LL AA AN KE e. Vaaz - Kompartimanda tam beş kişt idiler.İda yok. Vallahi konuşmazsak sıkıntıdan “Vakit gece idi, sık sık azalıp fazlalanan | patlarız. Ne yapsak acaba? donuk ışığın altında yüzler birax gölgeli| Onun karşısında oturan papağan bu- görünüyordu. İrunlu, şehlâ gözlü genç ile, saçları biraz © Küşede, pencerenin yanında gözlüklü | uzun kesilmiş ve-modaya uymak hevesi © yelmişlik bir adam oturuyor, sık sık göz-! ile olacak, boyunbağı bir yumruk büyük- © lüğünü kaldırıp uykusuzluktan kızarmış lüğünde bağlanmış olan arkadaşı bakış « vlan gözlerini oğuşturuyordu. Temiz el-! tılar, fakat bir şey söylemediler. Uzun © biselerinden yepyeni mintahından ve ye-! yüzlü, küçük siyah bıyıklı genç sorduğu © eğinde parlıyan kalın altın köstekten Ge feai gene kendi cevab vererek: nün eşraftan hali vakti yerinde bir kimse! — Bir hikâye anlatsak, vakit geçer dedi. olduğu belli idi, Onun yanında iki kişi| 'Tam o bunu söylemişti ki, kalınca bir vard. Bu iki kişinin karşısında ise bir ses duyuldu. © sekadaşları oturuyordu. Onlar üçü bir «| — Oh, bakınız bu çok güzel bir fikir. © likte gelmişlerdi. Üçünün de keyifleri ye-| -Bunu söyliyen, şimdiye Kadar arlarla rinde idi. Yerlerine yerleşir yerleşmezibir lek kelime konuşmamuış olan çürük © konuşmıya başlamıştılar. o Konuşurken |sarı dişli, ufak tefek adamdı, Üç arka - birbirlerinin omuzlarına * vuruyor, ka -!daş ta hayretle başlarını ona doğru çe - yınlarını dürtüklüyor ve yüzleri kızara -| virdiler. İhtiyar gözlerini açtı ve «Allah rak ha.. ha.. ha diye, kaba kaba gülüyor. | kahretsin, bir bu eksiktis demek istiyen ardı. Gözlüklü ihtiyar bu gençleri ayıp-| bıkkın bir bakışla onu süzdü. - O, şimdi layan yüksekten bir bakışla süzüyordu İyerinde doğrulmuş, sar çürük dişlerini Orada bir yolcu daha vardı. Fakat göstererek gülüyordu. Bu dört adamı da © mevcudiyeti unutulmüş gibi idi. İhtiya -İayrı ayrı süzdükten sonra: tın karşısında, öbür köşede oturuyordu.) — İsterseniz ben size bir vak'a anlata © Ufak tefek bir adamdı. Sarı, küçük diş -Iyım, dedi, hem de başımdan geçti. — eri vardı. Dudakları yarım aralık, kü - Sonra onların kabul edip etmediklerini Şük siyah gözleri, halif'bir tebessümle sü-| söylemelerine vakit bırakmadan derhal zülmüş bu gürültücü, neşeli 4ç genç Yol-| anlatmıya başladı: , Suyu süzüyordu. Fakat onlayı ihtiyara| .— Gene bir seyahat esnasında idi, Fa- olduğu gibi ona da aldırdıkları yoktu. O İkat bu sefer vapurla yolculuk yapıyor - Teen tünellere girip çıkıyor, İnce) dum, İkinci mevkide yemek salonünun keskin düdüğünü öttürerek homurtuler, | hırıltılarla koşuyor, koşuyor ve üç de- AL mişlerdi. Öbür kamarâlardan birinde bir : tekerleklerin gürültüsünde KAY -| celeb vardı. Birini de genç bir memur iş- lmaktan kurtarmak için seslerini ala-| gal ediyordu. Celeb zengin bir adamdı. bildiklerine yükselterek konuşuyorlardı. | Şişkin cüzdanını bir kâç kere bizler de Fakat bir aralık söz biter gibi oldu. Ses» | eörmüştük. Memur, celeble ahbab olmuş- , İer alçaldı, kahkahalar seyrekleşti ve ni-| ardı. İkisi bir olup beni al alıyor - hayet sustular. Zengin, eşraftan bir kim-| Jardı. Celeb saf adamdı. Fazla ileri git - » seye benziyen gözlüklü ihtiyer o zaman| miyordu. Fakat memur herkesin önünde “belli etmiyerek rahat bir nefes aldı, Ye-| bana şaka diye, yapmadığını birakmıyor- e kımıldayıp başını kanapenin Ke -İdu, Allah bilir, çok içerliyordum. İkinci & bırakarak uyumıya hazırlandı. mevkide topu topu sekiz on kışi idik. — Paket kompant'mandaki süküt pek kısa| Mevsim kıştı. Bununla beraber fırına — bir zaman sürdü, Arkasına yaslanmış ve| yoktu. Karadenizde seyahat ediyorduk. — ayaklarını çürük dişli ufak tefek adama Hepimizin de ineçğimiz iskeleler epey doğru uzatmış, yan gelmiş keyfine ba -Juzakfı. Herkes birbiri ile iyi geçinmiye okan, uzunca yözlü, küçük siyah bıyıklı! ve üç dört gün sürecek olan vapur yol - delikanlı yanağını kaşıyap, çenesini oğuş-| culuğünu kabil olduğu kadar tatlı geçir- arak: miye bakıyordu. Fakat ne dersiniz, şu > — Söz bitti be yahu, dedi. Uykumüz! memur bana musallat olmuştu. Beni ala- © — Rahmet olsun canına! - —— © Nimet, külfete göredir prensini, ha'- , yatın en doğ- ru prensiplerin den biridir. Her hangi bir hem - cinsinden © iyilik gören bir adam, gördüğü (iyilik nisbetinde veli - nimetine hizmet etmek ister, Ve kendilerince tasar - lamış bulundukları şeye tevafuk etmi » ;. ancak o zaman -| yordu. Tek tük lir ki, en ağir bir yük olan minnet yü | Türkce konuşan rün #azyikinden vicdanını kurtara-| tereiüman: bilir. —-Yok sizde da- © “Torik Necmi de, Viyanada bulun -|ha güzel, daha ori- “ dukları müddet zarfında Hüseyin Ab-| ginal şey? “bas Kuli'nin minneti altında kalma -| Dedikce, , zavalh mağaza sahibi ora - ya buraya saldırıp, hemen bepsi de Al- man tezgâhlarından çıkmış bir takım çirkin, sahteliği sı - irıtan metalar bulup ak, ona faydalı bir hizmette bulun - mak arzusile dört dönüyordu. Her sabah, otelden çıkıp, Rinğdeki mağazaya uğramayı âdet edinmişti. » Abbas Kuli onu daima memnuniyetle >katşılayor, izaz ve ikram ediyor ve © vakti müsaid olunca da, oturup; bir yandan margilesini tokurdatırken, bir| bulup - * gösteriyor, .yandan.da, müşterek dostları Meşhedi-| Amerikalılar . ise © den bahsediyordu. İbunları ellerile ite © Bir gün, böylece tatlı tatlı sohbet » ederlerken, mağazanın kapısından içe- riye bir Amerikalı karı-koca girdi, Kı- © yafetlerinden, erkeğin boynunda. asılı : fotograf makinesinden, kadmın elin - “deki heybe büyüklüğündeki çantarlan sevyah oldukları belli idi. — “Yanlarında bir de tercüman vardı © Doğruca, Abbas Kuli'nin — bulunduğu “terrâha yaklaştılar, ve oradaki eşyav: rek: — No.. no! diyorlardı. den araya girdi, Tecrümana dedi ki; bir mal göstereceğim. sathico gözden geçirerek, - Amerikads | sotdu: © bir dostlarına hediye götürmek üzere| — Nedir, acaba? Torik cevab verdi; orijinal bir şey istediklerini söyledi - ler, TREN YOLCULARI | Peride dibindeki üç kamaradan birini bana ver-| Bu esnada Torik Necmi kendiliğin- — Mösyölere söyleyin: Çok nâdide ve çok kıymetli bir şey arıyorlarsa, yas rın bu saatte tekrar zahmet edip gelsin- ler. Ben kendilerine fevkalâde antika Herif bunu tercüme etti. Amerikalı ler. — Şimdi söyliyemem. Zira, bu öyle © Abbas Kuli, camekânlarda ve raflar- | bir şeydir Ki, korkarım müzeler idaresi | antikayı getirmek için gelmiştim. Da- o daneler varsa indiriyor, arzediyor. | haber alırsa ucuzca kapatmâğa bakar.|ha bunun üzerine konuşmağa vakit Celâl aşyımnlir ya alarak başkalarını eğlendirmiye bakı- yordu. Ona kinlendikçe kinleniyordum. İstanbuldan o ayrıldığımızdan iki gön sönra idi, Samsuna uğramış, tekrar hare- ket etmiştik. O günün sabahı kamaram- dan biraz geç çıktım. Baktım, ortalarda kimse yok. Merdivenlerde başkamarota tesadüf ettim. Yüzü sapsarı idi. Bana ga- rib garib bakıp geçti, Güverteye çıkınca ikinci mevklin bütün yolcularının bir köşeye çekilmiş, alçak sesle konuşmıya dalmış olduklarını gördüm. O sırada sü- vari önümden telâşla geçip gili, Kala - balığa doğru ilerledim. İçlerinde memur da vardı. Yüzü sapsarı idi, gözleri körku ile dolmuştu. Oradakilere daha ne oldu - ğunu sormadan onlar söylediler: Kamar4 komşum celebi gece öldürüp parslarını almışlar!, Görüyor musunuz felâketi! Fa- kat asıl biraz sonra bizde şafak attı, Me- murla, ben göz hapsine alınmiştık. Çünkü kamarâlarımız celebin kamarasına bili - şikti. Küplanu gelince bütüm garsonlar:, kamarotları hapsetmişti. Bununla berâ - ber onların eski adamları olduğunu, biç birinden şüphelenmediğini, açıkça söylü- yordu. Her halde katil yolcuların, yani bizim aramızda iki. Fakat kimdi? En va- &ın bir ihtimal olan memurla ben vardık. (Fakat memurun halini görmenizi çok is- iterdim, Nasıl bir korkuya düşmüştü! £ «Benden, benim gibi bir insandan bu na- sü ümid edilir!, diye, çırpınıyor, ağır şüpheyi üzerinden atmıya çalışıyordu. Ben sakindim. İşin yoluna gireceğinden şüphe elmiyordum. Hattâ neş'eliydim di- yebilirim. Memurun telâşı, korkusu İle şimdi de ben eğleniyordum, Yalnız ortada hoşuma gitmiyen bir şey vardı. Öbür yol- cular bize garib garib bakmıya, etrafı - mızdan uzaklaşıp aralarında fısıltılara hız vermiye başlamıştılar. Bu benim key- fimi kaçırıyordu. Nihayet dayanamadım, süvari ile görüştüm. Ona dedim ki: — Siz bizlerden şüphelenmekte bir de- receye kadar haklısınız. Meselâ bakın memur pek-tâlâşlı ve heyecanlı yor. Sonra onun celeble olan ahbablığı- mı da göz önünde tutmak lâzım. Onun da kamarası benimki gibi maktulün kama - görünü «|. Eylai 21 Edirne Nafıa Müdürlüğünden : Kapalı zarf usulile Eksiltme ilânı 1 — Uzunköprü hükümet konağının 13706 hira 17 kuruşluk bir kısım inşaatı kapalı zarf usulile eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 — Eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, hususi fennt şartname, bayındır- hk işleri genel şartnamesi ve keşif evrakı Edirne Nafia Müdürlüğünde görüle bilir, 3 — Bu işin ihalesi 30 Eylüi Cuma günü saat 15 de Edirne Nafıa Müdürlüğü - odasındaki komisyonda yapılasaktır. 4 — Eksiltmeye girebilmek için 1028 liralık teminat vermek ve aşağıdaki ve- #aiki hair bulunmak lâzımdır. A — 98 senesine aid Ticaret Odası kâğıdı. B — İhaleden en az sekiz gün evvel bu işe girebilmek için Nafıa Vekâletin- den veya Edirne Nafta Müdürlüğünden alınmış ehliyet vesikası 2490 sayılı ka- nuna göre hüzirlunmış teklif mektublar: mezkür günde saat 14 de kadar komis- yon başkan; pafıa mildürüne verilmiş olması lâzımdır. Postada ikmiş mek- tublar kabul edilmez. «643, iie Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. GR İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Es İstanbul Belediyesi İlânlar, Keşif bedeli 19864 Lira olan Zincirliku yu mezarlığın iç yollarının bir kış- mile mezarlığa girecek şoseden ayrılan yolun katranlı şose yapılması kapalı zarfla eksiltmeye konulmuşlür. Eksiltme 26/9/0938 Pazartesi günü saat 15 de Daimi Encümende yapılacaktır. İstekliler 2490 humaralı kanunda yazılı vesika- dan başka bu iş için Fen işleri müdürlüğ ünden alacakları fen ehliyet vesikasile 1039 lira 80 kuruş ilk teminat makbuz ve'ya mektubile beraber teklif mektubla- rını havi kapalı zarflarını yukarda ya zılı günde saat 14 de kadar Daimi En - cümene verebilirler. Bu swten sonra verilecek zarflar kabul olunmaz. *(B.) (62) A Keşif bedeli 1508 lira 22 kuruş olan Sarayburnu ve Şemöipaşada yaptırıla- cak olan Transformatör binaları demir a ksamı pazarlığa konulmuştur. Keşif ev- rakile şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sayılı ka- nunda yazılı vesikadan başka Fen işleri müdürlüğünden alacakları fen ehliyet vesikasile 113 lira 12 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubile beraber 22/9/938 Perşembe günü saat 14 buçukta Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B.) (6648) gaği GS me i 1 — 21/Eyiti/1938 terihinden itibaren Karaman etine toptan $5, perakende 40, Dağlıç etine toptan 37 ve perakende 42 kuruş azami fiat tayin edilmiştir. rasına bitişikti. Ne ise, dostum, fakat bi- (Devamı 13 neii sayfada) SON POMANI Mağazanın kapısından içeri ye bir Amerikalı karı - koca girdi — Neden? Siz Amerikalı mısınız? — Hayır. Kendim Amerikalı deği- lim ama, Amerikada gezdim, oturdum. Amerikalıların sayesinde çok ekmek yedim, Elimden geldiği kadar ben de onlara hizmet ölmek isterim. — Siz kimsiniz? — Tanımazsınız.. — Bu dükkânla alâkanız? — Hüseyin Abbas Kulinin candan dostu ve misafiriyim. Arada sırada eli- me nâdir bir parça geçince burayâ, 0- na getiririm. Bu sefer de o bahsettiğim © monllarinı dili döndüğü kadar sena ey-| Halbuki onun bir eşi zaten Amerikada | bulmadan sizler lâfın üzerine geldiniz: diyerek beğendirmeğe çalışıyordu. Fa-İ olduğundan bunun da gene bir Ame « v © bunlardan hiç biri de, karı-kocanın İ tikalıya kısmet olmasını çok arzu ederim... Ertesi sabah tekrar dükkânda buluş-İzim senin?. Şimdi ben, şu pis emziği, — Pekâlâl STANIN 5) 42 3 — Kıvırcık eti için tayin edilmiş ola n toptan ve perakende azami fiatlar 21 Eylül 1938 tarihinden itibaren kaldırılmı şiar. 3 — Keyfiyet aMikadarlarca bilinmek üzere ilân olunur. €nâi plâkilerine okutsam.. Sana borcu- mu ödetikten mada, elceğizine de bir miktar dünyalık toslasam.. Beş, on ku- ruşceğiz de fakirin önüme baksa.. Boy- numa sarılır da beni şapur şupur öpen İsin ya? — Öpürem, dal İlle bu çöhne kalya- nı niççe beyle buhalı satarsan? — Onun orasını ben bilirim. — Cözel! Eyle, görem! Ertesi sabah, kararlaştırılan vakit ve sastle, tercümanın refakatinde, Ame- rikalılar * çıkageldiler. “Torik Necmi bunları karşıladı, oturttu, kendilerine bas Kuli sordu: birer kahve ısmarladı. — Dadaşım! OÖ-| Ögün, Takvoru dü beraber getirmiş zün, ille bunlara ne| ve ona uzun uzadiya, Öriceden, lâzım dedin?. - gelen her türlü talimatı vermişti. m İşittin'ne dedi- | Hüseyin Abbas Kuli, pazarlığa karış" gimi, Si , Jmıyor, alargada duruyordu. > Bâli, Güş etmi-! Torik. evvelâ; mali ortaya çıkarma- şem. lâkin heç ne dan, Takvoru, Amerikalıya takdim et mağa sözleştiler. Müşteriler çıktı, git- ti, Demindenberidir 'Toriğin tercümanla muhaveresini hay- retle takib eden Ab- anlamamışam, tiz ate şimdi sana |. Meşhur antika mütehassısı Pro- ya De) Yi its r Kaşer! Mahsus buraya davet et- merahtayam, » Sm ki size, göstereceğim parça hakkın- — Ben bu herifle ida taribi izahat versin. i Tin en çok neye pa-| Takvor da, Amerikalı da, karşılkir verdiklerini. ne âradıklarını bitirim. Jeğildiler. Köpoğlu ermeni, ne de güzel — Hardan bilürsen? rol oynuyordu! — Biz, rahmetli morukla Amerika-| Onlar birbirlerine cemile yapa dur- ya gitmedik miydi? sunlar, Torik, yardımını istemek baha“ — Bâli, gittiz. İnesile tercümanı bir kenara çekti; pat- — İşte, orada, gene böyle bir gün !4-| maklarile işaret ederek: : Papel ve bilâmangiz, elimiz kuru, altı-( Sana 20 dolar komisyon! dedi. il i? e âvallerle aksunta |. © yaygli e! td iniyorum, : * ii — 2 İndi bulara Tie satacahsan? 7 Hayali bakalım! Şindi ig bağım N — Senin emziği, Önceden hazırlanıp, kıymetli işleme- — Menim emzih hânsidi? lere sarılmış bulunan pis billür nargi” — Kalyanın: le, zifirile Amerikalmın yanına getiri — Yoh, cözel dadaşım! Munu itme! 'di. Kazara düşüp kırılsa sanki milyon — Neden, ulan? İlarca zarara uğrarulacak imiş gibi, bin — Men diğerir harda bulam? ihtimam, bin itina ile bohçalarından — Onu bulroası, benden, Nene lâ-! çıkarıldı; ortaya kondu, s Arkan vat) ğ