“BON POSTA Yazan: A, R. Poyraz Ali, Şövalye Cemin yanına yaklaşarak dedi ki: “ Senden bir şey rica edeceğim. Hususi bir vazife için Antuvanı benim emrime vereceksin. Bizden kaçırılmış ve saklanmış bir hazinenin yerini öğrenmek istiyorum!,, — Hah.. işte, sizi görmek istediğimin ikinci sebebi de, budur. Lütfen şuraya oturunuz. Size, bu yolculuk hakkında biraz malümat vereyim. Poyraz Ali ile Antuvan, küçük bir masanın iki tarafındaki koltuklara o- turmuşlar; konuşmıya başlamışlardı. Antuvan, sesini son derecede hafif- kimse tarafından duyul- mıyacak bir sesle; düşündüklerini ağır ığu Poyraz Aliye izah etmişti. Poyraz Ali, gittikce artan bir merak ve heyecan ile bunlnn dinlemişti. Son- ra, derin derin düşünerek: — Antuvan!.. Sen, gerçekten sadık bir adamsın. Göz göre göre bu kadar fedakârlığa atılmak, her yiğitin harcı değil... diye, söylenmişti. Antuvan ile Poyraz Ali, mutab:k kalmışlardı. Beraberce salonu terkede- rek, şövalyenin bulunduğu tarasaya çıkmışlardı. Şövalye Cem; uzun sandalyede, ha- reketsiz bir halde oturuyordu. Derin derin düşünüyordu. Gözlerini, cenüb güneşinin parlak ışıkları kaynaşan de- nizden ayırmıyordu. 'Tarasa kapısına geldikleri Antuvan seslenmişti: — Aziz şövalyem!, Bakınız, sevgili “dostunuz Poyraz Ali Reis geldi. - Şövalye Cem, büyük bir memnuni- yet içinde başını çevirmişti. Poyraz A- linin merd ve asil çehresini görür gör- mez kalbinde hissettiği meserretle gü- Tümsemişti. Ellerini ona doğru uzatmiştı: —Aziz dost, hoş geldin! Senden ay- rılalı, henfiz yirmi dört saat bile geç- medi. Fakat seni o kadar göreceğim gel- « Antuvan, lütfen bir sandalye... iye bağırmıştı. Antuvan, Poyraz Alinin oturması i- çin, kapının yanındaki küçük koltuklar- dan birin; tarasaya çıkarırken sözlerine devam etmişti: — Sonra, muhterem şövalyem.. size bir müjdem daha var. Ali Reis, şehir hayatından şikâyet ediyor. Buraya, si- zin yanınıza nakletmek iİstiyor. Nasıl; buna da sevindiniz mi?. Şövalye, hakikaten bir çocuk gibi se- vinmişti. — Oh.. ne saadet... Böyle bir dost ile başbaşa kalmak.. kalbimin elem ve ıztırablarını onunla paylaşmak.. hiç, sevinilmez mi?.. Poyraz Ali; Antuvanın verdiği koltu- ğu, Şövâlye Cemin uzun sandalyesinin yanına yerleşmişti. Gülerek cevab ver- mişti: — Yaa.. demek bu kadar sevindin; öyle mi şövalye?... Fakat buna muka- bil, ben de senden bir şey rica edece- zaman, — Emret, Ali Reis: — Hususf bir vazife ifa etmek için, Antuvanı benim emrime vereceksin. — Hay, hay... Bilirsin ki Antuvanın bana olan sadakat ve muhabbeti kadar, sana da merbutiyet ve hürmeti vardır, Kendisine her ne emredersen, büyük bir memnuniyetle ifa edeceğine emi- nim. — Buna, ben de senin kadar eminim. Lâkin, kendisine gördüreceğim iş, bu- rada değildir. — Ya, nerede?.. — Taranto sahillerinde. — Oraya mı, göndermek istiyorsun? — Evet... Bizden kaçırılmış ve sak- lanmış bir hazinenin yerini öğrenmek için onu oraya göndereceğim. Seni yal- 'akmamak için de; ben buraya geleceğim. — Çok isabetli bir düşünüş, azizim... Antuvan,.bu vazifeyi büyük bir maha- retle ifa edecektir. Onun burada bu- lunmadığı esnada senin refakatinden istifade etmek de, bana son derecede saadet verecektir. Sorabilir miyim, An- tuvan ne zaman hareket edecek? — Mümkün olursa, yarın, Antuvan, söze karışmıştı: — Aziz şövalyem!.. Sizden bir daki- ka bile ayrılmak, benim için tahammül yedilmez bir azab ve ıztırabdır. Fakat ne yapayım ki; muhterem reisimizin emir- lerin$ yerine getirmek de mühim bir mecburiyet... — Şübhesiz, Antuvan... Yanımda, A- li Reis olduktan sonra, benim için kat- iyen endişe etme. Git, Reisin tevdi ede- ceği vazifeyi ifa et... — Evet, öyle olacak aziz şövalyem... Yalnız unutmadan şunu da söyliyeyim ki; dün sabah Parise müteveceihen ha- reket eden kral hazretleri, tam araba- larına binecekleri zaman beni huzurla- rına kabul ettiler. «Efendiniz Şövalye Cem hakkında bana sık sık malümat veriniz, Sıhbat ve âfiyetlerinin derece- sile, bir şey isteyip istemediklerini bil- diriniz.» dediler. Kral hazretlerinin bu arzularını yerine getirmek lâzım. Şövalye, ağır ağır başını kaldırdı: — Tuhaf şey... Kralın bana bu ka- İdar büyük alâka göstermesine hayret ediyorum... diye mırıldandı. Şövalye b usözleri söy vanın çehresinde de garib gölgesi dolaşmıştı. Poyraz Ali, omuzlarını kaldırarak cevab verdi: — Tabit değil mi, şövalye, senin fe- dakârlığın, onu ve Fransayı kurtardı. Eğer sen olmasaydın, şimdi bütün Fransa Şarikenin orduları tarafından « © © y © WTTTUTRTA 1 — Yazı işleri müdürümüzün ismi, 2 — Kraliçe, cemi edatı. $ — Ağız ağıza, beyaz * — Bir renk, nota, sırt. $ — Bual edatı, vahşi bir hayvan. 6 — Arkadaş, kenar, lâve. ? — İstek, ateş tutmak için kullanılır. 8 — Bu taşınır, bir renk. 9 — Mülk, yemeklerde kullamılır. 10 — Hariciye Vekilimizin soyadı, faydalı | bir hayvan. YUKRIDAN AŞAĞI: 1 — Kuttuluş, araboa su. 2 — Her insanın başına bir defa gel!r, to- kat. $ — Dudak, çocuklara bakar. & — İyiliğe kavuşma. $ — İstirahat, külhanbeyi, 6 — Kısa zaman, ? — Bir askerl rütbe, hamur yaparken kullafılır. 8 — Alfabenin sekizinc! harfi, arzu, bir hayvan. 9 — Dost bir memleket, alt taraf, | - i>İzİ» <|« imir İra z K | 9 L JA »e ( IKM İA ( TM2 K MMM.&J istilâya uğrıyacak.. kral da kim bilir ne olacaktı! Şövalye bu sözleri söylerken, Antu- lemli bir süzüşle gözlerini ufuklarda dolaştırdı. Dudakları kıpırdadı. Fakat, hiçbir ses çıkmadı. Poyraz Ali, devam etti: — Bir hançer darbesi., evet, Madrid şatosunda, kralın göğsüne indireceğin bir hançer darbesi; onun hayatını, ve hattâ Fransa krallığının hayatını cılız bir mum gibi söndürebilirdi. Fakat sen, damarlarında kaynıyan asil Türk kanı- nın emrettiği vechile hareket ettin. Hattâ.. Gmç korsan reis, birdenbire sözünü kesti. Söyliyeceği şeylerin, şövalyenin kalbindeki derin yarayı acıtacağını hissettiği için, birdenbire susuvermiş- ti. Fakat şövalye, inler gibi bir sesle: — Evet.. devam ediniz... Niçin susu- yorsunuz?, Şu halde, ben devam ede-| yim... Hattâ.. onu kurtarmak için; kal-| binin bütün kuvvetile bağlandığı o bü- yük aşkı bile feda ettin; diyecektin, de- Bil mi?, Ah, azizim Ali Reis!. Yaptı- ğım o büyük fedakârlıktan dolayı kat- iyen pişman değilim,.. Ancak şu var ki ” wet — Bu adamın çehresi, beni üşütüyor. — Kimin?.. — Kralın, — Niçin?.. — Onu bilmiyorum. — (Arkası var) eee Bir doktorun günlük notlarından Sayu'lıll ve Ağır işi'mek Burada konuşacağımız bahis, anadan Bağır, disiz olarak doğanlara ald değil- dir. Bir takım irsi sebeblerden, anadan ve babadan geçen hastalıklar neticesi ço- cuklar anormal olarak doğarlar. Bu a- nomalllerden biri de sağır ve dilsizliktir. Yokza dilsizlerin dilleri ve bazılarının zannoettikleri gibi küçük dilleri yok değil- dir. Bu zavallılar o kadar sağırdırlar ki Gahili kulakları 0 kadar töşekkül etme- miştir ki yanlarında top patlasa işitmez. ler ve dünyada hiçbir çeyi de işitmedik- leri için bittabi hiçbir şey de konuşa- mazlar.. ve sağır dilsiz olurlar, Bunlara karşı tıbben yapılacak maalesef hiçbir gey yoktur. Bunların haricindeki! sağır- hıklar ve ağır işitmeler ya bizzat kulağın Dühabı müzmini, veyahud burunun ar - kasındaki etlerin fazla büyümesi, buru- nun içinde kemik fazlalığı veyahud faz- la eğriliklerin; ahtapotların mevecudiyeti bademeiklerin fazla büyümesi gibi se- beblerden ileri gelir. O gaman bittabi kulak sağırlığının ve a- Harlığının tedavisi için bu sebeblerin te- davisi ve ortadan kalkması şarttır. Bü- hassa çocuklarda bu çok mühimdir, A- Bırları dalna açık düran, ağzı açık üyü- yan, horlayan çocukların - kulaklarında işitme kabiliyeti de ax çok azalmıştır ve bakılmadığı takdirde müruru zamanla bu hal yerleşir ve çocuğun istikbali üze- rinde mühim bir rol oynar, Çocuklarını- zin burunlarını sik sık muayene - ettiri. niz. Burundan açık ve serbest bir zuret. te teneffüs etmelerinin çaresine bakınız. Çünkü bu dediğimiz gibi yalnız kulak gi- bi mevzil değil, ayni zamanda umumi fi- ziyolojik geriliklere sebebiyet verir. Neş- vünemayı tevkif eder. Kulak ağrılarını husüle getiren diğer bir sebeb de mecrada kulak kiri denilen aa- tı maddenin fazla terakümüdür. Bunun garesi yıkatmaktır. Derbal pizlikler çıkar ve kulak açılır. Cevab isteyen — okuyucularımızın - posta pulu yoliamalarını rica ederir. Aksi tak- dirde istekteri mukabelesiz kalabilir, Yeni neşriyat ORMAN İŞLERİ — Fahreddin Karaoğlan Asafoğlunun tertib ettiği bu eser arman İş- lerine ald olan bütün husust kanun ve ceza- ları ihtiva etmektedir. Adliye Vokületi neşri- yatı elarak ııımuı: Bugün Harbiye - Güneşle karşılaşı) Milli küme maçlarının başında giden Güneş bun mağlüb da olsa şampiyonluğunu muhafaza ede! Bugün Taksimde Güneşle Harbiye kar- şılaşıyorlar. Güneş takımı milli kümede 14 mayıs 1938 cumartesi günü muzda yapılan voleybol turnı başta gitmektedir ve mağlüb da olsa ge- | mifinal karşılaşmalarına devam ne başta kalacaktır. Harbiyeliler sonlar- dadırlar, Fakat daha oynanacak bir Be- şiktaş ve bir de Altılar muhteliti maçı kalıyor. Yarın siyah beyazlılarla karşıla- şacak ve alacağı netice henüz kestirile- mediğinden puan işinde rol oynıyabilir. Bununla beraber altılara mağlüb da olsa gene Üç puanı mevcud demektir. Şu hal- de Ankaranın diğer klübü Muhafızgücü- ne nazaran daha iyi vaziyete geçecektir. Üçüncüye kadar olan dereceleri İstan- bul klüpleri paylaştıktan sonra Harbiye- nin Üçokla ve bu İstanbul maçlarından hiç olmazsa birini kazandığı takdirde Muhshzguule çekişmesi lâzımdır. Bunun in İstanbul maçları Harbiye için mü- . |bimdir. Boğaziçi ile Darüşşafaka karşılaşıyorlar Bugün Darüşşafaka lisesi ile Boğaziçi lisesi arasında bir spor bayramı tertib e- d.umı. r. Atletizm, futbol, voleybol, ping-pong karşılaşmaları yapılacaktır. Spor hareketlerinden evvel bir de mera- sim yapılacaktır. Saha Arnavudköyünde Boğaziçi lisesi spor sahasıdır. İstanbul kadınlar arasında eskrim şampiyonası İstanbul kadımlar arasında yapılan eskrim müsabakası neticelenmiştir. Puan vaziyetine göre İfakat İstanbul flöre birincisi, Bella ikincisi, Nasibe ü- çüncüsü, İffet dördüncüsü, Perihan be- şincisi olmuşlardır. Şarşpiyonaya sekiz kız iştirak etmiştir | ,, ve karşılaşmalar iki günde bitirilebilmiş- tir, Bu 28 çarpışmayı Bedti, Orhan, İlhan, i, Rıza, Esad, Aydın ve Mübeccel )ıi ken ı.ık yaparak idare etmişlerdir. Voleybol müsabakaları Galatasaray terbiysi bedeniye klübün- den: Biyada Balıklıçeşme köyünü su bastı Biga (Hususi) — Birkaç gün evvel yağan şiddetli yağmurlardan — Balıklı çeşme deresi taşmış, iki saat içinde kö- yü su basmış, birkaç samanlık ve ev yıkılmıştır. Bu arada bakır ve yayık gibi bazı ev eşyasını da sürükleyip gö- türen sel suları, köy halkından bir ka - dını da önüne katarak sürüklemeğe baş İlamış, fakat kadın o sırada vazifeten o- rada bulunan nahiye müdürü Şevket tarafından uzun bir ip atılarak muhak- kak bir ölümden kurtarılmıştır. Yıllardanberi böyle şiddetli bir yağ- mur görmiyen köylüler, bir aralık iri dolu taneleri düşmeğe, birkaç dakikâ içinde de kalınlığı bir karışı bulmağa başlayınca çok korkmuşlar, heyecanla- rından şaşkın bir hale gelmişlerdir. Bu köyün civarındaki diğer — köylüler de tarlalarında çift sürerken — yağmurun ve dolunun hızını görünce — heyecana düşmüşler ve korkularından kendi köy- lerine gitmiyerek daha büyücek olan Balıklıçeşme köyüne iltica etmişler - dir. Köylülere uzun müddet — endişeli dakikalar yaşatan bu sağnaklı rah - met, mahsulâta bir zarar vermemiştir. Bigada bir kızı köpek ısırdı Biga (Hususi) — Bülbüloba köyün- den Arif oğlu Hüsnünün 12 yaşların- daki kızı Fatma, bir iş için dedesinin evine gittiği sırada avluda başı boş bir halde bulunan gayet azılı bir çoban kö- peği tarafından fena halde ısırılmış, ba- cakları didik ditik olmuştur. “Yara h kız tedavi için Vilâyet hastanesine gönderilmiş, kuduz olup olmadığı an - .]:qı).mık için köpek — de yakalanmış, müşahede altına alınmıştır. Antalya lcra memur muavinliği Gerede (Hususl) — Kazamız lcra memuru Cemâl Yurdakul Antalya tera memur mü- avinliğine tayin edilmiştir. cektir, Bakırköy - Galatasaray spat Vâ — Adalar - Davudpaşa, saat 15446 | Çengelköy - Çelikkol, saat 1 Mülkiye mektebi Hukuk ile berabere kaldı Ankara (Hususl) — Yüksek me « bölge kupası maçlarına bu hafta $ dında devam edildi ve Mi kımları 2-2 ye berabere kalı 4 Takımlar; Mülkiye: Cahid, Nihadı Turgud, Orhan, Hüsnü, Celâi, Orhüf ğ Alâeddin, Taci. Hukuk Pakültesi: Gi han, Kadri, Münir, Hasan, Fahir, hid, Enis, Şefik, Salâhaddinden mü Oyuna Mülkiyeliler başladı. İlk mütevazin geçti. Bu arada Mülkiye İf birkaç gol fırsatı kaçırdılar. NIDA! Tanen dakikada kalecinin hatamınd de eden Alâsddin Mülkiyenin birtnti attı. Hukuklular bu göle devre — orÜ” sol içleri vasıtasile cevab verdiler. 0) bir şekll almakla beraber Hukuk G#f hâkimiyeti altında devam etti ve Geffği larında bir gol daha atarak Hukull” | galib bitirdiler. İxinel devrede iki takım da ufak Ö likler yaparak sahaya çıktılar. Büsüük ğ Sund, Celâl, Taci şeklindeki mülkiy€ İj cidden güzel bir oyun çıkardı. Bu © siyade Mülkiyelilerin tazyikı allı Devre sonunda Suad Mülkiyenin sayısını nefis bir şütle çıkardı ve O lece bitti. Şimdiki halde Mülkiye !f galibiyet ve bir beraberlikle yüksek ler liginin başında bulunmaktadif takültesi Mülkiyeyi bir puvan geridiili etmektedir. Hukuk, Harbiyeye yenl dirde, Mülkiye Ziraati mağlüb ederti ği yı alacaktır. Aksi halde şampiyonlali takımı kazanacaktır. 15 mayısta olan bu maçlardan sonra netice beli | | W Kırıyllııırolnolu mad’ h vağlı, Eminönü Halkevinden: Evimize b ler arasında 15/5/988 pazar günü matlişi ragümrük stadında, aşağıda güsteli 4 kilde yapılacaktır: M Bozkurd - thcmlîu : B, 1330! Al:ml - Raml: 1030: B, 15 A — Yurdda spor — hareketleri (Baştarafı 5 inci sayfada ) » Müsabakaların birinei ve ,'a rada yapılacak olan Türkiye bisilii' | ciliklerine işlirak edeceklerdir. Lig maçları Balıkesir bölge Ng maçları 22 lvıuk ve 3 temmuza kadar dnl- !dmırdıııın ıznıdl’ rirı ı__'ı—-ı/ıı;-” P. mahallerinden biri olan Tepecik tenezsüh tertib etmiş, tenezzühe D*Y ler ve sporcular iştirak etmiştir. ve tenezzühe iştirak edenler köye nakledilmişler ve orada gençlerinin yaptıkları kır eğlenc larla bando ve caz tarafından Ça havalar ve muhtelif danslarla hoş bir vakit ve güzel bir bahar &” mişlerdir. İdmanyurdu tarafındafi kır sofralarında öğle ve akşam B ve höşmelimler yenmiştir. / Aksarayda: (Ziya Nuri). Bad). Beyazıdda: (Beli). Ba (Radvan), Eminönünde: zım). Eyübde: (Arif Beşir). a tali). Şehremininde: (Nâsım). Yü V başında: (Hamdi). Karagümmrüklüryf| mal), Küçükpazarda: (Necati Bakırköyünde: (Merkez). Beyoğlu cihetindekiler: ” İstiklâl caddesinde: (Dellasudü başında: (K!':ııylnul x.ııxöy“ Hüsnü), İstiklâi caddesinde” Ö, * z mıııllıdfl" ğ ciyan). Pangaltıda: K şiktaşta: (Süleyman Recel Boğaziçi, Kadıköy ve w_n% Üsküdarda: (İskelebaşı). e B man), Kadıköyünde: — (Sıhhâk ” Böyükadada; (Şinasi Rıza). * (Tanaş).