omiteciler arasın Yazan: Ziya Şakir İstanbulda aranan sarışın kadın Sarayın, zaptiye nezaretinin, pc_hş Müdüriyetinin, dahiliyenin, Beyoğlu Mutasarrıflığının, Çerkes Mehmed | Şanın, Zülüflünün, Tophane m Nün, Fehim paşanın, Nazif Sür Ali Şamilin, eczacı Ahmed Refik paşa- nn adamları; sıra sıra rampaya d mişlerdi. Hepsi de, çıkan yolcuları ta- Tassud etmekte . Bunlar, şu (eşkâl)i, adetâ ezberle - nişlerdi : Uzun boylu.. geniş göğüs ve omuzlu.. sarı saçlı.. lâcivert gözlü.. pembe ya - naklı.. kiraz gibi al dudaklı.. çekme bu> rünlü.. gayet serbest tavırlı. akriben yirmi beş yaşlarında —Amerikalı 'l"ır kız... İsmi de Mis Estan.. namı diğer, gazete muhbiresi... Bu hafiye güruhu, bütün çıkan yol- cuları, -o devrin tabiri ile- (Yegân, ye- gân müşahededen geçirdikleri) halde, | böyle bir yolcu görememişlerdi... Ve hemen hepsi de kendi mercilerine, şu | mealde birer jurnâl vermişlerdi ( Selânik vilâyeti dahilindeki Bul - Bar eşkiyasile birleşerek bir Mmakasıdı hainaneye iştirak etmek Ü k Te Evvelâ Selâniğe gelen ve evvelki ge- te 'de Selânikten İstanbula cihen hareketi, Selânik vilâyeti celile-| » sinden bildirilen, Mis Eston, namı di - ğer gazete muhbiresi nam Ameri kızın takip ve tarassudu zimn lânik treninin muvasalâtı zam Sirkeci şimendifer istasyonuna gidil - Miş.. ve trenden çıkan yolcular, kâmilen ve kemali dökkatle yegfin yegân gözden geçirilmiş ise de, eşkâli tamamen moz- but olan mezbureye tesadüf edilci miştir. Şu hale nazaran; mezburenin, ya bir mahalde ihtifa ile aş l makasıdı hafiye ve hainaneye teşebbüs edeceği; veyahud başka bir tarik ile Dersaadete gelerek, buradaki Bulgar ve Ermeni komitecilerile — bilişti - rak, hüdanegerde nefsi nefisi hâneye karşı suikasde kıyam €Y - liyeceği kaviyen memul ve muh temel olmakla bu — hale nazs tahkikat ve takibata şiddet ve ehemmi- yetle devam edilmesi, beray! sadakat ve ubudiyet arzolunur, olbabda bi Üstüste yağan bu jJurnaller, derhal urinin, T sarayda bir fırtına husule getirmişti Selânik valisi Tevfik bey, derha! tel- Braf makinesi başına celbed '.mn;txıu. gündenberi başına derd olan ( Eston) un.. (Dersaadete milt hf €ket eden konvansiyonel tre N kiben), Selânikten çıkıp gittiğine dü Polis komiserinden koskoca rapor a? Vali Tevfik bey; büsbütün başka bir Mesele için makine başma celbedildi- Ni zannetmişti... Fakat (mabeyn Mayun ) merkezinden, ( baş Tıhsin) imzasile çekilen şu sual'h'l- Brafımı görür görmez; içine adetli bay- Binlik gelmişti. Selânik valisi Tevfik beye Amerikalı gazete muhbiresi Mis Es- eğğn dün akşam Selânikten harekct eden konvanstyonel trenile İstanbula Üteveccihen hareket ettiğine dair t8-| Tafınızdan verilen müstacel şifreli tel- | &a Tağmen, mezbure trende zuhur mlemiş; ve — İstanbula gelmemiştir. Tarafı Alilerinden çekilen işbu tolgral iç Zühul eseri mldir? Yoksa, herhangt t d öle mez , seyahatini tehir zi n 'm';îğmb!nığn etmiştir?.. Eiyevm, orada mıdır?, Orada ise, hak- inda ne muamele yapılmaktadır?.. ayaba, makine başında intizar olun- Maktadır, Başkâtib Tahsin Cevab (Mezbure Mis Estan burada bulun- düğu müddetce polis komiserliği tara- yıp. ayne türlü ihtimale karş €-İyiz amik tahkikata gi Vali Tevfik bey hemen arabasına at | lamış, hükümet dairesine Derhal polis komiserini Tahkikata girişilm kib eden rafından verilen raporlar getiri Memurlar inceden inceye Hattâ, şimendifer idaresine müraca la - birinci mevki bilet) aldığı men tesbit edilmişti. Başkâtib imzasile çekilen telgrafi görür görmez valinin içine âdeta baygınlık gelmişti, Bu süretle işini sağlama bey, a Bö; yn başkâtibine şu bağlıyan ünü gere fi ne rakiben Dersaadete mü- ttiği de, poli te Başkitabeti Celileye muhbiresi n tel - tre- (Amerikalı gazete Mis Estonun, mukaddema arzoluna f mucibince, konvansiy biletile Dersaadeti get ettiği tarafı â - & ve i mevk eveccihen ha cizanemden bizzat icra kılınan a mik tahkikat neticesinde sabit olmak- la ber malümat arzolunur, — fer - man.) Bu telgraf üzerine, Saraydaki telüş, büsbütün artmıştı. Alâkadarlar arasın- dae: — Pekâlâ amma, derhal bildirileceği maruzdur, fer- gelmişti. celbetmişti. Mis Eston'u ta- vil memurlarla, bunlar ta -| lmişti. bu kız ne oldu 7. nyasına ika- adamlar gönderilmi ta girişilmişti. Birinci me İrının kondüktörleri, celbedilmiş vabdan geçirilmişti raporlar gözden — geçirilmişti (İstanbu - res - Tister Eston'un istie- (Arkanm var) Güzellik ve sıhhat için ilk sart Kullanmaktır. Radyolin Dişleri, çehreyi dişler güzelleştirir. & MA dişler mideyi sağlamlaştırır. RADYOLİN dişleri temizler ve parlatır, mik- robları yüzde yüz öldürür, diş etlerini besli- Suali, daha kuvvetle dönüp dolaş -| | HİKÂYE: Tahta heykel sayfa 1 (Baş tarafı 12 incl sayfada) zünden uykusu kaçardı. Bugünlerd casının da pek uyuduğa yoktu. Kar hkta ihtimal ki gözleri hep o ölü renkli, İkalın dudaklı heykele dikili, düşünüyor- du. Bir zaman geldi ki Emma içinden: «Böyle düşünüp duracağına alsa da kur. tulsak!» diyecek hali buldu. Kocası san- ki onun bu düşüncesini sezmiş gibi, er- tesi sabah eve taksi ile geldi. Heykeli de getirdi. Çocuk gibi sevinçüydi. İçeri girer girmez: | — Emma, Emma diye bağırdı, gel bak ne getirdim. Yo!.. Öyle surat asma... Şim. di hoşuna gitmiyor amma boyayım da ağzının suyu akacak. Bir yığın da boya getirmişti. Hemen yemek masasının üstüne gazeteler yaptı. Bütün gün ve hemen bütün gece Mari- nin gâh kirpiklerini, gâb kaşlarını boya- dı. Hele dudaklarında saatlerle uğraştı. Sırmalı kırmızı elbisesini yaparken ka- rısının da yardımını istedi. Bu ressamlık ancak sabaha karşı bitü. Mari hakikaten pek güzelleşmişti. Donald onu adetâ is- temiye istemiye bırakıp yatak odasına gıkarken: — Gördün mü Emma, dedi, ne enfes ol du. Roger görünce bayılacak, Zafen ©- nun için aldım. Çocuğa bayramda vere- manı, seyranını ne kadar da unutmuşuz. — Benim hiç te unuttuğum yok amma çocuğa böyle hediye de verilir mi imiş? Kötü bir kad . - Amma yaptın... Kadının neyin nesi olduğundan ona bahseden de kim? «Sa- na bütün gemicilerin en güzel heykelini aldık» deriz. Olur biter. Yalnız mektebi- ne götürmiyelim. Yumurcaklar kirletives İrirler. Bayramda gelir burada görür. * Donald ertesi gün karısı uyanmadan çok evvel kalktı. Emma gözünü açar aç- ma onu yatakta göremeyince (Mari Hu- on) a bi aya gittiğimi anladı. Ba- ki n de yanı başın da kahvaltı sofrasını hi buldu. Mari sabah güneşi altını renk almıştı. Güzelliği adetâ bütün evi dolduruyordu. Emma, kendini onun ya- n sönük gördü. Onu gör- müyor gibi yapmak istedi. Elinden gel- medi. Kocasının bu sabah aylardır. gö- rülmedik bir neş'osi vardı. Gülüyor, söy- lüyordu. Bu şenliği ilham eden herhalde Mari Huçinson olsa gerek... Bunu düşü nünce Emmanın bu menius heykele duy- duğu nefret Dönüp onu |görmemek için âcele bir iki yudum çay içip yukarıya çıktı. kat garibdir, Donald o gün öğleyin Jeve büyük bir müjde ile geldi. İş bul- muştu. Karısına: Nasılmış, diyordu, Mari, uğur mu, uğursuzluk mu getirirmiş? On beş gün sonra da yoia çıktı. Emma heykelle başbaşa kalınca onu sanki eve hâkim olmuş gibi görmeye başladı. Gö- türüp merdiven altına attı. Boyalarının bozulmasından korktu, çıkardı. Bir türlü nemedi. Eski yerine, yemek oda- sına koymaya mecbur kaldı. Bu sefer de ehakkim bir vaziyetle hep kendini tenkid ediyor gibi görmeye, onun pıril piril elbiseleri içindeki o mağrur duruşundan ürkmeğe başladı. Ürkekliği hergün biraz daha arttı. Gitgide adetâ ona boyun e Kocası, her uğradıkları iskoleden mek- tub yolluyordu. Emma bu mektubların hiç birinde onun ne arkadaşlarına, ne de işine eski alâkasını bulamıyordu. Her mektub sinirine dokunan o bir tek cümle ile bitiyordu: «Ya Mari Huçinson, o ne âlemde?» Roger bayramda eve geldi bayıldı. Günde belki yirmi kere: — Anne bu kadar görelini gördün mü hiç! Anne bir gemim olsa da bu heykeli arkasına diksem... Anne bunu nasıl bı- rakayım da mektebe gideyim» deyip du- ruyordu. Emma bu sevgiyi kıskanmaya başla- mıştı. Bayram bitip te Roger mektebine dönünce adetâ di. Çocuk Mari Hu- ı he pek silil büsbütün ar Heykele BARTIN |cek bir şeyimiz yoktu. Zavallının bayra- | rıl pırıl bir | DENİZBANK |sinsonu son bir defa öpmeden evden çık- mak istememiş: lerede ise trenini kaçı- racaktı. Emma, yavrusı bile kendinden çaldığı i tün bütün düşman kesildi Buna tağmen onuün tesirinden bir tür- lü kurtulamıyordu. Artık en ehemmiyet- siz işlere bile Marinin reyi hâkimdi. Me- selâ içinde: yıkatsam n son busesini u- Mariye bü- <Acaba çamaş asam mı?» diye d necek ol r gibi oluyor- acak.» £ atma, yağmur ya den de gökte hiç bulut yokken re hava kapanmaya ba: da yağmur geliy Marinin <Alma pişman ola alacaktı. sın» dediğini duydu. Dinle hiç te istediği gibi değildi. Emma böyle böyle çılgına döndü. Zayıfladı, perışan oldu. Ne yapsa, nereye gitse — üstün. Marinin tesirini atamıyordu. Bazı akşam- lar yalnızlıktan bunalıyor, ağlıya ağlıya kocasının gelir » için dualar ediyor: «A- caba nasıl, yoksa hasta mı» diye üzülü. yordu. O vakit Mariden sanki bir ses ge- liyordu: «Neye hastalansın. Budala m- sın, ne ağlıyarsun?» Bir mart günü, fırtına sabahtan akşa- ma kadar hiç dinmedi. Emma erkenden yatağına girdi. Bu havada kocasının de- nizde ne yaptığım düşünmeye başladı. Endişe içinde biraz dalmıştı. Uyku ile u- yanıklık arasında kulağına bir fısıltı gele di. Nereden geldiği belli değildi. dan mu, yerden mi? Önce ne söylendiğini anlıyamadı. Sonra kelimeleri tane tanc seçti — Dışarı çık- Dışarı Kalktı. Karanlıkta od ru aşı 'an- Dışarı ç an fırladı. Doğ- ğ indi. Yemek odasnın elektriğini açtı. Gözüne ilk çarpan şey Mari Huç'n. son oldu. Bu gece onda bir fevkalâdelik vardı. Sanki canlanmıştı. Dudakları k- mildiyor gibi idi. — Nef... Ne istiyorsun Mari? Heykelden şu fısıltı geldi: — Roger! Aman yarabbi. Mari şimdiye kadar İEmmaya Rogeri hiç hatırlatmış değildi. İMuhakkak çocukta bir şey vardı. Zavallı anne nasıl giyindiğini, nasıl sokağa fır- |ladığım, o saatte mektebe kadar nasil ye- tiştiğini bilemedi. Karşısına ilk çıkan ha- | deme: — Biz de, dedi, şimdi size haber yollı- yacaktık. Posta kapalıydı. Tren de yok- tu. Çocuk çok hasta. Doktorla direktör başındalar... * Erama şiddetli bir zatürree ateşi içli Mari Huçinsonu sayıklıyan yavrusunun |başında üç gün, üç geceyi deli gibi geçir- ©. Üç gün sonra çocuk iyiliğe döndü. On gün sonra da bersber eve döndüler, Ne- |kahet devresi bitmek üzere iken Dona!d da geldi. Emma ona Rogerin başına ge- Jenleti anlattı, sonunda da: Artık, dedi, Mariyi ben de seviyo- rum, Çünkü bana evlâdımın hastalığını herkesten önce © haber verdi. Kim bilir belki vaktinde yetişmesem... Kocası güldü: - Hay koca bebek! Ragerin hastalığını sana neye o haber versin? Sen hissi kab- Jolvuku denen şeyi bilmez misin? Anne- ler ne kadar çok duyarlar, — Bilirim amma Donala ben: «Ne... Ne istiyorsun Mari?» diye sorduğum va- kit öyle açık açık «Roger» dedi ki Donaldın yüzü birdenbire cidd Kendi kendine söylenir gibi.., — Bu da bir tesadüf amma... Çok gaxib bir tesadüf... Ben sana söylememiştim! Emma! Marinin kocasının adı da Roger imiş. Heykeli gösteren ihtiyar gemici o gün bize, kadıncağızın kocasının adımı tekrarlıya tekrarlıya öldüğünü söyleme- miş miydi? oşti. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Saç boyası Çeviren: İsmet Hulüsi POSTASI 12 Birinciteşrin Çarşamba günü Bartın hattına posta kalkmıyacaktır. Bu posta bir gün rötarla 13 Birinciteşrin Perşembe günü saat 18 de kalkacak ve yalnız bu sefere mahsus olmak üzere gidiş ve dünüşte Ereğliye uğrıyarak Zonguldağa kadar gidip gelecektir. lan gayet sıkı bir surette takib ve| Tassud ettirilmiş, ve vesaiti saire ile| Malümat istihsalinde hiç bir kusur Bösterilmemiştir. Mezburenin dün ak- #am buradan hareket eden konvansi - yerek hastalanmalarına mâni olur, ağız koku- sunu keser.