Gemınııı arka tarafında ipek bir tente altında Şövalye Cem ile Cıvanna otuıuyordu. İkisi de gözlerini ufuklardan ayıramıyor, ikisi de tatlı bir tahassüs ile düşünüyordu Benim için vuruşmayınız,. birbirini- zin canına kıymayınız. Diye yalvarıyordu. Civannanın bu yalvarışı, Antuvanın cür'etini arttırmıştı. Etrafını çeviren na oturuyordu. İkisi de, gözlerini uluk- lardan ayıramıyor, ikisi de, tatlı bir ta- hassüsle düşünüyordu. Geminin baş tarafından, vakit vakit Poyraz Ali Reisin verdiği kumanda © keskin çelik çemberini yarıp çıkmak |sesleri işitiliyordu: için, önündeki askerin üzerine atılmış, ileri doğru fırlamıştı. Fakat tam o anda, başına inen bir kiliç darbesile yere yu- varlanmıştı. Bütün kılıçlar onun yere serilen vü- ecudünün üstünde havalanmıştı. Artık son darbeyi vuracaklardı. İşte © zaman, yokuştan bir gülle gi- | bi inen bir adam; — Dayanın kahpeler!, Buna Poyraz Ali darbesi derler. Diye bağırarak ortaya atılmıştı. Poyraz Alinin çevik vücudü, kurul- Muş bir yay gibi oradan oraya sıçtıyor ve her sıçrayışta, elindeki kılıcın altın- da bir vücud yere seriliyordu. Poyraz Aliyi gören Türk gemicileri de sanki birer Poyraz Ali kesilmişlerdi. | Artık orada, boğaz boğaza bir mücade- - Te başgöstermişti. İ Boğuk feryadlar, birbirini takip edi- | yordu. Kanlı cesedler, üstüste serili - yordu. Ve bütün bu velvelenin üstün- -de, Poyraz Alinin gür ve tannan sesi: | — — Koman, şu kahpeleri', Vurun!. Devirin!. Diye yükseliyordu, Askerlerden biri: — Lânet olsun, alacağımız paraya!. Zorla cehenneme gitmek istemem. | Diye bağırmıştı. Elindeki kılıcı fır- Jatarak bütün kuvvetile kaçmıya baş- lamıştı. Kaçan askerin bu sesi, bir ku- manda tesiri göstermişti. Öteki asker- ler de, etrafa dağılıvermişlerdi. Tam o zaman, bir nâl sesi işitilmişti. | Rahib Löyola da artık orada durmanın ikendisi için bir felâket teşkil edeceğini Danlamış; biraz evvel Antuvanın indiği Data binerek dört nala firar etmişti. — Ortada, kaçamıyan bir tek Hanri kal- Omuştı. Hanri de elindeki kılıcı demirin- den tutarak kabzasını Poyraz Aliye u- Ozalmış.. diz çökerek: — Teslim!... Diye bağırmıştı. e SAADET YOLU | BL ! Güneş, gurub ediyordu. Tulonün se- ;ımsı ve sahilleri pembe bir renk altın- idı yavaş yavaş esmerleşiyordu. Limandan, birbirini müteakib beş gemi çıkıyor.. Akdenizin engin üfük- arına doğru süzülüyordu. Bu gemilerden en öndekinin direğin- de, düz beyaz zemin üzerinde birbiri- he çaprazlaşmış olan kan rengi iki zül- Hikâr resmi bulunan büyük bir bayrak dalgalanıyordu. | Bu gemiler limandan çıkarlarken, (karaya bağlı olan gemilerin küpeştele- irine biriken gemiciler arasında, şu ko- nuşmı geçiyordu: - Poyraz Ali Reisin forsunu taşı- at bu gemiler nereye gidiyor?.. — — Cozayire, — — Niçin?... — Koca Reis, emir vermir.. i Reis Cezayire gidip hazırlıklara gi- ;nşecekmıı Artık sefer zamanı geldi ya?. Bir ay sonra da, biz hareket ede- İCeğiz. P — Haydi bakalım, Ali Reis!.. Cezayi- İye, bizden de selâm götür. | — Cezayirin, ahu gözlü dilberleri- He... © Türk levendlerinin göğüsleri bu ta- hassürle kabarırken, Poyraz Alinin Korsunu taşıyan gemi, hafifce yana yat- Mıiş.. gittikce esmerleşen dalgaların ü- Zerinden, enginlere doğru kayıp gidi- ordu | Geminin kıç tarafında, ipek bir say- pımn altında, Şövalye Cem ile Civan- | | Aradan, tam yirmi sekiz gün geçmiş- Poyraz |Jinanamıyorum. Hele, — Kaçma, sancaaaak... Baştan, bir flok daha... Gabya, abaşu gabya yel- kenlerini biraz daha lüçka... Dikkat, serdümen!.. Kaçma sancaaaaak... Bi- rinci posta topcular!.. Gece vardiyası- na... Topların başında hazır durulacak.. toplar dolu çağız otları konmuş bulu- nacak... Bütün bu emirler ve kumandalar, Civannanın kalbine hafif bir ürperti veriyordu. Sükütü, evvelâ Şövalye Cem ihlâl etti: — Ne tatlı yolculuk.. hayatımda bu kâadar mes'ud bir seyahat ettiğimi bil- miyorum, Civanna... dedi. Civanna, ufuklara dalmış olan gözle- rini, şövalyaye çevirdi. Nar gibi kırmı- 21 dudaklarında beliren tebessüm, bir- denbire genişledi: — Ya, ben?.. Şu anda öyle hislerle mütehassisim ki, Cem.. bunları izah et- mek mümkün değil, İnanamıyorum, s Ri tekrar bulabildiğime, hayatımı ar ebediyen sana raptettiğime; bir türlü bundan sonra, bütün ömrümü seninle beraber geçire- ceğimi düşündükce, saadetle çırpınan kalbimi, göğsümün içine sığdıramıyo- rTum, — Çok ıztırab çektin, Civanna, — Oocoh., onu bana sor, — Fakat bütün bunların mükâfatı- | mi göreceğiz. — Hiç şübhe etmiyorum, Çem. Arkalarından bir ses işitmiğer; baş- larını çevirmişlerdi: — Uğurlar olsun, saadet yolunun yolcuları!... Biz, şu sakin denizin üze- rinden böyle memnun ve mes'ud akıp | giderken.. arkamızda biraktığımız muh terem rahib Löyola Hazretleri, şu anda ne gibi hislerle müteha lunuyor?... olsun ki; şimdi bunu birisi bana naklet- se, cehennemdeki şatolarımdan birini, büyük bir memnuniyetle ona feda e- derdim. Bu sözleri söyliyen, Antuvandı. BİR MEKTUB (Fondi) kasabasında, Vespazyo Kolo- | nanın zevcesi, Ciyolya Gonzagaya Sevgili Ciyo!... Sekiz gün süren tatlı bir yolculuktan sonra; Afrika sahillerinin altın kumsal- lerile karşılaştık. Bu yolculuğun neş'e ve saadetini tasvirden âcizim.. onun için, hem ken- dimi, hem de sizi, beyhude sözlerle yormıyacağım, Sahilde, kayaların üstünde, geniş bir tarasaya benziyen düzlükteki, hurma ağaçları ve yüksek palmiyelerle muhat alan bembeyaz köşkümüze yerleşeli, bugün tam dokuz gün oluyor. Size bu mektubumu; bu köşkümü penceresi önünde.. berrak bir g sonsuz bir gümüş ayna gibi parlı Akdenizin engin ufuklarına göz gezdi- rerek yazıyorum.. ve o ufkun münle- hasında, sizin hayallerinizi arıyorum... Dün, parlak bir merasimle; Şövalye Cemin hayatmı resmen benim hayatı- ma bağladılar, Bahçemizde davullarını gümbürdeten Türk mehteri, ellerinde- ki yatağanlarla oyunlar oynıyan Türk levendleri, ne görülecek şeydi... Şeref- li bir Türk amlralinin dostu olmak, me- ğer insana ebedi saadetler teminine kâfi imiş. Poyraz Ali, saadetimizi temin etti. Hele o fedakâr Antuvan, az kalsın bu uğurda mahvolup gidecekti. Beni mü- dafaa ederken başına yediği korkunç bir kılıç darbesinin yarası; ancak, he- nüz geçebildi. Günlerim, tamamile şen ve mes'ud k! ncaba | is bu- | Doksan dokuz şeytan şahid | geçiyor.. Şövalyemin vücudü sakat kal- rasına rağmen ruhu, varlığından en küçük bir şey bile kaybetmemiştir. Be- ni; tatlı ve berrak bir mayıs güneşinin ılık harareti gibi yakmadan, kavurma- dan, bunaltmadan saf ve leziz bir mu- habbetle seviyor. s'udum.. Çok, pek Çok mes'udum... Siz de beni sevmekte devam edin. Ve; yabancı ellerde yıışaaıgım için, katı,vn'muglnknhrd:n evvel anlatmış olu -|bir çok birincilikler alan !us—suf etmeyin,, Ben de sizi sık k hatırlıyacağım, ve | ebediyen unutmıyacağım, Günden gü- | y ne artan sevgimle kendisine bağlandı- ğım şövalyemin hizmetlerinden vakit buldukca, size mektublar — yazacağım. Allaha ısmarladık, sevgili Ciyo... —SON— Günün Bulmacası SOLDAN SAĞA: 1 — Ege mıntakasında bir kaza, 2 — Taharri etsek. 3 — İzim - Eserler - Rabıt edatı. & — Uzunluk - Esmek masdarından em- rihazır - Badizm denilen kadın döyme Hletine ismini veren Marki $ — Eğlence-Rakı içilirken yenilen şeyler. 6 — Parıltılı bir kumaş - Yollama. 7 — Gözü görmiyen - Çok olmuyan - Beyn, 8 — Nefi lâhikası - Bir ecaobi isim - Bey- 9— ;nrak © kadar, 10 — Bir vazile gi YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Çabalamak masdarından nehi hanır. 2 — Parmakta çıkan. 3 — Bir nota - Yırlığı kapatmak için ko- nulan parça - Vazife, & — Taharri et - Yemek masdarından em- rihazır - Çocuk doğurtan. 5 — Potograf camını koydukları mahfaza - Eğlence. 6 — Asıl - Çünkü. 7 — Hararetli - Bir nota « Altın. 8 — Ayı yuvası - Lâyık - Uzağı işaret için kullanılan nida, 9 — Kaza ile, teneke S İri>iz) H | 'o| vlELL ST NM l Bvvelki bulmacanın halledilmiş şekli HALK OPERETİ KALEIK CA Bu * akşamı: Ye- şilköy — istasyon bahçeasinde Perşembe; Boykoz iskele tiyatrosunda Cuma: Bebek bele- diye bahçesinde Cumartesi: Ana- doluhisarı idman- yurdu klübünde Mısırlılar ve Romanyalılar bu hafta Mısırlılar ve Romanyaliların — bu ze gelerek mil- N atletlerimizle çarpışacakları bir sı - rada rökorlarımıza ve son zamanlarda | elde edilen derecelere şöyle bir göz a- talım. Bunun neticesi olarak Mısirli - lara karşı ne vaziyette olduğumuzu da | İruz. Yüz metre rökorumüz — İstanbulda apılan Balkan oyunlarından evvel al- letlerimiz kampta iken Amerikalı an- trenör Lewis zamanında Galatasaray- h Semih tarafından 10,6 olarak tesis e- dilmişti. O günden bugüne kadar bu rökora yaklaşan pek olamadı. koşucularımızın hemen aşağı hepsi on bir saniye içinde — neticeleri daima taksim ettiler. Bu — mevsim en iyi dereceyi Deniz lisesi - Bursa lisesi karşılaşmasında İrfan yaptı. Krono - metre 11,! üzerinde durdu. Ayni atlet ayni dereceyi geçen hafta gül kupasın- da da elde etti. Fakat bu kere rüzgâr arkadan bir hayli şiddetli esiyordu. 200 metre rökorumuz da gene Ka « dıköy pistinde Balkan oyunlarında en fena kuluvarda koşan Râif tarafından 22,5 la kırılmıştı. Bu mevsim başında ve bilhassa kış idmanlarında bu rü - kortmenimizi çalışırken — görmüştük. Fakat sonra nedense ortadan yok oldu. Bu mevsim, bu mesafede iki atlet 23,3 derecesini yaptılar. Bunlardan bi- ri İrfan diğeri de Viyanalı König'dir. Son yarışda yüzlerce seyircinin alkış - ları arasında İrfan Viyanalı — rakihini güzelce mağlüp etmiştir. 400 metre rökoru futbol oynamasi. le meşhur olan Güneşli atlet Melihe a- iddir,. Son Balkan oyunlarında Bükteş- de 499 la Türkiye rökortmeni olmuş - tu. Bugün ayağından sakat olduğu için meydan gene Viyanalı König'e kalı - yor, 800 metre rdkı)ı_ı pek eskidenberi Galatasaraylı Bi inhisarı altın da idi. Nihayet Güneşli Receb Anka - rada üç şehir karşılaşmasında 1.59,9 yaparak egale etti. En kuvvetli rakibi Galib de tam 2 dakikada koşarak o da iyi bir derece yaptı. Yalnız bu iki at - let de hesabsız bir koşu neticesi olarak gül kupası yarışında rökor kırmak im- kânları varken işi beceremediler. Bi - rinci gelen Receb 2.0 3/10 yaptı. 1500 metre rökoru — evvelâ Receb sonra da Rıza Maksud tarafından kı - rüdı, Bir iki senedenberi Türkiye rö - koru 411 2/10 dür. Mevsimin en iyi derecesi gene Receb iarafından 4.14 le yapıldı. 5000 metre rökoru gene Rıza Mak- suda 16 d. O s. 2/10 la aiddir. Bu me - safe üzerinde Artin, Hüseyin, İbrahim, Sokrat daima pek parlak olmıyan de - recelerle çekişmektedirler. 10.000 metre rökoru mevsim başın- da Demirsporlu Hüseyin — tarafından 34 d. 28 s. ile kırıldı. Bir daha da üze- rinde uğraşılmadı. 110 metre manlalıda Galatasaray - h Faik kendine aid olan 15.6 lık röko- ru Ankarada gene egale etti. Taksimdeki son gül kupası müsaba- kalarında da Faik 15.7 derecesini aldı. 400 metre manialı rökoru gene Fa- iğe alddir. Fakat nedense bu mevsim atletizm müsabaka programlarında 400 manialıya tesadüf edemedik. Fakat her halde M ılara karşı bu mesale üze- rinde de yarışacağız. Bayrak yarışları için bir şey kayde- demiyeceğim, Takımda kimlerin konu- lacağını bilmiyorum. Fakat — Türkiye 4X400 takımı hiç de fena değildir. E- ğer aralarında Melih de bulunsa bir rö kor bekliyebilirdik. 4X100 için de ay- ni derecede dört adam mevcud oldu - ğundan ve öğrendiğimize göre de Ka- dıköy sahasında bilhassa — atletlerimiz Çenç idmanlarınt büyük bir gayretle yapıyor ve başarıyorlarmış.. yukarı Sür'al | ıcında atletlerimizle karşılaşıyorlar Türk atletlerinin dereceleri umumıyet ıubırıle Mısırlı- lardan üstündür.Müsabakalardan iyi neticeler alınmasını yeni Türkiye rökorları kırılmasını bekliyebiliriz Balkan bayrağı koşusü muhakkak ki en ümid vericidir. 100 de İrfan, 200 de König, 400 de Cemal veya — Galib, 600 de Receb koşabilir. Benim fikri - îmc göre de en verimli takım budur,. j Koşularımızi bü şekilde - sıraladık. Şimdi sön hafta içinde Yunanistanda ve oldukça güzel dereceler yapan Misir atletleri - ınin sön rökorları üzerinde — durabım. |Yalnız isimlerini pek doğru öğreneme- diğimden sadece dereceleri bildirmek- |le iş görelim. Mısırlı Fahum 11,2 ile 100 metreyi 22,6 ile 200 ü, 50, 7/10 la 400 metre - yi almıştır. Bu koşularda ikinci gelen Misirli da sırasile şu dereceleri — lut - muştur: 11,3, 22 7/10, 50, 8/10, Yu - nanlılar ise ancak bundan sonra dere - ce almışlardır. 8600 metrede Mısırlı atlet Yorgoko pulosun arkasından - gelerek 2.3 4'ti yapmıştır. 1500 metreyi koşan Ali Yu suf ile 4,33 yaparak dördüncü elmuş - tur. 5000 metreyi Miısırlılar almayı ü- mid ederxen müsabıkları abandone et- mü 10,000 metrede Mısırlı atlet ü- çü gelerek 32,55 7/10 Ja yeni Mı - sır rökoru yapmıştır. Mısırlı atletler atmalardan — yalnız ciride iştirak etmiş ve 56,90 la ikinci - li kalmışlardır. Bizim rökorumuz Ga - latasaraylı Karakaşa giddir — ve 99 m. 25 dir, Fakat son zamanlarda atletleri- miz 45 metre ile uğraşmaktadırlar. Güllede biz bir hayti parlak mevki işgal ediyoruz. 14 metreyi rahat rahat geçen iki atletimiz «ar. Biri Ateş İb - rahim, diğeri de 15,05 le Türkiye rö - kortmeni Galatasaraylı İrfandır. Atlamalar üzerinde durmamıza se - beb yok. Çünkü yarışacak Mısırlı mev- cud değil. 400 metre manialı yarışa gi- ren Mısırlılar pek parlak — olmiıyan 59 saniye ile ikinci olmuşlardır. |10 ma- "İnialıda Misir atleti koşmamıştır. Fa - kat Faik bu yarışın şüphesiz galibi o - Jacaktır. Bayrak yarışlarında 4X100 de 44, 6/10 la birinci gelen Mısır takımı eğer bu dereceyi yaparsa bize rahâtca mağ- lüp olur. 4X400 de 3.32 8/10 la Mısır röko- ru yapılmıştır. En son 3.35 4/10 ya « pan Galib, Cemal, Receb, König takı- mı biraz daha gayretli koşarsa herhal- de çok zevkli bir çekişme göreceğiz de- mektir, C. R. Şahingiray Bir tavzih T. 8. K. Atletizm Federasyonu Başkanlı - Çından: 26 Haziran 1993 tarihli akşam ga - zetelerinden birinin spor sütununda Mara - ton koşusu hakkında çıkan bir yamıda milll takım atletlerinden 900 ve 1500 cü Ankaralı Galibin bu koşuya iştirak ettirildiği yazıl - maktadır. 800 cü Galib henüz Ankaradadır. Mara - 'Tavzih olunur. Bu gece nöbetci olan euııdı şunlardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Ziya Nuri). Alemdarda: (E- sad), Zeyazıdda; (Cemll), BSamatyada: (Rıdvan). Eminönünde: (Beşir Kemal). 'Eyübde: (Arif Beşir). Fenerde: (Iünil- yadi). Şehremininde: (Nâzım). Şehzade- başında: (İ. Hali). Karagümrükte: (Bu- ad). Küçükpazarda: (Yaorgi), Bakırkö- yünde: (İstepan), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl cüddesinde: (Galatasaray - Ga- rih), Galalada: (Hidayet), Kurtuluşta: (Kurtuluş). Maçkada: (Feyzi). Beşik- taşta: (Nall Halid), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Üsküdarda: (Selimiye). Sarıyorde: (Nu- Ti). Kadiköyünde: (Saadet » Osman Hu- lüsü), Büyükadada: (Halk), Heybelide: (Halk),