y R ği Tarihi tedkikler : Türkiyede ilk gazetenin ilk başmakalesi... HÜ Gazetenin en mühim vazifesinin vak'aları günü gününe yazarak bir tarih vücude getirmek olduğu yazılıyor; vak'alar sıcağı sıcağıma yazılmazsa unu- yanlışlara tulacağı, sapılacağı, hakiki sebeblerin meçhul kalacağı, bu halin halk arasında kargaşalıklar ve lüzumsuz dedikodular çıkaracağı Hâve olunuyordu. Yazan: Kadircan Kaflı «Lâütfi tarihb nde 1247 hicri ve 1831 Milâdi senelerine aid vak'alar kazilır - ken şu satırlara rastlıyoruz: li medeniyete teşebbüs olundu- ğuü sırada malümati zamaniye ve vü kuğtı cariyeden halkı haberdar etmek ve seneliği yüz yirmi kuruşa verilmek üzere «Takvimi Vakayi» namile hafta- da bir defa Türkçe bir varakal hava - dis neşrine ibtidar olunmuştur.» Gene Lütfi tarihinden anliyoruz ki 'Türkiyede çıkan ve devlete ald olan ilk gazetenin adını ikinci Mahmud köy - ur. Şimdiki Üniversite civarında | eski Devlet matbaasının yanında ve köşe başında olan konakta yeni bir matbaa kurulmuş ve buraya da «Tak- vimhane» denilmiştir. Konak kapıcı - başı Musa Ağanınmış, beş yüz keseye »iki bin beş yüz altın lira - satın alım- mış. Müdürlük vazifesi «Takvimhane nazır» adı altında vak'anüvis Esad E- fendiye verilmiş, tashihlerine devrin â- Himlerinden Karslı oğlu Cemal Efendi, iç haberlerin yazılmasına Sârım Efen- di, askerlik haberlerini yazmıya da Hüsrev Paşanın kâtibi Said Bey me - mur edilmişler. 'Takvimi Vakayi her hafta beş bin ta- ne basılır, vezirlerle âlimlere, yüksek memurlara, vilâyetlerdeki tanınmış a- damlara ve ecnebi sefirlere parasız da- ğıtıilirmiş. Devrimizde gazetecilik epeyce ilerle- 'di. Satış sayısı itibarile değilse de tek- nik cebheden Balkanlardan ileri gö - ründüğümüz taraflar vardır. Her sene bir iki gazete ve bir çok mecmualar çı- kar veya batar. Bunların hepsi de ilk sayılarında, maksadlarını — anlatmak için bir yazı bulundururlar. Bu yazı - larla, çoğu pek yüksekten atarlar ve bol bol vâdlerde bulunurlar, bazıları da ya maksadları hakkında açık bir şey yazmazlar, yahud mütevazi davra- nırlar, Buna mukabil Türkiyede çıkan İlk gazetenin başmakalesi çok ağır baş- hdır, Şöyle başlıyor: «Çünkü tarih denilen fenni celil, kârgâhı âlemde vuku bulan - ahvali VĞ LYE U p g S PS ST Va FÜK G Dil *“;w'ı*?-"*l—:i-'h'nhprî.h— YA ni p SA İA güA BKD ah ee EBİŞ vüŞek ea A Ç S P SÜ elit Ölpemiğ ÇAYi ynı g, .WJ?!' <Ü gçe x’*“&#&w Nİ Ğ pi WWJ»VJ S p akaye li Ş vağ FİŞİ Gaab oN MA ÖP YENİŞ aA ae ZİŞ ÜŞNŞ n pi Ö yf g DRE çalamiğek Mlüle ö SAD #L d SR rmaaz z ot öi eh BT Gülüğüime ASİI ü n Kai öğil l ŞAT gü HyAkE ğelyeli BN ge ecağ a Şi NN Ç YE NL SO ÜŞ S AĞ «Takvimi Vakayi» in ilk başmakalesi si hicretin dokuzuncu yılındadır. Saad ise hicretin beşinci yılında ölmüştür. Biri ölmüş olan ve diğeri henüz islâm- lığı kabul etmemiş bulunan iki kişinin böyle bir senede ayni zamanda şahid- lik etmelerine imkân yoktur. Yahudiler bu sözler üzerine hiç bir şey söyliyememişler, battâ senedin gerçekten sahte olduğunu kabul ve iti- raf etmişler.» Makalenin bundan sonraki kısmını, vaktü zamaniyle zabtü beyan etmek -| kısaltarak yazıyorruz: ten ibaret ve seleften halefe hisse ala- cak bir yadigâr bırakmaktan kinayet - tir ve bu fennin faydası kati çok olup, hattâ bazı ülema, ilmi tarih devletin hıfzı kanununu mucib ve milletin rab- tı ahvalini müstevceb olduğu için vü- cup derecesine yakın olduğunu tasrih etmişlerdir. Meşahiri — müellifinden «Lâmiye» Şarihi «Safdisnin zikrettiği üzere devleti Abbasiyede hicretin dört yüz yirmi ikinci senesinde halife blan «Kaim Abbasi» zamanında...» Diyerek devam ediyor. Anlaşılıyor ki takvimi vakaylin en mühim vazifes! haftalık vak'aları yazmaktan, yarın için hakiki bir tarih bırakmaktan iba- rettir. Makalede tarihin ehemmiyetini ispat için bir misal zikrediliyor: Halife Kaim zamanında Hayber ya- hudilerinden bazıları divana gelerek: — Hayber kalesi fetholunduğu za - man Hazreti Ali bizi haractan affetti. İşte elimizde kâğıd var. Bu kâğıd soy- dan soya geçmiştir. bu imtiyazın bi - zim için de kabulü lâzım gelir, zira on- ların torunlarının torunlarıyız! Demişler, Bir kâğıd göstermişler. Bu kâğıddaki yazı gerçekten Hazreti Ali nin el yazısına benziyormuş. Altında da onun arkadaşlarından — «Saad ibni Muaz» ve «Muaviyesnin — şahidlikleri de varmış. Halife kâğıdı görünce ya - hudilerin iddialarını kabul etmek iste- miş. Fakat vaktin hariciye nazırlığı mevkiinde olan Ebülkasım ismindeki adam şüphelenmiş. Devrin tarihçil: den Hatip Bağdadiye gidilmiş ve kâğ ona gösterilmiş. Tarihçi tedkik etmiş ve şu hükmü vermiş: — Bu sened sahtedir. Çünkü Hayber kalesi hicretin yedinci senesinde alın- &:. Muaviyenin islâmlığı kabul etmesi ve peygamberin eshabı ârasına girme- « Bu rivayet tarihin ehemmiyetine kuvvetli bir misaldir. Eski devirlerde islâm memleketlerinde bu ilme çok ehemmiyet verilmiştir. Yüksek zekâh, âlim adamlar bir çok tarih eserleri yazmışlardır. Osmanlı devletinde de tarih yazılmasına dikkat olunmuştur. İlk zamanlarda «Şehnamehan>, daha sonraları «Vakayi nüvise adı altında tarih yazmak üzere adamlar memur e- dilmiş, 20, 30 sene içinde biriken yazı- ların neşredilmesi uzun zamandanberi âdet olmuştur. Naimâ, Raşid, Suphi, Vasıf tarihleri buna şahiddir. Fakat vak'alar sıcağı sıcağına yazilmazsa se- bebler unutulur ve bir takım tahmin- ler yapılarak yanlışlara sapılır. Bu hal | halk arasında kargaşalıklar, lüzumsuz dedikodular çıkarır. Bunlara meydan verilmemesi için içeride ve dışarıda olan vak'aları hemen yazmak ve hakl-| ki sebeblerini hemen halka bildirmek muvafık görülmüştür. Bundan başka güzel san'atlere, yi - yecek, içecek şeylerin flatlarına, tica- ret işlerine dair haberler de bulunacak- tır. Ancak bunların hergün kalemle ya- zılarak ilânı pek güç olduğu için mev- cud matbaadan başka bir diğer ebas- mahane —< matbaa» daha kurulması, günlük vak'aların orada muhtelif diller üzerine dizilerek neşredilmesi takarrür etmiştir. Böylelikle bir çok yanlışlıkla- rın önü alınacaktır. Bu iş için başka diller bilen, dürüst ve kendisine güve- nilen bir adamın seçilmesi kabul edil - miştir.> Bundan sonraki satırlarda yeni mat- baa için satın alıman binadan, burada kurulan matbaanın «Takvimi vakayi - nameyi âmire» diye anılacağından, bu (Devamı H inci sayjada) B kt BSON POSTn Gramofon, frijider ve asansörlü asri türbe Du Pont de Nemours Amerikanın en eski ailelerinden birini ismidir. Bundan pek az zaman evvel Amerikan Cumhurreisi Roosevelt'in oğlu Frank-| lin Roosevelt Mis Ethel Nemours ile evlenmiştir. Miss Ethel du Pont de Nemours 1935 senesinde ölen Alfred du Pont'un kı - zıdır. Bu adam oğluna — ve kızına 200 milyon dolar nakid, emlâk bırakmıştır. Alfred du Pont bıraktığı vasiyet - namede kendisine dünyada mevcud en orijinal türbenin yapılmasını istemiş - tir. Öyle bir türbe ki ziyârette buluna- caklar muhakkak bir dühuliye ücreti verecekler, bu para — ile fukaraperver cemiyetlerine muavenette bulunula - caktır. Müteveffanın oğlu Alfred — Victor babasının vasiyetini yerine getirmeği Üzerine almış ve Wilmington'da sahib bulundukları arazide bir türbe yaptır- mağa başlamıştır. Hâlen inşasile uğraşılan bu türbe - nin irtifar tam 75 metre olacaktır. Üze- rinde bir kule bulunacak ve bu kuleye dünyanın en güzel sesli çanları takıla - caktır... du Pont de Bu harikulâde türbede modern tek-| niğin en yeni usulleri tatbik edilecek - Altı katlı olarak inşası kararlaştı - rılmış olan bu türbenin her bir katın- da bir lâhid bulunması — tekarrür et - miştir, Fakat kendilerine müracaat e - dilen de Nemours ailesi âzaları öldük- ten sonra bile yapayalnız olarak yat - mağı göze —alamamışlar, — yan'larına ebirer refiki ahiret» — istemişlerdir.. Bundan dolayı ikişer kişilik yerler he- zırlanmıştır... Roosevelt'in oğlu Franklin ile karı- sı da şimdiden yerlerini hazırlatmış - lardır... Türbenin muhtelif katları arasında asansör işleyecek ve bu asansör kule - % Franklen Ruzvelt ile zevcesinin bir Avrupa seyahati esnasında alınmız resimleri ye kadar çıkacaktır... Bu kulede dalma bir papaz bulunacaktır. Papazın — elli sene ifayı vazife eylemesi kararlaştı - rılmıştır... Müteveffa Alfred İrönde pa- paza verilecek aidatım tedariki cihetini dahi temin eylemiştir... Bu papazın vazilesi basittir. İcabın- | $ da bir düğmeye basacak ve bu suretle otomatik gramofon işlemeğe başlayıp dualar okuyacaktır... Devri senevilerde kuledeki çanlar gene otomatik surotte çalacaklardır... Tamamile betondan yapılmış olan bu türbe çok kızgın güneşe maruz bir sahanın tam ortasında yapılacaktır... Mimar ve mütehassıslar mütevef - fanın oğluna ve kızına müracaat ede - rek bu güneşli yerde ölülerin muhafa- za edilemiyeceklerini ileri sürmüşler - dir. Buna bir çare bulmuşlardır: O da türbenin her tarafına frigidaire boru - larının tefrişidir... 'Türbe tam 12.000,000 liraya mal o- lacaktır... Müteveffanın oğluna — göre alınacak dühuliyelerle bu para iki se- ne icinde itfa edilebilecektir... | bir © kadarlık da | “Son Posta,, nın Amerika mektubları Birinciteşrin. 20 Nevyork sergisine iştirak etmekle ne kazanacağız? Amerika gazeteleri pavyonlarımıza aid plânları yapan sitayişle bahsediyorlar | Türk san'atkârlarından Türkiyenin Nevyork sergisine ıştirakını Whabn, sağda sergi ko New « York, Eylül — İki senedenberi New-Yorkta hummalı bir faaliyet için- de kurulmakta olan beynelmilel büyük sergiye Türkiyenin de pek zengin ve şumüllü bir programla iştirak etmesi gerek sergi mehafilinde, gerekse Ame- |rika matbuatında çok iyi tesirler yaptı. Sergide vücude getirilecek olan Türk pavyonlarının plânlarını New - Yor - |ka getiren sergi baş komiseri Susd Şakir Kabaçtan aldığım malümata gö- re, sergi idaresi Türk pavyonlarının plânlarını çok beğenerek kabul etmiş, Amerika matbuatı bu plânları meyda- na getiren Türk san'atkârlarına dair sütunlar dolusu güzel yazılar yazmış - lardır. Amerikanın ve bir çok ecnebi mem- leketlerin bu sergiye verdikleri büyük ehemmiyet nazarı itibare alınırsa, biz Türklerin de böyle beynelmilel bir kıy meti haiz büyük bir sergiye Türkiye Cumhuriyetinin şanına — yakışır şe - kilde iştirak etmemiz her Türkü mem-| nun edecek milli bir hâdisedir. New-York sergisine verilecek ehem- miyet iki büyük maksadı istihdaf eder. Bunların biri iktısadi, diğeri milli ve siyasidir. İktisadi noktai nazardan me- seleye verilecek ehemmiyetin sebebi Amerikanın Türk ihracat mallarına Almanyadan sonra en büyük bir müş- teri olmasıdır. Amerikaya bugün gel- mekte olan muhtelif Türk malları ara- sında en büyük yeri alan Türk tütü - nüdür. Vasati olarak Samsun ve İzmir Hmanlarından Amerikaya senede 30 milyon libre tütün gelir. Bir zamanlar tütünden sonra Amerika İzmir incirleri de pek m y tutardı. Fakat Hoover hükümeti dev- rinde Türk incirlerine Amerikanın tah- mil ettiği yüksek gümrük bu ticareti bugün hiçe indirmiştir. Bununla bera- ber New-York sergisine iştirak etmek- le hasıl olacak yakın temastan her iki memleketin ticari münasebatının bü - yük istifadeler göreceği şübhesizdir. Milli ve poletiki noktai nazardan dü- ünürsek Türkiyenin New-York sergi- sine şümullü bir hazırlık ve esaslı bir programla gelmesindeki isaheti daha iyi anlarız. Amerika Türkleri pek yanlış tanır; daha açık söylemek lâzım gelirse bu vaziyet pek fecidir. Amerikalıların pek mühim bir kısmı Türklerin beyaz insan olduklarını dahi bilmezler. Hay- Tet etmeyin Amerikalıların bu cehaleti yalnız kenardaki, köşedeki cahil halk tabakaları arasında değil, New-York gibi kozmopolit bir şehirde görülür. Amerikada bulunmuş olan Türklerin hemen hepsi bir Amerikalıya takdim edildikleri zaman daima: «Ama siz bir Türke bHiç —benzemiyorsunuz» hitabı karşısında kalmışlardır. Buna karşı «Neden Türke benzemiyorum?» derse- niz, alacağınız cevab daima« Türkler temin eden mukavelename imzalanırke , (Solda Vaşington sefirimiz Münir, ortada sergi umum müdürü Grevor A, miserimiz Suad Şakir) sizin gibi beyaz tenli midirler?» cümle« si olur, Türklerin Amerikada yanlış tanm « mış olmalarına bir taraftan Ermeniler, diğer taraftan da misyonerler sebeb ol- muşlardır. Bu iki unsurun Amerikada Türkler aleyhine yapmış oldukları propagandanın tarihçesini yazmak için insan seneler sarfetmelidir. Bu pro « pagandalar Amerikalılar üzerinde çok derin ve fena tesirler yapmıştır. Mese- 1â İngiliz lisanında büyük bir otorite olan mu r Amerikalı Webster'in diksiyoneri Türkü târif ederken şu hes zeyanları yazar: «Zalim, iki yüzlü, şeha vetperest, kaba, v.s.» Amerikada Türkleri tanıtmak- içini yapılacak propagandaya — sarfedileceil emeği hiç esirgememeli, ve bu işi Ame- rika zihniyetine göre yapmalıdır. Bu hususta hükümetin aldığı tedbir- ler tebriğe değer bir şekilde esaslıdırı New-York sergisinde Türkiyenin ikl |pavyonu bulunacak, bunların biri deve Jet pavyanu olacak, diğeri Turkish City |(Türk şehri) ismi altında ve bir isti « rahat salonu, bir lokanta, bir bahçe, va bir kütühhaneyi ihtiva edecektir. Ticari malların teşhiri de bu Tu City pavyonunda yapılacak, bal g müş, sedef, oyma tahta, kehribar, fil dişi, ve lüle taşı üstüne çalışan Türli ustalar — burada hali faaliyette görü lecektir. Devlet pavyonu cumhuriyet rejimi- ne, Türk kültür, san'at, edebiyat ve ir” fanına aid eserleri teşhir edecektir. Bu pavyona kapısından girildiği zamanı karşınıza Hall Of Honor çıkacak ve bu4 rada Atatürkün camdan- yapılmış hill heykeli görülecektir. Bunun duvarları zümrüd çinilerle tezyin edilecek ve bue rada Atatürkün heykelinden başka bif şey görülmiyecektir. Devlet pavyonunun tarihe aid kıs « mında, 3000 senelik Türk tarihi levha* larla gösterilecek, ve bu salonun arta * sında mavi çini döşeli bir deredi « lâle şeklinde bir akar su bulunacak Archeologie, Tourism ve üç dört mil « yon dolar kiymetinde asarı âtika, H t eserleri de bu pavyonda teşhir edile * cektir. : : Görüş, düşünüş, ve anlayışları © » * lerden pek bambaşka olan Amerikd dünyasında bu muazzam programı tatbiki için iş başma Suad Şaki t enerjik ve anlayışlı bir zatın getiri 13 müjde Üa olması muvaffakiyetin ilk teşkil etmektedir. Boyabad müddeiumumisi hastalandı Boyâbâd, (Hususi) — Kazamız Cuft huriyet Müddeiumumisi Kadri — Ozif vazife başında âni olarak hastalanımıf ve tedavi altına alınmıştır.