Temmuz Nurullah Ataç, MESELELER Muharrirler, kitahcılar_a cevab vermeğe devam ediyorlar _Şîl;'înîi_f zzet ve BZ Fikret Âdilin görüşleri, düşünceleri OT ı v Nurullah Ataç haklarındaki toplamıy: Muharrirlerin kitabcılâr ve fibam için neler düşündüklerini ediyorum. Dört gündür intiyar cevablar gibi bugünküler de muharrirler cebhesinin tâbilere karşı açtığı Hânsız harbin bir kızmımı teşkil - Narullah Atacın — Bu hususta söylenen ve y ekumadım. Bence, bizde kitab neşriyatı- nın devletleştirilmesinden başka tur. Zannederim kitabcılar bi kazanmıyor; muharrirlerin ise kaza dıkları, yani maişetlerini sırf sedebiyat»- ları ila temin muhakkak. Böyle olunca elbetteki her iki * birini suçlamağa kalkar. Muharririn geçinebilmesi için, na satılmak, hattâ hiç dahi olsa, çok kitab Bunu kitabcıdan yoktur. Onun için Selâmi İzzet — Kitabcı maarifle emin olduğu kitabı basıyor. ( tabettiriyor. (2000) i depo edip, geri ka- Janını maarifle fırkaya satıyor, tabün vazifesi bu demekse kitabcılarımıza va- zifelerini yapıyor, diyemeyiz. Ancak acı geyler, fakat gerçek, kitabcılar _bugune kadar mesailerini takdir etmemiz lâzım len vatandaşlarımız, ırkııiaşlırînş_ııdır. gul tabilerin halkı okutmak, kulubhı-v nemizi ıenzmlqürmek için ı.ır(e_lukluı emek ve para şübhesiz ki lıkdife l:ıyık:ıır. ama iİş, kitabcılık i tıını"goı.oıbl*nııi ğ:ı; iildir. Tabi, belki de sözümü :'n-hı . bulacaklar vardır, fakat adeti vAe ritedir. Tabi, yüksek edebiyat kü luma' sahib bir şahsiyettir. Tabi, bıncağı_ a bi ökür, anlar, yanlışın! bulur düzelir ğ;; ise düzeltir. Düzeltilmezse huml*lı Si hur muharriri, cihanşümul şöbret ybo n adamları bulan tabidir. Bizde ise böy bir tabi henüz yoktur. Son zamanlarda bir tercüme - illetine uğradık. Buna illet diyorum, çünkü (ü7 cüme olarak çıkan eserlerin )'“'df î_ san dokuzu asıllarını bilenlere yürek î: acısı oluyor. Vazifesini bilen tabi böy eser basmaz, Binaenaleyh bizdeki tabiler henüz - vazifelerini yapmıyorlar değil - vazifelerinin ne olduğunu hlL'niW"mİ* İkinci suali, yani kitabemın mulm'_f'u itham ettiğini söylemem üzerine, _Sd_"'d İzzet kalemi eline aldı, önündeki Kâğ* üzerinde küçük bir hesab yaptı: e — Azizim, (10) formalık - bir kital (150) liraya malolur. Ai 50 kuruş Hat konur. Maarife Ve Şi ye (300) tane satılınca (150) Jira F'"ı:' ye derhal alınır. Geriye (2000) tanc N sıldığına göre (1700) kitab kalır. Bir se- ne zarfında (1000) aded nuldığım fa_r— zetsek kitabcı beş yüz lira - hiçbir fm“_' hiçbir yorgunluk - kazan miş olur. Buna mukabil m! ne ra elli liradır. derî:?.: :." lira maaşa iyi bir ”ÖMĞ: bulmak kabil değildir. Binaenaleyh : liraya yazılan kitab hiç şübbe yok İ F meksiz ve doldurma olur. Bunun için muharriri - itham '“:egî doğru bulmuyorum. Kitabcılarımız 'Y_ fiyete değil, kemiyete ehemmiyet velfk medikçe bu keşmekeş ve doldurmacılı devam edip gidocektir. Bi ayda (100) kitab basacak bir kitab basalım! a Fikret Âdil diyor ki: Fikret Âdile sordum: 'eııulbı eğe hakkımı: devlet yapmalıdır. diyor ki: uharririn eli- Sizi temin €- yerde senede Selâmi Izzet vazılanları | istiyorsanız başka, «tabi> çare yakl büyük bir şey | sa nma- | Kit araf bir-|- zararı- | yaparı satılmamak şartile | banı Jâzımdır. | da cütül Z| Kitabcılarımız kendilerine vi | yoktur. He diyorum ki, | Pikret Adil — Sizce Türk, kitabeısı vazilesin! ya- m: pıyor mu? — «Kitabcı» â ;“ noktayı halletmek lâzımdır. Çün- velâ bu n kü bu tâbir demekle kitab alan ve sal pek umumi. Eğer skitabeır tan kimse demek . Maamafih, işin her ":;:nilîf ıhlıı:;kllln'h Bence kitab alan ve w“n kimse olarak ta, «tabi> olarak ta, tabeflarımız wazifelerini yapmıyorlar, Bunun sebeblerjini uzun uzadıya mhı_— maktan ise misallerle anlatmak dı_hı lyı Hem kitabcılar, biz muhırrîrl:fı aeıı._ı: itham etmiyorlar m? Belki zâfı telif z. - İstanbulda kitab alan satan ya- C1 birkaç müessese vardır. Beyoğlun- Alman, Fransız kütübhaneleri gil bunlardan nümune alabilirler ve zannetmem ki hiç biri, kendilerini onlarla mukayeseye ce- garet etsinler ve eğer bir parça Hasafları mmln&?ğî:W varsa, kitab alım satımı cihetinden vazi- 5 E felerini yapamadıklarını da kabul eder- ler. Gelelim <tabi> vaziyetlerine, bu ba- kımdan da vazifelerini yapa! Ç kendileri dahi esasen itiraftan çekinmi- yorlar, Onlarla yaptığım samimi hasbı- hallerde bunu bana birçok kereler de söylemişlerdir. «Tabi» lik demek herhan- gi bir müsveddeyi alıp matbaaya verip bastırmak demek değildir. «Tabi» mu- harrir denilen nesneyi arıyan, bulan ve icabında yaratan menojer demektir. Bu- nun için, ilk şart... Haydi söylemiyeyim, çünkü bu şartı haiz olduklarını bilsey- dim, söylememe lüzum kalmazdı, ve bu ta sahib olmadıkları için belki kızar- lar. sözlerimi fena tefsir ederler, Muharrirleri itham ediyorlar diyorsu- muz. Hangi muharrirleri? Muharrir... Bu pek mübhem bir şey... Muharrirden maksadları gazeteciler ise, ona göre ce- | yab verelim. Umumiyetle «muharrir>- | den bâahsediyorlarsa ona göre, Yalnız şunu | kat'iyetle söyliyebilirim ki, bugünkü mu- |harrirler, muhakkak suretto eski muhar- rirlerden kat kat yüksektir ve emin olun, kitabelarımızın ileri sürmek saffetinde bulundukları işimler hakkında, kulak doıgunluğundın başka malümatları da m kitabcılarımızın bir kısmı ma, yazma bile bilmezler. Zaten bu :;ı'îırimydıe onlara alddir. Ötekiler, esa- sen böyle bir münakaşa karşısında bıyık altından gülmekle iktifa ederler ve ne de olsa, cahtillerin beğenmedikleri muhar. rirler ve kitablarile düşe kalka irfan sa- hibi olmuşlardır. - Kitabcılara dostça bir tavsiyem var. Her şeyden evvel hududlarını tasrih e- derek kuş mu, deve mi olduklarını bü- M Nusret Safa Coşkun —— Çamlıcayı güzelleştirme cemiyetinin müsameresi Çamlıca ve Civarını Güzelleştirme Cemi- yeti yarınki cumartesi akşamı aabaha kadar devam etmek üzere bir kır balasu tertib et- miştir. Müsamereye saat 18 de başlanacak, tanınmış san'atkârlar tarafından konserler verilecek, oyunlar o?"lnlfffl_lf- On altı çocuk bahçesi açılıyor Yarından itibaren şehrin mühtelif semtlerinde on altı çocük bahçesi açı- hacaktır. Çocuk bahçeleri yaz ayları müddetince açık kalacak, buralarda ço- cuklar muallimlerin nezareti altında oyun oynuyacaklardır. dan kasdiniz nedir? Eve| (lf SÖN POSTA Garib AAA VAA ti KAARARAAAAARAZ Güzellik Kraliçesi olmanın zararı VD İngilterede karnaval kraliçeliğine seçiı” len bu-16 yaşlarındaki İngiliz kızı, ek « demek istiyore meğinden olmuştur. Müsabaka- günü, ça- iki | Iştığı müesseseden izin alacağını uman genç kız, evdeki hesabın çarşıya uyma * dığını görünce, işini terkederek müsa - bakaya girmiştir. Büyük projektörler al- tında sapsarı yüzü ile dikkat “nazarını çekmiyen genç kız, jüri heyetinin tavsi « yesile ömründe ilk defa olarak makyaj yapmış ve kraliçeliğe seçilmiştir.. Tam İbu sırada da, çalıştığı müessesenin işine nihayet verildiğini bildiren telgrafıni bi, | tendisine vermişlerdir. Genç kız, «zarar yok, kraliçe oldum ya... Nasıl olsa, iş bulurum» demiştir. « * Dünyanın en çok ev yaptıran zengini Dünyada en çok ev yaptıran, bunları kendi zevkine göre döşetmek için geceyı gündüze katarak çalışan adam, İngiliz Sir John Mactaggart'tır. Londranın en mu - 250 bin İngiliz lirasına çıkmıştır. şanenin kendisine tahsis ettiği dairenin 22 odası, 5 banyo dairesi vardır. Bu dai- reyi döşetmek için de 15 bin İngiliz lirası harcamıştır. Yatak odalarında ayrı ayrı ikişer güneş banyosu daircsi yardır. Bu daireler hususf tertibatı haizdirler. Bütün binayı döşemek için tam iki bin dört yüz metre halı kullanılmıştır. Koridorların boyu 40 ar metredir. Sir John 10 yaşın » dadır; ve yeni yaptırdığı binaya daha ne gibi yenilikler ilâve edeceğini düşünmek- tedir. * Çörçilin damadları İngiliz siyasilerinden Vinston Çorçilin iki damadı vardır. Biri sahne artisti Vic Oliverdir. Diğeri de son günlerde harbi - ye nazırı Hor Belayşaya gönderdiği bir mühtra ile İngiliz siyasi efkârını heye - canlandıran ve esrarı askeriyeyi (etrafa yaydın) diyerek, başmüddelumum! ta - rafından divanıharbe çağırılan muhafa- zakâr meb'uslardan Sandstir, İşin tuhafı, bu iki damadın birbirine a- şırı derecede benzemeleridir, İstanbul Valisinin muhakemesi Haberler Temyizde itiraz varid görülmedi, mu- hakemenin devamına karar verildi (Baş tarafı 1 tnci ı;ıîodı) ğız, Suphi ve Şerafeddin sırasile yer al- Hâkim, evvelâ maznunlara adlarını, yaşlarını ve memuriyetlerini sordu. Bundan sonra ilk önce Şürayi devlet mülkiye dairesinin meni muhakeme ve daha sonra Şürayi devlet heyeti umu- miyesince ekseriyetle verilmiş olan lü- zumu'muhakeme kararları okundu. Lüzumu muhakeme kararında şöyle denilmektedir: | — Mezarlık ittihaz edilmek üzere arazi satın almaktan ibaret olan işin menafii umumiyeye taallük etmesine göre satın alma muamelesinin o tarih- lerde mer'i olan 21-1-329 tarihli beie- diye istimlâk kanunu muvakkati hü - kümlerine uydurulması ve, 2 — Kanunun ikinci maddesinde be- yan olunduğu üzere alınacak arazinin haritasını yaptırmak, resmi takdiri kıy- met heyetleri tarafından rayice uygun kıymet takdir ettirmek, belediye en - cümen meclisince de tasdik edildikten sonra menafii umumiye kararı almak gibi muamelelere tevessül edilmesi icab ettiği halde yapılmıyarak, 3 — Arazi sahibile, pazarlıkla muta- bık kalınan bedelle encümene ve 1932 senesi pazarlıklarına münhasır olmak üzere teşkil edilmiş, bu iş için mes'uli- yetsizliği ve salâhiyetsizliği tabil bu -« lunmuş olan bir heyete kabul ve tasdik ettirilmesi, 4 — Bu satın alma işleri cereyan e- derken istimlâk işinde vergi kıymetle- rinin esas ittihazına dair hükümleri ih- tiva etmek üzere İstanbül belediyesinin teşebbüsü ile tanzim ve takdim edilerek Büyük Millet Meclisinde satılma işinin takarrür eylediği 3! mayıs 1934 tarih ve 2497 sayılı kanunun çıkması beklen- miyerek ber iki kanun hükümlerine göre de istimlâk yoluna gidildiği tak- dirde de nisbeten çok az bedelle beledi- yeye geçmesi mümkün olan mezarlık arsasına istimlâk şeklinde verilmesi lâ- zım gelen bedelle ve rayice nisbet ka- bul etmiyecek surette yüksek bir bedel © |tesviye edilmesi ötedenberi belediye reisi tarafından hususi bir himayeye mazhar olduğu iddia olunan ve esasen sakit hanedan Ââzasından tasfiye için İmaliyeye intikal eden bu araziyi bele- diyece mübayaadan iki ay evvelden başlıyarak bir hafta evveline kadar o- lan müddet zarfında maliye takdiri met kamisyonunca takdir edilen ve bu sebeble rayic addedilmesi lâzım gelen bir bedel mukabilinde uhdesine geçirdiği anlaşılan arsa sahibine bir menfaat temini maksadına müstenid olduğu sadedinde vuku bulan ihbarın sıhhatine bir delil teşkil etmesi tabii olduğundan, 5 — Bu meseleden dolayı suçun faili sıfatile belediye reisi Muhittin Üstün- dağ, — Ve Maznunlardan mezarlıklar müdürü Süleymanın bu işde rolü, ta- allük eden müameleleri âmirinden al- dığı emir dairesinde yapmaktan ibaret kalmasına ve kendisinde esasen emri ita ve karar ittihaz salâhiyeti mevcud bulunmamasına göre ilh...» denmek- tedir. Bundan sonra avukat Kenan Ömer, söz aldı, men'i muhakeme kararı İstedi. Reis, arkadaşlarile vaziyeti müzakere ettikten sonra dedi ki: — Memurin muhakemat kanununun 8 inci maddesindeki itiraz yalnız meni | |muhakemeye hasredilmeyip, lüzum veya meni muhakemeyi tazammun eden ka - Tarlara şâmil bulunmasına ve meni! mu- hakeme aleyhine itiraz vuku bulduğu da- hi, her halde mafevk meclise sevkedile » ceği bu kanunun mutlak sarahati iktiza- sından olmasına göre itiraz varid görül- memiş ve muhakemenin devamına karar verilmiştir. Bunun üzerine Muhiddin Üstündağa te- veccüh eden reis bir diyeceği olup ol - madığını sormuştur. Muhiddin Üstündağ çantasmı açarak evrak çıkarmış ve bu evraka bakarak ce- yab vermeğe başlamıştır. Üstündağ mah- kemeye verdiği izahatında kendisini ve arkadaşlarını mahkeme huzuruna getir. meğe saik olan Zincirlikuyu mezarlığının uzunca bir tarihçesini yâpmış ve mezarı lık için Maliye Vekâleti tarafından tah « sis edilen arazinin hangi sebeblerden sa« tın alınmadığını izah etmiştir. Üstün « dağ ezcümle demiştir ki: — Bandırmalı Anastas adında biri bee lediyeye arzuhal vererek belediyenin Zincirlikuyu civarında bir mezarlık te « sis etmek istediğini ve hazineden satın ale mak teşebbüsünde bulunduğu yerin muhtelif sebeblerden belediye için kak bili istifade olmadığını gazetelerde oku« duğundan bahisle gene bu araziye müca« vir kendisine ald bulunan 455 dönüm ge nişliğinde bir araziyi hazineye aid ara- ziden daha ucuz bir fiatla satmağa âma- de olduğunu bildirmiş ve teklifini yap « mıştır, Üstündağ bu müracaat üzerine tedkik- ler neticesinde bu yerin her bakımdan mezarlık yapmağa elverişli olduğunun anlaşıldığını söyledikten sonra kendisine atfolunan yolsuzlukları göniş bir tafz- da izah ve tahille geçmiştir. Üstündağ bu münasebetle yeni arsanın alınmasına dain olan müzekkerenin arkâsına — «Pazarlık kömisyonuna» diye bavaleden başka bu işte hiç bir temas ve irtibatı olmadığını söylemiş, vaziyeti şöyle anlatmıştır: — Komisyon kıymeti takdir ve pazar« hk yapmış, encümen satmalma korarı vermiş, muavinim tasdik etmiştir. Benim bu işte hiç bir fiilim mesbuk değildir kf fail sıfatını alayım. Şu halde olsa olsa resmi muameleler haricinde ve sureti hususiyede arkadaşlarımın kanaatlerine müdahale ve vicdanlarına müessir olacak bir şeyler yapmış olduğumun kabul e « dilmesi zaruridir. İşte arkadaşlarımın blr kısmı benimle birlikte suçlu olarak hus zurunuzda bulunuyorlar. Kendilerine soe run, doğrudan doğruya veya dolayısile bu mesele hakkında en ufak bir müracaatte ve hattâ bir imada bulunmuş muyum? Muavinimden ve mezarlıklar müdürün « den de sorunuz, kendilerine her hangi bir tesir yapmış miyım? Bunları mes'uliyet- ten kaçmak ve ortada mevcud her han- gi bir kabahati başkalarına yükletmek maksadile söylemiyorum. Ortada bir kâ- bahat varsa paylaşmağa hazırım. Maksa« dım şudur ki hakkımızda tahkikatı ya « pan müfettiş her ne pahasına ve her ne suretle olursa olsun tahkikat evrakını bi zi behemehal mahkemeye sürüklemek maksadile hazırlamış olduğunun aşikâr bir sürette görülmekte olmasıdır. Bunu hâdiselerin dili ve vesikaların hükmü söylüyor. Buna saik olan mantıki ve vic- dani telâkkiyatın menşeini honüz anlamış değilim. Davanın esasatı hakkındaki ma- Tuzatım bundan ibarettir.> Üstündağ sözlerine şu cümlelerle ni « hayet vermiş ve bu ifadeyi verirken göz- leri dolmuş, hıçkırığını zor tutmuştur: «— Muhterem reis, 30 senedir, devlet kapısında hizmet ediyorum. Son 13 se- nelik hayatı memuriyetim İstanbul gibi en dağdağalı bir yerde 10 senödenberi valilik vazifesi de uhdeme mevdu olarak geçmiştir. Ondan evvel iki sene kadan cumhuriyet idaresinin yeni teessüs ettiği gıralarda devletin emniyeti umumiya (Devami 11 inci sayfada, Ruzveltin arabasına atlıyan meczub Afjanslar bir meczubun Amerikan cum« hurrelsi Ruzveltin arabasına atlamak ve« şebbüsünde bulunduğunu, yakalanarak, halkın linç etmesine meydan verilmeden hapishaneye götürüldüğünü yazdılar, Resmimiz, bu adamı göstermektedir, Vaktile Amerikan harbiye nazırının ça « lışma odasına girerek masasinın üzerine bir yığın tüy boşaltıp (bize kurşun yetle ne tüy) lâzım dediği için hapsi boylamış olan bu delikanlı, resimde gördüğünüz Bibi elleri kelepçeli olduğu halde gül « mektedir, .—.___4_———_—_—-——._____——1 eeef S 'ei DAĞ İ İ a. eei zz j eeei redneeei di ĞÜĞÜĞ Ü SADA adat d el DÜd eat