4 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

4 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* Mayıs Tarihten sayfalar : Yazan: 1582 senesi yaz mevsimi başlamıştı. Ü- Tincü Murad sevgili şehzadesi Mehme - —llnnet düğününü o zamana kadar eşi emiş derecede büyük ve göz ka- cı bir haşmet içinde yapıyordu. münasebetile İstanbulda yapı - _Rnhklzr ve eğlenceler haftalarca sür- ÖL Bu eğlenceler, tarihe intikal edebil- Olanların en zenginlerinden biri ola- hâlâ okunmaktadır. Eğlencelere İs - İabuldaki esnaf da iştirak etti ve kendi 'atlarına uygun bir şekilde tantanalı k teçid resmi yaptılar, Esnafın bu ge- &d reşminde göstermiş oldukları yeni - Üer ve buluşlar fevkalide meraklıdır: * Üçüncü Murad devri Osmanlı sarayın- & kadınların tam manasile saltanat sür- Riyo başladıkları ve koca imparatorluğu _“— Yyumuşak ve beyaz parmaklarile ida- İt ettikleri bir zamandır. Bu nüfuz esna- :hçid resminde bile kendisini göster- Ye ilk olarak kadınlar için pabuç ve ira ile hotoz filân yapan esnaf geçti. Bu eznaf bir çok renkte sırmalı ve Âlapdanlı bayrak - <Baldaken> - denilen ada :"liyeler açmışlardı. Üçüncü Mu 'de hediye takdim ettiler: Sırma işle - Mi Meşinden yapılmış bir pabuç. an arkalarında karagözcüler ve hıklacılar göründü. Daha sonra bir çok Ahudiler, Alman ve İspanyol elbiseleri ik geçiyorlardı. Daha başka günlerde yapılan geçid re- —mtri daha cazib ve meraklı oldu: uğun ve pamuk ipliğinin ehemmi- büyüktü. Bu esnaf pamuktan bir çok boyamışlardı. Kendileri de pa - :_"“lr. arasıra birbirlerine vuruyorlar- Kurdura ve terlik satanların alayı e - Öyce uzundu. Yapılan işlerin her çeşidi leriliyordu. Padişaha meşinden yapıl- büyük bir kundura ile bir çok sarı Buş ı““'slıx verdiler. N&nçhr altı tekerlekli büyük bir ara- h Üzerine mükemmel bir imalâthane h luşlardı. Burada bir çok kimseler ça- & * kemer, çanta, eğer takımları, bı- Ve kılıç kiları yapıyorlardı. nkuüııeıhm önlerinde kırmızı ve sa- k.:.' bayrak vardı. İpek kumaşcıları an- %: daha parlak bir alay gösterdiler: a Ve arkada baştan ayağa kadar ipek- ',;İbhı giymiş olan yüz delikanlı ge - » Ortalarındaki arabanın üstünde bir _ç— hmıq katlıyordu ve ustası yere diz Tne olduğu halde kafasını tezgâh ye- kullandırıyordu. c'%im ve iplik bükenlerle, kaytancı - k(' büyük bir kalabalık teşkil ediyor- lar tuhaf tuhaf ve renk renk kü- ve takkeler giymişlerdi. .:&-h;ae hem yürüyorlar, hem de bö- ei ı_';'htçu- de onlar gibi halka renk & #erbetleri bol bol dağıtıyorlar; ya - %ekıııdnm veriyorlardı. gıcak sıcak halka dağıtıyor- Na Bünan N ai İtmanımızda gösteriyor. '"'.ı inlar, deniz canavarları yapmışlar, | Auktan yapılmış kocaman topuzları ta -| ae padişaha çok inca ve us- ÜrŞe Bir şilep daha kazandık Esnafın geçid resmi Börekçiler hem yürüyorlar, hem de börek yaparak sıcak sıcak halka dağıtıyorlardı. Şerbetçiler de renk renk şerbetleri bol bol halka su- Ruyorlar, onların yüreklerini serinletiyorlardı. Yorgancıların kendileri tırma elbiseler giydikleri gibi sırmalı yataklar içinde sırmalı yorgan örtünmüş olan yüz gen ötürüyorlardı. Kadircan Kaflı tacâ işlenmiş olan kumaşlarını sundular. Debakların hediyeleri arasında sırmalı meşinden sofra örtüleri, meşinden ve di- kişsiz olarak yapılmış (sumak — su içmi- ye mahsus kap) lar vardı. İplikçiler, yemişçiler ve peştemalcılar da geçtiler. Onların arkalarında sırmalı elbiseler giymiş olan üç yüz delikanlı yü- rTüyordu. Velense (at sırtına ve eğerin altına ko- mulan keçe) yapanlar padişaha gayet us- talıklı işlenmiş olan hediyeler verdiler. Mumcuların boy boy, renk renk ve çeşid çeşid çiçekler halindeki eserleri hayret uyandırdı. Onlar da hediye hususunda evvelkilerden geri kalmadılar. Çömlekçilerin alayı bile At meydanmı dolduran vezirleri, beylerbeyileri, Yeni- çeri ve Sipahilerle zabitlerini ve patlak renkli elbiselerile muazzam bir çiçek ser- gisi halinde görünen halk kalabalığını meşgul ediyordu. Küpler, boy bouy testi- ler, toprak sürahiler, bardaklar, hattâ çi- çekler vardı. Gayet ustaca sürülmüş olan renk renk cilâlar bunlara toprak değil, yordu. Araba üstünde k bir hah tezgâhı tezgâh başında çalışanlar vardı. Onun ar- dında gayet şık giyinmiş olan delikanlı- lar seksen yüz arşın gel rıl bir halı geçiriyorlardı. Daha arkadan Anadolunun her çeşid halılarile seccade- leri, sedir ve yâstık yüzü olarak kulla - nılan ipekli ve yünlü halılar götürüldü. Galata ve Beyoğlu Rumları da bir dü- ğün alayı gösterdiler: Çizgili kırmizı ceket giymiş olan gencin başlarında Frikya külâhi, ayakla- rında çıngıraklar vardı. Otuz Rum deli - kanlısı inci ve mücevherlerle süslenmiş kadife elbiseler içinde yürüyor, diğer o - tuzu da kız elbisesi giymiş oldukları hal- de onların beraberlerinde bulunuyorlar - dı. Arkalarında ve bir (gölgelik) altında gelinle güv eliyor, daha sonra gene kız kıyafetinde bir çok delikanlılar gidiyor - lardı. Bunların eski Yunan ve İskenderi- ye dansları büyük bir dikkat ve alâkayla seyredildi. Silâhcılar da kendilerine uygun bir a- lay yapmışlardı: Yüz tanesi yaldızlı ve antika zırhlar giymişlerdi. Kâğıdcılar venk renk kâğıddan bayrak- lar asmış, yüz otuz delikan'lıya renk renk kâğıddan elbiseler giydirmişlerdi. Ayni zamanda tekerlekler üstünde iki katlı bir de dükkân götürüyorlardı. Bu dükkânın alt katında kâğıdın nasıl hazırlandığı iş başında görülüyordu. Üst katında ise üç genç talebe Kur'an okuyorlardı. Yaorgancıların alayı bilhassa kadınlar ve kızlar arasında büyük bir alâka uyan- dırdı: Kendileri sırmalı elbise giydik- leri gibi sırmalı yataklar içinde sırmalı yorgan örtünmüş olan yüz genç götürü- yorlardı. Bu sırada ortalık parladı.. Güneşin kes- kin ışıkları sayısız akislerle -titriyordu: Aynacılar ve cam üstüne resim yapanlar geçiyorlardı. Yüz elli del/kanlıyı mükem- el bir surette giydirmişlerdi. Elbisele « rin üstleri baştan ayağa kadar ayna par- (Devamı 8 inci sayfada) yüz SON POSTA e. Son Posta'nın tarihi tefrikası: B .- Şimdilik anun ismini söylemek istemiyorum, — Fakat sen, böyle bir yara alacak kadar gafil vuruşmazsın, — Bir kahpeliğe maruz kaldım, — Gene o kızın yüzünden mi? — Ondan da bahsetme Ali... — Fakat ben bunları öğrenmek iste- rim, — Acele etme, Belki bir gün gelir |öğrenirsin. — Hayır, hayır Cem. Ben seni- bu hale getireni bir gün evvel öğrenmek isterim, — Niçin? — Gidip senin intikamını almak için. Şövalye, derin derin içini çekti. Mah- zun ve müteessir bir sesle cevab verdi: — Ne çıkar, Ali? Artık benim için bütün hayat bitti. Ne arzu, ne heves, ne de intikam. Artık beni tatmin edecek |hiç bir şey yok. Yalnız, kral Fransuva- yı görmek, ona bir çift söz söylemek. Zaten buraya da omun için gelmiştim. Çünkü onun da buraya geleceğin: miştim, Kralı görüp o bir çift sözümü söy ledikten sonra zaten hayatın bu ıztıra- bını çekmiyeceğim, | Poyraz Ali başını önüne eğmiş, şö - | valye Cemi daha fazla müteessir etme- |mek için süküt etmişti. KOCA VE ŞEREFLİ BİR TARİHİN KÜÇÜK BİR HÜLÂSASI Bu vak'a, Fransanın (Tulon) lima - nında cereyan ediyordu. Burada bu |'Türk gemicileri ne arıyordu?.. Bu suale cevab vermek için, koca bir cild tarih yazmak bile kâfi değildir. Fakat biz, bütün hâdiseleri ihtisar ede- ceğiz. Karilerimizi sıkmadan bu suale |kısaca cevab vereceğiz. Hilâ! ve Zambak lokantasının açıldı- ği geceden tam beş buçük ay evveldi. İtalyanın (Roma) şehri dehşet ve heye- can içinde çalkanıyor, kıymetli eşyala- rını katırlara yükliyen, yük arabalarına dolduran halk akın akın iç şehirlere doğru kaçıyordu,. Sahildeki köyler, kasabalar, şehirler kâmilen boşalmıştı. Her tarafta şu kor- kunç feryad yükseliyordu: — Barbaros geliyor. Ve bu feryad İtalyanın bütün ufuk ve semalarında kalbleri titreten hey - betli bir gök gürültüsü gibi müdhiş a- kisler husule getiriyordu. (Mesina) boğazından haşmet ve aza- metle geçen Barbarosun donanması (Recyo) şehrini yağma ve tahrib et - miş, Napoli ve Ceneve sahillerini tamemile ezmiş ve çiğnemişti. Nihayet (Nis) kalesinin önüne gelmişti, © tarihte (Nis) şehri, Akdenizin en müstahkem - limanlarından biri idi. Fransızlar coğrafi ve ticart vaziyeti hasebile kendilerine pek lâzım olan bu Hmanı ele geçirmek için bir çok feda- kârlıklar ihtiyar etmişler, fakat Nis kalesinin metanetine inzimam eden şe- hir halkının inad ve mukavemetini ye- nememişlerdi. Lâkin Barbarosun heybet ve dehşet saçan filosu bu inatçı kalenin karşısı- na sıralanır sıralanmaz, derhal mesele- nin rengi değişmişti. Her defasında acı cevablar veren (Nis) şehri ahalisi, derhal yelkenleri suya indirmişler, ka- lenin mukadderatını halletmek — için Barbarostan bir ay izin istemişlerdi. Bu sırada, Fransa kralı (birinci Fran suva), Paristen kalkkmış (Marol) a gel- mişti, (Barbaros) u Marsilyaya davet etmişti. Ve bu büyük Türk amiraline muhteşem bir kabul resmi yapılması için Marsilya valisine emir göndermiş- ti: Barbaros, bu daveti memnuniyetle karşılamıştı. Çünkü Nis gibi kuvvetli bir kaleyi zaptedebilmek için bazı şey- lere İhtiyacı vardı. İstanbuldan çıkalı fe Bi ve Denlabank'ların iştirakile kurulan Sosyetenin İngilteroeden |dört ayı geçmişti. İtalya sahillerinde Ö giepten (Bakır) islnlisinla Hmacunza geldiğini dün yazmıştık. Resim yaptığı harblerde bir çok şeyleri eksil- Yazan: A. R. Meıi.n, boğazından haşmet ve azametle geçen Barbarosun donanması Recyo şehrini tahrib etmiş, Napoli ve Ceneve sahillerini tamamile ezmiş ve çiğnemişti. Nihayet bir gün Osmanlı filosu Nis kalesi önünde göründü Osmanlı filasu Nis kalesini bombardımana başladı müşti. Şimdi Marsilyaya gidecek olur- sa bu noksanlarını ikmal edecek, ve şa- yed Nis kalesi güzellikle teslim olmak ” |istemezse o zaman tatlı tatlı harbe giri- şecekti. Barbaros donanmanın büyük bir kıs- mını Nis önünde terkederek kendisi bir kaç parça gemi ile Marsilyaya git- mişti. Fransız filosu Türk amiralini fevkalâde merasimle istikbal etmişti. Şehir şenlikler içinde idi. Türk gemicilerinin şerefine parlak ziyafetler verilmiş, yüzlerce şarab fıçı- ları devrilmişti. Geniş meydanlarda meş'aleler yakılmış. sabahlara kadar dansedilmiş, eğlenilmişti. O tarihte, Fransanın en büyük ami- rali olan (Dük d'Angen), koca (Barba- ros) a Fransa Kralı Birinci Fransuva- nın selâmını tebliğ ettikten sonra: — Elli gemiden mürekkeb olan do- nanmamla Türk filosuna iltihak etmek için, kralımdan emir aldım... demişti. Birinci Fransuvanın gösterdiği bu kımıldanma hareketi, onun mütereddid ve mütelevvin ruhunu bilenlere hayret vermişti. Bu esnada kralın en sadık bendegâ- nından olan (Polen) de Marsilyaya gelmiş, koca Barbarosa Kral Birinci Fransuvanın bir mektubunu getirmiş- ti. Kral bu mektubile Fransa hududları dahilinde bulunan Barbarosu ve onun maiyetinde bulunan Türk deniz ordu- sunu selâmlıyor, her şeyden evvel Nis şehrinin Fransa hesabına zaptedilmesi- ni rica ediyordu. Barbaros kralhın bu ricasını kabul et- mişti. Donanmasına derhal hareket em- rl vermiş, birkaç gün sonra tekrar (Nis) kalesi önüne gelmişti. Fransız filosu da malyetinde tdi, Büyük Türk amirali, (Nis) kalesi kumandanına bir mektub göndermiş, kalenin teslimini istemişti. Fakat; gün- Çinlilerin güzel lerce süren müzakereden sonra Nis halkı her kuvvete karşı mukavemete karar verdikleri için kumandan menfi bir cevabla mukabele etmişti. Türk donanmasında Barbarosun mi- safiri bulunan (Polen) de ayni zaman- da Nis ahalisine hitaben bir beyanname göndermiş; halkı (Kral Birinci Fran« suvanın hâkimiyetini tanımıya) davet eylemişti. Ahali mümessilleri tarafın- dan bu beyannameye de red cevabı gel- mişti. Bunun üzerine harb başlamıştı. Nis kalesinin önüne sıralanmış olan Türk filosunun topları tam- on iki gün bilâ fasıla Nis halkının başına ateş yağdır. maştı. Nihayet on üçüncü gün kalenin cenub burcunda, beyaz bir teslim bay- rağı dalgalanmıştı. Artık Barbarosun derhal karaya Çı- karak kaleyi ve şehri işgal etmesi lâzım gelirdi. Fakat Barbaros, bu hakkını da istimal etmemişti. Büyük, emsalsiz bir nezaket ve tok gözlülük göstermişti. Fransa Amirali Dük d'Angeni huzuru- na celbederek, parmağının ucunu sahi- le uzatmış: — Buyurun! Kale, sizindir. İşgal e- diniz... demişti. K Bu âlicenabâne muamele karşısında Fransız amirali o kadar hayrette kal- mişti ki; evvelâ bunu, Barbarosun bir Vtifesi zannetmişti. Fakat şu anda, Türk amiralinin her zamandan daha ciddi olduğuna kanaat getirince der- hal kendi amiral gemisine gitmiş; ka- raya bir işgal müfrezesi çıkarılıaası i- Çin emir vermişti. Ancak şu var ki; kendilerine bu va- zife emredilenler: — Nis halkı, mümkün değil teslim almazlar, Kalenin burcuna çektikleri bayrak, bir hileden başka bir şey de- ğüldir. Evvelâ, bir Türk müfrezesi ka- raya çıksın. Biz, onları takib ederiz. (Arkası var) bir harb hilesi Bon günlerde Japonlara kargı yeni muvaffakiyetler kazandıkları bildirilen Çinlilerin z üzere ağaç gövdelerinden yapılan toplar... ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: