Z e e — eT TUT GF A — SON POSTA | Yazan: A. . Fransızlar ellerindeki baltalar, mızraklar ve topuzlarla silâhların bulunduğu küçük bir kamaranın kilidini kırmışlar ve içeriye girerek ellerine geçirdiklerini dışarıya çıkarmışlar ve bunları halatların arasına saklamışlardı Bunlardan beşi Fransız, ikisi İspan- yol, ötekiler de | andı. Antuvan, Fransızlarla İspanyollara seslendi. Bunları geminin tenha bir köşesine çekti. Müteessir bir tavır ta- kınarak: Başımızın üzerinde dolaşan felâ- ket bulutundan haberiniz var mı?.. Bu söz, Framsızlarla İspanyollara hayret verdi. Bir anda: felâketi?. b y tuvan, büyük bir maharetle, sözlerine devam etti: — Ne felâketi olacak.. bü gemiye bini zağa atmışız. Nasıl?.. — Nasıl olacak?. Meğer bu gemi, gizli bir korsan gemisi imiş., şu bize yaklaşan gemi bu geminin ortağı i- di bu gemi duracak. Öteki ye k. Onda bulunan orsanlar, b gemiye atlıyacaklar. Hepimizi öldürün denize atacaklar. Böylece de, mallarımıza kolayca sahil olacaklar. Antuvan bu sözleri o kadar mahıra- ne bir heyecan ve endişe ile söylemişti ki; dinleyenlerin renkleri kireç gibi bembeyaz kesilmisti. İçlerinden biri: Pekâlâ, ama gemide, İtalyan yol- cular da var. Demişti... Antuvan, hiç şaşırmadan cevab vermişti: yan dil etmiş olan korsanlar... Göreceksi- , nası| birleşecekler. Fakat, böyle olacağını siz ne bili- yorsunuz?.. — Şimdi, kaptan ile tayfalar konu- şurlarken işittim. Bereket versin ki, be- ni görmediler. Hiç şübhesiz ki derhal öldürürlerdi. — Pekâlâ, ne yapacağız?.. — Bakınız. Şimdi, öteki gemi, bir bayrak çekti. Bizim gemi de, bir saat kadar sonra, duracak. Bizim bütün se- bu gemiyi durdurmamakta.. ve, öteki gemiyi de yanımıza yanaştır- mamakta... — Bumnu, nasıl yapacağız?... — Ben, geminin ambarma girdim, gezdim. Silâhların yerini öğrendim. i bir iki kişi usullacık ambara i- göstermeden, bu ğiz. Gemicilere ları yukarı naklederek bir yere|" gizliyeceğiz. Gemi durur durmaz; bir manevra çevirece'iz. Gemiyi cebren yoluna devam t ğiz, Nasıl manevra?.. ha bırakınız. n biri, dayanamamıştı: .. Gösterdiğin 2e- kâ ve cesaretle, tam bir İspanyol oldu- ğunu isbat ediyorsun. Diye bağırmıştı. Fransızlar, Antuvanın plânını tatbik etmişlerdi. Kılıç, balta, mızrak, topuz, barut vesaire gibi silâhların bulunduğu küçük bir kamaranın kapısındaki kü- çük kilidi kırmışlar, bunlardan bir kıs- mını gizlice yukarıya taşıyarak iplerin, halatların arasına saklamışlardı. Antuvan arkadaşlarını tekrar topla- mış, yapılacak işler hakkında mükem- mel bir talimat vermişti. Sonra, yavaş yavaş kaptanın yanına sokularak, lâ- kayd bir tavırla: E, kaptan.. nasıl, akıntıyı geçtik mi?. — Eh, artıh bir şey kalmadı. Birkaç dakika sonra, yelkenleri mayna ettire- ceğim. — Fakat, öteki gemi, daha uzakta. — ©O da akmtı Feçiyor. Geçer geç- mez, bir iki vo'ta ile yanımıza gelip bi- ze rampa edebilir. — Çok “Antuvan, kaptan 'görmeden elini-hi eldi. O zaman An-| ekle, kendimizi mükemmel bir tu-| vaya kaldırmış, parmaklarını üç defa sallamıştı. O zaman, geminin ambar ağzı tara- fında duran Fransızlar; — Yangın var. Ambarda yangın vari, Diye, bağırmıya başlamışlardı. Tayfalar, hep birden ambara koş- muşlardı. Kaptan da o tarafa doğru a- |tılmıştı. Fakat Antuvanın çelik gibi |parmakları, derhal kaptanın gırtlağına dolaşmıştı. — Dur, kaptani. Kımıldama!. Eğer vereceğim emirlere itaat etmezsen, seni derhal gebertirim!. Diye bağırmıştı. Kaptan şaşırmıştı. — Madonna!, Madonna!.. Ah, benden ne istiyorsunuz?, Görüyorsunuz ya, İ£fakir bir gemiciden başka bir şey deği- lim. Yirmi egünün hatırı için kamara- mı size kiraladım. Yemin ediyorum ki, zengin değilim!, Diye, ya mıya başlamışlı. | Kaptan, böyle yalvarırken; Antuva- Jnın arkadaşları derhal silâhlara sarıl- İönşlar; iki kısma ayrılmışlardı. Bun- Jlardan bir kısmı, ambar kapaklarını |kapıyarak tayfaları — hapsetmişlerdi. |Diğer kısımı da, güvertedeki İtalyan yolcuları, geminin bir köşesine sıkış- tırarak etraflarını çevirmişlerdi. 1 — Balkan turnesine çıkan kaymetli tay- yarecimizin soyadı - Arının yaptığı. 3 — Törpü - Cedid. $ — Örnek - Mevlevilerin çaldıkları ağız çalgıkı. * — İyinin tyist - Bir nofa. 6 — Rabıt sıygast - Yıkmak masdarından mazi şuhudi cemi birinci şahıs, 6 — Zaman - Teşekkür ederim. 7 — Âletler, 8 — Rels - Rabıt edatı. 9 — Yaramaz - Vermek. 10 — Aranmak mapdarınlan emrihazır - Bir nota. YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Paşa - Evet'in kabası. r oeden - Çalgılı, içkili, danalı eğlence yerl. 3 — Etin içindeki - Yaşamak masdarın- dan emrihazır. 4 — Uymak masdarından emrihazır » Şe- ref, $ — Emin olmak. $ — Köle - Şehir hartet. T — Giydirmek. 8 — Şahıs mamiri - Kurnaz bir hayvan. 9 — Anası olan - Dair. 10 — İşin enli olmak - Kusurunu bağışlh- | | 8 ZONM r — m- | Evvelki bulı w yisdban Antuvan, kaptana sormuştu: — Emrime itaat edecek misin?.. — Bütün mevcud paramı vereyim. — Hayır.. senden para istemiyorum. — Şu halde, ne istiyorsunuz?... — Gemi, durmıyacak.. yoluna de- vam edecek. Kaptan, ellerini semaya kaldırmış, mütevekkil bir tavırla omuzlarını kalb dırarak bağırmıştı: — Eh.. demek ki, azizlerin muradı böyle imiş. Onlar, nasıl isterlerse öyle olsun. — Geminin yolunu artıracaksın, — Hay, hay... — Manevra yapmak için kaç tayfaya Şihtiyacın var?.. — Yelkenleri, rüzgârın istikametine İçevitmek için iki gemici yeter. Fakat, icabı takdirinde halat çekme ve indir- me için mutlaka, dört beş tayfaya ih- tiyac var, — Pekâlâ. Yelken için şimdi iki ye- mict getireceğim, İcab ettiği zaman, halatları biz. çekeriz... Fakat kaptan, dikkat et, eğer bize ihanet edersen, ne yapacağım bilir misin?.. — Hayır... — Evvelâ, gidip silâh deposundaki barut fıçılarına ateş vereceğim... — Sonra?. f(Arkası var) Çğr SEC A S yn e Ç| Bir doktorun günlük notlarından Tetanoz seromu Hakkınaca bir iki söz Gayri muntazam cerhalarda, yırtıklarda, düşme ve çarpma neticesi hasil olan ya- ralarda, bilhassa toprakla fazla temas eden taze yaralarda, eski teneke parça- Bı, cam parçası veyahud ağaç dallar: ve gopalarla hasıl olan yaralarda derzakab Uk yitmi dört sant zarfında derhal teta- nor seromunu yaptırmalıdır. Bam aile- lerde eskiden çocuğun veya büyüğün - fo aşısına tâbi tutulduğunu ve bunun 1- çin tetanocları yapmaktan çekindikleri- ni görüyoruz. Aşılarla seromüun biçbir a- Jâkası yoktur, Bu sebeble her ne uşs) o- lursa olsun urkasından serom yapılabi- lir. Hiçbir mahzur mevcud değildir. Yalnız eskiden çocuğa difteri seromu ve- yahud kızıl seromu gibl seromlar zerke- dilmişse 6 zaman bazı tedabir alınarak gene serem zerkedilebilir. Meselâ serom gayet az şırınga edilir. Ve şırıngadan ev- vel de adronalin gibi bazı ilâçlar zerko- dilir. Bu suretle iki seromun tesirile mey- dana gelmesi muhtlemel olan şok anaft- laktiğin önüne geçilmiş bulunur. Zaten malümdür. Ki son yıllarda çocuklara muhtelit olarak difteri, tetanoz ve tifo aşıları beraberce yapılmaktadır. Cevab isteyen — okuyucularımızın — posta pulu yolızmatarını rica ederiz. Aksi tak- dirde istekleri mukabelesiz kalabilir. Nöhetci eczaneler Bu gece nğbetci olan eczaneler şunlardır : İstanbul cihetindekiler: Aksarayda; (Şerefh. Alemdarda: (Ab- dülkadir). Beyazıdda: (Belkıs). Samat- yada: (Erofilas). Eminönünde: (Mehmed Kâzım). Eyübde: (Hikmet Atlamat). Fenerde: (Hüsameddin). Şehremininde: (Hamdi). Şehzadebaşında; (Hamdi). Ka- ragümrükle: (Arif) Küçükpazarda: (Hu- lüsü), Bakırköyünde: (Hlâl), Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâr caddesinde: (Galatasaray). Tü- nelbaşında: (Matkoriç), Galatada: (İkl- yol). Fındıklıda: (Mustafa Nall). Cum- huriyet caddesinde: (Kürkelyan), Kal- yoncuda: — (Zafiropulos). — Piruzağada: (Ertuğrul). Şişlide: (Asmm). Beşiktaşta: (A Riza). Baoğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler; Üsküdarda: (İzkelebaşı). Sarıyerde: (A- saf), Kadıköyünde: (Büyük - Üçler). Büyükadada: (Şinasl Rıza). Heybelide: (Tanaş). Cirid doğuda an'anevi b | spor olarak yaşatılıyor Ciridciliği zabt ve rabt altına alarak onunla alâ olmak memlekete büyük şeyler kazandıracakti/ | Erzurumda - yapılan cirid Erzurum (Hususi) — Ciridin ne oldu - ğunu merhum Ahmed Rasimin tarih ki - tabında okumuştuk. Bilirdik ki, eslâf, bu atlı oyuna fevkalâde meraklı imişler, sü- virlerde herkes atile, şöhret avma çıkar- |mış. î Meğerse cirid, Doğuda hâlâ yaşıyor - İmuş. Güzel atlar, tığ gibi ciridciler, Ve binlerce halk bu işle alâkadar. Millf o - yun, halk tabakalarının ruhunda — var kuvvetile yer tutmuş. * Ciride gidiyoruz. Göl başından, Arda- | han kapısının arkasına çıkan yol pazar günleri, İstiklâl caddesinin halini hatır- latıyor. Yalnız kalabalığın hüviyeti biraz | başka... Kadınlar, çocukların zllcr'mel birer dolu sepet tutuşturmuşlar. — Her sepetin içinde meşhur semaverler görü - nüyor. O güne mahsus, bellerine alâi -| misema renklerinden Mmürekkeb kuşak- | lar saran, siyah dar pantalonlu, dadaşlar ve onlara benzemek için, ayni itina ile giyinen, on, on iki yaşında yıvmıır._î; Zannedersiniz kt bütün arabalar, halkı | oraya taşıyor. Tıpkı, - nisbetleri muha - faza etmek şarlile - pazar günleri Nizam | yolu gibi... Herkes stadyom çıkışı gibi hep ayni istikamette ilerliyor. İşte meydan... Burası şehrin kenarında | kuytu bir yer... Müstatil bir boşluk. Müs- tatilin dılıları yüksek birer tabya... Bu- rası belli ki, kurunu vusta müdafaa terz- larının bir nümunesi. İstanbulda Yediku- le surlarının haricinde görünen, ve düş- manların üzerinden aşıp geçmemeleri için kazılan, sırasına göre dere gibi svı- larla doldurulan, düzleşmiş ve engin bir çukur... Efes, Pompei, Atina amtfiteatrlerini hatırlatan bir dekor. Halk meydanın ke- narlarında, iki tepenin Üzerine üstüste, amfitcatrde imiş gibi dolu... Hancahınç sahanın etrafındaki çayır - hklarda çadırlar kurmuşlar... Erzurum- da hemen her evde bir çadır vardır. Hı- direllez oldu mu, aile halkı çadırını me- sire yerlerinde kurar, herkes kırlara dö- İkülür. Havalar güzel olduğu zaman da işte böyle cirid vesileleri ile, halk çayır- larda yeşile karşı beslediği hasretin a - cısını çıkarır... * Cirid nasıl oynanır? Esir almaca oyu - nunu elbet bilirsiniz... İki taraf, karşı - hklı durur. Buradan birisi fırlar. Hasım- ların sahasına girer ve birisine dokunur ve derhal kaçar. Kendi hududuna girme- den, karşı tarafın muhacimi tarafından yakalanmak lâzımdır. İşte cirid de bu kadar basit bir oyun - dur. Şimdi yerlerinde duramıyan ağız- ları köpüklü hayvanlar, karşı karşıya... Şehirlilerle köylüler, oynuyorlar, Köy - lüler, pişmiş balkabağı renginde göm - lekler giymişler, şehirlilerin sırtında kahverengi formalar var... Gene atlı bir polis heyecana gelenleri teskin etmek için ortada duruyor. Ciridci kahraman bir adamdır. Ciri - din, erkânına riayot edecektir. Evvelâ bir düşmanın Üzerine iki kişinin birden çık- variliğin memlekette alıp yürüdüğü de -| İt oyunlarından bir görünüş ması ayıbdır. Önden kesmek na «hırsiz oyunu» diyorlar. Ciridler birer metreğen biras Ü gi santimetre kutru olan degnekllv— ret. Fakat ustaları onları öyle #7 ki... Bunlara hedef olan 20 metft teden Çerkesler gibi atın gövdi ' de kendini korumadıkça uhlll'd. * tulamıyor. yt İşte şimdi ortalık karışıyor. ÜF (Ğ birbirine girdi. Ciridler havadk ÜF bir toz bulutu ortalığı siliyor. P taraflardan birini iltizam eden | rışıyor ses, dağlara çarpıp W | Pasin ovasında yayılıyor. y İstanbulda büyük maçlar n denlerin, damarlarında, kan yerif” yecan dolaştırırsa, bu cirid müsab” da o kadar alâka topluyor. yoğan” * Türkün: tit oyunlarımdan Hi cirid, Doğu havalisinde an'anevi olarak yaşamaktadır. Halkevle! spor bölgelerinin bt sporla yaki gilenmeleri çok şayanı arzudur. ketin diğer kısımlarında da cirid hemmiyet vermek. Dünyada mü yetten muvaffakiyete koşan, VE Ba namzed olan süvariliğimizi ÇOk şaf ettirecketir. Cirideiliği zabt ve rabt altına nunla alâkadar olmak, mcmle““ı ; Bugünkü prograt! İSTANBUL- 18 Haziran 1938 Cumartedi Öğle neşriyatı: y 1230: Plâkla 'Türk musikisi, 128f dka. 18.05: Plâkla Türk muaikisi. 1890 telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatı: 18.30: Plükla dans musikisi. 19 Tans: Universite namına Doçent Doğruer (İçtimat bakımdan moderü g bebeti). 19.56: Borsa haberleri. 207 rasadhanesinden naklen saat Necmeddin Rıza ve arkadaşları Türk musiklal ve halk şarkıları. raporu. 20.48: Ömer Rıza tarafındaf, CA söylev, 21: Belma ve arkal dan Türk musikisi ve halk Orkestra. 22.15: Ajans haberleri. 3 la gololar, opera ve öperet p Son haberler ve ertesi günün P e ANKARA 18 Haziran 1938 C Ökle neşriyatı: 3f f 1230: Karışık plâk neşriyatı, İf g Türk müsikisi ve halk şarkıları, 1$ lit ve harict haberler. j Akşamt neçriyatı: J 1840: Çocuklara Karagöz (KüÜçÜk 15: Türk musikisi ve halk şarkilklle Adnan ve arkadaşları). 20: Baat rabca neşriyat. 20.15: Türk mi n şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadti Ankara Ukbahar at yarışlarının tasında koşuya İştirak edecek zanma ihtimalleri hakkında dyo 2215 Vi durrahman Atcı), 21.15: Sti trası. 22: Ajans haberleri. program ve İstiklâl marşı