5 Ekim 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

5 Ekim 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KA “Son Posta,, KARI -K Hâkim, suçlulara dikkatle bakıyordu, Bunlar, karı ve koca olmak üzere iki ki-| g diler.. suçları Evlerinde kaçak — rakı| yapmaktı.. Hâkim erkeğe hitab ederek sordu: — Demek ki siz kendinizi bu işde suçlu Baymıyorsunuz?. Öyle mi?. Suçlu erkek: — Hayır, dedi, Berim bu işde zerre ka- dar suçum yok. Bütün kabahat k.ıruud.ı-! dır. Bu mesele hakkında o size - cevab| versin!', Benim hiçbir şeyle alâkam yok.| Hâkim hayret etmekten kendini ala- madı: | — Fakat nasıl olur? dedi. Karınızla ay- ni evde oturasınız da ne yaptığını bilmi- yesiniz mümkün mü?. Akı! ve mantık bunu alır mı? — Hayır'hâkim efendi, biçbir şey bil- — miyorum.. bütün kabahat onundur. Hâktm: — Doğrusu çok tuhaf, dedi ve ufak bir fasıladan sonra kadına hitab etti: — — Peki, bu işe siz ne dersiniz?. — Doğru, reis bey, doğru. kocamın söylediği doğrudur... Bütün kabahat be- nimdir... İsterseniz beni asınız... Onun bu işde hiçbir kabahati yok.. Hâkim kızmağa başladı: — Kadın, kadın, diye söylendi, koca- o nızı kurtarmağa çalışıyorsanız - nafile — zahmet ediyorsunuz!, Mah&eme her şeyi — tedkik edip anlıyacaktır... Siz buhareke | tinizle işleri sürüncemede bırakıyor: nuz!, Bu sizin deliğinizi akıl ve man! alır mı?, Ben sizin sözlerinize nasıl ina- — nabilirim? Kocanız sizinle beraber, ayni| evde otursun da sizin yaptıklarınızı gör-| — Mesin, bu mümkün mü?, Siz onan karısı | — değil misiniz?, O size kocalık yapmıyor mu?. Kadın hâkimin bu suallerine hiçbir ce- — vab vermedi. Kocası sevinçle başını sal- o ladı: — İşte mesele burada hâkim elendi, dedi. Vakıâ ben onunla ayn! evde oturu- yorum amma, onunla yaşamıyorum.. ya- | hi aramızda karı » kocalık münasebatı 'yoktur. Bir çokları - işte böyle sizin gibi - — bizim karı - kocalık münasebetinde bu- — lunduğumuzu zannediyor.. halbuki kazın | — Ulan başın dara geldi mi, ne de mülâyim olursun? — Soyle, mori, sen hancisi konco | loz? Hinglis mi, | Dalyan mı, Ha -| laman, Fransuz, Karadag, — Sirp, Blugar, — Miskof mı? Çabuk soy - k! — Hiçbiri, de - ğilim deorum-| Sen lâf ağnamazsın? Artık Torik iyiden iyiye müdahale — lüzumunu hissetti. Zira iş sarpa sara- Caklı. — , — Bana bak, hemşeri! dedi. Koy - ver onun yakasını, Ben mahsustan, şa- ka olsun diye söyledim. Bu sefer Arnavud ona bulaştı: — Po mori, çim hizin vermiş sana, edesin benim ilen şaka? Patlatırtırırim senin hancisi bir cozi! Toriğin kan tepesine fırladı: Bana bak, Arnavud oğlu!. Burada - gamlar beylik değildir. Adama yüksek- — ten attırmazlar. Sen daha benim kir - piklerimin tek bir kılına el sürmeden şu yumruğu beyni valana yemiş, tâ karşıki köşede secdeye kapanmış olur- — suün. Senin kabadayılığın burada sök - mez! İştahını koncoloza sakla.. Herif sindi. Homurdana homurdana yerine döndü. Lâkin bu sefer de başka belâya çattılar. Çinli, kimbilir neresin- de saklı tuttuğu afyonu yutmuş, adam akıllı dalgaya düşmüştü. Sağa, sola — yalpa vura vura, odanın içinde bir aşa- — ğ bir yukarı dolaşıyor, mütemadiyen — suratında dolaştırdığı ellerile bir şey - — , İer arıyor, yahud ki sinek kovuyor gi- — bi yapıyordu. — Bir aralık Takvorun üzerine doğru — hızla geldi, kapanıverdi.. kötü bir Fran- — gızca ile: nın Hikâyesi Ruscadan — çeviren ayağı hiç te böyle değil... Bütün kabahat karımındır. Hâkim kadına hitab ederek: — Kocan doğru mu söylüyor?, sordu. — Evet efendim, doğru söylüyor, İster- seniz beni asınız!. Onun bu işde zerre ka- dar alâkası yoktur. Hâkim gene hayret etmeğe başladı: — Allah Allah, dedi, demek siz karı - koca değilsiniz!. Yanı aranızda karılık - kocalık münasebatı yoktur?. Peki bu ne- den böyle?, Yıldızlarınız mı barışmadı, nedir?, Karı ile koca bir an için birbirlerine baktılar.. nihayet erkek cevab verdi: — Hem yıldızlarımız barışmadı.. hem de işte... Ne bileyim.. karım benden yaş- hdır... Kadın canlı bir hareketle kocasının sö- zünü kesti: — Ne demak «karım benden yaşlıdır? » Relis bey, ben ondan yaşlı sayılmam.. ni- | hayet ben ondan bir ay evvel şum.. yaşıt sayılırız.. Erkek karısının sözünü tasdik ett: — Doğru efendim, dedi, karım hakıka- ten benden bir ay daha büyüktür.. fakat şunu da nazarı itibara almak lâzımdır, ki kadınların her ayı bir sene demektir... Karım şimdi kırk yaşlarındadır. Kadın öfkeli bir oda İle: — Kocam yalan söylüyor, dedi. kırk yaşında yokum. Kırk olma da otuz dokuz ol, ne çı- kar? Kadınlar için otuz dokuz yaşında olmak ihtiyarlık alâmetidir. Kadınların bu yaşta saçları ağarır... Ve... No bile- yim işte... Kadın büyük bir hiddetle: — Ne demek: «Na bileyim işte?.» Lâ- fını yarıda bırakma!. Beni hâkimin kar- şısında mahcub etmek mi istiyorsun?. Ne demek «ne bileyim işte?» Hâkim gülümsedi., erkek kendini top- ladı: — Hayır Marüsyacığım, benim “sana hiçbir şey dediğim yok.. ben umumiyet- le söylüyorum.. demek istiyorum ki ka- dınlar kırk yaşlarına geldiler mi, hani, biraz derileri sarkar.. gözlerinin kenarın- da örümcek ağı gibi kırışıklıklar peyda doğmu- Ben diye | OCA ARASINDA ; : H. Alaz #memailz Volur.. fakat ben bunu umumi olarak söy- lüyorum... İşte hâkim efendi, ben karım- la yaşamıyorum.. sebebsiz olarak yaşa- miyorum.. Kadın kendini tutamadı.. artık iyice ölkelenmişti: Ya, demek böyle, ha?.. Demek de- rira hoşuna gitmiyor? Demek yüzümdeki gözümün etrafındaki kırışıklıklar hoşu- na gitmiyor, öyle mi'. Demek bu kadar halkın içinde beni rezil ediyorsun, ha?. Hayır hâkim efendi, o yalan söylüyor.. biz onunla karı - koca olarak yaşıyoruz. |Rakı kazanını eve getiren de odur. Ben budala gibi onu kurtarmağa çalışıyorum, ©o ise bu kadar kişinin içinde beni rezil |ediyor!. İkimiz de suçluyuz hâkim efen- |di!. İkimizi de cezalandırınız! üksek sosle mendiline sümkü- çkıira hıçkıra ağlamağa başladı. Kocaşı telâşla ve körku ile karısına bakr- tı, sonra da elini sallıyarak: — Karı, karı, diye söylendi, Allahın be- lâsı karı!. Evet hâkim efendi, ben de suçluyum.. ben de.., İkimizi de mahküm edin!. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Gökten inen hediye Yazan: Peter Fabrizinş Çeviren: İbrahim Hoyi Konirp.âk sanayicileri toplandılar Kontrplâk sanayicileri dün Milli Sa- nayi Birliğinde bir toplantı yapmış - lardır. Kontrplâkoılar bu — toplantıda yakında meriyete geçecek — olan yeni |kontrplâk nizamnamesi hakkında bazı dilek ve temennilerde bulunmuşlar ve İçok müşkü! buldukları bu nizamname- nin tadilini İktisad Vekâletinden iste- meğe karar vermişlerdir. Kontrplâk - cıların dilek ve temennileri Vekülete bildirilecektir. Berberler cemiyeti dün toplandı Berberler Cemiyeti Umumi Hey'et top - lantısı dün Öğleden sonra Türbede Cemi - yetler Merkezi binasında — yapılmıştır. Bu toplantıda Cemiyetin bir yıllık hesabat ve çalışması tedkik olunmuş ve yeni idare hey- ON POSTANIN e PDOAN! ! İstanbul Belediyesi İlânları ı Cinsi Beherinin muhammen bedeli Soba borusu 25 kuruş * 30 150 35 2x , eve böynu dirsek Soba tablası 180 — Maşa 180 — Kürek İlk okullar için lüzumu olan yukarıda mi üi bulunan soba malze- mesi açık eksiltmeye konulmuştur. Şartr om Müdürlüğünde görüle- bilir. İstekliler 2400 sayıl. kanunda yazılı vesika ve 141 lira 83 kuruşluk ilk te- mihat makbuz veya mektubile beraber 7/10/038 Cuma günü saat 14 buçukta Daimf Encümencde bulunmalıdırlar. () — (6725) aaar Karaağaç müeşsesatımna lüzumu olan ve hepsine 990 lira bedel tahmir edilen tuzruhu, çelik tel, ip halat çimento, lâstik ve pik madeni hortum. süpürge ve saire gibi 582 kalem Mmalzeme açık eksilt meye konulm Levazım Mü ğünde görülebilir. e kliler 2490 < kanuncda yazılı vesika ve 74 lira 93 kuruşluk ilk teminat6 makbuz veya mektubile beraber — 7/10/938 Cuma günü saat 14 buçukta Danni Encü mende bulunmatıdırlar. (6726) ştur. Listesile şartnamesi *A Beher metre murabbaına 2 lira 50 kuruş bedel tahmin olunan Aksarayda Mu- radpaşa mahallesin'a Selçuk camil çık mazı sokağında 3 metre yüzlü 15 metre murabbu çıkmaz yol parçası satılmak üzere pazarlığı konulmuştur. Şartname- si Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2 lira Bi kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektuhile beraber 7/10/938 Cuma günü saat 14 buçükta Daimi En- tümende bultunmalıdırlar. (B.) — (6724) e Belediye daire ve müesseselerine lüzu mu olan ve hepsin2 5000 lira 80 kuruş bedel tahmin odi'en soba ve soba müalze mesi ve kurulması işi kapalı zarfla ek- siltmeye koaulmuştur. Eksiltme 11/10/9 38 Salı günü saat 15 de Daimi Encümen- de yapılacaktır. Listesile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. istek- Hler 2490 sayılı kanunda yazılı vesika ve 375 lira G kuruşluk ilk teminat mak- buz veya moektubile beraber teklif mekt ublarını havi kapalı zarfların! yukarıda yazılı günde saat 14 de kadar Daimi Encümene vermeiidirler. Bu saatten sonra verilecek zarflar kabul olunmaz, (B — (6853) NEVROZİiN Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal kes>r. ERIE — GEME İcobında günde 3 kaşe aknabili. MERE EE ben de kendimi onlara - göstermezsem yedi ceddime lânet olsun! Diyordu, Birafına dikkatli dikkatli göz gezdirip, bulunduğu yerin tonog - tafyasını zihnine iyice nakşetti, Kar - şılıklı iki tane yüksek pencere, bunla - rın her birinin ortasında da üçer tane, baş parmak kalınlığında demir çubuk vardı. Demir sövelerle tutturulmuş âh- dın., Takvor onu itti. — Haydi! git işi- ne! — Burnum.. bak., senin burnunun üs- tüne yapışmış.. sen- de iki tane burun olmuş. Ver; yoksa koparırım! Çinli olanca ağır- lığile Ermeninin ü- zerine — abanmıştı. Elbisesinden, —ağ - zından, — teninden, pis, iğrenç bir koku neşfediyordu. Tak - vor, övürmemek i - çin nefsini zorlıya- yarak, bir yandan da onu uzaklaştır - mağa çalışıyordu. — Git be adam! Seni de hediye gön- dermişlerdir? — Birinden — kurtulduk, şimdik de seni jilen belâya çatmışızdır. Necmi Beyim! Adlah aşkına — şuna da meram ağnattır.. gel! — Ulan! Görmüyor musun? Herifci oğlu dalgada. Onun elinden kurtulmak istiyorsan, yanıbaşındaki destiye uzan, maşrabayı doldür.. yüzüne serpiver, — Büsbütün belâya çatmaalım?? —Bir şeycik olmaz. Takvor, Çinliyi sol elile iterek, sağ elile de, Toriğin dediği gibi destiye sa- rıldı; Maşrapaya su doldurmağa uğra- — Burnum.. dedi.. burnumu verin. | & vordu. Lâkin, akar suyun sesini du - — Hangi burun?. yar duymaz herif deliye döndü. Vahşi — Benim burnum.,, sen aldın.. sakla-| 74 ygaralarla Takvorün ötesine berisi - Bayram Zola gözlerini devire devire: «Bu mi koncolos?» diye bağırdı. ne saldırarak ısırmağa başladı. Canı yanan biçare Takvor âvaz âvaz haykı- rıyordu: — Ka, vuuür! Polis yoktuur? Can - darma yoktuur?! Adam öldüroorlar bunda! Torikzadem, yetiş! Herif beni diri diri yoor!. Nihayet, can havlile savurduğu tek- me Çinlinin çenesine isabet edince, © da Takvoru koyverdi. Lâkin Takvor - da da takat kalmamıştı. Isırılan yerle- rini oğa oğa: — Surp Hagopta efendi efendi otu - roor.. Şahan kayvesinde akşamları tav- lumu oynoorudum, Ne b.. yedim de bu- ralara geldim?, Hangi kör şeytana uy- dum?. Vay babasına, be! Cınsında kurt köpeği vardır, ne? Lap etime, Ilopik şap kapıya da iki basamak merdivenle çıkılıyordu. Zemin çimento, tavan püut- Tel üzerine düz beyaz sıva idi. Hücre - nin <içinde, duvar diplerine sıralanmış tahta peykeler duruyordu. Her peyke- nin yanı başına birer desti ile birer de teneke maşrapa konmuştu. Kapın'ın mereye açıldığına, buraya B lirken dikkat etmemişti. Faket tahminde güçlük çekmiyordu. Polis - lerin, Takvorun fTeryadlarıniı düyüp dâ koştuklarına göre, kapının öte taralf! ya onların koğuşu, nöbet odası, yahud ki karakolun avlusu gibi bir yer ola < caktı. Binaenaleyh, buradan kaçmak o ka- dar kolay iş değildi. Hususile ki içeri- de bulunan diğer mevkuflarla anlaş - mağa imkân yoktu. En ufak bir teşeb- büsü haber vermeleri, hattâ buna mâ- ni olmaları ihtimali vardı. İkinci, daha derin bir tedkik, Tnri- ğin aklına başka bir tedbir getirdi- Höc- rede su dökecek yer yoktu. Demek ki böyle bir ihtiyac hasıl olduğu vakit dişârıya çıkılacaktı, Dışarıya — çıkınca da, Allah kerim! Yerinden kalktı.. kapıya gitti. öte taraftanı kilidli bulunduğunu, yoklayıP da anlayınca, kanadı yumruklarile, güm, güm, vurmağa başladı, Dışarıdan kilidde dönen — paslı bir anahtarın gıçırtısi duyüuldü. Arkasın * dan kapı açıldı ve eşikte bir memuf — tarafıma öyle bir diş geçirmiştir ki, az kalmış koparaca- Bimış- Sana da, ya- niya, aşkolsun To - rikzadem! — Bravo Necmi beyim! Beni, bu — memşazadeye lokma - edeceğidin.. diye — söyleniyordu. Kârşıda, — katıla katıla gülmekte o - lan Torik seslendi: — Ben ne yaptım, ulan?! Ben mi onu senin Üzerine sal - ırttım? — Daha ne ede - ceksin? Suyu gö - rüncez kudurmuş - tur.. Derken, dışarıdan, feryadları duyan polisler içeriye daldılar. Bağıranın kim olduğunu sordular; Takvor başına ge- leni anlattı, Çinliyi alıp, sürükleye sül- rükleye götürdüler. Lâkin iş bununla kalmadı. Arkasından gelip Takvoru da çağırdılar., gitti. 'Torik merak içinde Idi. Ayni zaman- da da, gönlünü kemiren bir şüphe onu hafiften öfkelendiriyordu. Bu şüphe de şu idi: — Takvor güvur.. ona iltimas edecek- ler! Serbest bırakılacak.. ben ise bura- da çürüyeceğim. Ve bu düşünce kendisini isyana sevk ediyordu. — Hele böyle bir şey yapsınlar! Eğer göründü. — Ne var? ne istiyorsunuz? diy€ (Arkanı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: