a. Dünkü kısmın hulâsası qnlmn kahramanı Nermin 18 yaşında delişmen, gözel bir kızdır. Macera - Yok P düşkündür. Kendisine — mektebde bi 'an kizie adını takmışlardır. Li N:t-:uıııın sonra bütün arzusu Parisi Olmuaştur. ——m—ye: bir gün bu arzusuna kavuşuyor, Ht Parise gidiyor, orada baş döndürü- —.—hıvı ile karşılağıyor. Aradan beş gün İ Çin mekteb - arkadaşlarından — Ruhsara İYor. Bu genç kız da babasile Parise %&: İki arkadaş Bua - dÖ - Bu - bir gazinoya gidiyorlar, Parisin bü- b tşamı buradadır. En şık kadınlardan M sin seyyahlara kadar binlerce — kişi a Hida kalabalık arasında bir dalgalan- —'“vor. yanında opera komik primadon- Ve etrafında bir çok adamlarile Hind lerinden Nâzam Abâd görünüyor. Bü heya inlar bu güzel adama gözlerini dikt- * İki genç kızla ayni masada oturan ve doktar arkadaşı kısık f babası lTi mak istiyor. Çünkü — çocuk! Mütecessistir. Küçükken bir defa misa- da masanın altına saklanmış, ko- Mları dinlemeğe hazırlanmıştı. Misa - birinin çizmeli ayağı da masanın Bulunan ayaklar arasında idi. (Roman devam ediyor) #AARE Gdâ masanın başına oturan adamca- farkına varmaksızın suralıma ya- ği tekmenin tadı hâlâ dimağım- I ı!ğı Efe EEFF li prens dedikleri yabancı, yanın- adın ve centilmenlerle bertaber, şa- bir masanın başına yerleşti. Belli: & gelenler ya «mihmandar»,, ya adamlarıs. disine karşı gösterilen alâkayı anla- ne mümkün!... Ağır başlılığını t da belki bu. ,::“u adam!... Paralı, parasız, genç, kendisine alâka gösterilmesinden .— dığını kim söylerse yalancıdır. de imreniyarum doğrusu. kmlr. kucağında tuttuğu — fransızca manın iç sayfalarını gizlice ka- K ikla beraber: "Nıım diyor yavaşca kulağıma, D oku!... Bir fikir edinebilirsin!... "k% mecmuayı kapıyorum. İki bü- q:y!ı Türlü türlü resimler, Hepsi İağa , Sahsın!... 'TA kendisi!... Sayfa ba- & koskoca bir yazı: KADINLI HİND SULTANI NİS SULARINDA q:hn Abâdın yatı, Nis sularında ürlemiştir. Yatın görünüşü, Kot- 'de umum! bir merak uyandırmış K ta gazete mümessilleri olmak N"n. binlerce meraklı gemiyi geze- & k için yarışmışlardır. Garibdir luîhirl.ıi, içeri girmek iznini baş S"lx n alamamıştır. Gümrük me- 1 bile, gördüklerini meydana 'acaklarına ve gazetecilere bir wmyımxlınnı dair prense kat'i Nud'ı'"düm sonra gemiye alın- r. LEEFEEE N, B v nn ventr'öşi c bir şeydir. Buna seyyar bir sa- denilebilir. Uzaktan görünüşü bi- kamaştırmaktadır. Parmaklık- k Pencereleri sedeften olduğu gibi _v.::lh altın kaplamadır. Mij Bı:de' Prens Nâzım Abâdın ken- ılunmakudu, Mihracelerin en Ve en şıkı olduğu söylenilen ı'U)Sİn servetine değer biçileme- İi Cir. Doküz buçuk milyon Hind- Beliri, onun malıdır. Bundan Ptensin, diğer racalardan ayrı- İtçok meziyetleri vardır. Her önce Prens Nâzım Abâd, bü- flimdir. Çok küçük yaştan - 'Yaya derin bir sevgi bağlıyan dra Üniversitesinde oku- l.:;’emlekcline döndükten sonra &raştırmalara varlığını bağla- kş L'_?hdrı ilim âleminde ismi ve büyüktür. Uzun yıllar ortadan N Prensin, bu müddeti bilhas- Ür hu_yllır hakkında bazı tedkikler İnmedik ülkelerde geçirdiği - . Ş Londra âlimleri söylemekte - ıa)'ıı)ıı-ıı Rgöre prensin Hind - Tüylarında, Avrupada bile eşi 'Yan bir kimya sarayı saklıdır. TT ÖT T RAİL Esrarengiz Mihrace SON POS TA Yazan: Vedad Ürtfi Hindli prens yanındı kilerle bir masaya yerleşti. «Prens Nâzım Abâd, tam bir Avru- «palı tipidir. Ne kara gözlü, ne de es- «mer tenlidir. Kibirli olmamakla bera- «ber bakışlarında. onu kibirli gibi tanı- «tan bir keskinlik yaşar, Sosyetelerde «çok ince, kadınlara karşı — naziktir. «Londra aristokrasisinden birçoğunun #isteğine rağmen prensin şimdiye ka- adar evlenmemesi ortaya türlü türlü «dedikodular da çıkarmıştır. «Sevgisi en güzel kadınlarca dileni- len prens, neden evlenmemektedir?... #İşte muammanın anahtarı!... Bazıla- «rına göre prensin, delikanlılık çağla- erindaân kalma acı hatıraları — vardır, sonlara sadık kalmak istemektedir. «Başkalarına göre de prens, bir kadına «bel bağlamıyacak kadar sıkılgan bir «ruh taşımaktadır. Hele yata kimsenin «girmesine izin veri'memesi merakları «büsbütün artırmaktadır.» «Haber alma işlerinde birer şampi- «yöon olan Amerikan ve Fransız gazele «muhabirleri bu muammayı çözebile- «cekler mi?.. Bilinemez!... Birkaç gün- «dür Paris'de bulunan Nâzım Abâdın «dört yanında en usta gazeteciler fırıl «fırıl dönmektedirler.» Bir masal okuyorum sandım. Farkı- na varmadan gözlerimi oğmuşum. — Ne oluyorsun?,.. diyar Rühsar. — Masal gibi geldi de!... Gülüyor: — Masal olur mu?... Herif karşında işte!... — Binbir Gece masalları da dirilir- miş demek. — Yazılanlar, belki de «İçyüz» ün yüzde onu bile değildir. Dünyada bu - nun gibi kim bilir daha neler saklı!... Helecandan nefesim tutulacak gibi. Amma da tuhafım!,.. Bana ne!... Ne o- luyorum?... O da bizim gibi bir insan değil mi?,., Tanrı fazla para vermiş, is- tediği gibi yaşıyor!... Helecana ne lü- zum var?, — Çocuk!... diye eğleniyor Rühsar... Yeryüzünde yaşıyan bir insanın insan- bktan üstün olduğunu öne sürecek de- ği elbet?,...'Talih ona gülmüş, mih- race olarak doğmuş!... Para neye hük- metmez ki!,.. Servet ve şöhret... Bun- lar bir araya toplanınca elbet tapar- larl... N Tevekkeli Nasreddin hoöca, iç kür- küm iç diye çorbayı kürküne içirme- miş!... Ben de bir Nâzım Abâd olsay- dım, bana da taparlardı!... Belli: Şu dakika bütün masalarda konuşulan o0. Bütün gözler, onun en küçük bir kımıldanışını bile sanki ta- kib etmeğe memur. Herkesin bu kadar ilgilendiği bir in- sana, kendisini sevdirebilecek bir mah- lük, kim bilir ne mes'ud olur diye dü- şündüm. Rühsar, kararsızlığını anlatan bir dudak büküşü ile başını sallıyor: — Böyle bir insan, sevebilir mi de- mek istiyorsun?... — Öylet... — Bilinmez!'... Şöhret ve servet ge- nişledikce sevgi uzaklaşır, şehvet yak- laşır derler. Bu gibi insanlar kolay se- yemezlermiş. Bana kadlırsa seven kalb, sevmeğe vakit bulabilendir. Sevgiyi doğuran en büyük sebeb, her şeyden önce bir bunaltı, bir can sıkıntısı, bir yalnızlıktır fikrimce!.. Yandaki masalardan birisinde de on- dan konuşuyorlar: — Nasıl da yakalamış! ümidi ile mi yapıştı ders — İmkân var mı?... — Böyle olmasa bile gene akıllılık ediyor. Diplomat kadin!... Operadan al- dığı maaşı, iki gecede Montekarloda yi- yor!... Parasını birden sigortalayabi- iğrl,.. Ayn| masada oturan bir Fransız ka- dımı: — Oo...0!... diye gevrek bir kahka- |ha sahıveriyor. Bundan ne çıkar?... Prens için o da «Bir kadın geldi, geç- tie dir, Kaç kral kızı, Nâzım Abâdın tında böyle birer gölge gibi gelip " O, sevmeğe tenezzül etme- dikten sanra!... Evlenmek , * Rühsarın babasının masamızda otu- ran dostu Fransız doktor: — Bu kadin... diye sözünü tamamlı- yor... Şanslı olmaktan ziya « de usta. Fransız topraklarında büyük bir yardımcısı da var: Diplomatik mah- fellerle sıkıfıkı konuşması!... Parise hangi müstesna «şahsiyet» gelse onu mutlaka yanında bulursunuz. Bunu kendisine şübhesiz bir reklâm fırsatı gibi üyor. Rühsarın babası o yana yeniden giz- li bir nazar fırlatıyor: — Güzel de!... Öbürü gülüyor: — Ne çıkar?... Hele Prens Nâzım Abâdla gezerken bu güzelliğin hiç & - hemmiyeti yok. Eminim: Prensin al - dırmadığı bir şey varsa bu da — kadın güzelliğidir. Dayanamıyorum, atılıyorum: — Sebeb?... — Bunu doğrudan doğruya kendisi- ne sormalı, Bayan!. Yalnız erkeklerin bulunduğu salanlarda prens açıkca söy- lemekten çekinmiyor: Gözünde hiçbir güzelin değeri yoktur. Sosyete hayâtı- auın bir kaidesidir diye kadınlarla ge- zer, süstür diye bir kadını yanına davet eder!... (Arkası var) OSMANLI BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETİ TESİS TARİHİ ; 1863 Germayesi: 10000000 İngilis lirası 'Türkiyenin başlıca gşehirlerile Paris, Marsilya, Nis, Londra ve Mançester'de, Mısır, Kıbris, İrak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Fomanya, Suriye ve Yunanistanda Filyalleri vardır,. Her türlü banka muameleleri yapar. cam adam bu sene İstanbul yerli mallar — komitesi bu sene serginin mükemmel olması için büyük bir faaliyetle çalışmaktadır. Ko mite sergiye iştirak edeceklerin yaptı- racakları dekorasyonların sanayii ne - fise erbabından ve sergi işlerile yakın- dan alâkadar kimselerden mürekkeb bir jüri hey'etince tedkik — edildikten sonra sergiye konulmasına karar ver - miştir. Bu suretle serginin güzelliğile yakinen alâkadar olan bir mahzurun da önüne geçilmiş olacaktır. Öğrendiğimize göre bu sene sergi - deki sürprizler arasında — şehrimizin fen ve sanayi âlemini yakından ve şid- detle alâkadar eden bir yenilik buluna- caktır. Alman sanayi ve fenninin bir harikası addedilen ve 937 Paris bey - nelmilel sergisinde teşhir edilmiş olan canlı cam adam da bu sergide teşhir e- dilecektir. Bu cam adamın Paris sergi- sine gönderilmesine bizzat Alman dev- let reisinin hususi müsaadesile imkân hasıl olmuştu. Dresden sıhhiye müzesinin yaptırdığı bu cam adam insan vücudündeki bü - tün cihazların harekâlını aynen ve ta - mamen gösterir bir halde yapılmıştır. 'Teneffüs,hazım, deveranı dem, ve bü - tün hayat cihazları vazifelerini ifa et- mekle iken göstermekte olan bu canlı cam adam bütün ilim ve fen adamları- nın dikkat ve alâkasını çekecek büyük bir fen şaheseridir. Bu orijinal eser şimdi Bükreşde be- lediyede teşhir edilmekte olup üçüncü olarak Türkiyede teşhirine muvaffaki- yet hasıl olacaktır. Bunun için sergide 250 metre murâbbaı bir yer tefrik edi- lecektir ve bu pavyon bu canlı cam a - damın bütün teferrüatını da ihtiva e - decektir. Bu eserin Balkanlar deprezantanı Vladimir Corcadcogg şehrimize gelmiş ve alâkadarlarla temasa girişmiştir. Derilerin vasıfları için bir nizamname yapılıyor İktısad Vekâleti — memleketimizde büyük ve hakiki bir inkişafa mazhar o- lup bir aralık muhtelif sebebler dola - yisile geriliyen deri sanayiile yakın - dan alâkadar olmaktadır. Bu sebeble Vekâlet derilerin vasıflarını tesbit e - den bir nizamname hazırlamaktadır. Kundura ve saraçlıkta kullanılan deri ve köselelerle sanayide kullanılan ka- yışların yapılışında bu nizamname hü- kümleri tatbik edilecektir. Nizamnamede derinin azami ve as - gari kalınlıkları, derilerin ihtiva edece- ği yağ ve su nisbetleri, madeni milh - ler, tanen, izafi sıklet ve deri maddesi vesairenin mikdarları da tesbit oluna - caktır. Vekâlet nizamnamenin ihzarında e- sas olmak üzere şehrimiz alâkadar ma- kamlarına deri piyasalarınca istenilen vasıfların nelerden ibaret — olduğunun bildirilmesini istemiştir. Kastamonuda keraste buhranı Kastamonu (Hususi) — Kastamo - İnunun ormanlarile meşhur olduğu İrafya kitablarında bile yazılıdır. Bu - nun için Kastamonuda kereste ve odu- nun diğer yerlerden ucuz olması lcab ederse de bilâkis bir çok yerlerden da- ha pahalıdır. Yalnız halk değil, resmi |daireler bile inşaat için elzem olan ke- resteyi Zingal şirketinden getirtmek - |tedir. Ormanlar içinde olan şehrin bir ke- reste deposu bile yoktur. Evvelce 25 kuruşa alınan yirmi desimetrelik bir tahta şimdi 100 kuruşa alınabilmekte ve aranıldığı zaman da bulunmamak - tadır. 'Tomrukların dört tarafından çıkan ve evvelce olduğu yerde çürüyüp gi - den kapaklıkların bile metre mik'abı 30 liradan alınmaktadır. Bugün normal BAYLEKONOMİZ Bu yılki yerli mallar sergisinin hususiyetleri Geçen sene Paris sergisinde büyük alâka uyandıran ve Hitlerin hususi müsaadesile teşhir edilen canlı sergide gösterilecek N on Jiradır. Buna nazaran tahta başı- na 10-15 kuruş düştüğü kabul edilirse 25 kuruşa alınan nihayet 45 kuruşa a- Imması icab etmez mi? Halbuki Kas - tamonuluların İneboluya sevkettikleri keresteler orada buraya nazaran daha ucuzdur. Bu işin düzene konulması her halde bir zaruret halini almış olmalıdır. Samsunda kureklık var Samsun (Hususf) — Geçen yıl ol « duğu gibi bu sene de şehrimizde eşine rastlanmıyan bir kuraklık hüküm sür« mektedir. Bu münasebetle tütün diki - mi çok ağır şartlar altında devam ot - mektedir. Bu günlerde beklenen yağ - mur yağmadığı takdirde büyük bir sı- kıntı baş gösterecektir. Buna rağmen buğday ve emsali hububat çok iyi ye - tişmiştir. Mahsulde büyük bir bereket göze çarpmaktadır. Mülhakatta da ay- ni hal devam etmektedir. Beklenen yağmur yağdığı takdirde tütün mahsu- lü de şayamı memnuniyet bir devreye girmiş olacaktır. Almanyaya gidecek ticaret hey'eti Türk - Alman ticaret anlaşması için Berline gidecek hey'etin bu ayın yir - misinde şehrimize geleceği yazılmıştı. Bu anlaşma ile ilgili olmıyan bazı se - bebler dolayısile hey'etin hareketi kı - sa bir müddet için teahhür etmiştir. Ankara borsası Açılış« kapanış fiatları 17 -6- 938