Büyük, Yunan şair ve feylesofu E- zop'un (Ezop) esir olduğu zamanlarda, bir gün efendisi, dostlarına vereceği bü- yük bir ziyafette ikram etmek için, dün- yada en iyi ne varsa onu almasını em- retti. Ezop düşündü ve yalnız en iyi şey- lerden bir ziyafet hazırlıyacağını efen- disine vâdetti. © gün büyük pazar kurulmuştu. Ezop kocaman bir sepet alarak pazara gitti, Dükkân dükkân dolaştı, pazarda ne ka- dar dil varsa hepsini satın aldı. Koca se-| peti dille doldurmuştu. Efendisinin evine geldi ahçılarla beraber mutfağa girdi, önüne bir önlük bağlayıp işe başladı. Pazardan aldığı bir küfe dille tamam yirmi dört türlü yemek yaptı. Tatlıya, salataya varıncıya kadar hepsini dille yapmıştı. Ondan sonra yukarı çıktı, zi- yafet salonunu hazırlamağa başladı. Çok uzun ve çiçeklerle süslü bir sofra kurdu. Gayet kıymetli tabaklar, bardaklar sof- rayı süslüyordu. Mahzene inip nefis şa- rablarla testileri doldurdu. Misafirler geldiği zaman sofranın ihti- şamından ziyafetin ne kadar güzel ola- cağını anlamışlardı. Nihâyet sofraya oturuldu. Büyük ta- baklar içinde yemekler gelmeğe başla: Misafirler bu kadar lezzetli bir şgey ye- mediklerini söylüyorlardı. Ezop'un efendisi memnundu. Misafir- ler her gelen bilmedikleri yemeğin ne olduğunu sordukça, Ezop cevab veriyor- du: — Dünyanın en iyi şeyi: Dil! Fakat yemeğin sonuna doğru misafir- ler hayret ettiler, dilden başka hiçbir #ey yoktu. Misafirlerin hayretini gören Ezop hep aynl şeyi tekrarlıyordu: «Dün- yanın en iyi şeyi dildir'» Misafirlerin merakı artmıştı. Bu adam ne demek istiyordu. Nihayet Ezop'un e- fendisi dayanamadı, sordu: — Ben, sana, misafirlerim dünyadaki en iyi şeylerden bir ziyafet hazırla de- miştim. Sen yalnız dil yediriyorsun. Bu ne demek? ZAVALLI İfena şeylerinden bir ziyafet |yanın en Iyi şeyi idi? Hani dil ilmin, fen- Yelkenli gemiler ve motörlü gemiler Eski zamanlarda büyük seferlere çıkan | | gemiler bile yelkenlidiler. Çünkü o ze- man henüz buhar kuvveti nedir bilin- miyordu, bu yüzden de bugünkü gibi bu- har kuvvetile işliyen gemiler yapılamı- yordu. Yelkenli gemileri istenilen sür'at- te ilerletmeye imkân yoktu. Bu ge e- rin sür'ati rüzgârın esişine tâbidi. Rüz- li eserse hızlı giderler, rüzgâr ya- rse yavaş gide Buhar kuvveti keşfedildikten kuvvetle makineleri harekete getirmek kabil olduğu anlaşıldıktan sonra ger lere buharlı makineler koymayı dü düler, fakat İlk yapılan buhar makinel ri bugünkü gibi müterakki değildi. İkide bir bozuluyordu ve bunlarla fazla sür'at | temin etmek te mümkün değildi. ve bu msedi: — Evet efendim, ben de sizin dediğiniz gibi yaptım. Dünyada dilden iyi bir şey olabileceğini zannetmiyorum. Dil ilmin, fennin, hakikatin, aklın anahtarı, mede- | niyetin yardımcısıdır. Dil sayesinde şe- hirler kurulur, insanlar muhafaza edilir. cahillere bilmedikleri öğretilir. İnsanla- ra yaptıkları iyilikler için teşekkür edi- lir! Bu cevab üzerine Ezop'un efendisi söy- liyecek söz bulamadı ve: — Yarın dostlarımı tekrar yemeğe da- vet edeceğim, bu sefer bana dünyanın en hazırlıya- caksın! dedi. Esop: «Peki> diyerek dışa- rı çıktı. Gene küfesini sırtlayınca pazara koştü, ne kadar dil varsa küfesine koyup eve getirdi. Gene ayni yemekleri yaptı. Sofra gene müuhteşemdi ve misafirler gelince ayni şeyleri görüp hayret ettiler, Bu yemekle- rin ne olduğunu sordular. Ezop hiç İsti- fini bozmadan: — Dil, dedi, dünyanın en fena şeyi! —| Misafirler birbirlerine bakıştılar. Ev sahibi kıpkırmızı oldu. Ezop aklını mi| kaçırdı diye yüzüne baktı, Hani dil dün- | du, fakat yelkenler gene kalmıştı. Gemi- lerdeki buhar makinelerin mediği zamanlarda veyahud da bir ma- nevra yapılması lâzım gelince istifade ediliyordu. Yavaş yavaş buharlı makine- ler mükemmel bir hale geldiler. Artık yelkensiz buharlı gemiler yapılıyordu. Yelkenliler buhar makinesile işliyen gemilerden ucuza maloluyorlardı ve bir yerden bir yere giderken masrafları da azdı. Bu yüzden onlardan da istifade et- mek imkânı hâsıl oldu. Sür'atle gönde- İrilmesi lâzım olmuyan şeyler tçin bu yel- kenli gemiler işe yaradı. Onlarla nakli- yat yapınlar daha az para veriyorlardı. Bugün yalnız buharla değil, mazotla — Evet efendim, dil dünyanın en fena | işliyen gemiler de vardır. Böyle olması- yeyidir. Dil ile insanlar birçok kötülük-|na rağmen, iptidaf yelkenli gemiler İş- ler yaparlar, yalan söylerler, iftira atar-|lediği gibi, ayni zamanda yelkeni ve bu- lar, masumları mahküm ederler, Şehirler |har makinesi olan gemiler de işlemekte- altüst olur. | dirler. EKİN. en rüzgâr es- nin, aklın, hakikatin anahtarı idi? Dil sa- yesinde şehirler kurulup, insanlar muha- | faza ediliyordu, cahillere bilmedikleri şeyler öğretiliyar, medeniyete yardım ediliyordu? Ev sahibi hiddetle yerinden kalktı ve Ezop'a bağırdı: — Sen benimle ve misafirlerimle alay mı ediyorsun? Dilin, dünyanın en iyi şe- yi olduğunu söyliyen sen değil misin? Şimdi de en fena şeyi olduğunu söylü- yorsun, bizimle eğleniyor musun? Ezop soğukkanlılığını bozmadan cevab verdi: * BAÂY T Anne — Yıldız seni # ramaya gitmişti. Önü medin mi? Metin — Hayır, görmMt Yıldız — Ann Metin or- tada yok. Yıldız — Hele ben gi- dip bir arıyayım, şimdi bulur getirir. yah, aba nereye Metin — Baba Yıldt, geliyor. Baba — İşte, bu fena, şimdi de Yıldız kayboldu. Anne — Ben gidip Yil- dızi arıyayım. Baba — Haydi Yıldız, haydi, Metlf başka çare yok, hepimiz birden mıya çıkalım. Baba — Annen seni aramaya git- mişti, ne oldu. Yıldız — Bilmem. ben annemi gör — Birbirlmizi nihayet buııb“'"" ama hiç birimizde kımıldıyacak kalmadı. Anne — Çok yoruldum ama nihayet buldum. Yıldız, Metin babaları bu ta- rafa doğru geliyor. Yeni bilmecemiz Avcı, — tavşanların m”—<ccaçŞgu7çŞ<” ” Bir kol saali veriyoruz yuvalarından çıkma- larını bekliyordu. E- pey zaman bekleği. Nihayet — tavşanlar göründüler, avcı se- vindi: — İşte, dedi, şimdi onları vururum. Avcı tavşanları vu- racaktı, fakat tavşan- lar da onu görmüş- lerdi. Koşa koşa kaç- |mıya başladılar, ba- kalım çocuklar siz da Tesimde arayın, avcı- yı görebilecek misi- niz.. eğer görürseniz oraya bir işaret ko- yun ve resmi kesip bize gönderin, bir ki- Hiye bir kol saati, di- Şer yüz kişiyo de çok güzel ve çok kıymetli ’ hediyeler vereceğiz. t ı Bilmeceye verme müddeti on w beş gündür. Bilmece cevabını bize gön-|limesini ve bilmecenin gazetede 9* derdiğiniz zarfın üzerine »Bilmece> ke-|tarihi yazmayı unutmayınız. Yemekten sonra meyva yemek âdetiydi. Garson Jokantada bulunan meyvaları saydı. Bay Tekin: — Bana kayısı getir! Dedi. Garsonun getirdiği kayısılardan birinin içinden kö- caman bir arı çıktı ve Bay Tekinin burnunu soktu. ©O gece Bay Tekinin nişan merasimi yapılacaktı. Bay Te- kin kendi evinden çıktı. Nişanlısının evine gidecekti, fakat karnı açtı, bir lokantaya girdi, yemek istedi ve tıka basa karnını doyurdu. Nişanlısının evine gitti. Bütün davetliler orada bulunu- yorlardı. Bay Tekini hiç kimse tanıyamadı. Hizmetçiye bu davetsiz misafiri neye eve aldın, diye çıkıştılar, ve Bay Te- kin nişan gününde nişanlısının evinden kapı dışarı edildi. Bay Tekin lokantadan çıkarken epey değişmişti, burnu tabil haldekinden beş altı defa daha büyümüştü. Bu halile karnavalda maske takmış bir maskaraya dönmüştü, Kendi kendisini teselli ediyor: — Zarar yok, bu da geçer! diyordu. cevab