Türk köyünün İki mühim derdi Yazan: Muhittin Birgen e zaman bir Misır gazete - sini açsam, sütunlarında rek- lâmlar — görürüm: — Kimyevi — gübre kullanmanın faydalarını anlatan rek- lâmlar, Misır bir. pamuk mem - leketidir. İngilterenin meşhur pamuklu dokuma fabrikalarını doyuran iptidal pamuk maddesinin başlıca istihsal mem- leketi olan Mısırda pamuk ziraati çok ileri gitmiştir. Bunun başlıca bir sebebi de kimyevi gübredir; Mısır, bu gübreyi umumiyetle bütün ziraat işlerinde meb- zülen kullanıyor. Sade Mısır değil, bütün medeni mem- leketler zirsaat işlerinde kimyevi gübre kullanmaya çok ehemmiyet verirler ve bu sayede hem güzel ve hem de çok mah- sul alırlar. Meselâ, buğday ziraatinde a- lınan buğday mahsulü, Romadaki büyük ziraat enstitüsünün neşrelliği istatistik- lcre göre, bütün dünyada Lire nisbetle 8,5 la 26 arasında tehalüf eden bir vasa-| tiye maliktir. Memleketler vardır ki zi- raat şartlarını ıslah ede ede, vasati ola- rak bire yirmi altı almaya muvaffak ol- muşlardır. Gene memleketler vardır ki ziraat usüllerinin iptidalliği yüzünden 8,5 la 4 arasında kalmışlardır. Türkiye bunlardandır. Bire nisbetle alınan mah- Sul derecesini yükseltmek için kullanılan en mükemmel vasıta, kimyevi gübredir. Bu gübre sade mahsulün mikdarını ar- tırmaya yaramaz, orun kalitesini düzel- tir ve yükseltir. Benim Aydın incir bah- çelerinde yaptırdığım tecrübeler fevka- Jâde iyi neticeler vermişti. b 'Türkiyenin ziraj istihsali çok şartlar içinde bulunuyor. Bu yüzden hem standard kalite, hem de emeğe mukabil alınan mahsul mikdarı bakımlarından 'Türkiye mahsulü bizi en zayıf ziraat memleketleri arasında bırakıyor. Bun-| dan kurtulmak için kimyevi gübrenin Oynıyacağı oyun çok büyüktür. Hattâ, bu davanın halli için sarfedilecek gayret ,yüzle hesab edecek olursak seksenini kimyevi gübre kullanmaktan ibaret ola- rak sayabiliriz. Halbuki, bizim köylümüz, evvelâ kim- yevi gübrenin vücudünden gafildir. İkin- | ci derecede bu gübreyi kullanmak — için kendi kendisine hareket edemez; çünkü toprağın evsafına, ziraat maddesinin ev- safına ve iklime göre bu gübrelerin evsa- fi değişir. Şu halde bize bir teşkilât lâ- zımdır ki muhtelif mahsullerin evsafını, topraklarımızın muhtelif nevilerini ve nihayet gübrelerin vasıflarım tayin et- sin ve en ehven bir şekilde tedarik edi- len gübreyi en müsaid şekiller ve şart- larda köylüye versin. Köylüye nasihal we fikir vermenin de faydası yoktur. O-| ma, toprağına ve ziraat maddesine göre ucuz, kolay ve kâfi derecede kimyevi gübre vermek lâzımdır. Köylü bu güb- Teyi memnuniyetle kullanır. Mısır bu gübreyi kullanıyor ve bun- dan çok büyük faydalar elde ediyor. Kuvvetli pamuk topraklarında yetişen güzel pamuk, Mısırın iktısadi varlığının temelini teşkil eden bu beyaz mahsul, sırf kimyevi gübre sayesinde bugünkü inkişaf derecesini bulmuştur. İnsan ara- daki bu inkişafa mukabil bizdeki fakir- Hği düşündükçe müteessir oluyor. Dd Bu işi memleketimizde ele ahp hallet- mekle mükellef ölması icab eden mücs- Beşe ve teşkilât mevcuddur: Zirant Ban- kası. Banka ba işi ya doğrudan doğruya kendi idaresi altında bulunan bir teşki- Tüt şubesi veyahud da gene kendi idaresi altında bulunan koopoeratiflerle başara- bilirdi. Bunun birincisini hiç yapmamış- tır; ikinci yola gelince, bu bakımdan da, buğünlük ciddi bir şey yapmasıma imkân yoktur. Çünkü, birçok gürültülerle mey- idana atılmış olan kredi kooperatifleri, değil gübreyi, hattâ kredi işini bile tan- zim etmekten âcizdir. Yarım bir tedkik üzerine kurulmuş olan kredi kooperatif- Jeri zirat kredi mefhumunun bütün esağ- Jarına muhalif olan bir bünye içinde bu- JTunuyor ve bir türlü inkişaf edemiyor. Ziraat kredisinin her şeyden evvel dina- mik olan ihtiyaçları karşısında Ziraat Bankasının kooperatif teşkilâtı hem me- kanik, hem de bürokratik bir bünye içi- ne hapsedilmiştir. Hattâ, daha açık söy- iptidal | | Bir kadının hayatında varmak istediği şeref mertebeleri- VAn iki müntehası vardır. Birincisi çocuk sahibi olmak, ikin- ci de o çocuğu İyi yetiştirmektir. Harb bir kadının, bütün hayatında beslediği bu iki emeli bir saniyede biçen bir orak halindedir. Bunun içindir ki kadın harbe erkekten fazla düşmandır. SÖOÖZ ARASINDA “Bütün mücevherler Sizin olsun bana hatıra ; Defterimi geri verin,, Resminl — gör - düğünüz genç kı- Zın içinde mücev- heratı, kâğıdları mnot defteri ve ha- tıra defteri bulu - nan çantasını oto- mobilinden — çal - maışlardır. — Geng kız, gazetelere bir ilân vererek: Çantamda aile mücevherle - Ti, pırlanta iğ ler ve büyük an - nemden — yadigâr bir. yakut yüzük vardı. Bun- ları çalan adama Mis Harumd bağışlıyorum. Yalnız ondan, (eğer bir parça vicdan taşıyorsa) hatıra defte- rimi bana iade etmesini rica edeceğim. Zira onsuz yaşıyamam» demşitir. 26 iskelet bulunmuş Romanya vilâyetlerinin birinin mer | kezinde esrarengiz surette vaktile ya- pılan bir çok cinayetler zabıta tara - fından keşfedilmiştir. Söylendiğine göre muharebe zama - nında can ve servetlerini kurtarmak i- çin Romanyanın bu şehrine kaçan bir çok zenginler misafir oldukları otelde boğazlanıp servetleri çalınmıştır. Bu - gün tesadüfi olarak elde edilen iske - letlerin adedi 26 yı bulmuştur. e liyeyim: Kredi kooperatifleri ölü doğ-; muş müesseselerdir! e Bu suretle, karşımıza köy için iki mü- him derdin birden çıkmış olduğunu gö- rüyoruz. Kimyevt gübre bakımından tam bir yoksulluk, ziraf kredi teşkilâtı bakı- mından şekilperest, bürokratik ve me- kanik ruhta, ölü doğmuş bir teşkilât. Bu | sütunlardaki — vazifemiz. yalnız derdi gözününe koymaktan ibaret olmasaydı her iki derdin tedavisi için girişilmesi lâ- zım gelen mücadelenin, çok derin olan teknik bahislerine de geçebilirdik. Biz yalnız derdi gösteriyoruz; hallini de Ziraat Bankası düşünsün! Muhittin Birgen rette yeryüzünden dur, Zira çocukların Hergün bir fıkra Teşbih Genç bir şair âşık olmuştu. Sevgi - lisile konuşurken: — Biliyor musunuz, dedi, ben sizin- ereaeErLeRYYSEYEdA vöcerEmE V7 le kendimi neye benzetiyorum? — Siz ; daima ortada duruyorsunuz ve ben ? sizin etrafınızda dönüyor, dönüyo - | rum. Genç şair buru söylemekle sevgili- sini ışığa, kendisini de pervaneye benzetiyordu.. Genç kız atilde $ — Anladım, anladım; dedi, ben bir j kuyu, siz de etrafımda dönen bir do- lab beygiri. i| NürecerersesasenersanesraeneneeeeneerALAEREERARennAE ” | 1932 senesindenberi Uyuyan kız Amerikada Şikago şehrinde çalışmak - ta olan Mis Patricla Maguyre adında çok güzel bir daktilo 19 kânunusani 1932 ta - rihinde akşam üzeri Metro ile evine dö- nerken birdenbire uykuya dalar... İs - tasyonda güçlükle uyandırılır. Evine güç hal ile bitab bir vaziyette gelir ve uyu - mağa başlar.. Bir iki gün sonra hafıza - sında eksiklikler husule gelmeğe başlar... Sonra her şeyi çift görmeğe başlar... Nihayet uykuya dalar. Odur budur uy- kudadır. Annesinin söylediğine nazayan güzel Patricia bu müellim vak'adan bir kaç gün evvel 25 inci yaşını kutluluyormuş.. Yapılan samimi aile toplantısında de - miştir ki: e— Anne! Keşki hep böyle 25 yâşında kalsam!'.. Ne kadar isterdim bunu..» Kızın bu arzusu fena bir şekilde ol - makla beraber tahakkuk eylemiştir. Hakikaten Patricia olduğu gibi kal - mıştır. Annesi Madam Peter Miley aonun yanından bir lâhze bile ayrilmamaktadır. Kadıncağız kızının kendisini işittiğine, fakat söz söyliyemediğine kanidir.. Kıza hep sondalarla yiyecek verilmektedir... Arasıra gözlerini açmaktadır, müzik kendisine hoş gelmektedir. Yegâne ha - reketi yemek çok geldiği vakit başıni ha- fif bir surette sallamasıdır. Kızı geçenlerde mauyene eylemiş o - Jan meşhur Fransız doktorlarından Re- n& Cruchet filhakika onun arasıra, fakat ancak bir iki dakika için kendine geldi - Bini tesbit eylemiştir. Kadına harb ve sulh bahislerinde bugünkünden daha fazla söz hakkı veriniz. Son kararı ona bırakınız, harbin ebedi su- da yekdiğerile anlaşamıyacak iki kadın tasavvur edile- |gin söndürmek için kullanılmaktadır. Sözün Kısası FYı ıklırı!amîy:n—hap ishane Yaptırtılamıyan saray * Gazetelerin birinde, İstanbul hapishanesinin artık meşhur- laşan yıktırtılma teşebbüsü münaseber tile bit muahaze, bir de tavsiye gördün. Muahaze: İstanbul hapishanesinin tarihi kıymeti haiz olması ihtimali ile yıktırılmasında© evvel bir defa tedkik edilmesini tavsiye | edenlere tavsiye edilmişti, Tavsiye ise: Şayed hapishane binası fevkalâde hü> tıraları saklıyan bir yer ise en tipik bif parçası alınır, etrafı çevrilerek müslak- bel mamurenin ortasında bir hatıra ola* |rak alıkonulur, düşüncesini ihtiva edi- |yordu. ı Bir arkadaşı dinledim: — Adliye Vekâleti İstanbul adliye sâ* rayının bir an evvel yaptırtılmasını iş €© dindi. İstanbul adliyesi ilk gündenberi hep bu meselenin ardındadır. Yer bulun* du, plân yapıldı, hepsinden mühim olâ* rak para tedarik edildi. Pakat ne çare Kİ yeni saraya yer verecek olan eski hapl& hane binası bir türlü yıkılamıyor, bu işde bir talihsizlik olmalı, diyordu. e Talih veya sui talih meselede alâkaml* zın şekline göre değişir, fakat iyi veya fe na bir tesadüfün bulunduğu muhakkak“ tır. Bir başka arkadaşı dinledim: — Zavallı âsarı atika meraklıları VE zavallı gazeteler, diye başladı. Birindi kışım yersiz bir muahaze altında kalmifi İkinci kısım ise en basit bir hâdi: eksik haber almıştır. Bugün eski hapishi” ne binası el'an dört temel üzerinde durü* yorsa, alâkalıların bütün iyi niyetlerint rağmen el'an sapsağlam yükseliyorsü bunu eski eser merakhlarınm müracaki” larına değil, sadece basit bir formaliteYt borelu olduğunu biliyor musunuz? Hapishane binası çoktan yıkılmış ©* lacaktı. Hattâ münakasa neticesinde tırmanın ihalesi bile yapılmıştı, ameliyt” 15 lraya kadar| Yi üzerine alan teminat akçesini de yatif” Batılmaktadır. Bir | Mıştı, fakat son dakikada bir para mest” yer için 30 lira ve-| lesinin formalitesi eksik kaldığı görük ren meraklılar | Müş, tamamlanmasına teşebbüs edilmiğe vardır. Kendisi| Aradan geçen müddet zarfında ise her kanseri — için | ttahhid bu işi ucuza aldığını hesau'.amı: edmdi 3 bin lira almak -| bakmış ki ihalenin kat'iyet kesbetmesi fadır. Amerikada 10 konser için tam | SiR tayin edilmiş olan müddet de bilmiği 50 bi nlira para almıştı. tir. Fırsattan istifade ederek teminat çesini geri almış.. Şimdi yeniden bir ihale yıpılncskn& Eski eserlere meraklıların müracas! ilk ihalenin bozulmasından muahherdif Dostumun anlattığı hikâyenin vüsukü” bu hiç temin etmiyarum. Muhakkak ©* larak gördüğüm şey şudur: Yer var, Pi ra var, plân var, harekete geçmek her şey hazır, fakat eski hapishane türlü yıkılamıyor, yeni saray bir ti mredaRayee a Gi . DDERR Kırşehir felâketzedelerine gümrüklerin yardımı Kırşehir felâketzedelerine — yard olmak üzere gümrüklerde kullanıl! ta olan bazı evraka Mayıs başından baren hazırlanan tarifeye göre K pulu yapıştırılmaktadır. — Bu pu“l"; yapıştırılmasına 31-5-938 günü akşl mına kadar devam olunacaktır. BU retle felâketzedelere bin beş yüz kadar bir yardım temin edilecektir. | Bundan ve memurların maaşlar m., dan verdikleri yüzde ikilerin w“"n'. lan 663 liradan başka felâketzedel gümrük satış ambarlarındaki bİr eşyadan da değeri 8700 lirayı bulan YERĞM YADİMA ŞÜT nnn aaiT aa kamlen TAKViM kalktığını görmek için en iyi vasıta bu- nn hayatı bahiş mevzuu olduğu dakika- Dünyanın en çok Para kazanan Orkestra şefi Dünyanın en çok para kazanan erkestra şefi Tos- kaninidir. Lon - drada vereceği beş konserin — bütün biletleri gimdiden satılmıştır. Her konserinde 2 bin- Gen fazla dinleyi- €i bulunmaktadır. Biletler 3 lradan Otomatlar ne işler görüyorlar ? Bir Fransız gazetesi bugün Avrupa ve Amerikada kullanılan yeni otomat- larm bir istatistiğini neşretmiştir. Bu istatistiğe göre en çok kullanılan oto - matlar depolarda çuval sayan otomat- lardır. Bir takım otomatlar da tabı ma- kinelerinde çalışan işçileri kazalardan korumak için, diğer bir krsmı da yan - Parisin Burje tayyare — istasyonunda mevcud üç otomat Londradan Parise kadar tayyare idare etmektedir. Trap- da bulunan bir otamat da iki bin yük vaponunun depoya girip çıkmasını ida- re etmektedir. Elektrikle berhava edilen kasaba Şimali İspanyada, Aragon vilâyetinde Bicscas kasabası elektrik tertibatile ida- re edilen madenlerde gsuikasd neticesi wukubulan bir kontakt ile birkaç saniye içinde berhava edilmiştir. Ana kablo, muhtelif bağlarla kasaba- nan evlerine bağlanmıştı. İştial vakti ön- ceden hesablandığı için, Frankistler şeh- re girmeden birkaç saat önce, bütün ev- ler boşaltılmıştı. İştial neticesinde 180 ev baştanbaşa yıkılmıştır. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! İstanbul cihetinden Beyoğluna otobüsler işliyor, fakat ay- ni mesafe için bir otobüste altı kuruş, diğer bir otobüste ye- di buçuk kuruş, diğer bir otobüste de sekiz kuruş alıyorlar. Hattâ bazan ayni otobüste giderken altı kuruş, dönüşte yedi İNAN, İSTER buçuk kuruş aldıklar yvardır! İSTER vı oluyor. Bu böyle iken: — İstanbuldan Beyoğluna muntazam otobüs - servisleri Sözünün doğruluğuna: İNANMA!