Fransanın Mukadderat saati Yazan: Muhittin Biryet ransa için artık mukadderat | saati çalmış bulunuyor. Ra « dikal — Sosyalist firkasının — Marsil -| ya kongresi, bunu,. belki heye - Can — verici, sansasyonlu — bir- —dil -| 1 surette ilân le değil, fakat, sari Fransa tarihi, Fransayı i bu suallere cevab bekli Radikal Sosyalist Fransanın dün olduğu gibi bugün de temel fırkası- dir. Fransayı, ne halkı soymaktan başka bir şey düşünmiyen büyük sermaye, ne de bütün gayesi sermayedarı soymakta toplanan dar sosyalizm kurtaramaz, Her ikisi de, şimdiye kadar tecrübelerini yap- mış, eserlerini vermiş bulunuyorlar: Fransanın ne diplomatik yardımcısı var, ne de kâfi silâhı. Fransayı yapan, Fransa nüfus kütüklerini dolduran kesif tabaka, küçük halk, küçük ve büyük köylüdür. Fransanın ekmeği, san'atı; Fransanın serveti, maliye kudreti, bütün bu kütle- nin eseridir. Fransızlığın devam ve istik- rar kuvveti bunların ellerindedir. An'a- neleri bir hamlede yıkmıyan, onlara an- cak tedrici bir tekâmül temin eden, pa- rayı toplıyan, dişinden artıran, evvelâ kesede biriktiren, sonra da bankalara ko- yan bu kütledir. Bu kütle, Radikal Sos- yalist fırkası tarafından temsil edilir ve ©o dâ Marsilyada, bilhassa Daladier'nin ağzile, artık bir karar vermek lâzım gel- diğini ilân etmiş bulunuyor. * Fransa, 914 denberi hiçbir zaman bu. günkü derecede ruhunun en derin köşe- lerine kadar titremiş ve sarsılmış değil- dir. Bunun sebebi de Münih könferansı- dır. Hitlerin istediklerini kabu! etmek ü- zere Münihe giden Daladier, yirmi sene evvelki muzaffer ve galib, iki sene evvel- ki hâkim Fransayı temsil ediyordu. Dö- nerken, ayni Daladier, bütün dostluk ve İttifak sistemlerinin enkazı artısında ezil- Miş, Avrupada Almanyaya karşı mevcnd olan son istihkâmını müdafaa etmek için silâha sarılmak cesaretini gösteremediği için Çekoslovakyayı kendi selâmeti na- ymına kurban vermiş olan Fransayı tem - sil etti. Bununla beraber, Fransaya sulh getiren bu devlet adamını; halk uzun u- zun alkışladı. Almanyaya taallük eden meselelerde fevkalâde hassas olan, şeref ve haysiyeti yüksek bir halk tarafından yapılan bu tezahür Fransadaki ruhi sar- Bıntının derecesini pekâlâ gösterir, Eğer Fransa, bundan iki senc evvelki mem- leket olsaydı, eğer halk kütleleri iki se- ne evvelki ruh içinde bulunsaydı Dala- gdier'yi bir vatan haini olarak karşılarlar- dı. Bugün ona sulh kurtarıcısı ve bir va- tansever gözile baktılar. Demek, Fransa ruhan bu kadar büyük bir sarsıntı geçir- memiştir. Bu sarsıntıya sebeb şu iki müşahede- dir: Çekoslovakyadan Rusyaya kadar, Fransanın bütün Şarkf! Avrupa kombine- Zonları yıkılmıştır. Diğer taraftan, Avru- pada onun elini tutan bir İngiltere kal- mış, o da her ne pahasına olursa olsun harbetmemeğe karar veri bulunuyor. Diplomatik ve enternasyonal vaziyeti bu halde olan Fransa, etrafta harb boruları çalmaya başladığı zaman şunu gördü ki bütün Fransa sanayii iki hafta içinde tek bir tayyare yapmış değildir! Bu nasıl fey? Ne dost var, ne de tayyare! Ya bu- gün Fransa harbe girmiş bulunsaydı? İşte, Radikal Sosyalist fırkası bu ruh fiçinde köngreye geldi. Daladier kongre- de bu hava içinde söyledi. Anlatlı ki bü- tün Avrupada Fransanın sulhü ancak Al- man dostluğu ile mümkündür. O Alman- ya ki, Münihe kadar Fransa için harb ancak ondan gelebilir olmak üzere ta. ninmıştı! Gene ayni Daladier anlattı ki Avrupa meselesinde İngiltereden başka dostu kalmamış Fransa, amele ile serma- yedar arasında yevmiye ve çalışma sa- atleri ihtilâfları bulunmasından dolayı İki haftada bir tek tayyare inşa edemi- yor. Hayır, böyle bir Fransa yaşıyamaz! * Şimdi Fransa kendisine yeni bir hayat kurmak, yeni bir yol yapmak Mmecburi- yetindedir. Bunu, iki sene evvel, hükü. met reisliğinden «halk katili» olarak ko- vulmuş bulunan Daladter temin edecek. Nasıl? Müşkül olan iş bu suale cevab ver- Resimli Makale: Büyük söylerken çocuk dürür, muhakeme susar, derler, kaidesidir, fakat çabuük sulistimal edilir, çocuğu salonda, odada, büyüklerin söylemedikleri zamanda da sus- mıya Jcbar ederiz. Neticede çocuğun tabil zekâsının inkişafı biliyeti durur, tecessüs hissi söner. SON POSTA bu, bir terbiye sofrada, — Mek şartile çocuğu kin değil, canlı ve birer âlete benzerli heyya yetiştirmektir, teşebbüs hissi kullandıkça sivrilen, kullanmadıkça körlenen (üç çeyrek asrı pek nadiren idrak ed"'l | | Büyüklerin vaz'fesi umumt terbiye kaidesini ihlâl etme- susmıya değil, söylemiye, sakin ve mis- coşkun, hakkını her zaman aramıya mü- unutmuyalım ki zekâ, muhakeme, Ve insan söylemek için yaratılmıştır. SÖZ ARASINDA Beneş'in evi Önünde bekleyen İngiliz polisi at Eski Çekoslovakya Cumhurreisji Be- neş'in Londrada ikamet ettiği ve ika- metgâhının da polis muhafazası altın- da bulunduğu yazılmıştı. Yukardaki resim, sisli havada bir İngiliz polisini Beneş'in ikametgâhı ö- nünde nöbet beklerken gösteriyor. ——— mektedir. Zannedersek, şu dakikada he- nüz Daladier dahi kendi kendisine bu ce- vabı vermiş bulunmuyor. Bu işi, Fransayı sermayeleri için ser- best ve açık bir tarla yapmak istiyen ser- mayedarlar yapamazlar; çünkü, karşıla- rına sösyalizm dikilir. İşleri güçleri az çalışmak, fazla ücret almak ve hayatla- rına teminat Üzerine teminat ilâve et- mesini düşünmekten ibaret bulunan &8- melenin de bu işi beceremiyeceğini halk cebhesinin üç senelik siyaseti pek güzel isbat etti. Şu halde, Fransanın hayatını tanzim etmek işi, yeniden orta sınıfların, küçük burjuvanın omuzlarına yüklenilen bir vazife oluyor. Daladier bu işi iki yoldan biri ile yapa- bilir: Ya tehlikeyi hisseden Sosyalizm kendisine, istemiye istemiye müzaheret eder ve yavaş yavaş Fransa hükümeti İSTER | eevereaNNAsesA senenaAnLALeLenLAnA AAA LELELESER Aese LAŞ | 5 Hergün bir fıkra — Beni kızdıran da budur ğ Napolyon Bonapartın maliyetinden ; biri bir gün onu medhetmek için: — Bir tek Napolyon bir Fransayı köfidir. Demişti. Bu sözü Napolyona nak lettiler. Napolyon: — Onu buraya getirin emrini verdi. — Söylediğini bir daha tekrar eder- sen seni idam, ettiririm, dedi, — Niçin tmparatorum, fena mı söy- ledim? — Hayaır, Jena söytemedir. amma, fena bir çığır açıyorsun, yarın bunul zıddını söyliyecekler; «bir Fransa bir Napolyona kâfidirm diyecekler de ola caktır. İşte beni kızdıran da budür. Hsğakd Marsilya faciasının Eğlenceli tarafları da Varmış Fransız gazeteleri, Marsilyadaki — feci yangının eğlenceli taraflarını da arayıp bulmağı ihmal etmemişlerdir. Bu cümleden olarak gazeteler, radikal köngresi münasebetile Marsilyada top- |anmış olan nazırların ikamet ettikleri otel tutuştuğu sırada maarif nazırı Jean | Zay'in her şeyi unutarak, şapkasını ve bastonunu kurtarmak üzere otelin pen- ceresinden dışarı attığını, dahiliye nazırı |Sarraut'nun bir polis çağırarak pardösü- sünü ona teslim ettiğini, hava nazırı Guy La Chambre'nın nezarete aid dosyaları otelde bırakarak kaçtığını ve bu dosya- ların karısı tarafından büyük bir cesa- retle kurtarıllığını yazmaktadırlar. —— ——— soldan sağa doğru tedrici bir geri hare- keti yapar, yahud da Daladier karar vee rir, parlâmentoyu fesheder ve Fransa için yeni bir programla intihab mücade- lesine çıkar. Her iki şekilde de Fransa, kapitalizmin de, sosyalizmin de ağızları- na gem vurmaya, bunların iştihalarını da, iddialarını da susturmaya mecbur o- lacaktır. Bunun haricinde, Fransa müca- deleye, anarşiye ve tezebzübe gider. Fransa için karar vermek saatı çal- Muhittin Birgen NAN, İSTER İngiliz malı Balık fıçılarında Gamalı haç İskoçya sahillerinde yaşayan halkın bellibaşlı işlerinden biri de balık avla- maktır. Şimal denizinin en şiddetli fırtınala- rını bile tebessümle karşılamağa alış- miş olan İskoçyalı balıkçılar, denizin verdiklerini sahfle getirdikten sonra, artık işi kadınlara havale ederler. İskoçyalı kadın, avlanan balıkları temizleyip tuzladıktan sonra dünyanın her tarafına sevkedilmek üzere fıçıla- ra yerleştirir. -Almanyaya gidecek olan fiçilara, Nazilere hoş görünmek için gamalı haç işareti vurulur. N Krallar amcası Danimarka Kralının amcası Prens Valdemar, 80 yaşını Ikmal etmiş bu- lunuyor. En eski bir hanedan ailesine mensub olan Prens Valdemara, «Kral- lar amcası» ünvanı verilmiştir. Filhakika; Prens Valdemar, İngiltere Kralı Beşinci Care'un, Norveç Kralı Hakon'un, Danimarka Kralının, İspan- ya Kralı Alfons'un amcası ve İsveç Kralı Güstav'ın da amcazadesidir. İNANMA! Yarı resmi dairelerden birinin koridorunda çok temiz gi- |, maya veya eksiltmeye koyulur. Talib olan üçüncü zat biraz yinmiş, biri yaşlı, diğeri genç iki zat gözümüze ilişti. Kim olduklarını öğrenmek istedik, bir dosta sorduk, mesleki alış veriş eder görünmektir, cevabını göyle izah etti: — Ne zaman müzayede ile bir mal satılsa veya herhangi bir taabhüd iş' eksilltmeye konulsa oraya giderier, malı veya taahhüdü almıya en fazla kimin hevesli olduğunu tahkik ederler, müz. başlayınca onun karşısına geçerler, içlerinden, biri arttır- İSTER rek kul —B diğini hemen da: müuşlardır. Bu, hak olamıyacağı Dost — Evvelce asati du, fakat meşhud ci bir hayli zamardır İSTER | verdi, anlıyamadık, bu iki dost derhal ayede ve münakasa İNAN, sinirlenmiye başlayınca içlerinden biri onun yanına gide- ta şunu veriniz, rakibinizi çaydırayım der, ve isto- a alır. Havadan geçinmenin yolunu bul- katen garib bir meslekdi, tehlikeli olup ni serduk, gu cevabı verdi: bir alıcıdan arasıra tokat yedikleri olur- Ürümler kanununun şakası olmadığı için o tehlikeden de kurtuldular, İNANMA|L İkinciteşrin 4 Sözün Kısası Kendi kendimle Hasbıhal eçen gece, evli G uykuda bulunduğu bi ortalıktaki sükün ve sükünetten fade ederek, kendi kendimle bir hasbıhal ettim. Bilmem siz de benim gil bu bir nevi ömü sebesini, Ve teessür resmi geçidini ar yapmaktan pek hoşlanırım. Gözlerimi harice karşı yumdum.. olan« ca dikkatimi kendi benliğime hasrettim. hayatın, beni de alâkadar eden felsefesi» ne daldım.. Dünya yüzünde misafirliğim yarım as- gı aşmış.. ömür yılının son faslına eriş- mişim.. kışın karları, dik durmaya alış« mış başıma yer yer yağmış.. her sabali uyandığımda, tepemin bir kısmını daha ağarmış buluyorum. Bizim neslimizini * kahır ve ızlırab neslinin - ömrü tabiist misiniz? Ben bu ha sıradâa Emsal ve akran safları seyrelmiş.. sıranın! bana gelmekte olduğu besebelli, : Bu vaziyet karşısında isyan edeceğiri geliyor. Yol tükendi, aslıma rücu etmeli zamanı yaklaştı diye mi? Asla!. «H.ç» tem ürkmek âcizlerin, cahillerin harcıdır. Fa-« kat, ortada bir eser bırakmadan, bir iş görmeden gideceğime — hayıflanıyorum. Kâğıd üzerine atılmış perakende fikir parçalarınım ne kıymeti var? Ben, ben- den sonra geleceklere tunçtan ve nurdan bir âbide yadigâr kılmak isterdim. Kırk yıl, bunun malzemesini toplamakla uj raştım. Yoklukla, imkânsızlıkla, — menfi, kuvvet namına neler varsa onlarla çar- pıştım. Şarkın, garbın fikir hazinelerint daldım, çıktım. Oralardan nadide cev- herler derledim. Hepsini şimdi bir aray? getirmiş bulunuyorum., E, tasarladığım âbideyi diksem a?, Ta- katim yok! v Evet»Ömrü beşer çok kızadır. Vasati altmış beş, yetmiş yılın çok dar çerçeve- si içerisine bir ideal, kabil değil sığmıyor. Dünyaya cahil, gafil ve'âciz olarak geli: yoruz. Elli yıl olgunlaşmamız sürüyar. Tam seciyemiz takarrür ediyor, kafamız doluyor, doğru görmeğe ve doğru düşün- meye başlıyoruz.. 0 zaman da gücümüz yetmiyor ve hergün hızını artırar bu in- hitat devresinde, eğer birazıcık ideal sa- hibi isek, gönlümüzde ufacık bir. emel varsa, kıyıya yaklaştığı anda kürekleri kırılan, altındaki teknenin delindiğini gören kazazedenin elim hüsranına uğru« yoruz. Hayvan gibi hissiz yaşıyanlara, hayatı maksadsız, gayesiz bir macersdan ibaret sayanlara ne kadar gıpta ediyorum! Onlar da, ben de ayni çukura girece- ğiz. Lâkin onlar, geldikleri gibi gidecek- ler, ben ise, hazır olduğum halde başara« madığım eserimin tahassürünü berabe- rimde götüreceğim!, Sözlerim pek mi bedbin? Pek mi acı?. değil Lâkin, her hakikat esasen acı Sıhhat Müdür.lerî arasındâ Ankara 8 (Hususi) — Denizli sıhhat müdürü Hüsnü Artunerle Manisa sıhhatl müdürü Rifat Başsütünün becayişleri ve üçüncü sınıf sıhhat müfettişi Nazif Seçe kinin ikinci sınıf müflettişliğe terfii ta « karrür etmiştir, TAKVIM 2 nci Teşrin