, kom - posto su'arı hoşaf vesalre şeklinde de ve hattâ salta ve sebzelerle de kısım kı- sım alırır. Yan! insanın muhakkak su- rette barrlak bardak &u içmesine dalma ihtiyae yoktur. Hattâ bir çokları yirmi dört saal zarfında bir bardak bile su iç- meeler ve ihtiyac duymazlar. Pakat ya- zın böyle değildir. Yazın fazla ve müte- madi Ihracat İle ve bunlardan fasla su zayi ettiğimizden hararet hasıl olur ve fazla su ve sulu şeyler almağa —mecbur kalırız. in, Ceyab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yekamalarını rica ederiz. Aksi tak- dirde istekleci mukabelesiz kalabllir. Nöbetci eczeneler Birincikânun 15 HİKÂYE: Maksadı ne imiş? (Baş tarafı 12 inci sayfada) — Tabil bu, bana teklif edilen odanın büyüklüğüne falan tâbi bir keyfiyet... Enai gibi küçücük bir oda alıp ta haya- fımın sonuna kadar yanmakta ne mana var.. hem, doktor, ben kendi odaumdan memnunum.. değiştirmeğe hiç niyetim yok.. siz ne Giye üzerime bu kadar düşü- yorsunuz?, Doktor kaşlarını çatarak: — sabil sızi zorlıyan yok, dedi. Sizi yakanızdan tutup odanızdan çıkarmağa niyetim yok.. ben size bunu, bir tedavi usulü olarak teklif ediyorum.. arzı eder- Doktorun bu son sözleri W bir hayli canım sıkıldı: — Yallahi ne yapacağımı — şaşırdım?. dedim. Odam çok güzel; güneşli bir oda... Doktoz gene alâkalandı: — Ya, demek odanız güneşii, öyle mi, dedi?. Bu, çok enleresan.. peki, odanız| tamamen mi güneşe karşı. yoksa kıı:ncıl Müi?, — Tamamen güneşe karşı.. cenuba ba-| kıyor.. güneş sabahtan akşama kadar o-| damın içinden çıkmıyor.. | Doktar bir müddet düşündükten son: — Bu vaziyet, birçok kalb hastasarına fena tesir ediyor, dedi. Ne ise azizım. lâ- fi azatmıyalım. Şayed senin odana kar- şılik dördüncü katta ön iki metre mu- rabbaında bir oda teklif ederlerse, üçte- lik ne kadar para istersin?, Ben, hıç düşünmeğe lüzum görmeksi- zin: — Azizim, dedim, pazarlığa girişmeden önce şu sizin kötü odanızı görmek iste- rim. Doktor bu teklifime itiraz etmedi; — Şu halde adresimi yazınız, dedi, ve akşama peliniz!. Tabil sizi zorliyacak de- ğilim.. arzu sizin.. maamafih bu yavlığım muayene için de vizite parası almıyaca- fam!.. Şimdilik güle güle. bu meseleyi karımızla da görüşünüz!, Giyindim ve sokağa çıktım.. acele ace- le evime yollandım.. fakat iki mahalle aşırı kadar yol aldıktan sonra, 1yice mü- ğim ve tedavi usulleri hak- derecede izahat almadığım lime içerlemeğe başladım.. ene olduğum doktora Jöne- z banyoları tat- bik etmenin muvafık olup olmiyacağını 'Tekrar doktorun yanına girdim.. ÖĞÜ do tor bir başka hastanın muayenrsık guldü. Hastasını doktor borusile dınlıydf ve şunları söylüyordu: v — Hımmm.. kalbiniz fazla atıyof ki de beşinci katta falan oturu; dar? Hasta, mahzun bir eda ile: — Evet, maalesef, diyordu. katta oturuyorum. Doktor kaşlarını çatarak, adetâ kendi kendine söylenir gibi mırıldandı: — Giyininiz!. Kendi odasını sizin SÜK nızla değişecek enailer az bulunur! Ü” buk giyininiz!, Doktorun bu sözleri üzerine derhtl ” seva yaklaştım: — Asizim, dedim, bu son sözterdii Ü garibime gitti. madem ki oda hi öi benimle mutabık kalmıştınız, neyt # şterilerinize ayni mevzu üzerindt aller soruyorsunuz? j Doktor ellerini iki yanına ı:"'"“ — Beni mazur görmeniz Tâzım, Dört aydır oda arıyorum ve bit h""’ lamıyorum. Önüme gelene bu mest yeğind serdığirin içiri: Bu' 'bende ityad' BÖ geldi. sizin odanıza gelince: çB semti pek te hoşuma gitmedi.. bunü' tereddüde kapıldım.. şimdi ikiniz Ö© şarı çıkınız!. Çünkü dışarıda bİr vt Müşteri bekliyor. Belki bunun ©vİ kezi bir yerdedir. Bu sırada, dışarıdan kapıya '““:'4 İçeri bir müşteri girdi. Doktor, b Müşteriye Gönerek: dt“' — Haydi bakalım soyununuz. Neniz olduğunu anlıyalım. Tabil benim hastalığım devam Suruyor.. şündi bir başka doktara F g muayene olmak İstiyorum.. hh' hatırladıkça büsbütün ı!mrlm üstelik bende başağrıları da başladi- bilir, belki de bu başağrıları, oda * şum profesörün hergün potada “î:. tığı kimyevi maddelerden ileri ı'ğ'. dur. Çünkü bu halden ötürü, evif zehirli bir takım kokular peydâ nerede is hakfkatan odamı GA kararına geleceğim.. Yarın bir başka doktora gidip Bf , sele etrafında kendisile konuv“'f:_,,. İnşallah bu son doktor gibi bir dÜ rastlarım da oda işini çabuk halledi Fekat bu yaman doktorun ne rastlayamıyacağımı pek odi? gd? ıl’ Vt ağrılarını derhal keser. laylaştırır. böbreklere zarar vermez. Günde 2- 'Ticarethanemiz eskisi gibl kürk mantolarını 10 sene garanti ve Bu gece nöbetei olan eczaneler şan - lardır: İstanbul eihetindekiler: Aksarayda: (Şeref), Alemdarda: dülkadir), Beyazıdda: (Haydar), Samat- yada: (Mrofilos), Eminönünde: (Meh - med Kâzimi, Eyübde: (Hikmet Atlamaz), Fenerde: (Vital, Şehremininde: (Ham- d, Şehzadebaşında: (İ. Hakkı), Kara - gümrükte: (Arif), Küçükpazarda: (Ne- cati Ahmedi, Dakırköyünde: (HUAD), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâ) caddesinde: (Kanzuki, Osla - (Ab- tada: (İsmet), ssimde: (Nizameddin), Kurtuluşta: (Necdet), Yenişehirde; (Pa- runakyan), Bostanbaşında; — (İtimad), Beşiktaşta: (AlI Rıza). Boğariçi, Kadıköy ve Adalardaktler: Üzküdarda: (Ömer Kenan), Sarıyerde: (Asaf), Kadıköyünde; (Moda, merkez), Büyükadada: (Şinasi Raza), Heybelide : (Tanaş). - |2 — Ay vade ile ketaletsiz ola.ak sa- tılmaktadır. Anadoludan ayni şe- raitle sipariş kabul etmekteyiz. Mahmudpaşa Kürkçü han İçerisinde B n Y K Telefon: 21685 NEOKÜRİN, Baş - Diş ve Romatizma NEOKÜRİN, Grip, Nezle ve soğuk algınlığınıda emsalsiz bir devadır. Ateşi düşürür, vücut hrımhi'“' NEOKÜRİN, Bayanların aybaşı sancılarını keser ve ld'”v mine dikkat ediniz. Bir kaşe 6, Altılık kutu 30 kuruştur. Hf zanede bulunur. a |sormağa karar verdim.. İrur.. 'azar.: Mih ZoK Bütün ağrıları kesen emsalsiz bir ilâç & NEOKÜRİN'i dalma tercih ediniz. NEOKÜRİN mideye, kalbe © e 3 tane alınabilir. NEOK! <e TAKLİT HİÇBİR ZAMAN AYNI OLMAZ Taklit benzeri demektir KREM PERTEV Bu itibarla en üstü9