12 Sayfa NİHADDAN NECDETE Kardeşim Necdet, Annemin hastalığı yüzünden bu sene yazı Erenköyünde geçirmeğe — mecbur kaldığıma pek üzüldüğümü biliyorsun. Hattâ ilk günleri adetâ somurtmuş aile- den ayrılıp Adada bir oda kiralıyacağı- mı söylemiştim, fakat babam bu fikrime hiç yanaşmadı; iki yere masraf edecek vaziyette olmadığını söyliyerek beni de kendilerile beraber buraya sürükledi. Tam bir hafta, bahçenin sık çamları- nın gölgesine koyduğum salıncaklı san- dalyada sallanarak içli bir kız gibi haya- lâta gömüldüm. Bu hayalâtın beni Tak- sim stadyomuna ve Florya plâjına sü- Tüklediğini söylemeği lüzumsuz sayıyo- rTum, Manastıra kapanmış papaz hayatımın dokuzuncu günü iş değişti: Annemin 1- rarlarına dayanamayıp akşam serinliğin- de şöyle bir dolaşmağa çıkmıştım. Tren saatine rastlamışım. Bir de baktım, çok güzel giyinmiş bir genç kadın, yanında üç dört yaşımdaki çocuğile birlikte, tren- den çıkan yolcuları bekliyor. İçimde şey- tandan gelen bir his kabardı.. ondan iki adım uzakta ben de güya birisini bekli- yormuşum gibi durdum. Bir dakika geçmeden, son derece 2za- rif, son derece şakrak, biri esmor, diğeri sarışın iki kadın trendon inerek bize doğ- ru yürüdüler. — Nermin.. Selma... Geldiğinize ne ka- dar sevindiğimi bilemezsiniz. — Asıl biz sevindik Nezihe... On beş gün burada ne güzel eğlenecceğiz. Tabil... Kocam Anadolu seyahatine çıkar çıkmaz ilk işim sizi davet etmek oldu. Gelmezsiniz diye öyle üzülüyor- dum ki... — Niçin gelmiyelim yavrum? Su, yeşillik her şey var... — Banyo yapmak isterseniz Suadiye de yakın. Üç arkadaş ağır adımlarla ve beni gâr- meden yürümeğe başlamışlardı. Belli et- meden arkalarından yürüdüm. — Esasen evime giden yol da bu idi. Bir de ne göreyim? Bu üç güzel kadın yanımızdaki köşke girmesinler mi? İşte © dakikada sporcu Nihad canlanıverdi. Ne yapıp yapıp bu iki misafirin hiç ol- mazsa bir tanesini elde etmek lâzımdı. Hemen 0 akşam plânımı hazırladım ve faaliyete geçtim. Ya benim plânım mükemmeldi, yahud şehirli kızlar da benim gibi macera arı- yorlardı. Nasıl olduysa oldu, Erenköyü- ne geldiklerinin üçüncü gecesi, saat on- da, bizim bahçenin sık çamları arasında Nerminle buluştuk, ertesi gece ayni saat- te de Selmayla.. Bu tatlı günler on gün kadar sürdü. Tabil ben iki arkadaşı birbirinden şüb- heye düşürecek bir söz söylememek, bir hareket yapmamak için bütün dikkatimi sarfediyordum? Hattâ onları kuşkulan- Hava, BAA «Son Postar nın edebi romanı: ansamıy” “Son Posta,, nın Hikâyesi ÜÇ MEKTUB BT NML CUU AAA AD — Yazanı - Muazzez Tahsin Berkand dırırım korkusile ihtiyaten sabahları on- larla birlikte Suadiyeye bile gitmiyor- dum, Her akşam, gâh sarışın, gâh esmer bir kadınla geçen iki saatlik tatlı hayat benim bütün günümü doldurmağa kâfi geliyordu. Artık neş'em yerine gelmiş, dünya ile, daha doğrusu Erenköyle ba- rışmıştım. Fakat her getenin bir gündüzü olduğu gibi her gündüzün de bir gecesi varmış.. İşte bu sevimli saatler birdenbire ve an- lamadığım bir sebebden sona erdi. İki Rece evvel Nermin randevuya gelmedi.. dün gece de Selma... Bu sabah hizmetçi vaşıtasile yaptırdığım gizli araştırmalar neticesinde onların evvelki sabah ilk trenle İstanbula döndüklerini öğrendim. Birdenbire benden niçin kaçmışlardı 2- caba? İki gündür bunu düşünüyorum | ama bu bilmeceyi bir türlü çözemiyorum. Birkaç gün bekliyeceğim, onlardan bir haber gelmezse İstanbula inip muamma- yı halletmeğe çalışacağım.. yoksa iki ür- kadaş sırlarımı birbirlerine açarak beni yüzüstü bıraktılar mı dersin? NERMİNDEN NEZİHEYE Neziheciğim, Bu mektubu sana derin bir sinir buh- ranı içinde yazıyorum. O kadar asabi- yim ki, utanmasam gecenin bu saatinde senin odana gidip içimin acısını senin kardeş kalbine tevdi edeceğim. Fakat se- nin beni teselli etmek için söyliyeceğin sözleri dinlerken utancımdan yerlere ge- çeceğimi tahmin ettiğim için seninle yüz yüze gelmemeği ve söylemek İstediğim şeyleri sana yazdıktan sonra sabah kim- seye görünmeden, bir hırsız gibi ayak- larımın ucuna başarak buradan kaçmağı tercih ediyorum. Vak'a haddi zatında çok basittir Nezi- he: Erenköyüne geldiğimizin ikinel günü, çamlığa bakan balkonda saçlarımı kuru- tuyordum. Komşu bahçede sevimli ve ikışıklı bir genç gördüm.. bakıştık.. gü- 41 ÇINARALTI Nazlı yarın İstânbula dönüyor ve Bürhan Cahid y Bayrakdaroğlu anlamamış gibi doğ- ftabif biz de kendisini yalnız bırakacak | ruldu: değiliz. Jale canı sıkılmış göründü: — Vazgeçin rica ederim. Bense yarın bizim çiftlikte toplanmamlızı teklif e- decektim. Suna dudağını büktü: — Çok naziksiniz hanımefendi. Fa- kat köylü kızların şehirli kadınlara meydan okudukları ve himaye gördük- leri bir yerde daha fazla kalmayı ken- di hesabıma ben de tehlikeli -buluyo- TUM. Feridun güldü: Lâtifeyi bırakaliım. Fakat bana iyor ki Nazlı hanımefendi bir ftarziye bekliyor. Bu olursa meseleyi kapatmak mümkün olacak? Buhran geçiren, baygın yatan Nazlı- nn vaziyeti etralile anlattıklan başka bir de tarziye istemiş olmasından anla- şılıyor ki avukat gibi konuşmuş. Bâüyrakdaroğlu Feriduna baktı: — Tarziyeyi kimden istiyor? Suna atıldı: —- Hethalde Ömer beyefendiden? — Ömer bey oğlumuz varken bize Üçüncü gece Nermi nle bahçede buluştuk SON POSTA lümsedi.. ben de güldüm ve bir saat son- ra sokakta buluştuk. O kadar hoş bir gençti ki o akşam siz erkence yatlıktan sonra ben yavaş yavaş aşağı inip bahçe kapısından sokağa fırladım. Nihad beni bekliyordu ve bu sevimli macera böyle- be gün aşırı randovu vermek suretile tat- h tatlı devam etti. Ktm bilir daha ne ka- dar da devam edecekti, fakat... Evet bunun bir fakatı var (Baştarafı 9 uncu sayfada) dan uyanarak, benzin İsteyen mazaun şo - föra benzin vermiştir. Ayni şoför birkaç gün /sonra, çocuğun babasına üçüncü mektubu, kapının eşiğinde buldum diyerek — verince, goför hakkındaki ilk şüphe uyanmıştır. Çocuğun yengesi şoförün de bulunduğu bir meelisde: «Rvimin muhafaza altında bu- Tunuşuna seviniyorume dediği vakit, maznun yoförün; — Pek öyle sevinmeyiniz madam, evinize Vüç dakikada- girebilirim, demesi nazarı dik- |kati celbetmiş, ve ertesi gün tevkif edilmiş - tir. Şoförün sadıkası olmadığı, o Ana ktadar hüsnü ahlâkı ile tanındığı, bir müddet Kaş atlesinin hizmetinde çalıştığı ve istenen 12 İbin Uralık fidyel necatın, tüccarın banka - daki mevcudunun yekünu olduğu anlaşıl - mıştır. | — Maznun imzaladılı iladede: Silivride asri bir henzin deposu yapılacak Silivri (Hususi) — Bir gaz kumpan - yası belediyeye müracaat ederek bura - da bir benzin satışı deposu yapmak iste- diğini bildirmiş, belediyeyle şirket ara- sında bir anlaşma yapılmıştır. Bu an - laşmaya göre, belediye, girkete, aslalt cadde üzerinde bir arga verecek, gşirket buraya benzin satış tesisatını havi bir bi- na ile yanında umumi! bir helâ yaptıra - caktır. Bu helâ asri ve temiz olacak, İs - Bütün Amerikayı ayaklandıran çocuk hırsızı haydud nihayet yakalandı mı? Haziran 14 — Üç fldyel necat mektubunu kendisiniü yazdığını, ve 12 bin lirayı bizzat aldığımı, İâ* kat çocuğu kaçırmadığını söylemiştir. MA Jaun tatbik edilen her türlü tazyik şekille * rine rağmen, çocuğu öldürdüğünü itiraf di İmemiştir. de olduğunu sen bize kendin gösterdin. Ö * rada bulunduğunu nereden biliyordun. Pid* yet necat parasını kendin iade ettin. Böylür çocuğu sen mi öldürdün?» mealindeki SU © allerine karşt şoför, kırmımı, tüysür yözünü sıvazlamak, ve taş bebek gibi başını salli * makla mukabele etmiştir. Borgu tam dört saat sürmüştür. casına giderek: «Hayduda ben de aldıfı meydana çıkmıştır. Şoför, ;y.ud:kı kurşun kalemini göstermiş, ve bir ** kabataslak harita çizmiştir. Edirnede yeni bir âbide yapılıyor Edirne (Hususi) — Hasköy jandarmA karakol binası arkasında yapılacak olan. park ve Balkan harbinde burada olan yüzbaşı Said ile arkadaşları namt na dikilecek âbidenin inşasına başlanmif" tır. aa ae eee L tanbulda Eminönündeki helâya benzeti” lecektir. İnşaata çok yakında başlana * caktır, Nezihe. .| —— ——— — —— ı Bu akşam, gene her vakitki gibi erkence |B KM L BN BU BU G G B E K G odalarımıza çekildikten sonra ben ya- vaşca aşağıya indim, Tam bahçe kapısı- ni açacağım sırada yolun öte tarafından gelen bir gölgenin de kapıya yaklaştığı- ni görerek korktum ama gölgenin beyaz bir elbise giymiş Selma olduğunu anla- yınca bu korkum meraka çevrildi ve bekledim. Evet bu gelen Selma idi ve o da beni görmüştü. Kapı yanında birleştik. İlkin ikimiz de bir şey söyliyemedik, son- radan ben cesaretle gordum: — Nereye Selma? Gülümsedi... Fakat tanışalı çok olma- dığı halde aramızda teessils eden hakiki samimiyete güvenerek ve şimdiye kadar birbirimize böyle şahst vak'aları söyle- mek itiyadında olmadığımız halde bü- yük bir açık kalblilikle cevab verdi: — Bir randevum var Nermin... Ben de gülümsedim ve iliraf ettim: — Benim de... Elele vermiş duruyorduk. Bu sefer © cesaret gösterdi: — Ben komşunun oğlile buluçıcığım.i sen kiminle Nermin? Arkamda buz gibi soğuk bir elin dolaş- tığını duydum, fakat.inkâr edemedim: — Ben de... Ellerimiz ayrılmıştı.. gözgöze bakişıe yorduk... Selma yavaşça: — Nihadın iki akşam arka arkaya ba- na randevu vermesine sevinmiştim, de- mek yanlışlık olmuş.. şimdi anlıyorum.. Diyerek eve doğru yürüdü. büsbütün şımaracak olan Nazlının be- nimle kalmak için türlü bahaneler icad etmesinden korkuyordum. Sıdıka ile bir ikinci tesadüf daha tehlikeli olabi- lirdi. Daha sonra yanımda kararımı bekliyen Jalenin de sabırsızlandığını, ve huysuzlandığını hissediyordum. Va- ziyetim çok nazikt. Aklımdan bin bir endişe geçiyordu. söz düşmez ama bu meselede Ömer| Jâle geçirdiğim buhranı pek iyi an- beye âid bir şey görmüyorum.. o be-|lamış gibi birdenbire söze karıştı: nim gibi vak'anın yalnız şahididir. — Çok düşünmeyiniz Ömer beyefen- Ama ev sahibi sıfatile ve o köy kızının |di. Hareketiniz bir fedakârlık bile olsa vekili salâhiyeti ile nezaket gösterip|nihayet muhterem bir misafiriniz, özür dileyecek olurlarsa o başka! Feridun dedi ki: bilhassa bir kadın misafiriniz için bu esirgenmez zannederim. Haydi kalkı- — Herhalde bunu yaparsa vaziyeti|nız beraber gidelim, kurtarmış oluruz. Nazlı hanımefendiyi| Ve benden evvel ayağa kalktı. Öte- de İstanbula dönmekten vaz geçirtiriz. |kilere dönerek: Herkes susmuştu. Mescle dönüp do- — Müsaade eder misiniz, dedi. Ömer laşıp gene bana gelmişti. Nazlının ben-|beyefendiye rehberlik edeyim. den beklediği tarziyeyi vermek lâzım| Onlar genç kadımın beni yola getiri- geldiğine şüphe yoktu. İstanbulda, u-İşine o kadar sevinmişlerdi ki alkışladı- zun seneler tanıdığım, salonunda, sof- |lar: rasında teklifsizce bulunduğum bu ka- — Bravo Jale hanımefendi. Haydi dın belki de ömründe ilk defa böyle|siz de yardım ediniz. acı bir hakarete benim evimde uğra-| Şimdi Jâle ile adımlarımız gittikçe mişti.. nezaket icabı bu tarziyeyi benim |ağırlaşarak köşke doğru yürüyoruz. vermem Jâzımdı. Şaka değil, İstanbu-| Tarziye meselesinde bana yardım et- lun en şık ve kibar bir hanımefendisi |tiği için kendisine teşekkür ettim, Ka- bir köy kızından ateşi gözbebeklerin-|ranlığa girdiğimiz için kolumu tutmuş- den fırlıyan bir tokat yemişti. tu: Yalnız bu tarziyeyi verdikten sonra| — —Teşekküre lüzum yok, dedi. Yalnız Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe almabilir. Bir katilden ziyade, mekteb talebesilli benzeyen maznunun öldürdüğü çocuğun Mf istiyorume gözlerile bir stlâh ve bir otamobll Ü0 Taherri memurlarının: «Çocuğun neri * mmmummumuamnumnal c e ——— —— —— eee Bir saniye abdallaşmış gibi orada kal-|na belki şaşacaksın, fakat mektubumü dım... Kapının öte - tarafında Nihadın | okur okumaz hemen Nerminin odasın$ sabırsız adımlarla dolaştığını duyuyor| koş, 0 sana bunun sebebini izah elt rarımı verdim. rahatça gönlünü eğlendirebilecek, İşte bu kararı verdikten sonra geldim ve sana yazıyorum, Bu mektubu- mu yarın ben gittikten sonra odamda bu- lacaksın... İsteraen Selmaya da oku ve |benim böyle veda etmeden bir hırsız gi- bi ilk trenle İstanbula gittiğime darılma. SELMADAN NEZİHEYE Sevgili Nezihe, Beni affet, sana yazmağa cesaret ede- mediğim bir sebeb yüzünden yarın sa- bah ilk trenle İstanbula döneceğim, Bu- ilerledi. — Hangi kız, ne münasebeti? Neler söylüyorsun Jâle? — Gevezeliğe lüzum yok, İtiraf et. Vaziyeti bilmek isterim, Kapmın iki tarafını saran taflanlar — Peki, dedim. Her şeyi anlataca - ğim. Bu kız hoşuma gitmişti. Kendisine bir kaç hediye verdim. Sâf bir kız.. ne bileyim ki bu alâkam onun kalbinde bir buhran yapacak. Halbuki nişanlı- likte korucu, — Şu bizde iken sana köyden haber getiren delikanlı mı? | — Bravo. — Onları evlendirsene! sat olmadı işte. — Doğru söyle, Bu kızla alâkadar lolmakta devam edecek misin? — Ne münasebet! — Açık konuşalım. Saklama benden' — Doğrusu şu., önce hoşuma gidi -| mimiyeti gibiydim... Zihnim Selmadan Nihada, | cektir. Nihaddan Selmaya gitti ve derhal ka-| Yalnız şunu yazmadan geçemiyeceğimt Nezihe; hem senin, hem de çok sevdiğiti Hayır, bir haftalık alelâde bır macera | Nerminin bunu bilmenizi istiyorum: uğuruna, yeni başlıyan çok kıymetli bir| Benim, yeni başlıyan çok kıymetli bİf dostluğu feda edemezdim, Madem ki Ni-| doştluğu birkaç günlük bir macera UĞU hadla Selma buluşuyorlar, e halde ben |yuna feda etmeme imkân yoktu. ortadan kalkarsam Selmacık her akşam | — » ommin; e lütfen söyle; ben bırkaç gÜü Büyükadaya, ablamın yanına gidiyorui — Erenköyden - senden değil - bıktıktâff sonra İstanbula indiği zaman bana bE men telefon etsin, Gözlerini öperim Neziheciğim. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Arkadaş düşmanlığı Çeviren: Faik Beremeti Nişanlı olduğunu söylerim. Onlar dt burada iken düğününü yı teklif.ederim. Yalnız bir şartla? — Ne gibi? — Düğün hazırlığı olup bitinceye K” dar bizi burada alıkoyacaksın, arasında durmuştuk. İki elini omuzları-| — Anladım. ma koymuş, karanlıkla gözlerimi seç-| — Anlaştık değil mi? meğe çalışır gibi yüzünü yüzüme yak-| — Tamamen. laştırmıştı. — O halde yürü!. Şimdi Nazlının bulunduğu dairesine çıkarken başıma tanbulda bekâr salonlarında ayak anlamak istediğim bir nokta var, bulyapalım. Şimdi sen içerdekine tatziy? kızla münasebetin ne dereceye kadar| verirken ben bu kızdan — bahsederifik — _ıı” düşünüyorum ve halime acıyorum. ı'lJ a bin bir macera plânı kurup tatbik edeli dır. Aslan gibi bir nişanlısı var, Çift-/bir çok yerlerde (Don Juvan adıni l" zanan ben burada, bu dağ başında kaç kaâdının elinde üdeta oyuncak olüP — kalmiıştım. Hele Jâle, kim olmuştu. İçeri girer girmez: — İşte Ömer beyi getirdim İ"; ? hanımefendi, dedi. Kendisi bütün © ile muhterem bu zekâsı bir şimşek Pıf z — Ben de onu düşündüm. Fakat fır- / çakan güzel kadın bana ne kadar hâ yordu. İşi ciddiye dökünce korktum | özürler diliyor. Öyle değil mi Ömef ve elimi çektim. bevafendi? el — Tamam. O halde bir başka plân (Arkan ç