YA Düyüü — ZTmm” Son Posta'nın hikâyesi Zehirli 1923 >ılmd;yıı. Neş'eden çılgın bir hâle gelmiş olan Berlin şehrinde bulu - nuyoruz. Sokaklar seslerle dolu.. Bol ışıklatla aydınlanmış binalardan cazband gürültüleri geliyor. Her taraf büyük bir gşetarel içinde... Böyle bir ilkteşrin gecesinde Hansa klübü de coşmuştu. Zengiti ve hakikt bir kumarbaz olan Baron von Leiden, güzel ve tazib Rosa Peters ile - dansediyordu. Rasa beynelmilel bir macerapereste bi 2 du, Gerçekten de böyle bir kadır Bittabi polis te onu gözünden kaçırmı - yordu O gece iki taharri memuru Alexderp- latz memüreterinden inciler takınmış, aâ- ar kokular sürünmüş, gayet güzel ve şık orada bulunuyor ve belli et- en Rosayı gözlüyorlardı. Rosa ile baron dansettiler ve bol bol da şampanya içtiler. Yarattığı tehlikeli havadan dolayı Rosayı herkes tanırdı. Ve bu tehlikenin ne kadar müdhiş ulduğu- nu, düşünmiyen Barondan mâaada, kimse sevmezdi. Balonun drtalarma doğru Rota, Ba- ronun Sehmargendorf otmanı civarında- vine kadar uzânmayı reddedince, Von n fena halde üzüldü, ve bunu da düpedüz belli etti. Bununla beraber, tek başına otomobili ile uzaklaşırken, tanı - dıklarını ahbabca *Auf Wiedersehen!» di- ye selâmladı Suat üçü on geçiyordu. Otomobilin pro- 1 yolu aydınlatıyor ve yan cam jektörl ka di 'yalelin otomobiline doğru gölge gibi iler- lediğini ve pencereden içeriye bir şey ât- tığını farketmedi. Uzaktan bir köpek havladı, bir horoz da, sabahın başladığını haber verdi. Bu sırada baron birdenbire otomobilinin di- reksiyonu üzerine, sızmış gibi yığıldı ve | hareketsiz kaldı. Bir saxt sonra bir köylü hâdiseyi za - bitaya haber verdi. Cinayet masasından bir kömiser, bir parmak izi mütehassısı ve zabıta dokto- ru geldi, bir müddet uğraşıp işlerini bi- tirdiler ve gitliler, Memurlar geldiği za- man, kat'I surette ölmüş bulunan baro - nun cesedi de morga kaldırldı. * Baronun kâtibi Panesko, endişeliyül Avkadaşları n asabi asabi bahsetti, Ro- sa Peters için de, pek Iyi lâkırdılar söy - Jemedi. Kadının, arkadaşlığının altında müuhakkak surette bir çapanoğlu bulun - duğuna inanıyordu: Bu kadın tehlikeli bir Baronun ölümü tabil sayılamaz. Ama, e- fendim, baron da pek gürültülü bir ö - mür sürüyordu, Daimaâ zevk ve sefasın - da idi! dedi. Ortaya atılan sözler, deliller birbirini tutmuyordu. Adam şaşırmış, gö- 'du. Aleyhinde de, Henriette Fisu mahlüktur. Son Posta'nın edebi tefrikası — BABA İkik bulunuyordu. Baron, motörü dur- | rmak için eğildiği vakit kara bir ha-| cam kırıkları Çeviren: İbrahim Hoyi Baron ctomobilinin direksiyonu üzerine yığıldı ve sızmış gibi hareketsiz kaldı, bert adındaki bir Fransız kadınile mü -| nasebetinden başka bir zan noktası yok- tu. İstintak başlamadan evvel, baronun hususi doktorile, zabıta tabibi arasında bir müşavere oldu. Ölünün muntazam bir surette tutulmuş olan sıhhat dosyası or- taya kondu. Baronun hususl doktoru: nefeş darlığı çekiyordu!» söylendi. Cesedde hiç bir zorlama, şiddet, mücn- dele eseri yoktu. Görünürde işte hırsız « hk ta mevzuu bahsolamazdı. Zira para |çantasırıda 500 mark bulunmuştu. Karar şu oldu: Mev'ud i ile ölüm... Komiser muavini Hauptmann, apaçık deliller karşısında hâdiseyi bu zaviyeden gördü ve kabul etti. Bir hafta sonra şefi kendisini çağırttı. | Granitten yapılmış zeki yüzü, her za -| mankinden daha buruşmuş, kırış kırış ol- muştu. — Hauptmann, dedi. Bu Leiden iş! se- ni hayli üzecek, al bakalım, şunu oku!. Ne diyeceksin?.. Hauptmann gayet kaba ve acemi bir el ile yazılmış olan tezkerede şunları o - kudü:; «— Baron von Leiden'in, öldüğü gece Hansa klübünden ayrılırken cebinde 10 bin marktan fazla para bulunduğunu bil- mek sizi her halde alâkadar eder..» Kâ - Bidda imza yoktu OĞUL YAZAN; SUAD DERVİŞ Dünkü kısmın hülâsası On Iki senedir atlesinden ayrı olarak Bergamada yaşamış bulunan Feriha ko- cası Leminin ölümünden sonra İstanbula, | babasının evine dönüyor. Bu evde kendi- | tadını anlıyabilmek,. bir | n sinden altı yedi yaş büyük üvey genç erkek kardeşi, bir de tıb © lan kır kardeşi Güler var. Güler tam sportif ve modern bir kızdır. Feriha di yaşında olmaaına n dün ve yözünün gençilğini tamt- eden bir kadıihndır. H' BC"İM'“-İvİl bulunan bir arkadaşına İslanbulu yadırgadığından — bahsedi b yazmaktadır TRoman devam ediyor| BAARU esl Ü- Bir kaptanın nasıl gemisine, bir pilo- | yaresine hâkim olması icab sanın da benlik makar sası lâzım bir tekâmüle erişmemiş olan bi nların bayatta bocalayışları ne kadar büyük bir felâket., iİZzması- Şimdi hayattan ürkmüyorum. Hayat | b;ııı.ı artık ne yapabilir?... en bir |K İceklerini hîep kendimden bahsediyorum... kü böyle konuşmağa ihti; tum, Bergama değil, selâmet kıyısı asıl benim kırk iki yı Normal bir te! kırk iki yaşı- şına gelmenin Arkama gözümü çeviriyorum. Tıbkı Sırat köprüsünün ötesine geçmiş bir ö- at jiçerisindeyim ve bu rahat içerisinde arkamdan o yirmi ile kırk yaş arasına konulmuş olan Sırat köp- rüsü üstünden geçenlere eğlenerek ba- yorum, Onların hatalarını görüyorum, düşe- görüyorum., yanlış adımları- Gene sana İstanbulu anlatamadım. Çün- acım Var, Taşrada münevver, daha içli oluyor, daha derin oluyor. Burada sana şu yazdığım şeyleri ko- nuşmağa imkân bulamıyorum. Sana da Şef geniş bir sükünetle, sözünü tamam- ladı: — Bu ihbar doğru ise, elimize bir çok ipuçları geçmiş olacak, demektir. * İhbar doğru idi ve şayanı dikkat ipuç- ları da meydana çıktı. Ertesi sabah saat |üç sularında, polislerden biri, projektör- O kadar da ihtar ettik, dinlemedi, | diye ağır ağır | leri yanan bir otomobile rastladı.. Polisin dikkatini çeken, ışıklar değil, yan kapısı açılmış, otomobilde âdeta pejmürde bir yığın haline gelmiş olan bir genç kız ce- sedinin yarısı arabanın içinde, yarısı, ba- samakta, ve bir kolu da sokağa sarkmış bir vaziyette duruşu oldu. Kadın ölmüş- tü, Şef Sehultz, daha ilk andan tasalandı. Bu sefer iş meyadnda idi, Genç kızı soy- muşlardı. Geceleri takındığı mücevherler ve klübde her hangi bir sebeble kazana- rak daima yanında taşıdığı paralar aşırıl- mıştı. Schultz'u en fazla üzen nokta, şi- rin yüzlü, bedbaht ölü kızın Henrlette Flaubert olması idi. Hauptmann da - şefi Sehultz raporları okurken, o da odayı arşınlamıya koyuldu ve zihninde bir şey- ler vardı ve bu iki hâdiseyi birbirine ek- liyecek bir şeyi “hatırlamak - istiy Birden olduğu yerde duruverdi Ka sında beliren bir noktayı açığa vurdu, ve «Kadının saçındaki cam kırıkları! Cam kırıkları!» diye haykırdı. hultz, «Ach diye mırıldandı kadar üzüldü. arı çe sathi şeyler üzerinde.. Güzel giyinmesini ve giyinip kuşan- masını hangi kadın sevmez?... Bize bi- le orada iken İstanbuldan veya Avru- padan bir moda gazetesi gelse sevinç delisi olurduk. Briç oynuyorlar, poker oynuyorlar, davetler yapıyorlar, dedikodu — yapı- yorlar.. ve hiçbiri, hattâ mektebde ol- duğumuz zaman benden yaşlı olanlar da lâ ki şu kırki kabul edemiyorlar. Ve benim de yaşımın otuz beşten daha genç olduğunu bana zorla kabul e meğe çabalıyorlar. Üvey annem çok kuru bir kadın, ha- yatta hiçbir şey vermes vardır.. ondan Anne o , evlâd yet yaşta olduğum için küçük Güler beni çok alâkadar ediyor... Küçük Güler diyorum. Ben onu en üm zaman daha on y di yirmi yaşında bir kız... 1 ediyor... Eve ölü kolları getirip, gece sabah- ara kadar üstünde meşgul oluyor. Onu gördüğüm zaman kendi genç kızlığımızı düşünüyorum. Bizim somt- te bir köşkte bir gece ihtiyar bir adam tabiatla iyledim ya., buraya intıbak | ölmüştü. Bütün gece evdeki kızlar kor- Hayır dos- edemedim. Eski arkadaşlarım çok genç|/ kudan uyuyamamıştık. Hepimiz hir o- İ genç | — Ne demek istediğimi ben de bilmi - yorum Herr Komiser, Bundan 18 ay ev- vel tıpkı bu vak'aya benzer bir vak'a ol- muştu. Sabaha karşı zengin bir kadın bir otomobilde ölü olarak bulunmuştu. Müte- hassısların raporunda da, kadının manto- sunda cam parçaları bulunduğu kayde - dilmişti. O zamanlar, buna ehemmiyet vermedik, ha!., Baronun kâtibi, efendi - sinin ceketinde cam kırıklarına rastgel- diğini söylemişti. Ben bu cam kırıklarını gördüm. Fakat o eski hâdiseyi birdenbire hatırlıyamadım. Bu cam parçaları Hansa ki nde gala geceleri kullanılan billür küselerin kırıklarına benziyordu. Bu kıza gelince,.. Şef memurunun sözünü keserek: — Aklına mühim bir şey mi geldi? de- di. — Evet, garib ve tesadüfi bir tedai. Bu billür cam parçalarından bardak, bar- daktan zehir, zehirden de cinayet ihti « mali aklıma geldi Herr Komiser. — Tahminleriniz âlâ, fakat bize delil Bunları toplayınız... Ha, baronun kâtibi Panesko nerelerde?, — Meydanlarda görünmüyor. Onu iz- lemeğe de hacet yok. — Acayınız, bulunuz. İşin bu safhaya dökülmesi hiç te haş görünmüyor!.. Polisi arama külfetinden kurtaran ge- ne Panesko oldu. Bu da Rosa Petersin işi tehdide dökmesinden ileri geldi. Zira Rı Hansa klübünden geceleri otomo- dada lamıştık. Bir kere de Adadan İstanbula düm. Denizden bir adam ölüsü çıkars fessüh etmeğe amıştı. Hattâ bir eli de kopmuştu. Gözüm ona ilişir ilişmez 9 kadar fena olmuştum ki benimle be- raber olan dadim koluma girmeseydi, muhakkak oraya yıkılıverecektim. Da dım beni geri çevii lokman ruhu içirdi bana! Fakat sonra... Sonra İzmirin işgali üstüne ne oldu?.. Biz, komşu evindeki ölüden korkan ,|hazlı küçük hanımlar.. biz bile darülfü- nun koönferans salonu ve Sultanahmed meydanı mitinginden sonra bambaşka birer insan olmadık mı?, Büyük babamın pa!: l,şah ihsanı olan yalısım hatırlıyoörum. Orada ben, mini mini Feriha silâh kaçakçılığı yaptım. Yalnız itilâf kuvvetlerinin ve sarayın | y polisinden değil, evde bulunan en ya- kınlarımdan bile gizliyerek. Ah evet! Ne güzel, ne dolu, ne hari- kulâde günlerdi o günler.. Teyzezadem Vefik beni mitinge gö- |3 türmüştü. Canım Vefikl.. Ne ateşti on- da!, Ne ateş, ne heyecan ne fedakârlıktı. O beni icbar etmişti. mışlar, rıhtımın üzerine yatırmışlardı. | |Tesadüfen ölüyü ben de gördüm. Te-| rtti. Eczaneye girip| billeri He ayrılan patalı kumarbazları ha- ber verdiği ve mukabilinde bolca ücret aldığı bir adamla çalışıyordu. Haber ver- diği adamlardan bazıları ölüyordu ama, onun ne umurunda. Fakat Panesko bu çeşid adamlardan değildi. Baron mese « lesini didiklemiş, polise bildirmişti. Onun için de Rosa Paneskoya haber salarak: — Ayağını denk al, böyle işlere karış- ma, gümbürtüye gidersin demişti. Han - riette'in ölümü ise kaza idi. Oküun hedeie yanlış atılmasından ileri gelmişti. Dola- yısile, Rosa, ortağına Paneskonüun şüp - helendiğini, üstelik kızı a sevdiğini bil- dirdi. Moobit'te saklanan ketibin yermi bularak, bir daha ihtarda bulundu. Kâtib az ürkmedi değil, fakat sevgilisi- nin resmine bir kere daha bakınca, kan beynine sıçradı ve tek bir fikir bütün Varlığını sardı: İntikam almak... Esasen baronun parası olduğuna dair © imzasız mektubu -kendisi yazmıştı. Gön- derdiği şu ik mektub da, cinayet ma « sası şefini oluukça büyük gallelerden kurtardı; şef mektubu okuürken: Şimdiye kadar hep nazariye ve fa- Taziye Üzerinde yürüyorduk. Fakat bu, bir hakikat dedi, bak ne diyot: «Henrictte Flaubert öldürülmüştür, Di- ğerleri de hakeza, Bu, gece Moobitte 10 Marktstrasso'a geliniz..» Bunu yazan muhakkak ki, Panesko - dur, Herif belki delidir. Ama, bir şeyler bildiği de şüphesiz. Haydi Hauptmann, koş, kuşu kafesinden yakala ve buraya getir.. * Sehuliz, insanı çileden çıkaran bir sa- bırsızlıkla bekledi. Cam, arsenik izleri, korkan bir adamın yazdığı mektublar. Bütün bunlar bilinmiyen bir çok şeyleri ifade odiyordu. Hayali görünmesine rağ- men, bütün bunların üstünde tehlikenin, korkunç bir gölgenin dolaştığını sezer gibi oluyordu. Hauptmann'ın - getirdiği Paneskonun soluk, bitkin yüzünde bu tehlik> apaçık okunuyordu. Adamcağız teessürden &âde- ta tanınmıyacak bir hale gelmişti. İşinin. ehli olan Sehuliz hiç acele etmeden ve Bayet sakin bir eda ile: — Söyleyiniz, bakalım, dedi ne isti - yorsünüz, derdiniz nedir?.. T Panesko âdeta. patlarcasıma: — Onu öldürdüler, baronu da!, cevab verdi. — Âlâ, fakat gebeb?. — Dnl»)uııı Siz Rosa Petersi tanır diya Kor tılar — Bu vak'a sadece cinayet ve hırsızlık- tan başkâ bir şey değildir. Bu işi arada sırada ve büyük voliler olduğu zaman yapıyorlar. Hansa klübünde geceleri ku- marda çokça kazanan kumarbazları ca - suslıyan Rosadır. Ortağı haheri bekler, ( Devamı 13 üncü sa eliği bizim soyda seven bulunmaz- dL Annesi asil olmiyan bir gençle ev- lenmişmiş. Babası bir tren makasdarı olan bir doktorla.. Doktor zengin değildi. Teyzem sev- miş,, büyük babam teyzemi mirasın- dan mahrum etmiş... Ama genç doktor çok kısa bir zaman içinde kendini ta- nitn çok itibar bulmuş bir insandı. Zengin değildiler ama çok mes'ud- ular ve doğrusunu söylemek lâzım ge- e Vefik bizim soyun içinde'bir tanö Çıkmıştı. Zekiydi, çalışkandı zam sure geçiyordu. Ve o sene, İzmirin işgali senesi tam hukukun sön sınıfına geçecekti, Hâlâ onun larını sınıfları munta- iri boynunu, geniş omuz- ç_ııı- K g"ıncsle bakırla- ü hatırlarım. Bana: e duruyorsun? Top- hak iddia edemi- ) tüfeklerile . Bir milleti bir başka mil lclıu idare edebileceğine Jkl.n eriyor mu? Başka bir toprakta bu f ahlâklı her insanin ora- o ıra[;Jıu milletin imdadı- 4, Hele böyle bir hak- m kendi toprağımızda olursa nasıl tahammül ederiz?, sarı şan güzel y — Gel, demişt rul—:lzn mızda hiç na ye (Arkası var)