29 Haziran 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

29 Haziran 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us Ebubekir Hâzım Konya kadısı benim ikinci siiriîi okuyunca Vali Paşaya koşmuş: “Bu çocuk, şiir namile küfürler savuruyor. Başına bir belâ getirecek!,, demişti Vali müşir Mehmed Sald Paşa bana: konuşaca ği seferki, — evvelkinden Öbüründe hiç ol- mazsa, —arştan lâmekândan — dem vuruyordun? — Bunda, arşı, ferşi taalâ hazretlerinin tasarrufatı samada- niyesine dil uzatıyorsun! Bu ne cür 'et? Bu ne had bilmemezlik? Böyle ve dünyada da, ahirette de muzır şı lerden başka yazacak mevzu bulamı - yor musun? Muhavereyi kısa kesmek, ve kadının elinden, dilinden bir an evvel kurtul- mak için: — Bir kusurdur oldu... dedim... Bun- dan sonra, kat'iyen böyle şeyler yaz mam! Kadı efendi, vâdime inandığına hiç de delâlet etmiyen münfail ve şüpheli bir eda ile kolumu bıraktı; — «Allah islah etsin?» demek ister | gibi başını iki yana sallıyarak gitt.! İlmi rical içinde, taassubca değil, taazzumca bir benziyenini daha gör- mediğim bu mahabetli kadının ruhu şadolsun: Bu gazelimden mnrı.-gılıba: suya sabuna dokunmıyan bir iki man-| züme daha yâzarak - şairliğe, yahud nâzımlığa nihayet verdim. Çünkü bu vak'adan bir iki gün sonra, vali müşir | Mehmed Said paşa bana: — Buğgün, dedi, sizinle mühim bir mesele hakkında konuşacağım. Ve beni yanına oturttuktan ilâve etti: — Gazetede çıkan şiirlerinizi görü- yorum. Ben, bizim İran taklidi şiirl den hiç bir lezzet almam. Hattâ lüy le anlamam bile. Yazdığınız şeyler, iyi olabilir. Fakat ne olursa olsun, onları yazmak için sarfettiğiniz kıymetli za- manların kaybını telâfi etmezler, ede- mezler!. Müaülesef, itirafa mecburuz ki, mem- leketimizde sanayli nefise zevki, henüz mahdud eşhasa münhasırdır. Biz —Türklerden, — refaha mazhar olmuş bir şair, bir ressam, bir heykel- traş, bir musikişinas görmedim, duy- madım. Hele şairlerimiz, hemen istis- nasız, zaruret içinde yaşamıya mah - küm bulunuyorlar, Bu yüzden de ken- dilerini içkiye veriyorlar, üstelik, sıh- hat nimetinden de mahrum oluyorlar. Bütün ömürlerini, sefalet içinde ve (Felek) namile icad ettikleri hayali bir musibet âmiline Karşı daima, itab küfür ve muahaze ile geçiriyorlar, Sizin de, bu bedbaht zümreye iltihak etmenize, gönlüm razı olmuyor. Yaşınız, her şeyi öğrenmenize müsa- iddir. Bir fenne bile intisab edebilirsi- niz, Maamafih, memuriyette kalsanız bile, idari, adli veya mali mesleklerden birinde ihtisas peydahlamanız lâzım- dır. Bu ihtisası peydahlıyabilmek için de, mutlaka Avrupa dillerinden birini öğrenmek mecburiyeti vardır. Çünkü, maalesef, lisanımızda, hiçbir meslekte ilerlemiye yardım edebilecek kitablar yoktur. İnsan, bizim kitablarımızdan ne kadar çok okursa okusun, -gözü bağ- h olarak kuyu dolabma koşulmuş bir at gibi- küçük 'bir daire içinde döner, Hem bu de berbaddı... sonra zinle mühim bir mesele hakkında !» dedi durur. Terakki ve tekâmül yolunda bir adım mesafe katedemerz. Paşanın bu samimi ihtarı, beni son derece mütehassis etmişti. Gözlerim jyaşardı: — Paşa efendimiz, dedim, ikaz ve Irşadı devletlerine kemali minnetle ar- zı teşekkür ederim, Bundan sonra, hem şür yazmıyacağım, hem de mutlaka bir ecnebi dili öğreneceğim! Bugün, yani bu konuşmadan aşağı yukarı y bu satırları yazarken Acaba, diyorum, paşanın beni şiir azmaktan vazgeçirmek — istemesinde, kadı efendinin de tesiri olmuş muydu? Çünkü, ben, mahud gazelimin gaze- tede intişarından bir gün sonra, kadı e- fendiye, vali odasının kapısı önünde İhlimal, kadı, gazelimi 0 anda al- arım âsır sonra, sı — Bu çocuk, şiir namile küfürler sa- vurup günaha giriyor. Bu gidişle, başı- na mutlaka bir belâ getirecel Zira, kadı, paşanın hakkımdaki tühünü çok yakından biliyordu. Hattâ, bu gazelimin intişarından birkaç hafta evvel mat not ettirmişti. Ben bu uzun ta- Hmatı, bir hafta sonraki içtimada okur- ken, paşa: — Bakınız, demişti, Hazım bey söy- lediklerimi ne kadar iyi kaleme almış! Bu fatı, ilk tasdik eden, kadı efen- (Arkası var) 22 numaralı tefrikada bahsolunatı şüir Galib Bey hem hemşerim, hem — de sihren fkrabamdandır. Bona muhalif sözler benim Otomobil şampiyonu olan Fransız dilberinin Londrada başına gelenler Resmini gördüğünüz kadın Fransanın kültür fizik birinciliğini kazanmış olan, kırmızı saçlı bir Paris dilberidir. Frah- sada, kadınlar arasında otomobil yarışı şampiyonudur. Londraya da yarışmaya gelmiştir. Londra caddelerinde arabasını nizami hadden üstün bir sür'atle sürdü- ğü için, 'polis tarafından durdurulmuş, kadın ancak bildiği iki kelime ingilizce ile derdini anlatmıya - çalışırken, kızıl saçlarına vurulan polis, kendisine ceza yazmamıştır. Aşk yüzünden işlenen | cinayetler son zamanlarda neden bu kadar çoğaldı? Doktorlar diyorlar ki: Erkeklerde kıskançlık artmıştır! Kadınlar fazla lâübalidirler! Delirenlerin adedi fazlalaşıyor! Büyük harbin üzerimizde yaptığı tesirleri de hesaba katmak lâzımdır! Doktor Fahri Can (Baştarafı 1 de) Bütün bu saydığı- mız cinayetlerin tah- kikatı şu — neticeye vardı Aşk ve kıskançlık- |lar... Demek memleketi- mizde bilhassa son zamanlarda aşk de- nince bir takım in- sanların aklına tabanca ve bıçak geliyor. Ayni zamanda cinayetlerin kısmı aza- mına kadın ve erkek münasebetlerinden doğan kıskançlığın sebeb olduğunu pek bariz bir surejte görüyoruz. Eskiye naza- ran bu cinayetler aded itibarile de art- maktadır. Bütün bunlara sebeb nedir? Erkekte kiskançlık mü art kadında ahlâk telâkkileri mi hafifliyor? 'Yoksa ziyadeleşen cinnet veya dökmek arzusu ? Bu sualleri hekimlerimize sorduk. Bu husustaki mütalealarını aşağıda dercedi- yoruz: Doktor Fahri Canın fikirleri Değerli doktorumuzu Tıbbı Adlide va- zifesi başında buldum. İşinin çokluğuna rağmen beni mutad nezaketile karşıladı we süallerimi arka arkaya bir bloknat ü- zerine yazdıktan sonra bir iki dakika sustu ve sonra şunları söyledi: — Kadın ve erkek münasebetlerinin | doğurduğu menfi ve hattâ feci netice ve | âkıbetler hakikaten pek çoğalmıştır ve| hakikaten korkulacak bir mahiyet al- mıştır, Fakat bunları tahlil ettiğimiz zaman yalnız birkaç şeye bağlamağa imkân yok- tur. Suallerin hepsinde isabet var. Evet ev- velâ erkeklerin kıskançlığı artmıştır. Fa- kat erkeğin kıskançlığı da kendi kendine artmamıştır. Bunu arttıran sebebler de var, Bu da kadının sön zamanlarda fazla Vâübalileşmesi, Bu 1âübalilik sosyete dediğimiz modern cemiyetlerde maalesef dah çok görünü- yor ve kim ne dı desin bugünkü ma- nasile sösyete hayatı aileleri yıkan bir müessir oluyor. Muhterem doktorun sözün'ti kestim ve: — Fakat cinayetler, sizin — sözleriniz- den anladığım manada (sosyete hayatı- na) girmiş insanların muhitinde olmuyor. Bu nevi canileri daha basit insanlar ara- sında görüyoruz, dedim. Doktor: — Hiç şübhesiz! diye cevab verdi. Çün- kü ötekinde terbiye ve tahsil buna fren koyuyor ve işi kana kadar götürmüyor. Onlar bu bağları kanuni yollarla koparıp |atıyorlar. Cemiyetlerde tahsilin, terbiye- nin ve görgünün tesir ve faydalarını in- |kâra imkân yoktur... Basit insanlar ise |böyle vaziyetler karşısında eski namus zihniyetile hareket ediyorlar. — Bu cinayetlerde demek başka âmıl aramamalıdır. Sebebler tamamile içti- maidir, marazi bir mahiyette değildir öy- le mi? dedim. Meselâ yalnız Türkiyede değil, bütün dünyada harbler görmüş, ihtilâller görmüş, ölüler arasında yaşa- mış, ölüm karşısında ölüme kanıksamış ve hayatın kıymetsizliğini anlamış - bir sürü insanlar var. Böyle insanlar için bir cinayet işlemek daha kolay değil midir?.. kan İşeyleri Kizumsuz gördü kaldırdı, — Bunu geçen gün biz de arkadaşlar arasında konuşuyorduk. Adam öldürmek çoğaldı, bunda harblerin, ölüme kanık- samaların da tesiri olabilir diyorduk. Es- kiden hiç tabanca atamıyan bir insan harb senelerini cebhede geçirip cesedleri çiğniye, çiğniye yaşamağa alıştıktan son- ra silâh karşısında ayni ürkekliği göste- remez. Buna misal olarak hudud şehir- lerinde bu gibi cinayet vak'alarının dai- ma daha fazla olduğunu işaret edebilirız. Sonra meselâ pek muhterem bir bayan tanırım. Umumi harbden evvel bir insa- nn burnu kanasa ve bir parça kan görse düşer, bayılırdı. Umumi harbde bir has- taneye hastabakıcı olmuşlu. Kısa bir za- man sonra onda bu kan korkusu kalma- dı. Değil yara görmek, en müşkül ame- liyatlarda bile hazır bulunabiliyordu. Evet devrimizde erkekte bu temayül vardır. Fakat bugünkü kadının yaptığı şeyler bu temayüle inkişaf veriyor. Cemiyetlerin şirazesi bozuldu. Bugün- kü hayat telâkkileri bu müvazenede bazı attı. Şimdi cemiyet teknesi büyük bir müva- zenesizlik içinde sallanıyor. Sebeb bazı cahil ve seciyesiz msania- rın atılan şeyler yerine, yeni kıymetleri koymaktan âciz olamalarıdır. Eskiden Türklerde mukaddes olan şey- ler vardı. Meselâ bir arkadaş, arkadaşı- nin karısına bakmaz, onü ayartmağa uğ- raşmazdı, hattâ bir mahallede o mahalle- nin tulumbacısı için o mahallenin kızla- rının namusu kendi namusu idi. Şimdi öyle mi?... Biz ne vak'alar görüyoruz. Daha ge- çenlerde oldu, temiz bir aile, bir de aile| dostları var, Alle dostu aylarca, seneler- ce kadını kendi dostu olan kocasından ayartmağa uğraşıyor. Kadın nihayet ko- casından ayrılıyor. Henüz boşanmadan bu adamdan gebe kalıyor. Herkes kendi- sinin kocasından ayrı yaşadığını bilmek- tedir. Kadın rezaleti kapatmak için çocu- gunu yok etmek istiyor ve nihayet bu vak'a ölümüne sebeb oluyor. Daha bunun gibi nice vak'alar görü- yoruz. V bence bu nevi cinayetlerin arlına- sındaki âmil bütün bu sebeblerdir, | bilhassa kadının biraz fazla lâübali oluşu. Doktor Rüşdü Recebin fikirleri Doktor Rüşdü Receb suallerimi dinle- dikten sonra: Bence dedi aşkla bıçağın ve taban- eanın hiçbir alâkası yoktur. Bıçak, ta- banca tamamile ahlâk, terbiye ve. c>hil ile bilgi işidir. Kendini bilen terbiyesi ve ahlâkı iyi olan insanların muhitinde cinaf aşklar yoktur. Canilere dikkat edilecek olursa ekserisinin cahil olduğu ve eğer medeni bir kıyafette ise bile muhakkak ahlâkı bozuk olan insanlardan bulunduğu gö- rülür. Son zamanlarda aşk ve kıskançlık ci nayetlerinin çoğalmasının daha doğrusu çok görünmesinin sebebi erkeklerle ka- dınların son senelerde daha fazla ve daha Doktor Kâzım İsmail Bik ve daha uzum tes masta — bulungalar dır. Eskiden de bıçak ve tabanca sıhocleri olurdu, Faka; 3*>ine da daima bir. kadın bulamıyan cani tas banca ve bıçağını meyhane masaların. da umumhane sokakları civarında ve dört beş külhanbey arkadaş arasında kul- lanırdı. Çünkü eskiden erkek kadımı yal- nız aile muhitinde sakin ve temiz bir yerde görürdü. Halbuki bugün erkek kadınla her yere de beraberdir, gazinolarda, barlarda, meyhanelerde, bilümum eğlence yerle- rinde başbaşa arkadaşlık ediyorlar. Bu kavgaları da arkadaşlık ettikleri sırada - rada tahaddüs eden ufak bir sebebden çı- kıveriyor... Kıskançlığın arttığına ihti- mal veremi Her zaman kıskanç insanlar va kat bu kıskançlığın ani reaks göstermek için eskiden yanl bir kadın bulamazlardı. — Bu nicayetlerin artmasında marazi bir âmil yok mudur? — Esasen kıskançlık tamamile maraâzi- dir. Bütün şuuru yerinde olan bir erkek veya bir kadın eşini sevebilir, fakat bir cinayet işliycek kadar kıskanmaz. Eğer bu cinayetler artıyorsa bunun se- bebini kıskançlıkta değil, büsbütün büş- ka şeylerde aramalıdır. Meslâ içkilerin daha sert olması, ercin ve kokaln ve ilâh., gibi zehirleri kullanmak itiyadının daha artmış bulunması ve bu gibi âdetlerin maalest memlekete girmesi bu cinayet- lerd âmildir. Bu da bugünkü yaşayışımı zın bazı cahil ve ahlâksız insanlar taras fından henüz hazmedilmemesi de bu gibi istenilmiyen vak'aların zuhuruna sebeb oluyor. — Şu sualimize lütfen temas eder mi- siniz dedim, acaba cinnet artıyor mu? — Evet memlekette son zamanlarda cinnet eskisine nazaran daha çoğalmışa (Devamı 11 inci sayfada) Bir milyon dolarlık Miras ve Bir tek şart Bu nazlı ve gü- zel kız Kanadalı; dir. 23 yaşındadır, 1928 de ölen baba« &, — Vasiyetnsr Binde: «Kızım — bütün ömrünce Kanada- da yaşarsa, kendi- sine bir milyon do- lar — verilecektir> diye bir madde koyduğundan, kız- cağız bir yere kı- mıldıyamamakta « dır. Nihayet canı- na tak diyerek mahkemeye müra cant etmiştir. Mackeme, meseleyi uzun uzadıya mütalea ettikten sonra genç ki- zın Kanadada bir evi olduğu takdirde, dünyanın istediği yerinde oturabileceği kararını vermiştir. Genç kız şimdi seyahate çıkmış buluna maktadır. onunu da hazır

Bu sayıdan diğer sayfalar: