— meZ saman” “Son Posta,, nın Hikâyesi TABLOYU A! “Amcam Pocer aklına bir gey koydu mu| —Artık memnun olmuştu: evin içi mutlaka altüst olur. — Ha, işte, gene onu ben buldum! Za- Eve geçen gün bir tablo getirmişlerdi. | ten bu evin içinde ne kaybolursa hep ben Bu tablo yemek odasında duruyordu.' bulurum. Hiç biriniz işe yaramazsınız Yengem, tablonun nereye asılması lâzım | kis SARKEN Faik Bercmen — #MEMENlİE geldiğini amcama gösterdk. Amcam bunun üzerine: dedi, tablomun nereye ve nasıl asılacağı- ni bilecek benim. — Rica ederim, siz bu işe karışmayın! | Yarım saat sonra kesik parmağının pansımanı yapılmıştı. Çekiç, merdiven, iskemle ve lâmba ile beraber hizmetçi ve aşcı kadın da dahil olduğu halde etrafı- na dizilmiş emirlerini bekliyorlardı. Biri Ceketini çıkarıp bir dakika kaybetmek- merdiveni tutuyordu. Diğerinin elinde sizin işe koyuldu ve hizmetçiyi, bakkala, çivi.. bir üçüncüsü çekiti uzatıyordu.. iki büyük duvar çivisi alması için yolladı.| — Sert duvara çakılan çivi, tutmadığı için Çiviler geldi. Şimdi hakikt iş başlıyor-| Çıkip yere düştü. Haydi, bu sefer hepi- ğ du: miz yere eğilip düşen çiviyi aramağa f — Villi, haydi sen git, çekici al, gelt | Paşladık. | b 'Tom, sen de git metreyi getir. Bir mer-| Hele şükür nihayet o da bulundu ama, NTT VAAT AA TTTT AT divenle bir de küçük iskemle lâzım. Hay- di Jim, atla bakayım, Mister Goglese var, de ki: «Efendim bıbıının size selâmiı var; a- yağınızın nasıl olduğunu soruyor; hem de tesviye âletini birkaç dakika verme- nizi rica ediyor.» — Sen Meri burada dur, hiç kımılda- ma; bana lümbayı tutacaksın! Hizmet- çiyi yollayın, biraz kordon alsın gelsin! Tom, neredesin, hey, Tom! Sen de ye- rinden lumıldınıı. çekici bana uzatacak- sın! Amcam tabloyu yerinden kaldırdı, fa- kat hiç kimseyi yardıma çağırmadığı i- çin tablo yere düşerek resim çerçevesin- den çıktı. Kırılan camla yaralanan elini sarmak ve kanı durdurmak için odanın içinde dört dönerek mendilini ınmıga koyuldu; lâkin bulamadı. Çünkü mendil yerini bilmediği ceketinin cebinde idi. Bu sefer, bütün ev halkı ceketin peşin- de. Pocer amcam önüne geleni iterek ka- karak homurdanıyordu: — Canım, şu ceketimin nerede olduğu- nu bilen yok mu? Ne abdal seylersiniz; karşımda altı kişi duruyorsunuz; hepini- zin aklı bir incir çekirdeğini doldurmaz. Ayağa kalkınca ceketin, kendi oturdu- ğu sandalyanın Üstünde bulunduğunu gördü. Ne ise, biraz yatıştı.. Takvor zavallısı hâlâ İfakat hanımı bu derecelerde köpürttüren suitefehhü- mün neden ileri geldiğini anlama- mış, şaşkın şaşkın dinliyordu. — Ka, ne oloor, böyük hanım? Diye sordu. Sen misin, soran? Karının — öfkesi sanki binden kö- » rüklendi. Artık, ağzından çıkan lâflarda mâna, şuur, fi- lân kalmadı. Derin bir torbanın dibin- den rasgele fırlıyormuş gibi, bir havat fişeğinin dahmelerini hatırlatan rasge- le küfürler savuruyordu. Gurabi elen- di bile, olduğu yerde, mebhut, karısı- nın bu yakası açılmamış sövüntüleri ne zaman ve kimden öğrendiğini hayrotle düşünmekte idi. Nihayet, İfakat hanımın - gerildikce gerilmiş olan âsâbı, birden, fazla kurul- müuş bir zenberek gibi boşalıverdi. İn - siyaki bir hareketle yere çömeldi, hün- gür hüngür ağlamıya başladı. Bu ânf yağmur, fırtınanın dindiğine alâmetti. Cemaat dağıldı. Kocakarının çabalıyarak karşı koymasına rağmen, bir koluna Gurabi efendi, öbür koluna da Takvor girdiler, ve âdeta sürükler- cesine odaya götürdüler, Sabah olmuştu. Kendi tâbirince, pi- relerini dökmek için aynalı bir yer ara- Köstencenin sokaklarını bütün gece Hevretmiş olan Torik nihayet Üml- dini keserek otele dönmüş, kapının ö- nünde arkadaşı Şerafeddinle vedalaşa- rak, kocakarile moruğun nasıl olduk- Tarını anlamağa çıkmıştı. ıda kapıcının yarı kızgım, yarı rak, merdivenleri tırmandı. bu defa da çekiç ortadan yok oldu. Amcamın halini görmeyin; avaz avaz haykırdı; — Ne sersem adamlarsınız be! Yedi ki- Ş#i bir çekici muhafaza edemiyorsunuzlaş Çekiç te bulundu. Bulundu ama derd eksilmiyordu ki.. Pocer amca kalemle duvarın üstüne çiz- diği çivi yerini bulamıyordu. Çivinin ça- kılacağı yerin yakınında fikirler arasın- da bir ihtilâf baş gösterdi. Bunun üzeri- ne amcam eline metreyi alarak anlaşıl- maz hareketlerle acaib ölçüler almağa başladı.. «Zeminden yüz otuz dört santimetre yukarı.. köşeden bir metre on santim u- zak. Bundan yedi santimetre indirir- sek.... Gene hesaba koyuldu. Lâkin her kafa- |dan bir ses çıktığı için hesabını bir türlü bitiremedi. Bunun üzerine fikrini değiş- tirerek, bir sicim alıp şu basit hesaba kal- kıştı: Elinde sicim olduğu halde sola eğile- rek sicimi çiviye takıp tablonun boyunu tesbit etmek üzere iken müvazenesini kaybetti; ları üstüne düşmesile odayı öyle acaib sesler kapladı ki... Amcamın savurduğu küfürleri, çocuk- larının düymasını istemiyen yengem onu protesto ederek barbar bağırdı. | ve açık duran piyanonun tuş-| SON POSTA Kendini toparlıyan Pocer amca tekrar merdivene tırmandı. Sol elinde çivi, sağ elinde çekiç, işe koyuldu. Fakat henüz ilk vuruşta, iyi nişan alamadığı için çe- kiç baş parmağının üzerine indi. Yeni bir küfür silsilesi, arkadan düşen çekicin o- lanca hızile ayağına tndiği Merinin fer- yadı.. Sabır ve tahammülü taşan yengem &- lay etmekten vazgeçemiyordu: — Bir daha gefere, duvara bir çivi ça- kacağın zaman bana evvelden haber ve- rin de, fırsattan istifade sayfiyedeki an- nemi görmeğe gideyim; siz işinizi biti- rince döneyim bari. Bu alaya içerliyen amcam homurdan- di: — Ah, kadınlar! Siz pireyi deve yap- |maktan hiçbir vakit vazgeçmezsiniz! Merasim tamamlanmamıştı. Elde çekiç, tam çivi duvara çakılırken amcamın hiddetinden olacak çekiç lüzu- mundan fazla hızlı vurulduğu için çivi dibine kadar duvara girdi. Büyük bir gü- rültü ile çivi, yerinden çıkarılarak, o de- lik, levhanın altına getirilmek üzere yeni bir çivi mahalli aranmağa başlandı.. Yenli baştan, çocuklar, mezura, kurşun kalemi bulmağa koyuldular, Hülâsa, gecenin on birine doğru tablo duvara asılabilmişti. Bununla beraber, levha çarpık bir su- rette yerleştirilmişti, fakat artık bu ka- dar kusur kadı kızında dahi bulunurdu. Çivinin bulunduğu duvarda, elli santi- metrelik dairevi bir saha delik deşik ol- muştu. Üstelik bütün aile efradı yorgun ve bitkin bir halde idiler, Sade Pocer armca müstesna: — İşte! diyerek yüzünde beliren bir gürürla merdivenden indi. İş bitti. Bazı adamların böyle basit bir işi yaptırmak için dışarıdan İşci getirttiklerini düşün- dükçe insanın güleceği geliyor. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Salâhaddinin hikâyesi Yazan: R. Kipling Çeviren: H, Hatib STANIN DEPFO MANI Ağustos 15 İnhisarlar U. Müdürlüğünden: I — İdaremizin Tekaüd Sandığı için kabul edilen tipler dahilinde ve resimlee rine uygun olmak şartiyle 13 parça eşya ayrı ayrı pazarlıkla satın alınacaktır. II — Pazarlık 22/VIL1/938 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 10.30 da Ka bataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. II — Listeler parasız olarak hergün sözü geçen Şubeden alınabileceği gibi resimler de görülebilir. 1V — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte $6 7,5 güvenme pa- ralarile birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. «5182> Cinsi Mikdarı Tartma Muhammen Tutarı — Muvakkat — Eksiltmenin kabiliyeti — bedeli L. Msmmuuı 824— A LA 285.— teminatı — şekli, gün, saati İ LK ga— 72 90 Açık eksiltme 13 R5— — 21 37 Pazarlık 1318 I — İdaremizin Yavşan tuzlası için şartnamesi mucibince satın alınacak yuka: rıda tartma kabiliyetlerile mikdarı yazılı 4 aded baskül hizalarında gösterilen usüllerle satın almacaktır, II — Muhammen bedelleriyle muvakk at teminatları hizalarında gösterilmiştir. INi — Eksiltme 12/1X/938 tarihine rastlıyan Pazartesi günü hizalarında göste- rilen saatlerde Kabataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Kömisyonun- da yapılacaktır. IV — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen Şubeden almabilir. V — Eksiltmeye iştirak etmek istiyenlerin flatsız teklif ve kataloklarını mü- nakasa gününden bir hafta evveline kadar İnhisarlar Tuz Fen Şubesi Müdürlü. güne vermeleri lâzımdır. VI — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde ©6 7,5 güvenme paralariyle birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur, <5245. Baş, diş, nezle, grip, romatizma Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. W MH HEN İcabında günde 3 kaşe almabilir. EE K BB Emniyet Umum Müdürlüğünden : 1 — Şartnamesinde yazılı evsaf ve çernit dahilinde zabıta memurları için maa kasket azı 3800, çoğu 4187 takım elbisenin yalnız kumaşı Umum Müdürlükten verilmek ve diğer bütün levazımı müteahhide ald olmak üzere dikim işi kapalı zarf usulile 16/8/938 tarihine müsadif Salı günü saat 15 de eksiltmeye konul - müştur. ';'İ'Beher takım elbise ve kasket için 500 kuruş fiat tahmin edilmiştir. : 3 — Bu işe aid şartnameyi görmek ve almak istiyenlerin Emniyet Umum Mü- dülüğü Satınalma Komisyonuna mürac aatları. 4 — Eksiltmeye girmek istiyenlerin 1570 lira 13 kuruşluk teminat makbuz veya banka mektubunu muhtevi teklif mektublarını ve 2490 sayılı kanunun 2, 38 maddelerinde yazılı belgelerle birlikte eksiltme günü saat 14 de kadar komis- yona teslim etmeleri, — <2744> <4801> du. Odasına çekildikten sonra karısile gene epey müddet kavga etmiş, sonra da kendi kendine düşünüp, kabahatli de olmasa, her halde ele güne karşı ke- paze olduğuna kanaat getirerek fena halde muazzep olmuştu. 'Takvar oda kapısını tıkırdatıp da içe- Ti girince, evvelâ İfakat hanımın gazüb nazarlarile karşılaştı. Simasına zorakt bir mütebessim eda vererek, hal, hatır Toriği — bileğinden kavrayıp kenara çekti. — Neler geldi? Takvor, — işaretle, önce İfakat hanımın asansörde istifra et- tiğini anlattı. Torik pek ehemmiyet ver- medi: — Kocakarı bu.. dedi, Safrası kabar- mıştır. Böğürtlen çı- karmak bu işlerin #cemisi olan herke- sin başına gelebilir.. — Sorama bir de başka komedya o- du. — Ne gibi? 'Takvor uzun uza- Torik Necmi: «Ulan güvur oğlu, benimle doğru konuş!..» diye çıkıştı. bizim memedeki encik bilem bilir. Hay dıya anlattı. Torik gülmeden katılıyor- | konuş! du. Fakat sonunda birdenbire ciddiye- tini takındı. — Bu kocakarıyı yola çikarmıyacak- tık; başımıza belâ olacak! dedi, — Belanın belası. Korkarım ki iki- debir ıskandal etmesin! 'Torik bilmediği bu kelimeyi tabiati- le yanlış anlamıştı. — İskahdil edeceği kadar etsin.. .0- nun ehemmiyeti yok ama, böyle hiçten nser bir tavırla kendisine söyledi-| sebeblerle elâlemin önünde çıngar çı- ği bir sürü lâftan hiçbir şey anlamıya-|karmasın. Kâlnatı boyuna kendimize karşı kepaze edersek, bizl tefe korlar Üçüncü sofasında karşısına ilk çıkan |da çalarlar. — Eryi laf edoorum? —Eğrisi filânı yok, anlıyacağım ke-. limeler kullan! — Konversasyonda fransızca laflar kullanmak salt benim adetimdir? Ki- bari zatların hemen hepsi de aynısını ederler, Bu da kültürü göstettirir. 'Torik içerlediği zamanlar kaşını gö- zünü oynatırdı. Gene yüzünde acib işmizazlar belirmeğe başladı. Ve öfke- sine mağlüb olmamak için lâkırdının mevzuunu değiştirdi. — Haydi, Astikzadem, dedi.. çok ko- nuştuk.. sipsiyi uclan. — Ben ne bile- |sormak istedi: yim? Sipsi, mipsi| — Sabahlarınız hayrolsun! Nasıl, eyi deyi bir şeyler ka-| uyumuşsunuz?, rıştırdın. , | Hiç cevab almadı. Gurabt efendi — Karıştırırım zâ- | karyolada bağdaş kurmuş, sakalını avu- hirl Z cunun içine almış, pis pis düşünüyor- — E, senin bu de- | 4; Tfakat hartım ise, yaylı diğin laflar Osman - i hıcadır sankim? 'Tabakayı — uzattı. Torik içinden bir si- gara alıp, yaktı.. — Sen, dedi, fe- leğin — çenberinden filvâki de geçmişsin amma, güı.lerln ka- diği döşeğin içinde bqım sallıyarak tesbih çekiyordu. 'Takvor, cosaretini toplamak için iki defa kalın kalın öksürdü. — Torik beyimiz gelmiştir, sizi so « roor.. dedi. Bu sefer, Gurabi efendi artık konuş- ma kudretini nefsinde bulmuştu. Sor« du : — Şimdi mi geldi? Bütün gece ne- rede imiş? — Ehpabıylar - gezmiş — olmalıdır. adı sipsi olduğunu Kendi: eet a Pa anasını!. Söndü be! Kibritini tosla! — Buyur? — Tosla! — Koçum ben ki tos vurayim? — Haydi oradan! — Kanstipasyona frenkçe laf karıştırmayi kibarlık sayan senin gibi enayi şerbetinin içine turp sıkayım! Daha benim söylediklerimi çakmiyorsun, Haydi git, bak; moruk u- — Yatmağa mı gitti ? — Zannım, hayır. Zerem bana dedi ki: «Git, moruğu., pardon.. onun dediği gibi deorum.. kaldır. Tıren vaktı gel- mezden biraz seryan edelim.» Bu se- boepten, bana gelir ki yatmamıştır. Bek- loor olmalı. İHfakat hanım bu lâkırdılara kulak vwermişti! Rastıkları dökülmüş kaşları- yandiysa bana haber getir. Tiren saa-|m büsbütün çattı. tına kadar şöyle bir çıkıp gezelim. — Başüstüne, bakayım. —uendıımıdınmyıwd, dedi. Hem zaten biz İstanbula dönece- ğiz. Adı batası gâvuristan senin olsun! 'Takvor bir kocakarının, bir de Gura- T — He, doğrusun Torikzadem! Eti — Na edeyim? mm,umm lınır-;ıyıunıınndlr Na — Ne laf anlamaz herifsin, bel Bir MMÜMWMWMMMW neler ki geldi ise haberin vardır? diye| —— Ulan gâvuroğlu, benimle doğru İcigara ver, diyoruml. üzerine bir türlü meydana çıkamıyor- (Arkası y ı