4 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

4 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F L AA A AA A S e “İfşa eden id Harb sanayi casusları arasındaki mücadela am olunur!,, Marta, Olandanın göğsünü açmakta olan adamı yakasından tutunca şiddetle çekti* demir bastonu karnına vurmak üzere havaya kaldırdı. Bunu görünce bir anda berhava olacağımızı anladım ve haykırdım: “Sakın Marta! Kafasına, kafasınal!..,, O anda ölüm, ne kadar müdhiş olur- sa olsun kahramanca katlanmayı ka- bul ettim. Gözlerimin önüne İstanbul, memleketim, ailem, kardeşlerim ve O- Jandanın tatli ve solgun yüzü gelmişi Gözlerimi yumdum. O vakit gözlerim- den yüzümün üstüne birkaç damla yaş süzüldü. Tekrar gözlerimi açtığım zaman gördüğüm manzaranın dehşetile titre- dim: Taş kanapedeki ölü yüzlü kont şim- it, garib garib parlıyan gözlerile va bakmakta idi. Birdenbire vaş Olandaya doğru 'yürümeye başladı. Adamın ne yapacağına dehşetle bakı- yordum. O, sallana sallana gitti, Olandanın ü- orine eğildi, elini onun göğsüne doğru uzattı, O vakit olduğum yerde müdhiş bir azabla kıvranarak, tekrar bütün gü- ümle taşı oynatmağa çalıştım, çırpın- nledim, fakat başım bitab bir hal- taşın üzerine düştü. Adamın ldana murıildana Olan- öğsü açmakta olduğ; gö- aciz içinde yatnız inleyebiliyor, ramıyor, kımıldanamıyordum. Fa- kat birdenbire deli olduğumu zannede- rek korkuyla başımı birden kaldırdım. Rüya görüyormuşum gibi gözlerime i- nanmaksızın, garib bir gürültünün gel- diği pencere tarafına doğru bakıyorum. Gözlerime inanamıyorum, Tekrar dik- katle baktım. Kulenin penceresinden tepesi aşağı bir kadın başının içeriye doğru hayret- le bakmakta olduğunu görmüştüm. Bü- tün kuvvetimi gözlerime toplıyarak da- ha dikkatli bakınca, akşam karaltısın- da bu kuülenin saçağından başını aşağı sarkıtarak içeriye bakmakta olan Mar- tanın yüzü olduğunu tanıdım. O vakit deli gibi bağırmak istedim. Fakat bo- ğazım tamamile tıkanmıştı. valardaki gibi sesim çıkmıyordu. Marta, bir saniye sonra, köntun yer- de bağlı olarak yatan Olandanın elbi- selerini soymakta olduğunu görünce pencerenin kenarlarına tutunarak bir- denbire kendini içeri çekip yere atladı ve bir hamlede kontun üzerine saldır- di Martanın delinde dağlarda — gezmiye mahsus bir uzun demir baston tutuyor- du, Olandanın göğsünü açmakta olan adamı yakasından tutunca şiddetle çek- miş> demir bastanu karnına vurmak Ü- zere havaya kaldırmıştı. Ben bunu gö- rünce bir saniyede berhava olacağımı- zi anladım ve can havlile bütün kuv- vetimi toplıyarak, kısılmış boğazımın arasından, söylediğimi anlamıyacağını bildiğim halde: — Sakın! Marta!.. Kafasına, kafası- Bi Ci Diye inledim: Benim dehşetle ağzımı açıp bağırdığımı görmüş olan Marta bir saniye tereddüdden sonrâ demiri bü- tün küyvetile adamın kafasına indir- mişti. Adam beyni parçalanarak yere yuvarlanmıştı. O vakit gözlerimi yumdum, sukutun şiddetile bombanın patlayıp patlamıya- da cağını bekledim, Hiçbir ses çıkmamış- | biri. tı. Marta hemen Olandanın üzerine atıl- mış, dişlerile ipleri çözmeğe başlamış- tı. — Çabuk Marta, çabuk!. diye inliyor- düm, Kurtulmak sevincinin bütün hırsi yerimde dikilmiş, boynumu hayat ham- lesile taş boyunduruğun arasında kana- tıncı kadar sarsmağa başlamıştım. Marta Olandayı çözmüş, ayağa kalk- mış, bana doğru geliyordu. Fakat birdenbire odanın içinde ıslık sesine benziyen garib bir hışıltı işiterek dehşetle etrafa bakındım. Gözlerim, anında, biraz evvel kurşunu Attığımız deliğe ilişince korkunç bir Çığlık kopardım. Zira bir insan kolundân daha kalın, bir Boa yılanı olduğuna şübhe olmuyan bir yılan, derisi ışı/'dıyarak, âdeta du- wardan bir zincir boşanırmış gibi, laş- KUi ea A K L y eli L lukta parıl parıl parlıyarak boşanıyor- du. Benim boğuk çığlığımdan ürküp gözlerimin çevrilmiş olduğu tarafa ba- kan Marta da birdenbire yılanın duvar- jbir şimşek sür'alile delikten dışarı fır- |lattım. Bağları çözüldüğü halde yerin- :dvn kımıldamadan boylu boyuna yat- makta olan Olandayı bir saniyede be- Dinden kavradım, bir atılışta Martayı dan yere doğru sıyrıldığını görmüş ve elinden yakaladım ve sağ elimle taş bir defa acı acı: — Helle - hu! Diye bağırarak geriye fırlamıştı. Fa- kat hayvan kaçtığını görünce bir ham- lede Martanın üstüne sıçramıştı. Bir- denbire odanın içinde bir boğuşma kop- tu. Odayı tozlar kapladı. Gözlerim dı- şarı fırlamış, bu korkunç mücadeleye bütün vücudüm titriyerek bakıyordum, Sonra, Martanın bü lanmış olan yılanın başını — isırdiığını gördüm. Bu hareket ancak bir delinin yapabileceği bir hareketti. Yılanın Martanın vücudünden çözülüp kendini birden yere vurduğunu, sonra birden- bire Martayı bırakıp tekrar deliğe doğ- ru kaçtığını hayal meyal görüyordum. Bir an dimdik olmuş saçlarile ayakta şaşkın şaşkın sallanan Marta, sonra, s0- luk soluğa benim üzerime atıldı. Ancak delilerde tezahür ettiğini hayret düğümüz harikulâde bir kuvvetle £ Bazımı sıkmakta olan taşa yapıştı, bir hamlede inliyerek ağır taşı aralık et Hayat kaygısile canlanan vücudümü P| ' l D O C OME | | | İ SOLDAN SAĞA: 1 — İzmirin meşhuür bir kalesi. 2 — Kısanın aksi, nida. 3 — Eskiden hocaların giydikleri, a - rabea ile, 4 — Renk, sual edatı, terazinin gözü. $ — Sokaklara döşenen taşlar. 6 — Rezalet, nota. ? — Vücud Szasından biri, biçaklar kılıfı. B — Ezkiden asalet ifadesinde — kulla- nılan bir tabir, yürümüzün bir kısmı. 9 — İyi seçilemiyen. 10 — Kalın tahta, fotoğraf YUKARIDAN — AŞAĞIYA: 1 — Kasımpaşada bir semt. 2 — Küçük bir deniz, rahiblerin e'le- | rinde taşıdıkları, 3 — Bir meyva, müslümanların müba- | rek günleri, 4 — Kani olan, göz rengi. 5 — Avuçta, kömür yanınca husüle ge- tirir. 6 — Farsça at, vücud cihazlarından 7 — Hücum, 8 — Gökte bulunur, erkek, gelinlere yakılır, 9 — Nota, ekmek pişirilen yer. 10 — Cenubi Arabistanda bir mınta - ka, bir gıda, vücüdüne do- || masanın üstündeki ceketin ucundan tutarak: — Koş, Marta! Çabuk!... Diye bağırdım ve bütün sür'atimle merdivenlerden aşağı koşmağa başla- dıim. Henüz on, on beş basamak inmemiş- tik ki müdhiş bir infilâk bütün kuleyi sarstı. Merdivenler zangır zangır sal- r ve yukardan aşağı taşlar top- raklar yuvarlanmıştı. Hepimiz düşmemek için merdivenin duvarına yaslandık. Bu sarsıntının deh- şetile Olanda kendine gelmiş, gözlerin- den yaşlar boşünarak bütün vücudü tit- riyerek: — Oh, kurtulduk mu, Allahım?.. Oh! | Kurtulduk mu? Diye kekeliyor ve şaşkın bir ağzının kenarından ince bir kan makta olan biçare Martanın, tiireye K gözünü öpüyordu. Yü- gözümüz toz toprak içinde kal- (Arkası var) Eugünkü program bSTANBÜUL 4 Mayıs 1938 Çarşamba Özle neşriyatı: 1230; Plâkla Türk müszikisi. 12.50: Hava- dis. 13.05; Plâkla Türk musikisi, 13.30: Muh- telif plâk nesriyatı. Akşam neşriyatı: 1830; Fatih Halkevi gösterit kolu tarafın. dan bir temsil. 10.15: Plâkla dans musikisi. 19.55“ Borsa haberleri. 20: Nezihe Uyar ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkdarı. 2045: Hava raporu. 2048: Ömer Rıza tarafından arabca söylev. 21: Klâsik 'Türk musikisi: Nuri Halil ve urkadaşları ta- rafından, (sdat üyarı). 2145: Orkestra, 22. 15: Ajans haberleri. 2230: Plâkla sololar, o- pera ve operet parçaları. 2250: Sön haberler ve ertesi günün programı, e ANKARA 4 Mayıs 1938 Çarşamba Ökle neşriyatı: 1230: Karışık plâk neşriyatı. 1250: Plâk: 'Türk musikisi ve halk şarkıları, 1$.18: Dahi- H ve harici haberler, 1730: — Halkeyinden naklen İnkılâb dersi. Akşam neşriyatı: 18.30; Karışık plâk neşriyâtı. 19.15: Türk | muxikisi V. 20: Saat âyarı ve araboa neşriyat. 20. 'Türk musikisi ve halk şarkıları (Servet | Adnan ve arkadaşları), 21: Kuartet (prof, Ul- vi Cemal Erkin). 21,15: Stüdyo orkestrası, 22: JAjans haberleri. Yarınkl program, Bir Doktorun Günlük KNotlarından Havaların Ani değişmelerinin Tesirleri Havaların ant tabavrülâtı, Trütubatin fazla devamı her tarafta münteşir bir surette gripler, anjinler, hattâ zatürro- elerin eksik olmamasmıma sebebiyet ver- mektedir. Cündüz ile gece derecol hara- retinin büyük farklar göstermesi umumt Anhirafata sebeb olmaktadır, Üşümemek, cereyanlı havada kalmamak, geceleri pardesüşüz çıkmamak, her gece yatarken herkesin burunlarına — dörder beşer damla mitol veyahud görnenoliü yağlar damlatması, ve bir mikdar ten- türdiyotlu su ile gargara yapması pek mu yafık olur. Bilhaâasa yaşlı kimsalerde gö- rülmekte olan zatörreeler vahim ihtilâte lar yapabilir ve yapmaktadır. Çok dik- katli ve ihtiyatlı hareket icab oden ga: tabit bir bahar mevsimi geçiriyoruz. Çarşamba — Bupazar güreş olacakmı? Şerman ve Negrinle Bursada güreşecekleri ilân edilen Kara Ali ve Mülâyim bu teklife yanaşmıyorlar Pazar günü Taksim stadyomunda baş- Tamış olan serbest güreş —müsabakaları neticesiz kalacak gibi görünmektedir. O günkü müsabakalardan sonra, Ka - ra Ali « Şerman intikam güreşinin Bur - sada yapılacağı ilân olunmuştu. Bursada, bu revanş müsabakasının ya- pılacağı günde, Tekirdağlıya yenilen 'ec- nebi pehlivan da Mülâyim pehlivanla tu- tuşacaktı. Halbuki, dün öğrendiğimize göre, bu müsabakaların yapılmasına imkân kal - mamış gibidir. Çünkü Kara Ali: — Ben, diyor, rakibimi, ayni yerde yenmek isterim. Bursaya gitmenin ma- nası ne?.. Tiyatro kumpanyası gibi, vilâ- yet vilâyet dolaşacak değiliz ya? Pazar günü, bu kararımı kendilerine söyledim. Bana: e— Olmaz... Program öyle... İkinci gü- reşin Bursada yapılması, evvelden tayin olunmuştu, dediler. Bu nasıl olur? Benim, frenk pehliva- |nile berabere kâlacağım evvelden belli mi idi ki, ikinci güreşimizin Bursada ya- pilması evvelden kararlaştirilmiş olu - yor? Hülâsa, ben, o gün verdiğim kararda müusırrim: Amerikalıdan intikamımı, ayni meydanda, ve ayni seyircilerin önünde almak istiyorum. Ve bu benim en tabil hakkımdır!» * Mülâyim pehlivan ise, Bursada güreş- miye hiç niyetli değil, O da: — Ben, diyor, pazar günü güreşecek- tim. Bir takım haksız, manasız bahane- lerle, beni, sahib ölduğum güreşmek hak- kından mahrum bıraktılar. Binacnaleyh, benim, beni o vaziyete düşüren insanlara itimadım kalmadı. On- ların sözlerile, İstanbuldan Bürsaya de- İzmir, (Husust) — Milll küme maçlarında bu hafta elde edilen netlcelerden sonra ta- miştir. Henüz yapılmıyan maçlar üç hafta. « ikmal edilecek ve kati neticeler llân edile- gektir. Şimdizi halde vaziyet şöyledir: 1 — Günoş, 9 — Böaşiktaş, $ — Oalatasa- Tay, 4 — Üçok, ö — Harbiye, 6 — Muhatız- tücü, T — Alsancak.. Milli küme şampiyonasının birinci, ikinci ve üçüncüsü belli olmuştur. Bundan sonraki maçlar bilhassa Üçokla Harbiyeyi alâkadar etmektedir. Eğer Üçok, 14 mayısta İzmir sta- dında yapılacak macta Galaltasarayı mağlüb ederse Galatasarayın yerini aimağa nam- zeddir. Bu takdirde bir İzmir takımı, bir İş- tanbul takımını geride bırakmış olacak de- mektir.. Cumartesi günü Alsancağı mağltb eden halk şarkıları (Nihal ve arkadaş- | Harbiye pazar günü 7-4 Üçok'a mağlüb ol- muştur. Bu maçın neticesi, bilhassa Üçokun &ol kabiliyetini göstermesi bakımından en- teresandır. Bu maçta Üçok forverd hattı, 'Türkiyede her hangi bir takımın çı : IKATACAĞI forverd hatlarınm hepsinin de fevkinde (di. Kemal, Sald, Namık (cski Fenerli), Hamdi, Namık (Alhtmordulu) forvordi cidden güzel, hâkim bir oyun çıkarmıştır. Harbiye takımı, ilk devrede kuvvetli raki- bi karşısında durgundu. İzmir şampiyonu, Ankara şampiyonunu seri hücumlarla hır- palıyor ve yoruyordu. Bir tarafın müdafna- Yanın küdreti, mukabil tarafın hücum tefev- kim buna iki golle mukabelede bulundu. Fa- kat kırkıncı dakikada Sald, kornerden nefis :ı:u.m gıkardı. İlk devre 3-2 Üçok lehine İkinel devrenin en güzel hareketini Bald, kırk yardadan, memleketimizde ender rast- lTanan yaptığı gölle temin etti. Vaziyet şöy- dedir: Üçok hücum hattı, muavin hattından aldığı pası ayaktan ayağa dolaştırmış; hü- cum soldan idare edildiği için Harbiye mü- dafaası sola meyletmişti, Çok geride ve sağ- da kalan Said, Namığın verdiği geri pasını yakalamış, bir Harbiye muavinini anlatınca kırk yardadan bomba gibi bir şütle cidden güzel bir gol atmıştır. Namığın altıncı golü de şahane idi, Neticede Üçök dörde karşı yedi golle galib gelmiştir. Eğor Üçokun atamadığı iki penaltı, 801 açık Namığın bir türlü kaleye sokamadığı iki fırsattan da islifade edilseydi, göl sayısı onu geçecekti. Bu büyük farklı neticenin alınmasında | ğil, Sirkeciden Sultanahmede bile git * mem. Hem ben Tekirdağlının yeniliği pehlivanla güreşip te ne yapayım? | Onu yenersem ne kazanacağım? Organizatörlerin — keyifleri, gönülleti olsun diye, ben, kıymeti iki paralık ol * muş somun pehlivanlarile kapışmıya t& nezzül mü edeceğim * Tekirdağlı Hüseyin ise, dün Tekirda * ğına hareket etmeden evvel bize son kü' rarıni bildirmiştir. O: — Ben, diyor, önümüzdeki pazar günü | Kırkpınardakt güreşlere gitmek mecbü' riyetindeyim. Çünkü orada güreşmiy? söz verdim. Binaenaleyh, Bursadaki gi reşlerde bulunamıyacağım. Hem, böyle olmasa bile, benim Bursi* ya gitmeme ne lüzum var? Ben, Türkiye başpehlivanı sıfatile, K4" Ta Aliyi yenememiş bir pehlivanla tutür şabilir miyim? ğ Düşünün ki, o Amerikalı; benim he * nüz mağlüb ettiğim Kara Aliye karşı faif bir güreş bile yapamadı. Hattf bilâki | güreş meydanında 45 dakikalık ömrünü bucak bucak kaçmakla geçirdi. Ben ise, kovalamaca oynamak için Buf” saya gitmiye, güreşmek için Kırkpına't gitmeyi tercih edeceğim!» Bütün bu sözlerden de anlaşılmakta * dır ki, Şermanın - karşısına — konulacik | pehlivan kalmamış gibidir. İ Fakat işleri sekteye uğrıyacak gibi gö rünen organizatörler için mükemmel V€ | nasib bir kâr yolu vardır: | — Şerman, iyi bir cambazdır ve Buf* | sada bulunan Dinarlı Mehmed onunla eft fes bir varyete yapmıya hazırdır! Ne yâ” lan söyliyeyim: Onların yapacakları kaf” şılıklı numaraları ben bile zevkle sey * redebilirim! Belim Tepfik Harbiye - Üçglf maçı Bu maçta Üçok muhacim hattı fevkalâde güzel bir oyun çıkararak 7 gol atmağa muvaffak oldu kımların durumları aşağı yukarı tebellür »'-|rede mağlütiyeti kabul etmiş gibi geçiştiriti ve Üçok hücum hattına kolayca işlemek fif” satını vermiştir. Harbiye takımı ikinci deV” oynuyordu. Rğer ilk devrede tatbik edilen 0* yunu idame ettirseydi, netice ancak bir farkli olabilirdi. — A. B. Kartaldaki elektrik kazası tahkikati Kartaldaki çimento fabrikasında — amel? Refahiyeli Haydarın elektrik cereyanına KA* pılarak öldüğünü yazmış ve hâdise etrafın * da zabıta ve müddelumumlliğin yapmakla olduklarını da ilâve etmiştik. pilan tahkikata nazaran hüdise göyle olmul” tur: Diran Kavakyan isminde bir müteahhid fabrikada yeni yapılacak İnşaat için içi Yf Gölü bazı çukurların tahliyesine lüzum göf” müş, bunun için de çukurlara etektrikle İW7 leyen motörler koydurmuştur. Bu motörlet * | den birinin üzerine bir çinko levha kanmük motör çalışırken bu levhatım kenarları elek” trik kablosu üzerindeki kauçuğu sıyırmış V cereyan bü levhaya da geçmiştir. Haydar ÜA bu saç levhayı düzeltirken cereyanına Kü * pilmiştir. Hâdize mahalline giden Kİ elektrik mühendislerinin verdikleri — rapoff | göre hâdisede müteahhidin Ihmali görül * müştür. Bu yüzden inşaat müteahhidi Kavakyan |e ustabaşısı Agop ve fabrikani'i elektrik mühendisi Mahir hakkında Ka takibata tevessül olunmuştar. aa. Nöbetci Eczaneler Bu gece nöbetci olan eczaneler şunlacdifi İstanbul cihetindekiler: Aksarayda: (Pertev). Alemdarda: (Ab- dülkadir). Beyazıdda: (Asador). Samal” yada; (Teofilas). Eminönünde: (sallli Necati). Eyübde: (Arif Beşir). Penerdt” (Hüsameddin). Şehremininde: (Nnarkd': Şehzadebaşında: (Hamdi). Karaş lınrük* te: (Sund). Küçükpazarda: (Yozgu). BA” kırköyünde: (HHâD. Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Galatasaray - OA” rih). Galatada: (Hidayet) Korturuştâ' | — (Kurtuluş). Maçkada: (Feyri), Beşiklei” | ta: (ALL Rıza), Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Usküdarda: (İttihad), Barıyerde: 'AsHf'- r Kadıköyünde: (Saadet - Osman muldel | Büyükadada: (Şihasi Rıza) — Heybelidi| (Tanaş) , ; - . DU a ide ae GK * <i el aa Ü, di G SO ARA v aB

Bu sayıdan diğer sayfalar: