| | Ki SON POSTA Devam eden %P&i siz böyle bir hayaletin vücu- İnan-vor musunuz? b — Bir iitm ve fen adamı olmaklı - ilim dolayısile hayır. Bir insan olmak, Ve fennin aydınlatamadığı bir çok :İlrl. muhat bir insan olmak sıfati - d' €vet, Belki bu hayalet hikâyesi '41“ 'başından geçen facianın tah- 'l?hl'dı uyandırdığı bir aksülâ - D“klnr susarak birkaç saniye dü - Sonra dalgın bir eda ile içini çe- ilâve etti: — Kim bilir, beki de doğrudur. Bu lan d'"'yl üzerinde bizim için yeni o- o çok şey var ki... h%t bu sözlerile tedkik ve müta- h;.: lâyık bir şahsiyet sahibi oldu - flim anlatmış bulunuyordu. Öyle bir .“hv. fen adamı ki, biraz evvel otur- €ve halkın (Perili konak) deme- lııı,,“"" telâkki ederken biraz sonra v' fennin aydınlatamadığı esrarla % insanın zavallılığından — bahse Yor ve hayaletin mevcudiyetini | 3 dlyerdu Acaba bu tezadı kas - % yapıyordu. Yoksa iki şahsiyet Ü anorma| bir tip karşısında mı i- Be'hllıııer suallerine devam etti: '!h.ŞM gene bahsimize — dönelim Vıhdenln bugünkü sıhhi va- l.nx'h umınluı müstesna olmak %nknu akliyesine tamamen sa- B âıll krizler çok sık mı gelir? W zamanlarında başkaları için N Olduğu vaki midir? K“'İ’yuı Yalnız uzun uzun gü - L,A“ o heiı gecesini yaşıyormuş gibi de çırpınır. - &e sig &lh ihtisasınız hangi tıb şube - dir, doktor? D"'“-yecryım efendim. k istediğim nokta şu: Baş- İçin tamamen tehlikesiz olan bir H':.lh—l;ü günün birinde seyrini de- İıı'ı bir şe; şey söyliyemem efen - "ıımm. mümkündür, zanne - s iışb::ı:;nm evlâdlarına karşı mu - ildır? B'”fhğl bize lâzım gelen şefkati mani olmuştur. zamanlarında sizi tanır mı? Bayır, hş,,::wdıı şimdi görüşürsek sual- Sevab alır mıyız, dersiniz? f S x N,__ era. Sükünet — bumasını lâzim. Meselâ yarın olabilir, A p. Sderim, ı:u: doktor, biraz da bu gece- —Pık hiç lim. Kenan beyin katili 0- kimseden şüphelenmiyorum, #üke> Ya cüce uşağın katline ne der- 'ıq Ktar sıkıntılı bir tavırla “'hı M'm.dmm ismi ne idi? ,"İu'%lzd' Çoktanberi mi bulunu- MW% cevab ş_"b verebilirim, — efendim, beri, babamın bü- Helehdm yaşlı idi. şak Ahmed ile Kenan bey &- mh““!lm— herhangi bir hu Ahııııd Miydı? '.'WL K ıçırnl:en en fazla Konanı ona çok — itimadı bi Nhnı:;î”mv bize — söylemediği t ::l wğlerdı Yani Ah- Ahm. d ağı, hem arkadaşı idi. q"“hı şu b.l::'l’"m!dcn yaşlı idi, de - * lu':irız €vvel hikâyesini n şahidlerinden biri ! !! '.“İdı ml de V3 oynamıştı. N Vi edi. lüdq,,_“ yorsunuz? kendisine hiç bir za - Muaj B P 'eki B ,':’:" etmemesinden, » $imdi biraz da bu teceden bahsedelim. A ve bu !Ie halkının sabahtanberi neler yaptı - h-em de zannederim, bu fa -| Serkomiser sordu: e«Sizin bir taban Kendiniz de dahil olduğunuz halde ai- ğını anlatabilir misiniz? — Bu gayet kolay efendim, Valide rahatsızdı, odasında idi, İhtiyar — dadı da onun odasının yanındaki odada ya- tar. — Uşak ve hizmetçi olarak evde baş- ka kimler var? — Küçük bir besleme, bir aşcı ve bir de sokak hizmetini gören Mehmed ağa isimli bir vekilharç. — Peki siz ve kardeşleriniz ne yap- tinız? — Miç birimiz sokağa çıkmadık. Öğ-| leye kadar evde idik. Öğleden sonra be raber nikâh dairesine gittik. Oradan gene beraberce eve döndük. — Gerisini siz biliyorsunuz. — Hayır bilmiyoruz Baha bey. Daha doğrusu bilmediğimiz noktalar — var. Meselâ yemekten evvel üç erkek kar- deşin söz birliği etmişler gibi odaları- na çekilmeleri nazarı dikkatimizi cel - bediyor. Doktor şiddetle itiraz etti: — Bence bu hareketin hiç de nazarı dikkati celbedecek bir hususiyeti yok- tur efendim. Sabahtan akşama kadar düğün merasiminin hayı huyu içinde yorulan bir insan elbette biraz dinlen- mek ister. — Misafirlerin bulunduğu salondan hep beraber mi çıktınız? RADYO Bugünkü program İSTANBUL S1 Mayıs 1838 Cumartesi Öğle neşriyatı: 1240: Plükla Türk musikisi, 12.50: Havâ- dis. 13.05: Plâkla Türk müsikisi. 18.30: Muh- telif plâk neşriyatı. Akşam neşriyatır 18.30: Plâkla dans musikisi. 19.10: Konfe- rans: Üniversite namına, ünlversite tülim ta- buru sübaylarından önyürbaşı İhsan Koca- man (Bayram, Sancak, Mülli marş). 19.55: Borsa haberleri. 20: Neomeddin Riza ve ar- Kadaşları tarafından Türk müusikisi ve halk şarkıları. 2045: Huva rapara. 2048: Ömer Ri- za tarafından arabea söylev. 21: Belma ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları, (saat âyarı). 2145: Orkestra. 22.15: Ajans haberleri. 22.30: Plâkla sololar, opera ve operet parçaları. 2250: Bon haberler ve ertasi günün programı. © ANKARA 21 Mayıs 1938 Cumartesi Öğle neşriyatı: 12.30: Karışık plâk neşriyatı. 1250: Plâk: Türk musikisi ve balk şarkıları. 18.15: Dahili ve harici haberler. Akşam neşriyatı: 1830: Çocuklara Karagöz (Küçük Ali). 19. 15: Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet İAdnan ve arkadaşların. 20: Saat âyarı ve a- rabca peşriyat. 20.13: Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmot Rıta ve arkadaşları). 21: |İikbahar at yarışlarının Ikinci haftasının ko- şuya iştirak edecek atlar ve kazanma ihtl- malleri hakkında konuşma: (Abdurrahman Ataı), 2115: Stüdyo salon oörkestrası. 22: A- Jans haberleri, 22.15: Yazmk| program ve İs- tiklâl marşı. (Ber bakkı mahfuzdur) bir isticvab canız var değil mi Baha Bey?» — Hayır... — Evvelâ kim çıktı? — Ben salondan çıktığım zaman kar- deşlerim Suphi ve Murad orada idiler, — Yatak odalarınız üçüncü katta - dır, değil mi? — Evet. — Ailenin bütün çocuklarının yatak odaları ayni katta mıdır? — Evet... Selma da dahil olmak üze- re hepimizin odaları ayni kattadır. — Odanıza çıktınız. Orada ne yaptı- nız? — Soyundum. Yatağıma — uzanarak biraz kitab okudum. — Hiç dışarı çıkmadımız mı? — Hayır. — Faciadan ne zaman haberdar ol - dunuz? — Zabıta memurları gelip haber ver- diler. — Dâha evvel elektrikler sönmemiş miydi? — Hayır. — Elektrik tesisatında her katın si - görtası aynı midir? — Öyledir. — Bunu nereden biliyorsunuz? — Bir gün kardeşim Suphi söyle - mişti. O elektrik işlerine çok meraklı - dir. — Bu işlerle bilfiill uğraşır mı? (Arkası var) Tarihi tedkikler (Baş tarafı 7 nci sayfada) vusturya milli kütübhanesinde bulunan bir vesikaya göre varidat şöyle tesbit e- dilmişti: Altın lira Mısır varidatı 600 000 Şam varidatı 60 000 Trablus varidatı 50000 Diyarbakır varidatı 120 000 Haleb varidatı 50 000 Kıbrıs varidatı 50000 Erzurum varidatı 105 000 Anadolu varidatı 875 000 Rumeli varidatı 820 000 Karesi varidatı 150000 Diğer vilâyetler varidatı 836 000 Âşar, maden, zahire pahası vesaire, 4184 000 Timarlar hasılatı 6 000 000 Yeküâün 14 000 000 Bu mikdar gittikçe azaldı, Osmanlı im- paratorluğunda varidat ve masrafı kar- şılaştırarak açıksız bir büdce yapmak liı- ; zumu ilk defa Tarhuncu Ahmed Paşa ile- ri sürdü. Fakat bu hamiyetini İmparatorluğun son zamanlarında bir| £ büdce yapılıyordu. Fakat bunlar hep a- çık veriyordu. Yüzlerce milyon borca gır- diler. 14 milyan altın takriben şimdiki yüz elli milyona muadildir. Demek ki bütün Şimali Afrikayı, Şarkt — Akdeniz havalisini, Orta Avrupanın cenubunu e- linde bulunduran imparatorluk kendin- den belki 10 misli küçük olan yeni Tür- kiyenin kudretini gösterememişti. Eski ve yeni kafaların bir farkı da bundadır. hayatile Osmanelinde tüyler Osmanelinden bildiriliyor: Birkaç gün evvel Yeniceikebir köyünde bir ci- nayet olmuş, yirmi yaşlarında Karaca Ahmed oğlu Ahmed adlı bir genç ayni köyden Sadettin tarafından eski bir hu sumet neticesi olarak — öldürülmüştür. Cinayetin tafsilâtı şudur: Vak'a günü maktul Ahmedin merkebi bü- köyde araştırılmış, bulunamayınca bir cina- yete kurban gittiği şüphesi hasıl olarak Os- lmmu Jandarma komutanlığına haber ve - rilmiştir. Vak'a mahallinde uzun boylu tedkikat ve tahkikat yapan jandarma komutanı Muh - tar ve sulh hâkimi Hakkı cinayet — fallini! meydana çıkarmışlardır. Cinayet bundan Ik! yıl evvel maktul Ahmedin babası Ahmedi öl- düren Halis Şefiğin karısı Ayşenin — teyzesi oğlu Sadettin tarafından işlenmiştir. Badettin eski intikam hlasile gece köyüne dönmekte olan Ahmedin, ağaçlıklı mezarlık elvarında yolunu kesmiş ve tabanca ile ateş ederek Ahmedi merkebden düşürdükten son- ra henüz ölmemiş olun yaralının — kafasını balta ile keserek vücudünden — ayırmıştır. Sadettin bu mrada vak'a yerine gelen ayni |köy halkından Niyaziye cinayetl hikâye ve ölüyü göstererek cesedi birlikte köy yanın - dan geçen Sakarya irmağına atmağı teklif etmiştir. Bu vaziyetten çok korkan Niyazi: — Şimdi geliyorum diyerek Sadettinin ya- (Baştarafı 9 uncu sayfada) Erkek — Yok vire ona, pasa sena Türkika., sopâ sey demek.. sus. Memur — Buraya neye geldiniz söy- leyin. Kadın — Benim koza derdli. Memur — Ne derdin var söyle. Erkek — Var derd. Hani sok derd.. yok derman, bu kari anası, bizim evde patirti yapar. Benden korkmaz, sen kor- kutazak onu, Memur — Burada umacı yok, haydi işinize. Erkek — Ne derd dinlemez adam sen. Memur — Haydi haydi işinize. Bu gsırada kapının önünde bir gürültü Sayfa 13 ürpertici bir cinayet Karı koca bir olarak öldürdükleri adamı nehre attılar rundan ayrılı ayrılmış, köye gelmiş fakat korku « sundan cinayeti kimseye habet verememiş- tir. Katil Badettin, Niyazinin avdet etmedi « ğini görünce şaşırmış, tabanca ve baltasını alarak evine gelmiş ve karısını yataktan kal dirarak vak'a yerine götürmüştür. Karı koe ea burada yere dökülen kanları toprakla bed Taber maktı"*> ekmek torbasına dolduraral€ bir ağaç dibi. müş, ve cesedi maktu « lün merkebine yerek Sakarya nehrine atmışlar ve evlerine dönmüşlerdir. Sadettin evde üzerine sıçrayan kanları karısına te e mizletmiş, tabancayı karısı yasıtasile babasl evine, baltayı da Niyazinin evine saklattır « miş ve suçun meydana çıkmasına sebeb o « lacak bütün delilleri ortadan kaldırmıştır. Köyde çok etraflı ve gizli tahkikat yapan Jandarma komutanı ve sulh hâökimi cinaye « V meydana çıkardıktan sonra Sadettin tahs ti tevkife alınmış ve ilk isticvabında üer şe< yi Inkâr etmişse de bu deliller karşısında cie nayeti itirafa mecbur olmuştur. Yapılan araştırma sanunda Ahmedin ce« sedi Geyve kazasına bağlı Mekece köyü el« varında Sakarya nebhri sahilinde bulunmuş, katllin sakladığı tabanca, balta ve torba da yerlerinden çıkarılmıştır. Çok vahşi bir surette işlenen bu cinayeli kaza ve muhitinde derin bir teessür uyan « dırmiş ve einayeti meydana çıkaran jan « darma komutanı Muhtar ve sulh — hâkimli Hakkının faaliyetleri takdirle karşılanmış « tır. Katll Sadettin adliyeye verilmiştir. Tahs kikata devam olunmaktadır. MiZAH : Derd dinleme bürosu içeri doldular, Artık her kafadan bir set çıkmaya başlamıştı: — Azizim beni dinleyin.. — Bay memur, monşer... Nasıl söyr Hiyeceğim bilmiyorum. Dün bir oto ale dım, Peraya çıktım... — Bir takke beni dinlersin.. sana ma: ruzatım, bizim Kumkapının Nişancasın: da He kuyumciyanların ortanca mahtu« munun. — Size çok rica ederim bay memur sabahtanberi burada bekliyorum. On se- kiz liraya yaptırdığım — iskarpinlerime, bastılar, yüzümün pudrasını tazelemek için elimi kaldıracak halim kalmadı. Memur ne yapacağını şaşırmıştı: oldu. Kapının iki kanadı birden açıldı. Kapı önünde birikenlerin hepsi birden Son Posta'nın z (Baştarafı 9 uncu sayfada) — Ne?.. diye söylendi. Hayır kimseyi, Juanitayı da kabul edemem. Mister Ste- vensonun İşine dair mi?. Bana meseleyi yazarsa, o zaman düşünürüz. Stevenson yorgun dimağile, acaba doğ- Tü imu işittim. Juanita mı dediler, diye düşündü. Allahım ne oluyordu? İsmi ne- den bu gibi, garib, acayib işlere karışı - yordu. Biraz sonra, müstantik, — getirilen kâğıdı okudu ve bir resme uzun uzadıya baktı. Söze başladığı zaman tavırları de- Bişmişti: — Mister Stevenson, şu dakikada elim- de cidden dikkate şayan bir vesika var. İfadenizde, hâdisenin saat 3,30 da oldu - RBunu söylemiştiniz. Arkadaşınız, karış - maş olan iplerden birini çözmek için is - kele tarafından serene tırmanmıştı. Ve müvazenesini kaybederek aradan yuvar- — Yangın var! Dedi, ve düştü bayıldı. İsmet Hulüsi abıta hikâyeleri lanmıştı. O sırada siz yekede bulunuyore dunuz değil mi?.. dedi.. — Evet, aynen böyle olmuştu. Müstantik sözüne devam etti: Burada bir resim var. Meseleyi ay« dınlatıncıya kadar sizi burada misafir e- deceğiz, dedi. Fotograf makinesi yanıl - maz, derler. Öyle sanıyorum ki, bu se « ferki işte de yanılmamış. Sizden maze « ret istiyeceğiz, dedi ve hoş bir hürmet jestile eğilerek resmi delikanlıya uzattı, * Bu bir rüya değildi. Yelkenin üstünde görünen resim bu « lanıktı. Fakat serenden düşmekte olan bir adamı gösteriyordu. İbrahim Hoyi Memur aranıyor — Liseyi ikmal etmiş itriyattan ve işden anlar bir genç ile amelo çocuklara ihtiyaç vardır. Taliğlerin Bahçe « kapıda Hasan deposuna müracaat. Aksu vapuru Büyük Avarya Hesaplarını Rüyete Memur Dispaç Heyetinden: 9/2/938 tarihinde Sinop civarında uğradığı deniz kazası neticesinde gemi ilçş hamulesinin selâmeti müşterekesi için Tmahkemelerce tesbit edilmiş olan «Aksu» kasşden karaya oturtulduğu salâhiyettar vapurunda- veya yükünde alâkadar olanların dileklerini; 6/Haziran/338 tarihine müsadif Pazartesi gününe kadar, bu vapurun büyük avarya hesablarını ticaret mahkemesince tayin edilen Dispaçlora tevdi edilmek üzere; görmiye memur İstanbul Asliye birinci İstanbul Deniz Ticaret Müdürlüğüne göndermeleri lüzumu ilân olunur. Bu müddetin hitamından sonra vaki talebler nazarı itibara alınmıyacaktır. — «2991> âıııııııııııılııııııııııınııııııııııııııııııınıııııııııım | (Bü aA a AAA? Türk Hava Kurumu YÜK PiYANGOSU | 2. ci keşide 11/Haziran/ 1938 dedir. Büyük ikramiye: 45_000 Liradır... Bundan başka: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiyelerle (10.000 ve 20.000 ) liralık iki adet mükâfat vardır... Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin eden bu piyangoya l | FT EL A NL c eee aa dN »