Esrarlı bir ziyafet Fısıltı ile, Lunaya bir şey söyledi. Una bana, şu emri verdi: hh * Friza!, « Pencereye git. Yüzünü so- îcvlr Orada, öylece bekle, Gqf" emre, derhal Haat ettim. Fakat, fi zifiri karanlık olduğu için, bir Bibi cama akseden odanın manza- 4 İçinde, onların yaptıkları işi tama- Börebildim. B üna, elindeki — çantadan, büyücek, S1 bir kutu çıkardı. Lavabonün mer Tİ Üzerine açarak hazırladı. Sonra u © Çantasından büyük kıtada sigara VA ina benziyen bir takım kâğıdlar & Onları da, kutunun yanına yay - h;.o bu işleri görürken Nizameddin 1Y1 arkasından sürmeledi. — Etrafa | Mneeidırd' Karyolanın sol tarafında k Man bavulların önüne diz çöklü. «leğinin cebinden, küçük ve par - hır âlet çıkardı. Bavulları, açtı. yük k bir dikkatle aramaya başladı. 'liekı bavulda, Gümüşefin çama - h. vardı, Alttaki bavulda, karma - 'î,m"“k bir takım kitablar ve kâğıdlar iHüyordu. ’hmedd in, bu kâğıdları 5,"“"' geçirdi. Büyük bir — meharetle Btu Ardan sekiz on tanesini seçti. Baş: Mz bekliyen Lunaya verdi. Uğı "B Tavabonun önüne — gitti. Bu âları Mermerin üzerine yı Ku- '&ı:n İçinden, ince ve uzun bir mer - ti Çıkardı. Yazıların üzerinde gez - B Sonra, © ince kâğıdları, bu yazı 4 tatbik etti. Merdaneyi bunların Ü- b "'l' bastıra bastıra dolaştırdı. Kâğıd N tamamile kopyesini aldı. A, Çiha bu işleri görürken, N ed - ı'g İr sâniye boş durmuyordu. Telâs- lerile Gümüsefi sık sık nezaret ah bulundururken, odanın her köşer ütün eşyasını dikkatle — arıyö ların ve yastıkların içlerini Tile Yoklamayı Ihmal etmiyordu. u&_ ların bu meşguliyetleri, v_ıım da dın fazla devam etmedi. Va ııı.“' v.mdılllmwd.n. yanıma geldi. Omuzla- | N tutarak yüzümü odanın “zk » Tatlı ve cazib bir tebessümle hik timin derinliklerine kadar baka- 'Yaz dişlerinin arasından: !em Pr:î, Ve sonra, yarı işaretle ve ya- izca gözlerle şu emri verdi: Hn , Sen.. burada.. kal... © zaman.. buradan çıkacak... Aşımı eğdim. İtaat ettim. 1“ "Mıklen gibi sessizce odayı ter - içine Lg?“"'urf ağır ağir başitr kaldirdı. Bulgar zabitinin ârtık ' tamamile iş ölan kâlın bryiklarının altın- % Ö Tabi, kilk Yeytanca bir tebesslimi vardı. , anladınız... Gümüşef mühim Mı, daha bir gün evvel — odadı Iş.. başka yere saklamıştı. Ba- 9 içindeki kâğıdlar, — casusları 'ak bir takım evraktan ibaretti. “vı. Ii Bün, tam öğle yemeği vakti “üna geldi; Hadi bakalım.. çabuk.. çabuk.. —R'll hazırlan. İyice giyin. Öğle ye D'î;ıdlvaliyiı git Üüm Gvetten, ürküyor gibi — görün - nğ'de'!?e... di a Hlatae ke Mld;h" zamanki gibi, telâşlr telâşlı <ıî'?îmlr)ıen cevab verdi: 'ıı bta ttiğimiz zaman, görürsün... Yal | , Ve . d0 ha gu kadar çıtlatayım. Bu da - Veth 9 akşamki gördüğün muvaffa - * işle alâkadar... a maı7, Tekilde alâkadar?.. İyi mi, fe- İ bık mvı hem de, çok iyi... Yalnız, Ça- Bii> ) 'n. Tam, on dört dakika vakti- ;_üf“'e giyindim. 3€ başındar bir arabaya atladık. süratle | , O, uyanacak.. | Sörünen kalın ve kabas dudakla -| |sız bir şeydi. Kontrolsüz bir kızağın bu Sıraselvilerde, indik. Soldaki ikinci so- kağa girdik. Luna, bir demir kapı önünde dür - du, Zile, parmağınım ucu ile beş defa dokundu. Kapının ortasındaki küçük pencere açıidı. Seri i 'ah göz parladı. Bu zler, Lunanm üzerinden, benim yü- züme kâ Luna, herhalde şifresi olması muh -« temel bulunan garib üç kelime mırıl -| dandı. İ.(l € ağır açılı Evde, tamamile bir mezar sessizli; sağ tarafta, aralık duran Beni de elimden tuta - KİKÂYE (Baş tarafı 12 arttı. Karı lanca kuvvet yi R — Fren! diye haykırdı. Buna Davidin kulağının dibinden bo- ğuk bir ses cevab verdi: — Kırıldı! Bu, frencinin her zamanki sesine ben zemiyen yürekler paratayıcı bir feryad - di lemir sürgü çekildi. Kapı, inci sayfada| aya döndürüp o - Karen bir daha geri dönmedi. Gözleri önündeki yola dikili kaldı. Vücudü bir iki kere ihtilâçlar geçirdi. Sonra kaskatı bir hal aldı. Şimdi «Beyaz düzlük» dönemecinde i- diler, Kızak bu koca kıvrımı bükülürken yandaki buz duvatı yükseldikçe yükse - liyordu. Bir saniyenin yüzde biri kadar kısa bir müdğdet tepede asılı gibi kaldı - lar, sönra göz karartan — bir hızla yola döğru inmeğe başladılar, Attık yarışın en tehlikeli — noktasına #Kuytüköşe» ye yaklaşıyorlard. Burâyı irensiz dönmek mucizeden daha bmkân - at nalı şeklindeki dönemecin yarısını ge- ez yoldan uçuruma fırlaması yüzde yüz muhakkaktı. de başları eğik, belleri daha fazla bükülmüş, yan iplere sıkı sıkı sarıldılar. -Kızağım hızı son haddini bulmuşt gittikçe öarlaşan bey zanıyordu. Son ucunda — büyük bir buz duvarı tıpkı bir dağ gibi — yükseliyordu. «Kuytuköşe» işte bu duvarın — dihi (di. Kızak sön elli metreyi silâhtan fırlavan bir şerid gibi u - Ikırcv n gibi geçti. Bu göz açıp kapayacak kadar kısa zaman içinde David birden « bire etrafını sanki ağır ağır geçiyorlar - mış gibi vüzuhla seçti. Yolun sonunda - ki parlak, yüksek buz düvarının kena - rındaki sıralanan çamlara ve (Karen) e baktı. Genç kız oldüğü yerden, istese bi- lde, kendini dışarı a azdı. Bu dakika - da kızağın arkasında bir hafiflik duydu. Soğukkanlılığına imrendiği cesur fren - cinin kendini yere fırlattığını anladı. David, £ seri bir hareketle bir elini ka i, kolunu ipe — geçirdi. ile de ipe geçen kolunun dürücü bir acı duydu. Omuz başında bir| uyuşukluk duydu. Bileğine sarılı Önlerindeki yol | Burası, bomboş bir salondu. Aralık duran camlı kapıdan, mükellef bir ye- mok sofrası görünüyordu. İçimde, çılgunca bir sevincin heye - canlar; kaynıyordu. Bütün vücudüm, tiril tiril titriyordu. Elimi sımsıkı tutmuş olan Luna sor- du: - Buz gibisin.. tiriyorsun... Niçin? Snfncılc cevab verd — Korkuyorum... — Niçin?. — Burası, pek esrarengiz bir yer... İnsan, biraz esrarlı hayata duymalı... Temin e laşılır?.. wdalrralı. heyec derim ki bura: (Arkası var) Kuytu köşe ma daha ziyade sıkıştı. Gözleri ka - pandı. Sanki bır uçurumdan yuvarlar ardı. Ve sanki avni anda vücudünün yordu. Kulağına 3 sesleri gelir gibi elleri hâlâ çözülmedi.. * Hâdiseyi direktör gayet iyi görebil « H, Sonra bütün teferrüatile anlattı: Mis Karen'in kızağı <Beyaz düzlük» e son süratle fakat Iyi bir vaziyette var - mıştı. Oradan sonta — köntrolden çıkmış, sürati —frenci atlamasa bile— idare e - dilemiyecek dereceyi bulmuştu. Kızakta kalan üç kişinin ölümü muhakkaklı. Fakat tam Kuy aklaşırken ü - cüncü kızakçı © memiş bir fe - dakârlık ve soğ! annlıkla yan ipe ası - larak kendini yere atı tıpkı Tokomoti- fe takıh bir çuval gibi kızağın yanında sürünmeye tahammül etmişti. — Tep tırmanan kızak-bu a ğim — sayesinde ağır a- ğir van L niciler baygın bir halde fakat sağlam olarak — bulun - muşlardı. David gözlerini açtığı vakit kendini karların üstüne serili bır paltonun Üs- tüne uzalı buldu. Ve doktorun: | — Sağ omuz çıkmış, sayısız çürük ve bere... Fakat tehlike yok. Bu sene mut- lak bir istirahat lâzım, dediğini. Karenin de tatlı bir sesle şu verdiğini işitti: — Bizim eve kaldırırız. Benim odam çok güneşlidir. Orada Davide gece gün - düz bakarız. Delikanlı dayanılmaz can acıs: için - de bu sözlerden derin bir saadet duydu, hele başının Karenin dizinde dinlendiği- ni farkedince heyecanı — büsbütün arttı. rîaklamaxı imkân yoktu, genç kızı çıl - |gınca seviyordu, fakat ya o, o da?.. Karen onun bu gübhesini sezmiş gibi eğildi, kulağına su sözleri fısıkdadı: — David ben de seni seviyorum. İher yanı doğr çok uzak fe Kızağa asıi ye cevabi YARINKİ NÜSHAMIZDA: ıBir anlık saadet | Çevlren: H, Alaz par -| — E camm, düpedüz hayattan da ne |© uzak, | oldu. | SABKA Il KAYIMKI.ARI fazaı JtanPi6hot . Tecime edem Hfükeyin Cahil Alman nüfuzunun Osmanlı lmparniorluğunda Yazan: Ziya Şakır |Yayılması ve Almanyanın Asyada bir Alman Hindistanı vücude getirmek emelleri Bütün bu sebebler mer'iyet halinde bu- lunan itilâfı tadil ve tevsi için yeni bi müzakereye lüzum gösteriyorlardı. 1912 | senesi yazında, M. Sazanof'un İngiltere kralma ve Sir Erward Grey'e yaptığı bir ziyaret münasebetile Balmoral'da mü - zakereler başladı. Bu görüşmeler derhal bir netice vermediler. Ancak 29 haziran |1914 tarihindedir ki İngiltere hariciye azırı Rusya ile müzükere açılmış oldu - ğunu Avam kamarasına tebliğ etti. Ci - han Harbi biraz sonra bu müzakereleri İdurdurdu. Fakat muhasamat esnasında, İstanbul, Boğazlar ve Anadolu hakkın - da İngilizlerle Fransızlar arasında itilf vuka geldiği zaman, müzakereler niha- yete erdi. | M. Raymonü Poincarâ hatıralarında Rusyaya son seyahati zamanında İngiliz ordusu noktai nazarlarını telif için tavas- sut etmiş olduğunu yazıyor. Sarih suret- te verdiği malümata nazaran temmuzun 21 inci salı günü İngiliz - Rus münase- betlerine ve İngilterenin Rusyada 1907 mukavelenamelerini ihlâl eden fethedil- Taiş bir memlekette gibi hareketlerde bu- lunan konsolösları aleyhinde dermeyan ettiği şikâyetlere dalr ikinci Nicolas ile ile görüşmüştür. Çar, bu şikâyetlerin |doğruluğunu samimiyet ile teslim etmiş- tir. Esefe şayan olan bu vak'aların teker- rürüne mâni olmak üzere tedbirler itti- haz edilmiş olduğunu Çar temin eyledi. Müstakbel kolları ve şubeleri hakkında iki devletin anlaşamadığı Jansirsan şi- diferi için de projenin bir kısmında #ilâf hustle gelmişti. Yalnız o can sıkıcı Basra körfezindeki münteha meselesi kalıyordu. İmparator şöyle dedi: «Bu sonra halledilir. Asıl ehemmiyeti haiz o- lan nokta ortaya İngiltere ile Rusyanın iyi asebetlerini ihlâl tehlikesi arze- decek hiçbir mesele çıkarmamaktır.» Altıncı bab Panjermanist plân <Anadolu dünyada henüz hiçbir büyük devlet tarafındatı ele geçiril. memiş yegâne yerdir, Halbuki en müstemleke yapılacak ibir ülkedir. Kazaklar o tarafa &l uzatmadan evvel Almanya onu zapftetmek fırsdtını Ra- çırmazsa dünyayı paylaşma işinde en iyi parçayt almış olacaktır.» (Doctenr Spenger 1886) Yakınşarkta Alman nüfuzunun Kkaynak. ları - Şarka doğrü yürüyüş - Bağdad şi- mendiferi - Rus” menjaatleri - Pransız menfaatleri - İngiliz menfaatleri - Kü- veyt hâdisesi - Hayfa simendiferi - Tabah meselesi - Basra körjezinde ve İranda Alman entrikalari - Almanya ve İtilâfı Müselles | İstanbulda Alman nüfuzunun başlan- gıcı ikinci FrGderic devrine tesadüf eder. Fakat bü nüfüzun gerçekten müessir ol- ması ancak 1833 de, Sultan Mahmudün Mehmed Aliye karşı mücadele ederken, Prusya kralı üçüncü Fr&dörie - Guillaume'dan, ordusunu ten- sik için, muallim zabitler istemesile baş- lar, O zaman yüzbaşı olan müstakbel ma- reşal de Moltke bu askeri heyette dahil- |di. Osmanlı kuvvetlerini talim etti, ha- İritalar yaptı, Fırat böylarında istikşafat icna etti, 1839 da Hafız Paşanın girişip te nasihatlerine rağmen kaybettiği Nizib muharebesinde hazır bulunmadı. Moltke Prusyanın Pilistini zaptetmesi fikrini i- leriye sürdü. 1870 den sonra, Yakınşarkta Alman nü- fuzu pek arttı. Wurtembergli ziraat ko- lonileri Hayfada, Yafada ve Kudüste yer- leştiler. Fakat bilhassa, 1878 de, Berlin kon- gresidir ki Almanyanın şark politikasına kat'i bir faaliyet verdi. Bu politika, her şeyden evvel Rusları İstanbuldan uzak- laştırmak istiyen İngüterenin mülâha- zasızca — müzaheretinden — istifade — etti. Londra kabinesi Almanyaya meydanı gserbest bıraktı. Nihayet artık ona Asya yolüunu kapamanın pek geç kalmış oldu. ğunu gördü. Alman nüfuzu Osmanhı imparatorlu- ğunda çarçabuk yayıldı. Bunu Berlin hükümetinin sözde hiçbir menfaat pes inde koşmamış olması pek kolaylaştırı. yordu. Filhakika, Almanyanın gösterdiği feragat Tunus ve Mısırı ele geçirmeğe uğraşan Fransa ile İngilterenin vazi; iyete lerile garib bir tezad teşkil ediyordu. lştı bu su götürür vaziyet dolayısile, sefir Hatzfeld ve Radowitzin mahirane siya- setleri O_J":mlı idaresinin hemen bütün Prusyah memure lar doldurdu. Başlarında General von der Goltz bulunan askeri heyetler Türk ordusunu tensik etüler. Orduya mevzer tüfekleri ve Krup topları verildi. resmi bir ziyaret yaplı. Bu Alman - 'Türk anlaşmasının ilk bariz tezahürü idi, 1898 de, Ermeni kitalinden sonra, imparator tekrar Türkiyeyo gitti, Filistin ile Suri- yeyi patırtılı bir surette dolaştı. Himayes sini protestanlığa hasretmiyerek o zama« na kadar Arzımukaddeste Fransanın die ni himayesine tâbi olan Alman katolike lerine de teşmil ettiğini göstermek isti- yaordu. Kudüsü ziyaretinden sonra, Kaye zer büyük bir debdebe ile Şama giderek © rada bu defa müslümanlara hitaben mü- him bir nutuk irad etti: <Zatı şevket si< matı hazreti padişahi ve onu halife sıfa« tile tanıyan üç yüz milyon müslüman Ale man imparatorunun kendilerine her za- man için dost olduğuna emniyet edebis lirler» dedi. ti ' Bu dostane hareketlere mukabil, Ab- dülhamid ikinci Gulllaume'a müstakbel Bağdad şimendiferinin imtiyazını — ver. meyi vüdetti. Şarka doğrü (Drang Nach Osten) denilen panjermanist plân artık bütün genişliğile kendisini meydana vur« majğa başladı. Bu plün şu suretle tarif edilebilir: Al. manya çok çocuk yeliştiren, çok ticaret yapan bir memleket idi. Ona nülfusunun fazlalığı ve masnuatı için mahreçler lâ- Almanya başka devletler kadar, hattâ onlardan ziyade, —müstemlekelere muhtaçtır. Afrika paylaşılırken Almanya i| geç kalmıştı. Onun için gözlerini Asyâ« ya çeviriyordu. Orada kendisine bir im» paratorluk arazisi, bir nevi «Alman Hin« cistanı> vücude getirmek istiyordu. A» nadolu, Kilikya ve Mezopotamya Alman toprakları olacaktı. Buraları muhacit ita kârauna mahsus gayet nefis müstemleke. ler olabilirlerdi ve buralarda Alman kül- türü intişar edebilirdi. Ayni zamanda ga- nayi için de harikulâde mükemmel mahs ». reçler teşkil ederlerdi. Alman sanâyil Anadoluyu geçerek Basra körfezine vas racak ve oradan Akdenize, Kafkasa va İrana doğru kollar uzatacak —muazzam bir demiryolunun inşası için tonlarla ray ve malzeme yapmak istiyordu. Almanya, bu muazzâm plânin Eile çış karılması için Orta Avrupa ve Balkânlar üzerinden, bir Alman nüfüzu Köprüsü u- * zatmak isterdi. Maksad da Almam payls tahtini şarktaki yeni arazisine bağlası | maktı. (Arkanı ınr) İstanbul Belediyesi Şehir nyıırnıu İstiklâl enddesinde l Kocedi bıaı N 12 Birinelkümından itibaren **'I DAMA ÇIKMIŞ BİR GÜZEL severeesaneseneLeLEDAE AA BAALAEELERRRErELERAENDELEREE A İsi, Birinci İflâs Memurluğundan: Bir müflise aid kullanılmış eşyadan bir kısmı 5/12/938 pazartesi günü saat 15 te Beyoğlunda Tarlabaşı caddesinde 54 No. lu gazinoda. Diğer bir kısmı da 6/12/938 salı günü sant 15 te Taksimde Feridiyede Tenekeel sokağında 8 No. lu evde açık artırma ile satılacağından yenlerin yazılı gün ve saatlerde satış mahallerinde bulunmalar rı ilân olunur. (12576) ERTUĞRUL SADİ TEK TİYATROSU Takılmde Bu yece (KAYNANAM ) “üĞsil $ yarda Yaran : Mabeid . Yesari