MHD İngilizceden Kaptan Donald on bir aydır işsiz, güç- süzdü. Bir yandan hazır paranın suyunu — çekmesi, bir yandan delice sevdiği deniz- den uzak kalmak genç adamı çılgına dön dürmüştü. Karısı bunu bildiği için bir zamandır Ââdet etmişti, kocasını — alıyor, — deniz kıyısına kadar iniyorlar, orada ge- mi tamir edilen yere uğruyorlardı. Tanı- dık gemicilerle biraz huşbeş edip, kala- — fata çekilen yelkenleri seyredince (Do- — nald), biraz açılıyordu. -O gün kızağa, yıkılmak üzete, eski bir gemi çekilmişti. Donald merak etti. İhti- — yan bir gemici dostuna bu geminin nere- Te den geldiğini sordu, gemlci uzak sahiller- | den birinin ismini verdi ve: kadar yollamalarına lüzum yoktu amma, dedi, işin içinde iş var. Bu gemi olduğu yerde bir kere uğursuz tanınmış. Yapıldı- — ği gündenberi içine kim bindi, hangi sa- — hile yanaştıysa mutlaka hepsine bir fe- lüâket getirmiş; Artık işe yaramaz hale Bizim uğura muğura pek inanmadığımız | yok. işi üstümüze aldık. Hattâ başladık bile... (Elile yan tarafta bir yeri ya uğursuzluğa sebeb o imiş. Donaldla karısı ihtiyar gemicinin gös. terdiği yere baklılar. Bir sandığın üstü- Ö ne, tabil İnsan iriliğinde bir kadın (büst) ü oturtulmuştu. Tahtadan oyul- muş ve maharetle boyanmış bir keykel. Siyah saçlarının büklümleri elle tutula. cak gibi idi. Yüzünde hiç renk kalmamış- tı, gözlerinin de sade birer toplu iğne ba- Şı gibi bebekleri ışıldıyordu. Fakat kalın dudaklarının canlıdan farkı yoklu. — Donald, gözünü heykelden ayırmadan sordu; — Kir ş bu kadın? Gemile ne alâ. O kası varmış? — Ha, durun anlatayım. Bana da rah- metli büyük annem anlatmıştı. Gözile Bu kadın hafifmeşreb bir kadın- Iiği dilden dile dolaşırmış. Donaldın karısı nedense bu balmumu sarısı yüze bakar bakmaz içinde bir tik- Sİnti duymuştu: Zavalh Torik, iki adım ötede, titre- yerekten sırasını bekliyen Takvordan istimdad etti: — Ayağını ö - peyim, — Takvor! Bu herif bana de- mindenberi: «Ay- ran iç!» deyip du- sen söyle de ba - rim, içeyim, gön- lü olsun! — Ne aryan, “be? Ne doorsun? — Ne bileyim? Öyle söyleyor, — Yok canım! Bunda aryan nedir, bilmezler bilem, Onun sorduğu başka- dir. — Nedir? — Sankim sival edoor ki yahudisin, yoksam değilsin deyi. Hemen Torik herife döndü: Türk. turski. türkiş.. Dedi. — Yavol! — Evet, müsyü. Yağı bol turkiş ben! Herif portu İade etti: — Bite zer! — Yok, müsyü, Ben, temiz... Ben bit ezmez. bet, Takvora gelmişti.. — Paşport! — Buyur, Müsüzademi. Fakirin pa saportum bundadır. Herif karıştırdı.. hecelemeğe başla- dı: — Tak., tak. — Bendeniz' vor.. Kaşer. furullah, efendim! Allah yaz- ın! Türk., Türk! Torik, gayri ihtiyarf atıldı: — Ulan, nenin Türkü be? Takvor, münfailane döndü: — Af edersin! Sütbesüt Türküm. Eski «Ceridei Şarkiye» gazetesi gibi. Türkiyülibare, Ermentyülhurufum!, Ne /sandın? f — Bu işi orada da görebilirlerdi. Bize ! gelince de kimse yıkmaya yanaşmamış. | gösterdi.) | Şunu gördünüz mü, şu kadıncağızı... Gü-| ruyor. Nerede ise | — No müsyü. Ben no yahudi! Bön | — Hiç te güzele benzer yeri yok, diye söze karıştı. — Siz heykele bakmayın madam, rüz- gür yiye yiye beti benzi solmuş. Yoksa Mari Hucinson - ha sahi unuttum söyle- meyi kızın adı Mari Hucinsonmuş - evot ne diyordum, Mari melek gibi güzelmiş amma hafifmeşrebmiş. Birçok insanlarla düşüp kalkmış, günün birinde Gale a- dında bir adamla tanışmış. Kim bilir ar- tık uslanmaya mı başlamış, nedense, bu herifin kendini alacağını senmış. Halbu- ki Gale oralarda değil. O zamana kadar |baştan çıkarmadığı kadın kalmamış. Hiç birite de «seni alırım» dememiş, nerede ihı'h ki Mari gibi hoppa bir kıza... Kız bunu anlayınca onu bırakmış. Çok- tandır kendini seven başka bir delikanlı- ya varmış. Mari kocasına, evine dört elle sarılmış. Sevincinden deliye dönmüş. Ge- lin güveyi bir hafta iki kumru gibi sı |mişler. Galein amcası o sırada bu gördü- |ğünüz gemiyi yaptırmış, İlk yolculuğa çı- kılacakmış. Düğünün tam haftasında ge- mi yola çıkmış Gale kaptan olmuş, Mari de arkasında... Donald, gözleri hâlâ haykelde: — Ne, dedi, Mari kocasını bırakıp ka- gçıyor mu? — Yok efendim. Yani Marinin heykeli İdemek istiyorum. Gale, kızın kend'ni terketmesini kibrine yedirememiş. On- dan öç almıya and içmiş. Gizlice bu tah- ta (büst) ü yaptırır, yola çıkarken onu geminin arka tarafına yerleştirir. Bu ka- darı da köyde binbir dedikodu çıkmasına İyeter. Herkes Gale ile Marinin eski mü- nasebetinden dem vurmaya başlar. Bu. nu Marinin kocası duyar. Eskiden Mari için dedikodu edenlerle kavga eder, kı- za toz kondurmazmış. Bu sefer deliye dö- ner. Evine gider gitmez karsını bıçaklar öldürür. Kendini de asarlar. O gün bu.- gün gemi uğursuz sayılır. Doğrusu her- |kes ne derse desin ben bu zavallı kızca- İğıza çok acırım. Dünyada günah İşliyen ij yok, bununki talihinden geminin her |gittiği yere yayıldı. Hem de zavallı töbe etmiş. Hattâ ölürken son sözü kocasının adı olmuş. Donald büyülenmiş gibi, gözlerini hey- kelden bir türlü alamadan, için çekti: Lâkin, herif A - vusturya hududun -« da da olduğu gibi «Kaşer» — soyadına İilişmişti. — Şüpheli şüpheli — Takvorun yüzüne buaktı. — Yahudi değil - siniz, öyle mi? Suali — anlamakla beraber," istediği |gibi serbest cevab İveremiyeceğini gö - ven ermeni, işi Fran sızcaya döktü. — Pardon, komiser.. dedi. le vu fıranse? Umduğunum hi lâfına müsbet ce - vab alınca sevincin- her Par- ler dökmeğe başladı. Herif bu gevezelikten hoşlanmış, gü- Tümsiyerek ara: da, sen de serbestsiniz. — Dur! Serbest dedi isem, bilâ kay ve şart değil. — Tabit.. nezaret altında, id mek üzere vize edeceğim, — Hamburğa dedin? | " | güzeline —— den deli divaneye döndü. Ve artık dil- | dinliyordu. Nihayet, bir — Haydi! dedi; yeter, Senin ne mas- kara olduğunu anladım. Arkadaşların — Çok teşekkürüm müsü komiser! — Sus! söyliyeceklerime kulak ver. Sonra da, arkadaşlarına anlat. Şimdi| gidebilirsiniz. ben sizin kâğıdlarınızı hiç bir yerde durmadan, dosdoğru Hamburga git -| gilme için Kırımdan dolaşacağız? Kes- | rek: e ” 3 SON POSTA çeviren : Neyyir A_ğ — Zavallı Mari Huçinson! Karısı Emma öfkeli öfkeli başını sal- ladı. Uysal, yumuşak başlı bir kadın ol- duğu halde içinden öyle geldi ki şu ölü suratlı heykele bir tokat aşketsin, bir da- ha da buralara ayak basmasın. İşsiz kal- dığı gündenberi dünyadan elini, eteğini çekmiş gibi duran kocasının, tahtadan yapılmış bir kötü kadın portresine san- suz bir alâka göstermesi © kadar sinirine dokunmuştu. * Donald ne o akşam, ne de o gece hiç konuşmadı. Ertesi gün kahvaltıda ilk sözü şu oldu: v — Bilir misin Emma böyle bir heykel almayı ne kadar zamandır isliyordum. — Ne?... Yoksa o yılan yüzlü... — Öyle deme Emma! Bunca yor gez dim. Ben bu cins heykellerin bu kadar rastlamadım. Ne san'atkâr bir el nasıl oymuş boyamış, adetâ tahtaya can vermiş, İnsan ona bakınca denizin yüz yıllık destanını okur gibi heyetcan- lanıyor. — Abdallık etme Donald. (Evlendikle- rindenberi kocasına ilk defa kaba bir söz İsöylüyordu. Çünkü: Tahaimnmülü kalma- mıiştı.) Ona vereceğin para ile Rogerin noksanlarını tamamlarız. Çocuk kaç kittir kasket, kitab diye sızlanıp dur: ü Topu topu hepsi beş on lhranın içinde... Bir tanecik evlâdımızı üzmek olur mu Beş on lira... İhtimal heykelin de fiatı bu kadarcıktı. Kadın, kocasının bunu dü- şündüğünü 'yüzünden okudu. iken bile kendi heveslerine on para h. camak istemiyen Donalda dündenberi bir hal olduğunu, ne yapıp yapıp heykeli almaktan başka şey düşünmediğini sez- di ve süstu. Aradan bir hafta geçti. Donald şimdi eskisinden de az konuşuyor, biricik ço- cükları Rogerin mektebden yolladığı mektublara bile pek aldırmıyordu. Ak. şam üstleri karısile sokağa çıkmak âde- |tinden de vazgeçmişti. Bir bahane bulup hep yalnız başına dışarı fırlıyordu. Söy- lemiyordu amma karısı onun hergün gi. İdip Mariyi seyrettiğinden emindi. Gece- leri Emmanın bin türlü hesab kitab yü- Cebi dölu | Inhisarlar U. Müdürlüğünden Muhammen eksiltme Cinsi Mıktarı Beheri be. lulurı Muvakkat - saati L Er S L Er, H Eb Lâstik hortum 180 metre 7 50— 1350 — 10125 14 — Sicim 5000 Kilo — 74 — 3700 — 27750 14 80 İnce kınnap 300 » 108— 394 — 2430 1445 Zamkı arabi 50 » — 76 - 42 — B B- Mühür kurşunu 1500 — » — 2750 41250 3095 15 30 I — Şartname ve nümuüneleri mucibince'satın alınacak yukarıda yazılı beş ka lem malzeme ayrı ayrı açık eksiltmeye konmuştur. TI — Muhammen bedelledile muvakkat teminatları hizalarında göstlerilmiştir. IN — Eksiltme 13/X/9238 tarihine rastlıyan Perşembe günü hizalarında yazılı saatlerde Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda ya - pılacaktır, IV — Şartnameler parasız olarak her gün sözü geçen şubedea gibi nümuneler de görülebilir. V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde Şb 7,5 güvenmi paralarile birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilün olunur. — (6886) alınabileceği “vanı Cinsi Mikânrı Muhammen Be, Muvakkat Eksiltme Beheri Tutarı — teminatı saati LKS LK. L.K. Bez «Kartabli için» 1000 metre —.t0. 400 30.— M— Meşin * » 1600 ayak —3750 600.— 45.— 1430 Pirinç köşe 3200 adet —lü— 320.— — 16— «Kartabli için» İ — Nümuneleri mucibince satın alınacak yukarıda cins ve mikaarı yazılı ? kalem kartahli malzemesi ayrı ayrı açık eksiltmeye konmuştur. JI — Muhammen bedelleriyle muvakkat tomlnatları hizalarında gösterilmiştir. Ti — Eksiltme 19/X/938 tarihine rastlıyan Çarşamba günü hizalarında yazı'ı saatlerde Kabataşta Levazım ve Mühayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. IV — Nümuneler hergün sözü geçen şubede görülebilir. V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde 96 7,5 güvenme par ralariyle birlikte yukacıda adı geçen Alım Komisyonuna gelmeleri ilân olunur. «7139» NEVROZİN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser, HN G İcabında günde 3 kaşe alınabilir. MH Ka Düşkünlerevi Müdürlüğünden : Düşkünlerevine sütü mebzul ve taze 35 liraya kadar ücretli sülnineler alınacak- (Devamı 13 ncü sayfadaj) SON'POSTANIN EDEPİ ROMANI Zi YAZAN: Ercümend Ekrem Talu Takvor: <Estağfurullah, Allah yazdı ise bozsunl> dedi. — Evet. — Tak dabanının dibini öpeyim! Sakın öyle şey etmeesin. Maf olduğu - muz kertedir soram! — Ben onu, bunu bilmiyorum. — Müsaade et, Sen belkim de bil - mezsin ama, ben biloorum. Biz, sözüm bundan dişarıya, Fransaa gitmek üzere yola çıkmışık. Yanımızdakt — ehtiyar yel hastalığından mübtelâ ise, tedavi maksadilen Vişiye gideceklir. Paramız ona göre hisaplıdır, ağnoorsun? t — Hamburgdan nereye isterseniz, — E, bu olur? Beşiktaştan Üsküdara tirmedir sankim? « Ben herhalde sizin Alman toptak- tır. Çocuksuzlar tercih olunur. Çocuklu olanların da müracaatları. 1823) Yanandaki memurlara kısa bir emif verdi. Onlar da Takvorla Toriği alıp: Gurabi efetdi ile karısının biraz evvel götürüldükleri yere sevkettiler. Ermeni içeriye girer girmez, #htiya” karı kocaya müjde verdi: — Belâlar mübareki! Gidooruz! Gurabi efendi sordu: e? Mahpusa mı? ir keret hızımızı aldık, bult” dur, diğnen yok. Cenuptâft muza müsaade ede -| şimaledek gideceğiz. y mem! — Bize bir zarar vermiyecekler a? — Nasıl da kes-| — Ondan yana ırahat olun. Dibimi?” tirip atoorsun? Dür, | de tahta, tepemizde vagonun keremidi. " | beni biraz diğne'ba-|ne yağmurdan korkumuz vardır, ne Ö6 kalım. Görkim sana|ayaklarımıza su enmesinden. Sözüf | ne lâf deeceğim? — (ona 'çingenelerin pazara götürdüklet — Demindenberi|kazlar gibi kafes içerisinde gîdcreğ"' | dinliyorum.. yeter. | işte. y — Demindenberi| — Neresi bu Hamburg? ) citti IAf etmiş de -| — Baş taraftaki ham kelimesine 4 — ğiliz. Sen de, ben| ka pek o kıdar da-kiy4* de zevzeklenmiş | bir yer olmaacak. ; durmuşuz. Tam cit-- — Gideceğimiz yere yakın mı? ti lâfın kertesi ge-| — Harilanın üzerinde yakın olma!” diği vakit beni sus-| dır. ğ turoorsun? — Paramız yetecek mi? — Söyle bakalım.| Takvor, müstehziyane, Toriğe dön * Lâkin kısa kes! dü. — Bize çızdığın — Haydi, beyzadem, cevab et! # 5 yoldan kısadır. deeceğim: Sen, şimdik/ evelinden, cart curt atoordun.. H | bizi, biçimi ilen, yan tarafa Baptırıp,| Torik ileriye doğru atılıyormuş g antinden Fransaa geçiremezsin? |bir tavık aldı. — Huduüd kapah. — Ulan! Bana mı söylüyorsun? — Hudud dediğin demir kasa kapısı| — Takvor al di bile.. değildir. Cenabın meram etsen dört| — Ya, kime deeceğim, tereyağı? — tane garibi öte yana aşıracak bir gedik| -- Senin silsileni burada gebertir! bulursun. — Benim silsilem Kuzguncuk üstü * — Beni ne sandın? O senin dediğin alı seneler senesi olmuştur. VA işi kaçakçılar, hırsızlar yapar. le pederim, onda yanbeyan yatı * — Eyi ya, işte! Sen de onların üzeri-|lar. Bana gelincez, ıslanmışın yağım ne memur değilsin? Bu kıdar zaman-| oktur fehvasınca canifit dır, girdisini, çıktısını belbet öryen -| vaziyetteyim. — Arnavul! mişindir. Herif asabileşti. Tavrını ciddileştire- | dan bezmiş dayağından sorama bir de cenahırit dayak yemişim vız gelir, Ağnum!“" 'Torik ığbirarla baktı: — Ya? Meydan okuyorsun, öyle (Arkası vA'/ — Boş lâfları artık bırak! dedi, Ham- burğa gideceksiniz. İşte o kadari