9 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

9 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir Jap Çok eski zaman - Jarda Japonyada A- kimoto isminde bir hükümdar vardı. Akimoto, bir kaç sene evvel — ba - bası «Yata-No-Kami» den kalan tahta otur- muştu. Yata-No-Ka - mi ismini duyunca, herkes ne kadar de- Fin bir hürmet du « yarsa, Akimoto ismi- ni duyunca da o ka- dar derin bir korku duyardı. Akimoto herkesin kendisinden ne de - Tece nefret ettiğini bilirdi. Esasen bunun için elinden geleni yapıyordu. Üstelik de herkesin kendisine gon derecede hür- met etmelerini, sevmelerini isterdi. E - Ber hemen yere diz çökmezlerse, yolda rastladığı, arabacıları, askerleri, balık - gıları, hattâ uçurtma uçuran küçücük ço- cukları hemen idam ettirirdi. Halk o kadar bezmişti ki Akimoto'nun Beldiğini bildiren gong sesini duyar duy- Marz, çil yavrusu gibi dağılır kaçışırlardı. Herkes saklanacak bir delik arar, sakak- lar tenha kalır, rengârenk kâğıdlı pence- z7eler hep birden sanki esrarengiz bir el tarafından sımsıkı kapanırdı. Etraftaki bu umumi sessizliği görenler fimparatorun şehir içinde gezintiye çık - tığını anlarlar evlerinden dışarı çıkmaz- dardı. » Masmavi gökün üzerinde beyaz Jspon güvercinlerinin uçuştuğu, kiraz ağaçla - ftanm çiçek açtığı bir iİlkbahar gününde, Akimoto. Asakusa panayırıma giderek Kwanmon mabedini gezmeğe karar ver- di * Fakat daha sarayından dışarı adım a- tar atmaz etrafında bir canlı mahlük kalmdığını gördü. Sokak köpekleri bile Bıvışmışlardı. Mabede girdiği zaman yahında yalnız birkaç muhafız ve tahtırevanını taşı; “şaklarından başka hiç kimse yoktu. Bu- na çok hiddetlendi ve korkunç bir çığ'ık kopardı. Bu öyle korkunç bir sesti ki et- rafında kalmış olan bir kaç muhafız da korkudan kendilerini mabetten dışarı a- tıp birer köşeye sindiler. Akimoto koca mabedde bir başına kalmıştı. TANAR N Saraya gelince dalkavukları etrafını 4l- dılar, hiddetini yatıştırmıya uğraştılar, fakat nafile.. O hep intikam almayı dü - şânüyordu. Ve nihayet kararını verdi. Her evin bir kişi kurban vermesini em - retti. Bunu şehrin dört tarafına bildirdi. Böyle bir kurban vermiyen evin ateşle - neceğini de söyledi. Bundan başka bütün şehirden bir mil- yoön da para cezası istiyordu. Ertesi gün bir sürü günahsız insanın başı uçuruldu. Halkın şikâyeti, Japonyanın, en asil bir gilesine mensup, ölen ımparatorun en iyi dostlarından ihtiyar Ki-Ma-Ronun kulağına kadar gitti. Ki-Ma-Ro yeni imparatorun — zulmü- nü işilince, herkesten uzak yaşadığı e - vinden çıkıp Tokioya geldi. Ki-Ma-Roda öyle bir kuvvet vardı ki, bir bir hareketle elinde yen bü |kanlı prensin hiddetini yatıştırabiliyordu. Boş kaldıkça ona hep beraber geçir » dikleri eski günleri, çocukluğunu anla - tıyordu. Artık imparator eskisi kadar z4- lim değildi. Çok kızıp da yüzü karkunç iyar Ki-Ma-Ro cebin » yüzüne tu- n manzarayı gö- rünce kendine geliyordu. Böylece gün - ler geçti. Bir gün seyislerden biri imparatorun beyaz atımı kaçırmıştı. Bu at çok kıy - metliydi. Akimotonun sesi sarayın için- de gök gürler gibi gürledi: «Hemen şim- di öleceksin!» Gürültüyü duyan Ki-Ma-Ro koşarak geldi: «Dur Akimoto, dedi, bu adam yap- tığı kabahatin büyüklüğünü daha iyice anlamadı». Akimoto «sen ona anlat», de- yince, Ki-Ma-Ro seyise: «Bak, dedi, sen üç kabahat birden işledin! Birincisi efen- dini, insanlardan çok sevdiği — bir hays vandan ayırdın; ikincisi bu yüzden efen- dinin sinirlenerek ancak hayvanlara ya - kışan bir hiddet göstermesine*sebeb ol - dun; üçüncüsü, bir hayvan yüzünden bir insan öldürmekle onun bütün insanların gözünden düşüp, nefret edilmesine sebeb oldun. Şimdi anladın ya kabahatinin bü- yüklüği Bu sözler üzerine Akimoto utancından | kıpkırmızı kesildi ve: «Affettim... Bırakın bu adamı gits'n...» dedi. Aluminiyom kâğıt nasıl yapılır? Çikolataya ve daha bazı yenecek gey- Jeri incecik maden! bir kâğıda sararlar, bu yiyecekleri mükemmel muhafaza e - der. Ve ekseriyetle bu «kâğıd» alumin - yomdan yapılır. Bu kadar ince madeni bir tabaka nasıl elde edilir? İşçiler madeni yarım santimetre kalın- Jıkta tabakalar halinde keserler. Bunlar müstatil şeklindedir ve hepsi bir silin - dirden geçirilir. Silindir, birbirine çok yakın çelikten yapılmış iki üstüvaneden Ybarettir.. Bu iki üstüvane aksi istikamette müte- madiyen döner. Arasına konan madeni fabaka da yayılır, genişler. Ve böylece Aki silindir arasından geçerken incelir, birer milimetrelik yapraklar halini alır, DA D SON POSTA Kendisi bir küçük fino.. Bir bilseniz ne de güzel; Gelir bana, deyince, gel! Tüyleri var beyaz beyaz, Okşayınca onu biraz. Çok sevinir yere yatar, Karşımda hep taklak atar. Kirletmiyor hiç bir yeri, Bizi bekler geceleri, Bir tıpırtı işitince, Uyumaz o bütün gece. Sağa sola bakar havlar, Ne de iyi bir huyu var; Düşmanıdır fenaların, Hiç değişmez bugün yarın.. İyilerin dostu olur, Dur deyince salta durur.. Çok temizdir, Minom temiz; Hep beraber gezeriz biz. Gelir benim peşim sıra, Dizilirler sıra sıra Görmek için onu herkes. Çocuklar ederler heves Onu ele geçirmiye, Derler etse hediye.. Boşunadır istekleri, Yanımdadır onun yeri, Veremem ben hiç kimseye, Minocuğumu hediye! Minomu ben çok severim. O her zaman benim derim! ** Her zaman gazetelerde tank resimleri görürsünüz, harblerde büyük işler gö - ren bu tanklar çok tekâmül etmiş vazi - yettedirler. Fakat çok eskiden de tank - lar yapmışlardı. Yukarıda resmini gör - düğünüz tank 1861 senesinde yapılmıştır. Bugünkü tankla arasında ne büyük fark- lar var değil mi? Dikkatsiz şoför karşıdan karşıya geç- mek istiyen bir zavallıya çarpmış ezmiş- / kıtlığı vardır. Oralarda vağmur gayet ti. Yakalanacağını anlar anlamaz otomo- | seyrek yağar, akar bilden atladı ve kaçtı. Ezilen zavallının | St da hemen hiç bağırmasını duyan - polisler koşuştular. | ** Fakat şoförü yakalıyamadılar. Parktak Yıldız parka gezmeğe gitmişti. Bir zaman dolaştı, çiçekleri seyretti. Ağaç- larda öten kuşların seslerini dinledi. Artık yorulmuştu. — Oh ne güzel kumların üzerine ya- tarım, Dinlenmek için bundan daha ra- hat yer bulunmaz, diyordu. Hakikat, Yıldızın rüyasına çök ben- ziyordu. Üzerine yattığı kumlar bir kamyona yüklü kumlardı. Şoförler kamyondaki kumu boşa'ı » tılar. Ve kamyon hareket etti. Tepesi aşağı yuvarlandı. Temmuz 9 kum yığını Bir köşede bir yığın kum gördü. Bir- denbire sevindi. Kum yığınına doğ- ru koştu. Kumların üzerinde dinlene- Kumların üzerine yattı ve horul ho- rul uyumaya başladı. Bir rüya gördü. Kumlar havaya uçuyorlardı. Kamyon bir sed kenarına yanaçmış durmuş olduğu için bunun farkına va- ramanülş, kumları bir yığın halinde toprağâ konulmuş sanmıştı. Yıldız ancak © zaman uyanmış ve işin farkına varabilmişti. Sıcak memleketlerde su kıtlığı Sıtak memleketlerin bir çoğunda su | miş. Bu kuyu gayet basitmiş. Bakınız: k gibidir, Ku - $ © yuya gelince o da ancak toprak al - Polise yardın edin ve kaçan şoförü re-| tanda sü tabakası simde bulun, bulursanız resmi gazete »| kalan yerlerde bu- den ikesik ve şolförün olduğu yere — bir| lunür. işaret koyup bize gönderin. Bu bilmeceyi| - Fakat buna mu- doğru balledenlerden bir kişiye bir İş| kabil havâda çok Bankası kumbarası ve diğer yüz kişiye| miktarda su bü * de Son Postanın küçük okuyucularına | harı vardır. Eğer hediye etmek için yaptırdığı güzel ve| havayı teksif ede- kıymetli hediyelerden vereceğiz. Bilrat-| rek bu buhatı a < ceye ecevab verme müddeti on beş gün -| yırmak kabil olursa elde odilecek su saf, Sonra bu yaprakları daha yakın silindir-| dür, bilmece tevabını bize gönderdiğiniz | mikrobsuz olur ve içinde hiç erimiş mâ- ler arasından geçirirler; en sonunda bir| zarfın üzerine «Bilmece» kelimesini ve| den bulunmazdı. » | miltmetrenin sekizde biri incelikte yap- raklar elde edilir. bilmecenin güazetede çıktığı tarihi yazı- İçi boş ve uzunca bir kubbe tasavvif edin; bu kubbe aşağıdan ve yukarıdaft delikler vasıtasile, harict havayla temâf” ta, Gece, soğuk hava bunun içinde dol$” Şiyor ve soğutuyor. Gündüz olunca, bi sefer sıcak bava dolaşıyor. ve gi soğumuş olan kubbe duvarına temas * dince, taşıdığı buhar tekâsüf ederek dafi” lalar meydana geliyor ve kubbenin altıf” da bulunan büyük bir deponun içine dÜ” Şüyor. Oradan da bu suyu çekiyorlar. Sıcak memleketlerde (Cenubi Cezayi” Fas, Sahra gibi) gecenin harareti, gü * düzün hararetine nisbeten çok düşüktü” eğer hava çok rütubetli ise, g'indüz bil 100 metre murâbbar sathı olan bir KU yu ile, oluz metre mikâbı” su elde © Bunu düşünen bir mühendis, havai ku- | dilebilir, ki, bu su, içmiye yıkanmiğ yu ismini verdiği bir kuyu tasavvur et- hmıMınıılımıyı bile yeter,

Bu sayıdan diğer sayfalar: