“ Yazan: Sapper Esrareng Yimminin bu sözleri karşısında ne anım sıkıldığını söylemiye lü- Fakat kendisini fikrinden cay a teşebbüs etmedim. Bu, fena ket olurdu. Her şeyden evvel i yapması lâzımdı. Dostumu ma götürdüm, O, valizlerini efi- agon rafına yerleştirirken ih- sız olarak etrafıma bakınıyordum. O zaman Pilovskinin de bir vagona gir- 'diğini gördüm, yanılmıyordum. Hele kadını mutlak surette tanımıştım, Jim- $ iyledim. Yüzü sön dere- ddileşti: — Acaba bu, benden el'an şübhe et- tiklerine mij delâlet eder? diye düşün- dü. Ben de ondan rahat olmamakla bera- ber: — Niçin şübhelensinler? dedim. Tren hareket ediyordu. Dostum va- gönun penceresinden eğilerek bana: Mari, dedi, şayet bana bir hal olacak olursa şu kelimeleri hatırlayınız: «Kon- serve meyva kutusu.» Drummond anlamamış gibi haykır- di — Ne dediniz, ne dediniz? Konserve meyva kutusu mu? — Evet, konserve meyva kutusu. ndi siz ne kadar hayret ediyorsanız ümleyi işittiğim zaman ben t etmiştim, hattâ aca- ba ı—m'. m aklınmı mı kaç'nyor" diye im. Derken tren hızlandı, Ben de bunv-ı dön- mr Ve içini çekerek ilâve et yekdiğerine bakıştı- n da ayni düşünce adın onlarla alay mı min ilk kısmı gerçeğe 'akat sonu garibdi, uydur- ma gibi geliyordu. Standiş biraz düşündükten sonra: — Madam, bu garib cümle ile ne de- mek istediğini bilmiyor musunuz? Hayır, bu kelimeler benim için o | Gakikada olduğu gibi şimdi de bir mu-| amma halindedir. | Standiş srar elti: — Ara sıra lâtife etmek âdetiniz yok muydu? Size bir masal söylemiş o- lamaz mı? âtifeye müsaid mi Idi? e mukabele etti. a l.ı!ıfr— yoktu ur. o halde m bir manası olacak- t esnasında bu mana- nek bize düşen bir işdir. larn Polen yeni bir sigara yaktı: Her ikiniz de Entellicens Servise mensubsunuz değil mi? Standiş gülümsiyerek kabul et — Bu şekilde bir dairenin., e — O halde bu ekomplo» yu keşifte ısrar etmekle ölüme mahkümiyetinizin ilâmını kendi ellerinizle imzalamış ol- duğunuzu tabif takdir edersiniz. Drummand güldü: dar sık sık imzaladık ki hepsin- | den alıkoyduğumuz kopya kâğıdlarının künu bir sandığı doldurmıya kâfl- ederseniz bu kadar bedbin olmanızın sebebini sorayım. Kadın muhatabına sabit bir n;ıarla' baktı: — Bazı malür adami ise atı elde ettiği için bir | n öldürülmesinden çekinilmemiş r ikisinin de öbür | ya yollanmasından çekinilmez. Ü ların sizin elinizde bulunmayı şı hakkınızda bir fark gözetilmesini gab ettirmez. Jimminin öğrendiklerini lemediği adamlarca tabif belli değildir. Fakat... Standiş söze karıştı: iz üç Kadın sabit nazarla vla yüzüme baktı. — Bütün bunlar doğrudur madam. Yalnız beni asıl endişeye düşüren nok- ta sizin de tehlikeye düşebilmeniz ihti- malidir. Kadın omuz silkti: — Bereket versin efendim, ben mukad derata inananlardanım. Sizin Çine git- miş olup olmadığınızı bilmiyorum. E- ğer gitmiş iseniz orada (Tid apa) di: bir kelime olduğunu bilirsiniz. Ben |her şey müsavidit. Jimmiyi çoök sevi- yordum. Eğer katilinin tutulmasını ko- laylaştırmak için elimden bir şey ge- Lrse bana güvenebilirsiniz. — Sizin lehinizde iyi bir mokta bu söylediğiniz, fakat müsaade ediniz Günün Bulmacası g a GA GN t 6 7 SOLDAN SAĞA: 1 — Bir yerde duran - Hedef. 2 — Müsande - İşaret. $ — Bir devre adını veren çiçek - Alaın iki yanı. 4 —Her yemekte yenilen - Bir nota, 5 — Haklıya verilen - İlâve - Zarif. 6 — Baba - Bir nota. ? — Medih - Duada tekrarlanan kelime. 8 — Açık olarak - Büyük buzak. 9 — Arzusu - Lokman ruhu. 10 — Almanyada bir mıntaka - Su kabağı. YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Harb âleti - Eskiden başa giyilen kir- mizi çey 2 — Üye - Topallama. 3 — Elle kol arası - Ortaya konulan ya- pümiş iş. Böt veran bir hayvan - Ezilmek mas- darıdan emriharır. 8 — Bahisler. 6 — Merkeb. ? — Umkun cem'i - Birbirini aldatma o- yunu, 8 — Masdar edatı - Gürültü. 9 — Beyni - Süt veren bir hayvan. 10 -- Çekilmiş gibi duran - Bir meyva. 4 ALTIM A (—| BBIEEIII g sislalvi ' İwTAİYLEİTİ ıım İR| HUD y l o İ l4 | İR | sla a MA (plalŞ aP |: | "lklel e (EİL| Evvelki bulmacanın halledilmiş gekli SON POSTa Türkceye çeviren: Hasmın Uşaklığil kelime de size biraz dikkat ve ihtiyat tavsiye | edeyim. Madam Polen gülümsedi: — Teşekkür ederim, lütüfkârsınız. Fakat pratik olalım, ne tavsiye edersi- |Jniz? |bana öyle geliyor ki burada keşfedile- cek bir şey yoktur. Drummand mü Madam, acaba bu havalide son zamanlarda Çarls Burton isminde bir adamdan bahsedildiğini işittiniz mi? Kadın başını salladı: — Hayır, bu ismi hatırlamıyorum. (Arkası var) hale etti: Bir doktorun yünlük notlarından Barsak İltihabları Kalın barsakların hâd veya müzmin il- 1 ekseriya (kolibasil) — denilen mikrobun talıtı tesirinde vaki olur. Bu kolibasiller bilhassa kolitlerde barsakla- rın gişayi muhatisinin hastalanması do- layısile sür'atle vücude ve kana karışır. iğer ve bilhassa böbrekler Özerine at olur. Böbi n muhitinde bir itihab yapar. Büyüklerde de küçüklerde de bu gok mühim bir vaziyet ihdaz eder Birçok defa böbrek iltihablarının sebebi uzun usün araştırıldıktan Sorira nihayet kdrarda kolibasiller bulunur. Ve menşe bu suretle taayyün eder: Karaciğer üze- || rinde de hâd ve müzmin karaelğer Safra yolları iltihabları yapar. Kebedin yani karaciğerin vasifevi bozuklukları derhal meydana çıkar İdrarda anl şe- ker görülür. Kanda şeker mikdarı artar. Böbrekler de ayn! zamanda hastalandı- d için idrarda albomin ve kanda da Üre mixdarı birdenbire artar. Bütün bunların sebebi — nihayet kakn barsakların hâd ve müzmin iltihabların- dan ileri gelir. Bu mevsimde böyle hastalar soğuk sular içmemeli, dondurmalar, meyvalar yeme- melidir. Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yolinmalarını rica ederiz. Aksi tak- Girde istekleri mukabelesiz kalablilir, MESELELER (Büş tarafı 7 inci sayfada) lamiş bulunuyoruz. Ufak tefek farklarla ve- Tien bütün karşılıkları bir tek neticede top- Jamak mümkündür. Bu bir tek netice şudur: Türk kitabemı vazifesini yaplığına — kanldir, Bu acaba muhakkak böyle midir? Pek birdenbire: — Byeti Deyivermek halalı olur. Esasen bunu keü- gileri de itiraf odiyorlar, Şimdi bir mesele kalıyor: | Acaba tâbiln bu vazilesini yaptığı lddiası karşısında tâblle sıkzı sıkıya alâkadar bulu- | nan ve halkla tâblin arasında mutavasgıt bir vazife gören muharrirler ne düşünfüüyor- lar? Bunu da ayrıca araştıracağım. Nusret Safa Coşkun — Biraz düşünmek lâzım, Şimdilik | * ( yakta geçer |Sadık Milli tak ıma terfi müsabakaları yapıldı Dün geceki müsabakalarda Çoban Mehmed güreşmedi, Ankaralı Mustafa Milli takıma terfi etti Bir hayli zamandanberidir ki amatör güreş yıldızlarımızın güreşlerini seyrı mek imkânını bulamıyonduk. — W'hayet dün, bu imkânı elde edebildik H -!k, son zamanlarda vuku bulan bazı münasec betsizlikler yüzünden profesyonel gü - reşlerin ciddiyetinden hakü olarak şüp - he etmeğe başlamıştı. Bunun neticesi de, güreş. seyredilen bir pandominanın zevkini ancak vere - biliyordu. Seyirci, ciddi tutuşmaları su- samıştı. Bu itibarla dün yapılan güreş - ler, meraklıları tam manasile tatmin et- ti Arkadaşım Ömer Besimin evvelki günkü Son Postada işaret ettiği gibi, mil- Ni güreşçilerimizle, Ankarada yapılan ser best güreş şampiyonası birincileri ara - sındaki bu güreşler, her iki taraf içi ciddi bir imtihan idi. Bu, seyirci içir de, Bgüreğ yıldızlarımızın kudretâni meyda- na vuran bir ölçü oldu. Güreşlerin tafsilâtına geçmeden gvvel yeni yapılan ringden bahsetmeden geç- mek doğru olmaz. Bu, ön metre murabbaında ve bir metre yüksekliğinde çok güzel bir ring. Üzerinde kuvvetli lâmbalar yan: » yor. Kısaca şimdiye kadar gördüğümüz <ring> lerin en güzeli, Diğer tertibat ta güzel, fakat maalesef seyirci çok aZ 58 kilo: Ahmed Çakır (Millt takım) Mustafa (Ankara) Hakem Bay Seyfi Cenabın idare - sinde 15 dakika — devam edecek bu güreş saat 9,5 da başldar Yer ve a - altı dakikalık devre bi yere bitti. Geri kalâ larak ilk üç dakika olarak güreşe başlardı. Bu da neticesiz b kaldı. İkinci üç dakika Mustafanın alta yatmasile başladı. Netice: Serbest güreş hirinelsi Mustafa (Ankara) ittifakla bi - rinci. 61 kile: Ahmed Işık (Millt takım) - Halil (serbest güreş birincisi) Yaşar rahatsız olduğundan güreşme - di. Bu güreş Ahmedin çok seci bir harale- başl: si de seri, sort ve güzel güreşiyorlar. İlk devre berabore - bilti, ikinci de Ahmed altta başladı. Ha- ll çevirmiye uğraşıyor. Fakat bir - şey di Ahmed üstte çalışıyor. | madı. Bu çalışış Halilinkinden daha güzel. Fa- 4 kat o da bir şey yapamadı. Netice: Milli takımdan Ahmed galib. 66 kilo: Sadık (Milli takım) Feridun (İzmir) Bu güreşin de ilk devresi «Sadık> m üstün bir güreşile başladı ve galebesile bitti. İkinci üç dakikalık devreye Sadık üstte olırak başladı. Dakikalar ge su eziyor, fakat ço 'or. Fı'ıdun çok güzel mukavemet rdl- * Milli takımdan Sadık bük - 79 kilo: Mersinli Ahmed - Ahmed (serbest güreş birincisi) Mersinli Ahmed rakibini tutmasile ye- re atması ve tuş yapması bir oldu. Bu tuş ancak 45 saniye sürmüştü. 87 kilo: Büyük Mustafa - Hüseyin Yener (Amasya) Müustafanın kuvvetli bir kol kapma - sile Hüzeyini yerde görüyoruz. Kendi - sini muhakkak bir tuştan çok zor kur - tarıyor. Fakat ikinci bir hamle ile, Hü - seyin 2 dakika üç saniyede omuzlarını yere yapıştırmıya mecbur kaldı. 1? kilo; Ankaralı Hüseyin (Müli takım) - Celâl: (Serbest güreş şampiyonu) Güreş ayakta ve ağır başladı. Fakat ya - vaş yavaş sür'atleşiyor. Şimdi iklal de yere |" düştüler. Ankaralı Hüseyin üstte çalışıyot. | Şimdi tekrar ayakta — ve sert güreşiyorlar, Birinci devre bu şekilde ve ekseriyetle bera- pere bitti. İkinel devrede Ankaralı Hüseyin üstte olarak güreşe başladı. Celâli çevirme- ye çalışıyor. Şimdi Celâl üstte. Bu da neti - cesiz kuldı. Son üç dakika ayakta — ve serk geçti. Netice: Mili takımdan Ankaralı Hü - seyin hükmen galib. yerden | yağı 78 kilo: M Adil Yener Bu Mersinli Ahmedin ikineci güreşi. Güreş çok sert başladı. Meratnlinin — bir hamlesile Adil yerde. 'Tabli Mersinli üstte. Çok sür - meden ? ada Adil Yener, müâleset A- dil Yen yor. BT kilc uüyük Mustafa - Seyid Ahmed (Samsun) Bu güreş de Büyük Mustafanın ikinci gü- reşi. Mustafanın çok iyi bir hamlesile Seyid Ahmed yerde ve Mustafa üstünde. İkisi bir- den minderden dışarı çıktıkları — için güreş tekrar ayakta başladı. Mustafanın bu sefer- ki rakibi muhakak ki geçen seferkinden da- ha iyi., nitekim birinci devre berabere bitti. İkinci devreye Mustafa üsite başladı. Ve bi- ras gonra da rakibine — güsel bir tuş yaptı. Bu tuş 6 dakika iki saniyede olmuştur. Çoban Mehmedle Samsunlu Ahmedin mü- sabakast Çobanın sakat olmasından dolayı |yapılamadı. Biz de güzel bir müsabaka sey- retmekten mahrum kaldık. Neticede 56 ki - loda Ankaralı Mustafanın milli takıma tere 1 ettiği hoparlörle halka bildirildi. Hayrettin Başkut Büyük pehlivan güreşleri u&t Pazar günü Gebzede büyük deri yapılacak ve 'Türki!- yenin en maruf pehlivanları bu güreşe işti - rak edeceklerdir. Moraklıların bu güreşi görmek — fırsatanı kaçırınamaları şayanı tavsiyedir. Bu müna - gebelle başa 50, başaltına 26, — büyükortaya 90, küçük ortaya 15, desteye 10 lira verile « cektir. Oksporun çalışmaları Okspor Kurumu tarafından tertib edilen müsabakalardan — dördüncüsü dün saat on beşde Okkmey danında ya - H kemliği eski — okculardan r, Receb yapmışlardır. Müsabaka' anmış, ok ,do(u ok n' Jmaştır. Müsabakalarda Nev- ın.i Caner, Celâl Atak, Sadi Tur, Be - Mehmed atışlarda iyi dere- Bundan sonra her hafta müsabal Eski dıplomatlar (Baş tarafı 7 inci sayfada) — Hayır, dediler! Lâkin, bizim hiz- metcinin göz yaşından kokusunu aldığım |harb, -o zamanki bazı devlet ricalimizin hkahalarına rağmen- bir hafta sonta patlak veriverdi! III — Ömrümde bir kere gazetecilik yaptım. Bugün hayatta olan pek çok in- sanların bildiği bu fahri muhabirliğimi de anlatayım, biraz gülünüz: Gene İsviç- rede bulunuyordum. Pariste oturan bir paşa, İstanbula gelmek üzere yola çık- mış. Bir şifre aldım. Bunda, mumailey- n, seyahatinden alıkonulmasının -müm- künse- temini isteniyordu. İsviçre hudu- duna kadar gelen ve nâfiz bir insan ol« duğunu tevehhüm eden bir zata — Dön geri, denilmez yat Meseleyi hal için şu çareye başvurdum: Jurnal Sü- vise bir telgraf çekmek ve bu telgrafta b paşanın katli için İsviçreye iki fedainin geldiğini yazmak! Ertesi günü gazetede ne göreyim? Bizim mahud tel- graf birinci sayfaya konmuş! Paşa da, va- Nzini sırtladığı gibi soluğu yeniden Pa Tiste almış! Aradan seneler geçti. Bu zat ile muare- fem oldu. O zaman niçin İsviçreye kadar İgelip, tekrar Parise döndiiğünü sordum- | Bana: — Abdal miyım ben, yoluma devam edip tatlı canımdan mı olaydım, deme- abih Alaçam . Yeni neşriyat Varlık — 120 mel sayısı bir çok makalt hikâye ve şiirlerle, Fransız, Litvanya ve RUf edebiyatlarından tercümelerle çıkmıştır. Ülkü — Ankarada Halkevleri Merkezi tâ” tafından çıkarılan«bu kültür, san'at ve l ” kir mecmuasının 65 inci sayısı — olgun DİF