meeesesAK, Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda dara; acı altında biten memuriyet hı)ı 20 Devlet kapısında elli yıl Yazan: Eski Dahılıye Nazırı veeski meb'us Ebubekir Hâzım Bagdıddn tanıştığım İraı:ı Sefiri İhtışamussalnna beniml|: Darüşşafakada konferans vereceğimi duyunca: “Aman, |: sakın! Bu konferansı sakın vermeyiniz! ,, Bi Köyden çıkılır çıkılmaz, sadrâzam paşanın otağı ve otağın önünde duran Sadrüâzam gözüküverdiği için, biçare i- Mam ardına bakamadan ilerlemiş. Paşaya iyice yaklaşmca, birkaç te- bu .umırı ırrnrrı mısın? t elendim! Bir dileğin mi var? t efendim! U &z |de mi eten bir tane fil ihsan buyu dular.., Ne mımırek hay n'ı:m_, Onun le gidiyor. » |adı ik bir endişemiz takdirde, topraklarımızda mahsu müııle neş'e kalm ve ıFlu dim» dedi; isirli de gunderecegı mu cümleniz emin, ve mü: meı. bu cevak efendi le döndün! am gülmüş — Çok iy 4 filin Tıbkı oğli : İnşi Demiş gelecek! si de u bulunur bir -| Onun bu hik Ahmed Rıza bey gi zun boylü bir zat olan Ali Ue—. dedi. hakkaktır. alınca, kırmızı kaf- bi u- Ww emmel bir ders rişinden vali ken yanına sokuldum, beyelel sonra, ve: di hazretler n hayvan herif, asa gerekl Hoca hanımı i.. dedim... görü | sonra Talât Beyin hususi Falih Rıfkı Atay'ın eski harfterle ba-| * kitablarından birinin dahni Mmeve ı'l tükendi, «Zeytinda ni harflerle bazılmış olar arın camekânları Taninm * — Bir t büyn r edib y dünyaya beyhu- memiş demektir..> demişti. 'avsiye ederiz: Okuyunuz, fakı evvel parçayı takdim edelim: Tarihte bütün bir devlet lim alıp da, hükümeti eski devir aâ n başka bir inkılâb fıkrası bilmiyorum. İttihadı Terak: ki Büyük Harbin ortalarına kadar, türlü sadrâzamlığı kendine lâyık gö e z size bu kitabdan alınmış bir idarını tes- mla ol- ye- miştir. Kâmil ve Said Paşalar, yüzde yüz eski adamlardı. İttihadı Terakki iki yeni adam buldu: Mahmud Şevket Paşa, Said Ha- lim Paşa, Bunlar dahi Osmanlı - İslâm, vezirlerdi. Biri Bağdad'lı, biri Mh: i Mahmud Şevket Paşa - öldürüldü kalemine ebliğ aldım: Nazır Beyle hemen E- |dirneye hareket edeceksiniz'» üsterih olu- | konağından çı- | kızını tekdir e-| Konyalı ve Türk ol-| kik edeceğim. Konya ahalisi, tarak- | ve tekemmüle pek d ve p Bu hususta, Konya, baş rek şehirlerden Ali bey gülerek: — Ben de ö; Son senelerde Aristor nda bir eser okum H İ*'n.ı'ı( yenin, Timurle arasında geçtiğ biridir. bu güzel ve meşi nin b e hiç bir devirde, h etle ğinı zannetmiyorum! sin, köyümüzde, | bulunmasını iİ2- Eğer, padişahımız, bize, bir de fil ihsan mize | « Bu ihsana delâlet bu- lerin ebedi minnı ksınız Biraz S diler. Fakat köylü i|m bu ya? Efendimizin mehabetlerinden korkarak, arkamdan dağılıvermişler... Vaziyeti derhal kavrıyan zeki paşa, ın böyle bir an içinde, maksadının lmek zekâsını takdir e- sine hil'at giydir 'ebi o HATIRALARI —S TİMİDİTE . SIKILĞAN! ç bir mü M LIK, YAHUD TUTUKLUK! ci defa valilik ettiğim bula dönüşümden sonr: «İdar şıyan bu maka 1 dikkati ıştim. darülfünün, « isi Mustafa ab halinde makale! mişt O zamanki Darüş Bel A hi lelerim, o celbetmiş- | daka müdürü Sati stafa Şeref bı'yın srans verme uyu xerıneıhF Vak'a şu idi: Mahmud Şevket Paşayı öldüren Kavaklı Mustafa memleketten kaçmıya muvaffak olmuştu. Eceli mi aya- gına dolaştı, nedir, bu kalil Rüs va- una binmiş, Romanyaya ek üze- e İstanbuldan geçiyordu. Osmanlı dev inin Rus sancağını taşıyan vapurdan | cılar polis müdürü Azmi Beyin cür'esine i| gibi sıkıyordu. | |Efkâr gazetesine bir çok makaleler yaz- ictimaf bir müsahabe» Mmüracaat ettiler. Azmi Bey bir kol, |bu meselede açık Halim Paşa, 'e gitmiye karar vermiş-| , kimseyi bula; tu: Tn .ıı Bey e görüşecekti, de Sadrâzamı hüküm isafir ettiler. Kendisini il dan akşam sofrasında gördüm. Pek mı simsi olduğu için yemek sessiz gel rdü. ttihadcıların halk nazırı, Prens'in y da bir lülâyı hatırlatıyordu: Evet efendimiz... Ne buyuruldu efendimiz... İçini görmiye imkân var mı idi? F bu hal, onu, ilk defa giyilen katı gömlek Bir aralık âa; hani şöyle yakasını fırlatır, göğsünü açar gibi. — Getirin bakalım köfteleri... dedi. Edirne'nin tadını unutmadığı küftel rinden ısmarlamıştı. Bir kayık tabak do-| lusu getirdiler. Bir çatalda ikisini birden | Jvhynrdu. NMisir Prensi alt düdağını bi-| n içine geçir! zleri fırlak, san- | |ki Nil kenarında bir timsaha bakıyordu: | Ooh.. Başam, bir tadini - bilseniz.. emsalsizdir, vesşelâm! Ve iki tanesini: tecrübe buyurun mım tabağına nan e üst şakhı bir entari, ve kısa alacalı bir hırka nda görüyorsu- | miz bu eser| harrir bütün ömründe böyle | Edebiyatta münı İYAT — münekkide lüzum var mı, yok mu ? Yazan: Halid bizim geçenlerde bahsett semualara bakıyorum da başka hetten de hayretler içinde Hall en b biliyor musunuz? Münekkide yok Münekkid | Tenkidsiz © iğim ede- yi m ci kalıyor demed Bilmem siz nasıl düşün e bu, Kristof Kolombun yı Kim bilir ne za: teren bir şey var, o £ tefrik etmek te arkasından hâlâ bağırıp du- 'a gazete ve Mecmua sütun- larında eksik değil: evet, iyi eseri kö ak ta lâzımdır ve bu da diyarda tenkid de olmalıdır!» Demek ki davanın buraya kadarı mr lümu ilâm kabilinden... Fakat asil mü- him olan cihet, bundan ötesidir. Halbu- ki, bazan münkirlere de, yani münekki- din lüzumsuzluğuna kani olanlara da rastlanan bu nc a sesler bir 'or. Herkes lm' tutturmuş güdiyo din de, münekkidin de h adığı keyfiyeti iyii bir halk tâbirile mesele güme anlaşılamı- yor, Bgidi Maamafih ben de, bu oldukça — girift davayı bir çırpıda halledenler gibi, yal- İnız bir cebheden bıçak gibi kesip atacak değilim. Zira biliyorum ki tenkidin le- hinde olsun, aleyhinde olsun, bazan s: lenen erin, teşrih edilen — fikirle düşündürücü tarsfları vardır. Ancak bu zıd fikirlerin bile ihtimal kaynaştıkl. noktalarda iki siperdek reddüdü ve bütü: bu şahid olduğum ettiriyor. O halde benim de bu konsere karışmamdan bir fayda bekle: bir zarar da melhuz olmadığını açıkça ya fazla... Bundan ne çıkar? Değil mifki, ni muamma akikate daha uygün bir tâbirle - fi: Artık iddiasızlığımı ve başkalarına da | r kapı bıraklığımı orlaya sarahatle koyan bu mukaddeme- den sanra tenkid ve münekkid le- sindeki samimi düşüncelerimi ortaya ko- yabilirim sanıyorum. Önce şunu söylemeliyim ki, münek! din vazifesi, her şeyden ziyade bir seçi cilik vazilesidir. Seçecek, temiz! «işte bu güzel veya bu sakat» diyebi- lecektir. Diyebilecek ama bu hakkı kim- nasıl alıyor? Kendi zevk ve kül- -— Fahri Ozansoy türüne bu muştur? Bi bir ve fevi derin itimada nasıl sahib ol- na cevaben derim ki, vicda: kid hiçbir zaman kendi ? kültürünün büt: inde olduğu iddiasında © iil ki böyle bir iddia, bilhâssa bu ihtisas leybinde olan Nuru lah Atacın düşüncelerine rağmen) tam manasile gülünç düşerdi. Eğer münekkid hiç değilse dünkü veya bugünkü edel yatın bazı cebhelerinde ve bazı ne' rinde az çok bilgisini çoğaltmışsa pekâlâ id denemelerine kalka- sini ise kendi zekâsı, sın asrında (Çihti larda t anlayışı, amlıyacaktır ve bir de sadece doğruya ve güzele olan cazibesi, düşkün- Fakat burada şu sual sorulabi €el» bir tek şekilde değildir kikat te öyle... O halde? nm bu cebhesi be şüncemi teyid ediyor demeklir. O halde â- egüz 1 | münekkid, bütün bitaraflığı ile doğru ve bulduğu fikirleri, doğru ve güzel guları seçecektir. Yani en çok edebi mahsulü olan, en çok edebi eser anan bir memlekette bile etrafını lecek bir nevi hadese malik o! * Fakat onda bu sezme ve bu kol ha hâssası yoksa, ilk yapacağı iş, ten- alemini bir yana atmak al olmak eser bazan ilk satır t belli olur, bazan da sayfalarımı dikkatle okuy daha ilerlemek lâzım gelir. Burada iyi okumak- kıymet ise eserin münekkidi lar tan koru; budur. Yaa. demek ki üslüb meselesi, tenkid edilecek eserin ilk vasfı olarak göze çar- pacaktır. ücak ycgîmv hiyenlere ni bilhassa söyliyebilirim. Öyle ya, bir ses eksik ve-|ra ileri, _',ahu_ * daha sert ve b L<ıwa h her ne şekilde olursa Luuhnn neticesind 'Aîul ın, z hercümerci devam | damarlardı kaynamaktadır. İşte münekkid o asil ka- ta okuyucuların hepsinden adamdır. Orta okuyucula- ve onlara san'at eserleri fazla karşısı Münekkid, bir kelimede, tam insandır: y - adi zevklerini değil - seçen in- halbuki hayvanlarda bu seçim h a Onlar, sadece, sevki tabille- rine uyarlar. İnsanda ise, kı pınlısı İle müşterek olarak har, receği vücudü binlerce ve binlerce güzel vücud ve güzel çehre karşısında seçmesi, beğenmesi ve ancak umiın sonra onu cez- san aS ini çekecek olan böyle bir ak böyle eser arıya- bilir ve böyle bir eser karşısında bayran kalır. Neticede ortaya birkaç inci, birkaç (Devamı 13 üncü sayfada) arar ve giltere san'at âleminde meraklı bir dikodu çalkanmaktadır. Resim akade- onun, bund. lll P:u'ıızr imzal: kopyası olduğu meydana t mensubları bu hareket tar- resmin ay çıkmış, san ( — İngiltere san'at âleminde bir dedikodu 3 zuu üzerinde harayretli münakaşalara gi- işlerdir. Bazı taraftarlar: «Bu, kop-