Mücrim çocukların cezasını arttırmalı mı? (Baştarafı 9 uncu sayfada) Çocukların cezai mes'uliyete çarpılma- sı yolunda yaş dçrecesinin indirilmesine taraftar değilim. Unutmamak lâzımdır ki cezal takibatın asıl hedefi suçun önüne geçmek ve suçluları ıslah etmektir. Ço- cük niçin ve nasıl cürüm işliyor ve bu- mun önüne geçmek mümkün müdür? Devletin zabıta teşkilâtı denebilir ki yal- xaz cezal ehliyete sahib olanları takib e- Gdecek tarzda kurulmuştur. ) Halbuki büyükler için suç sayılmıyan bazı halleri çocuklar için memnu fiiller sarasında kabul etmek lâzım gelir. Kenar *kögede, hattâ kalabalık içinde en kötü wözleri çağından büyük mücrimlerin bi- Me tasarruf edemiyeceği bir salâhiyetle Puluorta haykıran beş, altı yaşlarında Hosur fosur sigara içen ve bin türlü haya- isızca hareketleri en tabji bir şeymiş gibi iyapan ve görenek dolayısile bu yaptık- darını etrafındakilere öğreten çocuklar saramızda dolaştıkça; bu çocukları haya- Han her devresinde ayrı ayrı suç kahra- hmanı olarak görmemek gayri tabil bir *|gey olur. Bunun için hatıra gelen ilk ça- weleri hemen şurada sıralamak mümkün- Hür: P 1 — Müştfik, ince, hassas ve muasız ter- #biye bilgisine vâkıf olgun bir çocuk za- İbıtası vücude getirmek, ' 2 — Çocuklarına karşı nezaret vazife Ve mürakabesini yapmıyan ana, baba, kvasi gibi kimseleri mali —mes'uliyetten Hbaşlıyarak cismani cezaya kadar şümu- lünü artıran kanuni bir mes'uliyet altın- 'da bulundurmak. Hattâ fikrimce çocAk- Wara ald bütün inzibati ve kazal teşkilâtı, Wbunlara —merbut — müesseseleri; çocuk hmevzuu üzerindeki medeni ve cezai kmes'uliyetleri ihtiva eden suçlu çocuklar Hkanunu yapmak. | 3 — Çocuklara aid neşriyatı kuvvetle #kontrol etmek; ve onların çağlarına göre İzararlı olabilecek filmleri görebitmeleri- mne kat'iyen müsaade etmemek. Çünkü içocuklarda espiri — dimitasyon denilen Mtaklid temayülü gayet fazladır ve çocuk- dar her gördüklerini yapmak temayülü- mü cibilli olarak taşırlar. | #& — Kimsesiz ve bakımsız çocukla - Y*ra sahib çıkacak müesseseleri artırmak, Pçocuklarile meşgul olamıyacak işcilerin *evlâdlarına mahsus bakım evlerini çı- Kğaltmak. ) Asıl mesele budur. Yoksa çocukları *küçük yaşlarında mücrim ve mahküm ,Vaziyetine düşürerek manen öldürmek- He hiçbir içtimal fayda mülâhaza edile- mez. Ceza evlerimiz bugünkü halile kır- kanı aşanları bile zehirleyin baştan çı- skarmaktadır. Yeni cezal temayüller suç işliyen ceza- ya ehliyeti haliz kimseleri bile adli tev- bih, tecil, meşruten tahliye gibi birçok imküânlarla ceza evlerinde çürütmekten çekinirken vatan yavrularına cera evle- rinin zehirli havasını teneffüs ettirmek cürme karşı cürümden daha fena bir şeyle mukabele etmek olur. Doktor Şükrü Hazım diyor ki: s inir hekimi Şükrü Hazım Ti- ner de şöyle söylüyor: «— Müsaade ediniz de evvelâ cürüm Üüzerinde duralım. Cürüm antisosyal bir hareketlir. Antisosyal hareketleri yap- mak içinse her şahsiyet, her bünye mü- sald değildir. Cürüm işleyip işlememey! sadece bir-terbiye ve telkin meselesi ac- detmek; bahsi basit telâkki etmek olur Bugün mütearife olarak bazı insanlar cürme istidadlı doğar; onlarda bu istida- din filiyat sahasına intikal edememesi için sarfedilen emekler çok defa boşa gi- der. Onun için bugün mücrimleri iki gru- pâ ayırırız: 1 — Cürmü itiyad etmiş, soyu, sülâlesi müecrimlerle yüklü olanlar. 2 — Ani bir hiddet ve teessürün sevki ile cürüm işliyenler, Birinciler için en iyi yol onları yalmız cürüm işlemiyecek hale getirmek değil; kendileri gibi mücrim ve yüklü insanlar yetiştiremiyecek vaziyeti temindir. Me- deni dünyada bu usulü tatbik etmiyen “yerler pek az kaldı. İkinciler için yerine göre terbiye ve tecziye her ikisi de kullanılmalıdır. Şimdi sözü çocuk cürümlerine nakle- debiliriz. Cürüm işliyen çocuklar karşı- sında gene böyle düşünmek mecburiye- tindeyiz. - Eskiden de mücrim çocuklar — vardı. el a Mecburi tahsil usulü eskiden sokak ço- cuklarında görülen cürümleri şimdi mek. teb çocuklarına geçirmiştir. Bir an için çocuk cürümlerinin arttığını kabul etsek bile bunda içtima! sebebler aramak za- ruretindayiz. Mektebde başka, evinde başka, sokakta başka; hattâ yalnız başka değil, birbirine zıd telâkkilerin tesiri al- tında yetişen çocuk; maneviyatı sarsı!- miş ve bozuk bir haldedir ve bu zıd te- lâkkilerin tesiri altında istikametini kay- betmek tehlikesi altındadır. Eğer çocuk irsen de yüklü, bünye itibarile nevropat veya pisikopatiye meyyalse cürüm için en uygun şerait ve zemin hazırlanmış de- mektir. Bunun karşısında tedbir; ne sa- dece terbiye, ne de sadece tecziyedir. Bu derdin kökleri çok daha derinde, içtimaf bünyemizdedir. İçtimai bünye- mizde istikrara, durulmaya ihtiyaç var, Mücrim olan çocuksa; onu cürme teş- vik eden ruhi yapılışı ve içinde yaşadığı muhittir. Bence tedbirlerimiz iki hedefe tevcih edilmelidir. Birincisi irsen cürme müstaid, yüklü olanlara karşıdır. Düşkün ve hasta ruhlu erkek bermutad kendisi gibi düşkün ve anormal bir kadınla ev- lenebilir. Bunların yetiştireceği nesil; ü- zerinde durulacak büyük bir meseledir. İkincisi içtimaf bünyede istikrarsızlık- tır. Şimdilik hiç olmazsa bunun zararla- rYı halka anlatılmalıdır. Ana, baba ve mekteb ancak birbirini tamamlıyan iki muhit olmalıdır. Bıri di- Rerini nakzederse bunun zararını .çocuk- lta görürüz. Yani çocuk mücrim ise mes'ul olan biziz. Böyle çocukları ana ve babalarından ayırarak başka — muhile nakletmek ve orada yetişlirmek tecrübe edilebilecek bir çaredir. Hocaların yalnız talebeden şikâye' et- meleri kâfi değildir. Bizzat kendilerinin de omuzlarında ağır bir vazife bulundu- Bğunu hatırlamaları icab eder, Bununla müerim çocuk tecziye edilmesin demek istemiyorum. Mücrimin tecziyesi başka, cürme mâni olacak esaslı tedbirleri dü- şünmek gene başkadır. Cürüm ve müc- rim, bizim için içtimal bünyeyi tedkike yarıyan ikli mevzudur. Hekimlikte bir düsturumuz var: İyi bir teşhis yarı tedavi sayılır deriz. Müc- rim çocuk meselesinde de bence ilk iş teşhistir. Tedavi sonra gelir... Gerede hukuk bâkimliği Gerede (Hususl) — Üç aydır münhal bu- lanan hukuk hâkimliğine Fatsa hukuk hâ- kimi İbrahim Tokar tayin edilmş, yeni hâ- kim, yeni vazifesine başlamıştır. Ankara borsası Açılış- kapamş fiatları 13 -6- 938 ÇEKLER Açılış 623 125, 3925 3,0725 6,6025 28,6975 69,BLIB BO A 21,2)16 ıM4 163715 4,3615 1-BY15 23726 M B7 0,9375 72.86 36 226 32, 1226 23, 05 Kapa u ; 6.23 125,76 3,1725 6,6045 28,6/76 69,5175 59, 5425 21,29/5 LA L6315 43675 7,6N1B 23 726 M 8 Bomonti - Nektar Aslan çimento Merkez Bankası tz UY ES| İ T vadel » TI yadell » SON POSTA Rumen Kralının tenezzühü Romanya Krah Samajeste Karol, Luçyafaru? yatı ile evvelki gün Kara - denizde mütenekkiren bir seyahat yap- mıştır. Kâstenceden hareket eden Luçyafarul yatı Karadeniz sahillerinde bir müddet dolaştıktan sonra evvelki gün öğleden sonra Boğaza gelmiş ve hafif bir se - yirle Marmaraya çıkmıştır. Yat Mar- maradan döndükten sonra saat 16 da Kızkulesi açıklarında demirliyerek bir müddet tevakkuf etmiştir. Bu sırada yattan ayrılan bir motör Galata rıhtı - mana yanaşmış ve rıhlımda — bulunan Romanya bandıralı Daçya vapuru vası- tasile şehirden çilek, istakoz, vesaire a- larak yata dönmüştür. Yat demirli bu- Tunduğu sırada Romanya konsolosu ve konsolosluk erkânı motörle yata git - miş, fakat Majeste Karol kimseyi kabul etmemişlerdir. Yat saat 16,5 da demir alarak hare- ket etmiş ve Boğazdan tekrar Karade - nize çıkmıştır. Romanya Kralını getiren yat iki se- ne evvel o zamanki İngiltere Kralı Ed. vard'ı İstanbula getirmiş olan Nahlin yatıdır. Yat bir müddet evvel Sama - jJeste Karol tarafından satın alınmış - tır. iran transit servisleri ıslah ediliyor 'Trabzon - İran yolu üzerinde dev - let demiryolları ve limanları — işletme umum müdürlüğü tarafından yaptırıl- makta olan otobüs, kamyon ve otomo- bil nakliyatı üzerinde yeniden bazı ka- rarlar verilmiştir. Bu kararlara göre yol üzerinde ye - niden bilet büroları, mecburf ve ihti - yari duraklar vücude getirilecek, mun- tazam seferlerden başka mevcud va - sıtaların kifayetine ve ihtiyaca göre munzam seferler — yapılacaktır. Bilet alan yolculardan bilet üzerinde göste- rilen tarihte hareket edemiyecek o - lanlar, keyfiyeti bu tarihten — 24 saat evvel bilet bürolarına bildirecekler ve on gün sonrayı geçmemek şartile ha - reket tarihini — değiştirebileceklerdir. Ancak 24 saatten daha sonra yapılabi- lecek müracaatlar, nakil ücretinin yüz de onu müukabilinde kabul edilecektir. Trabzon - İran hattındaki otobüs - lerde, münhasıran aileleri efradının ku caklarırmda bulunmak şartile üç yaşı - na kadar çocuklardan ücret alınmıya - cak, 7 yaşına kadar çocuklar da yarım ücretle seyahat edeceklerdir. Yolcuların otobüs işletme idaresi e- linde ziya ve hasara uğrayacak eşya ve hayvanlarının hakiki kıymetleri idare tarafından ödenecektir. — — Müteferrik : Yunanlı talebe namına belediyeye teşekkür edildi Geçenlerde şehrimizi Atinanın Pa- leon Faleon lisesi talebeleri ziyaret et- miş ve dört gün İstanbulun muhtelif semtlerini gezmişlerdi. Dün bu gruptan ve grupla gelmiş o- lan Yunanlı General C, H. G. Panayo- takos'dan belediye turizm şubesine bit tezkere gelmiştir. Bu tezkerede İstan- |bulda görmüş oldukları hüsnü kabul - den çok mütehassis oldukları yazıl - makta ve turizm şubesine teşekkür e - dilmektedir. Garsonların yüzde üçü meselesi Garsonların müşteriden almakta ol- duğu yüzde onların kâmilen kendile - |rine verilmesi temin edildiği takdirde İbu mikdarın yüzde üçünü Türk hava kurumuna yatıracaklarını evvelce yaz- | mıştık. Türk Hava Kurumu Merkezi bu işle ehemmiyetle meşgul olmakta- |dır. Umumi Merkez, Türk Hava Ku - rumu İstanbul şubesine gönderdiği bir tezkerede de bu işle esaslı surette meş- gul olunmasını İstemektedir, Türk Hava Kurumu İstanbul şube - si Parti ve Ticaret Odası — ile temasa geçmiştir. Yakında lokantacılar cemi - yetile garsonlar cemiyeti idare hey'et- leri Hava Kurumunda toplanacak ve bu işi halletmeğe davet olunacaklar - dır. Hava Kurumu Parti ve Ticaret O- dası kanalı ile bu işi behemehal hallet- mek azmindedir. — EBRALREN, İ KTT AA ları yapan bu el tezgâhları son zaman - larda kasketlik kumaşlar, köylüler — için pantalonluk pamuklu kumaşlar* kadife pantalon kumaşları ve yün omuz atkıları da yapmağa başlamışlardır. Etmeyda - nında, Samatyada, Topkapıda, Şehremi- ninde, Yeniköyde ve Üsküdarda yüzler - ce fabrikanın ilk nüvesi tezgâhlar oldu- ğu gibi evlerde de bine yakın tezgâh ol- duğu tahmin edilmektedir. Yerli ve ec - nebi pamuk ipliklerini kullanan bu mü- essesecikler İstanbulda ayni işleri yapmak için açılan dört fabrikaya iş yapmak im- kânını dahi bırakmamaktadırlar. Ayni zamanda mamuülâtlarının nevi ve çeşid- lerini her gün arttırmaktadırlar. Bu küçük müesseselerin bir satış koo- peratifleri mevcud olduğu için çıkardık- ları masnuatı Anadolu ve Trakyaya sevk ve kolaylıkla yeni siparişler bulmakta - dırlar. Yemeklik zeytin fiatlarında yükseliş Son günlerde piyasada yemeklik zeytin fatlarında gayri tabii bir yükseliş kayde- dilmektedir, Rekoltenin yıllardanberi gö- rülmemiş bir mikdarda ve 20,000,000 kilo mikdarında olmasına rağmen bu yükse- liş piyasada spekülâsyon yapıldığını an- latmaktadır. Filhakika geçen seneler re- koltenin noksan oluşu yüzünden mevcud stoklar tamamen sarfedilmiş ve önümüz- deki yıl mahsulünün az olacağı hakkın - daki tahminler büyük sermaye sahiblerini yeni stoklar yapmağa ve fiatları yükselt- meğe sevkotmiştir. Gemlik havalisi mal- lar yüzde (20), ekstra mallar yüzde (30) yükselmiştir. Romanya, İskenderiye ve Rusyaya yapılan yemeklik zeytin mik - darı 500,000 kilo ve tutarı 100,000 lira ka- dardır. Bu sene ilk defa olarak Amerikayâ da 2000 kilo kadar 2eytin ihraç edilmiştir. (Baş tarafı 7 mci sayfada) ladım. Benim arkamdan atlıyan arkadaş bu işde biraz pısırık olduğu için süzülür Bgibi kendini binanın dibine bırakmış, Ben tam bahçe kapısını bulup sürgüsünü çekerken evvelâ bir: — Gümt.. Arkasından da bir: — Ayi Yandım! sesi geldi, hemen geri dönüp sesin geldiği yere koştum. Bir de ne göreyim? Zavallı arkadaş', Beline ka- dar bulaşık çukuruna- gömülmemiş mi? Var kuvvetimle uğraşıp, didinerek fakiri bataklıktan halâs cttim. Fakat aman ya- rabbi! O ne tahammül edilmez koku idi. — Arkamdan gel!'.. kumandasın: verip bahçe kapısını açtım. Kendimizi bostana alttık. Arkadaş multasıl yanıma sokul- mak istiyor, ben kokuya dayanamadı- ğimdan: — Aman, Allah aşkına! Üç adım geri- den gel! Leşten de beter kokuyorsun! dı- ye söyleniyordum. Bulgar bahçıvanın mahsulütımı çiğne- memek için su arıklarından sendeliye sendeliye ilerledik. Uzakta bahçıvanın kulübesinden hafif bir ışık sızıyordu. Kapıyı vurdum, çatlak bir ses: — Kimdir be 0?. diye bajğırdı! Ben kısık bir sesle: — Aç yabancı değil! Dostuz!. diye ses- lendim. Arkadaşa döndüm: — Aman, sen sokulma! Kokunu duyar- sa herif bizi mutlaka kovar. Kapı açıldı. (Dançef) yoldaşla ev sa- hibi hanımın dediği gibi pek Ççabuk an- laştım. Herif çıktı, bize yol göstermeğe hazırlandı. Bu aralık gözüne arkadaş iliş- ti ve kokusunu duydu: — Bre ayol! Bu lâğımcı da kim? — Benim arkadaşım!. Bulaşık çukuru- na düştü de, böyle çekilmez kokular sü- ründü. Bulgar Dançef önde, biz arkada bosta- başa katettikter son- bir sokağına çıktık. arkadaşın evine ka- ni bir baştan öbür ra Lânganın tenha İş bir araba bulup ZONM gittikçe inkişaf ediyor wwnwmunmww ğ da geniş bir inkişaf halindedir. Öteden- | vasıtasile Efganislana yapılan nümunelik beri yatak ve yorgan çarşafı, yüz havlu- | ihraç tecrübe mahiyetindedir. Eski günler : Bir çapkınlık gecesi | | İ Müstahsil köylüye zeytin 3,5-4 kuruşf malolduğu halde mahsulün dip zeytinleti 5-8,5 ve yemeklik malların 9-11 kuruş * tan satılmıştır. Fiatların şimdiki yükst” lişinden müstahsilin elinde fazla mik * darda mal kalmamış olduğu için istifade” si pek az olmaktadır. Elinde mal kalifi — müstahsil şimdi 11 den 22 kuruşa kadâf satmak imkânlarını bulmaktlıdır. Diğer ihraç mallarında olduğu gibi bt maddede mütevassıtlar fatlar üzerindi la ihra çimkânları hâsıl olmamaktadıf Bunımnhbil?mınuıhınçw—'- larda bütün zeytin alıcılarına ihracat YAP — maktadır. aa n n SAT Edirnede karga mücadelesi Edirne (Hususi) — İki ıydıu# 4 devam eden karga mücadelesi netitif sinde 4400 karga öldürülmüş, 40207 — âded karga yurnurtası itlâf edilmiştir — Mücadeleye hitam verilmiş İ beraber haftanın yalnız salı ve cumâf” — tesi günleri şurada burada tek tüf kalan kargalara silâh atılmasına BÜ ” kümetce bir ay daha müsaade edilmif” tir. Kızılcahamamda imar faaliyeti Kızılcahamam (Hususi) — Bu sene F şın şiddetinden ve vukubulan seylâblaf” dan bozulmuş olan yolların ve şoseleri Kaymakam Vasıf Kolçak bu yolla? bir an evvel ikmali için sevkedilen aN7 leyi ve yapılan işleri hergün gözden B7 çirmektedir. Hükümet — dairesi ııln: yapılan parka dikilen muhtelif çam sair ağaçlar kâmilen tutmuş ve burade hir de havuz yapılmağa başlanmıştır. ö M pağı atmaktı. Arkadaş bu tarafları et den iyi biliyordu, Bir çeyrek sonra C8f deye çıktık, Fakat bu kadar hava ile İW mas elmesine rağmen zavallınımn kokür su hölâ tahammül edilmez bir derecti” |idi. Birden aklıma geldi: bir — Yahu! Şu pantalonu çıkarsan çeşme başında bir sudan geçirsen, ”, donunu da... — Ama ettini Sokaklarda beni Âdef babamız gibi gezdireceksin!. İ — Yok canım! Bir sudan geçirir, Çdi rız, gene giyersin. Yaz be, Mynd' 4 ğilsin ya!. Ğ Razı edemedim. O aralık ırkıll,' ğ bir araba gürültüsü geldi. Durduk, O © İtedik. Oh ne âlâ! Boş bir kupa arabif İ mek için sokulunca herif o saıhqlılf' rağmen bu çekilmez mus!be: | sezdi: gll — Arkadaş! Bu yanındaki lâğımci nedir? Ben arabamı pisliğe bul Tatlılıkla herife iIşi anlatırm. Razi madı. Ancak kendisinin oturduğu ayak basılan kısmına çömelmeği ederse götürebileceğini söyledi. Za arkadaş! Çarnaçar bu müstekreb yete rıza gösterdi. O arabacının dibine çömeldi. Ben de arabarın rip yan geldim. Ön pencereden nın o vaziyette oturuşunu gördükçe kahaları salıvermemek için kendimi zaptediyordum. Eve geldiğimizde bir kıyamet rada kopltu. Arkadaşın yalnız bi anneciği vardı. Sevgili torunı leş kokar görünce açtı ağzırı, zünü!, Aman efendim, neler söyl du. Ben, bana gösterilen odaya yatlıktan sonra altımdaki odadâa teyzemin, arkadaşı hâlâ haşim haşifü ladığını duyüyordum. Fakat — ari n '".M', » o  K & hi k £ ı&î açi d Ct u l d mın en ufak bir mukabelesi du. Bu terbiye mi idi, değil mi idif- ” miyorum. Muattim NihA