| V, ?W' _x(,.-’ ğ B Mari Valevs Nop “Fransada neler oluyor.?., Bütün bunları konuşan, altmış mil - gon insana hüküm etmesini bilmiş, yarı Avrupayı fethetmiş bir imparator de- ğl de, sanki sadece evini güzelleştirme *Çarelerini düşünen orta halli emlâk sa- hiblerinden biri... Kahveler geldiği vakit, ellerini uğuş turuyor, Marşan'a: Haydi artık küçük kontu çağırı - ikika geçmeden de, kendi oğlu, Mariciğin evlâdı küçük Aleksandr, ya- runda Daşa ile içeri giriyor. Napolyon onu dizine oturtuyor, alnından öpüyor ve birdenbire şaka olsun diye yüzüne ne tabaktaki kaymaktan bulaştı- rıp sürüyor. (Bu zaten, onun eski âde- tidir, üvey kızı Hortansın çocuklarile oynarken de böyle yapardı...) Küçük oğlan hiç sıkılganlık göster- miyor. Esasen çocuklar Napolyonu dat- ma sevmişlerdir, çünkü sevildiklerin! hissetmesini küçükler daha iyi bilirler. Zeki ve oyuncu Aleksandr gülmek- ten katılıyor, imparatorun kucağında sıçrayör, tepiniyor ve bu halile onu eğ- lendiriyor. Gözleri annesinin gözlerini andırıyor amma daha canlı, daha ha - yat dolu. Saçları da sarı, fakat Napol- yondan da başının yuvarlak biçimini, mat rengini, ve Bonapartlara hâs olan © harikulâde ağız biçimini almış. Bu kadar yumuşak başlı bir ananın Oğlu olmasına rağmen, inadcı, nerde isco mütehakkim denecek bir - tablati var Bir akşam evvel adaya çıktıkları va- kit general Bertrand çocuğa: — 'Merhaba yok mu bize? diye sor - muştu. * O da: * Hayır, evvelâ imparatora merha- ba diyeceğim ben. Cevabını vermişti. Marinin azarlaması üzerine de, sus - muş, ince güzel dudaklarını — sımsıkı | m onunla biraz daha eğlen- mek isliyor ve soruyor: — Kaç yaşındasın Aleksandr? — Dört bucuk — Nerede do — LAhhistanda, Lehlisin, öyle mi? Hayır, ben Fransız olacağım, Na- ce ne yapacaksın baka- — Harb edec Mari do) m, Napolyon gibi. gözlerle, babayı da de yoğurmasını bil- z suça günaha bu- kisini birden ku - — Napol diye soruyo Çocuk elle: ırparak: — Hem de ne çok! diyor. — Peki neden seversin sen onu? Çünkü o benim babamdır, hem bir| de onu sevmemi bana annem ıöyîedi.' mu çok mü geversin sen? ük kollar imparatorun 'Taze çicek gibi ağız, yanaklarında geziniyor, Napolyon a burkulduğunu his-| zım. Ömrünün gene mühim bir anında. Mari ile yalnız kalıp konuşmak istiyor. — Marşı çocuğu götürün; yalnız kalalım, diyor. Başka birinin sörünü pek dinliyeceğe benzemiyen kafalı Aleksandr im- parstorun em öiyor. Uşa - ğın onu elin mesine razi ıtup Ooluvor ve dısarı çıkarken öbür elile de| Çadırın ara! an Napolyona ye-Ma riye, bir, ik B ük yollayor... * mparatorün kucağına onü tutmasa, belki nacak... eciğim, söyle, nen yorsun... Yanıma gel - a memnun değil misin? İsine ikna edici kudretler yermeğe ça! Tercüme eden: Mebrare Sami Elbe adasında Napolyon, Mari Kendini tutamaz bir halde, deli gibi,| bu canından çok sevdiği adamın elleri- ne sarılıyor, ateş gibi göz yaşlarile on- ları öpüyor... lukla anlaşılan sade şu kelimeler çıkı - yor: — Napolyon, Napolyon... derme sakın, e mi, gönderme!.. O cevab vermeden, «olamaze demek ister gibi başını iki yana sallıyor. Mari doğruluyor; Napolyonun elleri- ni avucuna alıyor, kuvvetle sıkarak, se- şarak: — Şevketlüm bizi gönderme, ikimiz de senin yanında kalalım. Bak ne kadar yalnızsın, Bizi ancak, canın istediği zaman görürsün. £ da elbette bir ev bulurlar, orada kim- seye kendimi göstermeden otururum. | Hiç olmazsa çağırdığın dakika yanma koşabilirim... Senden başka kimsecik- ler bilmez bunu. Hizmelçin, İmparator, yavaşça ellerini çekti ve onu karşısına oturttu. Bir doktorun günlük notlarından İ Müteverrim olanların Hıfzıssıhhaları Akciğer veremine müptelâ olanlar ve- remlerinin todavil esasisinden başka ayri- ga ümuümi hıfmasıhha kavaidine şiddet- e riayetkâr olmaları lâzımdır. Gerek ak- ciğerine hava verilmek suretile ve gerek- se diğer verem tedavileri elüdiyetle tat- bik edilmek suretile tamamen düzelen, normal hale yaklaşan veremlilerin umu- mi vasiyetleri bu zatların sır? bekletilmiş bir ihmal ve lâkaydi ve dikkatsizlik yü - zünden birdenbire hastalıklarının mük - gettikleri ve bandan bir çok faclalaf' te- vellüd ettiği malümdur. Bilmek lâzımdır ki veremliler iyi ol - duki #arzedildiği zamanlarda da umu- mi hifssıhha kavaldine riayele moc - burdurlar. Vakitli vakitsiz. gece gezinti- deri, soğuk algınlığı, alkollü meşrubatın fazla istimali, bir çok ihtirasatı nefsa - niye ve ruhi heyecanlara maruz kalma- Bı, ber türlü- sulisttmallerde bulunması bu eümleden olarak sayılan kusurlar ve mahzurlardır. Bunların mişali her gün muhtelif şekillerde maalesef görülmek - te ve son pişmanlık ise fayda — verme - mektedir. Vaktinde başlanan bir radikal tedavi ile akciğer veremi âdeta iyileşir denile- bilir. Pakat hiç bir vakit te buna Gayan- mamalıdır. Bu iyilik bir tifonun iyileş - mesi, bir zatürreenin iyilaşmesi, lt kuş alazının iyileşmesi ile kiyas — ediler Bu dalma dikkat ve ihtimam — iste, hifmassıhhaya riayete iobar eden bir sa - lâhtır. ka olgonun aşk romanı l — Neden? Niçin olmasın? Beni Fran- Öpüyor... Ağzından zor -| sada çağıranım Bizi gön-| bir şey kalmadı. İ Napolyon: bırak | bırakmıştı.) | kulun, kö-| /İlen olurum. Söyle bana Napolyonum, .| razı oluyorsun değil mi? ) Z ,, Valevska ve küçük Aleksandr — Böyle bir hayata katlanamazsın Mari. Zannetmiyorum, olamaz bu. mı var? Artık tama - men serbestim. Bütün varlığımla seni- nim. Bizi birbirimizden ayıracak artık — Evet, biliyorum, diye mırıldanı - yor. (Mari Valevskanın nikâh bağını çö- zen Allah olmuştu. Kont iki ay evvel | Romada ölmüş, hattâ, Mariye de kendi- sini affettiğini bildiren bir mektub Napolyon: — Olmaz, imkânı yok, Ne senin, ne de benim için mümkün değil bu. Bura- da her şey çabucak duyulur. Adanın küçük bir kasabadan farkı mı var? He- men impâaratoriçenin kulağına gîde:...i diye tekrarlıyor. l Mari kendinin bile şaşakaldığı öyle | acı bir tarzda: — İmparatoriçe mi? diye bağırıyor ki, birden vurulmuş gibi susuyor. (Arkası var) KAYIP ARANIYOR İngilterede genç bir Türk kadını ailesini arıyor Bakişehir vilâyetinin, adıni — unuttuğum bir köyünde doğdum. Babamın adı Durmuş AlI Abdullah, annemin Fatmadır. Babamin © zaman çiftçilik yaptığını hatırlıyorum. Ha- N, Zeliha ve Mustafa adında benden küçük #ç kardeşim vardı. En küçüğümüz Mustafa- nin bir eli altı parmaklı idi. Meştutiyetin İlânindan önce, henüz bez, altı yaşında bir çocuk iken, babam askerde bulunduğu bir sırada annemin beni İstan - bulda bir kadına sattığını ve bu kadının da beni Paşabahçede bir atlenin yanma verdi- Hini, büyük harbten evvel Misırlı bir alle ile birlikte Misıra gittiğimi hatırlıyorum . Nütus kayıdlarındaki nakikt adımı bll - miyorüm. Fakat alilemin beni Fedime diye çağırdığını hatırlıyorum. 26-36 yaşındayım. Esmer ve yeşil gözlüyüm. Yüzümde hafif çi- çek bozuğu vardır. Şimdi Londrada olur - maktayım. Beni, babamı, anamı veya — kardeşlerim! tanıya: an, adreslerini — bilenlerin SON POSTA gazetesi vasıtasile malümat verme- le insaniyet namıma rica ediyorum. * Bundan takriben yirmi beş sene evvel ba- bamız vefat etmiş ve dört'kardeşimle bera- ber bizleri öksüz bırakmıştır. Annemiz bizi besliyemediğinden üç kız kardeşimi — Ayşa hanım isminde bir kadıncağız evlâdlır edin- miştir. Bu hanım, o zaman Emetten gelmiş ve kardeşlerimle beraber köyümüzden tet - rar Emete dönmüştür. O gün, bugün ken - dilerinden bir haber alamadığımız gibi yap- tığımız araştırmalar da bir netice vermedi. Kayıb kardeşlerimin isimleri şudur; — Ayge, Fatma, Döüdü. Bilenlerin-insaniyet namına Cevah isteven — okuyucularımızın — posta pulu yekamalarını rlen ederiz. Aksi tak- dirde istekleri mukabelesiz kalabilir. beni haberdar etmelerini dilerim. Edirne, Harbiye kışlasında top takımında Emetin Çenge IEşdklar köyünde * Mustafa oğla Mehmed Neş'e ve ümidini muhafaza eden Polatlıdan Fah- ri karakterini 30- rüyor: Hâdise 3 maz, yorucu ve ü- zücü mevzular ü- zerinde — durmaz, neş'e ve Ümidini muhafaza — eder. Mücadeleye, mük nakaşaya bağlı şeylerle uğraşmaz. bir tip * n Muvaffakiyetini sadakatla temin edebilen bir tip Huradlıdan İs- mall muvajfak o- lup olamıyacağını soruyor: Sadakati, — mu- vaffakiyet — ihti- mallerini çoğalta- bilir. v Hayale fazla yer v Çamlıcadan Co- fer karakterini s0- ruyor: Zeki ve içlidir. Alayı, şakayı se- ver, hayalf mevzu Jarg daha fazla yer vermiştir. Enerjili hareketlerden - zak kalır. * * Çalışkanlığile kendisini Polatlıdan Siırrı karakterini — sort. yor: Eline, — ağyağına çevik ve çabuktur Çalışmaktan — yo: rulmaz. Spor işle- rinde muvaffak o- labilir. Çalışkanlı- Kile kendisini sev- direbilir. sevdiren bir tip * Neşe'li bir tip İstanbuldan Sa- Hm, — karakterini soruyor: Neş'esini muha- faza eder. Canlı konuşur ve hare- ketlerde bulunur. Rahatını, boğazını sever, kızdığı za- man şilldetli dav- ranırsa da devam- h değildir. a N A 1 k Kendisini sevdirmesini bilen bir tip Kemaliyeden - Mehmed muvaffak n olup olamıyacağı nt goruyor: Sokulmasını ve kendisini — sevdir. mesini bilenler cid di mevzulara da rağbet ettikleri takdirde muvaffa- kiyetlerine güve- nebilirler, * Muvaffakiyeti girgin olmasına bağlı bir tip Ankaradan Ah- med, muvaffak o- lup — olmayacağımı soruyor: Daha girgin müteşebbis olmak kaydile muvaffa- kiyet çığırlarını *- çabilir. ve * ermiş bir tp| Olduğu gibi görünen bir tip Edirneden — K. Kelebek karakte- TİNİ soTUYOr: Olduğu gibi gö- rTünür, söz anlar ve yumuşak başlı dav ranır. Gürültücü, kavgacı — değildir. Daha derli toplu olması lâzımdır. Ç & Karşısındakine itimad telkin etmek İstanbuldan Ta- rık aşkta muvaj- Jak olup olamıya- cağını soruyor. Çabuk — sevr ve bıkmak aşkta muvaffakiyetsizlik doğurur. Sevgiliya itimad telkini lâ- zımdır. Mücadeleci bir tip Düzceden Bed- reddin karakterini sörüyor: Kendisini czc - mez, mücadele, münakaşa — yapar, fikirlerinin kabul edilmesini — ister. | Her vakit için uy- sal değildir. Hur- kesi kolaylıkla se- vemez, * Kendisine ehemmiyet verilmesini| Alıngan olmaması lâzım gelen istiyen bir tip Mardinden Ka- ya Üzgör fotogra- fınan tahlilini iz- tiyor: Kendisine eht.ae miyet werilmesini ister, hürriyetini kayıd altına alan üsüllere pek ya- naşmak — İstemez, bazan dik başlı ve inadcı da olabilir. Sözüne sadık kalır. Mücadelekden pek çekinmez. Muvaffakiyeti Kırklarelinden İ. S. Y. muvaffak ©- lup — olmayacağını soruyor: Enerjisini takvl- ye etmek kaydile muvaffakiyeti bok lenebilir. * beklenen bir tip bir tip Fatihten Mürşide fotografının dercini istemiyerek istikbalinin parlak olup ol meyacağını soruyor: Halini daha emniyetle tanzim ettikçe ve başkalarının fikir ve hislerine uysalı hık göstermekte acele etmedikçe ve alın- !ıın olmadıkça tasavvur ettiği parlak iş- olabilir. Mavsimsiz heyecanlara yer veren bir tip Edirneden E. Oya fotografının dercinl istemiyerek karakterini saruyor: Zeki ve sevimli hareketleri vardır, Kendisini çabuk sevdirirse de, bazan da çabuk bozuşur, Mevsimsiz heyecanlark yer vermiştir. Son Posta Fotoyraf tahlili Kuponu İsim D Adres » » « * * »