* ç SON POSTA - Adli Tıb müessesesinde bir röportaj Adli vak'alar 1914 de 475 iken 1937 de 12.000 ( aştı Mütehassıslar bütün dünya ile beraber bizde de görülen bu tezayüdün ilmi sebeblerini anlatıyorlar Salkımsöğüdde Alay köşkünün kargı « Sında bir resmi müessese vardır ki her Bün önünden geçeriz. Fakat, bu binanın e içinden dışarıya akseden bir gürültü düyarız, ne-de kapısını bol bol aşındıran- lara, hükümet dajrelerinde görülmesi Müutad olan kalabalığa rastgeliriz. Bura- GA tam bir sükünet, âdeta kiralık ve boş bir konak hali vardır. Yalnız, sağdaki yo- kuşa bakan yan kapının arasıra açıldığı, tkseriya akşamın alacakaranlığında, iki #damın taşıdığı södyede artık ebediyen Susmağa mahküm bazı talihsiz alam oğul ::;mm oradan içeriye alındığı görüle - ilör, Halbuki bu binanın içi, dışına hiç ben- Zemez. Kapıların, pencerelerin. duvar - ların arkasında saklanan âlem bir mah- Yer; hem de gerek ölüler, görek diriler i- Çin bir mahşerdir. Öraya kimler getiril- Mez, kimler düşmez? Meselâ ölümü şübheli görülen insanlar, toprağa bırakılmadan önce buraya z0 - Taki, fakat ücrelsiz bir seyahat yaparlar. Hattâ bu, âzası tam bir insan olmasa da Yalnız bir kafa, bir el veya kemik par - Şası olsa gene oradadır. Bir binanın temeli kazılırken, amele kemikler bulmuş. yahud ormanda, bir ça- hlığın altına bir cesedin enkazına rast - , lanmış, değil mi? Bir zabıt varakasile be- Taber haydi içeri! Çünkü bulunan cesed Aksamının insana mı, hayvana mı aid ol- düğü tedkik edilecektir. — Hattâ dahası Var. Bu tedkikler, yalnız eldeki nesnenin İhsan vücudünden bir parça olduğunu ta- Yin etmekle kalmıyacak, ölünün yaşını, hattâ aşağı yukarı bayunu bile maydana Çıkaracaktır. Ondan sonra da zabıta kol- larını sıvıyacaktır. Bu ctnayete kurban Biden kimdir, vak'a ne zaman olmuştur. katillerin hüviyeti vesaire... Yahüd, hü- Viyeti meçhul bir ölü var. Acaba kim? Tanınması için mermer masaların üs - tünde bir kaç gün bekletilmesi lâzımdır! Buraya yaralılar da gelir. Bir kama ile, tabanca kurşunu ile ölüp gidenler ü- Zerinde — tıbbın ölçüsü, hendesesi faa - İiyete geçer: Suç ne suretle işlenmiştir? Nereden ateş edilmiştir? Önden mi, ar- Kkadan mı ve kaç metrelik bir mesafeden? Vâak'a, bir kazadan mı ileri gelhilştir, Yoksa?,, Mecruh eğer ölmüş iae açılır, kesilir, hattâ görzün rüyet kabiliyeti kâfi gelmez- 50 şüpheli yerlerden ufak parçalar alınır, Mikroskopla nesci incelemeler yapılır. Hattâ zehirlenme hâdiselerinin, verilen İlâçların semmi olup olmadığının tedkik Mercli de burasıdır. Yahud, adamın biri Yakalandı, değil mi? Elindeki tuz halinde nan maddeden şübhe — olunmuş.. n da dilini yutmadı ya? — Üstümde bulunan bikarbonat #üt, diye barbar bağırıyor! Belki onun da hakkı var. Pojisin eroin, Yahud kokain, suçlunun da masum bir e- da ile karbonat dedikleri nesne, lâbora- tuvara muayeneye gönderilir. Keza gı « da maddeleri: Ekmek, sirke, zeytinyağı. Takı, şarab... Yahud tahta üstünde, mermer taşlıkta İ pıhti ver. Acaba insan kanı mı? Hattâ famaşırlarda bulunan şübheli İlekele - Tin mahiyeti nedir? Haydt oraya! İşler sade bu kadar mı diyeceksiniz? AYır, meselâ iki yazı birbirinin ayni mi. tarihleri ve mürekkebleri uyuyor mu? Ya î'ıık bir pul, evvelce — kullanılmış mı, Ulanılmamış mı? Haseb - neseb mese- leleri, çocuğun anası veya babası kim? Aklından şüphe veya işlediği suç *esirile Akı bözukluğu olduğu iddia edilenler... İmarhaneye konması lâzım geldiğr öne #Ürülenler... İşte bütün bu işlerin olup bittiği yer, "’"x_u. kimyahanesi, müşahedenanesi, Teclisi ve doktorlarile adli tıp umum Müdürlüğüdür. k Genel direktör doktor Halid Tekin, yu- ;ndm izahatı verdikten sonra, şöyle Yor; dö- Genel Direktör Dr, Halid Tekm tanbul şehrinin nüfusu bir buçuk mil - yon iken, bu kadar suç işliyen yoktu. Şimdi şehrin nüfusu yarı yarıya âzaldı- ğt halde cürüm yapanlar artmıştır. Me- selâ 1913-1914 yıllarında senevi vak'a mikdarı 475 iken 1937 de bu rakam 12 bi- ni aşmıştır. Vak'aların delâlet eitiği cü- rümlerin cüz'i bir kısmı tahakkuk et « memekle beraber, cinnet, — uyuşturucu maddeler iptilâsı, zehirlenme, yaralama we ölüm gibi hâdiseler günden güne ço- ğalmıştır. Bu sebeble cürümlerin, hattâ adliyeye vaki hukuki müracaatların bile arttığı tahakkuk etmektedir. Bence, bu tezayüdün sebeblerini şöyle- ce hülâsa edebiliriz: 1 — Halkın gerek içtimal ihtiyaçları - nın çoğalması, gerekse eskiden olduğu gibi ev hayatı ile iktifa etmemesi. Mese- lâ, araba, otomobil, tramvay kazaları ve eğlence yerlerinin bollaşması gıbi 2 — 1914-1918 harbini takib eden kriz- lerin doğurduğu psikolojik tesirler. 3 — İşsizlik. 4 — Ufak tefek hâdiselere varıncıya kadar, en basit sebeblerle herkesin mah- kemelere düşmesi, yani içtimal asabiyet.» Balıkesir de pamuk ziraatini kortrol bölgesine alındı Gemlik (Hususi) — Ziraat Veküâle - tince, bu seneden itibaren — Balıkesir vilâyeti de, 2903 numaralı pamuk ıs - lah kanunu hükümlerine göre pamuk ziraatini kontrol bölgesine alınmıştır. Bu münasebetle Nazilli pamuk üret- me çiftliği kontrol memurlarından Hü- seyin Balcı Balıkesire gelmiş ve ilk iş olarak Balıkesir çiftçilerinin 939 sene- sinde ekecekleri devlet — akala pamuk tohumu ihtiyaç mikdarlarının tesbitine başlamıştır. Babkesir vilâyeti de 2903 numara- h pamuk ıslah kanunu — hükümlerine göre pamuk ziraatini kontrol bölgesi - ne girdiğinden ötedenberi ekilmekte o- Tan karışık ve bozuk pamuk tohumu ek mek yasak edilmiştir. Ekim — mevsimi olan Mart ayına kadar, evlerde, fabri - kalarda, dükkânlarda bulunan açık ko- zalı tohumlar ve içerisinde açık kozalı Ip:ımuk buluman yerli koza tohumların hepsi yağhanelere sevkedilmiş veya to- hum olarak kullanılmamak için hay - van yemi olarak kırdırılmış buluna - caktır. Balıkesirde üç klüp birleşti Balıkesir (Hususi) — Balıkesirde mevcud İdmanyurdu, İdmangücü, İd - manbirliği adındaki üç spor klübü çok güzel bir karar vermişler ve ayrı ayrı teşekküller balinden çıkarak «Balıke - sir Tekspor> adı altında birleşmişler - dir. Formasının rengi kırmızı - beyaz olarak tesbit edilen yeni spor klübünün idare hey'eti birinci — reisliğine Feyzi Süzener, ikinci reisliğe Ferid Yılmaz, genel sekreterliğe Şevki İnanç, yardım cı sekreterlife Enver Şaylan, kaptan - lığa Ş:iri Sümer, idare âmirliğine Mü- nir Yenal, muhasib ve veznedarlığa A- Nasıl eğleniyoruz? “Şayfa 9 Hem sinema, hem tiyatro, ayrıca varyeteler, sololar düettolar v. s... Duvarlarda kocaman levhalar: “Sigara içmek, ıslık çalmak, Sahneye lâf ve öteberi atmak memnudur ,, Arkadaşım kişenin önünde bilet al- | mak için biriken halkın arasına sakul- |mağa çalışırken, ben de duvarlara ya- pıştırılmış alh yeşilli afişleri okumağa başladım. Üç dört kadın ve erkek res- mi arasına gelişigüzel sıkıştırılmış ya- zılar şu mealde idi: Bu akşam (...) tiyatrosunda hem | sinema hem tiyatro Meşhur komik (....) ve arkadaşları tarafından «Düşkün Kadınlar» Komedi 3 perde Ayrıca yeni Varyeteler, Sololar, Düettolar. 6 Kişilik caz. Yeni ve fevkalâde di . Her yer 20, balkon ve localar 25... Biraz sonra elindeki elektrik feneri- le bize yol gösteren ihtiyar: — Sinema başlıyalı epey oldu. Sizin tiyatro seyretmeye geldiğiniz anlaşılı- |yor, diye mırıldandı. Sağ taraftaki birinci locada yer var, Biraz sıkışık o- turacassınız. amma, sahne jle burun burunağır. İsterseniz arkada da bir iki kişilik yer bulunur, lâkin oraları sizin gibi beylerin yeri değildir! Dar ve küçük merdiveni çıktık İhti- yar, karanlık koridorda bir lâh boldu, tekrar geldiği zaman da iki tane sandalye vardı. Bi nim, birisini de arkadaşımın eline sı - kıştırdı. Yürümeğe başladık. Bu ara- da erkadaşım elindeki sandalyeyi gös- tererek: — Program biraz ağır amma ne çare ki Nizumlu, dedt Gülüstük... İhtiyarm buyur ettiği locaya gir- dik. İçecride bizden başka iki ki- şi daha vardı. Ruhat rahat oturmuş- lar, vandan sinema seyredivorlar. İçeriye, ellerinde sandalyelerile iki kişinin girdidini görünce toplandılar ve sıkıştılar. Rahatları bozulduğu için her- halde canları sıkılmıştır, hatta somurt- muşlardır amma, karan'ıkta yüzlerini Rörmediğimiz için farkında olmadık... Bu Tocadun seyredilmeyen yalnız si- nema olsa iyi, geliba tiyatro da seyre- demiyeceğiz. Locada bize bırakılar kısmın tam ortasında 30 santim kalınlığında bir demir direk tavana doğrü mailen yük- selmiş. Sandalyelerimizi Jlocanın - sağ tarafındaki duvarla, bu demir direk arasma arka arkaya ve zorla yerleştir- dik. Ön kısma ben geçtim, oturdum. Fakat arkadaşım oturamadı. Benim tandalyemin arkasındaki demirler diz- lerine batıyor, canını acıtıyordu. İs - kemle geriye de çekilemezdi, çünkü kapıya dayanmış bir vaziyette idi. Ça- resiz avoğa kalkti.. Kapının önündeki muzika durmadan çalarak çığırtkanlık zika arasındaki mesafenin yakınmlığın- dan dolayı, filmin müziğine karışan mizıka sesi, Rumbadan daha acayib bir müusiki mevdana getiriyor... Patırdılı, gürültüli Kovboy filmi nihayet bitti, lâmbalar da yandı. Tiyatrn ve sinema salonu hakika - ten görülecek şey. İnsana, eski ve bü- Ten kutu gibi bir yer... Bir başından bir başma üç metreden fazla olmıyan, içinde canlı insanların değil, kuklaların bile rahat rahat oy- riş kapısına kadar olan mesafeyi ölç » reek |âzım- gelirse muhakkak ki on beş metreden fazla değil... Bu ufacık sahayı dolduran sandal - yelerin hepsi dolu. Oturacak yer bula- mayıp da sahnenin iki yanında ayakta duranlar da var... Ön sıraların birinde genç bir gaze- te müyezzii oturmuş. Satamadığı ga - zetelerini dizlerinin üstüne koymuş. Sermayesinir bir kısmını teşkil eden "'* Bütün dünyada olduğu gibi maale -|li Ataksoy, âzalıklara da Sami Keşkek | bu gazeteleri ellerile sıkı sıkı tutmuş, bizde de adli vak'alar çoğalıyor. yapıyor. Sinemanın hoparlörü ile mı -| yücek bir dükkân bozması hissini ve-| nıyamıyacağı bir sahne... Sahneden gi-| En ön sırada nazarı dikkati celbeden 'on üç, on dört yaşlarında bir çocuk o « turuyor. Sırtında, vaktile beyazken şimdi vapur dumanı rengini almış ve yer yer yırtılmış bir gömlek var. Bu yırtıklardan, gene ayni renkteki etleri gözüküyor. — Zavâllı yavrucuk... İn - san nefesile sobalı bir oda kadar 1sın - mış olan büraya, şurada burada titreş- mekten, kıse bir zaman için bile olsa Kurtülmak için mi, yoksa tiyatro sey « Fetimek maksadile mi geldi? Kimbilir belki her ikisi için de... Kapı önündeki mızıka içeri taşınma- Ba başladı. Gelenlerin önünde, elinde, bir ke - man tutan şişmar birisi var, Sırtına es- kimiş, o nishette de darlaşmış bir palto giymiş. Kavun gibi uzun ve kabak ka- fasile garib bir manzara arzeden bu a- dam, dışarıda iken bando, sahne önün- deki mevkiine gelince de cazband o - lan, çalgı takımının şefi olsa gerek, Onu takiben Üüç kiş! daha geliyor. Çikolata renkli ve ceketsiz birisi, ma- halle bekçilerinin kullandıkları cins - ten bir davul taşıyor. Üçüncüsü esmer renkli, zayıf bir adam. Çalgısı da klâr- net. En arkadaki sarı renkli madenf bir çalgı taşıyar. kısa boylu, yürürken to- pallıyan birisi. ; Dışarıdaki afişler cazbandın altı ki- şi'ik olduğunu yazıyor. Halbuki bunlar dört kişi. Fakat aldıran, niçin iki kişi eksik diye soran yok. Bilâkis bunların içeri girmesini oyunun başlıyacağına alâmet sayarak alkışlıyan çok... Ufacık sahnenin Üüzerine, ellerinde İiki tane büyücek ampul taşıyan birisi sıçradı. Beyaz tenekeden yapılmış sey- yar projektörlere bunları taktı. Arka | Y0 |terafta, kapı yanında duran arkadaşına «yak» diye bağırdı. Fakat lâmbalar - dan birisi bir türlü yanmıyordu. On beş dakika kadar uğraştıktan sonra bir türlü yanmak istemiyen ikinci lâm- bayı da yaktılar. Sinema perdesinin üzerine gıcırdı - yarak bir perde kapandı. Eski renginin yeşil olduğunu zannettiğim bu perde- İnin, şimdiki rengini tayin edemiyece- ğim, Yalnız üst kısmında koskocaman bir yırtık var. Bu yırtık acaba niçin dikilmemişti? Salondaki &ıcak havanın sahnedeki soğuk hava ile kısmen yer değiştirme- sini teshil için mi? Ön sıralardaki bir sürü çocuk hep birden ıslık çalmağa ve ayaklarını ye- re vurmaya başladılar. Buna sahneden yalnız bir tek kişinin ayak sesi cevab verdi ve cazband (!) «Bahriyeli» kan- tosunu çalmağa başladı. Perde yavaş yavaş açılmaya başladı. Ellilik bir kadın, ağzındaki otuz iki İs -| ve Süleyman Örmen seçilmişlerdir. — | gözlerini de perdeye dikmiş bekliyor.. | tane altın dişin hepsini gösteren bir te- Ellilik bir kadın, ağzındaki 32 altın dişin hepsini gülerek oyna mağa başladı. gösteren — bir bessümle (!) sahneye geldi. Çalgıya uymağa çalışarak kantosunu okumağa — | başladı... Sahnenin içerisi dışarısından da küs — çük. Alçak tavanlı bir apartıman odas | sı bu sahne ile ferah ferah böy ölçüşe- bilir. Dekor; soluk kırmızı renkli, bir « kaç yerinden yırtık bir iki metre bez | den ibaret. Bu bezlerin aralıklarından iki tas« ne baş uzanmış, şarkısını bitirerek oys | İ namaya başlıyan kadına bakıyorlar. Sahnenin zemininde, orta yerde bire kaç tahta kırılmış, iki üç santim kadaş da aşağı doğru göçmüş. Kadın üzerine |* bastıkça esniyor. : Okkaca bir hayli ağır olan bayan ile beraber aşağı inmezse çok iyi. ! Karlto bütti. 'Tektük alkışlıyanllar var... Salonun havası aşırı derecede bo « zuldu. Boğucu bir sıcak var. Sigara dumanı da ceba. Görünüşte sigara içen |. yok. Fakat memurun bir an için dışas T çıkmasından istifade edenler veya- kafasını sıranın altına sokarak mak yapanlar eksik değil, , Duvarlarda kocaman ilânlar: «Sigaa || ra içmek, ıslık çalmak, sahneye lâf ve © öteberi atmak yasaktır>, K Sahnede biraz fazlaca çıplak bir dın dansediyar. Etrafta çıt yok. Perd kapandığı zaman da ıslıklarla karışıli || dehşetli bir alkış.. ) | Kadıncağız tekrar oynamağa başla « | dı. Bu sefer daha kıvrak hareket et « meğe çalışıyar. Bir aralık, kırmızı pera denin aralıklarından bakan arkadaşlak rına: K Bu akşam coştum, dediğini rum... / Varyeteler bitti. Şimdi komedi başe | hıyacak, Aşağıdaki yırtık gömlekli ços | cuk yerinde yok. Bizim locanın altına rasgelen köşede sahne görün « | mediği için boş kalan bir yer var. Bake tım, orada kıvrılmış uyuyor. j Hayrettin Başkut Mrnali eee eane sacenALSAN KuN Tekirdağ ve Bozcaada — şarapçılık kursları 'Tekirdağ (Hususi) — Tekirdağında Bozcaadada açılan şarapçılık kursları hi raat Vekâletinin Yüksek Ziraat Enstitüla | sünce yapılan talimat üzerine devam tirilmiştir. : Şarapçılığın Trakya için bir hususi a $ yeti vardır. Trakya üzümcülüğü kadağ şarapçılığını da genişletmekte ve teknil bakımdan eksiklerini kurslarla tamamlak maktadır. | Eğitmenler kursunda şarapçılık ta öğe retildiği için kazancımız bu bakımdan d genişlemiş bulunuyor. Gelecek sene şa rapçılık kursu dahâ -geniş ölçüde çalışa caktır. L i  İ