15 Aralık 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

15 Aralık 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Biz İzmit fırka kumandanı ile telgraf başında konuşurken araya imzasız bir servis girdi : Hazretleri, İstanbuldan « Paşa husust arkadaşlar söyle- diler. Ferid Paşa istifa etmiş! ,, Haa en 'Teşkilât — ve — harekâtı — milliyemi- zin —makisd —ve — mahiyeti — meş- Tuasını, gerek zatı ülinize ve gerek İz- mitte birçok zevata ve bütün dünyaya karşı yazmış ve yazmakta bulunduğumuz beyanname ve izahnamelerle, en garaz- kâr düşmanlarımıza bile anlatmış oldu- ğumuza şüpbemiz kalmamıştır. Artık, an- cak avamın kilükalinden başka bıt ma- hiyeti olamıyan dedikoduların, itayı ka- Tar hususunda, müessir olabileceğine im- kân tasavvur etmiyoruz. Bundan başka, ahalinin istizaha lüzum gördüğü noktla- lar var idiyse, bunlar neden derhal isti- zah olunup halli mesele edilmemiş bulu- nuyor? Zatı âliniz bitaraf mevkide kal- mağı tercih buyuruyorsunuz. Halbuki ta- kib ettiğiniz hattı hareket kat'iyen bi- taraflık clamaz. Çünkü zatı âlıniz mille- tın meşru harekâtına karşı bitaraflığını- zi iddia eylediğiniz halde, harekâtı iha- metkâranesile gayri meşru — ve bizatihi madum Ferid Paşa kabinesinin memur- luğunu ifa etmekle meşgulsünüz. tihad. cılığın ihyasile iştigal edecek satıh bin- lerinden olmadığımızı zalı âlinir pek gözel takdir buyurabilirsiniz. Zatı âlıni- ze pek halisane ve fakat, bütün kat'ıyo- tile şunu arzederim, ki zatı âliniz henüz Ferid Paşa kabinesine itimad beslemiyor- sanız bunu, dahiliye nezaretine tTesmen bildirmelisiniz. Eğer milletin hükmü ve arzusu hilâfına olarak Ferid Paşa kabi- nesine itimadınız mevcud ise, İzmit aha- B: mühteremesi harekâtı meşruaj milli- yesinde serbest bırakmak üzere derhal mevkilnizi terk ile İstanbula hareket e- diniz. Bu iki noktadan herhangi birine a- demi riayetiniz halinde hakkı âlinizde vukuu memu! halin müsebbib ve mes'ulü gene zatı âliniz olmuş bulunacağını ke- mali samimiyetle iblâğ: bir vazife' daniye addederim... Heyeti temi narrına.. Mustafa Kemal... Cuma namazına talik edilen kararlar Mutasarrıf beyin, «kulunuzu ıtidal ile dinleyiniz efendim; bendeniz, 1yi ifade edemedim. Maksadınızın ulviyet ve meş- ruiyetinden, zaten bahsedilemez» eflm lerile başlıyan cevabında, yazıları sa Jas ebizi, yarınki Cuma namazı ıçtimaını kadar, halimize bırakınız. Ferid Paşaya kim bilir kaç defa kalemle hücum eden bendenizi ne kadar fena nazatla görü- yorsunuz efendim> cümleleri ile hitera buluyordu. Bunun üzerine, ertesi günkü Cuma na- mazı içtimama kadar intizar edeceğimize dair yazdırdığım telgrafnameye, gt cümleyi ilâve ettim: «Zatı âlinizi fena mazarla gördüğüm hakkındaki zan doğru değildir. Çönkü vicdanımız muztarib ol- maksızın verebileceğimiz hükümler, an- cak netayici fiiliyeye muallâktır. efen- dim.» j O tarihte, İzmitte, miralay Asım Bey mamında bir zat, fırka kumandanı olarak bulunuyordu. Asım Beye de, bir iki gün- denberi, telgraf başında tebligatta bulu- nulmuştu. Fakat hiçbir cevab alınamı- yordu. Onu da, 2 Teşrinievvel günü ma- kine başına çağırdım, konuştum. Kendi- sine; ekabinenin sukut edeceği ve belki de sukut exmiş olması muhakkaktır, bi- naenaleyh milletin azim ve iradesi her türlü tereddüdün fevkinde haizi salâbe*'. tirs dedikten sonra kat'i? mütalea ve ka- Yarına muntazır olduğumu söyledim. Fır- ka kumandanı Asım Beyin uzun maze- retler ve mütaleslarla dolu cevasından çıkan müsbet mana, şimdiye kadar ce wab vermeyişinin sebebi, İstanbuldaki kolordu kumandanından istizana ceveh alamayışından ileri geldiği ve yarınki Cuma namazında mukarrerat ittihaz edi- leceği cümlelerile hülâsa edilebilir. Bazı nasayih ve teşvikatı mutazammın ceva- 'bımızda ezcümle şunları dedim: «Ferid Paşanın, yarına kadar çekilmesi ağisbi ihtimaldir. Bu takdirde, yarınki içtimzı. nız neticesinde zatı şahaneye ve taayyün ettiği takdirde yeni kabine relsine, kabi- mnenin amali milliyeye tamamen muta- vaatkâr, bitaraf zevattan terkibini istir- ham etmek hususunu ve buna intizar e- ilye dildiğinin arzedilmesini temin buyuru- nuz, Bir de, vatanımızı ve istiklâli milli- mizi kurtarmak için, teşekkül edecek ye- ni kabine ile müttehiden, daha pek çok çalışmağa ihtiyacımız olduğundan tama- men sükünet dairesinde heyeti temsiliye kararile arzettiğim hususatı nazarı dik- katte bulundurarak teşkilâta devam bu- yurulmasını rica ederim.» Ben, Asım Beye bu son cümleleri yaz- dırırken (2 Teşrinievvel 335 saat 3,10 sonrada) araya imzasız şöyle bir servis «Paşa hazretleri; İstanbulda —hususf arkadaşlar söylediler. Tekmil akçam gn- zeteleri yazıyormuş. Ferid Paşa alıvali sıhhiyesine binsen İstifa etmiş. Tevfik Paşa kabineyi teşkile memur buyurul. muş. Daha sabahtan söyleniyordu. fakat teeyyüd etmemişti; çimdi teeyyüd etti efendim.> Bu telgrafı kim veriyor? Anlayınız, de- dim, Sormağa zaman kalmadan telgraf şu suretle devam etti: «Biz, Ankara telgrafcıları! Paşa hazret. lerinin bhâkipayına arzı tazimat eyleriz ve vatanımızın başına bir kâbusu belâ olan bu kabinenin devrilmesi için mille- tin başında bulunup muvaffak - olmasını tebrik ederiz. Lütfen söyleyiniz.» Telgraf muhaberesi münkai oldu. Ha- kikaten 2 Teşrinlevvelde Ferid Paşa kabi nesi sukut etmiş bulunuyordu. Fakat ye- ni kabineyı teşkil eden Tevfik Paşa de- Hıl, hyandan birinci ferik Ali Rıza Paşa idi. Sırası gelmişken arzedeyim; umum tel. Rarfcılarımızin, teşebbilsat ve harekâtı milliyemize ifa eyledikleri fedakârane hizmetlerinin milli tarihimizde mühim mevkii vardır. Kendilerine alenen teşek- kür etmeği bir vazife addederim. Ali Rıza paşa kabinesi Efendiler; Ferid Paşa kabinesmin su-| kutunu ve Ali Rıza Paşanın kabine teşki- Ene memur edildiğini 2.3 Teşrinievvel 335 tarihinde yazdığım bir tamim ile bü- suretini de, berayı malümat kaydile, ye- n: sadrazama verdim. 2 Teşrinievvel günü, yeni kabine reisi- le, temas aramıştık. Ertesi günü, meclisi | vükelânın içtimaı esnasında, heyeti tem- siliye ile görüşecekleri vâdedilmişti. Arezttiğ'm bu tamimde Belli başlı nok- talar şunlardı: 1) Yeni kabine, Erzurum ve Sivas kon- ve makasıdı millete riayetkâr olduğu tak- dirde, kuvayımilliye ona müzahir ola- caktır. 2) Yeni kabine, meclisi millinin itiika- dile mürakabet filliye başlayıncıya ka- |dar mukadderatı millet hakkında bir gü- na taahhüdata girmiyecektir. 3) Sulh konferansına tayin olunacak murahhaslar, milletin bihakkın amalia! Müdrik ve itimadına mazhar ehlivukuf ve ıktidandan intihab olunacaktır. — Beyannamede; bu saydığım esasla- rın, yeni kabine tarafından kabul edil- Mmesi teklif edileceği tasrih edildikten sonra, «bu babda başkaca mütaleaları varsa yarın zevale kadar süratı iş'arı> te. menni edildi. 3 Teşrinievvel 338 günü, sadrazam Ali Rıza Paşaya yazdığım telgrafta, «milet, şimdiye kadar resikârına geçenlerin ka- nunu esasiye ve amali milliyeye mimafi harekâtından müteessir oldu. Bundan do- Tayı hukükü meşruasını tanıtmak ve mü- kadderatını ehil ve emin ellerde görmek kararı kat'isini verdi, Lâzım gelen teşeb- üsatı azimkâraneye tevessül etti. Teski- lâtı muntazamaya tâbi, kuvayımilliye, iradej kat'iyei milleti, tamamen İzhar ve Jisbat küdretini ihraz eyledi. | Millet, padişahın emnü itimadı olan, İzatı fehametpenahilerile rüfekayı —kita. |mamnızı, müşkül vaziyette bırakmak iste- mez. Bilâkis müzahir olmağa nütfin sa- mimiyetile hazırdır. Ancak heyeti vüke- lâ meyanında Ferid Paşa ile teşriki faa- Hyet eylamiş nüzzarın Mevcudiyeti. he- yeti celilelerinin, noktai nazarlarile, 2- mali milliyenin derecei mutabakatını, ke- mali hulüs ile, anlamak mecburiyetini hâsıl eylemiştir. (Arkası var) tün millete iblâğ ettim. Bu tamimin bır | grelerinde tayin ve tesbit edilen teşkilât | XÜ Birincikâmun 18 , — 4 Atatürkle 24 sene Atatürkü uykudan uyandırabilmek cesaretini kendisinde bu_!abilen yalnız ve yalnız küçük Ülkü idi! Ebedi Şef Ülküye günden güne daha fazla bağlanıyordu. onun üzerine titriyor, denebilirdi. Hattâ bir gün “Bu çocuğa Âdet8 birşt! olursa bana dağıderun olur,, demişti (Baştarafı 1 inci sayfada) |cağız idi. Onu, Selânikte, Atatürkün anası Zübeyde Hanımefendi himayesi- ne almış, © zamanlar Ülkü kadar kü - Çük ve masum bir yavrüu olan Bayan Vasfiyeye şefkat kucağını açmıştı. Vasfiyede, bütün Türklerde olduğu gibi, salâbetli bir yaratılışın terbiye ve metaneti vardı, Evin çocuğu gibi mua- mele gören bu küçük kızcağızı, Zübey- de Hammefendi gün geçtikçe daha faz- la seviyordu. Vakta ki Atatürkün validesi üful ey- Jedi, Vasfiye de sayın Bayan Makbule Boysanın yanında kaldı. Aradan ge - fçen zaman içinde evvelce — küçük bir yavru olan Vasfive — gelişmiş, evlen - mek çağına gelmiş bulunuyordu. Her sceminin yaptığı, yapacağı vechile o da Sayın Bayan Makbule Boysa - nm iznini almadan teehhül et - miş, fakat — mes'ud olamamıştı. Bu Bayan Vasfiyeyi — Atalürk e yıllarca kaybet! Tahminen bımdan 8-9 yı| evvel, komşusu bir bayanın delâletile Bavan Vasfiye Dolmabahçe sarayına, beni görmeğe gelmişti. Fakat kendisi mah- cubiyetinden lâfa hiç karışmıyor, ade- ta arkadaşı ora tercümanlık yapıyor - du, Söylediklerinin — hülâsası şu idi: Evlilik bayatının ağırlığı... Ortak üze- rine bu izdivacı yapt: Hergün muh- telif evlerde kendisine pördürülen a « Aır hizmet'lerin mukabili olarak veri - len ücretin bile kocası tarafından alın- diğı vesaire gibi derdler... Onun ağlaması beni fevkalâde müte- essir etti. Bu ağır hayat şartlarma rağ- men hâ'â ahlâk salâbetini ve vücudü- nün zindegisini muhafaza eden Bayan Vasfiyenin elemlerini, ıztırablarını va- kit geçirmeden aynen — Atatürke arzettim. İşte, bu maruzatımı müteakibdir ki ana bergüzarı olan Bayan Vasfiye Ata- türkün yüksek himayesine alındı. An- karada çok temiz ve kıymetli bir si- mendifer memuru olan — Çükürlüoğlu ile evlendirildi. İzdivacının ilk sene - sinde de Ülkü dünyaya geldi. — Müsaadenizle bir nokta üzerinde duracağım. Çocuğa bu adı veren kim- dir? — Atatürk. O Büyük Adam. Gazi istasyonunda küçük ve mukassi bir evde dünvaya gelen Ülkü daha altı aylık iken büyük bir incizabla Atatür- ke bağlanmıştı. Ana ve — babasını tammakta güçlük çeken — çocuk, Atatürkü her gördükçe onun kucağına —atılmağa can — atıyordu. Ülrkünün bu sokulganlığı da mukabele- siz kalmıyor. Büyük Atatürkün kuca- ğında dakikalarca kalarak onun saat ve kordon'le aynuyardu. Hattâ ilk telâkilerinde Ebedi Şefin saatini eline alan Ülkü bunu hemen Anlatan: Cevad Abbas Atatürk — ile Ülkünün muhtelif zamanlarda çekilmiş resimleri kulağına götürüp dinlemişti. Atatürk, Ülküye müteakib rastla - yışlarında da çocuk — tarafından daha küvvetli ve idrakli bir şekilde tanın - mıştı. Ülkü Ebedi Şefe her zaman yak- laşmak, ona bir şeyler söylemek isti - yor, lâkin henüz konuşmağa başlama - dığı için ancak işaretle meramını anla- tabiliyordu. Onun arzusu şu idi; Gene saat ile oynamak.. Atatürk küçük Ülkünün dileğini ye- rine getiriyordu. Ülkü, «K. A.» mar - kalı saati eline geçirir geçirmez gene hemen kulağına götürüyordu. İşte, çocuktaki bu hafıza kuvveti A- tatürkün nazarı dikkatini celbetmişti. Atatürkün, 0 zamana kadar gördü- ğüm veçhile, bu yaştaki çocuklardan hoşlanmadığına kani idim. Kanaatimin tamamen aksi bir vazi- yete şahid olur olmaz, Ebedi Şefin Ül- küden nc için haşlandıklarını merak eltim, Sebehini kendilerine sordum. Şu cevabı verdiler: «— Zekâyı takdir ederim. Bu çocuk- ta kıymetli bir varlık görmekteyim. Ül- kü ile, onun için alâkadar oluyorum.» İşte, Atatürkün Ülküye bağlılığı E- bedi Şefin bu kanaatinden iler; geli- yordu. Aylar, yıllar geçiyor, Ülkü büyüyor- du, Artık söz söylemeğe başlamıştı. Ço- cuğun gerek lâfları, gerek masum ve şirin halleri, hareketleri Atatürk için adeta bir meşgale olmuştu. Ankaranın belli başlı gezilecek yerlerinden biri olan ve anımn mübarek elile ihya edilen Orman Çiftliğine gittiğimiz vakit, mut- laka Ülküyü de ziyaret ederdik. Ata- türk çocuğu, otomobiline alır, hattâ o- na büyük bir adam muamelesi yapardı. Ebedi Şef, Ülkünün bütün arzularını yerine getirmek İsterdi: Hattâ bunlar ne kadar çocukça ve aykırı olsa bile... — Meselâ, 12 gibi? — Söyliyeceğim, Yaramaz Ülkü bir ara artist olmak hevesini gösterdi. A- tatürk, bu sanatı takdir — ettiği için, Ülküyü kabil olsaydı, büyük bir Türk kızı gibi tiyatro, dans — mekte - bine hemen verir; yahud — onu yetiştirecek — mütekâmil — bir. mü- esseseye gönderirdi. — Ebedi — Şefin, bü mesele üzerinde durduğunu, çocu- ğun çok küçük olmasından dolayı ade- üzüldüğünü, hayretle görmüştüm! yü, Atatürkün ne kadar sevdi- ğini gösterecek birkaç hatıramı anlata- yım: Ülkü, bir aralık paratifodan rahat- sızlandı, Dolmabahçede tedavi altına alındı. O mevsimde Floryada kalan Ata - fürkün, hergün Ülküyü ziyaret etmek- te olduğunu görüyorduk! Ülkünün ya- nına evvelâ Büyük Adam giriyor; sıh- hatini, vaziyetini — tedkik ediyordu. Sonra Ülkünün arzusu yoklanarak ve , müsaadesi alınuak bizler, yanl Ağiı türkün refakati şerefile mübahi O” , lar sıra ile içeriye giriyor, çocuğun yaretinde bulunuyorduk. z * v Atatürk — huzurlu zamanlarında " zun ve muntazam uym* H ' yani mühim meseleler ve kararlar vacehesinde kaldığı meselâ, muhar? , tarih ve dil çalışmaları 74 rında ise, günlerce u, Bi H: tâ; müteaddld — defalar üç BÜm gece uyumadığına şahiâ — oldü. içter kat — tabif — hayatının ild de, Ebedi Şefin uykusu sekiz ile on saatin arasında tehalüf ederdi. —— çiğ İşte, Atatürkün uykusu 8? yetle geçerse, Ülkü masum bir hassasi) yar onu merak ederdi. Büyük Adamin gir tığı odanın kapısına gider; kastef rültü, patırdı yapardı. Atatürkü & v î)î ancak o uyandırabilirdi. Yara! kü: K « — Çok uyudun Atatürk. AF kalk!» her Der, onun bu arzusunu Atatürk men yerine getirir İdi. M Büyük Adamı, uykusundan 'Ş;W rabilmek cesaretini kendisinde len yalnız ve yalnız Ülkü idi! M * Atatürk son zamanlarda, hef ';B' ve gittiği yere Ülküsünü de bd':m şır olmuüştü. Halk arasında, ük rifetlerini göstermesinden — bÜY zevk duyardı. n Pw' Kazaska, zeybek, akrobatik VE Flağa tik dans üstadlarının mukamdnl“w $ yeltenen küçük Ülkü bazan ,m) rak, bazan de Atatürkü memn“;dj istiyerek, ortaya çıkar; mari coskunlukla yapardı. M İşte, çocuğun bu oyunlarıN!, yi aradls ğ bu ıııı-:f;g fakat civa kadar seyyal icabı olan bütün ei örmekten, Atatürk, 80! âu_vıır adetâ onunla iftihar eğ; pağ Ededi Şef, günden güne ÜlKÜL çınt lanıyordu. Atasürkün, eotui'â” old titrediğine çok zaman ; HattA, bir kere, Büyük AĞINI panf «— Bu çocuğa bir şey © dağıderun olur!» demişti. ,,,n.f Atatürke bütün bunları v:a' ""!,,"5 cuğa eksilmez bir muhlhbf Üikü masına sebeb olan şu — İdi: zekânın gittikçe inkişaf C"n.':l";ht!' Hattâ, Atatürkün hastalığı rağntl da bile, bütün mümanantlari Çanı Bi Ülkü onun yanına nnv!!-nıd SM:' tıra gelen bu küçük ıı."w,,;k Şef tarafından her vakit şılanmıştır. z gd İşte, Atatürk ile Ülkü _";l.'d'y sempatinin — şimdi hatırlaYi . il bariz noktaları bunlnrî';"w

Bu sayıdan diğer sayfalar: