MEMLEKE'T MAF İğdıra yerleştirilen göçmenler bir enerji ile , çalışıyor — iki göçmen mahallesi üç sene sonra ğ Doğunun en mamur köşesi haline gelecek büyük Kurulan — iki İğdır (Hususi) &z Yil evvele kadar, * &b olmuş bağla - İN Sırıtan düvar en- ile — yolcunun ni yoran ru » UNU inciten iki med- Iğdır kasabası - Kars ve Halfeli İdlları şiradi kendi « ŞANİ zıralıyan yeni ten evleri ile süs. üniş bulunuyorlar, Orası bir ha « değil; kasabâ ı—u Tağmen, halkın sık sık uğradığı Bulvar halini almıştır. Devlet, arazi Kkttmatını öyle yapmıştır ki, caddele- :“ yanında mütenazıran yapılmış o0- her eve - önünde ve arkasında - kâfi tda toprak isabet etmektedir. kan mahallelerini, buraların çalış- Ka Bakinlerini sık sık ziyaret ödenler sinde ben de varım. Enerjilerine hay- a Olduğum bu ırkdaşlar, İğdir hava - hinde çiftçilik ve bu sahada çalışma - Ö iyi bir örneği olmak istidadını göste- h Ular: Hayvanları, yerlilerinkinden da- h, çift malzemeleri daha mun - ;"" Ve mütekâmil ve hele insanları, *Şmak bunlara vergi, Genç, ihtiyar, ço- erkekli, kadınlı durmadan dinlen- &4, N"l çalışıyorlar. &îmen. çalışmada kıymet ve randı-| Bakımından bir rekabet vücüde ge-| ğs"f. bu onun ihtiyaç içinde kıvrandı- hamledilmesin! Devletin — şefkatli ği karşısında ida böyle bir sıkıntı t"lnnı imkân olmuyacağı pek ta - * Kendilerinin, hayvanlarının yiye- veriliyor, evleri, toprakları temin :hiı, çift hayvanları ve malzemesi uu:' içinde verilecektir, her türlü işci - tereihan onlar kullanılıyor, mek - :.:“İ!M;hn karşılanmış, topraklarının a 4 azamı meccanen, yerli halk tarafın- h Sürülmüştür. Şu halde — anlaşılıyor İ en; sıhhatli vücud denen nimet- ..:-unl randıman almak istiyen kıy- Ür Bir unsurdur. Çalışkan, zinde, Ö- Sözü doğru bir unsur. * Bir Akşam iki mahalleyi birden gez - k AÂyrı ayrı her evin önünde durup » Herkes kudretine göre, evinin #Ümda kendini göstermeğe çalışmış. —:uf çiçeklik - Iğdırın görmediği çi* A - Ve yanları körpe fidanlarla süs- | Balikesir mahkema başkâtibi tevkif edildi Mahkeme başkâtib mua - ğxıuul_ mahkeme kasasında ema- N bulunan paradan mühim bir kıs- ğ İhtilâs suretile zimmetine geçir- iddiasile bugün — tevkif — edil- * İhtilâs mikdarı şimdilik altı bin Beçmektedir. Tahkikat devam Pazar « Hasan Bey belki sen de ::'“"m'ı eskiden bir şire uzak ol « Yerli halk ile göçmenler bir arada eğlenirlerken *e* Belediyeye müracsat et- miş, Yedikuleden Saraybur- nuna kadar bir tünel açmayı teklif etmişti. SÖON POSTA |Bir adam döve döve hizmetkârını öldürdü yünde bir adam hizmet- e iyi bakmadığı için so- pa ile döve döve öldürmüştür. Hızır köyünden Şerif oğlu Ömer a - dinda zengin bir adam; epeydenberi yanında çalışmakta olan Halil oğlu |Mehmed adındaki hizmetkârını; hizme- ini iyi yapmadığı ve öküzlerine bak- için bağlatarak saatlerce döv - vücudü bereler içinde kalan 2a- dağda bir kulübede dört gün rek aç bırakmıştır. Jandarma 'ayı haber almış ve Ömeri yakala - Dağda, anlar içinde tanınmıyacak ve inler bir halde bulunan zavallı hizmetkâr ifade bile veremeden Bandırma hastanesine getirilirken yolda ölmüştür. Suçlu Ömer Bandırma adliyesince tevkif edilmiştir. Samsunda bir adam *A h Hızır lü her evin arkasındaki geniş sahalara her türlü sebze ekilmiş. Nereye baksan, yan bir hayatın hareketi, nereye k ld' d :;gen, böyle mümbit bir toprağa yet - aynanas"“ ü ur u leşmenin rengi ve ışığı var.. Ve, yüreğe| — Samsun (Hususi) — Terzi Çarşam- ferahlık, gözlere ümid veren bu manzara |balı Mehmed adında biri eski kayın - içinde metrukmuş gibi görünen ancak Üç 'yalidesi Amasyalı Fatmayı altı yerin - beş ev var, bıçaklamak suretile öldürmüştür. Halfeli yolu mahallesinde yeni açılmış| senin tafsilâtı şudur: göçmen kahvesinde etrafımı saran yaşlı| — Çarşambalı terzi Mehmed ve genç göçmen vatandaşlar arasında -|maktu! Fatmanın kızı Sabiha ile e yım, imiş. Mithat adında bir de çocukları «— Bırakıp geldiğiniz mamleketin hü-|varmış, Geçimsizlik yüzünden Sabiha kümeti, hububat ekimi için çiftçiye prim |kocasından ayrılmış. Sabiha - bilâhare verir. Bunun sebebini biliyor musunuz? | Amasyalı diğer birile evlenmiş, terzi diye sordum ve öğrendim ki: Mahalli şe-|WMehmed buna içerlemiştir. Çocuğunu ralt dolayısile çiftçi hesabına zararl. o-|görmek bahanesile anın evine gi- lan buğday zer'iyatını teşvik için Bul -(d ehmed eski kayınvalidesi ile kar garistanın çiftçiye verdiği prim: bi « mış, nedense aralarında bir kavga zi zavallı ırkdaşlarsmızın haberi bile | çıkmıştır. Gürültü esr da Mehmed yokmüuş. Gene öğrendim ki; toprağa ek - &m çekmiş ve eski — kaynanasını tiği mısır ve buğday to ndan bir yerinden bıçaklamak suretile öl netice almak için bu ırkda; yuda bir|dürmüştür. kaç defa yağmur duasına çıkariarmış. Bu- Katil yakalanmış ve adliyeye teslim rada ise, su ayaklarının dibinde ve her 'olunmuştur. zaman tarlalarının başındadır. Orada, z - Z maliyetini bile karşılıyamıyan bir zi - Bıgadıçla bir debaihana 'İndl raali terkedip, burada maliyetin bir bu-| Bigadiçin Orta mahallesinde Hakkı çuk misli temettü bırakan bir ziraat sa-|oğlu Mehmed ile Kuyu mahallesinden hasına kavuşmuşlardır. Orada bir jan - Mehmed oğlu Ahmedin müştereken iş- darma neferinin önünde ürperon bu ırk-/letmekte oldukları debağhanede gece- daş, burada, her gün kendisini ziyaret e-|leyin yangın çıkmış, ve bina içindeki den (Kaymakam efendi) ye yirmi yıllık 'eşyalarile birlikte yanmıştır. Yangının #ahbabı imiş gibi hitab ediyor.» İne suretle çıktığı hakkında tahkikat 'yapılmaktadır. Erzurumda gaz kursları Hi evvelee m Arazlı Erzurumda gaz kurslarına devam edilmektedir. Geçen devreden merun olanlar hapsedildiği kulübede (? İAmerika damilyoner Sayfa 8 olan Türk tütüncüsü maceralarını anlatıyor En lüks otelin en lüks odasında çamaşırlarımı kendim yıkayordum Arkadaşımız Naci Sadullaha, Amerikada çeçirdiği dokuz yılın şayanı dikkat mace - ralarımı anlatan Bay İsmall Kadri Türkmen, Ilîm muvaffakiyete kavuşacağı sırada, ye - Tniden parasız kalmış, küçük işlere girişmiş, ve o müddet zarfında, iki sene, sade peynir ekmek yiyerek geçinmek mMmoeburiyetile kar- gilaşmıştır. O zaman, Monteldeo'ya — gelmiş. en Jüks ötele İmmiştir. (Hatıralar devam ediyor| Monteldeo'ya vardığım zaman, bâlâ, pa- razızlıktan mütevellld perhize şiddetle ber- İdevamdım. Fakat buna rağmen, — orasının Jet lüks otoline indim. Çünkü, ticaret haya- nların, ayakta durabilmek, em- telkin edebilmek için, her ne zevahiri - kurtarmak üriyetinde bulunduklarını — öğrenmiş - | nlar, birbirlerinin — karınlarında ne funu göremesler. Bu ttibarla, hiç kimso, | msenin seytin mi, yoksa tavuk mu ye- » şŞampanya mı, yokga çeşme suyu mu içtiğini göremez, anlayamaz. Binaenaleyh, cemiyetin basit telâkkile - tine kurzban gitmemek, müflis, mağlüp bir Insan gibi görünmemek, ve böyle görünme- nin zararlarından korunabilmek için, göze çarpan taraflarımıza çoki düzen — vermeğe Dmecburuz. Satle iyi bir kıyafet etrafa emniyet ver- meğe kâfi gelmese Bile, sade kötü bir kıya- |tot, horkesi şüpheye düşürebilir!.. — Ben, bu akikate ihandığım için, midemden kıstı - fımı, sırtıma giydim. Keyitmden arttırdığı- mu, lükse barcadım, Kimsenin — görmediği erlerde yaya yürüdüm, fakat kalabalık yer irden otomobille geçtim. Şimdi düşünün bir kere: Monteldeo, A - İmerikanın Nisi sayılan bir yerdir. —Oranın a lüks oteline, ancak, göğüzlerini şişiren do- lar tomarlarına güvenen, ve para sarfeder- |ken, hesab tutmaya mecbur olmuıyan milyo- nerler, müyarderler inebilir!.. Ve ben, onların kâtiblerinden, hattâ zü - İtblerinin uşaklarından dile a para kaza -| marken, aralarına karıştım. | O lüks otalde oturuyor, — fakat, o otelin onla, yazın vantilâtörlü, kışın| sinde, çamaşırlarımı — kendi yıkayordum. Buna rağmen, otel ka - ünde, lüks otomabilim dalma bekli - ö yardu. Kahvaltı, yemek saatleri gelince, otel - den ayrılıyor, fakir mahallelere gidiyor, u - aradıktan sonra bulduğum ucuz bir lokantada yemek yiyordum. Yemeği otelde yemeyişimi de, otel di - rektörü, benim aleyhime değii, otelinin res- toranı eleyhine tefsir ediyordu. Çünkü otele ilk gittiğim gün, otel resto- ranma inmiştim. Karnım açlıklan zil çalı - yordu. Ve garsonların önüme — getirdikleri | yemekler, dünyanım en usta aşorları tara -| fmdan pişirilmişti. Fakat, ben, — canından korkan hastalara perhiz bozdurabilecek no- fasetde olan © yemekleri, açlıktan — nefesim koktuğu balde, birer birer — reddettim. Ben yemekleri: — Bunun yağı kokuyor! — Bunu köpeğe atsanız yemez! — Bunü müşteri önüne sıkılmadan aasıl koyuyarsumuz! diye, mityonerlere — yaraşan kabalıklarla tenkid ettikçe, — restoran gefi, baygınlıklar geçiriyor, aşcıya, garsona gıkı- gıyordu. Nihayet, o gün oradan aç olnrak çıktım, ve soluğu benim veuz lokantada alarak, o pis yömekleri oburcasına atıştırdım. İşte bu yürzdendir ki otel müdürü, her ye- | söylüyordu. Bu pervasız samimiyet, — genç zengine, emniyeti arttıran bir sovimlilik ka- yandırıyordu: Siz, dedi, burada oturmaktan - sıkılma- dinız mı? Eğet isterseniz, ve vaktiniz Varsa, biraz çıkalım. Hem hava almış oluruz. Hem ben İstanbulu biraz daha seyretmiş olurum. Hem Ge otomobille gezerken, konuşmamıza devam ederizi. Bu nazikâne daveti reddetmek için bir se- beb bulamadım. Zaten, Bay İsmall — Kadri 'Türkmenin biraz evvel garsona emrettiği o- tomobilin geldiğini de haber vermişlerdi. Otel kapısında bekliyen Kadiyyak, vişne ginde bir ayna gibi parlıyordu. Muhatabım otamobiline atlarken: — Ne yapayım? dedi. İnsan çalışmaya a- lışınca, oturmaktan sıkılıyor!.. İteriye gitmek... Yani İlerlemek... Ne za - man olsa, Derede olsa, naml olsa güzel bir şeyi, Otomobile yerleşince, gülerek, bu cüm - lesini tavzih ediyor: — Fakat körü körüne ilerlemek değil ha!.. Hedefi bilerek, görerek ilerlemek!.. Ben A - merikada, bir çok avantüryelere rastladım. Bunların arasında maalesef, bazı Türk genç leri de vardı... Onlardan bazılarını, işe yar- leştirebildim. Bazıları ise bütün gaytelime rağımen ılah olmadılar... Onlardan bir çok- larlile görüştüm: Bazıları, Amerika sokak - larında, insan yerine dolar aktığını sanmiş- lar... bazıları, Amerika milyarderlerini avuç avuç para dağıtan canlı birer hayrat, canlı birer darbhane sanmışlar.. Bazıları Holi - vudda külâh kapmak, bazıları — Arjantinde maden bulmak hülyasına düşmüşler... Bana #orarsanız, Amerika, bu kabil avan- türyelerin yeri değildir.. Amerikada, mezi - yetsiz, kabiliyetsiz adama, ekmeğin kırıntı « sımı bile kaptırmazlar... Fakat Amerikanın bir hususiyeti vardır: Arorikada, meziyet, cevber, Lstidad, kabili- yet ziyan olmaz. Köşede kalmaz, semeresiz, müküfatsız kalmaz. Görürler, ararlar, bu - lurlar, ve lâyıkini mutlaka verirleri.. Zaten bu yüzden değil midir ki, Amerika- lllar, >meziyetli olmak şartile- linç ettikleri zenetleri bile baştacı ediyorlari.. İşte şam - piyonlar, rökortmenler meydanda... Ve şüphe yok ki Amerika, kabiliyetin mut daka mükâfat gördüğü yerdir. Kabiliyetleri- De güvenenler oraya gidedilirler. Pakat ken- dilerinde kabiliyet vehmedenler değil!.. Otomobll, bir bensincinin önünde dur - muştu. Bay İsmali Kadri, indi. Otomobilinin benzin deposunun kapağını açtı. Fakat ben- zincinin lâstik hortumu, kısa gelmiş, benzin tulumbasının yarım metre ilerisinde duran otomobilin deposuna kadar — uzanamamıştı. Benzinci İsmall Kadri Türkmene: Bayım... dedi... Lütfen otomobilinizi bir metre geri almız!.. Hortam yetişmedi.. Bu teklif, Bay İsmali Kadrinin yüzünde, büyük bir hiddet uyandırdı. Kaşları çatıldı. Dudakları titredi. Benzinciyi bir lâhza todib eder gibl süzdü. Sonra hiç bir şey söyleme » den bana döndü; — Buyurun! dedi... Gidelim!... 'Bu hareketine bir mâna verememiş, fa- kat o hiddet arasında aksi bir cevab ver - mesi fhtimalini düşündüğüm için, dillmin u- cuna gelen suali biraz sonraya tehir elmiş- tim. Otomobilin hareketinden — biraz sorru; ©, merakımı, bu suali sormama lüzum bı - rakmadan giderdi: Bence para kazanmak İsteyenler, kar - şılarındakilerin menfaatlerini âyni derece - de hesablamak mecburlyetindedirler. Ve t reni mek saatinde dışarı çıkacağan sırada kar - şıma dikilip baynunu büküyor: — Ne olur?.. Bir kere daha tecrübe odi - niz... Aşcılardan ikisin! değiştirttik. Garson- lardan birisini kovduk. Malzemeyi başka yer den alıyoruz! Bir kerecik buyurum! diye yal- varıyor, yakarıyordu. Pakat ben, bir defa — hiddetlendiği yere bir daha girmiyen müstağni, ve mağrur, bir ;milyoner Ützliğile onu yolumdan defedi - yor, takir Jokantama yetişiyordum. Yemeklerimden arttırabildiğim paralar - earet hayatında muvaffak olamıyansir, bü- nu bilmiyenler, yaltız kendi işlerini, — kendi kâzlarım düşünenlerdir. Şimdi şu benzinciyi gördünüz! — Kendisi, oraya iki üç karış daha uzun bir hortum al- mayı düşünmüyor. Ve bu — yüzden hergün, kim bilir kaç kişiye bana yaptığı teklifi tek- rarlıyor. Halbuki sörarım size? Niçin her - kes orada bir ikinci manevra yaparak bem arabasını yıpratsın, hem de bir dakikasını lüzüumsuz yere kaybetsin? O adam, kim bi- lr kaç kişiye vapur, tren, ve iş kaçırtmış - dâa bu sahada bilgileri olmuyanları öğretmeğe başlamış bulunmaktadırlar. Resim-|la bir iki şişe benzin aldığım zamanlar, oto- | tır... de geçen devreden mezun olanlar görülmektedirler, Ola Hasan Bey Diyorki: HBazan Bey — Ne lüzumu war azizim.. yen! plân Beledi- yenin büdcesinde öyle delik- »» Yeni imar plünında bu- nu da mevzuu bahsetseler ol- maz mi? gayburnu tüneli yanımda hiç kalacak, mobilime atlıyor, sırf nümayiş yapmak arru- sile şehrin en kalabalık caddelerinden ge - Çiyor, şehrin en lüks mağazalarında, en pa- halı eşyaları çıkartarak, gıptamı İçimde bo- Rarak dudak büküyor: * — Bunlar da giyilir mit — Bu ne zevksiz yapılmış yüzük? — Bu kadar kaba bir saat takılır mı? Diyor, kâlnata tepeden, ve müstehzi ba- kıyordum! Bu horeketlerim, az zamanda — tesirini gösterdi. Bir çok teklifleri ahyor, — bir çok lera muhütab oluyordam, “Yardım Üleyenler gittikçe artıyordu. Bir çok kim - der de, sağlam rehin göstereceklerini vâ Tek, benden 10,000, 15,000 dolar borç is- tiyorlardı. Ben bittabi, hayatın çoktan alıştığım bu arib clivelerine ae ae gülüyordum! | Bay İsmall Kadri Türkmen, hayatinin en tekrarlamaktan çoktan kurtulduğu bu za - Ixar:şıı hileleri, üpki vaktile seyredlimiş bir komedinin mevzuunu anlatır gibi, — gülerek Dakikaları ölçülü olan bir — iş adamına, © adamın bortumunun bir karış kısalığı b* « lerce Hra kaybettiremez mi? Çünkü biçare © yürden, ya benzin! ala - mayıp gidecek, ve yolda kalacak, yahud ! - kinci manevrayı yapıncaya kadar vapurunu kaçıracak!.. Değil mi? Yalan mı - söylüyo - rum? Burada, buna benzer daha nelerle kargı- laşabileceğini benüz bilmiyen muhatabımın sualini, gülümsiyerek tasdik ettim; — Doğtrut.. Hortumu ucun bir benzinelden benzinini alan otomobil, Şişliyi, Mocidiyeköyünü ge - çip de toenba asfalta kavuşunca, — yeniden keyfe gelen muhatabım: — Ne diyordum... diyor... Ve ötelde yarım kalan hikâyasini tamam- ryor hyor: Monteldeo'daki otelde, kimlerin bulun- ler açacak ki, Yedikule - Sa- İtMülrem sırlarını ifşa etmekten çekinmiyor, | duklarım anlatmıştım. O sırada, ikinci ve garib bir tesadüf, hayatımda mühim bir rol oynadı. — Mabadı var—