29 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

29 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

UVARDAKİ TABLO l—-w Yazan : — Uşak kapıyı yavaşça araladı. Şömine - nin önünde geniş bir koltukta oturan e - fendisine ayaklarının ucuna basarak yak-i aştı. İhtiyarın dizlerinde bir batlaniye vardı, Başı hafif hafif sallanıyordu..-et- rafı mor halkalarla çevrili koyu siyah gözleri acı manalarla doluydu. Uşak yak- — laşınca dudakları oynadı: <— Ne var? Uşak biraz eğildi, ellerini oğuşturdu: -— — Kapımızın önünde bir otomobil bo - “zoldu efendim dedi. İçinde genç bir karı koca var. Otamobilleri tamir edilinciye -— kadar burada kalmak istediler, Size sor- — madan içeri alamadım. b ihnyırınyüıâııhnııh bir mana aldı, /— sonra uşak genç bir adamla genç bir ka- dına yol gösteriyordu. Erkek uzun boy - lu, geniş omuzlu ve güler yüzlü idi. Ka - dın ufak tefekli. Çok tatlı bir kumraldı. Koyu kestane rengi gözleri vardı. — Genç çift ovaya bakan bir tepenin ü- erinde bulunan küçük bir saray gibi ge- niş ve heybetli fakat harab ve bakımsız olan bu binıyı istiyerek gelmemiştiler. “Otomobilleri bozulmuş, yolda kalmıştı - Geceydi, etraf zifiri karanlıktı. if hafif yağan yağmur, soğuk, onları bu- aya ilticaya mecbur etmişti. — Genç karı koca içeri girdikleri zaman htiyar başını onlara doğru çevirdi ve ko- ü siyah gözlerini birdenbire kamaştırıcı bir ziya dalgası içinde kalmış gibi kır - pıştirdi. Buruşuk yüzünden şiddetli bir Ürperti gelip geçti. — Genç kadın kocasına sokulmuş hay - Tetle etrafına bakınıyordu. Yerler kalın tüylü halılarla örtülmüştü. Mobilye eski, fakat mühteşemdi. Şöminenin rafında, Bgümüş şamdanlarda yanan mumlar etra- fa ölgün bir aydınlık veriyor, duvarlar- da gölgeler oynaşıyordu. İhtiyar, onlara arını söyledi. Karı koca birer kol- tuğ ğa iliştiler. Kadın oturduğu yerde bü- yük bir iç sıkıntısı içinde kıvranıyor, ko- da kendinde orada bulunmaktan do- n garib bir rahatsızlık hissediyordu. Bözlerini genç kadının üzerine işti. Asabi parmakları ile battani - yesini buruşturuyordu. İlk konuşan genç adam oldu. Aralarındaki sükütu bozmak, $ uğu biraz hafifletmek maksadile gülümsiyerek etrafına bakınıp: Böyle bir dağ başında bu kadar muh- teşem ve mükemmel döşenmiş bir eve te- sadüf edeceğimi hiç ummuyordum dedi. cat, biraz tenha değil mi? Sıkılmıyor nuz İhtiyar gözlerini kadından ayırdı. Genç keskin bir bakış fırlatarak sertçe bir sesle: —— Hayır, dedi, sıkılmıyorum. Burası ba- babamdan kaldı. Delikanlılık çağım « sonra bütün hayatım burada geçti urada bitecek. İ — BABA oti Genç kadın böyle bir konuşma açıl - masından memnun söze karıştı: — Ne güzel de bahçeniz var. Âdeta kü- çük bir orman. Karanlıkta iyi farkedil - miyor. Yalnız zannediyorum ki biraz ba- kımsız. İhtiyar tekrar ona döndü. Manal. bir sesle: — Eskiden pek bakımlı idi, dedi. Bir an düşündükten sonra dudakların- da acı bir tebessüm belirerek devam et- ti — Orada bir facia geçti, ondan sonra bahçeyi öylece kendi haline bıraktılar. Evvelce binanın arka tarafında, kame - riyeye giden, etrafı taflanlarla örtülü kü- wkbı:yolvudı.wonımw Zü takallüs etmiş bir halde anlatmıya başladı: «Güzel bir bahar günü idi. Rengârenk giçekler, kokular ve kuş sesleri ile dolu olan bahçedeki kameriyeye giden dar ça- kıllı yolda iki kişi ağır ağır yuıüyorlıı-dı. belli idi. Bir aralık kadın durdu. Bir ağa- ca dayandı. Gözlerini mahzun bir tebes - sümle karşısındaki erkeğe doğru kaldıra- rak mırıldandı: — Bilmiyorum, nasıl oldu.-Babamın a- ziz dostlarından birinin oğlu idi. Büyük bir kimyagerdi. Llâboratuvarını bu ücrca yerde kurmuş, yalnız başına inziva için- de çalışıyordu. Genç yaşında kendisine büyük bir şöhret yapmıştı. Buradan pek seyrek ayrılırdı. O da ekseri bize gelmek için, kendisi hiç bir şey söylememişti. Fa- Erkek elini ağaca dayıyarak kadının et- rafında mânla yaptı. Acı bir gülüşle: — Onu sevmiyordunuz, halbuki dedi, Kadın içini çekti: — Ondan yalnız korkuyor ve çekini - yordum. — Şimdi bu his büsbütün kuvvetlendi. Dağın tepesindeki bu tenha ev, geniş, loş odalar, sonra ciddi, hattâ biraz korkunç jyüzü ve daimâ sükütu Ile o bana garib bir korku veriyor. Erkek, kadının gözlerinin içine baktı: — İki aydanberi hayatınızı takib edi - OĞUL velâ ona ertesi gün bütün gün yoü.ııulnukhdııyiyıoet rın üzerine yığılmış bir vaziyette bul- ürecektir için|esasen onu tüfekleri kapıyan çuvalla- Sonra da orta kattaki|dum. ıııııdııığumhınıııyem— Bodrumda denizin uğultusu, rütubet ııhnaneminthım ve yosun kokusu vardı. Yemekleri bir peri masallarındaki saraylar Bi- | sepete yerleştirdim. Ve sepeti fareler- ber beş kişi vardı. bi babam, Safinaz kalfa, Fatin .. bir de genç hizmetçi Rukiye... yalıda misafirdim. babam yukarıdaki odasırida uyu- Safinaz kalfa ondan bir oda ö- Bu iyi bildt&i için Fatin yalıyı ka- kçıların merkezi yapmıştı ya!. eılıp aşâğıya indim, ı arkadaşımızı .’— n*.medı. Aıımı kırk odalı olan yalıda şimdi ben'mle den muhafaza için hamağın ipine bağ- ladan. Sonra yerde büzülmüş oturan genç adamın omuzuna vurdum. Silkinerek yerinden kalktı. Bir an nerede olduğunu tayin edemiyen göz- lerle etrafına baktı. Sonra kendini top- ladı. Ve hazırlanan hamağa, hamağın içindeki örtüye baktı ve uyuduğu için özür diledi. — Affedersiniz. küçük abla... Üç gün beygir sırtındaydım. Dün akşam arkadaşlarla görüşmek icab etti, hiç Yalıd kimseyi uyandırmadan do -|uyuyamadım. Bugün de böyle... uyku aştım. Lâzım gelen yiyeceği, içeceği| gözlerimi kapıyor.. dıktan sonra hamakla bir de bat-| — Elini uzattı. Elimi verdim. Avuçları bir hastanın avuçları gibi çayır, çayır| Ertesi sabah şafak gecenin karaya| Dudaklarını büzdü: yerleştirmek| yanıyordu. Bir elimi sıktı, dudaklarına|boyadığı Boğaz sularının rengini ışık- W—MWR Peride Celâl — AOmRAAINİE yorum, dodi.. Müdhiş bir şey, Siz iyi ta- bammül ediyorsunuz. Ben ki nihayet bu- raya muvakkat bir zaman için geldim. Gene de bazan sıkıntıdan boğulacağımı sanıyorum. Hele kocanızın huzuruna ta - hammül etmek öyle güç geliyor ki... Eğer siz olmasanız, ona asistanlık etmek şe - refini, bilgisinden istifade edeceğimi fi - lân hiç düşünmez, geldiğim gün döner - dim, Bununla beraber gene de yakında avdet ediyorum. Sıhhiye Veküâletine ver- diğim istida kabul edilmiş, on, on beş gün sonra yeni vazifeme başlamak üzere hâa- reket edeceğim. Kadın dallardan birine doğru uzandı. Bir yaprak koparıp, avuçlarında buruş - turarak yere attı, gözlerini adamdan ka- çırarak: — Demek, gideceksiniz, dedi? Öbürü eğildi, ağaca dayadığı elini çe- kip yavaşça onun omuzuna koydu: — Siz de benimle geleceksiniz. Başka türlü gideceğime nasıl ihtimal veriyor - sunuz! Kadın ona baktı. Gözleri büyümüş, du- dakları hafif aralanmıştı. Adam dudak « larını onun kulağına yaklaştırdı, bir şey- ler söyledi ve kadının yüzü pembeleşti. Sonra ikişinin elleri birleşti yavaş yavaş yürümiye başladılar. Tam bu sırada yo- lun kenarındaki taflarlar aralandı. Mey- dana bir adam çıktı. Bu kadının kocasi idi. Yüzü bir ölü gibi sararmış, gözleri yuvalarından uğramıştı. Elinde bir ta - banca tutuyordu. Tabancayı ileriye doğru uzattı ve hâlâ elele yürüyen çiftten ev - velâ erkeği nişanladı.» İhtiyar derin bir soluk alarak sustu. Genç kadın heyecanla yerinden sıçra - mıştı. Küçük bir feryad salıverdi. — Onu öldürdü mü? İhtiyar ona kindar bir bakışla baklı. Dudakları nefretle kısılmıştı. Boğuk bir sesle: — Hayır, dedi, Ateş edemeden tabanca elinden düştü. Kendisi de baygin bir hal- de silâhiınin yanına yuvarlandı. Vüçu - düne felç inmişti, Öbürleri ise patırtıyı duymamıştılar, Her şeyden habersiz ka - meriyeye doğru ilerlemekte devam edi- yorlardı. Bu sefer kadının kocası heyecanlı bir " | sesle sordu: — Sonra, sonra ne oldu? İhtiyar homurdanır gibi devam etti: — Doktorlar adama hastalığının fazla çalışmadan ileri geldiğini söylediler. Ar- tik onun iyi olmaşına imkân yoktu. Ö - lünciye kadar vücudünü bir paçavra gibi sürükliyecekti. Kimse onu bu hale getiren asıl sebebi bilmedi. Hattâ karısı bile. Hastalık nekahat devresine girer girmez kadın teyzesine gitmek bahanesi ile izin istedi, gitti. Öbürü zaten daha evvelden gitmişti, her ikisi de bir daha dönme - diler. İhtiyar susunca genç kadın: — Beniın için yaptığınız şeylere çok teşekkürler ederim, dedi. — Bütün bunları sizin için yapmı- yorum, dedim. Bana teşekkür etmeyi- niz... Birbirimize teşekküre borclu de- giliz... Herkes vazifesini yapıyor. Elime dokunan dudakları kuru ve çatlaktı. Bu sözüm üzerine bir elile o0- muzuma arkadaşca vurdu: — Sen dürüst, merd ve haklısın ar- kadaş! dedi. O gece iyi uyuyamadım. Nasıl iyi uyuyabilirdim?. Heyecan içerisindey- dim. Bir idam mahkümunu saklıyor -| dum. Başımı tehlikeye koymuştum, E- vet ürküyordum. Başıma bir hal gelirse, esasen Vefiğin ölümündenberi birden- bire çökmüş olan büyük babam ne ya- pardı?, Babamın benimle fazla alâkadar ola- cağını zannelmiyordum. ğ Esasen benim büyük babamın yanm- daki misafiretime bir mana, bir sebeb ve bir bahane veren yeni izdivacından-| —< — beri benimle meşgul değildi. Asıl onu işgal eden küçük Gülerdi. Eğer benimle meşgul olsaydu. Kim bilir, belki de bu gibi faaliyetime engel| çekti. olabilirdi.,. larile yıkayıp ağartırken ben hâlâ pen-|birkaç gün gelmiyecekler mi? Muhammen bedeli 85,000 lira olan 1 No.'lu liste muhteviyatı ile 140000 Ilra olan 2 No, lu liste muhteviyatı üçüncü grup TJokemotif yedekleri 11/8/1938 Perşembe günü saat 15,30 dan İtibaren ayrı ayrı kapalı zarf usuliyle Ankarada idare binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 1 No, lu liste muh- teviyatı için 5500 ve 2 No. lu liste muhteviyatı için de 6250 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve Nafia müleahhitlik vesikası ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lüzumdır. Şartnameler 425 kuruşa Ankara ve Haydarpaşa veznelerinde satılmaktadır. (3808) Muhammen bedeli 23.000 lira olan vagon ve lokomotif yayları 10/8/1938 Çar- şamba günü saat 15,30 da kapalı zarf usulü ile Ankarada idare binasında satın alınacaktır. Bu işe girmek istiyenlerin 1725 liralık muvakkat teminat ile kanunun tayin ettiği vesikaları ve nafıx müteahbidlik vesikası ve tekliflerini ayni gün saat 14,30 a kadar Komisyon Reisliğine vermeleri lâzımdır. Şartnameler parasız olarak Ankarada Malzeme —ıı—ı-._ Haydarpaşada Tesellüm ve Sevk Şefliğinden dağıtılacaktır. — (3891) İstanbul Limanı Sahil Sıhhiye Merkezi Satınalma Komisyonundan : 1 — Merkezimize aid Sinob motörü için dört silindir ve dört zamanlı 60-70 beygir kuvvetinde bir Dizel makine kapalı zarf usulile satın alınacaktır. 2 — Keşilf bedeli 5750 liradır, 3 — Eksiltme 12/Temmuz/938 Salı günü saat 15 de Galatada Karamustalapa- şa sokağında mezkür merkez satın alma komisyonunda yıpılıeıktır._ 4 — Bu işe sid şartnameler şunlardır: A — Fenni şartname ve idari şartname, B —İstekliler bu şartnameleri 30 kuruş bedel Te merkezimiz levazımından a- labilirler. $- 6 — Eksiltmeye gireceklerin bu gibi nın ibrazı lâzımdır. 7 — İstekliler teminat makbuzlarile Muvakkat teminat parası 481 lira 25 kuruştur. işler yaptıklarına dair Tesmi vesikaları- birlikte teklif mektublarını eksiltmeden bir saal evvel komisyona vermeleri şarttır. Aksi takdirde eksiltimeğe giremez- ler. — «3871. H — Kalbsiz bir kadınmış diye, mırı! -|narak geaç kadını süzüyordu, kadın ko- dandı. O zaman adamın düdaklarında müs - tehzi bir tebessüm belirdi: — Onu görmek ister misiniz? diye sor- du. ü O sırada kapı açılmış, eşikte uşak gö- rünmüştü. Otomobilin hazır olduğunu ha- ber veriyordu. Karı koca ayağa kalktı - lar, Genç kadın ihtiyara merakla yakla- şarak: — Nasıl dedi, onu "görebileceğimi mi söylüyorsunuz? İhtiyar parmağı ile şamdanlardan biri- ni işaret etti: — Şamdanı alınız, arkama düşen du- varda büyük yağlı boya bir resmi var. Genç kadının kocası daha evvel dav - ranarak şamdanı almıştı. Karı koca ihti- yarın arkasına düşen duvara doğru iler- lediler, büyük yağlı boya bir tablomun ö- vünde durdular. Genç kadın bu resme göz atar almaz sarardı, sendeledi ve biz- denbire kocasının koluna girerek fısil - dadı: — Haydi, haydi, buradan gidelim, Fe- na oluyorum, boğulacağımı sanıyorum. Döndüler, şamdant yerine koydular. İbtiyar, dudaklarındaki tebessüm ge - nişlemiş, başı şimdi daha şiddetle salla - ceremde oturuyordum, uyku gözüme girmemişti. Ertesi gün akşama kadar ayni korkuü- lu heyecanı hissettim, Ve gece herkesin uyuduğu saatte ona yiyecek, tütün ve mum götürdüm. Mu- :ıhnyordn. — Bu akşam gelmediler! diye içini — Gelmediler... dedim, — Fena, çok fena, dedi. Acaba â casını sürükledi, adam şaşırmıştı. Fakat karısına itaat etti. İhtiyarı telüşla selâme ladılar, dışarı çıktılar. Otomobil hareket ettiği zaman, tepede, karanlıklar içinde simsiyah yükselen bie naya korku ve endişe dolu gözlerle ba « kan kadın derin bir nefes aldı. Kocası gü- lümsiyerek: «Boşuna korktun, dedi. İhti- yar hiç te o kadar fena adam değildi. Bi- ze anlattığı vak'a da pek hazin doğrusu, Hem taflanların arasından o genç kadın- la âşığı arasındaki muhavereyi dinleyip te tam onları öldürmiye kalktığı sırada oraya baygın yuvaurlanan — kendisinden başkası olmasa gerek.. Fakat resim ne kadar sana benziyordu! Yalnız biraz da - ha uzun boylu, bir de saçları siyah.» Genç kadın otomobilden dışarı bakıyor. cevab vermiyordu. Resmin annesinin resmi ol- duğunu kocasından gizlemeyi tercili et- Hakikaten hndıumıuı rütubet koku- lu havası içinde günler geçirmek fena, çok fena idi, ama... Buradan kurtul- mak için mubakkak diğer arkadaşların gelişini beklemek icab ediyordu. Ona bunu söyledim. mn: sabırlı o nu izah Wh&d-,—'

Bu sayıdan diğer sayfalar: