ÜMDBIL DUR Marilav gözlerimin içine baktı: — Koca âşık, dedi, bu hafta seninle gü- gel bir gezinti yapalım. Şehrin pis hava- yandan çıkalım.. kırlara, dağlara gidelim. Ben, Marilavın gözlerinin içine baka- Otak oldum, fakat birdenbire — şaşırdım. 'Bağ gözü sol gözünden küçüktü. k Marilav, dedim, senin sağ gözün sol Ögözünden daha mı küçük? — Sen benim dediğime cevab ver! — — Çok rica ederim. Evvelâ bu mese- yi halledelim, sen bana cevab ver. Marilav iki elini birden gözlerin2 gö- 'türdü. Gözlerini uğuşturdu. | — Bak! Her iki gözü de ayni büyüklükte idi. — Bü nasıl işdir Mari — Sabahleyin sağ gözümün kirpikleri- ü boyamış, sol gözümün kirpiklerini boyamayı unutmuştum. Bu yüzden göz- imden birini ötekinden küçük gördün. - Şimdi de sen bana cevab ver, — — Sen emret Marilavcığım, dünyanın pbür tarafına desen gene giderim. Yalnız tesemize göre. — Kesemizle ne alâkası var? — Şimendifer para ister, vapur para isler. — Şimengiferle mi gideceğiz.. bir şey. Peki nasıl gideceğiz? - — Yaya! - — Yaya mı? Tabii yaya, sen hiç sokaklarda saç- ı karışık, yüzleri yanık seyyahlara sstlamadın mı? Bir erkek, bir kadıni luna alıyor.. yürüyorlar, dünyayt ge- diyorlar, Bu ne kadar güzel bir şey. Me- iyet dedikleri manasızlığın kravatla- elbiselerini biz niye atmıyalım? — Yani ben Âdem olacağım, sen Hav- we kol kola yola çıkacağız öyle mi?.. ilnız şu noktayı tedkik etmek icab e- ar, Havyva ile Âdem zamanında kadınla irkeğin kol kola gezmeleri üdet miyı —— Onu da bilmiyorum ama. öğrenebi- rlı Hem biz pek Âdemle Havva gibi e- eık değiliz. hani seyvahlar var ya, iş- e onlar gibi giyineceğiz, Çantalarımız la olacak. — — Çantaya ne lüzum var.. sen istersşen çantanı alırsın.. ben cüzdanımı cebime koyarım, - Marilav yüzünü buruşturdu: — Ne kadar geri adamsın, hiç te mon- en olamıyacaksın! Mohdenlik bu senin söylediklerin mi? w? demode ' * — O güh fazla konuşmadık. Pazar oldu. tilav beni erkenden uyandırdı: ykucu, dedi, kalk giyin! p te ne olacak, hele pijamaya Çeviren : İsmet Hulüsi — Havva ile AÂdem zamanında kadınla “erkeğin kol kola gezmeleri âdet miydi? — Traş olacağım. — Lüzum yok. Seyyahlara baksana çoğunun çenelerinde sivri sakallar var. — Peki ama, ben makyaj yapmayı bil- mem, Bir aktör arkadaşı telefonla çağı- rayım da bana bir takma sakal taksın. Marilav düşündü, hem de çok düşündü: — Gerçi bu fena bir fikir değil ama, takma sakalın yolda düşmek ihtimali de war. Bu sefer sakalsız olsun, gelecek se- fere bir şey yaparız. Bana bir pantalon verdi. Pantalon be- nim pantalonumdu ama diz kapağından aşağısı kesilmişti. — Bu ne hal, dedim, terzi pantalonun yarı parasını henüz ödemediğim için pan- talonun yarısmı kesip aldı mı? — Hayır canım, bunu ben yaptım, tam bir seyyah pantalonu oldu, hele bir de benimkine bak. Bir başka pâantalonumu daha kesmişti. Onu da kendisi giyecekti. Bütün bunlar hoşuma gitmemişti sma Marilavcığımın dım. Giyindik, daha doğrusu — maskara kılığına girdik, arkamıza da mekteb ço- cukları gibi çantalar taktık, yola çıktık. * Şehir dışında asfalt bir yolda yanyana yürüyorduk. Marilavın keyfi yerinde idi. biraz oturayım. Kahve içip traş olduk- l sonra giyinirim. —— Hayıt, hayır., olmaz, olmaz.. hemen İnmelisin.. ben, elbiselerimizi de ha- tırladım. eZ BABA [_ YAZAN Evet, içmişti. Eğer fazla içmeseydi isıl bu cesareti kendinde bulur da Fe- haya kendisini sevdiğini söylemeğe Ikardı: — Birkaç gündür, birkaç haftadır; ve kısacası- sizi tanıdığımdanberi b ve azab çekiyorum. Ne gündüz- ün huzuru, ne gecelerimin sükü- kaldı. Hiçbir şey beni alâkadar et- r. Hiçbir gece beni işgal etmiyor... daşlarımdan nefret etmeğe, soğu- * başladım. Kimselerle konuşamı- . Kimselerden zevk alamtyorum. kadınlardan tamamile soğudum. Feriha sözü şakaya çevirmek için: Üzerinizde fena tesir yapmışım! K İ ke: Bilâkis, diye itiraz ediyordu. Ü- de en müdhiş, ve kahredici tesiri yaptınız... Bu kadar sene aşk nedir bil- genç... Sevgiyle istihza eden deli gibiyim.., Deli gibiyim Feri- anım... Sizi düşünüyorum, sizi dü- iyorum her dakika., gece gündüz Durmak, dinlenmek istemiyordu, fakat bir saat yürüdükten sonra topallamaya başladı. Ayakkabısı ayağını sıkmıştı. — Şimdi ne olacak? - Otomobil dur. OĞUL AD DER VİŞ ı aklımdasınız... rum, Ona müdhiş sokuluyordu. Feriha v- nun yakınlığından kurtulmak için ye- rinden doğruldu: — Şu gitarı yakından dinlemek isti- yorum! Dedi. Çok içmiş olacaktı; ne saçma- lar söylüyordu. Sevmek, hem de kimi? Ferihayı... Onun oğlu Ferihayı sevi- yordu. Öyle mi?. Feriha ayağa kalkarken o da beraber Ayağa kalkmıştı: — Sözlerime darıldığınızı hissediyo- rum... Dedi. Feriha onun sözlerini hiç duy- muyormuş gibi tekrarladı: — Tekinalp bu gitarı kimden öğren- miş?. Öteki asabileşmeğe başlamıştı: — Beni dinleyiniz Feriha hanım, de- di. Halime biraz acıyınız da beni din- Jeyiniz. O kal da değersiz, kıymet: siz bir insan değilim. Bir sene sonra mektebden çıkıyorum. Sizi seviyorum, Yalnız sizi düşünüyo- | yeşil gözlerinin hatırı için ses çıkarma-| z aa KİANEKR llT — Bu yaolda boş taksi bulamayız ki, 0. tomobil dur deyince dursun, binip gide- lim. — Taksi mi, ne münasebet, <otomobil dur» tâbiri alâmerikan bir tâbirdir. Ge- çen herhangi bir hususi otomobilin, ya- hud bir kamyonun önüne geçip durdu- ruruz. Bir müddet onunla gideriz, ondan #ner başka bir otomobile «Otamobil dür> yaparız ve böylece istediğimiz yere gide- biliriz. Amerikalılar,. yaşamasını ne gü- zel biliyorlar. Yolun kenarına oturduk. Birkaç daki- ka geçti. Kaplumbağa biçimli bir otomo- bil göründü, Marilav yolun ortasına çık- tı, kollarını havaya kaldırdı. — Haydi sen de benim yaptığımı x Ben de onun yaptığını yaptım. Mari- lav bağırdı: — Helo, stop. Otomobil durmuştu. İçinde temiz gi- yinmiş bir erkek vardı. Marilav erkeğe gülümsedi: — Bizi biraz götürür müsünüz? Erkek Marilavı alıcı gözile yukarıdan aşağı süzdü. Bana da şöyle isteksiz istek- siz baktı: — Otamabilim birinizi alacağım, Beni alacak değildi ya.. Marilavı aldı ve gitti. Otomobil hareket ettiği zaman dikkat ettim. İçerisi pek dardı. Bu yüzden Ma- rilâv erkeğe çok yakın oturmak mocbu- riyetinde idi. Bana gelince yol üstünde tek başıma kalmıştım. Marilav seslendi: iki - kişiliklir. Yalnız bil dur» yapmak istedim ama hiç kimse oralı olmadı, Çarnaçar evime yaya dön- düm. * Marilav henüz eve dönmemişti. Biz bu gezintiyi yapalı bir ay olduğu halde hâ- lâ da dönmüş değildir. Eğer hislerimde yanılmıyorsam Marilavcığım; benim Ma- rilavcığım olmaktan çıkmış, otomobilli- nin Marilavcığı olmuştur, Hiddetlenmiyorum, pek fazla üzülmü- yorum. Otomobilliyi bir yerde görsem bi na sarılmam. Yalnız temennim, Mar n günün birinde ona da bir: «O- tomobil dur» oyunu oynamasıdır. Karanlık bir gecede Yazan: Mauriçe Renard Çeviren: Hatice Hatib Yelken açan bır sandal devrildi Dün Kasımpaşadan Safir ve Mehmed &- dında iki müşteri alarak Fenere gitmekte o- lan sandalcı, yelken açmış ve sandal rüzgü- rın şiddetinden devrilmiştir. Gerek yolcu- rvarnıa vekdicumnucu : 1/8/938 Pazartesi günü saat 11 de Ankarada Nafıa Vekâleti Malzeme Eksilt. me Komisyonunca tem'an 17036.— lira muhammen bedelli 50 .ton telgraf teli ile 200 kilo bağ telinin kapalı zarf usulile eksiltmesi yapılacaktır. Muvakkat teminat 527.70 liradir. Eksiltme şartnamesi ve teferrilatı Ankarada Nafıa Vekâleti Malzeme Müdür- lüğünden parasız olarak alınabilir. İsteklilerin teklif mektublarını talimatnamesine göre Vekâletten alınmış mal- zeme müteahhidliği vesikası ile birlikte ayni gün saat 10 a kadar komisyon reiş- liğine vermeleri iâzımdır. — «2370, «44B0> Gümrük Muhafaza Genel Komutanlığı Satınalma Komisyonundan: Eşyanın cinsi Mikdarı Tasınlanan İlk teminat tutarı Lira, K. Lira K. Eksiltmenin Nevi Günü Saati Gü, kolcuları için: Elbise : Manto Gü, koleuları için: Fotin : İskarpin 385 takım 15 tane 6480 75 — 487 00 Kapalı 6/8/938 10 da zarf 1465 335 çilt 50 15 110 00 Açık ek- » siltme n de 1 — Yukarıda pxıh eşyanın günü, saati ve nevilerine göre eksiltmeleri ya- pılacaktır. 2. — Şartname ve evsafları komisyrın dadır. Görülebilir. 3. — İsteklilerden kapalı zarfa iştirak edecekler eksiltme saatinden bir saat evveline kadar 2490 sayılı kanunum 32 inci maddesi hükümlerine göre hazırla- yacakları teklif mektublarını Galata eski İthalât Gümrüğündeki komisyona ver. meleri ve açık eksiltmeye iştirak edecek lerin de gün ve saatinde ilk teminat makbuzları ve kanuni vesikalarile birlikte yukarıda adı geçen komisyonu gelme- — Sen başka bir otomobile, «Otomabil | dur» yaparsın! | Gözden kayboldular, Ben de <Otomge lar ve gerekse sandalcı denize dökülmüşlerse de etcaftan yetişilerek kurtarılmışlardır. |sizi ömrümün sonuna kadar bıkmadan seveceğim... Beni dinleyiniz... Küstah- lık da, terbiyesizlik de telâkki etseniz | acıyıp da beni dinleyiniz... Gelecek se- ne doktor çıkacağım. Ne ben göründü- ğüm kadar gencim, ne de siz görünmek istediğiniz kadar yaşlısınız. Bunu bili- yorum. Bana acıyınız... Bir deli gibi- yim... Bir hasta gibiyim... Sizin hasta- nızım Feriha. Ve kendisini hiç dinlememiş gibi u- zaklaşacak olan kadını birdenbire ku- takladı. Bu, o kadar âni oldu ki Feri- ha böyle bir şey beklemediği için mü> dafaasız bir şekilde onun kolları ara- gında kaldı. Halidin çılgın dudakları güzel kadının ağzını arıyordu. — Sizi seviyorum, Bu kucaklayış ne kadar çok bir baş- ka kucaklayışa benziyordu. O da böyle âni bir şekilde, hiç beklemediği bir za- manda kendini kolları arasına almamış mı idi? Ve şimdi dudakları zedeliyen bu hırçın iştiyakı, haşin özleyişi Neca- tinin dudaklarında da bulmamış mi idi? Feriha debeleniyordu. Çıldırmıştı bu çocük, çıldırmıştı mühakkak... Oğlu... Onun oğlu... Olacak iş miydi bu? —T7— Sabah ilk trene bindikleri zaman hepsi yorgundular, Cemil ikinci mevki leri <4666> Yeım! Biyasi, Emııd.u ve Halk Emtu. Yerebatan, Çatalçeşme sokâk, 25 İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve resimlerin — bütün — hakları mahfuz ve gazetemize aiddir. ABONE FIA'I'LARI Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kuruştur, Gelen evrak geri verilmez. İlânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevab için mektublara 10 kuruşluk Te(a]mı 20208 vressesenemnee ada CemalSahirOpereti Pendik Maltepe Yakacık bahçele- rinde DAKTILO OPERETİI Bir iki güne kadar AŞK RESMİ GEÇİDİ. Gala tüsamere ile baş- hyor. İlk temsil Boşiktaşta vagonun son koltuğunda horul- horul uyuyordu, Tekinalp Cahideye kur yapmıya başlamıştı. Sarhoşluktan Jolacak ona devam ediyordu. Leylâ ar |kadaşlarına Mukadder beyle gelecek a- | l yın on beşinde yapacakları nişandan bahsediyordu. Hüsameddin — alnını ecamın kenarına dayamış, somurtuyor- du, Bütün gece Leylâya bakmıştı. Bütün gece.., Leylâ bir parça da Gülere içerliyor- du. Doğrusu kendi nişanlısının oturdu- ğu apartımanın kapıcısını her dakika declislerine davet etmek pek tatsızdı. Fakat Güler böyle şeylere ehemmiyet vermiyor. «Benim mekteb arkadaşlarım» diyor; babalarının kim olduğunu aramıyor bi- le... Nimet de pek yorgun, pek yorgun a- ma,, belki iki yüzüncü defa olarak Ma- sumeye yeni Paristen getirdiği tuva- letlerin Biçimini anlatıyor... Masume, uyukluyor: — Nefis... Nefis... Pek güzel... Diyor uyku arasında.. Halid onların hepsinden ayrıldı. Hep- sinden uzaklaştı. Kendi kendine kalmak, doya doya, hıç tahatsız olmadan onu düşünmek is- NEVROZİiN Bulunan eve baş ve diş ağrısı girmez Onun gibi yapmayın, ve dııııııı ağrımağa hemen bir kaşe NEVROZİiN alınız bir şeyiniz kalmaz İcabında günde 3 kaşe alına- bilir. İsmine dikkat, Taklidle- rinden sakınınız. Nasıl yaptı. Nasıl cesaret etti. Nasıl ona sokuldu. Nasıl onün. vücudünü kolları arasına aldı. Ve o kızıl, kan gibi kızıl, o taâze bir meyva gibi sert dudat. ları öptü?,. Daha fena bir muatmele göreceğin- den, belki de onun kendisini kovaca - ğından korkuyordu. Fakat hiç bir şey yapmamıştı. Yalnız geriye çekilmiş, öOna hayret dolu bebek gözlerile bak - mış ve sonra oradan kaçmış, uzaklaş- mıişti, Bütün gece beyhude yere onunla tek- zar başbaşa kalmıya bir fırsat aramış- tı. Bütün gece... Fakat o kısa bir zaman sonra itiyad edindiği gibi ortadan kay- boluvermişti. * Halid yaptığı şeyden dolayı pişman değildi. Bu cesareti gösterdiği için öy- Je memnundu ki nihayet içini ya- kan derdi öğtenmişti. O da şimdi Hali- din kendisine karşı nasıl bir hisle mü- tehassis olduğunu biliyordu. Ne güzel bir lavanta kokuyordu. Ne güzel bir kokusu vardı... Ne sert du - dakları vardı?. Kollarının arasından kurtulmak için çırpınan ince vücudünün harareti hâ- lâ göğsünü yakıyordu. Belki bir dakika onu şu pazulu kolların arasından bi - rakmamıştı. (Arkası var)