E ı ; V rak gizren dokuz yaşındaki Vanka Noel t gecesi hiç uyumamıştı. Sabahleyin dük- ; | î na ufacık bir mektub yaziyorum. Noel — miyan kü B zun düşünerek gözlerini kapadı; ve de - TEREEE AAAT “ Mutfağında uyur, ve geceleri, koyun de-| $ b — onları öldürmek için yakalamışlardı da, . 1 ni sıkmak, muhabbet etmek Kunduracı Alyakinin yanına çırak ola- kânda yalnız kalır kalmaz ilk işi, usta - sının çekmecesinden mürekkeble kalemi alıp cebinden çıkardığı buruşuk bir kâ - gğiğa mektub yazmak oldu. Yazmağa baş- Tamadan evvel korkuyla - gelen var mı diyerek - otrafına bakındı, Sonra insa « nın yüreğini paralıyacak derecede derin derin içini çekti. Mektubune şöyle başladı: *Sevgili dedem Konstantin Makariç, sa — bayramını tebrik ederim; Allaha yalva'- rırımı, ki bütün iyiliklerini sana versin! Ne annem var, ne babam var. Senden baş- ka kimsem kalmadı.» Vanka odayı kâfi mikdarda aydınlata- ük pencereye baktı. Uzun u - desinin hayalini zihninde canlandırmağa çabaladı. İşte görüyordu: Jivariyovların Hcarethanes'nde gece bekçiliği yapan dö- “ desi, altmış beş yaşlarında, çevik. güler yüzlü bir ihtiyardı. Gündüzleri, patron « larının ticarethaneye - bitişik evlerinin Tisinden kocuğuna sarılarak mağazanın | içinde ve dışında dolaşırdı: İki tane kö- peği vardı. Kaştanka ile Viyun. İkisi de he iyi köpeklerdi! Efendileri işaret ver- —meden hiç kimseye hücum etmezlerdi. Hem de ne derdli hayvanlardı! Kaç defa a gene hayvancıklar kaçıp kurtulmuştular, Şu saatte muhakkak, ki dedesi araba kapısının önündeydi. Ayaklarında çizme. — leri, hizmetçilerle ve arabacılarla şaka - laşıyordu. Kadınlara da tütün ikram € - diyordu. Hattâ köpeklere bile tütün ve- aksırır kızardı; halbuki Viyun hiç te kız- — Maz, terbiyeli terbiyeli kuyruğunu sal - Tardı. — Ah, oraların havası da başka türlüydü. Gündüzleri güneş ve geceleri de yıldızlar pırıil pıril parlardı. “Vanka tekrar içini çekerek kalemi hok- kaya batırıp yazısına devam etti: *Dün akşam öyle canımı yaktılar, ki. Hemen, gayri ihtiyari elini cebine soktu ve bu esnada, boğa — da ortaya gelmişti. Burnu - nun dibine seri - lJen kirmizi kü - maşlardan — güya titizleniyor, —Si nirleniyor, gaza ba geliyordu. Bir iki defa silkindi.. Toriğe doğruü yü - Tüdü. Lâkin, tu - haf şey! Ondan korkuyor, muhteriz davranıyor — gibi idi. Üzerine saldırmıyor da, sade, eli - istiyor - —muş gibi sokuluyordu. Bir aralık coşar ve atılır gibi oldu. O zaman Torik me- " çi sağ eline alıp müdafaa — vaziyetine O geçti. Ayni zamanda — dudaklarından, C bir fısıltı halinde şu sözler döküldü: $ — Bismillâh! Sana sığındım Yarab- bi Ve birden, irkildi. Boğa dile gelmiş, konuşuyordu.. hem de Türkçe: B — Aman, ağabeyciğim! — Yavaş gel.. kıyma bana! — Buyüur? — Kiılıcını dikkatli kullan! Acaba rüya mı görüyordu? O anda aklına ilk gelen şey, elindeki meçi fır - lattığı gibi, avaz avaz haykırarak kaç — Mak oldu. Zira, hayvanın konuşacağına bir türlü ihtimal veremiyor da, kendi Şşüurunun ihtilâle uğradığına hükme - diyovdu. Eğer böyle ise, hapı yutmuş - — tü, Sağlam barsakları dışarıya döküle- cek, geberip gidecekti. Çünkü sağlam E kafa ile güç idare ettiği bu işi, akılsız aslâ kıvıramazdı. Allahtan, o esnada, boğa, halka va- Ziyeti sezdirmemek — için bir iki defa eilyelendikten sonra gene söz aldı: — Çaktırma ağabeyeiğim! Gene işi - ne devam et. Yalnız, kan torbaları boy: numun iki tarafındadır., bilesin! $ t v <a AR ÜN A GA AÇA AŞ y Arirdi. Kaştanka tütünü burnuna çekince | VANKANIN MEKTUBU Falik Beremen A_IĞ Çeviren Ustam saçlarımdan tutup kapıya sürük- ledi; ve sırtıma bir tekme indirerek beni kapı dışarı etti.. Çünkü salıncaktaki ço « cuğunu sallarken uyumuşum.. Kabaha - tim de bü! Hafta ortasında da ustamın karısı bana balık ayıklattı. Balığı ayık - lamağa kuyruğundan başladığım — için kızdı: ve balığın kuyruğunu burnuma | soktu. Dükkândaki bütün çıraklar be « niminle alay ediyorlar. Hem ustanın vot- kasını getirtiyorlar bana; sonra ustaya haber verip bana dayak attırıyorlar. Ah, dedeciğim, bana verdikleri yemeği görsen! Sabahleyin sade ekmek, öğleye haşlanmış buğday, akşama gene ekmek. Lâhana çorbasile çayı yalnız ustamın ço. cukları içiyorlar, beni koridorda yatırı - yorlar. Amma hiç uyumuyorum. Çünkü küçük çocukları uyanınca beni de uyan- dırıp beşiğini sallattırıyorlar. Benim bir tane sevgili dedeciğim! Allah aşkına be- ni buradan kurtar! Yanına al; artık daya namıyacağım... Yerlere kadar seni se « dâmlarım - Allah babaya büyük büyük dualar edeceğim! Âl beni buradan, yoksa öleceğim... Vanka “ağlamamak için Gudaklarını sıktı. Ufacık kirli yumruğu İle gözlerini g üğümlenmesine mâni olamadı. Tekrar yazmağa koyuldu: «Senin tütünlerini u- falarım.. Senin için Allah babaya dua ederim; eğer bir kabahat yaparsam beni | sen döv! Ne kadar dövsen de ustam ka -| dar acıtamazsın! Eğer beni çalıştıracak yer bulamazsan hiç merak etme, ben ora- | ya gelince efendilerin pabuçlarını boya - rım, Yahud Fedyaların yanına çoban'ya- mağı olarak girerim. | Benim sevgili bir tane dedeciğim. Ar-| tık dayanacak halim kalmadı. Her gün ölüyorum zannediyorum. Ben buradan kaçacağım amma ayakkabılarım — yok; korkuyorum, sonra ayaklarım danar! E- ğer beni buradan kurtarırsan büyüdü - ğüm zaman sana bakacağım! Bir kimse ve annem gibi sen de ölürsen, anneme nasıl yaptılarsa seni de papazın kâğıdı - | na yazdıracağım; sana dua okutturaca -: Bim... | Moskovayı sorma! Çok güzel ve bi rdt amma, iki hıçkırığın boğazında | | sana dokunursa onu öldüreceğim. Babam | y bir şehir. Evler efendi evleri gibi. büvük. Çok çok atlar var. Koyun. kuzü hiç — görmedim, — Köpekleri — (yi. No- elde — bizim kasabadaki gibi ço - cuklar — elierinde fener kapı kapı dolaşmıyorlar. Şarkı söylemelerine mü- saade yok, O oltaların iğneleri elim ka - dar kotaman. Her halde çok pahalı ol - malı., Daha söyliyeyim — mi, geçen gün vir aukkânat benimkinden çok daha gü- zel oltalar gördüm. O oltaların iğneleri elim kadar kocaman. Her halde çok pa - halı olmalı.. Daha ne söyliyeyim. Ha, tü- fekler de gördüm. Seninle bahse girerim, ki-her tüfek yüz rubledir. Sevgili deaecciğim. Eğer efendiler noel| ağacı yaptılarsa ağaçta asılı yaldızlı ce- vizlerden bir tane al, sana bıraktığım ye-! şil sandığa sakla! Matmazel Olgaya sen. | Vanka için söyle, o verir! .» Vanka gene içli içli içini çekti; gene gözlerini kapıyarak daldı. Kasabadayken dedesi noel ağacı kesmek üzere ormana onu da beraberinde götürürdü, Ah, ne Çüzel zamanlardı onlar! Dedesi prmana Bgelince evvelâ bir pipo yakar ve sonra toğuktan titriyen Vanka ile alay ederdi. Ağaç kesilince, her ikisi onu sürükliye ye patronların evine götürütleri Efondiler de ağacı süslerdi. Ağacın si lenmesinde en çok Matmazel Olga meşgul olurdu. O zamanlar anneciği de ölmemiş- &. O, Matmazel Olganın dadısı idi. Mat. mazel ne iyi idi! Ona şekerlemeler ve - rir, okumak yazmak — öğretirdi. Hattâ dans ta ettirirdi. Annesi ölür ölmez onu dedesinin yanına göndermişlerdi. Ora - dan da Moskovaya kunduracı Alyakinin yanına yollamışlardı. «Çabük ol. benim sevgili dedeciğim! Allah aşkına yalvarırım, beni buradan götür! Benim gibi talihsiz bir öksüze acı! Çünkü beni herkes dövüyor; açlıktan ölü- yorum. Kimseye derdimi söylemediğii için canım daha çok sıkiliyor. Hep ağlı - rum. Dün, usta kafama kalıpla vurdu. du ki düştüğüm yercen kal- amıyacağım zannettim, En bedbaht kö- peklerden daha fena yaşıyorum, Benden sen. OSTANIN POMANL SON Bu muammanın hallini sonraya bı - rakarak, birdenbi - re coştu, savlet et « © ona, o saldırıyorlardı. Böğa da âkibetin » den emin, o da aşka gelmiş, deminki dur- gunlüğüundan, mis - kinliğinden eser kalmamıştı. Bayağı sahici imiş gibi pür tablar ediyor, cid - di tehdidlerde bu « Junuyordu. Kafası « hi vakit vakit öne doğru eğerek, öyle hamle edişleri vardı tulmak için yana kaçarken: — Ulan! dedi. Sen boynuzun acemisi değirsin amma.. kimsin acaba? Ahalinin ön sıralardan ne sebeble u- zaklaştırıldıklarını şimdi — anlıyordu. 'Tâ gerilerden, bu işde bir orostopoğlu- |luk olduğunu farketmek biraz güçdü. Lâkin bu iyiliği ona eden kimdi? Ve |niçin etmişti? Artık ölüm — tehlikesini Aklından silince, bayağı hiddetlenme - ğe başlamıştı. Bu işi izzeti nefsine ha- hesab sormağa, para almamağa karar Torik kendine geldi. Tehlikenin a- zaldığını, hattâ külliyen bertaraf ol - veriyordu. Oyun az çok normal şeklinde devam ki, bir aralık Torik dayanamadı, kur -|her saldırışında halk tep 1iyor, bağı -|rik sordu: rıyor, alkışlıyordu. Torik <e kendi ken- dine: — Vay enailer, vay!, Viy salozlar, vayf. Ulan, amma da y tuyorlar, ha! diye söyleniyordu. Nihayet yoruldu. Boj » da bir fır - İsatını bulup: — Yeter anam artık! Helâk oldum.. koesileceğim!. demişti. 'Torik son bir hamle etti. Elindeki meçi dimdik uzattı. Keskin ve sivri de- karet telâkki ediyordu. Hem güreşiyor, | mir, hayvarım boğazına saplandı. fiş -| yerde yalân bir cismin yanına sokul - hem de içinden içinden küfürler edip,.kırnn kanlar yerleri kızıla boyadı. Bo-|muş bir şeyler yapıyarlardı. Bunların ğa yıkıldı.. götürdüler.. Ahali haykırıyordu: — Bravo torerol. Eviva Torik!. 1 — Eksiltmeye konulan iş: Ankarâ rinde yapılacak Tavukçuluk Enstitüsü Tira 96 kuruştur. . 2 — Eksiltme 20/12/938 Salı günü saat me Komisyonu odasında kapalı zarf usı 3 — Eksiltme şartnamesi ve buna mü linde Yapı İşleri Umum Müdürlüğünde: 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteki teminat vermeleri ve Nafıa Vekâletinden lâzımdır. Bu vesika eksiltmenin yapıla teklilerin bir istida ile Nafıa Vekiletine kalemde 25.000 lira kıymetinde bü işe idarelerden slınmış vesika iliştirmeleri 5 — İstekliler teklif mektublarını iha 15 e kadar Yapı işleri Eksiltme Komisyo lim edeceklerdir. Postada olacak gecikmeler kabul edil. Yapı işleri ilânı Nafıa Vekâletinden: Akköprü ile Orman çiftliği yolu üze « binaları inşaatıdır. Keşif bedeli 48 16 da Nafıa Vekâleti Yapı İşleri Eksilt> ulile yapılacaktır. teferri evrak 245 kuruş bedel mukabi* n alınabilir. lilerin 3652 lira 28 kuruşluk muvakkat alınmış ehliyet vesikası gö cağı günden en az sekiz gün evvel İs * müracaatları ve istidalarına en az bif benzer İş yaptığına dair işi yaptıra" müktezidir. le günü olan 20/12/938 Salı günü sast nu Reisliğine makbuz mukabilinde tet” mez. «4943> — «BT80» x * Baş, Diş, Wezle, Urip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün den, ben gelinciye kadar mızıkamı kim- | seye vermele Sevgili torunun Vanka Yukov «Benim sevgili dedeciğim, sakın beni gelip almağı unutma!» Bitirdiği mektubu, dikkatle katlıyan Vanka, bir gün evvel bir kapik verip satın aldığı zarfın içine koydu ve sonra zarfı yalayıp kapadı. Bir dakika düşündükten sonra kalemini mürekkebe batırıp adresi yazmağa başladı: «Yamacın dibinde oturan dedeme. (Ba- şını kaşıdı, sonra ilâve etti) Konstantin Makariç». Kimse tarafından rahatsız edilmeden mektubu yazdığından memnun, kasketi- ni başına, koyun derisinden ceketini de sırtına geçirerek sokağa — fırladı. Dün| kendilerine sorduğu kasab çırakları de- mişlerdi ki larında, kimsenin u- zaktan farkedemi - yeceği bir mMmanayı istihkar — ile cevab verdi: — Yuh ervahını - za aplallari. — Eviva! Alnından — sızan terleri ipekli esva - bının yenlerile sile- vek İçeriye — girdi. Meydanın — dört bir| etrafındaki hopar - lörler, Karmen ope- rasının meşhur To - reador parçasmı haykırıyorlardı. Kapının iç tara- fında kendisini Kar- şılayan topala, To - — Boğa nerede? — Bağa? Yılan boğa sor sen? — Hayır, Öküz. Senin gibi.. — Öküz öldü.. sen öldür, öküz. — Haydi, ulan' Zıryalanma, Nereye götürdüler? Onu söyle! Herif, daha içerisini işaret etti: — Orda! 'Torik hızlı hızlı yürüdü; derinlikle- re daldı. Loş bir dehlizden geçerek ge- niş bir yere girdi. Orada, — birkaç kişi, ağrılarınızı derhal keser. " AA — KUK İcabında günde 3 kaşe alınabilir. B kutuya atarran posta arabaları bu kutü> yu açar, mektubları alır ve dünyayı laştırdıktan sonra yerlerine verirler.» Vanka koşa koşa gitti. İlk rastladıği posta kutusuna mektubu attı. Bir sonra içinde tatlı ümidler, hülyalarla m> sıl mişil uyuyordu. Rüyasında bir a0ba gördü. Sobanın kenarında dedesi oturu” yor ve aşçı kadına Vankanın yolladığ! mektubu okuyor ve Viyun da kuyruğunu sallıya sallıya sobanın etrafında dolaği * yordu.. Yazan: Anton Çekhof YARINKİ NÜSHAMIZDA: Beklediği adam Yazan: Muazzez Tahsin Berkand - Benim, Necmi Bey! — Nereden nereye? Burada işin "* senin? Sorma, Anlatırım sonra. Hele $e kanım dinsin, 4 — Hangi kanm? y Bu suali sormakla — beraber eğiliP he yere bir göz gezdirdi. Serili duran « minderin üzerinde ipincecik bir Kt sızıntı vardı. — Vuruldun mu yoksa? 5 — Şişi acık hızlı " dürttün.. omuzuf yaralandı, Amma çok derin değil beft” ket versin! ğ - Vay, camna bel Herhalde isti * * yerek olmadı. Kusura bakma! ' — Estağfürullah ağabeyciğim! Zar8” rı yok. Bir pansımanlık işdir.. ğ inle nerede gi yüzüm de yok ammı y — Adam, aldırma! 'Biz, geçmişe mâ r*i, yenmişe kuzu diyen takımımdan!” mdresimi kime sorarsan bilir. üm! Söhretiniz cihanı tutm! #adan olduktan sonra.. | orum: Bu akşam gel de, br raberce bir'hındım yapalım, — Ne? KN i bir pıyız kayalım derim- Nasıl emredersen, öyle olsun, ağt' beyelğim! A — Ulan! Senin dilin de düzelmi dam gibi lâf etmeğe başlamışsın.. — Ben çok değiştim, Başıma 8"""' dik derd kelmadı. Benliğimi unut! — Öyle olur. Cefa insanı s"", |âer. En hüyük mekteb, dünyada, İ© ket mekte Çileden diplema & yana metelik verme, - zira boğa Tolünü oymli c acı salladı. Tariki SF 1 etti: karıdan tu!ıl!d'g ır. — Bizim koca mangizi ne ettin be Zorman? Tabil yanına vardı; baktı. — Ulan! Sen mi idin be? Yerdeki cisim kımıldanmış, davran- duğunu anlayınca — şevki de artmıştı.ledip duruyordu. İki taraftan birinin Torik onlardan tarafa döndü. Bakış-'manğa çalışıyordu. Cevab verdi: — Oraları hiç karıştırma, ciğim! Hepinize karşı fena halde çubum. pini?, # ağabili (Arkan e) l