K d | pıci çocuğunun kendisine karşı SON POSTA “Son Posta,, nın HikâyeSi : Suzaıdındınıaandııdıraanamıımunammmırıız BİR GÖZÜMÜ BAĞIŞLA — ZRİİMNENADNİKIKNLCIYORAIA KI NN Zeytinlerin gölgelendirdiği kuytuluk- lara doğru elele gidiyörlar, gittikçe bir- birlerine sokuluyorlar ve eller Biri ince, diğeri kalın iki insan... Be- yaz harmanilerin omuzları aşan uçla- rını bileklerine sarmışlardı. Yarı çıplak- tılar ve keskin ışık parçalarının çarptığı yerler cilâlı bronz gibi parlıyordu. Karşıki yamaçta bir çoban vardı. On- Jarı gördü, Kendi kendine: * — Bunların biri genç Çalokostur. Fa- kat diğeri kim? Dedi. Sonra iki kişinin kaybolduğu kuytu gölgelere, salkım söğüdlerin sulara kadar ândiği pınarın ilerisine doğru koştu. On- lara görünmemek istediği, vakit vakit zikzaklar çizmesinden ve durup durup böğürtlen kümelerinin arasına sinmesin- Gen anlaşılıyordu. Kalın bir ağaç gövdesinin ardında he- men hemen yerle' bir oldu. Gözleri dört açılmış ve kaşları çatılmıştı. Çok geçme- Gden dişleri sıkıldı ve birdenbire geriliye- Tek koşa koşa uzaklaştı. Biraz sonra küçük çoban gene ayni ye- “ Te geliyordu. Yalnız bu sefer yanında biri sakallı ve cılız, diğeri yağız ve gür- | dı. İkide bir duruyor, yapmakta olanların gergin Sinirleri, kinle karışık zafer açlığı oku- huyordu. deli ağacın ardında durdular. m karanlık bir nok!ayı, ©- — Sen ne dersin — Durduğumuz kabahat. Yerlerinden fırladılar. Birisinin ayağı du. Kuytudaki iki vücud birden doğruldu. Ulak telek olanı şaşırmıştı. fakat arka- daşı kendisini çabuk toparlamış, daha ilerideki daha kuytu köşelerden birine Galarak kaybolmuştu. — Çaloykos, kımıldanma! Onü yakalıyan yağız çoban, seslendi: — Sen bunu bırakma, ben ötekinin ar- Gından gidiyorum. Gitti, fakat neden sonra soluk soluğa, gene yalnız olarak döndü. Avını kaçır- Mıştı, sövüp sayıyordu. İnce delikanlı onlara yalvarıyordu: —— Beni bırakın! Size dilediğinizi veri- ihtiyara blı]rlf' | iİdi yerde diz çökerek ell .|kide bir kaydı ve çalıların hışırtısı sessizliği boz- | ai Yazan : dışl:nmı arasından sızdırarak mırılda- | uıdı. Küçük Yunan şehrinde herkes birbiri |win kulağına uzanıyor, yahud burun bu- ırunı geliyor: Duydun mu, genç Çaloykos... Diye soruyorlardı. — Ne yapmış? Fısıltılar, hayretler ve küfürler sürün gidiyordu. Az zamanda halk agorayı doldurdü. Şehrin hükimi ihtiyar ve sert Çaloykos solgun bir yüzle göründü; karşıdaki »ner- ye çıkarak oturdu Bu adam fakir bir işcinin oğlu idi. Ka- nunsuzluktan anarşi içindeki şehirde ken- nlan kanunlar koymuş, bun! rı hiçbir imtiyaz gözetmeksizin otuz ne tatbik etmiş, mal, can ve ahlâkın bek- ciliğini yapmıştı. Herkes onun, oğlu hakkında da ayni suretle hareket edip etmiyeceğini merak ediyor, bunda şübhesi olmıyanlar ihtiyar |babanım yüzündeki derin ıztırab çizgile- rini görerek acıyorlardı. İhtiyar Çaloykos oğlunu kısa bir sor- | Büya çekti. Delikanlı onun sözlerine cevab verece- | afasını ve göğ: yarak yalvarıyordu: Beni nifet! Şahidler dinlendi. Kanua böyle bir suç yapanın iki gö nün oyulmasını emrediyordu. Çal delikanlıyı tutan cellâdlara döndü — Kanunun emrettiğini yapınız! Etrafta tis yoktu. Delikanlı biraz son- ra bir daha göremiyeceği mavi gök yü- züne, yeşil yamaçlara, güzel binalara, mavi denize, halkın arasındaki arkadaş- larına ve güzel kızlara, sevgili babasına yaşlı gözlerle baktı. Çırpınıyor, hıçkırıyor, gözlerinden bi- rine doğru uzanan kızgın demirden kur- Kadircan — Kaflı #NEllifz Şehrin büyüklerinden bir ikisi Çaloy- İkosa yaklaşarak: Onu affediniz! Diyorlardı. Halk arasından da ayni sesler yükselmeye başlamıştı. Fakat bun- lar çok azlıktı. Bir cızırtı duyuldu; delikanlının alnı hizasından bir duman yükseldi. Genç Çaloykos tek kalan gözünü tek elile sımsıkı baslırıyor; soluk soluğa hiç- kırarak inliyordu: — Baba!... Babâ!... Yeter arlık! Hç olmazsa bir gözümü bağışla! Senin için, seni görmek için bırak onu!... Suçun bağışlanmasını istiyenler çoğal- mıştı. Derin bir ıztırab içinde, oturduğu mu gibi yoğuracak kadar sıkan baba susuyordu. Otuz senederberi en kü- çük bir müsamaha bile göstermeksizin attığı kanunları bozamıyordu. O, Löy- le bir şey yaparsa başkaları neler yap- nazlardı! Bu şehirdeki mal, can ve ah- lıh emniyeti devam eder miydi? Anarşi yeniden başlamaz mıydı? ihtiyar Hayır, kanunun emrini yerine getir- ! Fakat bu çocuğa, gençlik hisle- len, her nasılsa bir suç !ııı zavallıya da geryordu. Onun ccaığı ağrıları kendi kalbinde do buluyor; k. di kalbi de ona ayni seslerle y: yordu. İn yaplı: — Durumuz! Dedi. Sonra doğruldu. Halka doğru ko- lunu uzatarak titrek bir sesle bağırdı: — Kanun böyle bir suç için iki gözün Oyulmasını istiyor. O gözlerden biri de benimki olsun! yar Çaloykos cellâdlara bir işaret YARINKİ NÜSHAMIZDA: Ana - Oğul Yazan! Muazzez Tahsin Berkand | tulmak için avuçlarını yüzünden ayırma- | Eksiltmeye konulan iş: Nafıa Vekaletınden : l Keşif bedeli 4643 lira 7 kuruş olan Üsküd! nermer koltuğun kenarlarını bir balmu- | İstanbul Bele İlânlar tfaiye grupu karargâh binasının ikmali inşaatı açık eksiltmeye konulmu ştur. Keşif evrakile şartnamesi Levazım | Müdürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 No. lı kanunda yazılı vesikadan başlta Fen İşleri Müdürlüğünden alacakları fen ehliyet vesikasile 348 lira 23 kuruşluk filk teminat makbuz veya mektubile beraber 13/7/938 Çarşamba günü saat 11 de Daimi Encümende bulunmalıdırlar. (B) — (G912) SAÇ BOYALARI JUVANTiN Kumral ve siyah olarak saçlara tabil surette istenilen rengi verir. Sabittir, sıhhi ve zararsızdır. Kimyager alınacaktır. Askeri Fabrikalar Umum Müdürlüğünden : Umum Müdürlük teşkilâtında istihdam edilmek üzere kimyager almacaktır. İsteklilerin bizzat ve Ankara haricindekiler istida ile müracaat ederek şartları öğrenebilirler, — «4018> REFİK FENMEN'in KİTAPLARI: Yeni Elektrikeilik 3 Cü 160 K. Madde ve Ziya 20 Ti ün Elektriliksayonu 40 Sınat Elektrik $ Cild 250 Termodinamik 100 İhtirak, Ocaklar Ameli Elektrikcilik ( Eski yazılı ) Makizecilik » Telsiz Otomebilcibk Einstein nazariyesi lerin inşam wıı.ı...ı. Akba ve Tetk, İstanbalda hor kitabevinde bulumur, Doktor İbrahim Zati Öget Belediye — karşısında, — Piyerloti caddesinde 21 numarada hergün Üğleden sonra hastalarını kabul edor. Bu adamı canından bezdiren GRİPİNi çekmeğe geyi tecrübe edinceye kadar mahküm olduğu ağrı ve sızılardır. GRiPiN En şiddetli baş ve diş *rılarını keser, En höş ve en güzel dudak rujü, COTY'nin size takdim etiiği RUJDUR 1 — M. Kemalpaşa deresinden Karacabey ovasının sulanması için yapılacak inşaat keşif bedeli 385051 lira 87 kuruştur. 2 — Eksiltme 15/1/938 tarihine rastlıyan Cuma günü saat 15 de Nafıa Vekâ. leti Sular Umum Müdürlüğü su eksiltme komisyonu odasında kapalı zarf usu- lle yapılacaktır. 3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, Bayındırlık işleri genel şartnamesi fenni şartname ve projeleri 16 lira 75 kuruş mukabilinde Sular Umum Müdürlüğünden alabilirler. 4 — Eksiltmeyo girebilmek için isteklilerin 17152 lira 10 kuruşluk muvakkat teminat vermesi ve 100 000 liralık Nafıa su işlerini veya buna muadil nafıa işle- rim. Bırakın beni... Babam.. zavallı ba- bam, eğer bunu öğrenirse ne yapmaz! Fakat diğerleri onu duymuyorlardı bi- k.. Sadece ihtiyar olanı ikide bir, sözleri l Son Posta'mız ı—'e)ıt tedi BABA - İOYAzan b Leylâ Hüsameddinin! kendisine kar- © gı olan sevgisinin farkında idi. Bir ka- olan — bu hissini en büyük bir hakaret gibi Aelâkki ediyor ve ona küstah bir uşağa nasıl kızılırsa öyle kızıyardu. —— Güler'in Hüsameddine karşı çok bü- — yük bir sempatisi vardı. Onun fikirleri- ğ, inı takdir ediyordu. Ona ayrı- ca yordu. * Öteki :ıık..dışhn artık insanlar ara- ımda ayrı gayri olmadığını öğretmek — İstiyen bir inadla arkadaşlarını seçer- 'ken onların ailelerini düşünmüyor, yal k ııu kendi kıymetlerini gözetiyordu, Esasen Adanalı Cemilin de Güler'in f' arkadaşları arasına girişindeki âmil bi- — gaz da genç kızdaki, arkadaşlar arasin- — Gaki farkları silmek, yok etmek kaygü- Büuydu. Yaksa Cemil kıyamet kopsa ekseriye- tini müreffeh ailelerin çocukları teşkil — eden bu arkadaş grupuna giremezdi. | Fatihdeki medreselerde bulunan ta- l » dunda oturan ve tahsilini yap- &:ı..ıi' tini taahhüd edip muvaffakiyetle bitirdiğine ve bu kabil nafıa işlerini başar- makta fenni kabiliyete dair Nafia Vekâletinden alınmış müteahhidlik vesi- kası ibraz etmesi, isleklilerin teklif mektublarnı ikinci maddede yazılı saatten Bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde verme- leri lâzımdır. Postada olan gecikmeler kabul edilmez. — <1962> — <3794> GRiPiN Romatizma, sinir, adale, bel ağrılarına karşı bilhassa müessirdir, GRiPiN Kırıklığı, nezleyi, soğuk alğınlıkların - dan mütevellid bütün ağrı, sızı ve sancıları geçirir. İcabında günde üç kaşe alınabilir İsmine dikkat, taklidlerinden sakınınız ve Gripin yerine başka bir marka verirlerse şiddetle reddediniz. C e MEŞHUR FRANSIZ. MARKASI OKKAT ! Pus COTY İbla- kanızda izal va kizar ediniz bir iransa mestakrandır. fa kıt ampulu altında ders yaparkon OĞUL SUAD DERVİŞ mak, kitablarını tedarik etmek için tatillerde fabrikalarda amele olarak ça- Lşan bu genç sokulgan, girgin bir in- san değildi. Riyaziye şubesinin en de- Berli talebelerinden biri olan Cemil için ders saatlerinin haricindeki saat- leri böyle bir arkadaş grupu içinde ge- çirmek çok tath idi. Medresenin bir manastırı hatırlatan küf, toz ve eşkilik kokan duvarları ara- sından ve kubbe- tavanları — altından kurtulup da yazın bu sıcak günlerinde Maltepedeki şu güzel köşkün Marma- raya kadar uzanan bahçesinde salkım söğüdlerin yeşil gölgesinde — geçirdiği günler.. günlerinin en tatlısı idi. z bir evin- de doğmuş, büyümüş oldugu için mah- bir delikanlıydı. Bunun birdenbire gözünün önüne geniş tebes- Bümü ile, neş'esile Güler geliyordu. Onun bu grup içinde en sevdiği insan saylavın oğlu idi. O da Güler gibi fü- tursuz, lâübali bir çocuktu. Onda da çocukluğu mes'ud, endişe- siz geçmiş bahtiyar insanların neş'esi ve iyiliği vardı. İsteklerini kolay ta - hakkuk ettiren çocukların mariz, mü- tereddi olmalarına hemen, hemen im- lun yok gibidir. Ancak tahakkuk etti- cek isteklerin hüsranı iç âle- e sakatlıklar ve müvazenesiz- likler yapar. Saylavın oğlu Tekinalp ile Cemil en samimi iki arkadaşlılar. Tekinalp Ce- milin çalışmak için gösterdiği enerji- nın hayranıydı. Cemil ise ondaki dü - seviyordu. Üniversitede ©- büyük bir adamın çosuğu olan gençler bunu bir yafta gibi kullanıyor- lar, icabinda bu karabeti ve sıhriyeti tehdid makamında tıpkı bir tabanca çeker gibi karşılarmdakinin aleyhine istimal ediyorlardı. Halbuki Tekinalpin saylav çocuğu - Jolduğunu arkadaşları neden sonra ö lifsiz ve Iâübali oluşu onun ho- guna gidiyordu. Esasen o Güler'i ayrı- ca güzel bir kız olarak beğeniyordu. Hattâ bazı geceler ı_nı.—dxue odasının ı.ıı- renmişlerdi. Hem de kendi ağzından değil. O, çalışkan bir delikanlıydı. Hem de yumuşak başlıydı. Bir tek ku- suru vardı, O da fazla sebatkâr olma- yışıydı. H ıeıı lmlı.y elde edzn m - sanların elde edilen netice üzerinde ısrarları pek olamaz.. O da riyaziye şubesinde çalışıyordu. Zeki idi. Zihni her şeyi çabuk kavrı - yordu. Fakat bir riyaziye meselesinin halli- ne verdiği ehemmiyetle üniversiteden çıkıldığı saatte hergün Beyazıd mey - danında rastgeldiği mavi t rlü genç ıza verdiği ehemmiyetin hiç bir farkı yoktu. Lâkayd bir çocuktu. Hiç bir şeye karşı hakiki surette heyecanlanmasını bilmiyen bir çocuk... Dünyanın her zevkine ve her kederine karşı sanki ka- nıksamış. Ne bir belâdan korkusu, ne bir saadetten alacağı feyzi kalmış gibi idi. Hiç bir şeye fazla ehemmiyet ver - mezdi. Derslerine çalışışı da bu nevi - dendi. e Aralarında bir de fabrikatör torunu vardı. San'atkâr bir gençti. Hukuk tah- sil ediyordu amma muhakkak musiki- de daha fazla istidadı vardı. Ailesi mu- siki tahsilini kendi çocuklarının şerefi- ne uygun bulmamış olacaklardı. Müstehziydi, fakir çocukların bin bir müşkülütla âdeta aslan ağzından et ka- par gibi bin bir zorlukla yapabildikleri tahsili kolaylıkla yıpmnk ubed’e!'hxl tiği bu muhitte henüz hayat tecrübesi bol olmıyan cananı . sıkabilecek, onu âdeta garip bir hisle rahatsız edecek bir şeydi. Hayatı güç kazananların, hayatın ne belâ olduğunu yakından bilenlerin i - çinde, onu kolay elde edene karşı bir nevi istihfaf vardır. Ekrem işte böyle bir istihfafa uğra- mamak için daha çabuk davranmıştı. Zekâsı da müsaade ettiği için ince bir istihza ile selâmlanmıştı. Hukuk tahsi- H canını sıkıyordu. Ailesinin muhiti ca- pını sıkıyordu. Kızlar canını sikiyor, kafa tasını bağlıyacak bir fikir, gönlü- nü bağlıyacak bir his bulamamıştı. Kendisine ideal yapacağı, onu elde etmek için bütün bir hayatı mücadele ile geçireceği, istediği, lüözumuna kana- at getirdiği şuurla veya körükörüne it- tediği hiç bir şey yoktu. Ne bir sevgi, ne bir fikir, ae bir mad- dt istek. Hayattan iğreniyordu. Onun için yapılan mücadeleleri — boş görü- yordu. . Masume bir memür kızıydı. Babası bütün hayatta çalışmış amcaları, dayı- lJarı muntazam ve yeknasak bir mesâal içinde hayatlarını yıpratmışlardı. O da tahsilini soyunun erkekleri gibi böyle yeknasak ve munfazam bir mesaf için