İstanbul belediyesinin En büyük derdi Yazan: Muhittin Birgen « ok ciddi bir gayretle ışe başla - yan Lütfi Kırdar, ümid ediyoruz ki, İstanbul Belediyesinde yeni ole dev- rin açılmasını temin edecektir. İstanbulda açılmasını çok candan te - menni ettiğimiz bu devir, İstanbul şeh « rinin imarından evvel İstanbul Belediye- sinin imarıdır. Fikrimizi izah edelim: Memleketimizde henüz şahıs kuvvetile makine ve teşkilât kuvveti — arasındaki fark tamam anlaşılmış değildir. İstanbu! İstanbul olahdanberi, bu şehrin idaresi- ne riyasel etme vazifesini kim üzerine al- Maşsa ya, bizzat her şeyi kendi görmek ve her şeyi kendi kontrol etmek usul!le ve| bazı işler| gibidir. Onu sarhoş eder. Sert, kırıcı, haşin, mağrur yapar, büyük gayretler sarfederek yapmağa muvaffak olmuş, — yabud da, bu kadar fazla uğraşmaya da lüzüm gör- miyerek, yan gelip keyfine Yan gelip keyiflerine bakanlar zaten bah simizin haricindedirler. Ötekiler se cid- den acınacak insanlardır. Çünkü bir in- sanın küvveti ne kadar büyük olursa ol- sun, İstanbul gibi, neresine — el sürseniz avucunuza düşen harab — ve büyük bir şehrin d hattâ daha küçük ve İstan- bula nisbetle daha iyi vaziyette bulunan şehirlerin bile ferdi kudretle idaresine kâfi gelmez. Bir şehir, halkı ile, besedi- ye teşkilâti ile ve türlü karışık unsur - Jardan mürekkeb bir onganizmdir; bu or gan'zmin tabil bir tekâmi di vazifesini salim bir halde ifa etmesi lâ- nde kimse işi bu taraf « düşünmemiş — ve hattâ Halbuk şehir - de iş — görecek — olan Vali — veya Belediye — Reisi — değildir. — Şehir halkı başta olmak üzere şehrin — bütün teşkilâtıdır. Bir Belediye Reisinin vazi - fesi de bu teşkilât içindeki organların ay- n ayrı vazifelerini bizzat kendisi yapmak değil, belki de bütün organları, meselâ bir m 'de veya bir vücud makinesin - de olduğu gibi tan — tutmayı hatırlamamıştır. Tıştırmaktır. Lütfi Kırdar, İstanbula gelir gelmez. bu çalışma usulile karşılaşmıştır. Eğer, bütün selefleri gibi, hem şehrin düşünen kafası, hem şehir makinesini işleten ma- üi hem de bizzat işleyen âletler ve çalışacaksa, garfettiği hiyet dozu ne olursa olsun, kon: lerinden daha mes'ud iceler alacak de para kadar 1Ş gö- sini gösterebilir; fakat, arka -| * diyesinin esas derd! bü - yüktür. Evvelâ, bu şehrin şehir olarak istiklâli yoktur. Vilâyetin salâhiyeti ne- rede başlar? Şehrin salâhiyeti nerede bi- ter? Bunlar tamam ve vazıh bir şekilde nasıl ayrılmak — lâzımdir? Buü meseleler henüz halledilmiş değildir. İkinci derece- de İstanbul Belediyesinin vazife ve sa - lâhiyetleri devletin vazife ve salâhıyet lerile ötedenberi tedahül edegel Bunları şyırmadıkça, Allahın hakkını Allaha ve Kayserin hakkını Kaysere ver medikçe İstanbulda muvaffakiyetle tat. bik edilebilecek hiç bir imar plânından bahsedilemez. Üçüncü derecede bizzat belediye ma - kinesi baştanbaşa ıslaha muhtaçtır. Be - lediyenin her şubesinin vazife ve salâ - hiyetlerini vazıh ve rasyonel bir şek'lde tayin ve tesbit etmek, bunlar — arasındı Ahenktar bir elbirliği vücude getirmek ve her şubenin başınma alelâde bürokrat- lar değil, kuvvetli insanlar getirmek ve nihâyet bunlara haklar — ve salâhiyetler verip mukabilinde onları kontrol ve mes uliyet altında tutmak lâzımdır. Belediye makinemiz bugüne — kadar baştanbaşa bürokrat bir makinedir. Hiç bir şube kendi işini salâhiyet ve mesu - liyet duyguları ile üzerine almış ve o su- retle götü sanlar değil, masalar ve kâğı ler: Bu an'aneyi temizlemedikçe, şehre me denf bir şekilde işler bir belediye maki - Desi vermedikçe Belediye Re muavinlerinin, şahsen sarfedecekleri gay bakmıştır. |.. içinde mki -| Şaf edip gitmesi için, onun içinde bulu -| Ban her uzvun, hattâ her hücrenin ken- | tam bir âhenk ıçinde ça- | Resimli Makale: Servet ve muvaffakiyet görgüsü dostlarını bile kaybetmesine zebeb olur. Kitab merakı Yüzünden ayrılan Karı koca Sinema yıldızlarından Bette Davis kö- carından ayrılmıştır. Kocası mahkemede: «Karim hiç evini umursamıyordu. Bana aldirış etmiyordu. Adeta kitab kurdu ol- u. Misafir bulunduğu zamanlarda bile elinden kitab düşmezdi. Bittabi böy- le bir şeye tahammül edemezdim. Onun amız dahamuvafıktır»demiştir retlerden hiç bir fayda olmaz ve - d pek az fayda elde edilir. * L Bu söylediğim şeyler hikmet ve kera- met eseri olan sözler değildir. Bunlar bir şehir idaresinin olduğu kadar herhangi bir ıdarenin de esasına ve ruhuna taallük eden basit ve az çok herkesce malüm ha- | kikatlerdir. Matbuat ile alâkadar olduğum 31 sene içinde bu tarzda ne kadar şeyler yazmış veya okumuşumdur. Yeni bir şey söylü- yor değilim. Bunları şimdi tekrarlayışımın sebehi, İstanbula gelen yeni Vali ve Belediye Re isinin, günlük iş gürültüsü arasında bu hakikatleri hatırlamasını arzu etmiş ol- n ibarettir. Ben kendi müddet Lütfi Kırdardan hıç bir raat beklememeğe razıyım. Şu şartla ki, telerrüata aid — işlerile değil, ile, bönyesi ile meşgul — olsun ve n belediye bünye ve şehir oünye - sarmış olan hastalıklara karşı radi İ İSTER Devlet R: - mesele üzerinde durduğu gibi öylünün Terzi şunu söyledi: — Bir vakitler erkek için ucuz fiatlı | | İSTER zandıklarını kaybetmek tehlikesine maruzdurlar. hesabıma, | x miz tetkik ve teftiş seyahati esnasında her Fakat satılmıyordu. Sebebi aşağısından çalıyorlardı, kolun- dan çalıyorlardı, düdük gıbi bir şey oluyordu. Kadın elbise- | an adam için içki Kazancın san tabkbliğ de içinde sakla, Bu gibi'adamlar ka- Hergün bir fıkra El aynası değil Çok dalgin bir adam, berberde t raş olduktan sonra evine dönmüştü. Odasına çıkar çıkmaz karısına - ba gerdi: — Gel, gel.. Hayret edilecek bir | şey. Şimdi berberde tıraş oldum gel dim, el aynasına bakıyorum. Saka im bir parmak uzamış.. Kaorum, dalgın kocasının yüzüne ve elinde tuttuğu şeye bakmıştı. — Dikkat et, dedi, elindeki bir el | aynası değil, saç fırçan! ea0 AA Bir gecede 14,000 Kişinin elini Sıkan kadin İngiliz başvekili Çemberlaynin eşi Ba- yan Çemberlayn muhafazakâr partisi Noel balosunda tam T bin azanın ve ba- yanlarımnın elini sıkarak, kadınlar arasın- da bir rökor kırmıştır. Resmimiz Bayan Çemberlaynin el oriyor. İyi kalbliliği uğuruna can veren adam 50 yaşlarında bir İngilize, oğlu g güzel bir palto hediye etmiş. İhtiyar ve İyi kalbli adam, bulunduğu yerden 5 ki- lcmetre ötede bulunan ve hali vakti ye- rinde olmuyan bir arkadaşımı hatırlıya- rak: «Benim başka paltolarım var. Hal- buki o zavallının üzerine giyecek bir şe yok, iyisi mi bunu götüreyim de ona v |veyim» diye düşünmüş, Elinde oğlunun verdiği paltoyu tuta- rak bisikletle yola düzülmüş. Yarı yolda paltonun etekleri her nasılsa ön tek yuvarlanmıştır. Bu kafatası sarsılan adam kaldırı Kazanmak ve muvaffak olmak zordur, fakat xazancı ve muvaffakiyeti rakiblere tabil göstermek büsbütün güçtlür. ve muvalffakiyetini tehlikeye koymak muhafaza et, sarhoş olmaktan çekin, sevlucini emi yor- Bir tayyare kazasını Takib eden Şampa v Londra hava meydanı olan Kroydona gece vakti varan bir tayyare, her nasılsa yere inememiş, yarım saat mütemadiyen meydanın üstünde uçtuktan gonra, ni- hayet yolcularını sağ ve salim olarak & raya bırakmıştır. Bu sırada, bir Fran bayanı, Amerikalı bir iş adamı, bir İngi- liz sübayı, bir Amerikan sahne rejisörü, Londralı bir aktristen ibaret olan yolcu- lar birbirlerile ahbab olmuşlar, Ameri- kah iş adammın teklifi üzerine genç Fransız kadının ortaya koyduğu, 28 sene- sinden kalma iki şişe şampanyayı efelâ- ketin şerefine» içmişler, karaya inince de doğru bir otele giderek, içki âlemle- mire devam etmişlerdir. Restalmiz İngiliz aktrisini #leminde gösteriyor. şampanya Hitler için yapılan yat Alman Cümhurreisi Hitler için, Kielde bir Diesel yatı inşa edilmektedir. Yat 300 ton ağırlığında ve takriben 40 metre u- zunluğunda olacaktır. Kurşun işlemiyen maddelerden yapılan yatta bir selâm to- pu bulunacaktır. Hitlerin kamaraları kaptan köprüsünün altındaki güverteye stanede, iyi kalbli Ş TER ce. kadınlı NAN, ucuz fiata gıyinebilk. mesi meselesi üzerinde de durdu. Bir terzi ile konuşuyordu. kostüm etmiyeceğine emin rımızın iyi bir yol okuyucu sen: İSTER yapılmıştı. İNAN, 1sabet edecektir. Hitler bu yat ile gelecek sene, Macaristan naibi Amiral Hortin! ziyaretini iade maksadile Tuna yolu ile seyahatte bulunacaktır. İNANMA! larımız yerli dokuma giyerler. Fakat İs- bazı tüocarlar türedi, yerli dokumanın daha aşağı köylüyü zarara soktular..> inin devlet reisi huzurunda mübalâğe olduğumuz için bazı sahalarda tücrarla- tutmadıklarına biz inanıyoruz, fakat ey İNANMAI! Sözün Kısası Aman, doktor !. E Talu G eçen gece, evimde tek başıml oturuyordum. — Çoluk — $i yatmış, radyo susmuş, yorgun gözleriti önünde hüviyetlerini kaybeden harfli bir sürü sinek gibi uçuşmağa ba: elimdeki kitab yere düşmüştü. Saata baktım: Medeni bir şehir — iflf vakit henüz erken sayılırdı. Yatsam, W” ku tutmiyacak, oturduğum yerde düşÜ” celerimle başbaşa kalsam, heyheyler N: sacaktı. Sokağa fırladım, serin hava yi Eeidl yürüdüm. Ana caddenin kalabalığı eğlencesiz şehirde, benim üzerimde ma şsade suya bir çorba, bir hasta çöl tesiri yapar. Bu sebeble ondan kaçülii arkalardan dol; tâ İstanbul cihe * tine, Fatibtenberi üvey evlâd gibi hal sız kalmış semtlere kadar gittim. Hava almaktan başka maksadım tu. Çamur çukurla: batarak, KÖf seyrek fenerlerin ışığına aldanıp tâ birikintilerine dalıp çıkarak, çöp te lerinde rızk arıyan serseri kedileri Ü” kâterek, civar köylerden, kırlardan gece medeniyet çeşnisi tatmak üzert yole çö tanbula kadar uzanarak dolaşan ço0i ları kaçırarak, ayaklarım, döşendiğ! 3 denberidir tamir görmiyen Arnavud irü evlerin ahşab kapi rından bir ahiret kokusu fışkırıy? Kaldırılan kafeslerin meydana ;ı'*"w sefaleti örtmek için alelâcele ikame eöt len patiska perdelerin arkasından h ölgün ışıklar, her eve bir türbe manlf rası veriyordu. İstanbulun. dalma gi yen bu bakımsız ve yetim halinden kissemi alarak yoluma devam ed'r"s © evlerden birinin içinden garib s'w bir nağme kulağıma çalındı. Hastt kadın sesi, udla beraber, şârkı okuyardii «Amam, döktor.. oanım, kuzum dF Derdime bir çare!.» a Oracıkta, sokağa doğru bel vermiş ’: tubetli bir duvarın dibine sığınarak Bü hazin konseri dinlemeğe koyuldum- şarkı bitti.. arkasından bir diğeri başladt «Doktor, ne için nabzımı aldır e n söylel? me melâl Ve Bunu mütoakib bir daha: ll «Pek harabım, derde derman ol, t0b" Etrafıma bakındım: Issız ve bakti şehir, karanlıklara bürünmüş Hali zerda bir hasta gibi uyuyordu. » O anda, feryad eden bu ses, '"":—ıv' | tanbulun ağzından, Doktor Lütfi Kt ; bir açık arzuhal sunuyor gibi geldt” S ae Kızılcahamam cezaevi inşaati devam ediyor y ye a. Kızılcahamam (Hususi) — K_ln da cümhuriyet müddejumumisi Ö ye ilovanın nezareti ve AdliY€ öj ühendisi mmnmwkf:;,u altında yapılmakta olan Kızı cezaevinin İnşaatı ilerlemiştir. nwl Bu cezaevi Mmütcaddid PpavY'TLM ayrılmıştır. İçinde san'at evleri, yt bane, yemekhane, mahpus hi velhasil bütün konforu muhtevi maktadır. /