“Son Posta,, nın Hikâyesi SARIŞIN Benim minimini bir sevgilim var. Fo-| tografı masamın Üzerinde durduğu için size onu olduğu gibi tarif edebilirim. Bo- yu bir yetmişten efzun, bir seksenden dundur, sikleti yetmiş kilo ile seksan ki- *lo arasında tehalüf eder. Saçları tabiat- ten sarıymış gibi oksijenli ve tabiatten kı vırcıkmış gibi permenantlıdır. 'Toparlak bir yüzü vardır. Bir ruj batonunu üç ay- . da bitirdiğine göre dudakları da biraz irice sayılabilir. Yaşı da nüfus kaydına göre otuz beş, kendi hesabile yirmi beş ve benim görüşümle tam otuzdur. İmdi; <be ai öyle bir sevgiliye, nasıl olur da siniz? az var ama insanlar için minimini sevgili hı" te (ını k..dm değildir. le kere para- yı çok sever, parayı çok sevdiği için beni de çok sever, benl çok sevdiği için de ku- zu gibi, melek gibi bir hatun olmuştur, Geçen akşamdı, yemek yemiştik. Yü- züme baktı, ben de onun yüzüne baktım. Onun yüzü güldü, benim de yüzüm gül- dü, keyfim yerine geldi: — Minimini sevgilim, dedim, seninle bir çalgılı bahçeye gitsek, ne dersin? Yerinden fırladı, boynuma sarıldı. Vü- nün bütün ağırlığını boynumda yo- kuş inen bir öküz arabası hamudu ağırlı- dün ihtiyar, Benim yaşım y beştir ama, mini- mini sevgilim sevindiği zamanlarda bana hep böyle hitab eder. Ben beş dakikada hazırlandım, elli beş dakika onun hazırlanmasını bekledim ve kol kola sokağa çıktık. Çalgılı bir bahçe- ye gittik. Bahçenin sahneye yakın tarafı kalabalıktı. Fakat yan tarafta bir er, bir de hatun kişiden ibaret bir çiftten gayri kimseler yoktu. Öraya doğru yürüdük. caktık. düm. Kürkten pek anlamam ama bu til- kinin Arjante dedikleri cinsten olduğu besbelli idi. Kürkü sandalyadan aldım. Oturan kadına doğru bir adım attım. — Kürkünüzü buraya koymuşsunuz. Erkek daha evvel cevab verdi: — Hayır kürk bizim değil. Kürk elimde iki masa arasında kal- mışlım. Sağda kimseler, yoktu, solda kimseler yoktu. Yalnız yerde bir kedi vardı. Onun da kendi kürkü sırtında idi. Kadın yanındaki erkeğe bana duyurma- mak istiyerek bir şeyler söyledi, ama ben nasılsa duydum: — Ne diye, bizim, deyip kürkü alma- dın! Biri kolumu yakaladı. Birdenbire ü perdim, titredim, sarardım. Hiçbir güna- hım olmadığı halde kürk hırsızlığile it- ham edilerek yakalanıyor mıydım? Bak- tım, beni kolumdan yakalıyan çok şükür ki polis, jandarma değil; minimini sevgi- sevgili dersin» diyecek-| -BON POSTA 'KADIN. — | Çeviren İsmet Hulüsi AWNEMHİZ elde ediyorduk. Ötekiler de ne aksi şey- lerdi. Bir türlü kalkmıyorlardı, inad de- ğil mi. biz onlardan evvel kalkmıya- caktık. Artık müzik bitmiş, herkes gitmiş, biz iki masa çiftleri kalmıştık. Garson hesa- yordum. Onlar da ayni şeyi yaptılar.. bakıştık! Acaba bu işde hangimiz galib gelecektik! Bahçenin bir kapısı kapandı. Paraların üstü geldi. Gitmekten başka çare yoktu. | Ayağa kalktım, kürkü aldım. Öteki er- kek te ayağa kalktı. Bana doğru yürüdü. İş başka safhaya girmişti. Kürk, İki- mizden hangimizin pazusu daha kuvvet-| lise onun elinde kalacak, yabud da iki| parçaya ayrılacaktı. Tam bu sırada nereden çıktığım yorn-» mediğim bir sarışın kadın peyda oldu. Öteki adamdan evvel kürkü yakaladı: — Kürkümü burada unutmuştum, siz buldunuz öyle mi efendim. Ne kadar se- vindim! Kürkü sahibine verdim,. Rakibime bak- tım. Ö da bana baktı. Önümüz sıra yürüyüp gittiler. Biraz sonra da gene minimini sevgilimle kapı- dan çıkıyorduk, kapıcı elime bir. kâğıd sıkıştırdı: — Demin çıkanlar verdiler. Kâğıdda imza yoktu. Birkaç satır yazı vardı. «Kürkü elinizden alan sarışın kadın, kız kardeşimdir, bir aralık yanımdaki ka- dının biraz dolaşıp geri döndüğünü gör- müşsünüzdür. O zaman gitmiş, telefon etmiş, vaziyeti anlatmıştı. Kıymetli kürk sizin kısmetiniz değilmiş, avucunuzu ya- layın.> 55 dakika minimini — sevgilimin hazırlanmasını bekledim. — Ne duruyarsun, gene ayni sandalya- ya bırâk, biz biraz öteye oturalım, onlar giderler, biz de kürkü glır, yürür gideriz. Kürkü sandalyaya bıraktım, sevgilim- le birlikte biraz ötedeki masaya oturduk. | Gazoz içecektik ama minimini seygilim kürk sevdasile işi azıtıp bira istedi, bira ısmarladık. Öteki erkekle kadının gözle- ri kürkte idi. Bizim de öyle. Onlar bizim gittiğimiz zaman kalkmaya hazırdılar. Ama şimdi vazgeçmiştiler. Garsona pas- ta ısmarladılar. * Dakikalar, saatler geçti. Biz şampanya ısmarladık, ötekiler viski ısmarladılar. Gerçi şampanya pahalıya malolacaktı ama bahçe tenhalaşıyordu. Geç kalabil- mek için böyle bir sebeb yaratmak icab ederdi. Nihayet yirmi otuz lira masraf etmekle dört yüz lira değerinde bir kürk Nafıa Vekâletinden: 1/8/938 Pazartesi günü saat 11 de Ankarada Nafıa Vekâleti Malzeme Eksilt- me Komisyonunca cem'an 7036,— lira muhammen bedelli 50 ton telgraf teli ile 200 kilo bağ telinin kapalı zarf usulile eksiltmesi yapılacaktır. Muvakkat teminat 527.70 liradır, Eksiltme şartnamesi ve teferrüatı Ankarada Nafıa Vekâleti Malzeme Müdür- lüğünden parasız olarak alınabilir. İsteklilerin teklif mektublarını talimatnamesine göre Vekâletten alınmış mal- zeme müteahhidliği vesikası ile birlikte ayni gün saat 10 a kadar kömisyon reis- liğine vermeleri lâzımdır. — <«2370> <4488> 'YARINKİ NÜSHAMIZDA: Hasanın gözleri.. Yazan: Peride Celâl Kiralık kapalı yüzme havuzu ve gazino Ankarada Çocuk Sarayı caddesinde yeni yapılan Çocuk Esirgeme Kurumuna aid sinema binasının altındaki 25 motre uzunluğunda, 9 metre genişliğinde ve 170 ilâ 3,5 metre derinliğindeki kapalı yüzme havuzu «Pisin» ile etrafındaki gazino ve müştemilâtı açık arttırma ile kiraya verilecektir. İhalesi 25 Temmuz 933 Pazartesi günü saat 10,5 «on buçukta» Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Mer- kezinde yapılacaktır. Şartnamesini görmek istiyenlerin Kurum Hesap İşleri Di- rektörlüğüne müracaat etmeleri. <4406> AN: 8 |bu faaliyetin ve bunalışın aksülâmeli idi. Cemil ark ları arasında en çok| n neş'esine iştirak edi- . Bahçede en fazla gürültü eden bı getirdi. Parayı verdim. Üstünü bekli-| | kınmalıdırlar. Kimyager alinacaktır. Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden : Umum Müdürlük teşkilâtında istihdam edilmek üzere kimyager alınacaktır. İsteklilerin bizzat ve Ankara haricindekiler istida ile müracaat ederek şartları öğrenebilirler. — «4018> lâstik band, 150 aded lâstik simit, 2000 aded lâstik eldiven, 106 aded lâstik tüp eşmark, 300 aded lâstik balon şırınga, 600 aded lâstik parmak, 500 aded lâstik mantar, 1000 metre lâstik boru, 1000 metre tefçir enbübesi 2 a- Bustos 938 Salı günü saat I1 de Tophanede Levazım Âmirliği Satınalma Komis- yonunda açık eksiltme ile alınacaktır. Tahmin bedeli 3487 lira, ilk teminatı 261 lira 52 kuruştur, Şartnamesi komutanlıkta görülebilir. İsteklilerin kanuni vesi- kalarile beraber belli saatte komisyona gelmeleri. — (17) — (3583) Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâle- tinden : Çorum Leyli, ve İstanbul nehari Küçük Sıhhat Memurlar Mekteblerine alın- ma şartları şunlardır: 1 — Türkiye Cumhuriyeti tebaasından olmak ve yaşı 18 den aşağı vc 26 dan yukarı bulunmamak (yirmiden yukarı olanların askerlikle ilişiği kalmamış ola- caktır), 2 — Orta mektebden pek iyi ve iyi derecede mezun olmak (Lise sınıflarında bir veya iki sene fazla okumuş olanlar tercih edilecektir. Bunlarla kadro dol- madığı takdirde Orta dereceliler de alınır.), 3 — İstekliler dilekçelerini aşağıdaki vesikaları ile birlikte 1 eylül 1938 tarihi- ne kadar Çorum mektebi için Sıhhat ve İçtimat Muavenet Vekâletine, İstanbal mektebi İstanbul Sıhhat ve İçtimal Muavenet Müdürlüğü vasıtasile mekteb müdürlüğüne göndereceklerdir: A) Nüfus hüviyet cüzdanı aslı, B) Orta mekteb şehadetnamesi nslı, (daha fazla okumuş olanların şehadetname ile birlikte tahsil müddetlerini tasdik eden resmi vesika), Mütehaasısları tam bir hastane heyetinden, basılmış örneğine uygun ve üs- tünde tasdikli fotoğrafı bulunan bir sıhhat raporu. (Bu raporu hastane baş- tabiblikleri zarflıyarak üstünü mühürliyecek ve istekli tarafından mühürlü zarf halinde olarâk gönderilecektir), İşbu muayeneler: Ankarı, Sivas, Erzurum, Diyarbakır, Haydarptşa Nümune hastaneleri; İstanbul Çoctık hastanesi; İzmir, Bursa, Konya, Adana, Sarıstın memleket hastanelerinde yapılacak ve istekliler bu hastanelerin bulunduğu vilâyetlerin Sıhhat ve İçtimat Muavenet müdürlüklerine bizzat müracaat edeceklerdir. D) Çıktıkları mektebden veya mahallf polisinden alınmış hüsnühal kâğıdı, E) 45X6 boyunda üç tane fotoğraf. 4 — Çorumdaki Leyli mektehe girmek istiyenler bu vesikalardan başka bir de aşağıda örneği yazılı, Noterlikten tasdikli taahhüd senedi vereceklerdir. Tauhhüd senedi örneği Çorumdaki Leyli Küçük Sıhhat Memurları mektebine alınarak tahsil edip mezun olduğumda, Sıhhat ve İçtimat Muavenet Vekâletinin tayin edeceği vazife- de beş yıl hizmet etmeği ve Lu hizmeti kabul etmediğim veya kabul edip te muayyen müddeti bitirmeden bıraktığım ve sıhhi sebebler dışında mektebden daimi olarak çıkarıldığım takdirde benim için sarfedilmiş olan parayı tama « men ödemeği ve bu taahhüd senedi mucibince benden istenecek para için, öde « mek mecburiyetinde olduğum tarihten itibaren © 9 faiz yürütülmesini kabul - ve taahhüd eylerim. Sarih ikametgâh adresi Yukarıda adres ve hüviyeti yazılı olan ın bu taahhüdname mucibince ödemek mecburiyetinde bulunduğu her ders yılı için iki yüz lira olmak Üzere bütün tahsil müddeti için ceman dört yüz liraya kadar parayı faizile birlikte borç. ile birlikte müteselsil Lefil ve müşterek Mmüteselsil borçlu sıfatile ödi- Kefilin adresi (4146) C Mütemadi tamirat işlerinde kullanılmak üzere lüzumu olan 450 metre mikâp mıcır açık eksiltmeye konulmuştur. Bir metre mikâp mıcıra 440 kuruş badel tah- min edilmiştir. Şartnamesi Levazım Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No. lu kanunda yazılı vesika ve 148 lira 50 kuruşluk ilk teminat makbuz veya mektubiyle beraber 20-7-988 Çarşamba günü saat 11 de Dalm! Encümende bu- (B.) (4170) tingud&»> değill Annem çok kızmıştır. Dadım pencerelerde bekler... diyordu. Fatma: — Çok şükür beni bekliyenim yok.. dedi. bir defa gene memişt Onun için Üniversite muhitinde ar- kadaşları onun hiçir zâfıniı tanımıyor- lar ve işte bu yüzden de ev sahibinin görmek arzusunu hisset- o ikisi idi. RVİŞ ı Halid çayda Ferihayı göreceğini ü- tı: — Ben ne ipek gibi kızlar tanıyo - rum, kel kafalı erkeklerin peşinde do- laşıyorlar... dedi, Leylâ dudaklarını büktü: — Ne parlak bir «Espri>! Hüsameddin tekrarladı: — Gönül kimi severse güzel odur. Selma: hi sevgiyi falan bırakınız, de- di. Bak. deniz ne güzel, ne mav Hem de serindir. Haydi denize girelir 3 bu fikri kahn' ett. Hepsinin mayoları içlerinde idi. Yalnız ellerine Hüsameddin lx'_vla)a yan gözle b.nc—' mmid etti. Fakat bu ümidi boşa gitti. Fe- riha meydanlarda yoktu. Herhalde odasına çekilmiş olacaktı. Güler bütün dikkatile Halidin bakışla- rını takip ediyordu. Gençler denizde hakikaten çocuklar gibi oynamışlar, eğlenmişlerdi. Esasen tabiati neş'eli olan Halid de biraz evvelki sükütiliği terketmiş, ve bu neş'eye iştirak etmişti. Esasen ona i veren biraz da dönüşte çay bulabilmek e onun o- Ve yeniden sessiz ve sorru—tkan oldu. Onun sessizliğinin Güler üzerinde bir bornoz, kimisi ufak bir havlu'aksülâmeli olmuştu. O, birdenbire nde- almıştı. Evvelâ kızlar, sed, sed bahçe- den sahile indiler. Kenarda elbiseleri- ni bırakıp suya daldılar. Beş da sonra delikanlılar da denlze girmiş !-)u-' hmuyordu. tâ çılgın bir neş'e krizine tutulmuştu. Binbir gevezelikle arkadaşlarını gül- dürüp duruyordu. Beş gündenberi başkaldırmadan der- sine çalışmıştı. Bu neş'e bir parça da Selma sakin, sakin oturduğu yerde gözlerinden yaşlar gelecek kadar gü- lüyordu, Mevzu imtihandı. Güler, imtihana nasıl gireceğini, profesörünün neler sö- racağını taklidlerle anlatıyordu. e Gençlerin neş'esi akşam bir bahçe-| nin ve denizin renklerini öldürünceye kadar devam etmişti. Akşam kapıdan ayrılırlarken Halidin gözleri köşkün cebhesinden — ayrılmı- yor... İçerde ışıklar yanmıştı. Geniş pencerelerden onun gölgesini seçerim ümidile pencerelere bakıyordu. Fakat Feriha ortalarda yoktu. Güler onlara: — Eğer imtihanı geçersem hepinize |büyük bir ziyafet var! diyordu. Bura- |da azacağız... Ama ne azacağız... e Halid, trende de somurttu, oturdu. Ötekiler ikinci mevki vagonunu neş'eli muhaverelerile dolduruyordu. Cahide: — Kuzum, nen var Halid? dedi. Yok- sa şimdi de Gülerin ablasına mı tutul- dun?... Bu ne melânkoli... Zaten ihti- yar kadınlara olan meclübiyetin ma- lüm. Halid bir sigara yaktı: — Rahat bırakınız beni! dedi. Bir şeyim yok.. biraz başım ağrıyor... Bu- gün hava çok sıcaktı. Ondan galiba!... Halid fena sinirlenmişti. İçindeki bu garib hissi göstermiyor muydu etrafı- na. Ne demekti bu hal?... Hayatında böyle bir şey aklına gelmemişti.. âşık gibi bir şeyler oluyordu. Onun hakkında yapılan dedikodula- Halid pencerelere bakıyordu, Gençler bağrışıyorlardı: — AHaha ısmarladık. Nimet söyleniyordu: — Aman yarabbi ne kadar geç kal- mışız. Ortalık «Tout a folt» karanlık olmuş... Bu saatte öve dönmek «Dis- rın hiçbiri doğru değildi. Çünkü o, ha- yatında, aşkı uzun bir his bağı gibi te- lâkki etmiş bir delikanlı değildi. Bu yaşına kadar aşk onun için ye- mek yemek, ve su içmek gibi fiziyolo- jik bir ihtiyac olarak kalmış ve bunun âçin bir gün tanıdığı bir kadını ikinci iki kere gelip ondan aylık istemesi ar- kadaşları arasında böyle bir tevile uğ- rayordu. Çünkü ihtiyar Ermeni madam Halidle bir münasebeti olduğu tesbit edilen ilk kadındı. e Halid de bunun için sinirleniyordu. Çünkü o şimdiye kadar en yakınında bulunduğu en güzel bir kadını bile bir ikinci defa görmek istememişti. Ara- mamıştı onu.. halbuki Ferihayı gördü- ğü dakikadanberi, onu dalma görmek, daima onun yanında bulunmak iste- mişti. Ve hayalinde dalma mübhem bulut- lu bir şekil olan kadına bir çehre, bir fizyonomi gelmişti Kadın düşündüğü zaman, gözünün ö- nüne Ferihanın şekli, Ferihanın vücu- dü, Ferihanın yüzü ve gözleri geliyor- du. Hiç tanımadığı bu kadını, kim oldu- ğunu bilmediği, hususiyetlerine ve dü- şüncelerine vakıf olmadığı bu kadınt en yakın dostundan daha fazla istiyor- du. (Arkası var)