C—DENİZ VE DENuzaniKZI Eski bir muamma : Büyük gemi mi, küçük gemi mi: Umumi harbden önce büyük harb gemilerine tarafdar olanların adedi azdı. Fakat hata çabuk anlaşıldı ve milletler el birliği ile büyük gemi yapmıya avdet ettiler Deniz silâhları gerek inşası ve gerekse kullanışı itibarile pek pahalıdır. Bunun- la beraber milletler, hiçbir zaman donan- ma yapmaktan vareste kalamazlar. Çün- kü donanma, her anında milletlerin de- niz menfaatlerini korumasından başka, bir hâd dahilinde, harbi memleket sınır- larından uzak tutar, Bunun en son misali İtalyan donanmasıdır. Akdenizde bulu- nan bu kuvvet, İngilizlerin İtalyaya kar- şi harbe girişmelerine mâni olmuş ve Habeşistanın ilhakında âmil olmuştur. O halde milletler, parasına —pakmadan, harb gemisi yapmak ve onu tam kifayt- tile muhafaza elmek mecburiyetinde- düirler. Bu mecburiyet, böylece, tahakkuk et- tikten sonra parayı boşa sarfetmemek meselesi meydana gelir. Her hükümet | kendi stratejik durumu, muhtemel düş- man ve komşuları, coğrafi vaziyet ve büdcesine göre gemi yapar. Deniz asker- leri geminin harb kifayetini tesbit et- mekle mükelleftirler. İşte mesolenin Zor tarafı da budur. Nasıl gemi? B gemi mi? Küçük gemi mi? Bu münakaşa son senölerin malı değil- dir. Tarihte böyle münakaşalara çok te- gadüf edilir, Bu fikir kavgaları muhtelif | memleketleri büyük gemi yapmağa, bazı memlekotleri de küçük gemi inşa etmeğe sevketmiştir. Büyük gemi yapanların ba- aşında da Fransa gelir. Masa başında| halledilemiyen bu münakaşalara, tarihin deniz muharebeleri pekâlâ nihayet ve: bilirdi. Meselâ İngiliz amirali (Nelson) Trafalgar muharebesini büyük gemiler- le kazanmıştır. Japon amiralı (Togo) da Rus « Japon harbinde büyük gemilerin, en ziyade, faydalı olduklarını isbat et- miştir. Fakat bu tecrübelere nazaran bü- yük gemi - küçük gemi davası bitme- miştir. Büyük harbden evvel deniz rekabeti | Almanya ve İngiltereye inhisar ediyor- du. İngiltere, Almanyayı mağlüb ederek onun muazzam gemilerine temellük ve | böylelikle denizler hâkimiyetini idame edebileceğini umuyordü. Fakat Alman- ların donanmalarını kendi ellerile batır- amaları deniz müvazenesinde mühim de- gişiklikler meydana getirdi. Çünkü bü- yük harbden evvel ismi bile geçmiyen Amerika ve Japonya, birer deniz devleti olarak meydana çıktılar. Bundan başka da Akdenizde bir İtalyan - Fransız ve Mhare de İtalyan - İngiliz davaları haş #österdi. Ben bu davaların siyasi tarafı ile uğraşacak değilim. Yalnız, bülük harbden sonra, deniz hâkimiyeti hedefi- ne doğru koşan rakiblerin çoğaldığını kaydetmek isterim. Bu rakiblerden hiç biri tek bir irade ile hareket etmiş değil. dirler. Aşağı yukarı her millette, donan- maların hangi cins gemilerden h hakkında bir münakaşa göl dir. Bu münakaşaların binlere baliğ olan saçmalarını bir tarafa atarsak mantıki fikirler dört kısma ayrılabilir: 1 — Hava silâhı dananmaya faikti Tayyare filoları yapmalı, 2 — Denizaltı gemisi yapmalı ve bun- Jarın tekâmülüne çalışmalı. 3 — Seri kruvazör, muhrib ve hücum botları yapmalı. 4 — Her şeyden evvel büyük gemi - büyük top. Bu gruplardan birincisini teşkil eden- ler daha ziyade denizi tanımıyan ve de-| nizlerden uzak olanlardır. Hava silâhı, | hiç şübhesiz mühim ve milletlerin n dafaa kuvvetleri arasında ulunması zım olan bir silâhıdır. Bununla beraber ona verilecek kıymet, kendi hududunu geçmemelidir. Tayyareyi, kıymeti hudud- suz bir silâh addetmek hata olur. Gerek | büyük harbden sonra yapılan muazzam manevra ve tecrübeler ve gerekse 1918 den sonraki Habeş, İspanya, Çi k'a- ları hava silâhının hakikf kiymetini göz- te Alm termiştir. Netice şudur: Hava silâhı, hem- İngiliz donanmasının büyük gemileri Ingiltere kralının geçenlerde yaptığı teftiş esmasında etnslerine karşı en müessir silâhtır, ceb- be gerisinde ve sivil halk üzerinde deh- şet uyandırabilir. Donanma ve ordunun sevk ve idaresinde mühim faydaları in- kâr edilemez. Hava silâhı tarafından yar- dim gören bir donanma, tayyareden mah- rum donanmaya daima faiktir, Fakat biz- zat hava kuvvetii du ve dıınanm& Ü- zerindeki tesi enaleyh donanma yapan bir mi cL mu- hakkak surette, deniz ile beraber çalışa- cak bir hava kuvveti yapmağı ihmal et- | » |ehemmiyet vermek gerektir. Fakat yal- miyecektir. Fakat de n hi kuvvi ile muzaffer olmağı dü- ünmek, tashihi asla kabil olmıyan bir hata olur. Çünkü zararın yarısından dön- meğe imkân yaktur, küçük bir donan- ma bile beş senede meydana gelir. Denizaltıcılar Bu grup, daha ziyade, büyük harbdeki dezinaltı muvaffakiyetine istinad öeden- lerdir, Harb sen de batırılan mil- yonlarca ton harb malzemesi ve binlerce gemi bu gibi kimselerin gözlerini boya- Maktadır. Bunların, hak kazanmak için serdettikleri sebebler meyanında, büyük gemilerin harbde bir iş görmedikleri id- diası da vardır. Diyorlar ki: «Milyonlar sarfedilerek yapılmış — ge- miler, milyonlar sarfedilerek yeliştiril- Tiş personel limanlarda kapalı kaldı. İş- Avusturya, İtaylan, anmaları... Bu devletlere aid gı 'in personeli kara cebhesinde kullanılmış | Jolsaydı, mil'etler cebhelerde hatırı sayı- | İsür'atle uçma kifayetine maliktir. Fakat 'hafif kuvvetler düşmana bir defa görün- lir küvvete malik olmuş olurlardı!» Denizaltcıların bu iddiaları haklı bulu- namaz. Çönkü büyük harbde battığı söy- lenen teknelerin hepsi tüccar gemileridir. Malüm olduğu ü: büyük harbden ev- vel denizaltı göemileri hakkında malümat pek azdı. Bundan dolayı kıymetli harb | malzemesile hiçbir taka: 'başma denizlere çıkarılıyordu. İşte de- nizaltıcıların gözlerini kamaştıran bu ka- yıdsızlıktır. Denizaltılâğr, dünya harbinden sonra, |tekâmül etmiş değildir. Buna mukabil ti- caret gemilerinde mühim tekâmüller gö- ze çarpar, Bunlardan bir tanesi gemile- rin sür'atinin artmış olması, diğeri dı caret gemilerine denizaltılarla mücadele edecek kadar top konması... Herhalde ticaret gemilerine karşı tayyare tehlike- Fransız | kletilmiş ticaret gemileri, | |hassa 1926 senesinde üde lüzum görülmeden, tek | (İngiliz), Triyeste (İtalyan), Duguesne | mi, si denizaltı tehlikesinden fazla olacaklı Büyük gemilerin, büyük harbde, li- manda kapanmasına gelince; vak'a doğ- rudur. Fakat gemilerin limanda kalma- sının makul sebebleri vardır. Alman im- paratorunun donanmayı siyaset masasın- da kullanmak istemesi, İtalyan ve Fran- sızların da kuvvetsiz gemilere malik ol- ması bu hatayı işletmiştir. Hülâsa denizaltılar da nev'i şahsına münhasır bir silâhtır. Bilhassa deniz kuv- vetleri az olan memleketlerde bu silâha nız denizaltı yapmak we denizaltılarla denizleri fethetmek tamamile vahi bir fikir addedilir. Seri kruyazör, muhrib ve hücum botları Bunlara taraftar olanlar da, denizaltı- cılar grupu gibi, büyük gemiler hakkın- da ayni kanaati taşırlar, Harhden evvel zarhlılar ile torpido ve kruvazörler ara- sında mühim sür'at farkı vardı. Fakat zaman geçtikçe bu nisbet birbirine pek yaklaşmaktadır. Bugünün — (Vittorio) İ- talyan zırhlisi 31 mil gidecektir. En mo- dern torpido ise ancak (40) mil yapmak- | tadır. Bu fark, bugünkü topçu terakkisi- ne göre, pek mühim değildir. Sonra bu- günün torpidoları baştanbaşa makine h: lindedir, Gemiye düşecek bir mefhn saçgını bile, muhakkak surette geminin sür'atine tesir edecektir. Denizaltı düşman karşısında d;lamk izini kaybeder, tayyare de fevkalâde bir dü mü artik kendilerini yok addederler. Bundan başka kruvazörler olsun, muh- ribler olsun, fazla sür'at yapabilmeleri için pek narin olarak inşa edilirler, Bun- lar hakkında şahsi kanaatim şudur: Bil- yapılan London (Fransız) tipi gemiler iden intihara hazırlanmış teknelerdir. Müstakbel harb- lerinde bu gemilere düşecek birkaç mer- onların hayatlarına nihayet “vere- cektir, Büyük gemiler Esas bu gruptadır. Deniz büdeelerinin en büyük kısmını yuttuğu için, bidayet- te, büyük muharebe gemilerine taraftar olanlann adedi azdı. Büyük harbde bu (Devamı 10 ncu sayfada) Tarihten sayfalar: Osmanlı padışahlarına aid iki siyaset örneği 4 * * Beyazıd şöyle demişti: «Sürünün padişahların işlerine karışmaları ne vazifeleridir. Onlara lâzım olan, saltanat kime nasib olursa onun boyunduruğuna boyunlarını vermektir. İki saltanat varisi kavga ederlerse (ecnebi) ler onlara ne karışırlar?» Yazan: Kadircan Kaflı Konya sarayında bir kaynaşma vardı. Çok geçmeden bu hal şehir halkına da geçti, Atlar ahırdan veya çayırdan alı- mayor, eğerleniyordu. Kılıç kuşanan, ak ve yaylarını alan yiğitler çehzade Cemin sarayı önünde toplanıyorlardı. O gün şu haber duyulmuştu: — Fatih Sultan Mehmed ölmüş. Sadra- zam Nişancı Mehmed Paşanın şehzade Ceme gönderdiği postacı yolda Anadolu beylerbeyi Sinan Paşa tarafından yaka- lanmış ve üzerindeki mektub —alınarak kendisi idam olunmuş, Yeniçeriler isyan etmişler ve İstanbuldaki zenginlerin ev- lerini yağma ettikten sonra Nişancı Meh- med Paşayı öldürmüşler. Büyük şehzade Beyazıd Amasyadan İstanbula doğru yo- la çıkmış. Belki de çu sırada oraya var- mış bulunuyor. Şehzade Cem yirmi iki yaşında, gür- büz, yakışıklı, şair bir gençti. O zamana kadar Osmanlı tahtına çıkanların daima küçük kardeşlerini öldürttükleri görül- müştü. Kendisinin başına da bu felâke- tin geleceğine şübhe yoktu. Bunun için Beyazıda karşı silâh kullanmaktan baş- ka çare göremedi. Zaton Karaman taraf- larında çok sevilmişti. Genç şehzade çok geçmeden Konyadan şimale doğtu Gedik Nasuh kumandasın- da birkaç bin atlıyı gönderdi. Bunlar Bursa üzerine gidiyorlardı. Ceme güre Osmanlı imparatorluğunun bu eski mer- kezini elde etmek onu saltanata götüren bir merhale olacaktı, Beyazıd, kardeşinin üstüne yürümek için en son hazırlıkları yapıyordu. Lhlası Ayas Paşa kumandasında iki bin yeniçe- riyi çabucak Mudanya yolu üzerine gön- derdi. İki taraf ta ayni zamanda Bursa duvarları karşısında ve aksi taraflarda görüldüler, Her ikisi diğerinden — evvel şehre girmek istiyorlardı. Fakat Bursa- Lılar iki tarafa da kapıları açmadılar, çünkü henüz hangisinin galib geleceği belli değildi. Bununla beraber Cem ordusuna gizli- ce erzak ve yardımcı kuvvetler verdiler. Ayas Paşa ile şehzadenin askerleri kale duvarlarmın dibinde çarpıştılar, Paşa mağlüb olarak birçok yeniçerilerle bir- likte esir düştü. Üç gün sonra şehzade Cem yetişti ve şehrin kapıları açıldı. Genç şehzade pa- dişahlığını ilân etti ve kendi namına pa- ra bastırdı. Fakat Beyazıd büyük hazırlıklar yapı- yordu. Devletin en tecrübeli vezirleri, en mühim kuvvetleri onun tarafında bulu- nuyordu. Şehzade Cem onunla çarpışmak istemiyordu. Bunu anlatmak üzere bir sefaret heyeti günderdi. Heyet üç kişi- den ibaretti. En mühim şahıs bir kadındı. En aşağı 70-80 yaşında ihtiyar bir kadın... Bu kadın Çelebi Sultan Mehmedin kızı idi. Fatih Sultan Mehmedin halası olu- demekti. Adı Selçük Hatundu. önlemek istiyordu. Kendisinden — aşağı yukarı kırk yaş küçük olan Beyazıdın |hufuruna çıktığı zaman onuün elini öptü. |Sehzade Cemin de kavga istemediğini n beraber birader kanını dökmek- ten ve islâm arasında cenk çıkarmaktan ise Rumeli ile iktifa ediniz. Cem de bun- dan sonra size muhalefet etmez!» Dedi. Böylece Osmanlı imparatorluğu ikiye ayrılacaktı. Beyazıd bunu kabul etmedi, Kısa bir cevab verdi: —LÂâ erham beynelmülük!, Yani: Hükümdarlar arasmda merha- met olmaz. Kadıncağız harab, gözleri yaşlı, bitkin bir-halde dışarı çıktı. Bu siyaset Osmanlı hükümdarları ara- sında Yıldırımla başlamış, Beyazıd gibi (Veli) diye anılan bir padişah tarafından bile bırakılmamış, en müdhiş ve kanlı bir şekilde devam etmiştir. * l Beyazıdın ordusu çok kuvvetliydi. Ku- İhtiyar kadın iki kardeşin kavgasını | mandanlar arasında Otranto Kefe fatihi olan meşhur Gedik Ahmed Paşa da bu- lunacaktı. Bu vezir vaktile Otlukbeli mu- harebesinde Beyazıd henüz şehzade iken yaptığı bir harb hatası üzerine: Sen bir gün padişah olursan kuşanmıyacağım. Demişti. Fakat Beyazıd o zamandan- beri bu sözden dolayı beslediği intikam hislerini şimdilik gizli tutuyor, unutmuş görünüyordu. Cem bu büyük kuvvet karşısında da- yanamıyacağını biliyordu. Beyazıd bu- nu sezmişti ve onu henüz zayıf olduğu sırada yakalayıp haklıyamıyacağını dü- şünerek üzülüyordu. Zira Karaman ta- raflarına çekildiği takdirde şehzade Ce- min etrafına az zamanda büyük bir ore dunun toplanacağı şübhesizdi. Beyazıd, şehzade Cemi bir an önce yas kalamak için bir kurnazlık düşündü. Cemin lâlası Aştin oğlu Yakub beye, o- nun kendi yanında. olan dostları ağzıne dan bir mektub yazdırdı. Bu mektubda, şehzade Cemi Karamana kadar çekilme- ovasında beklemesi için ib beyin Anadolu beyler« beyi yapılacağı ayrıca )ur bin akçe geli- ri olan köyler verileceği, yazılıyordu. Yakub bunu kabul etti. Şehzadeyi kan- | dırdı. Üstelik Cemin ordusundan bir kıs- mı Gedik Nasuh kumandasında İzniğe gönderildiği için büsbütün zayıf düştü. | İtalyadan henüz dönen Gedik Ahmed Paşa Yenişehir ovasında Beyazıda ye- tişli. 20 haziran 1481 de harb başladı. Cem- ordusunun bir cenahı bozuldu ve büyük zarar gördü. Beyazıd ordusu nehri geçiyordu. Ya- kub bey ihanet için fırsat bekliyordu. Be- yazıd ordusunun geçişine müni olacak- miş gibi o tarafa gitmek istediğini söy. ledi. Cem izin verince en seçme askerlerle birlikte ayrıldı. Beyazıda teslim oldu. Cemin ordusunda Anadolunun öz hal> kı vardı, Bozgunluk müdhiş oldu. Cem © sabah başlayıp ta öğleye kadar devam €- den harbin sonunda hemen kaçmağa baş- ladı. O kadar hızlı gitti ki iki günlük yol« daki Ermeni geçidine güneş batarken u« laştı. Burada Türkmenlerin baskınıma uğradı. Adamlarından bazıları vuruldu ve eşyası yağma edildi. Köylüler Cemi de yakalamak istediler, fakat muvaffak ola madılar. Bu hareketlerile Beyazıda ya. ranmış oluyorlardı. Bundan istifadeyi dü. şŞündüler, Beyazıd oraya geldiği zaman huzuruna çıktılar: — Hizmetimize mükâfat olarak bizden vergi alınmasın! Dediler., Beyazıd onları hoş karşılamış görün dü, Halbuki hakikatte kızmıştı. Çünkü sarayın gözünde halkın . hiçbir değer yoktu: (Devamı 13 üncü sayfada) kılıç | yordu. Şehzade Cemin de büyük halası | “vrrmcererCrrLARAANARRRAARAA. Günde 9 Tiralık Ayakkabı Eskiten kadın Rus balesi artistlerinden İrina Baron va her oyununda 9 liralık oyun pabur eskitir ve haftada 75 lira pabuç parası v tir.