Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda * darağacı altında biten memuriyet hayatı : 69 ; Devlet kapısında elli Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Haıım İhtiyar jandarma benim bir tek kusurumu bulmuştu. Dıyordu ki: “Bazan yalnız kalınca, gezinerek ıslıkla hava çalıyorsun. Bu senin gibi bir beye yakışmaz. ,, İzmire dönünce, valiye ilk söz e- larak Sivrihisar kaymakamı fetlerini söyledim. Paşa güldü, Lâkin, eski bir paşa kölesini incitmeyi «paşa- anına müvalık bulmamış olacak ki m derhal Sivrihisardan kaldırıla - lundaki ümidim boşa çıktı. Yal- ymakama le bir mektub yaz- « Devir suretile yakında oralara ge- leceğimden hükümet. konağının yanı başında husulüne müsamaha ettiğiniz te- essüf ve taaccüble haber alınan batak- lığın tamamile kurutulmamış olduğu- nu görürsem bu halin azlinize kâfi bir sebeb teşkil edeceği ihtar olunur.» Jandarma Mahmuddan eski bir dost gibi ayrıldım. BSivrihisardan döneceğim sabah, Mah- müd: — Bey, dedi, ben çok insan gördüm. Büyük küçük hayli memurlar tanıdım. Çünkü çok gezdim, çok yaşadım. Fakat senin gibi bir köylü, bir jandarma ile ahbabcasına görüşen, konuşan alçak gönüllü bir memura rastgelmedim. Al- lah gönlüne göre versi — Benden hboşlanı Fakat acaba hoşuna giti yok mu? anlaşılıyor. en bir halim — Bazan yalhız kalınca, gezinerek ıslıkla hava . Bu senin gibi ıslık çalmam. ndarma Mahmuda verdiğim ktan, oku- bahçem- ürken, gene ıslık çaldığım o - , derhal jandarma Mahmudun ane tavsiyesini hatırlıyaak bun- dan vazgeçerim. — WPie HUKUKİ BİR MESELE İzmirde mektub! kalemi mümeyyizi iken âşür satmak üzere gittiğim Urla ve Sivrifflsar kazalarından İzmire dönü şümde vali Abdurrahman paşanın si- masıni pek bözuk buldum: — Efendimizi neş'esiz. görüyorum, dedim. Hasta mısmız? — Hayır. Vücudca hiçbir rahatsızlı- Rum yok. Yalnız sön derece canım sıkı- hyor. — Niçin? — Bir haftâ evvel belediye meclisi- nin bir kararını getirdiler. Birinci kor- dondan İkinet bir yol açmağa lüzum görmüşler. Meseleyi idare meclisine havale etilm. Belediye kararı tasvib o- lundu. Ben de mucibince, dedim, Bele- e derhal işe başladı. Rıhtım şirketi- nin direktörü nafıa nezaretine şikâyı te bulunmuş. Nazır Mahmud Celâled- din paşadan aldığım telgrafta, şirketin doldurduğu arazi kendisinin tasarrufu altında bulundukca oralarda belediye kanunları cari olamıyacağı şirketle hü- kümet arasında teğti olunan mukave - lede musarrah olduğundan belediyece başlanan ameliyatın tatil edilmesi lü- zumu yazılı. Bu iki meclisin kararını ben de kabul ve tervic etmiş olduğum için şu Kkahkari ric'at mecburiyetin- den pek müteessir oldum. Belediye re- 181 olacak hımbılı çağırdım, hattâ Tüzü- mundan fazla haşladım. Bütün idare söylemedik söz b im. ddet ve,teessürüm bir türlü geçmiyo: — Nafıa nazırının telgrafı belediye- ye tebliğ buyuruldu mu? Üstüne bir şey yazmıyarak bele- diye reisine gönderdim. Ameliyat iler- Jedikce bizim hezimetin zilleti büyüy cek. — Müsaade buyurursanız hu evrakın | dosiyasını belediyeden getirterek bir kere de bendeniz tedkik edeyim. — Tİsbe merihus dosva. bnimle eğlenir gibi, burada. Tedkik için hazine dava | n mari -|vekili aljmıştı. Şimdi gelirdi ve bir şey|li zail olr yapmak imkânı olmadığını yerek | defoldu gitti. Maamafih bir kere de siz okuyunuz. Mevkiin krokisi ve şirketin mukavelesi, şartname vesâire bu zar - fın içinde, Dogıu;u bu hezimet yâr ve| ara karşı pek çirkin oldu. Dosyayı aldım, Usul ve kanuna ta - mamile uygun olduğuna kani olma: ca hiçbir muamelede bulunmamıya pek ziyade dikkat eden pağanın böyle bir vaziyete düşürülmüş olmasına benim de canım sıkılmıştı. Bütün gece dikkat- le evrakı okudum. Bunlardan an ğina göre şirket denizden dol Juıduw rihtımı yaptıktan sonra arsaları ifraz ederek bir metresini kırk kuruştan sat- mıya başlamış ve gördüğü rağbetten istilade ederek kirk kuruştan sattığını elli kuruşa tekrar alıp seksen kuruşa, 'seksene aldığını yüz kuruşa ve bu su-| retle bazı yerlerde bir metresini on dört liraya kadar satmıştır. Belediyenin yol açmak istediği arsa birçok defa şirketin tasarrufundan çı- kıp şehir arazisine iltihak ve binaena-| n leyh belediye kanununa tâbi olmak mahiyetini müukerreren iktisab ettik - ten sonra gene şirkelin tasarrufuna gir- miştir, | Şirket bu arsaya evvelce imtiyaz ile mutasarrıf olduğu halde şimdi satın almak suretile tasarruf ediyordu.| Günün Bulmacası 1 — Bir şeye karar verememek. & — Köle - Aralâmâk masdarından emri- bazır. 3 — Temaşa - Şeref. - Dut ve komşu bir devlet - Birdenbi- 5— xıbuı etmeme. 6 — Dağ sporları, T — Güzellikler - İmal eden. 8 — Bmmok masdarından — emrihazır Ban'at - Bir nota, 9 — Prensip - Ağır. 10 — Kamer - Âdet. YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Eserini göstermek - Başa gelen fena- hk 2 — Muhaztirin, ressamın ortaya koydu- Bu - Kân. 3 — Yalan - İztm, — Erik veren. $ — Bonunda bir «N» olursa şeytana ben- zeyen. 6 — Dahi - İztirab - Taharri et. T — Mahtül - Cemi edatı. 8 — Tanımak masdarından muzari müf- red birinet şahıs - Bir nota. 9 — Eğilmek masdarından ismi fail. 10 — İstirahatli - Parlak bir kumaş. Buvelki bulmacanın halledilmiş şekli Arsanın ilk satışında imtiyazlı mahiye- ış bulunduğuna yani şirket şehrin beledi kanunu cari olan her ha gi bir arsayı iştira etmiş demek olduğu- na nazaran bizim mecelle hocalığı im- dada yetişti. «Bir şeyde sebebi temel - lükün tebeddülü o şeyin tebeddülü ma- lumına kaimdir.» kaldei fıkhiyesi gö - nde tecessüm etti. Davayı -|kazanacağımıza kani ve memnun ol - dum. Ertesi sabah mütaddan evvel dosya- yı ve mecelleyi alarak hükümet kona- na gittim. Paşa vilâyet makamına bi- tişik olan haremden henüz çıkmamıştı. Geldiğimi haber verdim. Az sonra paşa: — Hayrola, diyerek kapıdan - içeri girdi. Bu mesele beni gece de sinirlen- dirdiği için lâyıkile uyuyamadım. Bun- dan dolayı geç kalktım. — Müsterih olunuz, artık sinirlen - miye hacet kalmadı. — Ne diyorsunuz? — Belediye haklı. Fakat neden dola- | yı haklı olduğundan haberi yok! Nafıa azırı da, kendi zannına göre haklı. Çünkü bu arsayı hâlâ imtiyazını, yani beledi kanunu hükümlerine tâbi olma mak mahiyetini muhafaza ediyor, sâ- nıyor. Halbuki şirket bu arsayı müte- zayit bedellerle birkaç defa almış, sat- mış. (Arkasn var) Bugünkü program İSTANBUL 19 Ağustas 1938 Cuma ÖĞLE NEŞRİYATI: 1230: Plâkla 'Türk musikixi. 12.50: Hava- dis13/08: Plâkla Türk musikisi. 13.30: Muh- telif plâk neşriyatı. AKŞAM NEŞRİYATI: 18.30: Plâkla dans musikisi. 10.15: Konfe- Tans, Doktor Bakteriyolog Fethi Erden, 19.58: Börsa haberleri. 20: Saat üyarı: Grenviç ra- sadhanesinden naklen: Radife Neydik ve ar- | ” kadaşları tarafından Türk müsikisi ve halk şarkıları. 2040: Hava raporu, 2048: Ömer Rıza Doğrül tarafından arabea — söyler. 21: Bant Ayarı. Orkestra. 2230: Pasil saz heyeti: İbrahim ve arkadaşları — tarafından. 22.10: Muhtelif soldlar (Plâk). 2250: Son haberler ve ertesi günün programı, ANKARA 19 Ağustos 1938 Cuma ÖĞLE NEŞRİYATI: M4.30. Karışık plâk noşriyatı. 14.50: Plükla 'Türk musikisi ve halk şazkıları, 15.18: Ajans haberlerh AKŞAM NEŞRİYATI: 1830: Karışık plâk neşriyatı. 19.15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Handan). 20: Sa- At fyarı ve arabca neştiyat. 20.15: Türk mu- zikisi ve halk gşarkıları (Salâhaddin), 21: Konferans: TŞevket Süreyya Aydemir). 21. 15: Stüdyo salon orkestzası. 22: Ajans hü- berleri ve hava raporu. 22.15: Yarınkl prog- | TAZI Nöbetci eczaneler Bua gece nöbetci olan ecraneler şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev). Alemdarda: (Bşref Neşet). Beymdda: (Asador). Samatyada: (Rıdvan). Eminönünde: (Bensason). E- yübde: (Hikmet Atlamas), Fenerde: (B milyadi), Şehremininde; (Hamdi), Şeh- zadebaşında: (İ. Halil). Karağüömrükte: (Fund). Küçükpazarda: (Hulüsi), Ba- kırköyünde: (İstepan). Beyoğlu cihetmdekiler: İstiklâl caddesinde: (Galalasaray). Tü- nelbaşında: (Matkoviç). Galatada: yal). Fındıklıda: (Mustaf Nall), Cumhu- riyet caddesinde: (Kürkelyan). Kalyon- enda: (Zafiropulos). Firuzağada: (Rr- tağrul). Şişlide: (Asım). Beşiktaşta: (Na- l Halid). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (İttihad). Sarıyerde: (Nuri), Kadıköyünde: (Büyük - Üçler), Büyük- adada: (Şinasi Rıza), Heybelide: (Tu- naş). Tenis oynıyanların sayısı gittikçe artıyor Festival tenis Şatanbulda tenis bir kaç sene evvelki vükiyetine nisbetle geriledi, diyorlar. Klas itibarile evet... Meselâ şimdi Suad, |Sedad, Şirinyan âyarında oyuncular yok- tur. Fakât buna mukabil tenis oynıyan - ların Bayısı çok fazla artmış ve emı.kdır Suadın arkasında birbirine pek ıık-ın kuvvette bir ikinci derecede oyuncu sı - nıfı vardır ki karşılaşmaları dalma he - yecanlı olmaktadır.. Oyuncu adedi çok artmıştır: Bu sene yapılan — maçlardan |Üstündağ kupasına, Güneş turnuvasına, Dağcılık, Festival maçlarımna, tek erkek müsabakasına yazılanların sayısı (30) ile (40) dan aşağı düşmemiştir. 'Yalnız İstanbulun değil, memleketin en faal tenis klübü olan dağcılık klübünde 86 faal oyuncu vardır ki Türkiyeye tenis girelidenberi hiç bir klübde bu kadar faal âza sayısı kaydedilmemiştir. Umu - mi görüşle, meselâ beş-on sene evvelkine nisbetle, terakki ettiğini tereddüdsüz ka- pul etmek âzımdır. Eskiden hatırımda kaldığına görea Suad, Sedad, Şirinyan, Said, Zeki, Vitol, Galib, Server, Ohanis- yan, Ahmed Ferid, Karakaş gibi tanın- mış oyuncuların yanında bir kaç ta o za- manki gençlerin ilâvesile mahdud bir te- nisçi kütlesi vardı. Başta ismi geçen üç şampiyonun su götürmez farkları ve bir sene de Balkan şampiyonluğu ünvanı kazamnmaları tenisi ferden daha parlak bir seviyede tutmuştu.. Eskiden bir sene içinde fazla üç dört maç yapılırd. Şimdiki tenis faaliyetini göstermek için basit bir misal göstereyim: Geçen sene dağdılık klübü tenisçileri gerek kendi turnuvaları ve gerekse diğer klüplerle temas dolayısil bütün mevsim esnasında ancak üç pazar boş kaldılar. Diğer haf - talar hep iştirak edebilecekleri mıı;!a! ve seçmeler vardı. Bizde futbol ve güreş müstesna, diğer sporların kendine mahsus bir seyirci kütlesi vardır. Fakat bir çok kı'n.wîorin kanaati gibi * |futbol maçına gitmek için mutlak eski - den futbol oynamış olmak, yahud güreş |maçlarını seyretmek için hayatında bir | iki defa köprü kurmuş bulunmak, saltoya gelmiş olmak lâzım değiliir. Milli beyecanı uyandırmak ve klüp re- kabeti doğurmak lâzımdır. milleti karşılaştıran tenis te bir avuç se- yirciye münhasır bir spor halinden kur - taran umumi bir «por haline koymak için ecnebi temasları yapmak, klüpler n- dt || rasında rekabet vücude getirmek icab e- der. Gazetelerin spor muharriri olan arka - İdaşlara bu sene her zamankinden fazla lt-ıniı maçlarında rastgelmeğe başladık. Bu bususta tok tük tenkidlerini oku - duk ki bunu bir fali hayır addediyoruz. Çünkü matbuat en kuvvetli, en kestirme ve bilhassa en masrafsız ve zahmetsiz bir propaganda vasıtasıdır. Klüpler arasında lig maçları gençlere ehemmiyet vermek, mutlak su- rette antrenör getirtmek zarureti vardır. İ İşte, dünyayı dolaşan ve yirmi sekiz | tertibi, İm Bu sene yapılan maçlardan üıtündığ kupasına, Güneş turnuvasına, Dağcılık ve Festival müsabakalarına iştirak edenlerin sayısı 40 tan aşağı düşmemiştir maçlarına iştirak edenler Dagemak ve festtval kupalarını kazanatt Vedad Abud - Görodetski çifti Ecnebi teması yapmak, antrenör ge * tirtmek.. Bu iki tabir spor lisanında o ka- dar eskimiş, yıpranmış ki yazan okuyanâ karşı özür dilemek ihtiyacını hissediyor. 'Tenis hakkında yeni ve uzun temen * nilerde bulunmazdan evvel yeni spor tep kilâğmın faaliyete geçmesini bekleme * liyiz, 4 Vedad Abud İstanbul yüzme ve sutopu birincilikleri İstanbul susporları ajanlığı tarafında! tertib edilen İstanbul yüzme birincilik * leri cumartesi ve pazar günleri MWodl yüzme havuzunda yapılacaktır. Müsabakalara saat dört buçukta başl&” nacaktır. Bugün de Moda havuzunda İf tanbul sutapu şampiyonasının son mü * sabakası yapılacaktır. Oksporun atışları Okspor kurumundan: Kurumumuzd' tertib edilen ok atışlarının onuncusu yf rınki cumartesi günü saat (15) te Ok' |meydanında devam edilecektir. Norveç, İsveç milli takımlarını! maçları Norveç miHii takımı 4 Eylülde le, 18 Eylülde de Damm:ırkn ile kar$” laşacaktır. Her iki maç da Oslo'da ) * pılacaktır. 2 Teşrinlevvelde de Norveç ve İî"' takımları Stokhoh:ı 'da tekrar çarpış$ caklardır. 16 teşrinlevvelde ise NorVtf Varşovada Polonya ile karşılaşacak tır. Orta Avrupa kupası Orta Avrupa kupası finali bi.'ij, açı Slavya ile Ferençvaroş arasif, da 12 Eylülde Pragda, ikinci n:lcua 9 teşrinievvelde Peştede oynanacak'